MAÜ GCRIS Standart veritabanının içerik oluşturulması ve kurulumu Research Ecosystems (https://www.researchecosystems.com) tarafından devam etmektedir. Bu süreçte gördüğünüz verilerde eksikler olabilir.
 

Ceylan, Ahmet

Loading...
Profile Picture
Name Variants
Job Title
Dr. Öğr. Üyesi
Email Address
Main Affiliation
Department of Philosophy / Felsefe Bölümü
Status
Current Staff
Website
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output

7

Articles

0

Citation Count

0

Supervised Theses

6

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 6 of 6
  • Book Part
    Deistik Tanrı Tasavvuru ve Hayata Yansımaları
    (X. Kelâm Anabilim Dalı Koordinasyon Toplantısı ve Tanrı Tasavvurları ve Sosyal Hayata Yansımaları Sempozyumu, 24-25 Eylül 2005, 2005) Ceylan, Ahmet
    Tanrı anlamına gelen ve Latince "Deus" kökünden türeyen Deism, akıl ve doğa ışığında temellendirilen evreni yaratan bir Tanrı'ya inanmakla birlikte, vahyi dolayısıyla vahye dayalı dinlerin inanç ve amel prensiplerini ret etmek anlamına gelmektedir.
  • Master Thesis
    Aristotales Felsefesinde Dört Neden Kuramı
    (2024) Ceylan, Ahmet; Ceylan, Ahmet
    Aristoteles, Antik Çağ'ın en önemli filozoflarından birisidir. Ona göre bilgelik, nedenlerin bilgisini bilmektir. Bilmenin ilk adımını nedeni bilmeye dayandırması ile epistemolojinin hatta bilimin temel ilkesinin, varlığın nedenini bilmekten geçtiğini ortaya koymuştur. Bu araştırmada Aristoteles'in doğa anlayışının anlaşılması amacıyla geliştirdiği Dört Neden Kuramı ele alınmış ve felsefenin dolayısıyla bilimin ilerlemesindeki önemi üzerinde durulmuştur. Aristoteles, değişme, gelişme, hareket ve büyüme gibi doğada bulunan devinimin anlaşılmasını bu ilkeler üzerinden temellendirmiştir. Bu çerçevede Aristoteles'in doğa üzerine kaleme aldığı eserine Fizik adını vermesi, kendinden önce Arkhe, ilke veya ilk madde arayışına girişen düşünürleri doğa filozofları olarak adlandırması, bu yaklaşımın bir sonucudur. Bu bağlamda araştırmanın konusu olan Dört Neden Kuramını detaylandırmadan önce Aristoteles'in öncelikle Fizik, Metafizik ve daha birçok eserinde bahsettiği doğa filozoflarının üzerine yoğunlaştıkları Arkhe kavramı irdelenecektir. 'ilke' ya da 'ilk olan' anlamına gelen Arkhe, birçok antikite filozofunun üzerinde düşündüğü önemli bir kavramdır. Bu manada ilke, bilgide ve varlıkta ilk olanı ve varlığın ilk nedeni, diğer varlıkların tamamının kendisinden meydana gelen ilk maddeyi işaret eder. Aristoteles, var oluşun doğada meydana geldiğini düşünür. Bu bakımdan Platon'un aksine araştırmalarını göğe bakarak değil de yeryüzünde yoğunlaştırır. Çevremizde bulunan şeyler sürekli değişmektedirler. Dolayısıyla değişme dış dünyaya yönelik en kapsayıcı deneyimlerimizdendir. Buna göre Aristoteles'in fizik sisteminde Dört Neden Kuramı merkezi bir konumda bulunmaktadır. Bunlara yönelik Platon'un matematiksel analizi ve Demokritos'un atom kuramına karşın Aristoteles de Dört Neden Kuramı ile yanıt vermeye çalışmıştır. Dolayısıyla Aristoteles'in: ''İlkeleri, nedenleri bildiğimizde her nesneyi biliriz'' Sözünden de anlaşılacağı üzere doğayı ve fizik sistemi bilmek Aristoteles açısından nedeni bilmektir. Aristoteles, evrenin temeli olarak tek bir ilkeyi koyanların ve her şeyi bu ilkeden türetenlerin, oluş ve bozuluşu aynı şey olarak tanımladıklarını söyler. Ancak Demokritos, Leukippos, Anaksagoras ve Empedokles gibi filozofların evrenin temeli olarak birden fazla ilkenin varlığını savunduklarını ve oluş ve bozuluş arasında ayrım yaptıklarını eleştirir. Bu araştırmada yer alan Dört Neden Kuramı'nın anlaşılması için tarihsel arkaplanı olan Arkhe kavramı, ardından Aristoteles'in oluş, hareket, doğa ve işlevin anlamı gibi konulara da değinilmiştir.
  • Master Thesis
    Felsefe tarihinde kadın (Aristoteles örneği)
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2020) Ceylan, Ahmet; Ceylan, Ahmet
    Modern Batılı bilim, felsefe ve düşüncesinin temellerini attığı kabul edilen Aristoteles gibi önemli bir düşünür bazıları tarafından cinsiyetçi ve kadın düşmanı olarak tanımlarken bazıları tarafından kadın sempatizanı ve gizli feminist olarak tanımlanmıştır. Bunun bir nedeni, onun kadın konusundaki bazı ifadelerinin muğlak olmasından ve yaşadığı dönemdeki Yunan toplumunda kadının konumunun düşüncelerini etkilemesinden kaynaklanmaktadır. Diğer bir nedeni de Aristoteles'in düşüncesine yaklaşım tarzları ve kullanılan metodolojilerdir. Aristoteles, kadını biyolojik açıdan eksik, psikolojik açıdan irrasyonel, politik açıdan yetkinliği olmayan ve bütün bunlara rağmen kocasıyla eşit ve özgür bir insan olarak tanımlar. Kadının görev alanını ev işleriyle ve çocuklarının eğitimi ile sınırlar evin dışını ilgilendiren her türlü işi kocaya bırakır. Yönetme yetkinliği olmadığı için kadın vatandaş olamaz, devlet yönetiminde görev alamaz. Kadın hakları savunucuları Aristoteles'in kadın hakkındaki bu görüşlerini kapsamlı olarak incelemiş ve onu genellikle cinsiyetçilikle itham etmişlerdir. Bu çalışmada Aristoteles'in kadın hakkındaki görüşleri kendi düşünsel bütünlüğü içerisinde incelenerek feminist eleştirinin haklı olup olmadığı ve Aristoteles'in modern feminist düşünce ile uzlaştırılıp uzlaştırılamayacağı konusu değerlendirilmiştir.
  • Master Thesis
    Robert Nozick'in minimal devlet felsefesinde birey-devlet ilişkisi
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Ceylan, Ahmet; Ceylan, Ahmet
    Çağdaş siyaset felsefesinde Anarşi, Devlet ve Ütopya adlı eseriyle dikkat çeken Robert Nozick, bu eserinde yer alan Minimal Devlet Felsefesi ve bu çalışmada Minimal Devlet Felsefesi bağlamında birey-devlet İlişkisi incelenmeye çalışılmıştır. Nozick'e göre haklar pozitif değil, negatiftir. Ve ancak bu haklar üzerine kurulan bir devlet meşrudur. Bu devlet Nozick'e göre minimal ya da gece bekçisi devletidir. Nozick'in temel tezlerinden birisi; doğal hakları ahlaki temel olarak alan bir perspektiften hareketle, minimal bir devletten daha büyük bir devletin ahlaken meşrulaştırılamayacağına yöneliktir. Nozick'in diğer bir tezi de, minimal devletin belirli koşullar altında ahlaken meşru olduğuna ilişkindir. Nozick tarafından ortaya konulan düşünceler doğrultusunda, siyaset felsefesinde birey-devlet ilişkisi ve bu ilişkide hak ve özgürlüklerin ne şekilde dağıtıldığıyla ilgili birtakım değerlendirmelerde bulunacağız.
  • Master Thesis
    Herder'de toplumsal varoluş ve yerellik
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Ceylan, Ahmet; Ceylan, Ahmet
    Bu çalışmadaki amaç, 18. yüzyıl aydınlanma döneminin düşünürü olan Johann Gottfriend von Herder'in görüşü bağlamında Toplumsal Varoluş ve Yerelliğin önemine değinmektir. Bu çalışma yapıldığında türkçe çevirisi olan Tarih Felsefesi, Dilin kökeni Üzerine, Şhakespeare Üzerine adlı kitaplardan ve İnsanlık Tarihi Felsefesi Üzerine düşünceler adlı yapıtının bir bölümünden yararlanılmıştır. Herder'in eserlerinin Türkçe çevirisi az olması nedeniyle İngilizce kaynaklardan faydalanılmıştır. Bu çalışma giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde toplumsal varoluş başlığı yer almaktadır. İkinci bölümde ise yerellik başlığı bulunmaktadır. Herder, insanın ilk doğa durumunda kalmasından yanadır. Bu nedenle insanın yerel ve organik bir yapıya sahip olması gerektiğini düşünmektedir. Çünkü her toplum kendi doğası içinde kalarak anlamlı hale gelir ve orijinalliğini korur. Bu bağlamda bu çalışmanın birinci bölümünde toplumsal varoluş problemine değinilmektedir. Herder doğrudan toplumsal varoluş kavramını kullanmamıştır. Ancak bulunduğu mekân ve mekânın özellikleriyle kuşanmış bir halk, O'na göre kendi kültürünün özelliklerini taşıyabilir. Dolayısıyla halkların farklılaşmasının temel sebebi mêkanların farklılaşmasına dayanmaktadır. Halk, kavramını, felsefesinin merkezine yerleştiren Herder milli halk görüşünü yüceltir. Böylece halkın yaşam tarzını, eylemlerini, kendine ait her bir özelliğini toplumsal varoluş düşüncesinin başlangıcı olarak görür. Herder, insanın ortaya koyduğu bütün amaç ve eylemlerin kendi kültürünün eseri olması gerektiği kanısındadır. Evrensel değerlere karşı eleştirel bir tavır takınmaktadır. Bu nedenle aydınlanma felsefesi ve aydınlanma felsefesini savunan filozofları eleştirmektedir. Bu bağlamda aydınlanma felsefesinin evrensellik düşüncesine karşı çıkar, bunun yerine toplumun yerel ve milli karakterini korunması gerektiğini savunur. Dolayısıyla aydınlanma düşüncesinin coşkusuna kapılarak dil, sanat, kültür gibi dinamiklerinin orijinalliğini kaybeden toplum yapısına karşı çıkmaktadır. Zira O'na göre, yerel ve milli kalmanın en önemli dayanakları bu dinamiklerdir. Herder, doğa ve duygulara önem vermesi nedeniyle romantizm ve insanı yücelten hümanizm akımlarından etkilenmiştir. Böylece klasisizm akımına karşı çıkmıştır. Bu çalışmada evrensel değerler karşısında yerelliğin varlığına dikkat çekmek amaçlanmıştır. Böylece yerelliğin önemine değinmek için ilk önce bir halkın etkilendiği yapıların araştırılması gerekir. Orijinal bir doğaya sahip olan halk, onu oluşturan temel yapıların yerel olması gerekliğini ortaya çıkartı.
  • Master Thesis
    Toplum felsefesi bağlamında klasik, modern ve feminist ütopyalarda toplumsal cinsiyet olgusu
    (Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Ceylan, Ahmet; Ceylan, Ahmet
    Ütopya edebiyatının temel amacı, gelecekte arzu edilen kusursuz toplumun kurulmasıdır. Bu yeni ve mükemmel toplumun kurgusu yapılırken; ütopya yazıldığı dönemin toplumsal, siyasal ve ekonomik şartlarından yoğun olarak etkilenmektedir. Ütopyalar genellikle klasik ve modern olmak üzere 2'ye ayrılmaktadır. Klasik ütopyanın karakteristik özelliklerine bakıldığında var olan toplumlardan farklı, onlardan yalıtılmış bir toplum ve merkezi yönetim kurgulanarak, söz konusu toplumda yaşayan tüm bireylerin sosyo-ekonomik refah ve mutluluğunun yükseltilmesi amaçlanmaktadır. Bu kategoride nitelendirilen ütopyalarda, var olan toplumdan farklı olarak kadının statüsünde ve şartlarında görece bir iyileştirme olsa da, işbölümü ve kadının özel alan içerisindeki konumunda var olan toplumsal cinsiyet rollerine göre bir düzenleme sürekli olarak mevcuttur. 19. yüzyıl ile birlikte Avrupa'da ortaya çıkan ekonomik, siyasal ve toplumsal gelişmeler ve dönüşümler ile birlikte ütopya edebiyatını da etkilemiştir. Bu dönemde ortaya çıkan ütopik eserler ise modern ütopya kategorisi altında değerlendirilmektedir. Bu dönem ütopyaları içerisinde ayrı olarak feminist ütopyalardan ayrı bir başlık altında değerlendirilmektedir. Modern ütopyalar, merkezi otoritenin zayıfladığı veya ortadan kalktığı, toplum yerine bireyselliğe daha çok önem verilen toplumları kurgulaması açısından klasik ütopyalardan farklılaşmaktadır. Bu dönem ütopyalarında erkek yazarlar tarafından yazılan ütopyalara bakıldığında klasik ütopyalarda görüldüğü gibi ataerkil bir bakış açısıyla kurgulandığı görülmektedir. Feminist ütopyalarda ise bireysel özgürlüğü baz alan insanlar arası iletişimin değerli görüldüğü ve özellikle de ataerkil ideolojinin sorgulanarak irdelendiği; bu duruma karşı alternatif toplumsal kurguların üretildiği bir ütopya türü olarak ataerkil bakış açısıyla yazılmış ütopyalardan, özellikle de klasik ve modern ütopyalardan farklılaştığını görebilmekteyiz.