MAÜ GCRIS Standart veritabanının içerik oluşturulması ve kurulumu Research Ecosystems (https://www.researchecosystems.com) tarafından devam etmektedir. Bu süreçte gördüğünüz verilerde eksikler olabilir.
 

Şanlı, Süleyman

Loading...
Profile Picture
Name Variants
Job Title
Doç. Dr.
Email Address
Main Affiliation
Department of Anthropology / Antropoloji Bölümü
Status
Current Staff
Website
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output

10

Articles

7

Citation Count

0

Supervised Theses

1

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 10 of 10
  • Article
    Türkiye’de İnsan-Hayvan İlişki Bilimi Antrozooloji’nin Faaliyet Alanları
    (2018) Sıddıq, Abu Bakar; Erdem, Çağdaş; Şanlı, Süleyman
    Öz:Dünya hayatının başlangıcından bu yana insanlar, insandışı diğer hayvanlar ile farklı iletişim ve etkileşim içerisindedir. Antrozooloji bu iletişim ve etkileşimler üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Türkiye’nin, Asya, Avrupa ve Afrika üzerinde bir köprü konumunda olması, birçok hayvan türlerine de ev sahipliği yapmasına ve hala yapıyor olmasına imkân sağlamıştır. Özellikle, ilk hayvan evcilleştirmesinin başlamasının yanı sıra evcil hayvan yönetim sisteminin dağıtımında, Anadolulular önemli katkılarda bulunmuştur. Anadolu’daki Erken Neolitik ve ilk medeniyetlere ait yerleşimlerdeki zengin hayvan kalıntıları, bu yorumlara ışık tutmaktadır. Ayrıca Türkiye’de halen dünyanın diğer ülkelerine göre nispeten daha yaygın hayvancılığın olmasının yanında, toplumdaki sosyo-kültürel yapının çok geniş bir parçası olarak hayvanlar rol oynamakta ve şehir kültüründe de çok sayıda ev hayvanlarının olması, bu bölgede güçlü insan-hayvan ilişkileri varlığına işaret etmektedir. Bu nedenle bu kavramsal çalışma, Türkiye için Antrozoolojik çalışmaların ne kadar gerekli olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.
  • Master Thesis
    Ürdün'deki Filistinli Mültecilerin Kudüs Algısı: El-hüseyin ve Beka Kampları Örneği
    (2024) Gökdağ, Ferhat; Şanlı, Süleyman; Şanlı, Süleyman
    Kudüs'ün tarih boyunca tevhidin merkezi ve kutsal bir mekân olarak öne çıktığını söylemek mümkündür. Bu kutsiyet durumu, tarih boyunca Kudüs'ü üç İbrahimi dinin literatüründe özel bir yere konumlandırmıştır. Ancak, zaman içinde bu kutsal statü, çeşitli açılardan çatışmalara yol açarak şehri, kutsalların çatıştığı bir mekân konumuna getirmiştir. Bu durum, kentin tarihinde dini, kültürel ve politik çatışmaların etkisi altında şekillenmiş ve Kudüs'ü benzersiz bir dinî ve tarihsel öneme sahip bir şehir haline getirmiştir. 1948 İsrail'in ilanından sonra şehir tam bir karmaşa durumu içerisine girmiştir. İsrail kurulduktan sonra burada yaşayan insanların çoğunu tecrit ederek Kudüs'ten sürmüştür. 1948 ve 1967 savaşlarından sonra yaklaşık 7 milyon Filistinli mülteci konumuna düşmüştür. Filistinli mültecilerin bölgede yaşanan değişim dönüşümler neticesinde Kudüs ve Kudüs'e ilişkin tasavvurları sürgünlük psikolojileriyle eşgüdümlü gelişmiştir. 'Ürdün'deki Filistinli Mültecilerin Kudüs Algısı: El- Hüseyin ve Beka Kampları Örneği' adlı bu çalışma, söz konusu kamplarda yaşayan mültecilerin Kudüs algısının nasıl değişip dönüştüğünü açıklamayı hedefleyen nitel bir araştırmadır. Araştırma konusunun kapsamlı bir şekilde anlaşılabilmesi için öncelikle Kudüs'ün anlam ve önemi açıklanmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda Kudüs'ün Ürdün'de yaşayan Filistinli mülteciler için herhangi bir profan mekân olmayışı nedenleri ile birlikte açıklanmaya çalışılmıştır. Algılar, yaşanmış deneyimlerin ve tarihsel geçmişin doğrudan bir yansımasıdır. Bu bağlamda, mültecilerin göç etme nedenleri ve İsrail'in mülklerine el koyma politikaları, tarihsel arka planın ışığında incelenmiştir. Bu analiz, mültecilerin algılarının nasıl şekillendiğini anlamak için önemli bir perspektif sunmaktadır. Çalışma sahasında elde edilen veriler doğrultusunda söz konusu kamplarda yaşayan mültecilerin Kudüs algısını etkileyen faktörler tartışılmıştır. Bu etkenler arasında belirgin bir şekilde öne çıkan vatan hafızası, aidiyet ve kutsiyet kavramları olduğu söylenebilir. Hafıza ve aidiyet, kimliğin ayrılmaz birer unsuru olarak kabul edilir. Ürdün'deki El-Hüseyin ve Beka kamplarında yaşayan mültecilerin, bu hafızayı ne ölçüde taşıdıkları ve aktardıkları, aynı zamanda bu hafızanın aidiyetlerini ve kimliklerini nasıl etkilediği, nesiller arasındaki aidiyet ve hafıza farklılıklarının nedenleri gibi konular, teorik kavramlar ve bilgiler ile birleştirilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Ayrıca Kudüs'ün kutsal statüsünün El-Hüseyin ve Beka kamplarında yaşayan insanların algılarına olan etkisi de özel bir şekilde ele alınmıştır. Araştırma, adı geçen iki kampta yaşayan mültecilerin Kudüs algılarında belirgin farklar olduğunu ortaya çıkarmıştır. Özellikle genç nesiller arasında önemli değişim ve dönüşümlerin meydana geldiği belirlenmiştir. Bu değişim ve dönüşümlerin nedenleri, bellek, aidiyet, vatan ve kutsiyet gibi kavram teorileri temel alınarak kapsamlı bir şekilde analiz edilmiştir.
  • Article
    TÜRKİYE’NİN DOĞU YAHUDİLERİ ÜZERİNE ETNOGRAFİK BİR ALAN ARAŞTIRMASI
    (Hitit Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2018) Şanlı, Süleyman
    Tarihin eski dönemlerinden beri Anadolu’da Yahudilerin varlığına rastlanmaktadır. Tarih boyunca Anadolu’da yaşayan Yahudi topluluklarına bakıldığında Karaim, Romaniot, Aşkenaz ve Sefarad Yahudileri olarak bilinen Yahudi cemaatlerinin yaşadığı görülmektedir. Sefarad Yahudilerinin İspanya'dan gönderilmesiyle birlikte oluşan göç dalgalarının bir sonucu olarak Sefarad Yahudileri, diğer Yahudi gruplar arasında hakim Yahudi cemaati haline geldi. Yahudiler özellikle İstanbul, İzmir, Bursa ve Edirne gibi batı bölgelerinde yoğunlaşarak Osmanlı Devleti’nin farklı yerlerine dağıldılar. Yapılan bilimsel araştırma ve çalışmaların çoğu özellikle batı bölgelerinde yaşayan Yahudi cemaatleri üzerine idi. Oysa Gaziantep, Urfa, Siverek, Diyarbakır, Çermik, Mardin, Nusaybin, Cizre, Başkale ve Van gibi günümüz Türkiye’sinin doğu kesimlerinde yaşayan önemli Yahudi toplulukları da vardı. Doğuda yaşayan Yahudi toplulukları üzerine yapılan bilimsel çalışmaların yetersizliği kaynak sayısının azlığından da anlaşılmaktadır. Bu çalışmada sunulan verilerin büyük bir kısmı İsrail'de gerçekleştirilen antropolojik bir alan çalışmasıyla elde edilmiştir. Doğu Yahudilerinin kültürüne dair bilgiler saha çalışması boyunca yapılan etnografik mülakatlara dayanmaktadır. Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda şuanda en azından bildiğimiz kadarıyla Yahudiler yaşamamaktadır. Bu çalışma ile bir zamanlar Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda yaşayan Yahudi topluluklarının kültürüne dair bir takım bilgiler verilmesi amaçlanmaktadır.
  • Article
    An Overview of Historical Background of Unknown Eastern Jews of Turkey
    (2017) Şanlı, Süleyman
    Eski çağlardan beri Mezopotamya ve Anadolu Yahudiler için bir yurttu. Roma ve Bizans döneminde Anadolu'da Karaite ve Romaniot olarak bilinen küçük Yahudi toplulukları vardı. Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan sonra yaşamlarını sürdürmeye devam ettiler. Daha sonra Orta ve Doğu Avrupa'dan gelen Aşkenazim Yahudi cemaatleri on beşinci yüzyılda Osmanlı İmparatorluğuna göç etmeye başladılar. Yahudilerin İspanya'dan gönderilmesiyle birlikte Anadolu, Sefarad Yahudileri için yeni bir yurt oldu. Bu göç dalgalarının bir sonucu olarak Sefarad Yahudileri, diğer Yahudi gruplar arasında hakim Yahudi cemaati haline geldi. Böylece, Yahudiler Osmanlı İmparatorluğu'nun farklı yerlerine dağıldılar. İmparatorluk'taki Yahudilerin çoğunluğu, özellikle İstanbul, İzmir, Bursa ve Edirne gibi batı bölgelerinde yoğunlaştılar. İmparatorluğun ticaret ve sanayinin gelişimine önemli katkılarda bulundular. Ancak, Gaziantep, Urfa, Siverek, Diyarbakır, Çermik, Mardin, Nusaybin, Cizre, Başkale ve Van gibi doğu kesimlerinde yaşayan önemli Yahudi cemaatler de vardı. Görüleceği üzere Doğu Yahudileri derken öncelikle Osmanlı Devletinin doğusunda daha sonra da Türkiye’nin doğusunda yaşayan Yahudilere atıfta bulunulmaktadır. Bu çalışma, bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun ve daha sonraları Türkiye'nin doğusunda yaşayan Yahudilerin tarihini araştırmayı amaçlamaktadır. Kaynak sayısınız azlığı, bu bölgelerdeki Yahudilere az bilimsel ilgi görüldüğünü gösteriyor. Bu çalışma sayesinde, onları daha görünür hale getirmek ve araştırmacılar için yeni araştırma alanların açılması beklenmektedir. Yazılı kaynaklara ek olarak, yazarın 2011'de İsrail'de gerçekleştirdiği antropolojik bir alan çalışmasıyla elde edilen etnografik mülakatlardan da yararlanılmaktadır. Günümüzde Türkiye’nin doğu ve güneydoğusunda Yahudiler yaşamamaktadır. Bu araştırma sayesinde, bir zamanlar doğuda çok kültürlü ve çok dinli bir çevrede yaşayan bir topluluğun varlığını, inançlarını yaşam biçimini ortaya çıkarmak amaçlanmaktadır.
  • Conference Object
    Adoption and abandon of camel culture in Southeast Anatolia
    (Selçuk Efes Kent Belleği Yayınları, 2018) Sıddıq, Abu Bakar; Erdem, Çağdaş; Şanlı, Süleyman
    Camels are exotic animals in Anatolia. Except the Palaeolithic site of Karain Cave, no pre-Bronze Age archaeological site reveals any camel remains so far in Anatolia. However, domestic camel became common and very significant in the Early Imperial as well as in the Roman and Byzantine Anatolia. Southeast Anatolian region, being the corridor between Anatolia and Mesopotamia, always played key roles since the early stage of the spread of camel culture in rest of Anatolia. Moreover, from the Bronze Age to nineteenth century onwards, camel pastoralism was very lucrative in Southeast Anatolia mainly because of trade, transport and warfare. While camel culture was gradually abandoned in rest of the Anatolia in the beginning of twentieth century, camels still remained as an important socio-cultural part of pastoral groups in Southeast Anatolia until last 30 years. In the light of archaeozoologic, ethnohistoric and ethnozoological data, this review is aimed to illustrate a glimpse of camel culture in Southeast Anatolia throughout different cultural periods in the region.
  • Article
    Animals and pastoral groups in the mountainous Ömerli district of Southeast Anatolia
    (Taylor and Francis Ltd., 2020) Sıddıq, Abu Bakar; Şanlı, Süleyman
    Southeast Anatolia has been an ideal place for pastoralism since the Neolithic period. However, there is a lack of information on human–animal relationships from both archaeological settlements and contemporary societies in the region. Through ethnographic fieldwork and exploratory case studies in the mountainous Ömerli district, we explored the dependency and complex relationships between pastoral groups and various animal species in Southeast Anatolia. The case studies revealed affectionate and emotional bonds between shepherds and some individuals of domestic herds, similar to pet–human relationships in urban societies. Shepherds gave human names to certain animals; sometimes these were the names of their close friends or the names of their own children. Grief and prolonged grief was also common among Ömerli shepherds following the loss, death, or sale of these emotionally bonded animals. It was further observed that a single species (domestic or wild) often had complex and multi-purpose relationships with shepherd groups. While tortoises and hares, for instance, were used as sources of meat, the bone, blood, intestine, skin, and shell of these species were often used in traditional medicine. Although pastoral groups are completely dependent on domestic herds for their basic subsistence, Ömerli shepherds were observed to be regular hunters. It appears that the economic benefits were not the only promoters for pastoral subsistence in the study area; compassion and emotional affection for particular animals also reinforced enthusiasm for the practice. Therefore, it can be argued that the data obtained from pastoral villages in the mountainous Ömerli district help us understand interactions and relationships between humans and nonhuman animals in pastoral societies of Southeast Anatolia.
  • Article
    GELENEKTEN MODERNE ANADOLU’DA DEVECİLİK
    (Turkish Studies, 2018) Ertürk, Devrim; Şanlı, Süleyman
    Konar-göçer yaşam Orta Asya’dan Anadolu coğrafyasına göç eden Türklerin getirmiş olduğu sosyo-ekonomik bir yaşam şeklidir. Türkler Anadolu’ya gelişleri ile birlikte Orta Asya’da sahip oldukları bu sosyoekonomik etkinliklerini bu coğrafyada da devam ettirmişlerdir. Özellikle modernite ile birlikte toplumsal değişmenin hızı artmış, yönü de modern sosyo-ekonomik ve politik yaşama doğru değişim göstermiştir. Konargöçer yaşam da bu değişimden etkilenmektedir. Türkiye’de bazı Yörük toplulukları tarafından sürdürülen konar göçer yaşam biçiminde develer önemli bir yere sahiptir. Ancak günümüzde geleneksel olarak tabir edebileceğimiz bu yaşam biçimi büyük bir değişim ve dönüşüm ile karşı karşıya gelmek zorunda kalmıştır. Çünkü endüstrileşme ve sanayileşmenin ilerlemesi ile modern yaşamın bir parçası olan teknolojik araç ve gereçler konar- göçer yaşamda insan yaşamını kolaylaştırsa da, geleneksel olan tüm yapıları da dönüşüme maruz bırakmıştır. Sadece teknolojiyi alıp, kültürünü almamak konar-göçer yaşamda da mümkün olmamıştır. Bu çalışmada modern zamanlara gelindiğinde deveciliğin ve devecilik kültürünün gelenekselden moderne doğru nasıl değişip dönüştüğü ele alınmaya çalışılmaktadır. Bu doğrultuda Anadolu’daki devecilik kültürünün ele alındığı çalışmanın verileri 2015-2017 yılları arasında farklı zaman dilimlerinde gerçekleştirilen alan araştırmasına dayanmaktadır. Alan araştırması Mersin, Konya, Karaman illerinde konar-göçer yaşamı devam ettiren Yörük obalarını, Antalya, Muğla, Denizli, Manisa, Aydın, İzmir, Balıkesir ve Çanakkale’de devecilikle uğraşan kesimleri kapsamaktadır. Bu çerçevede yaylaya göç, deve güreşleri, deveciliğe dair bir takım ritüeller de gözlemlenmiş, bu konulara dair bilgiler elde edilmiştir.
  • Article
    Türkiye’de İnsan-Hayvan İlişki Bilimi Antrozooloji’nin Faaliyet Alanları
    (2018) Şanlı, Süleyman; ERDEM, Çağdaş; Şanlı, Süleyman
    Dünya hayatının başlangıcından bu yana insanlar, insandışı diğer hayvanlar ile farklı iletişim ve etkileşim içerisindedir. Antrozooloji bu iletişim ve etkileşimler üzerinde çalışmalar yapmaktadır. Türkiye’nin, Asya, Avrupa ve Afrika üzerinde bir köprü konumunda olması, birçok hayvan türlerine de ev sahipliği yapmasına ve hala yapıyor olmasına imkân sağlamıştır. Özellikle, ilk hayvan evcilleştirmesinin başlamasının yanı sıra evcil hayvan yönetim sisteminin dağıtımında, Anadolulular önemli katkılarda bulunmuştur. Anadolu’daki Erken Neolitik ve ilk medeniyetlere ait yerleşimlerdeki zengin hayvan kalıntıları, bu yorumlara ışık tutmaktadır. Ayrıca Türkiye’de halen dünyanın diğer ülkelerine göre nispeten daha yaygın hayvancılığın olmasının yanında, toplumdaki sosyo-kültürel yapının çok geniş bir parçası olarak hayvanlar rol oynamakta ve şehir kültüründe de çok sayıda ev hayvanlarının olması, bu bölgede güçlü insan-hayvan ilişkileri varlığına işaret etmektedir. Bu nedenle bu kavramsal çalışma, Türkiye için Antrozoolojik çalışmaların ne kadar gerekli olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır.
  • Article
    Anthrozoological study on the agro-pastoral societies of Kızıltepe, Southeast Anatolia
    (İnsan ve İnsan, 2018) Şanlı, Süleyman; Sıddıq, Abu Bakar
    Since the origin, humans have been depended and formed mixtures of complex relationships with nonhuman animals. These mutualistic relationships eventually intensified following the animal domestication. Southeast Anatolia is one of the important regions where the first domestication of sheep, goat, cattle, and pig occurred as well as domestic herds have been fundamental in every socio-cultural aspect in the region until today. Therefore, Southeast Anatolia has been an ideal place for pastoral and anthrozoological study. Through fieldworks and exploratory case studies in agro-pastoral societies in Kızıltepe, we found certain sheep, goats, and cattle are capable of distinguishing and recognizing human and other cross-species individuals as like they do in their own species. Alongside of providing protein, wealth and social status, herd animals in Kızıltepe also possess deep affection and emotional bonds with human individuals as like as pets in urban societies. On the other hand, we do not observe any gender or sibling effect in children-animal bond which was focused in some contemporary studies. Our overall observations and findings also demonstrate some intangible culture cores in Southeast Anatolia which is promoted mainly by the complex relationships between human and their domestic herds.
  • Book Part
    CONTRIBUTION OF NGO's TO THE INTEGRATION OF SYRIAN IMMIGRANTS IN MARDIN
    (TRANSNATIONAL PRESS LONDON, 2019) Şanlı, Süleyman
    This study particularly focuses on how NGOs based in the city centre of Mardin offer services and their role in Syrian refugees, migrants integration. It is important that how immigrants absorb the changes and challenges faced in the destination and how embedded these after their settlement as an expression of integration. This study collected data through in-depth interviews with seven NGOs (4 foreign and 3 local) based in Mardin. Alongside the fieldwork, some documents including news items, internet portals, and reports, are used to support the study. Due to ethical practice codes, names of the respondents and their organisations are not revealed. Pseudonymes are used to refer to respondents.