MAÜ GCRIS Standart veritabanının içerik oluşturulması ve kurulumu Research Ecosystems (https://www.researchecosystems.com) tarafından devam etmektedir. Bu süreçte gördüğünüz verilerde eksikler olabilir.
 

Kara, Zülküf

Loading...
Profile Picture
Name Variants
Job Title
Prof. Dr.
Email Address
Main Affiliation
Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü
Status
Current Staff
Website
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output

9

Articles

2

Citation Count

0

Supervised Theses

7

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 9 of 9
  • Master Thesis
    Fenomenolojik sosyoloji: Temel tartışmalar
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Kara, Zülküf; Kara, Zülküf
    Bu çalışmadaki amacımız, fenomenolojik sosyolojinin imkân ve kapsamını ele alacağımız bir araştırma ortaya koymaktır. Fenomenolojik sosyoloji yaklaşımı, ülkemizin sosyal bilimcileri tarafından yeterince tartışılmış ve kavramları analiz edilmiş değildir. Bu açıdan çalışmamız, ilk olarak fenomenolojik sosyolojinin kuramsal yönlerine ağırlık vermeyi hedeflenmektedir. Yaklaşımın öncüsü ve kurucusu Alfred Schutz'tur. Schutz sonrası Luckmann, Berger ve Garfinkel gibi isimler yaklaşımın hem tanıtılmasında hem de geliştirilmesinde önemli rol oynamışlardır. Bu çerçevede çalışmada ilk olarak yaklaşımın kuruluşu ve gelişim aşaması ele alınmaktadır. Çalışmanın devamında yaklaşımın imkanlarını sınamak adına toplumsal benlik kavramı üzerinden değerlendirmeler bulunmaktadır.
  • Master Thesis
    Sosyolojik ötekiden öteki oluşa: Deleuzeyen felsefenin imkânlarına dair
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2020) Kara, Zülküf; Kara, Zülküf
    Bu çalışmada özellikle modern döneme ait öteki meselesine dair tartışmaları ele almaya çalıştık. Bauman ile toplumsal ötekiyi, Zizek ile de düşünsel ötekiyi tanıma yolundaydık. Deleuze düşüncesinden hareketle de arzu, oluş ve organsız beden kavramları ile bedensel ötekiye olan bakış açısını sosyolojik perspektifle ilişkisini irdelemeye çalıştık. Majör düşünce tarzı Ben-öteki, kadın-erkek, insan-hayvan, siyahibeyaz gibi karşıtlıklar doğurmuş ve ayrıca arzuyu toplumsal düzlemde yaşamın aktif gücü olmaktan da çıkarmıştır. Kapitalizm ile birlikte sanallıklar ve imajlar günümüzde hakikatin yerine geçerek onu metalaştırmakta ve arzuyu da baskılamaktadır. Gerçekliğini yitiren sosyolojik özne ancak arzu akışlarını serbest bırakarak, yersiz yurtsuzlaşarak, organsız bedene dönüşerek, yeniden oluşa geçerek ve simgesel düzlemden çıkarak bedeni etkin hale getirebilir. Etkin hale gelen bedenlerin rizomatik karşılaşmaları ile yeni duygulanımlar ve etkilenişler oluşacak ve bu durum da sociusu dolayısıyla da toplumsal gerçekliği inşa edecektir. Bu çalışma beden sosyolojisinde organsız beden ve bir felsefe yapma tarzı olarak farkedilmez oluşu farklı bir okumaya tabi tutarak yeni bir tartışmaya kapı aralamaktadır. Farkedilmez oluş düşünce tarzı yeni yaşam olanaklarını yeniden düşünmeye ve sociusu tekrar üretebilen Ben'in ötesinde yeni bir etik düşünce sunabilir.
  • Article
    Günahkâr Bedenlerden Referans Bedenlere: İslam'da Beden Algısı Üzerine Sosyolojik Bir Değerlendirme
    (2012) Kara, Zülküf
    Beden, bir taraftan organik yapısı, biçimi, kütlesi ve rengiyle canlı varlığın maddi bölümünü oluştururken, diğer taraftan toplumsal cinsiyet, ırk ve cinsellik olarak tanımlanan birçok kimliğin konumlandığı yeri temsil eder. Bedenin her hali, edindiğimiz deneyimlerin izlerini taşır ve beden yeni bir toplumsal örgütlenmenin nedenini oluşturur. Beden algıları; din, kültür, etnisite, ideoloji gibi bir yığın söylem içine gömülüdür. Bu söylemler içinde önemli bir yer tutan dinsel normlar, bedenleri disipline etmek yoluyla kendilerini ifade ederler. Bedenden, dinlerin koydukları kurallar ve çizdikleri sınırlar içinde belli davranış ve tepkiler göstermesi beklenir. Buna uygun düşmeyen davranış kalıpları günah olarak kodlanıp beden üzerinde yaptırıma dönüşür. Dini alan içinde kalan bedenler ise kutsal bir bağla ilişkilendirilip referans haline dönüşür. Makalede, günah ve sevap, iyilik ve kötülük, güzellik ve çirkinlik sınırında dolaşan bedenlerin dini habitus içinde nasıl şekillendirildiği gösterilmeye çalışılacaktır.
  • Article
    ŞİDDETİN CİNSİYETİ: BİR MODERN TOPLUM ANKSİYETESİ
    (2019) Kara, Zülküf; Uluç, Mehmet Ali
    Bu çalışmada, kadına yönelik şiddetin öldürücü biçimi olan kadın cinayetleri olgusu ele alınmaktadır. Son yıllarda akademik alanda popüler bir olgu olan kadın cinayetleri ele alınırken olgunun ahlaki boyutunun ihmal edildiği gözlenmektedir. Her cinayetin ötekinin varlığını ortadan kaldıran bir şiddet edimi olduğu hatırlandığında, kadın cinayetlerinin ötekini merkeze alan bir ahlaki perspektiften değerlendirilmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda çalışmamızın kuramsal çerçevesini Emmanuel Levinas’ın ötekinin mutlak anlamdaki farklılığını, özgürlüğünü ve dışsallığını merkeze alan etik teorisi oluşturmaktadır. Ötekinin/başkasının özgürlüğünü ve özerkliğini yok sayan, sorumluluğu öncelemeyen her deneyimi şiddet olarak ortaya koyan Levinas radikal bir ahlaki perspektif ortaya koymaktadır. Modern felsefenin ötekini yok saydığını ve bastırdığını iddia eden Levinas, şiddet deneyimini anlamak için yeni teorik imkanlar sunmaktadır. Bu çerçeveden hareketle özgür ve özerk bir birey olarak kadınların varlığını yadsıyan ve ortadan kaldıran bir olgu olarak karşımıza çıkan kadın cinayetlerini anlamada Levinas’ın kuramsal mirasının önemi vurgulanmaktadır. Çalışmada dünyada ve Türkiye’deki kadın cinayetlerinin sıklığını ortaya koyan nicel veriler analiz edilmekte ve bu cinayetlerin her yıl bir önceki yıla göre artış kaydettiği gözlenmektedir. Yasal ve hukuki mevzuata rağmen cinayetlerin artması, olgunun sosyolojik olarak ele alınmasını ve ahlaki boyutun hesaba katılmasını zorunlu kılmaktadır.
  • Master Thesis
    Felsefeye beden katmak: Deleuze düşüncesinde beden ve kapitalizm sorunsalı
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Kara, Zülküf; Kara, Zülküf
    Bu çalışmamızda beden-kapitalizm sorunsalını, Deleuze'in beden sosyolojisi alanına kazandırmış olduğu felsefi kavramlar eşliğinde tartışmaya çalıştık. Beden sosyolojisi alanında organsız beden, arzu, affect, şizoanaliz vb. kavram repertuarıyla artık toplumsallık yeni düşünme biçimleriyle kurulmaktadır. Deleuze'ün birey ve toplumsal yapı arasında kurulan bedensel bağlantıları, yapı ve aktör hakkında gerçekçi veri dokümanlarının elde edilmesinde yeni bir felsefi bakış sunmaktadır. Deleuze bedeni, köken olarak düalist karmaşadan kurtararak dünyadaki diğer güç aktörlerle ve diğer bedenlerle ilişki kurabilen sürekli oluş içerisinde değişebilen, yenilenebilen aktif bir süreç olarak görür. Deleuze hem epistemolojik hem de sosyal teori açısından yeni kavramlaştırma önerilerinde bulunurken aynı zamanda da beden sosyolojisinin sınırlarını oldukça genişletmiş gözükmektedir. Aslında bu felsefi ilgi, sosyo-kültürel ve tarihi varyasyonlarıyla birlikte beden etrafındaki ontolojik ve epistemolojik sorulara henüz metodolojik açıdan yeterli bir cevap sağlamasa da çalışmamızın, beden sosyolojisi literatürüne naçizane bir katkı sağladığını düşünmekteyim.
  • Master Thesis
    Rasyonel ahlakın irrasyonel aktörleri: Deleuze ve Foucault'da etik sorunsalı
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Kara, Zülküf; Kara, Zülküf
    Bu çalışma etik ve ahlak kavramları çerçevesinde rasyonel olanın irrasyonel toplumsal taleplerle nasıl kurulduğunu ve ahlaki kodlamaların sosyal evrende nasıl inşa edildiğini konu edinmektedir. Ahlakın etik olmadan tartışılmayacağı bilindiğine göre konunun sosyoloji literatürüne iki önemli sosyal bilimciye ait düşünme pratiği ile katkı sağlayacağını düşünmekteyiz. Problemlerini ahlakın toplumsal sınırlarına ve etiğin teorik katmanlarına kadar uzattığımız bu çalışma da toplumsal ahlakın ortaya koymuş olduğu gözetleme ve kapatılmadan sıyrılarak, etik süreç ile nasıl bir toplumsallık inşa edildiğine değinilmektedir. Ahlakın rasyonel zemininden sıyrılma girişimini Foucault ve Deleuze'ün felsefesi bağlamında irrasyonel sosyal bir tavır olarak nasıl etiğe dönüştüğü ele alınmaktadır.
  • Master Thesis
    Etiketli bedenler: Sakatlık üzerine sosyolojik bir değerlendirme
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2013) Kara, Zülküf; Kara, Zülküf
    Sakatlık toplumsal bir tanımlamadır. Engelli bireye atfedilen kültürel anlamlar etkileşim sürecinde kazanılır. Kültürel anlamlar toplumdan topluma değişiklik gösterir. Bireyin fiziksel özelliği, aslında onun içinde yaşadığı toplumun bir parçası olmasının engelleyicisi değildir, ancak engeline yüklenen anlamlar onun etiketlenerek engellenmesini yaratandır. Engelli bireylere ilişkin bakış açısı, engelli bireylerin sosyal konumunu ve kültürel görünürlülüğü konusunda belirleyici olduğundan, engelli bireylere toplum tarafından atfedilen anlamları incelemek önemlidir. Özürlü olmanın temelinde bio-fiziksel faktörlerin olduğu gerçekliği var olsa da özürlülük sosyal olarak inşa edilmektedir. Tarihsel süreç içinde özürlü bireylerin karşılaştıkları engellerle sistemli mücadele hareketlerinin gelişimine paralel olarak özürlü olma sadece medikal söylemde değil, sosyal olarak inşa edildiği kabul edilen sosyal söylemde de ele alınmaya başlamıştır. Çalışmada sosyal model çerçevesinde gelişen özürlü kimlik söylemi ve sosyal inşa içinde önemli bir süreç olan ?etiketleme? söylemi tartışmaları ele alınmıştır. Elde edilen sonuçlar engellilere yönelik toplumsal algının son derece olumsuz ve önyargılı olduğunu, engellilerin aileleriyle birlikte toplum tarafından dışlandığını, bundan dolayı engelli çocuğu olan ebeveynlerin de mümkün olduğu kadar toplum içine çıkmamayı tercih ettiğini ortaya koymuştur. Sağlıklı bedenin, etiketli bedeni ?ucube? olarak algılamasında toplumun sağlıklı beden algısının rolü olduğunu düşünmekteyiz. Bundan ötürü bedenin herhangi bir uzvunun sakat olması, toplumsal bedenin kültürel olarak nasıl inşa edildiği ile yakından ilgili görünmektedir.
  • Master Thesis
    Sosyolojik özneden göçebe özneye: Bir beden sosyolojisi okuması
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Kara, Zülküf; Kara, Zülküf
    Bedenin sosyolojik bir okumaya tabi tutulması bireyin, özne olarak modern düşüncenin merkezine yerleşmesi ile mümkün hale gelmiştir. Söz konusu sosyolojik özne, modern paradigmanın kurucu unsuru olarak inşa edilmiş böylece bütün kapitalist kodlamalara açılarak toplumsalın dışına taşırılmıştır. Klasik epistemede kurulan özne-beden ayırımı zamanla bedeni temsil krizine sokmuştur. Sosyolojik öznenin toplumsal ile kuşatıldığı düşünüldüğünde beden-özne arasındaki yapay ayırım giderek derinleşmiştir. Sosyolojik bağlamda beden bir toparlanma (assamblage) merkezidir ve kapitalizm bu merkeze yapay organlar (gösterge, imaj..) iliştirerek özneyi yeniden kodlamıştır. Gerçeklik üretim merkezi olarak hareket eden arzu, zamanla özneyi bedenin dışında tutar. Böylece özne toplumsalın nesnesi oluverir. Deleuze felsefesinden hareketle, özneyi sosyolojik sarmalın dışında tutmak ancak "arzu" kavramını yeniden kodlamakla mümkün olacaktır. Arzu bedeni, beden de özneyi göçebe hale getirerek kapitalist sınırlamaların dışına çıkaracaktır. Bu çalışmada sosyolojik bir sorunsal olarak özne, yeni bir terminolojik tanımlamaya imkân verecek şekilde bir beden sosyolojisi okumasına tabi tutulacaktır
  • Master Thesis
    Sosyal medyada gerçeklik üretimi: Baudrillard okuması
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Kara, Zülküf; Kara, Zülküf
    Bu çalışmada internetle beraber hayatımıza giren sosyal medyada üretilen gerçekliğin ne olduğu Jean Baudrillard"ın kavram repertuarıyla analiz edilmiştir. İnternete ulaşmanın süreç içerisinde daha kolay bir hale geldiği enformasyon toplumunda internetle geçirilen zaman ve internet kullanan bireylerin profili çeşitlenip artmaktadır. İnternetin gelişimiyle hayatımıza temas eden sosyal medyayla oluşan toplumsal değişim sosyolojik bakışın alanına girmiş bulunmaktadır. Bugünün toplumunda yaşanan bu toplumsal değişimi anlamak için çağdaş sosyolog olan Jean Baudrillard"ın simülasyon kuramından faydalanılmıştır. Sosyal bir gerçeklik olarak sosyal medya analizinde modern dönemlerle birlikte oluşan toplumsal değişimlerin ürettiği gerçekliğin ne olduğu birinci bölümde incelenmiştir. Gerçekliliğin varlığına dair izlerin olup olmadığı tartışmaya açılmıştır. Bir gerçeklik üretim mekânı olarak dijital dünyanın bize neler anlattığını, ne zamandan beri dijital dünyanın içerisinde olduğumuz analiz edilmiştir. Gerçeklik ilkesinin yok olmasıyla gerçekliğe dair artık ibarelerin olmamasının yarattığı durum olan kaybolan toplumsallığı anlatan ikinci bölümde toplumsallığın nasıl yok olduğu anlaşılır kılınmaya çalışılmıştır. Sosyal medyada kaybolan gerçeklik ve toplumsallığın yarattığı etki tespit edilmiştir. "Bir toplumsallaşma türü olarak sosyal medyada hipergerçeklik" olarak tartışmaya açtığımız üçüncü bölümde sosyal medyada oluşan hipergerçeklikliğin ne olduğu bunun sosyolojik olarak bizlere ne ifade ettiği incelenmiştir.