Yelbaşı, Caner
Loading...
Name Variants
Job Title
Dr. Öğr. Üyesi
Email Address
Main Affiliation
Department of History / Tarih Bölümü
Status
Current Staff
Website
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID

Scholarly Output
12
Articles
6
Citation Count
0
Supervised Theses
4
12 results
Scholarly Output Search Results
Now showing 1 - 10 of 12
Article İki Hükümet Arasında Valilikten Özerkliğe İbrahim Hakkı Bey’in Macerası(2018) Yelbaşı, CanerHürriyet ve İtilaf Partisi’nin bir üyesi olan ve 1913’te İttihat ve Terakki’nin gerçekleştirdiği Bab-ı Ali baskını sonrası başlatılan cadı avı neticesinde imparatorluğu terk ederek Mısır’a kaçan İbrahim Hakkı Bey, Birinci Dünya savaşı sonrasında İttihat ve Terakki’nin sahneden çekilmesi ve Hürriyet ve İtilaf’a yakın olan kadroların İstanbul’da öne çıkmaya başlamalarıyla Anadolu’ya geri gelen Hürriyet ve İtilafçılar arasındaydı. İstanbul Hükümeti’nin artık sembolik bir hale geldiği ancak Ankara Hükümeti’nin de daha güçlenme aşamasında olduğu 1920-21 yılları içerisinde İzmit valiliği yapan İbrahim Hakkı var olan siyasi boşluktan faydalanarak İzmit ve bölgesinde kendi kontrolü altında bir yönetim oluşturdu. Yaklaşık bir yıl süren valiliği boyunca bağlı olduğu Osmanlı yönetimi ile de arasının bozulması ve İzmit’in Ankara’ya bağlı olan kuvvetlerce ele geçirilmesiyle İbrahim Hakkı Bey yeni bir maceraya atılarak Batı Anadolu’da özerk bir yönetim kurmak için Yunan ve İngiliz kuvvetleriyle bağlantıya geçti ve günümüzde kimi popüler tarihçilerin fazlasıyla anlam yükledikleri “Çerkes Kongresi”nin İzmir’de toplanmasına ön ayak oldu. Ankara Hükümeti’nin savaşı kazanmasıyla birlikte İbrahim Hakkı ve kongrenin katılımcıları vatana ihanetle suçlanan 150 kişilik listeye dahil edilerek, Türkiye’ye girişleri yasaklandı ve affın çıktığı 1938 yılına kadar geri dönmelerine müsaade edilmedi. Bu makalede Birinci Dünya Savaşı sonrası dönemde Anadolu’da var olan kaostan faydalanarak İngilizlerin yardımıyla İzmit’e vali olarak atanan İbrahim Hakkı Bey’in başına buyruk bir yönetim kurma hevesinden Çerkes kongresini toplanmasına kadar geçen dönem ele alınacaktır.Master Thesis Osmanlı'nın son döneminde ve Erken Cumhuriyet döneminde eğitim politikaları bağlamında Talas Amerikan Koleji(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Yelbaşı, Caner; Yelbaşı, CanerÜç bölümden oluşan bu tez çalışması ile Türk eğitim tarihinin önemli dönem ve olayları daha objektif bir perspektifle yeniden yorumlanmak istenmiştir. İlk bölüm 1876-1909 arasına odaklanmıştır. II. Abdülhamit döneminin tartışmalı yönetim tarzı altında eğitim politikaları ve uygulamaları yeniden irdelenerek dönem yeniden değerlendirilmiştir. II. Abdülhamit, Batı tarzı birçok yeniliğe imza atmasına rağmen bu yenileşmenin eğitim alanında niçin amacına ulaşmadığı tarihi olaylar ve o dönemin şartlarıyla birlikte yeniden değerlendirilmek amaç edinilmiştir. Olabildiğince farklı kaynaklar ve farklı bakış açıları ile objektif ve gerçekçi bir sonuca ulaşmak asıl gaye olmuştur. Dönemin ana sorunlarından biri olan yabancı okulların ve faaliyetlerinin, İmparatorluğun bütünlüğü ve Müslüman tebaaya olan menfi etkilerinin yanında, olumlu yönlerine de değinilmiştir. Bu dönemde İslam'ın ideolojik olarak mevcut rejimin tüm dinamiklerine etki ettiği görülmüştür. Ancak II. Abdülhamit'in dönemin siyasi konjonktüründen dolayı emrivakilere ve mecburiyetlere maruz kaldığı da yadsınamaz bir gerçektir. II. Abdülhamit dönemini değerlendirirken bu noktaları da göz önünde tutmak, objektif sonuçlara ulaşmamız adına önemlidir. İkinci bölüm erken Cumhuriyet dönemi eğitim politikalarına odaklanmıştır. Yeni ulus-devlet inşa sürecinde eğitimin, yine ideolojik politika ve uygulamaların merkezine yerleştirildiği gösterilmek istenmiştir. Yeni ulus-devletinin, İslam yerine, 'ulus' merkezli oluşumu, bu oluşumunda Batı tarzı inkılap hareketleri ile desteklenmesi, 'eski' ye dair her şeyin yerini 'yeni' nin alması çalışmada önemli bir yer tutmuştur. Halkın yapılan yeniliklerde fikrinin alınmadığı ve tam olarak sürece dahil edilmediği, belirlenen sınırlarda tutularak bir kalıba sokulmak istendiği görülmüştür. Bu yönüyle II. Abdülhamit'in eleştirilen yönetim tarzının bir benzerinin de bu dönemde izlerine rastlanılmıştır. Nitekim halkın, demokratik olarak devlet yönetiminde sürece doğrudan katılımı ancak 1950'de olmuştur. Bu tarihe kadarda siyasi bir muhalefetten söz etmek pek mümkün olmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti'nin fikri dinamikleri, yapılan yeniliklerde bu dinamiklerin yeri ve önemi tespit edilmiştir. Tarih ve tarih yazıcılığı ile dil ile ilgili uygulamaların önemine odaklanılmıştır. Tarih yazımında her ne kadar bağları koparılmak istense de birbirinin devamı olan; bir İmparatorluğun sonu ve yeni bir Devletin başlangıcı eğitim merkeze alınarak incelenmeye çalışılmıştır. Dünya siyasi tarihinde birçok örneği olduğu üzere; iktidarların siyasi yapısını güçlendirmek ve devamlılığını sağlamak adına eğitimin ideolojik kullanımı bahsi geçen iki dönemde de izlerine rastlanılmıştır. Amerikalı Protestan misyonerlerin eğitim faaliyetlerinin Osmanlı Devleti'ne olumsuz etkilerinin yanı sıra olumlu etkileri ve ABD'nin nüfuzunu artırmak adına yaptıkları misyonerlik faaliyetleri üçüncü bölümün ana sorunlarından biridir. Ayrıca bu bölümde Talas Amerikan Koleji özelinde Amerikalı misyonerlerce açılan okulların sistemi, yapısı ve gelişimi genel olarak incelenmiştir. ABD'nin önde gelen misyoner kuruluşlarından ABCFM misyonerlerinin Osmanlı toplulukları üzerindeki misyonerlik faaliyetleri bu faaliyetlerin azınlık topluluklar özellikle de Ermeniler üzerindeki etkilerinin çok fazla olduğu tarihi bir vakıa olduğu görülmektedir.Master Thesis 1884-1885 Berlin Batı Afrika Konferansı Sonrasında Osmanlı Devleti'nin Afrika'daki Durumu(2024) Yelbaşı, Caner; Yelbaşı, Canerdaha sonra doldurulacaktırBook The Circassians of Turkey: War, Violence and Nationalism from the Ottomans to Ataturk(I.B. TAURIS, 2019) Yelbaşı, CanerTurkey's Circassians were exiled to the Ottoman Empire in the wake of the Russian conquest of the Caucasus in 1864, resettling most notably in the Danubian provinces, Thessaly, Syria, Central Anatolia and the southern shores of the Sea of Marmara. As experienced veterans of the wars with Russia, many Circassians were recruited into the paramilitary groups of the late Ottoman Empire and later fought on both sides in the Turkish Civil War. Here, Caner Yelbasi reveals the complex and important role played by the Circassians of north-western Anatolia in the chaotic years after 1918. Because many of the key Circassian actors either sided initially with The Ottoman Government or later broke away from the 'national' movement led by Mustafa Kemal in Ankara, official Turkish historiography frequently labelled them 'traitors to the nation'. This book revises this narrative by revealing the overlapping and sometimes conflicting bonds of kinship and political loyalty that inscribed their presence in heartlands of the empire and the republic. Yelbasi shows that the Circassians played an important role in the establishment of the early republic and how the Turkification policies of the Kemalist regime in the two decades following 1918 disrupted their world. Using a wide variety of primary source material, including Ottoman and Republican archives - as well as memoirs, the press and secondary literature - this book sheds light on a minority who, unlike the Kurds or Armenians, are yet to receive scholarly attention in Turkish Studies. It will thus be a vital resource for scholars in Middle East Studies, Turkish Studies and Ottoman Studies.Article Exile, resistance and deportation: Circassian opposition to the Kemalists in the South Marmara in 1922–1923(Middle Eastern Studies, 2018) Yelbaşı, CanerAfter the Ankara government’s victory in the Turkish-Greek War of 1919-1922, Ankara turned its attention to the punishment of those domestic groups known to oppose it. The anti-Kemalist Circassians, Çerkes Ethem, Kuşçubaşı Eşref, were of particular concern to Ankara, due to their activities against it. The Ankara government’s alarm over the activities of anti-nationalists was heightened. Therefore, to gain control of the region Ankara employed very harsh policies against its opponents. It took the decision to exile fourteen Circassian villages in the Gönen-Manyas area to central and eastern parts of Turkey to secure the region. By using the British Foreign Office records, The Prime Ministry Ottoman and Republican Archives (BOA,BCA), Turkish Military Archive (ATASE), TİTE, Ankara University, History of Turkish Revolution Institute Archive this article argues that the tense Turkish-Greek War in Western Anatolia (1919-1922) convinced Ankara that it would be nearly impossible for it to control the region, and thus it sought extremely harsh methods to deal with the Circassians. As a result of this overreaction, and the associated collective punishment, many women, children and innocent people in the region became victims.Article Kitap Değerlendirme, Şaduman Halıcı Ethem(Divan Disiplinlerarsı Çalışmalar Dergisi, 2018) Yelbaşı, CanerŞaduman Halıcı tarafından kaleme alınan kitap, Ethem’in gençlik yıllarından başlayarak Ürdün’de gerçekleşen ölümüne kadar geçen yıllarını detaylı bir şekilde anlatmaktadır. Bir biyografi çalışması olan kitapta Milli Mücadele dönemi ve sonrasına dair birçok konu ayrıntılı bir şekilde incelenmektedir. Kitapta Ethem başına buyruk hareket eden, kendi kişisel ihtirasları için Yunanlılar ve İngilizlerle işbirliği yapmaktan çekinmeyen bir Çerkes milliyetçisi rolüne indirgenmekte, Ankara’ya isyan eden bir başıbozuk olarak tasvir edilmektedir. Kitabın bu yönüyle cumhuriyet tarihi üzerinde hakim olan, daha çok Nutuk merkezli anlatıyı temel alan tarih yazımıyla örtüştüğü söylenebilir. Ancak, Ethem’in durumu bir isyandan çok tasfiyeyi çağrıştırmaktadır. Genelkurmay Başkanlığı tarafından yayımlanan Harb Tarihi Belgeleri Dergisi’nin Çerkes Ethem temalı sayısındaki belgelerin bir kısmından da anlaşıldığı üzere, Ethem’in isyan etmesinin ve sorunun barışçıl yollarla çözülmesinin Mustafa Kemal tarafından mecliste vurgulanmasının aksine, Ethem’in Ankara tarafından yapılan askerî bir hazırlığın sonucunda isyan etmeden tasfiye edildiği argümanı desteklenmektedir. Yazarın da bahsettiği gibi, Çerkes Ethem Türkiye’deki Çerkesleri kapsayan bir temsilci, onlar adına hareket eden biri değildir. Ancak, kitapta yapıldığı ve aşağıda daha detaylı olarak bahsedileceği gibi, Ethem’i Çerkes milliyetçiliğini temsil eden bir karakter olarak inşa etmek, pek ikna edici durmamaktadır.Other Kitap Degerlendirme, Benjamin Fortna, Benjamin Fortna , The Circassian; A Life of Eşref Bey, Late Ottoman Insurgent and Special Agent Agent,(2018) Yelbaşı, CanerYirmi seneyi aşkın bir süre boyunca Geç Dönem Osmanlı ve Erken Cumhuriyet Dönemi eğitim tarihi üzerine çalışmalar yapan, yaklaşık yirmi sene SOAS - Londra Üniversitesi Tarih Bölümü’nde görev yapan ve üç yıldır Arizona Üniversitesi Ortadoğu ve Kuzey Afrika Çalışmaları Okulu’nun Direktörü olan Profesör Benjamin Fortna’nın altı seneyi aşan bir çalışmanın ürünü olan kitabının İngilizce baskısı 2016 Kasım ayında Hurst ve Oxford Üniversitesi Yayınları’ndan “The Circassian; A Life of Eşref Bey, Late Ottoman Insurgent and Special Agent ” başlığıyla çıkmıştı. Timaş Yayınları tarafından Türkçe’ye çevrilen ve “Kuşçubaşı Eşref; Efsane Teşkilat-ı Mahsusa Subayının Hayatı” başlığıyla Kasım ayının sonunda yayınlanacak olan kitapta Kuşçubaşı Eşref’in kişisel belgeleri, mektupları, tuttuğu notlar ve bugüne kadar hiçbir çalışmada kullanılmayan Kuşçubaşı Eşref’in eşi Pervin Hanım’ın notları, mektupları, Osmanlı ve Cumhuriyet Tarihi Arşivleri, Ankara Üniversitesi İnkılap Tarihi Enstitüsü Arşivi, İngiliz Parlamento ve Dış İşleri arşivleri yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Kitap Kuşçubaşı Eşref’in gençlik yıllarına denk gelen 1900’lü yıllardan başlayarak 1920 yılında Ankara ile yollarının ayrılmasına kadar geçen süreyi kapsayan bir biyografi çalışmasıdır. Kuşçubaşı Eşref bir biyografi olarak yazılmasına rağmen, Eşref’in görev aldığı ve zaman geçirdiği yerleri kapsaması itibariyle son dönem Osmanlı tarihine dair birçok konudan da bahseden, aynı zamanda iyi bir Osmanlı son dönem kitabıdır.Article Kırım Savaşı'nda Kuzey Kafkasya(2024) Yelbaşı, CanerKırım Savaşı Osmanlı-Rus ilişkilerindeki önemli dönüm noktalarından biridir. Osmanlı Karadeniz'de düşüşe geçen etkisini Avrupalı müttefiklerinin desteği ile birlikte korumaya çalışırken, Rusya ise hem Balkanlar'da hem de Kuzey Kafkasya'daki nüfuzunu arttırmaya çalışmıştır. Rusya'nın bu politikasına karşı Kuzey Kafkasya'daki direniş grupları bir yandan kendi içlerinde bir birlik oluşturmaya çalışırken, Osmanlı'nın ve onun müttefiklerinin desteğini kazanmaya çalışmışlardır. Herhangi bir birlik oluşturmak ve organize bir direniş sağlamaktan uzak olan Kuzey Kafkasya'daki hareketler savaş sonrasında Rusya'nın Kafkasya bölgesine topyekün bir işgal ve kolonizasyon faaliyeti başlatmasıyla son bulmuştur. Bölgedeki savaş ve direniş yerini yüzbinlerce Çerkesin sürgün edildiği ve katliamlara maruz kaldığı tarihin en büyük trajedilerinden birine bırakmıştır. Bu çalışmada Kırım Savaşı ve sonrasında Kuzey Kafkasya'da ortaya çıkan durum değerlendirilecektir.Doctoral Thesis David George Hogarth'ın Şarkıyatçı Yönü ve Arap İsyanı'ndaki Rolü (1862-1927)(2024) Yelbaşı, Caner; Yelbaşı, Canerİngiltere İmparatorluğu emperyalist ve sömürgeci politikalarını Asya, Amerika, Avusturalya ve Afrika kıtalarında uzun yıllar boyunca sürdürdü. İmparatorluğun ve İngiliz kraliyet tacının egemenliğinin bu kıtalarda devam etmesi için siyasi, askeri, dini, ticari, bilimsel kurumlara bağlı kişiler mücadele verdi. Kurumlara bağlı kişilerin amacı devletlerinin emperyalist politikasını düşman devletlere karşı korumak, geliştirmek ve yüceltmekti. Kurumlar bu görevi yaparken birlikte hareket etmekte ve bazen de birbirini destekleyen girişimlerde bulunmaktaydılar. Bilimsel kurumlar da bu bağ içinde gereken desteği almakta ve devletin emperyalist politikasına destek sağlamaktaydı. Bilimsel kurumlara bağlı üniversiteler, araştırma fonları, müzeler, resmi ve özel kütüphaneler gibi bilim yuvaları görevlendirdikleri oryantalistleri, Asya, Balkanlar ve Orta Doğu'ya araştırmaya gönderdi. Doğu bilimcileri gittikleri bölgelerin tarihi, arkeolojisi, jeolojisi, botaniği ve coğrafyası üzerinde çalıştılar. Ayrıca oryantalistler bilim şemsiyesi altında! ülkelerinin siyasi ve askeri çıkarları için hizmet ettiler. Müsteşrikler, çalıştıkları topraklarda edindikleri tecrübeleri daha sonra devletlerinin emperyalist ve sömürgeci politikalarına hizmet etmek için de görev aldılar. 19. yüzyılının üçüncü çeyreğinden sonra ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde oryantalist David George Hogarth da bilim yuvası olan Oxford Üniversitesi, The British Museum, Filistin Araştırma Fonu ve Ashmelon Muesum'un desteğiyle Balkanlar, Anadolu, Suriye, Mısır ve Lübnan'a gelerek bilimsel araştırmalarda bulundu. Hogarth bilimsel araştırmaları esnasında gittiği yerlerin kültürü, tarihi, jeolojisi, coğrafyası ve arkeolojisi hakkında detaylı inceleme yaparak bilgi topladı. Bu bölgeler hakkında tecrübe kazanan Hogarth daha sonra I. Dünya Savaşı'nda ülkesinin emperyalist ve sömürgeci politikası için Mısır'da Arap Bürosu'nda istihbarat subayı olarak çalıştı. Bu çalışmada, Hogarth'ın örneğinde; İngiltere İmparatorluğu'nda, oryantalizm-emperyalizm ve siyaset-bilim arasında nasıl bir bağın oluştuğu konusu ele alındı. Ayrıca Hogart'ın Arap isyanında ne gibi rol aldığı konusuna değinildi.Master Thesis İngiliz Mandası Döneminde Filistin'de Sivil Direniş: Boykot Hareketleri(2024) Dilek, Meltem; Yelbaşı, Caner; Yelbaşı, CanerOsmanlı yönetimi Filistin'de dört yüz yıl devam etmiş ve İngilizlerin 1917 yılında Filistin'i işgaliyle son bulmuştur. İngiliz işgal yönetimi ise Filistin'de 1917'den 1948 yılına kadar sürmüştür. İngiliz işgal yönetiminde Balfour Deklarasyonu ile açıkladıkları ve manda yönetimi ile üzerine aldıkları Yahudilere ulusal yurt kurma planını uygulamaya çalışmıştır. Siyonizm'in ve İngilizlerin bu planı uygulamak için yaptıkları politik ve ekonomik manevralar Filistinliler tarafından direnişle karşılanmıştır. Bu direnişin sivil yönünde pek çok yöntem uygulanmasına rağmen en çok öne çıkan boykot hareketleri olmuştur. Boykot hareketleri siyasi ve ekonomik yönler olmak üzere farklı alanlarda yürütülmüştür. İngilizlerin boykotların siyasi olarak hedefinde yer almasında öne çıkan iki husus bulunmaktadır. Birincisi İngilizlerin Siyonizm'e açıktan desteğini gösterdiği Balfour Deklarasyonu'dur. Filistin'de direnişin her zaman aktif halde tutulmasını sağlayan etmenlerden biri bu Deklarasyon olmuştur. İkinci öne çıkan husus ise Yahudi ulusal yurdunun kurulmasında en önemli etmen olan Yahudi göçünün devam ettirilmesi olmuştur. Boykotların ekonomik yönü ağırlıklı olarak Siyonist örgütü hedef alarak kurulmak istenen Yahudi devletinin ekonomik temellerinin yıkılmasına çalışılmıştır. Bu tezde Manda Dönemi'nde ortaya çıkan boykot hareketlerinin Filistin'in ekonomik ve politik yaşamı üzerindeki etkisini değerlendirilmiştir. Filistin tarihinde İngiliz Mandası Dönemi üzerinde durularak bu dönemde gerçekleşen boykot hareketleri analiz edilmiştir. Boykotlar manda döneminde önemli bir caydırıcı güç olarak görülmüştür. Bu yüzden en çok başvurulan sivil direniş yöntemlerinden biri olmuştur. Sıklıkla başvurulan bir yöntem olması Filistin siyasetine yön verilmesinde de etkili olmasını sağlamıştır. Tezde bu etkinin hangi alanlarda nasıl gerçekleştirildiğine bakılarak Filistin direnişinde halen devam ettirilen bir yöntem olarak boykot hareketlerinin ilk uygulama pratikleri incelenmiştir. Gazeteler, Arşiv belgeleri ile birlikte birincil ve ikincil kaynaklar taranarak Filistin direnişinin boykotlar bağlamında nasıl bir evrim geçirdiği ortaya çıkarılmıştır. Boykotlar hem Filistin'de hem de bölgesel olarak çalışmalar yürütülmesi dolayısıyla dönemi ve coğrafyayı etkileyen önemli bir direniş yöntemi olduğu görülmektedir.