This item is non-discoverable
Gürhan, Nazife
Loading...
Name Variants
Gurhan, Uyesi Nazife
GÜRHAN, Nazife
Gürhan, Nazife
GÜRHAN, Nazife
Gürhan, Nazife
Job Title
Dr. Öğr. Üyesi
Email Address
Main Affiliation
Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü
Status
Former Staff
Website
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Sustainable Development Goals Report Points
SDG data could not be loaded because of an error. Please refresh the page or try again later.

Scholarly Output
15
Articles
9
Citation Count
0
Supervised Theses
3
13 results
Scholarly Output Search Results
Now showing 1 - 10 of 13
Master Thesis Rousseau ve Wollstonecraft Düşüncesinde Kadın: Karşılaştırmalı Sosyolojik Bir Analiz(2025) Gürhan, Nazife; Gürhan, Nazife; Department of Sociology / Sosyoloji BölümüBu tez, Jean Jacques Rousseau ve Mary Wollstonecraft'ın kadına ilişkin görüşlerini karşılaştırarak sosyolojik bir analizini ortaya koymaktadır. Her iki düşünürün bu husustaki görüşleri genel olarak insan ve toplumsal roller çerçevesinde bütüncül bir anlamda ele alınmaktadır. Birinci Dalga (Liberal) Feminizmin kurucu teorisyenlerinden biri kabul edilen Wollstonecraft, iyi bir toplum inşa etmek için kadınların da erkekler kadar bireysel ve toplumsal sorumlulukları olduğunu belirtir. Rousseau'nun aksine kadınların bunları yapabilecek güç ve iradede olduklarını da vurgulayan Wollstonecraft hem gerçek hayatında hem de yazdığı birçok eserinde bu konuyu işlemiştir. Kendisi de bir Aydınlanmacı olan Wollstonecraft'ın, Aydınlanma karşıtlığıyla ünlü olan Rousseau'yu temel alarak yaptığı eleştiriler aslında Aydınlanmacıların kadınlara yönelik ihmalkâr tavırlarını da hedef almaktadır. Bununla birlikte tezde karşılaştırma için Rousseau tercih edilmiştir. Bunun temel sebebi, Wollstonecraft'ın kadının yeri, rolü ve doğasına yönelik söylemlerini akılsallık çerçevesinde ortaya koyarken Rousseau'nun kadını doğal olarak erkekten daha aşağı gördüğünü bilinçli bir şekilde belirtmesi ve bunu savunmasıdır. Bu temelde tez, Wollstonecraft'ın görüşlerini Rousseau'nun insan doğası, akıl, duygu, din, özgürlük ve toplumsal roller açısından kadına bakışı bağlamlarında ele alıp karşılaştırmaktadır. Bu bağlamda çalışmada nitel araştırma yöntemi kullanılmış, birincil kaynaklar olarak her iki düşünürün temel eserleri analiz edilerek teorik bir değerlendirme yapılmıştır. Böylece, Wollstonecraft'ın Rousseau'yu eleştrisi çerçevesinde kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki görüşleri sistemeatik bir biçimde incelenmiştir.Article Citation - WoS: 0Kadın Yoksulluğunun Tarihine Kapı Aralamak-18. Yüzyılın İkinci Yarısında Kadın Yoksulluğunun Toplumsal Görünümleri(2019) Gürhan, Nazife; Department of Sociology / Sosyoloji BölümüToplumsal hiyerarşinin en alt tabakasına gönderme yapan yoksulluk, yeterli kaynak ve gelire sahip olamama durumu olarak tanımlanabilir. Son yıllarda toplumsal cinsiyet çalışmalarındaki artışla birlikte kadınların yoksulluğu deneyimleme biçimlerindeki cinsiyet farklılıklarına vurgu yapan “kadın yoksulluğu” kavramsallaştırması kullanılmaya başlanmıştır. Bu kavram kadınların toplumda var olan rolleri ve statülerine bağlı olarak yoksulluk deneyimlerinin erkeklerden farklılaşmasını ifade etmektedir. Bu çalışmanın ana konusu 18. yüzyılın ikinci yarısında Diyarbekir’de yaşamış yoksul kadınların yoksulluk deneyimlerini ortaya çıkarmaktadır. Bir tarihsel sosyoloji araştırması olan çalışmanın ana kaynağı dönemin Diyarbekir Eyaleti’nin merkezi konumundaki Amid mahkemesine ait 7 adet şer’iyye sicili defteridir. Bu defterlerde bulunan tereke/miras kayıtları arasından tespit edilen 119 yoksul kadına ait belgedeki yoksulluk imgeleri üzerinden incelenen dönemde yaşayan kadın yoksulların gündelik hayatlarının fotoğrafını çekmek, böylelikle kadın yoksulluğunun tarihsel arka planına ışık tutmak amaçlanmaktadır. Çalışmada kadın yoksulların gündelik mekanlarını oluşturan evlerin genel olarak harabe evler olduğu, giyinme pratiklerinde ise “köhne” olarak tasvir ve tabir edilen kıyafetlerin varlığı dikkat çekici hususlar olarak ortaya çıkmıştır. Yine kadın yoksulların (ortalama 51 kuruş servet) erkek yoksullara (ortalama 57,5 kuruş servet) göre yoksulluğu daha derinden yaşayarak yoksullar arasındaki en yoksul kesimi oluşturdukları görülmüştür. Bu durum günümüzde yoksulluğun kadınlar arasında daha derin yaşandığını ifade eden “yoksulluğun kadınsılaşması” kavramının geçmişte de var olduğuna bir işarettirArticle Özgürlükten Bıkkınlığa: Georg Simmel’in Sosyolojik Perspektifinde Kent ve Duygu İlişkisi(2025) Gürhan, Nazife; Çetin, Adnan; Department of Sociology / Sosyoloji BölümüMekânsal boyutlarıyla ve içinde var olan toplumsal ilişkilerle her zaman sosyolojinin inceleme konusu olan kentler aynı zamanda içerisinde duygusal deneyimlerin de yoğun bir şekilde tecrübe edildiği mekânlardır. Ancak yapılan çalışmalarda kentin duygusal boyutunun çoğu zaman göz ardı edildiği görülmektedir. Sosyolojide kent ve duygu ilişkisinin kökenleri Simmel’e kadar götürülebilir. Georg Simmel özellikle kent üzerine yaptığı çalışmalarında döneminde rasyonalitenin karşısına konumlanmış ve inceleme alanının dışında tutulmuş duyguları da analizlerine dahil etmiş ve kentli insanın duygusal değişimini incelemiştir. Bu çalışmanın amacı Simmel’in sosyolojisindeki kent ve duygu ilişkisine dair söylemlerin neler olduğunu açığa çıkarmaktır. Bu bağlamda Georg Simmel’in kent ile ilgili metinlerindeki duyguların toplumsal görünümüne dair analizlere yer verilmiştir. Çalışmada Simmel’in kent ile ilgili çalışmalarında özgürlük, bezginlik/bıkkınlık ve kayıtsızlık gibi duyguların ön plana çıktığı görülmektedir. Simmel, kentte bireyin bitmek bilmeyen bir mücadele içerisinde olduğunu; metropolün hızı ve kalabalığı karşısında aşırı uyarılmışlıktan dolayı bezgin ve bıkkın bir tavır sergilediğini belirtir. Günümüzde “tükenmişlik sendromu” olarak da sıklıkla anılan bu duygu durumunu Simmel’e göre modern bireyler kentte sıkça tecrübe etmektedir. Birey kentte karşılaştığı yabancıların yoğunluğuna karşı geliştirdiği kayıtsızlık duygusuyla da bir anlamda kendini korumaya çalışmaktadır. Sonuçta Simmel’e göre kentte bireyler bir yandan bireyselleşmenin getirdiği özgürlük duygusunu tadarken bir yandan da bezgin ve kayıtsız bir ruh hâline bürünmüşlerdir.Article Türk Sosyolojisinde Değişen Eğilimleri Anlama Denemesi: Sosyoloji Dergisi Örneği(2020) Gürhan, Nazife; Yücedağ, İbrahim; Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü19. yüzyılda Batılı toplumların toplumsal sorunlarına çözüm bulmak amacıyla ortaya çıkan sosyolojibilimi, 20. yüzyılın erken döneminde Türkiye’de de kürsü düzeyinde yer edinmeye başlamıştır. 1914’teİstanbul Üniversitesi’nde kurulan ilk sosyoloji bölümü, bölüm bünyesinde bir yandan öğrenciler yetiştirmiş biryandan da Sosyoloji Dergisi isimli bir dergi çıkararak akademik yayın dünyasına önemli bir katkı sağlamıştır.Bu derginin ilk sayılarında sosyolojinin kurumsal açıdan yerleşebilmesi adına daha çok teorik konular elealınmışken sonraki dönemlerde ise ülkenin yaşadığı dönüşüm -modernleşme, köyden kente göç, küreselleşme,postmodernizm vs.- bağlamında örnek olaylarla ilgili saha çalışmalarına yer verilmiştir. Bu çalışmada daİstanbul Üniversitesi Sosyoloji Dergisi’nde yayınlanan makalelerden hareketle Türkiye’deki sosyolojinin ilgi alanlarında meydana gelen değişme ve tartışma konularındaki dönüşüm anlaşılmaya çalışılacaktır. 1917’den2019 yılının ilk sayısına kadarki 65 sayı doküman ve içerik analizine tabi tutulmuş ve dergi üzerindensosyolojimizin ilgi alanlarındaki değişimin tespiti amaçlanmıştır. Derginin yayın stratejilerinde dönem dönembazı isimlerin açık bir şekilde etkin olduğu, dünyada ve Türkiye’de olan önemli toplumsal değişmeler vesorunlar çerçevesinde bir sosyolojik bilgi üretimi yapıldığı görülmektedir. 2004 ve sonrasında dergi genelolarak bir dosya konusu çerçevesinde yazılara yer vermektedir. Sonuç olarak dergi kurulduğu ilk gündenbugüne değin Türkiye’deki sosyolojik bilginin üretim merkezlerinden biri olarak önemli bir işlevi yerinegetirmiştir.Master Thesis Emek piyasasına katılan Suriyeli göçmen kadınların toplumsal cinsiyet rollerindeki dönüşüm: Mardin örneği(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2023) Gürhan, Nazife; Gürhan, Nazife; Department of Sociology / Sosyoloji BölümüBu araştırma, 2011 yılında Suriye'de başlayan iç savaş nedeniyle Türkiye'ye zorunlu göç ettikten sonra iş yerleri açarak ücretli çalışma yaşamına katılan Suriyeli kadınların deneyimlerini incelemektedir. Bu bağlamda göçmen kadınların zorunlu göç sonrası kadınlık kimliğinde yaşanan dönüşümleri konu alan bu araştırma kadınların göç sürecini erkeklerden farklı deneyimlediği temelinden hareket etmekte ve göç sürecindeki toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini görünür kılmayı amaçlamaktadır. Araştırmada kadın-göç ilişkisi, uluslararası göç teorileri ve toplumsal cinsiyet kavramı temelinde incelenmiştir. Araştırma, Mardin kentinin Artuklu ve Kızıltepe ilçelerinde iş yeri açan, zorunlu göçten önce ev kadını olarak yaşamını sürdürmüş 13 Suriyeli göçmen kadınla yapılmıştır. Nitel araştırma yöntemiyle yapılan bu araştırmada derinlemesine mülakatlarla toplanan anlatılar yorumlanmıştır. Bu bağlamda kadınların zorunlu göç süreciyle birlikte dönüşen toplumsal cinsiyet rolleri, ev dışı ücretli çalışmanın bu dönüşüm üzerindeki etkilerinin neler olduğu tartışılmıştır. Feminist bir perspektifle görüşmelerden edinilen bilgilerle bir yandan göç sürecinde kadınların maruz kaldıkları mağduriyetler görünür kılınmaya çalışılırken bir yandan da kadınların göç sürecindeki aktif konumlarına dikkat çekilmiştir. Ayrıca zorunlu göç ve uyum konusunda toplumsal cinsiyet rolü, söz konusu dönüşümlerin etkisiyle sunulmuştur. Dolayısıyla zorunlu göç sürecinde değişen kültürel ve ekonomik koşullara bağlı olarak kadınlık kimliğinin çeşitli dönüşümler geçirdiği ve bu dönüşümlerin kadınların uyum süreçlerine olumlu katkılarda bulunduğunu söylemek mümkündür. Araştırma, göç sürecinin kadınların özgül deneyimleri bağlamında toplumsal cinsiyet ve cinsiyet dinamikleri tarafından doğrudan yapılandırıldığını ortaya koyarak ilgili literatüre katkı sağlamayı amaçlamaktadır.Article Bir Müzenin Dönüşümü: Öğrence Mekânı Olarak Mardin Müzesi(OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2021) Gürhan, Nazife; Department of Sociology / Sosyoloji BölümüGünümüzde müzeler geleneksel olarak kültürel mirasın sergilenmesi ve korunması işlevlerinin yanı sırabu mirasın aktarımının daha işlevsel bir sunumuna dair eğitim ve eğlencenin iç içe geçtiği uygulamalargeliştirmeye başlamışlardır. Çağdaş müzecilik anlayışıyla ortaya çıkan bu uygulamaların amacı müzeziyaretçilerine kültürel miras eğitimi verirken eğlenceli vakit geçirmelerini sağlamaktır. Eğitim veeğlencenin mekânsal olarak kesiştiği bu müzeler bir öğrence mekanına dönüşmüş durumdadır. Buçalışmada değişen müzecilik anlayışıyla birlikte ortaya çıkan edutainment/öğrence uygulamalarıMardin Müzesi örneğinde ele alınmıştır. Kültürel miras ögelerini bünyesinde barındıran bir mekânıneğitim ve eğlencenin mekânsal olarak kesiştiği bir öğrence mekanına nasıl dönüştüğünü ortaya çıkarmakçalışmanın temel amacıdır. Çalışmada katılımcıların müze deneyimlerinden yola çıkılarak müzeyle olanilişkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda nitel araştırma teknikleri kullanılarak kartopuörnekleme yöntemiyle 3 müze yetkilisi ve 5’i çocuktan oluşan çeşitli yaş gruplarından toplam 15 kişiylederinlemesine mülakat ve katılımlı gözlem yapılmıştır. Çalışmada, edutainment uygulamalarının müzeziyaretçilerinin aktif öğrenme süreçlerine dahil olmasını sağlayarak müzeye olan ilgilerini artırdığı,heyecanlı ve unutulmaz bir müze deneyimi sunduğu görülmüştür. Kültürel kimliğin devamınısağlamanın eğlenceli bir yolu olan atölye çalışmalarıyla yapılan eğitim faaliyetleri müzeyi eğlenereköğrenilen bir mekâna başka bir deyişle öğrence mekanına dönüştürmüş durumdadır.Review Citation - WoS: 0Flesh and Stone-The Body and the City in Western Civilization(Selcuk Univ, Fac Letters, 2020) Gürhan, Nazife; Department of Sociology / Sosyoloji BölümüRichard Sennett, who states that the dominant perception of the human body is effective in shaping the spatial organization of cities, examines the reflections of culture, belief, and, power on the urban space through the human body in his book Flesh and Stone. In the book, certain historical periods of the important cities of Western civilization such as Athens, R ome, P aris, V enice, London a nd N ew Y ork w ere discussed i n sections a nd h ow urban space design was shaped by the perception of the human body at the time was explained with a flowing style. The book has the potential to provide a new perspective to our understanding of social projections in spaces while also influencing one's outlook on urban spaces and perception of the city.Article MIGRATORY KITCHEN: THE EXAMPLE OF SYRIANS IN MARDIN(Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2018) Gürhan, Nazife; Department of Sociology / Sosyoloji BölümüDue to immigration, lifestyle and dietary habits transform depending on the change in the socioeconomic situation, social position, and status of migrants. These changes can be observed in various stages, such as in the availability of food and its preparation, and consumption. This article attempts to demonstrate the transformation in dietary habits after immigration of people who migrated to Turkey since 2011 due to the Syrian war. The study focused on the city of Mardin, located in southeastern Anatolia, and was conducted in the form of fieldwork. Using snowball sampling methods, participant observation, and qualitative research techniques, in-depth interviews were made with 25 people who migrated to Mardin from different regions of Syria. The change in dietary habits varies greatly in parallel with the amount of change in socio-economic status to a large extent. However, there was some differentiation in terms of food structure and diet. This study shows that immigrants’ views on food were different. It was observed that Syrians continued their traditional dietary habits or fully adopt the dietary habits of the new country or engage in a hybridization of dietary practices due to cultural transition.Master Thesis Dijital feminizm: Sosyal medyada feminist söylem(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2018) Gürhan, Nazife; Gürhan, Nazife; Department of Sociology / Sosyoloji Bölümüİletişim teknolojilerindeki hızlı değişimle birlikte insanların birbirleriyle iletişim ve etkileşime girme şekli değişime başlamıştır. Yeni iletişim teknolojileri (sosyal ağlar) bir zamanlar coğrafi olarak izole edilmiş toplulukları birbirine bağlarken, iş birliğinin hızını ve yoğunluğunu büyük ölçüde arttırmaktadır. Her ne kadar insanların tamamının internete erişimi sağlanmamış olsa da kullanan kişilerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Bu nedenle topluluklar ve kültürler doğrudan bir şekilde sosyal ağlardan etkilenme ve toplumsal örgütlenmelerin doğasında değişim ve dönüşüme neden olmaktadır. Feminizm de toplumdaki eşitsiz iktidar ilişkilerini ve ataerkil düzene karşı yapılan mücadeleyi ifade etmekte ve kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmasını talep etmektedir. Enformasyon teknolojisiyle birlikte toplumsal ilişkiler ve örgütlenme biçimlerindeki değişime paralel olarak feminizmin de mücadele şeklinde radikal bir dönüşüm ortaya çıkmıştır. Toplumsal eylemlerin dijitale kaydığı ve feminist hareketler ile sosyal ağların kesiştiği yerde "dijital feminizm" veya "dördüncü dalga feminizm" kavramları ortaya çıkmıştır. Bu çalışma son yıllarda ortaya çıkan dijital feminizmin doğasını açığa çıkarmaya çalışmaktadır. Ayrıca çevrimiçi feminist topluluğunun ilgilendikleri konuları tespit etmek ve yaptıkları aktivizm türünü ele almak araştırmanın amaçlarından biridir. Sosyal ağlar aracılığıyla örgütlenen feminist hareketin kullanıcıları çevrimiçi ve çevrimdışı eylemlere katılmaya nasıl motive ettiklerinin açığa çıkarılması hedeflenmektedir. Araştırmada Instagram'da faaliyet gösteren ve mücadele alanını sosyal ağlara taşıyarak feministlerin taleplerine yer veren @unwomen, @womensmarch ve @dijitaltopuklar sayfaları incelenerek; sayfaların paylaşımları ile feminist hareketin söylemlerine odaklanılmaktadır. Aynı zamanda içerik analizi tekniğiyle sayfa analizleri yapılarak sayfalarda ön plana çıkan konu başlıkları tespit edilmeye çalışılmaktadır. Sonuçta yeni feminist hareketin dijital ortamlarda örgütlenerek talep ve söylemlerini sosyal mecralarda dile getirdiğini söylemek mümkündür.Article DİYARBAKIR KENT ALGISI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA(2016) Gürhan, Nazife; Department of Sociology / Sosyoloji BölümüToplumsal ilişkilerle şekillenen ve üretilen bir alan olarak kentsel mekân, toplumsal yapı ve değişmelerin izlenebildiği, toplumun kimliğinin yansıdığı bir gösterge olarak karşımızda durmaktadır. Kentsel mekânlar, içinde yaşayanların kimliklerinin yansıması olarak görülebileceği gibi kendisi de bir kimlik ve kişiliğe sahiptir. Bu nedenle her kent içinde yaşayanların zihinlerinde çeşitli çağrışımlar yapar. Kentin imajı ya da kent imgesi de diyebileceğimiz bu zihinsel çağrışımlar, kentin içinde barındırdığı kültürel kodlar çerçevesinde şekillenmektedir. Diyarbakır kent algısını ortaya çıkarmaya çalışan bu araştırma, Diyarbakır'ın Diclekent ve Metropol semtlerinde yapılan saha araştırmasına dayanmaktadır. Diyarbakırlıların hem kente ilişkin genel algıları hem de mekânsal ve kültürel farklılıkların getirisi olarak birbirinden tamamen farklı görünümler sergileyen semtlere dair kent sakinlerinin zihinlerindeki algılar yapılan derinlemesine görüşmelerle ortaya konulmuştur. Küreselleşmenin etkisiyle artan sosyal kutuplaşmanın bütün emarelerini gösteren Diyarbakır toplumsal sınıflar tarafından şekillendirilen kentsel mekânıyla bölünmüş ve ikili yapıda bir kent görünümü sergilemektedir