Edebiyat Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/15
Browse
Browsing Edebiyat Fakültesi by Publication Category "Kitap Bölümü - Ulusal"
Now showing 1 - 20 of 21
- Results Per Page
- Sort Options
Book Part 1936 Beyannamesi Sürecinde Mardin Süryani Kadim Vakfı Başkanı Hanna Dolabani(Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınları, 2020) Akyüz, MihayelSüryani Kadim Kilisesi’nin saygın metropolitlerinden biri olan Hanna Dolabani (1885-1969), hem entelektüel birikimiyle hem de yaşadığı dönem itibariyle Mardin’in ve Süryani toplumunun üretken değerlerinden biri olmuştur. O, Osmanlı İmparatorluğunun yıkılış ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş evrelerini yaşamış, aynı zamanda Birinci ve İkinci Dünya Savaşları dönemlerine de tanıklık etmiştir. Bu bağlamda Dolabani, 84 yıllık ömrünü ifa ettiği coğrafyada vuku bulan seküler hadiseler çerçevesinde üstlendiği dinî ve ilmî misyonla, özellikle mensubu olduğu toplum nezdinde son derece önemli faaliyetlere imza atıp, ardında kayda değer eserler bırakmıştır. Hanna Dolabani, dinî vecibeleri ve araştırmacı yazar kimliğinin yanı sıra, Mardin’deki Süryani cemaatinin vakıf işleriyle de ilgilenmekteydi. Daha ziyade öteki vasıflarıyla ön plana çıkan Dolabani’nin vakıf başkanlığı ve vakıf hizmetleri günümüze kadar ya ihmâl edilmiş veya göz ardı edilmiştir. Zira o, 1936 yılından 1965 yılına kadar kâh vakıf başkanı olarak kâh vakıf mütevelli heyetinde bulunarak Mardin Süryani Kadim cemaatinin vakfına son derece mühim hizmetlerde bulunmuştur. Bu bağlamda, bu çalışmada, önce Dolabani’nin mensubu olduğu Süryani cemaatine yapmış olduğu vakıf başkanlığı ile Cumhuriyet döneminin en önemli belgelerinden biri olan 1936 Beyannamesi’ndeki ve sonrasındaki rolü ele alınacaktır. Ardından, 2008’de yürürlüğe giren “5737 Sayılı Yeni Vakıflar Kanunu” kapsamında, Mardin Süryani Kadim Vakfı’nın, Dolabani ve heyetinin hizmetlerinden ne şekilde istifade ettikleri üzerinde durulacaktır.Book Part 2019 Yılı Karain Mağarası Kazıları(2022) Erbil, Eşref2019 Yılı Karain Mağarası kazı çalışmaları E ve B Gözü'nde gerçekleştirilmiştir. E Gözü kazıları Orta Paleolitik seviyelerde gerçekleştirilmiştir. B Gözü çalışmaları ise Üst Paleolitik Döneme tarihlenen tabakalar üzerinde sürdürülmüştür.Book Part Bafra'nın Geleneksel Cumbalı Köy Evleri(Berikan Yayınevi, 2023) Tümer, ŞerifGeleneksel Türk evi, yayılım gösterdiği tüm alanlarda iç mekân teşekkülü,cephe düzeni ve mimari detayları ile kendine has üslûp özelliklerine sahip yapıtiplerindendir. Türk şehrinin temel unsurlarından olan geleneksel konutlar, so- kak dokusu ve konutun so kak ile olan ilişkisi açısından da Türk sanatının ince-lemeye değer çalışma alanlarındandır. Türk evinin dış dünyayla olan ilişkini dü-zenleyen bir mimari birim olarak karşımıza çıkan cumbalar ise geleneksel Türkevinin en karakteristik öğesidir. Osmanlı Devleti’nin yayılım gösterdiği coğraf-yada yoğun olarak karşımıza çıkan bu kullanım Anadolu geleneksel konutununda en önemli öğesi olarak yüzyıllardır varlığını sürdürmüştür.Book Part BARUCH SPİNOZA, GEORG CANTOR, SONSUZLUK VE PANTEİZM(Mantık Derneği Yayınları, 2019) Deniz, İbrahim; Deniz, İbrahimBu metin iki düşünür arasındaki girift bir ilişkiye odaklanmaktadır. Söz konusu düşünürler, sırasıyla, Spinoza ve Cantor’dur. Bu incelemede, Cantor’un her ne kadar belirli kaygılarla uzak durmaya çalışsa da Spinozacı panteizmden büyük ölçüde etkilendiğini savunmaya çalışacağız. Ancak bunu yaparken, temel matematiksel tartışmalara girmekten daha çok görünür olan benzerlikler üzerinden bir betimleme yapmaya gayret edeceğiz. Bu bağlamda, öncelikle, Cantor’un sonsuzluk kavrayışını, en genel hatlarıyla, aktarmaya çalıştıktan sonra, Spinoza’nın sonsuzluk anlayışını özetleyeceğiz. Son olarak, bazı temalardaki yakınlıkları listeleyeceğiz. Bu çalışma, betimsel olması nedeniyle, bizce böylesi önemli bir ilişkinin Türkçe’de değerlendirilmesi adına ancak bir giriş mahiyetinde düşünülmelidir.Book Part Bizans Dönemi Resimli El Yazmalarda Kale Kent Motifi(Anadolu Üniversitesi Yayınları, 2022) Kaplan, Neclaİnsanların toplu bir şekilde yaşamalarını mümkün kılan ayrıca kültür ve medeniyetin göstergesi olan kentler; kültürel, sosyal ve siyasal tarih için önemli bilgiler sunan olgular olarak halen merak edilen konulardandır. Bu nedenle, kentlerin gelişim sürecini gösteren tarih boyunca meydana gelen gelişmeler dikkatle araştırılmaktadır. Bunun için kentin kökenini ve fiziki özelliklerini ortaya koyan bulgulara, kalıntılara ve görsellere ihtiyaç duyulmaktadır. Böylece zaman içinde meydana gelen değişim ve dönüşümler hakkında fikir sahibi olunabilmekte ve kentsel yapı türleri ile işlevleri ortaya konulabilmektedir. Kısacası kentin gelişim sürecinin anlaşılması için kent tarihi araştırılmaktadır. Bu bağlamda, Antik dönemden modern döneme değin uzun bir kronolojiye sahip kent tarihi için Orta Çağ, zincirin önemli bir halkasını oluşturmaktadır. Nitekim, Orta Çağ’ın en önemli aktörlerinden olan Bizans/Doğu Roma (324-1453) araştırmacılar için dikkat çekici bir konumda durmaktadır. Bizans İmparatorluğu Mezopotamya, Mısır ve Helenistik gibi kendisinden önce gelen çeşitli kültürlerin bir sentezi ve birikimi olan Roma kültürünün de son temsilcisidir. Bu nedenle, Bizans’tan kalan mimari kalıntılar, görsel ve yazılı belgeler önemli başvuru kaynaklarıdır. Bu kaynaklardan resimli el yazmaları da sundukları tasvirlerle dönemin görsel hafızasını aktaran zengin bilgiler içermektedir. Bizans dönemi el yazma resimlerinden günümüze gelen; Süryanice Rabula Dörtlü İncil (586), Viyana Genesis (6. yy), II. Basil'in Menolojisi (10. yy), Vat.gr.747 Oktateukh (11. yy), Atina Tetraevangelion 93 (12. yy) ve Septuaginta-Oktateukh-G.İ.8 (12. yy) resimli el yazmaları bu kapsamda değerlendirilmiştir.Book Part Çınar İlçesindeki Kültür Varlıkları(2015) Yıldız, İrfan; Erdal, Zekai, Yıldız, DursunDiyarbakır Çınar ilçesinde yer alan İslami dönem eser hakkındadır.Book Part Diyarbakır Çeşmelerinden Üç Örnek(MUKKADİME, 2010) Yeşilbaş, EvindarOrtaçağ şehirciliğinde önemli bir yeri olan su mimarisi, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin iklim ve coğrafyasından kaynaklanan farklı boyutu ile Diyarbakır’da daha zengin bir donanıma kavuşmuştur. Yalnız dinî ve sosyal yapılarda değil, sivil mimaride de su vazgeçilmez bir unsur olarak yerini almıştır. Su mimarisinde çeşmeler, kamunun kullanımına sunulan basit yapılardır. Bu çalışmada, Diyarbakır şehir merkezinde yer alan çeşmelerden Tahtalı Katsal Sokak Çeşmesi, Arap Şeyh Cami Çeşmesi, Sultan Şüca Çeşmesi çizim ve fotoğraflarla desteklenerek incelenmeye çalışılmıştır. İncelenen çeşmelerin şehir mimarisini bütünleyen kültür zenginliklerimizden olduğu tespit edilmiştir. Bu mirasın gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için asli fonksiyonlarına kavuşturulması gerekmektedirBook Part Erol Güngör'ün Düşüncesinde Felsefe Bilim Faaliyeti Olarak Sosyal Psikoloji(Kadim Yayınları, 2023) Eker, Hasan RemziErol Güngör’ün bilim düşüncesini sadece akademik uzmanlığı bakımından sosyal psikoloji alanında akademik çalışmalar gerçekleştirmiş bir akademisyen olarak açıklamak yeterli değildir. Çünkü bilime dair düşünceleri bu çalışmalarının sınırını aşmaktadır. Güngör’ün bilim düşüncesini oluşturan dünya görüşünde esas hedefi kendi toplumunun meselelerini tespit etmek ve bunları bir problem çözme faaliyeti haline dönüştürmektir. Bu sebeple, onun düşüncesi hem “dünya görüşü” ortaya koymak hem de “bilimsel faaliyet” gerçekleştirmeyi hedeflemektedir. Felsefe ve bilimi bir araya getiren bu tavır, Güngör’ün araştırmacı kimliğini ve psikolojinin konusunu tekrar düşünmeyi teklif etmektedir. Güngör’e göre, sosyal psikolojinin konusu toplumsal meselelere dair çalışmalar olup bu meselelerinin kendi toplumu ile “içkin bir bağ” etrafında şekillenmesi gerekmektedir. Buradan bir bilim insanının aynı zamanda bir düşünür olması gerektiği kendisinin tabiriyle “münevver” olması gerektiği sonucu çıkmaktadır. Aksi takdirde sadece metodolojik tutarlılık motivasyonuyla bilimsel araştırmalar yapılabilir ve bu durumda kendi toplumu için problem çözme faaliyetinin eksik kalması söz konusudur. Bu bakımdan Erol Güngör modern dönem Türk Düşüncesi için “felsefi-bilim faaliyeti kurmak” bakımından kritik öneme sahiptir. Bu araştırmada, Güngör’ün düşüncelerini ve bilimsel çalışmalarını felsefe-bilim çizgisinden ve toplum-kültür varlığı bakımından değerlendirdiğimizde, sosyal psikoloji faaliyetindeki meseleleri kendi toplumunun problemleri olarak ele aldığı ve bir problem çözme faaliyeti bakımından sosyal psikoloji araştırmaları haline dönüştürdüğü sonucu çıkmaktadır.Book Part HASANKEYF KALESİ’NDEKİ BİR KAYA OYMA KONUT VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ(İsarc, 2021) Tümer, ŞerifGerek doğal gerekse de insan eliyle oluşturulan kaya oyma mekânlar tarihin her döneminde insanlartarafından çeşitli amaçlarla kullanılmıştır. Kaya oyma açısından oldukça zengin olan Hasankeyf’te yaklaşık7500 kaya oyma mekânın olduğu düşünülmektedir. Kilise, cami ve en çokta konut olarak kullanılan bumekânların oluşumu ya da oluşturulması hakkında, yani tarihlendirme noktasında net bir şey söyleyebilmekmümkün görünmese de seyyahların kaynaklarında verdikleri bilgilerden hareketle çok eskilere dayanan bir kullanımın varlığından söz edilebilir. Bu noktada incelenen bir kaya oyma konutun da tek mekânlı olmasınarağmen aynı zamanda içinde hayvanlarında barınılabildiği nitelikte düzenlendiği anlaşılmaktadır. Hayvanların bağlanabilmesi için kayaya oyulan delikler bu konutların aynı zamanda kır yerleşmesi nitelikli konutlarolduğunu da düşündürmektedir. Kır yerleşmelerinde konutların, insanların temel geçim kaynaklarından olanhayvancılığa da yönelik olarak düzenlenmesi hususu söz konusudur. Kır konutlarının zemin katlarınınhayvanlar için düzenlendiği birçok konut örneği mevcuttur. Hasankeyf Kalesi’nde incelenen kaya oyma konutise birden fazla kat sayısına uygun olmadığı için hayvanlarda konutlarda insanlarla birlikte barınabilmişlerdir.Kırsal mimari ve mimarsız mimarlık gibi isimlerle de anılan halk yapı sanatının güzel örneklerinden biri olan bu konut bu bağlamda ele alınarak çizim ve görsellerle desteklenecektir.Book Part How deep is our bond with nonhuman animals? -Anthrozoological findings in pastoral societies of Derik, Southeast Turkey(Kadim Akademi, 2017) Sıddıq, Abu BakarHumans have long engaged with nonhuman animals since the beginning of their journey on the planet Earth. Both human and nonhuman species are co-existing and sharing the world forming multi-dimensional relationships. Although the non-humans are hunted, manipulated, domesticated, consumed and sometimes go extinct by humans, they are also respected, worshiped, symbolized, conserved as well as adored in human societies. For a long time, different academic disciplines have considered the nonhuman animals in a utilitarian approach, considering them as objects for humanity. Therefore, the intangible aspects of emotional (affection & trust) and relational bonds between humans and nonhumans have been commonly unrecognized. However, rapid growing interests are seen on the study of human and non-human animal relationships in contemporary academic discourses, resulted through various approaches of Anthrozoology, an emerging field of Anthropological science. Southeast Anatolia is an important area for pastoralism, agriculture and domestic herds. Animals are considered as fundamental component in every society in this region as well as almost 70% of herd animals in Turkey are grown here. Archaeological evidences also suggest a very long relationship between human and nonhuman animals in this region since the beginning of animal domestication in Early Neolithic period. Therefore, this region is considered as an ideal place in search for the positive relationships between human and nonhuman species. Through exploratory case studies, this field research is aimed to observe humans’ affections and emotions for non-humans in pastoral villages of Southeast Anatolia.Book Part Kierkegaard'da Yabancılaşmanın Kökenleri(İlem Yayınları, 2017) UYANIK, NECİPBu çalışmada Kierkegaard’ın yabancılaşma üzerine düşüncelerinin kökenleri araştırılmıştır. Kierkegaard’ın bu konudaki görüşlerinin kaynağının teolojik bir zemine dayandığını düşündüğümüzden, çalışmamızın bir ekseni ve amacı teolojik kökene dayalı argümanlar iken diğer ekseni ise Kierkegaard’ın öncüllük ettiği varoluşçu felsefenin tezlerini tartışmak olacaktır. Zira sorunun varoluşçu felsefenin sadece bu dünyadaki insanın veya daha somut bir tabirle bireyin yaşamını öne çıkaran yaklaşımı bağlamında tartışılması kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu yaklaşıma göre yabancılaşma bireyin doğrudan kendisi ve çevresiyle kurduğu ilişki ile alakalı bir sorundur ve öyle olması gerekir. Dolayısıyla Kierkegaard’ın insan varoluşunu doğrudan merkezine alması, yabancılaşmanın kökenleri hakkında bazı ipuçlarını görmemize yardımcı olacaktır. Ancak bunun sanıldığından daha zahmetli bir araştırma olduğunu ifade etmem gerekir. Çünkü Kierkegaard’ın birçok konuda olduğu gibi yabancılaşma üzerine doğrudan öne sürdüğü argümanlar çok azdır. Bu argümanlar da genelde başka bağlamlar içine gizlenmiştir veya dolambaçlı yollardan ifade edilmiştir. Dolayısıyla bu çalışma yabancılaşmanın Kierkegaard tarafından hangi bağlamlar içinde ele alındığını açığa çıkarma amacı içindedir. Kierkegaard için birden fazla anlama sahip olduğunu düşündüğümüz yabancılaşma kavramını onun kıyasıya tartıştığı günah, ‘demonik’ insan ve ‘yaşam evreleri’nde araştırdık. Ayrıca yabancılaşma kavramının kökenlerinin kaygı, ruh-beden (duyumsallık) dikotomisi, enkarnasyon ve ben(lik) gibi konularla bağlantılı olduğunu varsaymaktayız.Book Part Kierkegaard’ın Hegel Mantığının Eleştirisi(Mantık Derneği Yayınları, 2019) UYANIK, NECİPMantık belirlenmiş bir çemberdir ve bu çemberden çıkış imkânsız olarak görülür. Gerçekte bu böyle midir? Yaşam içinde insanın sahip olduğu şeylerin tümü mantık ilkelerine uyum göstermek zorunda mıdır? Bu konuda, tutku ve varoluş filozofu Soren Kierkegaard’a göre insan sadece akıl, mantık ve matematiksel bilgi tarafından belirlenmemiştir Mantık insan ve yaşam ile ilgili her şeyi anlaşılır hale getirmek ister. Ancak mantıkla varoluşun anlaşılamayacağı ortadadır. İşte Hegel’in mantık felsefesinde bireysel varoluşa yer verilmemiştir veya birey bu sistemde ikinci planda bırakılmıştır. Dolayısıyla Kierkegaard’ın, HegBook Part Kızılin Kazıları (III) 2019 Sezonu(2022) Erbil, EşrefKızılin terasında gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar sonucunda Epi-paleolitik dönem ile karakterize çok sayıda buluntu ile karşılaşılmıştır. Yapılan yaşlandırma çalışmaları sonucunda MÖ 16.031 ile 14.956 yılları arasında tarihlenen toplamda 3 farklı yaş elde edilmiştir.Book Part Mehmed Âkif Ersoy’un Şiirlerinde Mekânın Anlam Alanları(Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı, 2017) Beyhan KanterOsmanlı İmparatorluğu’nun hem içte hem de dışta güçlüklerle mücadele etmek zorunda kaldığı kaotik bir atmosferde Mehmed Âkif, şiirleriyle toplumsal yapıya ilişkin veriler sunarken aynı zamanda yaşadığı toplumun sosyo-kültürel analizini yapar ve kurtuluş için çözüm önerilerinde bulunur. Dış dünyayı betimlerken mekân-insan ilişkisini, mekânların dönüştürücü ve kimlik kurucu etkisi çerçevesinde ele alan Mehmed Âkif’in şiirlerinde mekânlara atfedilen anlam dizgeleri toplumsal yapıdan bağımsız olmadığı gibi mekânlar, estetik bir çerçeveden ziyade sosyolojik ve psikolojik işlevleri bağlamında ele alınır. Bu bildiride Mehmed Âkif Ersoy’un şiirlerindeki mekânların toplumsal yapıda konumlanışları ve gündelik hayat etkileri, Âkif’in mekân dikkati ve bilinci üzerinden dile getirilecektir.Article Resimli Bir Kısas ı Enbiya Örneği Süleymaniye Kütüphanesi Hamidiye 890 Nüshası(TÜRK TARİH KURUMU, 2016) NECLA KAPLANBu çalışmanın konusu, “Süleymaniye Kütüphanesi Hamidiye 980 Numarada Kayıtlı Kısas-ı Enbiyâ Nüshası ve Tasvirleri”dir. Bu el yazmasının seçilmesindeki başlıca neden, şimdiye kadar monografik bir çalışmaya konu olmamasıdır. Araştırmamızda, söz konusu eserin metninin okunarak tasvirlerinin ikonografisinin çözümlenmesi, üslûp ve ikonografik açıdan dönemin genel beğenileri içinde değerlendirilmesi amaçlanmıştır. 16. yüzyılda istinsah edilmiş pek çok resimli Kısas-ı Enbiyâ nüshası günümüze kadar gelmiştir. Bunlardan bir tanesi olan SK Hamidiye 980 nüshası, benzer özellikteki TSMK H. 1227’de kayıtlı Kısas-ı Enbiyâ, TSMK E.H. 1430’da kayıtlı Kısas-ı Enbiyâ ve SK Halet Efendi 377’de kayıtlı Emir Hüsrev Dihlevi’nin Hamse’sinin nüshası ile karşılaştırılmış, benzer özellikler sergiledikleri saptanmıştır. Bu nüshalarda yer alan resimlerin hemen hemen birçoğunda aynı konular işlenmiş ve birbirine yakın üslûpta resmedilmiştir. İncelenen eserde 27 tasvir/resim bulunmaktadır. Bu resimler, kompozisyon, figürler ve kıyafet özellikleri, doğa kurgusu, mimari ve üslûp benzerliği bakımından Safevi hâkimiyetindeki İran topraklarında, Horasan- İsfahan- Tebriz- Bağdat arasında dolaşan gezgin sanatçı olarak adlandırılan bazı sanatçılar tarafından, 1560–1580 yılları arasında üretildiği düşünülen el yazma eserlerin resim özelliklerini taşımaktadır. Orijinal olan SK Hamidiye 980 numaralı Kısas-ı Enbiyâ nüshası, söz konusu döneme ait resimli yazmalardan biri olarak önem taşımaktadır.Book Part Semantik ve Sentaks Arasında: Saul A. Kripke(MANTIK DERNEĞİ YAYINLARI, 2016) Çetres, İbrahim HalilBu bildirinin amacı Kripke’nin mümkün dünyalar semantiğinin temellerini araştırmaktır. Bu amaçla Kripke’nin sunduğu bu sistemin ortaya çıkmasında rol oynayan sentaktik ve semantik gelişmeler incelenecektir. Sentaktik inceleme kısmında sırasıyla ele alacağımız isimler Frege, Russell, Wittgenstein, Lewis ve Kripke olacaktır. Semantik tartışmalar kısmında ise Frege, Russell ve Kripke üzerinde durulacaktır. Anahtar Kelimeler: Modal Mantık, Kripke, Semantik, Sentaks.Book Part Turgut Tokuş Koleksiyonundan Toga Giyimli Bir Heykel(Bilgin Kültür Sanat, 2019) Ersun, Durmuş; Alağöz, UmutTurgut Tokuş Koleksiyonundan Toga Giyimli Bir HeykelBook Part Wittgenstein’ın Tractatus’un Dil ve Anlam Anlayışına Eleştirisi(2019) Bingöl, SedatBu çalışma, Wittgenstein’ın ikinci dönem düşüncesini yansıtan Felsefi Soruşturmalar adlı eserinden hareketle, onun Tractatus eleştirisine odaklanmaktadır. Tractatus’ta dil, bütünüyle gerçekliğin/olgunun resmini vermekle yükümlüdür. Anlam ise, temel olarak, isim ile nesne arasındaki ilişkiden doğmaktadır. Soruşturmalar’da bir sözcüğün anlamı, onun dildeki kullanımıdır. Anlam yerini kullanıma bırakmaktadır. Dil ise, sayısız söylem çeşitliliğine sahiptir; dilin içindeki sözcükler çok sayıda işlevsel farklılıklar barındırır. Bu farklılık ve çeşitlilik, Wittgenstein’ın erken dönemindeki dilin bir özü ve mantıksal bir yapısı olduğu görüşünün karşısında durmaktadır. Tractatus ve Felsefi Soruşturmalar arasında tematik bir benzerlik olmasına karşın, iki eser arasında yöntemsel ve fikirsel bir kopukluk söz konusudur.Article إسهامات المرأة في العهد الأيوبي(Abdulhalim Oflas. umit koca, 2020) Kadro NarjesKadınlar, Eyyubî tarihinde önemli bir yer edinmiş ve bilim ve kültürü önemsediği ve bilim öğrencilerine harcama yapmaları için özel okulların kurulmasını teşvik ettiği tüm siyasi ve sosyal alanlarda önemli katkılarda bulunmuştur.Book Part الهوية الثقافية السورية بين (التعايش والصراع) في مرحلة (الثورة-الحرب) 2012-2020(soncag yayin evi, 2020) SAMIR ALCHIKH ALIAbstract The thesis of cultural identity is a virgin topic in modern studies, writers and intellectuals have been busy with the stage of globalization and cultural conquest, through multimedia media, and the spread of social media, but with the Arab Spring revolutions, which started in 2011 AD, cultural identity has become a subject of great question, and this is trying The paper should show the relationship of the Syrian cultural identity and its social dynamics in peaceful coexistence and conflict, during the period of the Syrian revolution, and the change that it obtained by converting it into a war of mass destruction, which was started by the Assad regime, and with the help of Iran and Russia, with the aim of changing the map of social and cultural distribution in Syria, Redrawing the Syrian identity, and dispersal of the components of ethnic, religious and sectarian feuding, instead of peaceful coexistence prevailing for centuries