MAÜ GCRIS Standart veritabanının içerik oluşturulması ve kurulumu Research Ecosystems (https://www.researchecosystems.com) tarafından devam etmektedir. Bu süreçte gördüğünüz verilerde eksikler olabilir.
 

Doğan Turay, Esra

Loading...
Profile Picture
Name Variants
Turay, Esra Doğan
DOĞAN TURAY, Esra
Job Title
Doçent
Email Address
esradogan@artuklu.edu.tr
Main Affiliation
Department of Islamic History and Arts / İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
Status
Website
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID

Sustainable Development Goals Report Points

SDG data could not be loaded because of an error. Please refresh the page or try again later.
Scholarly Output

11

Articles

7

Citation Count

0

Supervised Theses

3

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 10 of 11
  • Translation
    Sühreverdî, Risâletü’l-Fütüvve
    (2023) Doğan Turay, Esra; Department of Islamic History and Arts / İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
    Bu çalışma, Fütüvvet tarihi açısından önemli bir yere sahip Ebû Hafs Şihâbüddîn Ömer b. Muhammed b. Abdillâh b. Ammûye el-Kureşî el-Bekrî es-Sühreverdî (ö. 632/1234)’nin Risâletü’l-fütüvve isimli eserinin çevirisinden ibarettir. Sühreverdi, Abbasi Devleti döneminde Fütüvvetin kurumsallaşmasında yer almış ve ilk oluşumun yöneticiliğini üstlenmiştir. Fütüvvet kaynakları arasında yer alan ve önemli bir yere sahip olan Risâletü’l-fütüvve, Süleymaniye Kütüphanesi Ayasofya 2049 numarada yer alan bir mecmua içerisinde 154a-158b varakları arasında yer almaktadır.
  • Article
    SUFİLERİN HAC YOLCULUĞU
    (2019) Doğan Turay, Esra; Department of Islamic History and Arts / İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
    Hac yolculuğuna dair farklı bakış açıları olan sufilerin, bu emri keşfe ulaşma için bedeni yolculuklardan sayanları arasında ömürlerinde bir ya da birkaç defa hacca gidenler olduğu gibi, seyyah derviş olarak adlandırılanların neredeyse hayatlarının tamamını yollarda geçirdikleri görülmektedir. Farklı mihverler doğrultusunda seçtikleri güzergâhlarda kendilerine mahsus bir âdâba dönüştürerek zaruri ziyaretlerle gerçekleştirdikleri bu uzun yolculukların birçoğunun hac merkezli olduğu anlaşılır. Öte yandan tasavvuf dünyasını içine alan coğrafyaları gören ve hacı payesiyle şereflenen bu sufilerin bir önder ve dahası bir halife olarak ülkelerine geri döndükleri, İslam’ın bakir kıtalara hacdan dönen mutasavvıflar aracılığıyla taşındığı bilinmektedir. Bu güzide toplulukların yol haritaları, çeşitli şehirlerde kaldıkları dergâh ve tekkeleri, menâzil ve mesirlerine işaret eden bu çalışma, Sufilerin İslam’ın merkez şehirlerinin tamamını içine alan baş döndürücü yolculuklarına değinmektedir. Tasavvuf ehlinin hac rotalarını sınıflandırarak incelemeye çalıştığımız bu makale, güzergâhlarda yaşanan sıkıntıların bazıları üzerinde dururken Sufilerin hac tarihi içerisindeki müstesna yerlerini anlatmaktadır. Bu araştırmada tarihi sıra ve öncelikli coğrafyalar gözetilmiş olup, sufilerin güzergâhları üzerinde yer alan ve İslam medeniyetinin merkez şehirleri olarak kabul edilen Şam, Bağdat, Kahire, Kudüs, İstanbul gibi kentlerdeki ikametleri ele alınmıştır. Çok çeşitli kara ve deniz güzergâhlarını kullanarak kutsal topraklara varan sufilerin bu meşakkatli seferleri Horasan-İran, Kafkaslar-Orta Asya, Hind-Sind alt kıtası, Balkanlar-Anadolu ve son olarak da Afrika güzergâhı sırasıyla işlenmiştir.
  • Master Thesis
    19. yüzyıl seyyahlarının gözüyle Birecik
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Doğan Turay, Esra; Turay, Esra Doğan; Department of Islamic History and Arts / İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
    Güneydoğu Anadolu Bölgesinde bulunan Şanlıurfa iline bağlı Birecik ilçesi, tarih boyu gerek hac yolcuğu, gerek misyonerlik faaliyetleri gerek bilimsel araştırmalar gerek de ticaret için seyyahların kontak noktası olmuştur. Bölgenin Fırat Nehri yanında olması ve sınır bölgelere yakın olması bunun nedenlerindendir. İçinde her dinden insan barındıran Birecik şehri özellikle Ermenilerin Müslümanlarla yaşadığı çok kültürlü bir kenttir. Şehirde bulunan Birecik Kalesi ve şehrin yanından geçip suları Basra'ya kadar dökülen Fırat Nehri seyyahların ilgi odağı olmuştur. Nehir taşımacılığının başlamasına neden olan bu durum her zaman kenti görmeye değer kılmıştır. Özellikle 17. Yüzyıldan itibaren başlamış olan bir ilgi ile 20. yüzyıla kadar birçok kişi çeşitli sebeplerle Birecik şehrini ziyaret etmişlerdir. İranlılar Atabat ziyareti için bu yolu kullanmışlardır. Birecik şehri özellikle 19. yüzyılda artan nehir taşımacılığında keleklerle yolculuk yapmak için yol güvenliği açısından ve hızlı olmasından dolayı seyyahların güzergâh olarak seçtiği bir bölgedir. Bölgeye İngiltere, Almanya ve İran olmak üzere birçok ülkeden seyyah gelmiştir. Bazı seyyahlar da nehir yolculuğu yapmadan Birecik şehrini ziyaret edip gezmiştir. Bu seyyahlar yazmış oldukları seyahatnamelerde şehirde gördükleri tarihi yapıları ve bölgedeki toprağın verimliliğini bahsetmeye değer bulmuşlardır. Bölgeye yakın olarak gerçekleşmiş olan Nizip harbindeki Osmanlı ordusunun ihtiyaçları nehir yolculuğuyla getirilmiştir. Alman ve İngiliz seyyahların Birecik şehrini gezdiklerinde genel olarak vermiş oldukları bilgiler Birecik Kalesi, Fırat Nehri ve Kelek taşımacılığı ile ilgilidir. Kalenin mimarisini nehrin güvenliğini çoğu zaman da keleklerin yapımından bahsetmişlerdir. İncelenen bu seyyahların kaydetmiş oldukları bilgilerde 19.yüzyılda şehrin tarihi ve coğrafi yapısı tespit edilmeye çalışılmıştır. Elde edilen bu veriler tarih kaynaklarıyla desteklenmiştir. Bu dönemdeki Birecik ile ilgili seyyahların kaydettikleri bilgiler günümüzde yapılan araştırmalara ışık tutmuş olacaktır.
  • Article
    Çelebioğlu Külliyesi; Mevlevîliğin İran'daki ilk Temsilciliği
    (2016) Doğan Turay, Esra; Department of Islamic History and Arts / İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
    Yakın tarihte restore edilen Çelebioğlu Külliyesi, İlhanlı Devleti hükümdarı Olcaytu tarafından Sultaniye şehrinde yaptırılmış İran'ın en eski hângâh/dergâhıdır. Eser Mevlevîliğin İran'a geçiş sürecini başlatan yapı olarak kabul edilir. Türkiye'de pek bilinmeyen bu tarihî külliyenin önemi, eserin ilk mevlevîhânelerden biri olma ihtimalidir. İran'da külliye ile ilgili tarihî ve mimari çalışmaların son yıllarda tamamlanması ile eserin mevlevîhânelerle benzerliği belirmiştir. Külliyede Anadolu Mevlevî dergâhı planıyla kendine özgü bir yapıya sahip Mevlâna Celaleddin Rumi'nin torunu Sultan Veled'in oğlu Ulu Arif Çelebi için yaptırılan bir hângâhla Mevlânâ muhibbi Gazan Han ve Olcaytu'nun (ö.716/1316) gözdesi ve Barakîlerin şeyhi Barak Baba için yaptırılan bir türbe yer almaktadır. Külliye bu gün Sultaniye'de ayakta kalan ender mekânlardan biridir.
  • Master Thesis
    Endülüs'te valiler dönemi (714-756)
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Doğan Turay, Esra; Turay, Esra Doğan; Department of Islamic History and Arts / İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
    Yaklaşık 8 asır süren Müslümanların Endülüs'teki varlıklarının ilk safhası olan Valiler Dönemi (714-756), Endülüs İslâm Devleti'nin kuruluş, yerleşme ve tahkim evresini teşkil eder. Bu dönem, yabancı bir coğrafyada, Avrupa'nın Batı tarafında, Müslümanlar ile Avrupa arasında doğal bir duvar/sınır olan Akdeniz'in kuzeyinde inşâ edilen bir devletin ortaya çıkış dönemidir. Bu çalışma, Müslümanların İberik Yarımadası'nda teşekkül eden ilk devletlerinin kuruluş dönemi olan valiler dönemindeki askerî, siyasî ve toplumsal hadiseleri incelemeyi amaçlamaktadır. Bu dönemde vuku bulan dahilî ve haricî isyanlar sıkça valilerin değişmesine neden olmuş, siyasî, toplumsal ve ekonomik istikrar sekteye uğramıştır. Dahilî ve haricî problemlerin varlığı, Endülüs valilerinin yürütmüş oldukları fetih harekâtlarını yavaşlatmış olsa da, Avrupa'nın içlerine doğru yaptıkları akınlar uzun süre devam etmiştir. Valiler döneminin Endülüs Tarihi içerisindeki öneminin tespiti bu çalışmanın diğer önemli bir hedefidir.
  • Article
    SÛFÎLERİN HACCA DAİR GÖRÜŞ VE ORJİNAL KATKILARI
    (Turkish Studies (Elektronik), 2018) Doğan Turay, Esra; Department of Islamic History and Arts / İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
    Tasavvuf ehlinin hac ibadetinin maneviyatı ve batınına yönelik yorumları kendine has bir dil ve terminoloji doğurmuştur. Tarih içinde Sûfilerin bu ibadetin farziyeti, özde ne olması gerektiği, kabulü ve ön koşullarına dair sarsıcı uyarıları hac rukunlarını hafife aldıkları yönündeki eleştirilere yol açmışsa da bu farklılıkların ibadetin batınına dikkat çekme çabası olduğu aşikârdır. Bu uyarıların haccın maneviyatına zarif ve nitelikli bir boyut kazandırdığı, bu sebeple de esrar-ı hac denilen ayrı bir alanda değerlendirilimesi gerektiği görülmektedir. Harameyn, sâliklerin kendi tarikatlerinin uzadığı farklı coğrafyaları görmeleri açısından dünyanın hiçbir yeri ile kıyaslanamayacak bir mülakat mekânı, yüksek maneviyatından ötürü birçok şeyhin müridine tavsiye ve telkin ettiği yer ve Sûfilerin çilegâhı olarak görülmüş, birçok Sûfinin hayatında bir başlangıç ve bitiş olarak manevi ve maddi anlamda değişim göstermelerine sebep olmuştur. Bu sebeple manevi merhaleleri kat eden her kadın ve erkek Sûfi için farklı bir amaca yönelik, temelde ise Sûfilerce elzem sayılan seyru sülükün tamamlanmasında önemli bir unsur olarak kabul edilmiştir. Haccın maddi ve manevi olarak kesin bir dille ayrımı, hac yolculuğunun diğer yolculuklara göre farklılığı, Sûfileri hacca gitmeye yönelten sebepler ve en önemlisi de hacca dair orijinal görüşlerine değinen bu çalışma, onların ibadetin maddi ve maneviyatıyla ilgili görüşlerine dair bir değerlendirmedir.
  • Master Thesis
    İslâm Dünyasında Kadınların Hac Yolculukları ve Haremeyn'e Sundukları Katkı ve Hizmetler
    (2025) Doğan Turay, Esra; Turay, Esra Doğan; Department of Islamic History and Arts / İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
    Hac ibadeti, İslâm dininin en önemli ibadetlerinden biridir. İslâm'ın ilk yıllarından itibaren encamı kadınlar için daha zor olan bu ibadet sabır ve cesaret gerektiren bir eylemdi. Hacca giden ve gidemeyen birçok Müslüman kadın bu organizasyonun selameti için hem bedenen hem de madden destek vermiş, birçok kadın yolculara ve Mekke ve Medine fakirlerine götürülmek üzere hatırı sayılır bağışlarda bulunmuşlardır. Servet sahibi kadınların tarih boyunca bu merasimin sağlıklı bir şekilde yürütülmesinde katkıda bulunulmuş, bu hayyire hanımlar kurdukları vakıflarla her yıl düzenli olarak hacılara yardım göndermişlerdir. Öte yandan kadınlar tarih boyu hac hatıralarını kaleme almış, yaşadıkları tecrübeyi kaydetmiştir. Fakat ne yazık ki bu kadınlardan günümüze bir elin parmaklarını geçmeyen sayıda eser ulaşabilmiştir. Bunun sebebi ise yolculuğun getirdiği zorluklar sebebi ile kadınların erkeklere nazaran sınırlı sayıda yerine getirebildiği bir ibadet olma özelliği taşımasıdır. Eski dönemlerin zor şartlarında hac vazifesini yerine getiren kadınların sayısı sınırlı olsa da onların tecrübelerinin günümüze aktarılması, İslâm'a ve hac ibadetine kadın perspektifinden bakılmasını sağlamaktadır. Bu çalışmada, İslâm dünyasında kadınların hac yolculukları ve sefer hizmetleri ve yazdıkları hac hatıratları incelenmektedir. Bu hatıratlar ibadetin, kadınlar açısından önemini ve zorluklarını anlamak açısından büyük bir önem taşımaktadır.
  • Article
    16-18. Yüzyılda Osmanlı Doğu Vilayetlerinde Safevi/Acem Hacılarıyla İlgili Değerlendirmeler
    (2019) Doğan Turay, Esra; Department of Islamic History and Arts / İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
    Safevî hacıları Osmanlı Devleti’nin kendilerine belirlediği Şam-Mekke güzergâhına ulaşmak için Erzurum-Urfa-Halep ya da Van-Urfa-Halep bağlantı yollarını kullanmışlardır. İki ülkenin rekabet alanından geçen bu yollar Safevî hacılarını bazen zor durumda bırakmış, tüm İslam coğrafyalarında dokunulmazlığı olan hacı olma durumu Acem hacılarını saldırılardan koruyamamıştır. Hacıları korumak için Osmanlı devleti tarafından tayin edilen Acem Ağası çözümün bir parçası olmak yerine Kürdistan hâkimleri ve yerel halkla işbirliği yaparak sorunun bir parçası haline gelmiş, bu durum çoğu kez Osmanlı sultanları ile Safevî şahları arasında hoşnutsuzluğa sebep olmuştur. Buna rağmen Şii hacıların yolculukları hiçbir dönem kesintiye uğramamıştır. Acem hacılarının iki ülke siyasetinden kaynaklanan bu sıkıntıları Osmanlı resmi belgeleri, Safevî vakayinameleri ve döneme ait seyahatnamelerde açıkça görülmektedir
  • Article
    İRANLILARIN KUDÜS-İ ŞERİF ZİYARETLERİ
    (Osmanlı Mirası Araştırmaları Dergisi, 2018) Doğan Turay, Esra; Department of Islamic History and Arts / İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
    İranlılar, Kaçar Hanedanlığı döneminde (1795-1925) Osmanlı Devleti’nin parçası olan Kudüs’e (1517- 1917) sınırlı sayıda seyahatler gerçekleştirmişlerdir. Bu seyahatleri esnasında kaleme aldıkları eserler, Kudüs’ün kaderinin değiştiği döneme denk gelmektedir. Hacı Ali Han İtimadussaltana, Sultan Murat Hisamüssaltana, Mehdi Guli Han Muhbirussaltana, Muhammet Fâtımî, Celâleddin Azimâbâdî, Fahreddîn Cezâirî gibi bürokrat ve sivillerin Mekke’ye yolculukları sırasında gezip gördükleri Kudüs’e, mukaddes mekânlarına, o günkü sosyopolitik duruma dair yorumlarını ihtiva eden bu hatıratlar eski ve yeni Kudüs’ün tarihî kimliğine işaret eder. Hatıratlarında Kudüs’ün İran tarihindeki yeri ve önemine dikkat çeken İranlılar, aynı zamanda Kudüs’ün yapısal ve mimari özelliklerine, coğrafi ve fiziki yönlerine, halkın örf ve âdetlerine, buradaki azınlıkların durumuna dair dikkat çekici noktalara değinmektedirler. Makale, bu seyahatnamelerdeki Kudüs ziyaretlerine dair bir değerlendirmedir.
  • Article
    Citation - Scopus: 0
    KASAP ESNAFINA DAİR FARSÇA YAZILAN ÜÇ FÜTÜVVETNÂME
    (Turk Kulturu ve Haci Bektas Veli - Arastirma Dergisi, 2022) Doğan Turay, Esra; Baylan, Zivar Hüseynli; Department of Islamic History and Arts / İslam Tarihi ve Sanatları Bölümü
    Safeviler dönemiyle başlayan ve Farsça cevanmerd olarak nitelenen fütüvvet ehlinin tarihine, pirlerine, edep ve erkanına yer veren Farsça fütüvvetnameler arasında, kasaplara ait risaleler de mevcuttur. Bu eserlerin yazımı Selçuklular döneminde Büyük Horasan havzasında başlamıştır. Bu eserler 13. yüzyıl Anadolu Ahiliğinin temel kaynakları sayılmıştır. Farsça fütüvvetnamelerde bu meslek Hz. İbrahim’e dayandırılmıştır. Mesleğin piri Hz. Ömer ve Hz.Ali sayılmış, mesleğin kahramanı olarak ise soyu yedi kuşakta Hz. Ali’ye dayanan ve Muhammed Hanefiyye’nin (ö.81) yakın adamlarından sayılan Reyli Cevanmerd-i Gassab kabul edilmiştir. Farsça olarak kaleme alınan fütüvvetnameden ilki ‘’Fütüvvetname-i Gassab’’ adıyla İran Meclis Kütüphanesi 8898 numaralı el yazma mecmuada bulunmaktadır. Molla Muhammed Bagir Meclisi’ye (ö.1699) ait olduğu ve Safeviler döneminde yazıldığı ifade edilmiştir. Diğer risale Ravzatü’ş Şüheda adlı meşhur eserin sahibi olan Molla Hüseyin Vaiz Kaşifi Sebzevari’ye (ö.1504) ait olup ‘’Fütüvvetname-i Sultani’’ adlı eserdeki‘’ Fasl der Beyan-i Gabze-i Kard, Satur, Kardmal ve Tir ‘’başlıklı bölümde yer alır. Üçüncü ve son risale ise ‘’Risaley-i Gassaban ve Sallahan’’ adıyla İran Sipahsalar Medresesi Kütüphanesi el yazmaları arasında yer almaktadır. Müellifi meçhuldür. Kitabet kaydı ise1879 yılıdır. Bu üç eserde kasaplıkla ilgili benzer konular ele alınmış, mesleğin temel prensipleri belirlenmiştir. Kasapların pirleri hakkında detaylı bilgi verilmiştir. Hz.İbrahim’in oğlu İsmail’i kurban ediş sırrı üzerinde durulmuş, mesleğin pirleri tanıtılmış, mesleğe ait ayet ve hadisler zikredilmiştir. Kasap esnafının edep ve erkanı sıralanmış, kasaplığın ve kasapların ahlaki kuralları soru-cevap şeklinde dikte edilmiştir. Bu makale kasaplık mesleğine dair Farsça Fütüvvetnamelerin tanıtım ve tercümesiyle iki dildeki fütüvvetnamelerin benzerliklerine dikkat çeker. Bu eserlerin birbirinin devamı olduğuna, birlikte okunması ve bilinmesi gerektiğine vurgu yapar.