Sağlık Bilimleri Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/221
Browse
Browsing Sağlık Bilimleri Fakültesi by Access Right "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 20 of 292
- Results Per Page
- Sort Options
Presentation 0.5 M HCL çözeltisi içerisinde yumuşak çelik yüzeyine 4,6-diamino-2-Hydroxy-1,3,5-Triazın’in adsorpsiyonu ve antikorozyon davranışı(2018) Yıldız, Reşit; Doğru Mert, Başak; Dehri, İlyas; Yazıcı, Birgül; Yıldız, Reşit; Doğru Mert, Başak: 0,5 M HCl çözelti içerisinde yumuşak çeliğin (YÇ) korozyon davranışı üzerine 4,6-diamino-2-hydroxy-1,3,5-triazine’in (DHT) etkisi lineer polarizasyon, potansiyodinamik polarizasyon ve elektrokimyasal impedans spektroskopisi yöntemleri ile araştırılmıştır. Polarizasyon eğrileri, incelenen molekülün karma inhibitör olarak davrandığını göstermiştir. YÇ nin yüzey morfolojisi inhibitörlü ve inhibitörsüz ortamda 1 saat sonunda taramalı elektron mikroskopi (SEM) ile incelenmiştir. DHT, YÇ’nin 0.5 M HCl'deki korozyonunu iyi bir şekilde inhibe etmiştir ve DHT konsantrasyonu arttıkça inhibisyon etkinliğide artmıştır.Article 1-(2-Hydroxyethyl)-2-imidazolidinone as corrosion inhibitor of mild steel in 0.5 M HCl solution: thermodynamic, electrochemical and theoretical studies(Journal of Adhesion Science and Technology, 2019) Keleşoğlu, Ayşen; Yıldız, Reşit; Dehri, İlyas; Yıldız, ReşitThe inhibition effect of 1-(2-Hydroxyethyl)-2-imidazolidinone (2-HEI) on mild steel (MS) corrosion in 0.5M HCl solution was investigated at different inhibitor concentration and temperature by electrochemical experiments, such as linear polarization resistance (LPR), electrochemical impedance spectroscopy (EIS), potentiodynamic polarization and quantum chemical calculations. The inhibitor adsorption process on mild steel in 0.5M HCl system was studied at different temperatures (20 C–50 C). Furthermore, the surface morphology of MS was also investigated with SEM in the absence and the presence of inhibitor. The adsorption of 1-(2-Hydroxyethyl)-2-imidazolidinone on MS surface is an exothermic process and this process obeys the Langmuir adsorption isotherm. The Quantum chemical findings are good agreed with the empirical data.Conference Object 2,4-DİAMİNO-6- PHENYL-1,3,5 TRİAZİNE AS EFFİCİENT CORROSİON İNHİBİTOR FOR MİLD STEEL İN HCL SOLUTİON(2018) Toprak Döşlü, SerapBu çalışmada 2,4-Diamino-6- Phenyl-1,3,5 triazine (DPT) 0,5 M HCl çözeltisinde yumuşak çeliğin korozyonu üzerine inhibitör etkisi farklı derişimlerde araştırılmıştır. Deneysel veriler EIS ve SEM teknikleri kullanılarak elde edilmiştir. DPT’in yumuşak çelik yüzeyine adsorpsiyonunun Langmuir adsorpsiyon izotermine uyduğu tespit edilmiştir. DPT’in inhibisyon etkinliği, inhibitör moleküllerinin metal yüzeyine adsorplanarak koruyucu bir film oluşturması ile açıklanabilir.Article 4,4'-Diaminobifenil’in Yumuşak Çeliğin Hidroklorik Asitteki Korozyonuna Karşı İnhibisyon Etkisi Ve Kuantum Hesaplamaları(Fırat Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi, 2018) Yıldız, Reşit; Dehri, İlyas; Yıldız, ReşitIn this study, 4,4′-Diamınobıphenyl (4-DB) is investigated usage of inhibitor molecule. Electrochemical techniques (EIS and polarization measurements) and quantum chemical calculations ((DFT) with the B3LYP/6- 311++G (d, p)) were obtained. The results showed that; inhibition efficiencies increase with increasing concentration of 4-DB. It is found that 4-DB retards anodic reactions according to polarization measurements. The inhibition efficiency of 4-DB is attributed to the high value of EHOMO (–0,189 eV), dipole moment μ (0,6121 D) and low value of ELUMO (-0.019 eV). This inhibitor functions through adsorption following Langmuir isotherm. The value of adsorption free energy of (∆G°ads) was also calculated.Presentation Acanthus dioscoridis L. var. dioscoridis’ in total yağ asidi, fosfolipit ve triaçilgliserol kompozisyonlarının belirlenmesi(2014) Keskin, Cumali; Kaçar, Semra; Kaçar, SemraÖzet: Yağ asitleri fosfolipitler, trigliseritler ve monogliseritler gibi lipitlerin temel bileşenleridir. Doymuş, tekli doymamış veya çoklu doymamış olabilirler. Acanthus dioscoridis’in total lipit, fosfolipit ve triaçilgliserol yağ asidi kompozisyonları gaz kromatografisi (GC) ile belirlendi. A. dioscoridis’in total lipit ve TLC yöntemiyle ayrılan fosfolipit ve triaçilgliserol fraksiyonlarında 9 farklı yağ asidi tespit edildi. A. dioscoridis’in toprak üstü kısımlarından ekstrakte edilen total lipit, fosfolipit ve triaçilgliserol fraksiyonlarından elde edilen metil esterlerinde; doymuş yağ asitleri içinde C14:0, C15:0, C16:0, C17:0 ve C18:0 tekli doymamış yağ asitleri içinde C16:1ω-7 ve C18:1 ω-9, çoklu doymamış yağ asitleri içinde C18:2ω-2 ve C18:3 ω-3 temel bileşenler olarak belirlenmiştir. Total lipit, fosfolipit ve triaçilgliserolde sırasıyla doymuş yağ asitlerinden majör bileşen olarak palmitik asit (C16:0), stearik asit (C18:0) ve miristik asit (C14:0) tespit edildi. Total doymamış yağ asitleri (∑SFA) (%42.66) en fazla fosfolipit fraksiyonunda saptandı. Oleik asit (C18:1n-9) (%26.33) en fazla triaçilgliserol fraksiyonunda tespit edildi. Palmitoleik asit (C16:1n-7) (%13.67) ve total MUFA (%40.00) oranı; triaçilgliserol fraksiyonunda diğerlerine oranla belirgin miktarda yüksek bulundu. Temel yağ asitlerinden linoleik asit (C18:2n-6) (%16.26) ve linolenik asit (C18:3n-3) (%35.25) yüksek oranda total lipitte saptandı. Total doymamış yağ asitleri (∑PUFA) en fazla total lipitte (%51.51) diğer taraftan en düşük triaçilgliserol fraksiyonunda (%35.45) saptandı. Sonuç olarak A. dioscoridis’in total lipit, fosfolipit, triaçilgliserol fraksiyonlarının kalitatif olarak benzer olduğu fakat kantitatif olarak farklılık gösterdiği tespit edilmiştir.Article Adaptation and Future Expectations of Syrian Refugees Living in Mardin: Comparison Between 2014 and 2021(2022) Apak, HıdırThe aim of this study is to reveal the changes to the adaptation process for Syrian refugees over the years and to determine their future expectations. The study represents a quantitative research effort in which the survey model was used. In this study, the integration and future expectations of Syrian refugees were examined comparatively for two samples showing similar characteristics in two different time periods. The research is descriptive in order to understand and make sense of the change in Syrian refugees' adaptation, and their future expectations. The study sample consists of 178 Syrian refugees living in Mardin, Turkey since 2013. It was determined that the majority did not have difficulties adapting to Mardin, Turkey and there has been a negative change in their adaptation status over the years. The main result of the study with regard to future expectations is that the majority of the participants complained about the "uncertainty" they experienced, let alone drawing a positive picture of what kind of future awaits them. It has also been determined that this uncertainty has increased compared to 2014. The present study is valuable in that it reveals various results within a relational analysis model.Article The Adjustment Levels of First and Second Year Undergraduate Students and Influencing Factors(Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, 2020) Çifçi, Sema; Çifçi, SemaThis survey study was conducted to examine the adjustment levels of undergraduate students the influencing factors. The population of this descriptive study consisted of 789 first and second year students studying in Artuklu University Health College and Health Services Vocational College. The average age of the students was 19.90±1.53 years and 71.5% of them were female and 28.5% were male. It was also revealed that 32.9% of the students had difficulty in adjusting themselves to the university, 26.0% of them suffered loneliness at university, but 56.7% of them enjoyed their university life. The findings showed that 56.4% of the students considered the to be incompetent in their professional field of study while 62.9% of the students reported that the academic staffs had poor communication with them. A statistically significant difference was found between the opinions of the students who had difficulty in adjusting to the life at university and the students’ department, age, the level of satisfaction with their department, the adequacy of the equipment in the classrooms, the quality of the equipment in the classroom, enjoying the life at the university, experiencing loneliness, whether they have a sufficient communication with the academic staffs and whether the academic staffs are competent in their field of study.Article ADÖLESAN DÖNEMDE ÜREME SAĞLIĞI, CİNSELLİK VE CİNSEL EĞİTİMİN ÖNEMİ(Turkish Studies (Elektronik), 2018) Bayram Değer, Vasfiye; Balcı, ElçinDünyadaki tüm kültürel, sosyal, ekonomik ve politik yapılanmalarda, gençlerin ÜS/CS (üreme sağlığı ve cinsel sağlık) gereksinimleri sağlıklı büyüme ve gelişmenin bir parçası olarak kabul edilmektedir. Gençlerin ÜS/CS gereksinimleri, sorun ve hakları özelikle son 25 yılda gündemdedir ve karşılan(a)mayan üreme sağlığı gereksinimleri dünyada ve ülkemizde önemli halk sağlığı sorunları arasındadır. Karşılan(a)mayan üreme sağlığı gereksinimleri istenmeyen gebelikler, ergenlik dönemi gebelikleri, sağlıksız düşükler ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (CYBE) ile sonuçlanmaktadır. Bu sağlık sorunlarının bedeli kimi kez çok ağır ödenmektedir. Bu risklerden korunmak sadece doğru bilgi ve olumlu davranışlarla mümkündür. Bunun en etkili, ucuz ve ulaşılır yolu ise ÜS/CS eğitiminin örgün eğitim içerisinde verilmesidir. Adölesanların yaşamı bilinçli seçeneklerle düzenleyebilmeleri için seçim yapma özgürlüğünü kullanabilmesi, yaptığı seçimlerin sorumluluğunu alabilmesi, cinselliğe karşı olumlu bir tutum içinde cinsel kimliklerinden hoşnut, bedenlerinin ve duygularının bilincinde erişkinler olabilmeleri cinsel sağlık eğitiminin başlıca amacıdır. Sosyal iletişim deneyiminin yetersizliği, kendi bedenleri hakkında ve nereden yardım alacakları konusunda bilgisizlik sıklıkla genç insanların gereksinimleri olan doğru hizmete ulaşmalarını sınırlamaktadır. Ayrıca özellikle ülkemizde sağlık olanakları gençler için ÜS/CS bilgisi/danışmanlığı ve hizmet sunumu yönünden çoğunlukla yetersiz kalmaktadır. Örgün eğitim programı içerisinde ÜS/CS ile ilgili konulara çok az değinilmektedir. Medyanın, gençlerin kendi cinsellikleri hakkında bilinçli karar vermelerini sağlayabilecek bir bilgi kaynağı olması bir seçenek iken, zaman zaman yanlış bilgiler vererek, olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Çoğu aile geleneksel değerler nedeniyle cinsel konularda çocukları ile konuşmaya açık değillerdir ve çocukların ergenlik döneminde yaşadıkları sıkıntılar aileler tarafından göz ardı edilebilmektedir. Bu nedenlerle adölesan yaş grubuna verilen cinsellik hakkındaki eğitim programlarının yaygınlaştırılması gerekmektedir.Article Adsorption and inhibition effect of 2,4-diamino-6-hydroxypyrimidine for mild steel corrosion in HCl medium: experimental and theoretical investigation, Ionics(Ionics, 2019) Yıldız, Reşit; Yıldız, Reşit2,4-Diamino-6-hydroxypyrimidine (2D6H) was examined as corrosion inhibitor of mild steel (MS) in 0.1 M HCl using potentiodynamic measurements, linear polarization resistance (LPR), scanning electron microscopy, electrochemical experiments, and quantum chemical calculations. All measurements show that the corrosion inhibition effectiveness is forthright compared to the concentration of 2D6H ranging from 0.5 to 10.0 mM. Adsorption of 2D6H on the MS surface in the presence of HCl is determined to obey Langmuir adsorption isotherm. The electronic features elucidated by quantum chemical calculations were associated with the experimental inhibition productivities. The mechanism of inhibition was revealed by Epzc measurements.Article Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetlerine Erişimdeki Engeller(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2021) Özyurt, MehmetSağlık hizmetleri devletlerin toplumlarına sunması gereken temel bir haktır. Ağız-diş sağlığı hizmetleri de sağlık hizmetlerinin kapsamındadır. Ancak bazı noktalarda sağlık hizmetlerinden ayrışmış olduğu (sigorta kapsamları, kamunun hizmetlerde ağırlığı vb.) ve bu durumun hizmetlere erişimde engeller oluşturduğu görülmektedir. Ülkelerin, sağlık hizmetlerine ve özellikle ağız-diş sağlığı hizmetlerine erişiminin toplumun tüm kesimlerine herhangi bir engelle karşılaşmayacakları şekilde sunabilmesi önemlidir. Bu çalışmanın amacı ağız ve diş sağlığı hizmetlerine erişimdeki engellerin ve problemlerin literatür taraması yoluyla belirlenmesidir. Bu amaçla araştırmanın evrenini, Web of Science veri tabanında 25.06.2021 tarihinde yapılan tarama ile, makale başlığında "barrier OR problem OR lack" AND "access" AND “dental care” kelime gruplarının yer aldığı 18 makale oluşturmuştur. İki makalenin tam metnine ulaşılamadığından 16 makale incelemeye alınmıştır. İncelenen makalelerin çoğunun Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yapıldığı, en sık belirtilen engellerin; diş hekimlerinin isteksiz davranışları, hizmetlerin maliyeti ve özel hizmet ihtiyacı olan bireylerle ilgili engeller olduğu görülmüştür. Daha sonra sırasıyla; sigorta ile ilgili engeller, ulaşım, hizmet sağlayıcı bulamama, uzun bekleme süreleri, kalitesiz hizmet algısı, gelir düşüklüğü, dental kaygı, ihtiyacın algılanamaması, iletişim problemleri, ırksal ayrımcılıklar, geçmiş deneyimler ve sağlık personelinin eksikliği olduğu belirlenmiştir. Çözüm önerileri olarak, toplumda ağız-diş sağlığı hizmetlerine erişimde engeller yaşayan kesimler olduğunun bilincinde olarak hükümetlerin bu engelleri en aza indirecek sağlık politikaları oluşturmaları, sağlık sigorta kapsamlarının en azından dezavantajlı bireyler için yükseltilmesi, hizmet sunan kurumların coğrafi dağılımının erişimi engellemeyecek şekilde planlanması, diş hekimlerine ve ağız-diş sağlığı sağlık profesyonellerine özel hizmet gereksinimi olan bireyler ve bunlara nasıl yaklaşılması, nasıl tedavi verilmesini içerecek kurs/eğitimlerin verilmesi önerilebilir.Book Part AİLE EĞİTİMİNDE GÜNCEL KONULAR(eğiten yayınevi, 2020) AYANOĞLU, MineAile katılımı, günümüzde bilgiyi paylaşma ve iletişim kurmayı gerektiren bir işleyiştir; çocukların öğretmen ve anne baba ile iç dünyaları arasında güvenli bir bağ oluşturur. Anne babalar, çocuklarıyla ilgili bilgi alış verişini öğretmen ile yaptıklarında, çocuklarının gelişimleri ile ilgili öneriler alıp destek aldıklarında eğitim süreci daha verimli sonuçlar doğurur. Erken çocukluk döneminde aile katılımı iyi sağlandığı zaman eğitimciler; çocuklar ve aileleri hakkında geniş bir bakış açısına sahip olacaklarından, çocukların ihtiyaçlarına psikolojik durumlarına göre daha temkinli davranıp, çocuk merkezli aktif bir eğitim ortamı hazırlamış olacaklardır. Eğitim sürecinde aile desteği alan çocuklar; aileleri ve çevreleri ile problem yaşamadan etkileşim kurabilmektedir, yabancı bir dili daha iyi öğrenmektedirler, temel haklar ile ilgili daha bilinçlidirler, sosyal veya eğitim yaşantılarında ortaya çıkabilecek problemleri başarı ile çözebilmektedirler, duygusal beceriler kazanabilmekte, özbakım, sağlık ve beslenme konusunda bilgi sahibi olabilmektedirler.Article Almanya ve Türkiye'deki Okullarda Yaşanan Güvenlik Sorunlarının Karşılaştırılması(ideal Online, 2023) Karadaş, Halil; Karaca, FigenBu araştırmanın amacı Türkiye'deki ve Almanya'daki okullarda yaşanan güvenlik sorunlarının karşılaştırılması ve değerlendirilmesidir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Türkiye’den 13 kadın, 7 erkek olmak üzere 20 öğretmen, Almanya’dan 11 kadın, 7 erkek 18 öğretmen olmak üzere toplam katılımcı sayısı 38 kişiden oluşmaktadır. Araştırma verilerinin toplanması amacı ile 6 sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu oluşturulmuştur. Araştırmanın Almanya verileri Almanca diline hâkim öğretmenler tarafından tercüme edilmiş ve veriler analiz edilmiştir. Araştırma verilerinin analiz edilmesinde içerik analiz yöntemi kullanılmış olup ortaya çıkan katılımcı görüşleri sonucunda tema ve kodlar oluşturulmuştur. Araştırma sonuçları doğrultusunda Türkiye ve Almanya’daki okullarda benzer ve farklı güvenlik sorunlarına ulaşılmıştır. Okul ve okul çevresinde karşılaşılan benzer güvenlik sorunlarının okullarda güvenlik görevlilerinin bulunmaması, okul ve sınıf içindeki eşyaların güvenlikli olarak bulunmaması, yabancı insanların okula girmesi hırsızlık yapması ve tehlike oluşturması, şiddet olaylarının yaşanması, okulun çevresinde tehlikeli insanların bulunması ve okul çevresinde trafik yoğunluklarının yaşanması, trafik, işaret ve levhalarının yeterli düzeyde bulunmaması gibi güvenlik sorunlarına ulaşılmıştır. Türkiye ve Almanya’daki okullarda alınan benzer güvenlik önlemlerinin okul güvenliğine ilişkin bilgilendirme yapılması, güvenlik görevlisi-nöbetçi öğretmen uygulamasının yapılması, kamera sisteminin kullanılması, yabancı insanların giriş çıkışına dikkat edilmesi gibi önlemlerin alındığı sonucuna ulaşılmıştır. Ailelerin okul güvenliğine ilişkin ortak anlayış oluşturma ve öğrencileri okuldan teslim alma gibi katkılarının benzer olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Türkiye ve Almanya’daki öğretmenlerin okul güvenliğine ilişkin benzer önerilerinin kaldırım sorunlarının giderilmesi, trafik yoğunluğu azaltılması gibi öneriler olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma sonuçlarından hareketle okul güvenliğine katkı konusunda ailelerin daha fazla işin içine sokulması, şiddet ile ilgili konularda öğrencilere seminerler verilmesi, öğretmen-veli ve öğrencilere okul güvenliği konusunda bilgilendirici çalışmaların yapılmasının okul güvenliğine katkı sunacağı düşünülmektedir.Article Alpha-lipoic acid may ameliorate testicular damage by targeting dox-induced altered antioxidant parameters, mitofusin-2 and apoptotic gene expression(Andrologia, 2021) Güzel, Elif Erdem; Kaya Tektemur, Nalan; Tektemur, AhmetIn the study, the ameliorating effects of alfa lipoic acid (ALA) against doxorubicin-induced testicular apoptosis, oxidative stress and disrupted mitochondrial fusion were investigated in male rats. Rats were divided into four groups as control, doxorubicin (DOX), DOX + ALA and ALA. A single dose of 15 mg/kg DOX was administered i.p to the DOX and DOX + ALA groups. 50 mg/kg ALA was given to the DOX + ALA and ALA groups by oral gavage every other day. After 28 days, rat testes and serum samples were collected and analysed. Administration of DOX alone caused a decrease in body and relative testicular weights, seminiferous tubule diameter and germinal epithelium thickness, Johnsen's score and serum testosterone levels. DOX treatment led to severe testicular damage such as tubular degeneration, and atrophic tubules. Also, the activities of superoxide dismutase and glutathione peroxidase were reduced, while the level of malondialdehyde was increased in the testis. The mRNA levels of apoptotic-related genes (CASP3, TP53, BAX, BCL2) and apoptotic index were increased, while mitofusin-2 decreased. DOX caused an increase in CASP3 and a decrease in mitofusin-2 immunoreactivities. Treatment with ALA markedly improved all of DOX-induced biochemical, histochemical and molecular alterations in rat testis. Consequently, ALA has a therapeutic role in ameliorating DOX-induced testicular damage in rats.Article Antioxidant, Ache Inhibitory, and Anticancer Effects of Verbascum Thapsus Extract(C M B Assoc, 2023) Keskin, Cumali; Baran, Ayse; Valioglu, Ferzane; Teng, Lei; Atalar, Mehmet Nuri; Keskin, Cumali; Beilerli, AferinVerbascum thapsus (Mullein) is a medicinal plant used in folk medicine to treat various ailments. For this study, the biological functions of Verbascum thapsus (VT) methanol extract were determined in vitro. The plant's methanol extract was created through the maceration process. The phytochemical composition of plant extracts was investigated using liquid chromatography-electrospray ionization tandem mass spectrometry. The antioxidant capacity of the extract was determined using the 2,2-diphenyl-1-picrylhydrazil (DPPH radical) and 2,2-azinobis (3-ethylbenzothiazoline-6-sulfonic acid) (ABTS radical). Cell lines Caco-2 (human colorectal adenocarcinoma cells), LNCaP (Lymph Node Carcinoma of Prostate), and HEK293 (Human embryonic kidney 293 cells) were used to model colon, prostate, and non-cancerous cells. The cytotoxic activity of the plant extract on the proliferation of these cells was determined by the MTT (3-(4,5-dimethylthiazol-2-yl)-2,5-diphenyltetrazolium bromide, a tetrazole) assay protocol. VT extract showed moderate DPPH and ABTS radical scavenging activities at 30 mg/ml concentration. With this, VT extract was determined to inhibit acetylcholinesterase (AChE) enzyme and had strong cytotoxic activity on cancerous cell lines. In addition, our findings clearly showed that the plant extract had greater cytotoxic activity on the viability of cancerous cells compared to non-cancerous (Human embryonic kidney cells; HEK293) cells. The current findings showed that V. thapsus might be a promising anti-cancer medication candidate for the treatment of human colorectal adenocarcinoma and colon cancer, as well as a good source antioxidans. Copyright: (c) 2023 by the C.M.B. Association. All rights reserved.Article Assessment of Children Exposed to Maras Powder Intoxication(Folia Medica, 2020) Unsal, Velid; Özaslan, Mehmed Mustafa; Acipayam, Can; Kandur, Yaşar; Unsal, VelidIntroduction: A smokeless tobacco known as Maras powder (MP) is commonly consumed in the southern region of Turkey. To the extent of our knowledge, no previous study in literature has reported acute MP intoxication in children. Aim: Our aim was to determine the clinical effects and treatment strategies of MP poisoning in children.Materials and methods: We retrospectively reviewed the medical records of children <18 years of age with MP intoxication who were followed up in the Intensive Care Unit between January 2016 and April 2018 in our center. Results: Forty-one patients (M/F= 25/16) were included in this study. The mean age was 13.2±22.4 months (age range: 7 to 30 months). The patients presented with vomiting (n=23, 56%), cough (n=17, 41.5%), loss of consciousness (n=11, 26.8%), respiratory distress (n=6, 14.6%), convulsion (n=7, 17%), cyanosis (n=1, 2.4%), and abdominal pain (n=1, 2.4%) following oral ingestion of the substance. On their physical examination all patients with convulsion were in a comatose state. Thirty-two patients (78%) had tachycardia; 15 patients (36.5%) had pharyngeal hyperemia; and three (7.3%) had hiccups. Although the female patients had a lesser rate of symptoms than male patients, the difference was not statistically significant. Conclusions: Our aim was to inform the doctors about the clinical picture that develops after taking this substance and contribute to the understanding of the treatment approach.Article Assessment of preoperative anxiety and negative automatic thoughts in patients waiting for corneal transplantation(Publishing Office of the University of Rzeszow, 2024) Tanrıverdi, Seher; Şen, Mehmet Ali; Genç, HasanIntroduction and aim. In patients waiting for organ transplantation, increased waiting time can increase anxiety by creating negative automatic thoughts. The aim of this study is to examine the relationship between corneal transplant recipients' negative automatic thoughts and anxiety before organ transplantation. Material and methods. The population of this correlational descriptive study consisted of 108 patients waiting for cornea transplantation in the Eye Bank unit of a hospital in the south east region of Türkiye. The data were obtained from the patients presented to the ophthalmology clinic for transplantation between September and December 2022. A patient information form, the Negative Automatic Thoughts Scale, and the Trait Anxiety Scale were used to collect the data. Percentage distribution, arithmetic mean, logistic regression and correlation analysis were used in the data analysis. Results. It was determined that the mean score of the negative automatic thoughts of the transplant patients participating in the study was 100.69±47.83, and the trait anxiety mean score was 53.06±6.07. There was a positive relationship between negative automatic thoughts and trait anxiety at a moderate level, which was statistically significant (p<0.05, r=0.53). Conclusion. It was determined in the study that the patients' negative automatic thoughts and trait anxiety were high, and their anxiety increased as the negative automatic thoughts increased.Article Assessment of renal function in obese and overweight children with ngal and kim-1 biomarkers(Nutricion Hospitalaria, 2020) Unsal, Velid; Gül, Ali; Yılmaz, Resul; Özmen, Zeliha Cansel; Demir, Osman; Gümüşer, RüveydaAim and background:the incidence of obesity has increased among children, and obesity has been considered an independent risk factor for chronic kidney disease. We aimed to determine the degree of kidney function impairment by evaluating urine neutrophil gelatinase-associated lipocalin (NGAL) and kidney injury molecule-1 (KIM-1) levels. Materials and methods: in total, 15 obese, 26 overweight, and 26 control adolescents aged 10 to 16 years were enrolled into the study. Urine samples were evaluated for NGAL and KIM-1 levels using enzyme-linked immunosorbent assay kits. We investigated the association between obesity and related comorbidities with urinary NGAL and KIM-1 excretion. Results: no significant differences were noted between the obese, overweight, and control groups in urinary NGAL and KIM-1 excretion (p = 0.327 and p = 0.917, respectively). In the obese and overweight groups urinary NGAL levels were 50.39 [30.88-74.22] in females and 26.67 [23.24-45.59] in males (p = 0.013). Also, urinary NGAL levels were increased in obese and overweight adolescents with LDL dyslipidemia at 64.12 [30.98-114.32] as compared to those without LDL dyslipidemia: 39.51 [25.59.56.37] (p = 0.024). Furthermore, a correlation was observed between insulin and homeostasis model assessment of insulin resistance levels with the NGAL/creatinine ratio in the overweight group (r = 0.515; p = 0.008, and r = 0.483; p = 0.014, respectively). Such correlation was not found in the obese group. Conclusion: the effect of obesity on renal function could not be determined in children. A longer exposure may be required for obesity-induced disruption of renal function in children. Renal function may be disrupted by dyslipidemia in obese adolescents. Furthermore, obesity impaired renal function in female adolescents. The normalization of these urinary markers as related to urine creatinine should be discussed.Presentation Assessment Of The Antimicrobial, Antioxidant And Cytotoxic Activities Of The Wild Edible Mushroom Pleurotus Eryngii From Hakkari, Turkey(2017) Acay, Hilal; Dündar, Abdurrahman; Keskin, Cumali; Kaçar, SemraAbstract: Mushroom is an important source of natural compounds with acknowledged bioactivity. Pleurotus eryngii, in particular, is widely recognized for its organoleptic quality and favorable healthy effects, being commercially produced in great extent. The present study is just for evaluating the antioxidant capacity (scavenging DPPH radicals, reducing power, Total antioxidant activity by β-carotene-linoleic acid metod, Chelating effect on ferrous ions, superoxide anion radical scavenging activity ), antimicrobial effects (by using the disc diffusion method) and insufficiently studied cytotoxic activity (using PC-3 cell lines) of Pleurotus eryngii by using various solvent systems. For this reason; obtained extracts of the mushroom applying hexane, ethylacetate and methanol respectively were tested with in its biologic activities. As a result, The highest total antioxidant activity by β -carotene-linoleic acid metod was identified in methanol extract (63.62 mg /ml). The highest DPPH scavenging activity was obtained from ethyl acetate extract with 88.81 mg/ml. EDTA is used as standard in methal chelating activity. The highest metal chelating activity of Pleurotus eryngii identified in hexane (88,1 mg /ml) and ethylacetate (88.84 mg /ml) extracts. Additionally, in most of studied tests antioxidant activity of the mushroom increased with increasing concentration. On the other hand, the highest antimicrobial activity was obtained against Pseudomonas aeruginosa ATCC 27853 (11 mm) in ethyl acetate extract. However, the best antimicrobial activities were observed in hexane and methanol extracts for other tested microorganism. It was not determined any antimicrobial activity against Escherichia coli ATCC 25922. It has been found that the potential of cytotoxic activity is depended on concentration and solvent type of extracts. Ethyl acetate extract showed significant inhibitory value at the concentrations of 530 µg/ml (86.20 %) against PC-3 cell lines. Using methanol extract, the maximun inhibition was observed at concentration of 680 µg/ml with value of 51.86 %. Overall, the mushroom used as a daily nutrient could be a source for new drug developments and a kind of treatment in cancer therapies, and also, organic extracts of Pleurotus eryngii may contain substances that stimulate bioactivityBook Part ATATÜRK BARAJ GÖLÜ’NDEKI CYPRINUS CARPIO (LINNAEUS, 1758)’NUN KAS DOKUSU YAĞ ASIDI IÇERIĞININ MEVSIMSEL DEĞIŞIMI,(2021) Kaçar, Semra; Başhan MehmetGİRİŞ C. carpio, dünyada hemen hemen her yerde bulunan hızlı büyüyen ve üreme yeteneği iyi olan, eti lezzetli tatlısu balığıdır. Omnivor olup, su böcekleri, kurtlar ve diğer hayvanlarla beslenir. Üreme dönemi ilkbahar mevsiminde gerçekleşmektedir (Geldiay ve Balık, 1996). Sazan balığı çeşitli su koşullarına toleranslı bir türdür. 4-30 °C arasındaki su sıcaklık değişimlerine hızlı uyum sağlar (Aydın, 1984). Kalp hastalıklarından depresyona kadar birçok hastalık üzerine faydalarından dolayı balık yağlarıyla ilgili çokça çalışmalar yapılmaktadır. Balık yağının faydaları içerdiği EPA ve DHA adı verilen n-3 yağ asitlerinden kaynaklanmaktadır. Yapılan çalışmalarda, Eskimolarda kalp krizi riskinin oldukça düşük olduğu, bunun da besin olarak tüketilen yağlı balıklardan ileri geldiği bildirilmiştir (Dyerberg, 1990, Sinclair ve O’dea, 1990). Balık yağlarındaki EPA ve DHA’nın kalp damar hastalıkları, depresyon, romatizma, şeker hastalığı, tansiyon, kanser gibi birçok hastalıktan korunmada önemli etkisi olduğu görülmüştür (Nettleton, 2000). Genel olarak ω3 yağ asitlerinin (ALA (Alfa linolenik asit:18:3n-3), EPA ve DHA) özellikle büyüme, gelişme, kan lipitleri ve lipoprotein seviyeleri üzerine yararlı etkileri olduğu (Siscovick vd., 1995; İmre ve Sağlık, 1998; Tanakol vd., 1999); eksikliğinde ise cilt hastalıkları, anemi, görme bozuklukları, enfeksiyona yatkınlık gibi rahatsızlıkların ortaya çıktığı bilinmektedir (Steffens ve Wirth, 2005). PL, zarların önemli bileşenleridir ve eikosanoid metabolizmasında öncü işlev görürken, TAG, enerji kaynağı olarak kullanılır (Henderson ve Tocher, 1987). Bu nedenle, bazı türler arasında karşılaştırma yapmak için hem TAG hem de PL’deki yağ asidi bileşimi araştırılmalıdır. C. carpio’nun kas dokusu yağ asidi analizi ile ilgili çeşitli çalışmalar yapılmıştır (Geri vd., 1995; Rasoarahona vd., 2004; Tokur vd., 2006; Güler vd., 2008; Yeganeh vd., 2012). Fakat Atatürk Baraj Gölü’nde dişi ve erkek C. carpio’nun kas dokusu yağ asidi kompozisyonunun mevsimsel değişikliklerin etkileri hakkında çalışma yoktur. Bu çalışmada Atatürk Baraj Gölü’nden toplanan dişi ve erkek C. carpio’nun kas dokusu total lipit, PL ve TAG yağ asitleri içeriğinin mevsimsel değişimleri ile eşeye bağlı farklılıkların karşılaştırılması amaçlanmıştır.Presentation Atatürk Baraj Gölü’nden Dört Tatlısu Balığının Yağ Asidi İçeriklerinin Tespiti.(2012) Kaçar, Semra; Başhan, Mehmet; Oymak, AhmetBu çalışmada Eylül 2008 tarihinde Atatürk Baraj Gölü'nden toplanan Capoeta trutta, Liza abu, Cyprinion macrostomum ve Achanthobrama marmid'in kas dokusu yağ asidi kompozisyonu araştırılmıştır. Major doymuş yağ asidi olarak, palmitik asit (Cl6:0) tespit edilmiştir oleik asit (Cl8:ln-9) ve palmitoleik asit (Cl6:ln-7), tekli doymamış yağ asitleri içinde en fazla bulunan yağ asitleridir Dokosaheksaenoik asit (C22:6n-3) ve eikosapentaenoik asit (C20:5n-3), çoklu doymamış yağ asitleri içinde en fazla bulunan yağ asitleridir. Tüm balık türlerinin yağ asidi kompozisyonlarında; n-3 yağ asitlerinin oranı, total n-6 yağ asidi oranından daha yüksekti. ω3/ω6 oranı ise en fazla Capoeta trutta'da saptanmıştır.