Yaşar, Mehmet Aziz
Loading...
Name Variants
Yaşar, M.A.
YAŞAR, Mehmet Aziz
YAŞAR, Mehmet Aziz
Job Title
Doçent
Email Address
mehmetazizyasar@artuklu.edu.tr
Main Affiliation
Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü
Status
Website
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Sustainable Development Goals Report Points
SDG data could not be loaded because of an error. Please refresh the page or try again later.

Scholarly Output
13
Articles
11
Citation Count
0
Supervised Theses
2
13 results
Scholarly Output Search Results
Now showing 1 - 10 of 13
Article Makâsıdü’ş-Şeri‘â’nın Teorik Boyutu ve Müstakil Delil Olma Problemi(2019) Yaşar, Mehmet Aziz; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüŞer‘î makâsıd düşüncesinin literatürde yer almasının hicri V/XI. asırdan itibaren Cüveynî ile başladığı genel kabul gören bir husustur. Sonraki dönemlerde onun tesis ettiği bu düşünce ekseninde makâsıda ilişkin değerli bazı malumatlar verilmiş olsa da bu, diğer usûl konularına göre daha cüzî kalmış ve VIII/XIV. asra kadar bu alanda kayda değer bir birikim ortaya konulmuş değildir. Makâsıdın müstakil olarak ele alınması Şâtıbî ile başlamıştır. Şâtıbî’yi bu konuda diğer usûlcülerden ayıran temel özellik ise onun makâsıdı usulün bir konusu olarak değil müstakil bir disiplin olarak görmesi ve buna göre sistemleşmesidir. Ancak onun halefleri bu hususta aynı hassasiyeti göstermemişlerdir. Bu durum XIV/XX. asra kadar devam etmiştir. Bu asırdan itibaren âlimler makâsıda gereken önemi vermiş ve bu alanda değerli pek çok çalışma yapmışlardır. Bu çalışmalar içinde tartışılan konulardan biri de makâsıdın müstakil bir delil sayılıp sayılmadığıdır. Ancak bu tartışma, konunun müstakil bir şekilde ele alınmasından ziyade makâsıdla ilgili konular ele alınırken yüzeysel bir temas şeklindedir. Bu noktada ise üç görüş tespit edilmiştir. Birinci görüşe göre şer‘î makâsıdın mutlak olarak müstakil delil sayılmaktadır. Bu görüşü savunanlar, nas ile çatışması durumunda makâsıdı takdim etmektedirler. İkinci görüş, bunun aksini savunmaktadır. Bu görüşü benimseyen araştırmacılar, makâsıdın içtihadın sağlıklı bir şekilde yapılmasının temel bir unsuru olduğunu kabul etmekle beraber onu, bağımsız şer‘î bir delil olarak görmemektedirler. Zikredilen görüşlere göre daha mutedil üçüncü bir görüşe göre ise makâsıdın sadece hükmü naslarda bulunmayan olaylar için şer‘î kaynak olabilmektedir. Bu görüşe göre kesin veya buna yakın bir delil ile sabit olan makâsıdın, hakkında nas bulunmayan yeni ortaya çıkan olaylar için delil olmasında bir sakınca bulunmamaktadır. Çalışmamızda önce şer‘î makâsıdın teorik boyutu ele alınmıştır. Bu doğrultuda da makâsıdın mahiyeti ortaya konulmuş, onun önem, sübut ve şümul açılardan çeşitleri incelenmiştir. Ardından makâsıdın müstakil delil sayılması problemi üzerinde durulmuştur. Bu çerçevede de makâsıdı müstakil delil olarak kabul edenler ile aksini savunanların yaklaşımları irdelenerek daha isabetli görüş tespit edilmeye çalışılmıştır. İsabetli görüşün tespitinde konuya ilişkin muasır araştırmacıların verdikleri malumatların yanı sıra önceki usûlcülerin konuyla ilişkilendirilebilecek ifadelerinden de istifade edilmiştir. Ayrıca çalışmada makâsıdın şer‘î nasların sağlıklı yorumlanmasında önemli rol oynadığı, teâruz olduğu düşünülen delillerin uzlaştırılmasında veya birinin diğerine tercih edilmesinde müçtehide yol gösterdiği gibi önemli hususlara da değinilmiştirArticle Citation - WoS: 0Citation - Scopus: 0Abu Ubayd’s Understanding Of Naskh;(Hitit University, 2022) Yaşar, Mehmet Aziz; Nas, Taha; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüIn the period when Islamic sciences were formed, a large number of scholars with absolute ijtihad capacity were trained. One of the scholars mentioned is Abu ‘Ubayd al-Qāsim ibn Sallām al-Khurāsānī al-Harawī who was educated by many famous scholars of the period, had a great influence on both the scientific and political circles. For this reason, he could not be shared by different sect biographers. As a matter of fact, some Shafi’i tabaqat writers counted Ebû Ubeyd as a follower of Imam Shafii. On the other hand, some Hanbali scholars have mentioned Ebû Ubeyd among the class of Hanbali scholars. However, it was concluded that it would be more correct to see Ebû Ubeyd as an independent mujtahid rather than a follower of any madhhab. For, in his own works, the fact that he refers more to Imam Malik rather than Imam Shafii and Ahmad ibn Hanbal and sometimes refers to the views of Abu Hanifa and Imamey indicates this. Ebû Ubeyd, who came to the forefront with his faqih and muhaddis aspects, had a deep knowledge of the subject of naskh, which has a close relationship with these two sciences, and in this regard, he wrote a rare work called en-Nâsiḫ ve’l-mensûḫ fi’l-Ḳurʾâni’lʿazîz ve mâ fîhi mine’l-ferâʾiż ve’s-sünen. While revealing Ebû Ubeyd’s understanding of naskh, his work en-Nâsiḫ ve’l-mensûḫ was used as the main source. In addition to this, his other works related to the subject, especially his work called Kitâbu’l-emvâl, were among the first hand sources that were consulted. It has been tried to determine his approach to naskh based on the statements he made on the subject and the examples he gave in this regard. In this context, Ebû Ubeyd’s approach to the nature and framework of naskh and his views on the evidences that can abrogate each other are examined in this study. Ebû Ubeyd discussed the abrogation in a broader sense as “the modification of a shar’i ruling by a later evidence”, not the established meaning in the methodology as “removal of a shar’i ruling with a later shar’i proof”. In this context, naskh is also used for the allocation of public, the denial of the absolute, the statement of conciseness, the correction of a wrong understanding and the exception made from a general rule. This is known as the understanding of naskh among the companions, tābi‘īn and early convert scholars. However, although Ebû Ubeyd is at the same age as Imam Shafii and has copied and benefited from his works, it is noteworthy that he preferred the predecessor’s approach to the subject rather than the naskh understanding he adopted. It is important to investigate this. He adopted the approach of the public regarding the Shari’a evidences of Ebû Ubeyd that could naskh each other. According to him, the verses of the Qur’an can naskh each other. He gave many examples of this. Another point that draws attention here is to ascribe the concept of naskh used for the verse of the Qur’an by Ebû Ubeyd, from the Lawh-i Mahfuz, in the form of a verse whose recitation is lasting and its meaning is naskhed, and a verse that is removed from people’s hearts by canceling both its recitation and used in different meanings. Ebû Ubeyd stated that sunnah can be naskhed with sunnah, without making any distinction between ahad and mutawatir about sunnah and its naskh. However, despite giving many examples of the naskh of the âhâd sunnah with its own like, no example has been encountered of the naskh of the âhâd sunnah with its own like or with âhâd and the âhâd sunnah with the mutawatir sunnah. As it can be understood from my statements on the subject, Ebû Ubeyd saw that it is permissible to naskh both mutawatir and ahad sunnah with the Qur’an. However, while there is an example for the naskh of the ahad sunnah with the Qur’an in his related works, there is no example for the other. Although there is no clear statement on the issue that the Qur’an can be naskhed with the sunnah, it is understood from some examples that he gives permission for this. © Published by Hitit Ü niversitesi İlahiyat Fakültesi – Hitit University Divinity Faculty, Çorum, Turkey. All rights reserved.Article Rûyânî ve Bahru'l-mezheb Adlı Eseri(2021) Yaşar, Mehmet Aziz; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüŞâfiî mezhebinin ikinci döneminde yer alan hicrî V. yy. da yetişen önemli simalardan biri Ebü’l-Mehâsin er-Rûyânî’dir. Dönemin önemli ilim merkezlerine seyahatler yaparak birçok Şâfiî fukahâsından ders alan Rûyânî, Şâfiî mezhebine derin bir vükufiyet elde etmiştir. Zamanın Şâfiî’si olarak anılan Rûyânî, medrese ve camilerde ders vererek çok sayıda âlim yetiştirmiştir. Bunun yanında Şâfiî fıkhına yönelik çalışmalar yaparak Şâfiî mezhebinin gelişiminde önemli katkılar sunmuştur. Bu çalışmaları arasında en çok dikkat çeken ise Baḥrü’l-meẕheb fî fürûʿı meẕheb adlı eseridir. Müellifinin ününü geçerek hak ettiği şöhrete ulaşan eserde, mezhep içi ihtilaflara yer verilmesinin yanında diğer mezheplerin görüşlerine de yer verilmiştir. Bu anlamda da eser, hem mezhep içi hem de mezhepler arası mukayeseli bir çalışma niteliğini kazanmıştır. Makalemizde Rûyânî’nin kısa biyografisinden sonra Baḥrü’l-meẕheb adlı eseri farklı açılardan incelenmiştir. Bu kapsamda eserin içerik ve tasnifine ana hatlarıyla değinildikten sonra istifade ettiği kaynaklar ve eserde izlenen metod tespit edilmeye çalışılmıştır. Ardından eserin mezhepteki konumu de ele alınmıştır.Article Tâcüddîn Es-Sübkî’nin Hayatı İlmi Şahsiyeti ve Eserleri(Mukaddime, 2018) Yaşar, Mehmet Aziz; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüTâcüddîn es-Sübkî, fıkıh, hadis, kelam ve İslâm tarihi gibi İslâmî ilimlerin farklı alanlarında eserler vermiş önemli bir âlimdir. Ancak onun esas ihtisas alanı fıkıh usûlü ilmidir. Sübkî, bu ilimde yaptığı çalışmalarla ün yapmış ve usûlcü kimliğiyle tanınmıştır. Kahire ve Dımaşk gibi dönemin ilim merkezlerinin farklı medreselerinde ders vererek birçok âlim yetiştirmiştir. Aynı zamanda devlet yönetiminin değişik kademelerinde görevlendirilmiş ve dönemin ilmiye sınıfının en üst makamı olan Kâdılkudât (baş yargıç) mertebesine kadar yükselmiştir. Bu çalışmada, İslâm tarihçiliği açısından parlak bir dönemde yaşayan ve kendisinden sonrakiler üzerinde derin etkiler bırakan Sübkî’nin hayatı, ilmi kişiliği, hocaları, öğrencileri ve eserleri ele alınıp tanıtılmıştır.Article İslâm Mîrâs Hukukunda Red Meselesi: İnceleme ve Değerlendirme(2019) Yaşar, Mehmet Aziz; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümüİslam dininin hakların riayetine son derece önem verdiğini gösteren örneklerin belki de en önemlisi miras paylaşımıdır. Nitekim bu paylaşım, kişinin vasiyet etmeye gerek kalmaksızın, ölümünden sonra malının hakkaniyete uygun şekilde akrabaları arasında ne biçimde ve oranda taksim edilmesi gerektiği bizzat şari‘ tarafından belirlenmesinden ibarettir. Bu bağlamda Miras hukukuna ilişkin meselelerin büyük bir bölümü, Kur’an ve sünnetin açık naslarıyla beyan edilmiş olmasından ihtilafa konu olmamıştır. Buna mukabil, nasların açık ifadeleriyle varit olmadığı için hukukçular arasında ihtilafa konu olmuş meseleler de yok değildir. İşte bu meselelerin en önemlilerinden biri de hiç şüphesiz red meselesidir. Hisse sahiplerinin paylarından arta kalan mirasın, tekrar onlar arasında payları oranında dağıtılması şeklinde ifade edebileceğimiz red, sahâbe döneminden itibaren tartışma konusu olmuştur. Bu çalışmada sahâbe döneminden başlayarak reddin meşru olup olmadığına ilişkin görüşlerin ve bu görüşlere destek mahiyetinde ileri sürülen delilerin irdelenmesinin ardından karşıt görüşler, karşılaştırılarak değerlendirilecektir. Sonrasında red çözümünün şekil ve örneklerine yer verilecektir. Ayrıca çalışmada reddin Kur’an’ınyaptığı miras paylaşımına aykırı olup olmadığı, cumhurun karı-kocayı red paylaşımının dışında tutmalarının hakkaniyete uygun düşüp düşmediği gibi önemli sorulara cevap aranacaktırArticle Zînârehî'nin Şâfiî Fıkhı İle İlgili Manzum Eseri: İnceleme Ve Değerlendirme(2023) Nas, Taha; Yaşar, Mehmet Aziz; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüMüslüman toplumun günlük ameli meselelerine çözümler üreten fıkıh mezheplerinden biri olan Şâfiî mezhebi zamanla Kürtler arasında kabul görmüş ve yayılmıştır. Bu mezhebe mensup Kürt âlimler, kendi toplumlarının fıkıh alanındaki meselelerine cevap vermek ve onların bu alandaki eğitimi için Arapça eserlerin yanında çok sayıda Kürtçe eser de telif etmişlerdir. Dini ilimlerin farklı alanlarında eserler telif etmenin yanı sıra Şâfiî fıkhı alanında da manzum bir eser kaleme alan âlimlerden biri Molla Ahmed Zınarexî’dir. O, bu eserini gerek medreselerde okuyan Kürt çocukların Şâfiî fıkhının hulasasını kolay bir şekilde öğrenmeleri ve ezberlemeleri gerekse Kürt edebiyatına bir katkı olması için telif etmiştir. Şâfiî fıkhının ana konularını ve ıstılahlarını mezhepte mutemet görüş çerçevesinde anlaşılır ve başarılı bir şekilde eserinde işlediği görülmektedir. Bu sebeple eserin ofset baskısı ve yazma nüshaları üzerinde yapılacak bir inceleme ve değerlendirmenin hem Şafiî fıkıh birikimi hem de Kürt edebiyatı açısından yararlı olacağı ve böylece manzum bir Kürtçe fıkıh eserenin tanınması sağlanacaktır. Bu da alanla ilgili ilim adamlarının ve istifade etmek isteyen medrese ve talebelerin istifadesini kolaylaştıracaktır.Article Şâfiî Hukuk Düşüncesinde Annenin Süt Emzirme Yükümlülüğü ve Sütannelik Uygulaması(ŞIRNAK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2018) Yaşar, Mehmet Aziz; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümüİslâm dini, bir toplumu oluşturan ailelerin huzur ve güven içinde bir arada yaşayabilmelerini sağlayan değişik bağlar kurmuştur. Bunlardan biri de süt emzirmeden kaynaklanan süt akrabalığıdır. Bu akrabalık bağını, nazil olan âyetler ve varit olan hadisler düzenlemiş; İslâm hukukçuları da bu âyetler ve hadisler ışığında ilgili meseleleri ve hükümleri ele alarak konuya gereken önemi vermişlerdir. Aynı zamanda konu, fıkhın teşekkülünden günümüze dek güncelliğini koruyabilmiştir. Ancak görüldüğü kadarıyla toplumumuzda, süt akrabalığından kaynaklanan birçok hukûkî hak ve sorumluluklar bilinmemektedir. Bu çalışmada, bölgemizde hâkim konumda bulunan Şâfiî mezhebinin görüşü esas alınarak annenin çocuğunu emzirme yükümlülüğü ve sütannelik uygulaması ele alınmaya gayret edilecektir.Article KAVL-İ KADÎM VE KAVL-İ CEDÎD AYRIMININ İMAM ŞÂFİÎ’NİN USÛL ANLAYIŞINA YANSIMASI(Turkish Studies (Elektronik), 2018) Yaşar, Mehmet Aziz; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümüİmam Şâfiî’nin farklı içtihat metotlarına sahip pek çok âlimle buluşması ve örf ve kültür bakımından değişik birçok muhitte dolaşması, daha önce muttali olmadığı bir takım hadislerden haberdar olması içtihat düşüncesi üzerinde önemli etkisi olmuştur. Bu durum onun pek çok içtihadî düşüncesini değiştirmesine neden olmuştur. Sözü edilen değişim onun füru anlayışına has bir durum olarak görünse de usûl düşüncesine de yansıması olmuştur. Bu bağlamda genel olarak Mısır öncesi görüşlerine kavl-i kadîm veya mezheb-i kadîm, Mısır sonrası düşüncelerine ise kavl-i cedîd veya mezheb-i cedîd denilmiştir. İmam Şâfiî’nin hukuk düşüncesinde önemli bir dönüm noktasını teşkil eden söz konusu ayrımının yansıması, Sahâbe kavlinin hücciyeti, sahâbînin “bu sünnettendir” ifadesinin delil değeri, sahâbe sözünün kıyasa öncelenmesi ve âmmı tahsis etmesi, Medine ehlinin uygulamasının hücciyeti, tâbiîn mürsellerinin deli oluşu ve mesâlih-i mürselenin hücciyeti gibi usûl meselelerinde olmuştur. Konunun daha sağlıklı bir şekilde anlaşılması adına önce imam Şâfiî mezhebinde kadîm ve cedîd olgusu ana hatlarıyla irdelenmeye gayret edilecektir. Ardından imam Şâfiî’nin kadîm mezhebinde sözü edilen konulara yaklaşımı incelenecek, bu yaklaşımına önceki müçtehitlerden hangisinin etkisi olduğu belirtilmeye çalışılacaktır. Cedîd görüşünde bahsi geçen kadîm usûl görüşlerinden hangisinden vazgeçtiği, hangisiyle amel etmeye devam ettiği tespit edilmeye çalışılacaktır. Ayrıca onun kadîm usûl görüşlerine ilişkin sonraki usûlcülerin düşünce ve tespitlerine de yer verilecektir.Article ERKEN DÖNEM ŞÂFİÎ FAKİHLERİNDEN İBN SÜREYC VE SAYRAFÎ’NİN İHTİLAF ETTİKLERİ USÛL MESELELERİ VE BU İHTİLAFIN MEZHEPTEKİ İZDÜŞÜMLERİ(2019) Yaşar, Mehmet Aziz; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüHicri III. ve IV asırlarda genel olarak fıkıh ilminin özelde de Şâfiî fıkıh düşüncesinin gelişip sistemleşmesinde ciddi katkılar sağladıkları bilinen önemli fakîhler yetişmiştir. Bu şahsiyetler, dağınık halde buldukları fıkıh mirasını kendi ilmî birikim ve yorum süzgecinden geçirerek sistematik bir şekilde sonrakilerin istifadesine sunmuşlardır. Nitekim bu fakîhlerin başında Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Ömer İbn Süreyc el-Kâdî (ö. 306/919) ve Muhammed b. Abdillah es-Sayrafî (ö. 330/942) gibi önemli şahsiyetler gelmektedir. Öyle ki, Şâfiî fıkhına yönelik hizmetleri yanı sıra özellikle fıkıh usûlünün tekâmülü hususunda yaptıkları katkılar takdire şayandır. Ancak Mütekellim usûl düşüncesi açısından kayıp halka olarak nitelendirebileceğimiz bu asırlarda İmam Şâfiî’nin er-Risâle’si dışında adı geçen Şâfiî fakîhlerinden bize ulaşan herhangi bir usûl eseri bilinmemektedir. er-Risâle ise usûlün tüm konu ve kaidelerini muhtevi değildir. Dolayısıyla bu asırlarda yaşamış İbn Süreyc ve Sayrafî gibi fakîhlerin usûl görüşleri büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamdan hareketle çalışmada, söz konusu fakîhler arasında ihtilaf konusu olmuş; hitap anından beyânı tehir etmenin hükmü, muhassısı araştırılmaksızın âm ile amel edilebilmesinin hükmü, mefhûmu’s-sıfatın delil oluşu, Hz. Peygamber’in mutlak fiillerinin ümmet için ifade ettiği hüküm, lügatin kıyasla sübûtu ve kıyas ile neshin hükmü gibi konular irdelenecektir. Esasen mezkûr meselelerin her biri müstakil birer araştırma konusu olmakla birlikte, burada İbn Süreyc ve Sayrafî’nin, mezkûr meselelere ilişkin görüş ve delilleri mukayese edilerek bir değerlendirmeye tabi tutulacaktır.Article Şâfiî Mezhebinde Fetvâ Usûlü ve Mezhep İçi Görüşler Hiyerarşisi (muhammed El- Kürdî'nin El-fevâidü’l-medeniyye Adlı Eseri Bağlamında)(2021) Yaşar, Mehmet Aziz; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüFıkıh terimi olarak fetvâ, sorulan şer‘î meselenin hükmünün, ehil olan fukahâ tarafından şer‘î deliller ışığında açıklığa kavuşturulma işlemidir. Bu bakımdan fetvâya, büyük önem atfedilmiş ve İslâm tarihi boyunca her dönemde fetvâ faaliyetinin ehil kişilerce yürütülmesine özen gösterilmiştir. Bunun için müftünün bağlı kalması gereken ilke ve prensipler konulup gerekli düzenlemeler yapılmıştır. Bilhassa fıkhî ihtilafların had safhaya ulaşıp sahîh görüşlerin zayıf görüşlerden ayırt edilmesinin güçleştiği müteahhirîn dönemde mezhepte mutemet görüşe göre fetvâ verme işleminin sağlıklı bir şekilde yürütülmesi için sözü edilen düzenlemelere daha fazla ihtiyaç duyulmuştur. Bu nedenle konuya ilişkin birbirlerinden kıymetli çok sayıda çalışma ele alınmıştır. İşte inceleme konumuz olan Muhammed b. Süleyman el-Kürdî'nin el-Fevâidü’l-Medeniyye adlı eseri bu amaçla ele alınmış nadide eserlerden biridir. Çalışmada önce Kürdî’nin kısa biyografisi ve sözü geçen eserle ilgili malumatlar ana hatlarıyla verilmiştir. Ardından eserin muhtevasından hareketle Şâfiî mezhebinde fetvâ usûlü, mezhep içi kaynaklar hiyerarşisi ve mezhepte mutemet görüşün tercihinde takip edilmesi gereken prensipler tespit edilmeye çalışılmıştır.