Browsing by Author "Gümüş, Ercan"
Now showing 1 - 20 of 24
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis 14-17. yüzyıllarda Osmanlı Devlet Yönetimi'ni etkilemiş bazı saray kadınları(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Gümüş, Ercan; Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih BölümüKuruluş Dönemi'nde sultanlar, kadınları devlet yönetiminden uzak tutmaya çalışmışlardır. Bu dönemde sultanlar genellikle siyasi evlilikler yapmışlardır. Güçlü kadınların varlığı devlet yönetimine zarar verememiştir. Tabi böyle bir girişimin olmadığı anlamına gelmemektedir. Kuruluş Dönemi'nde güçlü padişahların başa geçmesi kadının yönetime olan etkisini de azalmıştır. Saray kadınlarının yönetime dâhil olmaması hak ettikleri payın fazlasına sahip olmalarına sebep olmuştur. Bundan dolayı bu dönemlerde kadınlar saltanatından söz etmek mümkün değildir. Ama bu durum hanedan arasında bir iş birliğinin olmadığı manasına da gelmemektedir. Bu dönemlerde saray kadınlarının geri plana atılmaları ve kaderci tavır takınmaları eleştirilmiştir. Fatih Sultan Mehmed Han Dönemi'ne kadar siyasi evlikler devam etmiştir. Daha sonraki dönemlerde siyasi evliklere son verilmiş ve saray içinde cariyelerle ilişkilerin başlandığı görülmüştür. Bu evliliklerde kadınlar devşirilmiş, 17. yüzyıla gelindiğinde ise valide sultanlar Osmanlı sarayında ve devlet yönetiminde oldukça söz sahibi olmuşlardır. Daha sonraki dönemlerde padişahların küçük yaşta olmaları ve aklıselim olmamalarından dolayı valide sultanlar yönetimin tek sahibi olmuşlardır. Osmanlı sarayında padişah ve ailesinin bulunduğu haremde bazı dönemlerde sayıları yüzleri aşan kadınların bulunması giderlerin zamanla artmasına ve Osmanlı ekonomisinin olumsuz etkilenmesine sebep olmuştur. Haremde valide sultanların ve haseki sultanların birbirleriyle mücadele etmeleri Osmanlı Devleti'nin tarihini olumsuz yönde etkilemiştir. Şehzadelerin sancağa çıkmaması ve saray içi eğitime tabii tutulması (Kafes Sitemi) onların devlet yönetiminden bihaber olmalarına ve tecrübesiz kalmalarına sebep olmuştur. Hürrem Sultan'dan itibaren kadınlar saltanatı artış göstermiş olup bu durum Turhan Sultan döneminde son bulmuştur.Master Thesis 16. yüzyıl Osmanlı tarih yazarları ve eserlerinde Şia-Safevi algısı(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2021) Gümüş, Ercan; Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih BölümüXVI. yüzyılın en önemli dönüm noktalarından biri Safevi Devleti'nin ortaya çıkması olmuştur. Osmanlı Devletinin doğu tarafında ortaya çıkan bu siyasi güç, dönemin tarihi seyrini değiştirmiş, adeta tarihin akışına yön vermiştir. Ataları Şeyh Safiyüddin tarafından Sünni bir nitelikte kurulan Safeviyye Tarikatı, şahlık postundaki değişikliklerle bambaşka bir kimliğe bürünmüştür. Zaman içerisinde adından söz ettiren tarikat, geniş bir alana nüfuz ederek dini yönünden ziyade siyasi özellikleri ile ön plana çıkmıştır. Sünnilikten Şiiliğe temayül eden tarikat, Şeyh Cüneyd döneminde siyasallaşmış, torunu Şah İsmail döneminde ise devlet haline gelmiştir. Safevi Devleti'nin müritleri "Kızılbaş" olarak anılmış, resmi mezhebi ise "Şiilik" olmuştur. Şii nitelikte olan Safevi Devleti'nin faaliyetleri, Sünni mezhepli Osmanlı Devleti'ne ters düşmekle birlikte halk arasında karışıklığa yol açmıştır. Nitekim bu karışıklıklar geniş çaplı isyanların ortaya çıkmasına, Osmanlı için kayıplar verdirmesine yol açmıştır. Dönem içerisinde vuku bulan olaylar Osmanlı tarih yazarlarının kroniklerine de yansımıştır. Bu yansımalar aynı zamanda Osmanlı Devleti'nin Şiilere ve Safevilere bakış açısını da ortaya koymaktadır. Sünni mezhebin koruyucuları olarak ayrı bir yere oturtulan Osmanlı tarih yazarlarının, Safevi Devleti'ne ve Kızılbaşlara olan bakışı hiçbir zaman olumlu yönde gelişmemiştir. Olumsuz bakış açılarını kaleme aldıkları kroniklerine de yansıtarak Şah İsmail ve müritleri için her zaman aşağılayıcı, kötüleyici ve küçümseyici tabirler kullanılmıştır.Article 16. Yüzyıl Osmanlı Tarihçisi Şükrü-yi Bitlisi ve Eseri "Selim-name"(Beyan Yayınları, 2008) Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih Bölümü…Article 17. Ve 18. Yüzyıl Osmanlı Devleti Hukuk Düzeni’nde Zamanaşımı (Mürûr-I Zamân) Uygulaması ve Amid Mahkemesi’nden Bazı Örnekler(OTAM, 2017) Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih BölümüKökeni Eski Yunan ve Roma hukukuna dayanan dava zamanaşımı, İslam hukukçularınca da kabul görmüş ve uzunca süre İslam hukukunda yürürlükte kalmış bir uygulamadır. Bunun Osmanlı Devleti’nde sıklıkla uygulandığı, kadı defterleri ve fetva koleksiyonlarında yer edindiği bilinmektedir. Çalışmanın amacı 17. ve 18. yüzyıllarda Amid mahkemesine yansıyan davalar arasında 10-15 yılın üstündeki davaların neler oldukları ve bunların zamanaşımı olgusu/karinesi ile ilişkisini irdelemektir. Çalışmanın amaç edindiği ikinci bir husus ise genelleme problemidir. Tarihe özgü çalışmalarda sıklıkla karşılaşılan bu yanılgı/sapma zamanaşımı hususunda da görülmektedir. Hukukta zamanaşımı olgusunun/karinesinin varlığına rağmen, bu karinenin her zaman ve her yerde aynı şekilde uygulanmadığı düşünülmektedir. Bundan hareketle, bu çalışmada, zamanaşımı hakkında kesin ve mutlak yargılar koymanın araştırmacılar için bir problem oluşturduğuna dikkat çekilmektir. Summary Nonclaim statute, originating from Ancient Greek and Roman law, has been accepted by Islamic lawyers and been in force in Islamic law for a long time. It is known that the implementation of statute of limitations was frequently used in the Ottoman State, and referred in the books of the cadi and in the fatwa collections. The purpose of the study is to examine the cases of over 10-15 years reflected in the Amid court in the 17th and 18th centuries while examining their relevance to the statute of limitations fact/presumption. Another subject that the study aspires to is the generalization problem. We often encounter this mistake/deviation in the statute of limitations subject as well as the studies specific to history. Despite the existence of fact/presumption of statute of limitations in law, this presumption is considered to have not been always executed in the same way everywhere. From this point of view, passing final and absolute judgement on the statute of limitations is remarked in this study as a problem for the researchers. Key Words: Statute of Limitations (Mürûr-ı Zamân), Ottoman State, Islamic Law, Amid Court, Cadi, Fatwa.Article 17. YÜZYILDA AŞİRET GELENEKLERİNİN ŞER’İ HUKUKTAKİ YERİNE DAİR DİYARBEKİR MAHKEMESİ'NDEN BİR ÖRNEK: KAN DAVALARINDA SULH AMACIYLA KIZ VERME ÂDETİ VE AŞİRETLİ TOPLUMLAR HAKKINDA BAZI DEĞERLENDİRMELER(Turkish Studies (Elektronik), 2018) Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih BölümüBu çalışma, 17. yüzyılda Amid Mahkemesi'nde ele alınan bir "katl" davasında davacı aileye diyet olarak verilen bir takım çiftlik hayvanı, kümes hayvanı ve gündelik kullanım eşyaları arasında zikredilmiş, "berdel usulü"yle gelin giden Zarife adlı kadının davası esas alınarak kaleme alınmıştır. Hasımlar arasında berdel evliliği usulüyle kurulacak akrabalığın muhtemel kan davalarını engelleyeceği düşünülmüş olmalıdır. Bunu mahkemeye sunan ise sulh aracısı kişilerdir ki bunlar hukuki terminolojide "muslihûn-i müslimûn" olarak ifade edilmiştir. Davada, suçlu yerine, ailesinden bir kadın cezalandırılmıştır ve hasım aileye gelin olarak verilmiştir. Bu hususu ise "töre" denilen "sözlü hukuk"un Şer'i hukukta yer bulmasına bağlamak mümkündür. Bundan dolayı araştırmada ele alınan kavramlardan biri töredir. Birden fazla hukukun geçerli olmasından dolayı, sistemi "çoklu hukuk" olarak kabul etmek mümkündür. Aşiret hukukunun yani törenin mahkemede çözüm olarak kabul edilmesi zorunlu olarak aşiretli toplumlar hakkında bazı değerlendirmelere sebep olmaktadır. Bu bağlamda, aşiret yapılarının kaynaklardan takibine girişilmiş, inceleme döneminde ve bu döneme yakın tarihlerde Doğu ve Batı toplumlarında dikkate değer benzerlikle üzerine bazı görüşler sunulmuştur. Çalışma, kan davalarının çözümü için bir başvuru metodu olan berdel usulünü de kapsamaktadır. Çalışmada dikkat çekilen diğer bir problematik mahkemenin verdiği kararın içeriğidir. Mahkemenin kararı, İslam Hukuku'nun ve Evrensel Hukuk’un temel prensiplerinden olan "suçun şahsiliği" ilkesiyle çelişmektedir. Bireysel bir suçun cezası suçlu yerine suçlunun yakınlarından birine ödettirilmiştir.Master Thesis 18. yüzyılda Diyarbekir'de dini hayat ve kurumlar(1732-1747)(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Gümüş, Ercan; Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih BölümüDin Ortadoğu'da sosyo-kültürel yapının şekillenmesi üzerinde son derece etkili bir dinamiktir. Esasen bu sadece Ortadoğu'nun değil, doğu kültürlerinin tamamı için geçerli bir tespittir. Dinler yerleştikleri coğrafyalarda gerek devletlerarası diplomasiyi, gerekse sosyolojik açıdan insan ilişkilerini etkilemektedir. Öyle ki dinlerin ortaya çıktığı, medeniyetin doğup uzun süre olgunlaştığı Ön Asya ve Mezopotamya toprakları, günümüzde dahi tartışma ve çatışmaların odak noktasındadır. Ortadoğu halklarının omzuna aldığı bu hassas mirasın sistemleştirilerek sürekli gündemde tutulması ve bölgeye hükmetmenin yolu olması nedeniyle din, daha uzun yıllar üzerine araştırmalar yapılabilecek tarihsel bir olgudur. Dinin bölge üzerindeki etkisi için yazılanlar XVIII. yüzyıl Diyarbekir'i içinde geçerlidir. Zira Diyarbekir bu tarihte henüz dinsel ve sosyolojik dönüşümünü sağlayamamış, XVIII. yüzyılda aldığı ve verdiği göçler, yaşadığı kıtlık ve doğal afetlerle Osmanlı Devleti'nin iktisadi ve idari anlamda gerileyişinden nasibini almıştır. Bu yüzyılda şehre gelen seyyahların seyahatnameleri, XVIII. yüzyıl Diyarbakır Şer'iyye Sicilleri ile yapılan araştırmalar, yüzyılın sonuna kadar da kentin çok inançlı ve çok dilli kültürel dokusunu koruduğunu ancak buna rağmen gelecekte kozmopolit yapısını koruyamayacağını ispat etmiştir.Book Part 18. YÜZYILDA OSMANLI TAŞRASINDA ADALET DAİRESİ/ DAİRE-Yİ ADLİYE MEFHUMUNU RESMETMEYE DAİR BİR DENEME(Gece Akademi Yayınları, 2018) Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih Bölümü…Article 18. YÜZYILIN İKİNCİ YARISINA AİT (M. 1787-1789) 3757 NUMARALI TEREKE DEFTERİNİN AMİD’DEKİ SOSYAL VE EKONOMİK HAYATA DAİR DÜŞÜNDÜRDÜĞÜ BAZI HUSUSLAR(e -Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 2016) Gümüş, Ercan; Gürhan, Veysel; Department of History / Tarih BölümüBu çalışmada 1787-1789 yıllarında Diyarbekir/Amid mahkemesine ait ölüm kayıtlarının tutulduğu 3757 numaralı tereke defterinin verileri esas alınmıştır. Burada kayıtlı 175 tutanakta ölen kişilerin sahip olduğu servet, cinsiyet, din, meslek ve unvan gibi hususlar üzerinden bazı değerlendirmeler tablolara dökülmek suretiyle ele alınmıştır. Ayrıca, Amid’de yerleşik olan ve dışarıda ölenlerle buraya dışarıdan gelen ve kırsal yerleşim alanından gelenlerin profilleri üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Anlatılan hususlardan hareketle bu yıllarda şehirdeki sosyo-ekonomik tablonun resmedilmesi amaçlanmıştır.Master Thesis Abdurrahman Şeref Efendi tarihi'nde Osmanlı Devleti'nin ilk yüz yılı (1300-1400): Osmanlı hanedanının kökeni, fetret devri ve siyaseten katl meselelerinin değerlendirilmesi(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Gümüş, Ercan; Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih BölümüOsmanlı Devleti'nde Tarih bilimi, devlet kademesinde kurumsallaştırılarak siyasi-politik bir hüviyet kazanmıştır. Bu kurumda görev alacak "tarihçi" memurlar devlet bürokrasisi tarafından görevlendirilirdi. Bu tarihçilere malum olunduğu üzere "Vakanüvist/vak'anüvis/vakanüvis" denilmiştir. Vakanüvislik bir kurum olarak tarihi süreç göz önünde bulundurularak etraflıca incelenmiştir. Osmanlı vakanüvislerinin isim listesi verilmiş ve bazı vakanüvisler hakkında özet bilgiler verilmiştir. Osmanlı'nın son vakanüvisi Abdurrahman Şeref Efendi'dir. Abdurrahman Şeref Efendi ve eserini konu alan bu çalışmada yazarın hayatı ve eserleri hakkında bilgiler verilmiştir. Çalışmada, Abdurrahman Şeref Efendi'nin "Tarih-i Devlet-i Osmaniyye" adlı eserinin medhal kısmının son alt başlığı olan "Osmanlıların Evail-i Ahvali" ve "Birinci Bab'ın günümüz latin harflerine transkribi yapılmıştır. Ancak bir bölüme de tartışmalar ilave edilmiştir. Bu bağlamda, Osmanlı hanedanının kökeni meselesi veya başka bir ifade ile menşei meselesi, Ankara Savaşı ile Savcı Bey Vakası bağlamında Osmanlı Devleti'nde siyaseten Katl meselesi problem olarak eklenmiştir. Bundan hareketle, Abdurrahman Şeref Efendi'nin "Tarih-i Devlet-i Osmaniyye" adlı eserinde bu hususlara ait malumat ve çağdaş kaynakların değerlendirmeleri esas alınmıştır. Kökene dair tartışmaların yazarın eserinde geniş bir yer tutmadığı anlaşılmaktadır. Bu durum ise, muhtemelen ya mezkur konunun eserin kaleme alındığı dönemde tartışmaya değer görülmemesinden ya da yazarın ilgisizliğinden kaynaklanmaktadır. Çalışmada ele alınan ikinci tartışma konusu, devletin fetret devrine girmesine neden olan ve Abdurrahman Şeref'in "tezelzül" diye isimlendirdiği Ankara Savaşı'dır. Bu konuda yazarın derinlemesine verdiği bilgiler ışığında bir takım değerlendirmelerde bulunulmuştur. Üçüncü tartışma konusu ise Savcı Bey Vakası ekseninde siyaseten katl meselesidir. Bu bağlamda siyaseten katl meselesi bir çok boyutuyla ele alınmıştır. Dolayısıyla tezde ele alınan hususlardan biri olan Osmanlı hanedanının kökeni meselesi Abdurrahman Şeref Efendi tarafından kısaca ele alınmıştır. Diğer husus olan Ankara savaşı ise kaynak eserde uzun uzadıya ele alınmıştır ve araştırmacılara doyurucu bilgiler sunmaktadır. Siyaseten katl meselesi ise Abdurrahman Şeref Bey tarafından Savcı Bey vakası başlığı altında ele alınmış ve olay özet olarak incelenmiştir.Article AHKÂM DEFTERLERİNE GÖRE 18. YÜZYIL ORTALARINDA URFA/RUHA'DA YÜKSELEN YEREL GÜÇLER VE BUNLARIN DEVLET VE ÇEVRELERİYLE İLİŞKİLERİ(Tarih Okulu Dergisi, 2018) Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih Bölümü18. yüzyıl, Osmanlı Devleti yönetiminin yerel güçler lehine güç kaybettiği bir dönem olarak değerlendirilmektedir. Osmanlı toprak sistemi ve buna bağlı vergi sisteminin bu dönemde asli fonksiyonunu yitirdiği, kadimden gelen uygulamaların terk edilerek mali ihtiyaçların şekillendirdiği iş göremez köhne bir yapıya döndüğü sıklıkla tekrar edilen hususlardandır. Bu meyanda, devletin kontrol ve otorite boşluğunun yerel güçlerce doldurulduğu düşünülmektedir. Urfa/Ruha gibi aşiret ilişkilerinin güçlü olduğu idare sahalarında ayan ve eşraf yanında, aşiretli aileler de devlet kademesinde askeri unvanlar elde etmişlerdir. Bu sıfatlar, dergah-ı mualla kapıcılığı, alaybeyi, bölükbaşı gibi askeri rütbeler, çoğunlukla voyvoda gibi mali ve idari unvanlar, sipahi ve zaim gibi payelerdir. Zaman zaman aşiretli ailelerin ve aşiret mensuplarının meskun oldukları mahallerde karye ve nahiye ahalileriyle, bazen ise diğer ayan ve eşrafın oluşturduğu yerel askeri bürokrasiyle çatıştığı kaynaklardan takip edilebilmektedir. Bu haliyle Millizadeler, Fettahzadeler gibi yerel eşraf güçlerinin yanında Millî, Kîkî, Cihanbeyli (Canbegli), Karakeçi, Kırvarlı, Zırkî, Mirdasî, Berazî-Çûbî, Halallu, Gergerî, Badıllı, Pirlî, Şeyhan Abbas aşiretleri ve Bucak nahiyesi mensuplarının kendi aralarındaki çatışmalarına veya devlet önündeki durumlarına dikkat çekilecektir. Çalışma, 1 ve 2 numaralı Diyarbekir Ahkâm Defteri’nden elde edilen 1742-1763 yıllarına tarihlenen bazı belgelere dayanmaktadır. Çalışma, coğrafi olarak Ruha, Siverek, Nizip, Harput, Suruç, Rakka ve Amid idari sahalarını kapsamaktadırMaster Thesis Diyarbekir'deki Zimmîlerin hukuki, sosyal ve iktisadi durumu (1650-1725)(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Gümüş, Ercan; Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih BölümüBu çalışmada1650-1725 yılları arasında Diyarbekir'de yaşayan Zimmîlerin hukuki, toplumsal ve ticari ilişkileri ile gündelik yaşamları şer'iyye sicillerinden, seyahatnamelerden ve diğer yardımcı kaynaklardan yararlanılarak resmedilmiştir. Diyarbekir Zimmîleri bağlamında, genel olarak Osmanlı Devleti'nde Zimmîlerin devlete karşı olan hak ve yükümlülükleri, millet sistemi içerisinde Zimmîlerin nasıl yönetildiği, Zimmî grupların din ve mezhep bakımından ve etnik açıdan nasıl tasnif edildiği incelenmiştir. Hukuksal anlamda incelemeye alınan Diyarbekir Zimmîlerinin, şer'i mahkemelerde nasıl tarif edildiği, bu mahkemelerden Zimmîlerin nasıl yararlandığı araştırmaya konu edinilen başka bir husustur.Şer'i mahkemelerdeki MüslümanlarlaZimmîlerin kendi aralarındaki davalarda mahkemelerin oldukça titiz davrandığı ve delillerin ön planda tutulduğu görülmektedir.Sosyal açıdanDiyarbekir'de Müslümanlarla Zimmîlerin münasebetlerinin iç içe geçtiği, ihtidaların yaşandığı, bölgedeMüslümanlarla Zimmîlerindışında başka toplulukların da varlığını sürdürdüğü belirtilmelidir. Buradaki Zimmî nüfusunun ne kadar olduğuyla ilgili bir tespitte bulunmak zor olsa da elimizdeki mahkeme defterlerinden yola çıkarak Diyarbekir'de o dönemde hatırı sayılır bir Zimmî nüfusun var olduğu düşünülmektedir. Ticarette de söz sahibi olmayı başaran Zimmîlerin şehirde icra edilen mesleklerin, iş kollarının çoğunda ön planda olduğu tespit edilmiştir.Cizye konusunda Zimmî din adamlarının diğer Zimmî halka göre ayrıcalıklı olduğu ve bu vergiden muaf tutuldukları görülmektedir.Article GENEL SEYRİYLE SARIBEYOĞLU MUSTAFA İSYANI VE BUNA KARŞI ALINAN TEDBİRLERİN AMİD MAHKEMESİ'NE YANSIMALARI(e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 2018) Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih BölümüIt is understood from some different copies sent to Amid court that the brigand named Sarıbeyoğlu Mustafa who became an important problem for the state between 1732 and 1739 escaped around Bolvadin. Although the riot was quashed after, its reflections were noticed to authorities of Amid which was a remote area and help was requested from them. In a firman dated 22 Zilhicce 1151/2 April 1739 sent from center to Amid court, padishah commanded to cadi, tax collector, voivode, janissary officer and other authorities that the robber named Sarıbeyoğlu and his accompanies should be arrested immediately. As understood, rioters in Honaz Castle were able to run away when surrounded by the army. In the firman which commanded that rioters should be followed, it was indicated that those who killed the said brigand would be awarded with the riches of him and more. It is seen in the correspondences that harsh precautions were taken specifically for this riot and generally for all brigands. In the study firmans which were recorded in the cadi’s notebook in that years were written up as basic source.Book Part Hevsel Bahçeleri'nin Tarihi Süreçte Amid/Diyarbekir Şehri İçin Taşıdığı Önem ve Bu Hususun Vesikalara Yansımaları(Oksijen Basım ve Matbaacılık, 2015) Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih Bölümü…Article İBNÜ’L-EZRAK VE ESERİ “MEYYÂFÂRİKÎN VE ÂMÎD TARİHİ” ÜZERİNE TÜRKİYE’DE YAPILAN ÇALIŞMALAR IŞIĞINDA BİR DEĞERLENDİRME(e-Şarkiyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 2012) Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih BölümüÖzet: Hicri 510-577/ Miladi 1117-1181 yılları arasında yaşamış ve tam adı “Ahmed b. Yusuf b. Ali b. Ezrak” olan İbnü’l-Ezrak, bugünkü Diyarbakır ilinin Silvan ilçesinde yaşamıştır. Memleketini ve tarih ilmini çok sevdiğini eserinden öğrendiğimiz İbnü'l- Ezrak, bu motivasyon ile “Tarihü’l Meyyafarikîn ve Âmid”i kaleme almıştır. Eser XII. yüzyıla kadar olan bölge tarihi için eşsiz bir kaynaktır. Bizzat gözlemlerine ve kendinden önce eser veren İslam tarihçileri ve coğrafyacılarına dayanan İbnü’l-Ezrak, eserini kimseye sunma gayreti içinde olmamıştır. Bu özellik esere ayrıca kıymet katmaktadır. Eserin “Mervaniler” ve “Artuklular” bölümü Türkçe’ye çevrilmiş olup diğer bölümleri çevrilmeyi beklemektedir. Anahtar Kelimeler: İbnü’l-Ezrak, Meyyafârikîn, Amid, Mervaniler, Artuklular. Abstract: Ibnu’l-Ezrak whose full name was Ahmed bin Yusuf bin Ali bin Ezrak lived in Silvan the town of Diyarbakır between 1117-1181 acording to the Gregoarian Calendar and between 510-577 in Muslim Calendar. Ibnu’l-Ezrak from whose work we conclude from that he loved history and his country wrote Tarih’ul Meyyafarikîn ve Amid. The work had been an unequalled resource for the history of the region until the 12th century. He based his work on observation and the previous İslam historians and geographers but he didn’t intend to present his work to anybody, which makes the work more valuable. The parts of Mervani and Artuklu of the work has been translated into Turkish but the work has not been translated into Turkish as a whole. The translation of the (work) has been ignored. Key Words: Ibnu’l-Ezrak, Mayyafarkin, Amid, Marvanids, Artuqids.Book Part The İmportance of Hevsel Gardens for the City of Amid/Diyarbekir Through History and the Reflection of this in Documents(Oksijen Matbaacilik, 2015) Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih Bölümü…Article Kalebend Mahkumu Bir Bölükbaşının Beylerbeyliği Payesine Yükselişi: Milli Pazkuri/ Bahaeddinlü Ömer Ağazade Timur Paşa Hakkında Bir Değerlendirme(2024) Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih BölümüDiyarbekir eyaletinden Erzurum ve Van eyaletlerinin verimli yaylaklarına doğru yıl boyunca hayvanlarıyla iki taraflı devinim içinde olan Milli Aşireti’ne tabi kabileler zaman içinde buralarda da yerleşmişti. 19. yüzyılda Mardin çevresinde 4 süvari alayı bulunan Milli Aşireti’nin Van’da da bir alayı mevcuttu. Bu durum aşiretin Osmanlı askeri sistemi içinde edindiği konumu göstermesi bakımından önemlidir. Nitekim bu önem daha önceki bir dönemde yani 1723 Gence Seferi ve Osmanlı-İran savaşlarında da sürmüştü. Diyarbekir eyaletindeki Pazkuri/Bahaeddinlü kabilesinin kethüdası olan Ömer Ağazade Timur Ağa, kabilesinin cengaver erleriyle bu seferler esnasında önemli başarılara imza atmıştı. Bu sebepten 1730 yılında İran merkezine yakın bir yerde teşkil olunan Zencan, Sultaniye, Ebher ve Târım sancaklarından oluşan Zencan beylerbeyliğinin başına paşa sıfatıyla beylerbeyi olarak atanmıştı. Osmanlı merkezi yönetimi Timur Paşa ve aşiret mensuplarından bu eyaleti adalet üzere yönetmelerini istemişti. Timur Ağa’nın bu yükselişinin arkasında yönettiği aşiretin sefer lojistiğinde Osmanlı ordusuna sağladığı ulaşım hizmeti ve askeri operasyonlardaki savaşçı desteği yadsınamayacak derecede ehemmiyete haizdi. Oysa kısa bir süre önce 1723 yılında Diyarbekir eyaletinde Milli Pazkuri lideri (kethüdası) olan Timur Ağa, kendisinden istenen zahireleri Diyarbekir’den Tatvan iskelesine taşıma emrine direndiği gerekçesiyle Adana’ya kalebend olarak sürülmüştü. Ancak Gence Seferi dolayısıyla kendisine karşı devlet yöneticilerinin teveccühü artmış, daha önce bir takım idarecilerin kıskançlığı nedeniyle haksızlığa uğradığı bildirilerek verilen cezanın özrü sunulmuştu. Çalışmada Milli Aşireti içindeki iç ayrışmaya (dubendilik) ve bugüne kadar hakkında neredeyse hiçbir kayda yer verilmeyen Ömer Ağazade Timur Paşa ve aşiretinin İran merkezine askeri amaçla konuşlandırılmasına değinilecektir.Book Part Osmanlı Daire-yi Adliyesi ve Bu Siyaset Tarzının Taşra Düzenine Yansımalarına Dair Bazı Değerlendirmeler(Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınları, 2018) Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih Bölümü…Article OSMANLI KADI SİCİLLERİ’NDE BİR BORÇ ÖDEME YÖNTEMİ OLARAK “GUREMÂ USULÜ” VE UYGULANIŞI(International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2016) Gürhan, Veysel; Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih BölümüKadı Sicilleri (Şer’iye Sicilleri) Osmanlı İmparatorluğu’nda kadı tarafından mahkemelerde tutulan defterlerdir. Bu defterlerde merkezden gelen emir, ferman ve mahalli kararların yanı sıra mülk satışı, nikah, vasi tayini, miras, hırsızlık, yaralama, cinayet, arazi anlaşmazlığı gibi önemli olaylara da yer verilirdi. Kadı Sicilleri içerisinde en sık rastlanan kayıtlar arasında ise terekeler gelmektedir. Ölen kişinin mirasçılarının isimleri ile birlikte geriye bıraktığı menkul ve gayrimenkul mal varlığının kaydedildiği, masrafların tutulduğu, borçların/alacakların tek tek belirtildiği ve gerekli ödeme/paylaşım gibi işlemlerin yapıldığı belgeler olan tereke kayıtları, toplumsal hayata ışık tutan çok önemli kaynaklardır. Bu çalışma, 18. yüzyıla ait Diyarbekir kadı sicillerindeki tereke kayıtlarında “guremâ usulü” şeklinde ifade edilen, duyunu terekesinden ezyed ifadesi ile de tarif edilmiş bir borç ödeme usulünü incelemektedir. Ölen kişinin borcun tereke miktarını geçtiği durumlarda uygulanan ve borcun alacaklılara nasıl ödendiğini gösteren yönteme işret eden guremâ usulü incelenirken, bu usulün İslam hukukundaki kökenleri ve 18. yüzyılda Osmanlı Devleti’ndeki uygulama biçimleri de ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu yöntemin nasıl bir standardizasyon içerisinde yapıldığını tarif etmenin yanında, eş zamanlı olarak, inceleme dönemindeki sosyal hayata dair bazı tespitlerde bulunmayı da amaçlamaktadır. Bunu yaparken öncelikle kaynaklar hakkında bilgi verilecek, tereke kayıtları tanıtılacak ve guremâ usulü ile dağıtılan borçların belli kurallar çerçevesinde bir usul oluşturup oluşturmadığı belgelerle tespit edilmeye çalışılacaktır.Master Thesis Osmanlı tarih yazımı'nda ilk dönem fetihleri ve gayrimüslimlerle ilişkiler (1299-1481)(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Gümüş, Ercan; Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih BölümüOsmanlı Devleti'ndeki gayrimüslimlerin durum ve konumunu ele alan bu çalışmada ağırlıkla onların hem sosyal hem de askeri alandaki görünümlerine yer verilmiştir. Çalışmada asıl çerçeve ana kaynaklar ışığında çizilmiştir. Kronikler ya da vakayinameler gibi ana kaynakların yanı sıra, araştırma ve inceleme eserlerden de yararlanılmıştır. Çalışmada dönem müelliflerinin yaşantılarına, eğitim durumlarına ve yönetim ile yakınlıklarına da değinilmiştir. Bu incelemeden yola çıkılarak Osmanlı Devleti'nin önceden bu bölgede yaşayan gayrimüslim halkla münasebette bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır. Osmanlı Devleti özellikle Kuruluş Dönemi'nde batıya doğru (Bizans) ilerleme politikasını benimsemiştir. Bu politika Osmanlı idaresine daha çok gayrimüslim halkın da dâhil olması manasına gelmekteydi. Bu durum Osmanlı'da Müslim ve gayrimüslim halkın ayrışmasından çok kaynaşması anlamına gelmekteydi. Çünkü Osmanlı Devleti'nde Müslüman halk ve sultanlar kuruluştan dağılma dönemine kadar gayrimüslim tebaayla iç içe yaşamışlardır. Hatta bazı sultanlar gayrimüslimlerin devletin çeşitli kademelerinde göreve getirilmesini teşvik etmiştir.Book Part SÂDÂT: 17. VE 18. YÜZYILDA DİYARBEKİR EYALETİ’NDE SEYYİDLER, İMTİYAZLARI VE SOSYO-EKONOMİK KONUMLARI HAKKINDA BİR DEĞERLENDİRME(Gece Akademi Yayınları, 2018) Gümüş, Ercan; Department of History / Tarih Bölümü…