Browsing by Author "Genç, Bülent"
Now showing 1 - 18 of 18
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Batı Tur Abdin'de Bir Geç Antik Çağ Kalesi: Rabat Kalesi(2024) Genç, Bülent; Genç, BülentRabat Kalesi, Mardin İli, Derik İlçesi, Hisaraltı Köyü'nde yer almaktadır. Kale ovaya hâkim yüksek kayalık bir tepe üzerinde inşa edilmiştir. Yaklaşık 5,57 hektarlık bir alana yayılmış olup, 1200 m uzunluğunda sur duvarları mevcuttur. Kalede 4 gözetleme kulesi, 15 burç kalıntısı bulunmaktadır. Kalenin en zayıf noktaları olan doğu-batı ve orta kısmına 3 hendek ve bu hendeklerin bitişiğine inşa edilen sur duvarları, kule ve burçlarla kalenin mukavemeti artırılmıştır. Hendeklerin uzunlukları yaklaşık 75-135 m, genişlikleri ise 5-10 m arasında değişmektedir. Kaledeki sur duvarlarının en iyi korunduğu alan 1. Hendeğin (Batı) olduğu kısımdır. 2. Hendek (Orta) birkaç burç ve kule temel kalıntısı ile sur duvar temeli dışında yıkık ve harabe haldedir. 3.Hendeğin (Doğu) olduğu alan ile kalenin kuzey ve güney kısımları keskin uçurumlardan oluştuğundan doğal sur vazifesi görünmektedir. Kalenin kuzey ve güney sur duvarları birkaç küçük sur kalıntısı dışında tamamen yıkıkve harabe durumdadır. 1. Hendekten 2. Hendeğe kadar olan alanda genel itibarıyla kaya oyma yapılar ile küçük yuvarlak ağızlı sarnıçlar yoğunluktadır. Kaledeki diğer unsurlar arasında, yapı kalıntıları, sarnıçlar, kilise ve şapel yer almaktadır. Kaleye çıkış kuzey yönde kaya oyma basamaklarla sağlanmaktadır. Kalenin batı hendeğinin yaklaşık 100 m dışında nekropol alanı yer almakta olup, burada Roma Dönemi'ne ait üç klineli oda mezarları ile arcosoliumlu mezarlar yer almaktadır. Kalede yapılan yüzey araştırmalarında; en erkeni Helenistik Döneme tarihlenen Roma, Parth/Sasani ve İslami Dönem ait olduğu belirlenen seramik parçaları tespit edilmiştir. Kalede bulunduğu beyan edilip Mardin Müzesi'ne getirilen bir grup eser arasında; en erkeni Helenistik Döneme ait, Roma, Bizans ve İslami sikkeler olduğu görülmüştür. Rabat Kalesi'nin yaklaşık 1,8 km güneydoğusunda bulunan ve Rabat Kalesi'nin aşağı şehri olarak değerlendirilen Phitur (Fıtne/Pınarcık) kenti yer almaktadır. Bu kentte; Roma Dönemi'ne ait dromoslu üç klineli kaya mezarları, yapı kalıntıları, mezar yazıtı, sütun tambur ve başlıkları ile işliklere ait büyük yuvarlak formlu değirmen taşları tespit edilmiştir. Rabat Kalesi 1866'da Taylor tarafından ilk kez ziyaret edilmiştir. Ardından 1980'de Wiessner, 1989'da Sinclair, 2006'da Comfort tarafından da ziyaret edilip belgelenmiştir. Comfort, Procopius'a dayanarak Rabat Kalesi'nin antik adı için Sifrios ve Baras olmak üzere iki olası isim önermiştir. Ve kalenin Justinianus tarafından güçlendirilen kalelerden biri olan Siphrius/Isfrios olabileceği yönünde aktarımda bulunmuştur. Kaleyi tarihlendirme konusunda Wiessner, Taylor'u izleyerek MS 6. yüzyıl'a Justinianus Dönemi'ne tarihlemiştir. Sinclair, kaleyi MS 4. yüzyıl'da inşa edilmiş olabileceğini aktarmıştır. Comfort da kaleyi MS 6. yüzyıl'a tarihlendirir ve sarnıçlar gibi bazı öğelerin daha erken bir iskana işaret ettiğini vurgulamıştır. Rabat Kalesi özellikle Sinclair'in Constantia (Viranşehir) ve Amida (Diyarbakır) arasındaki güzergâhı korumak için inşa edilen Geç Roma Dönemi'ne ait bir kale olduğuna dair yorum çok önemlidir.Master Thesis Boncuklu Tarla Yerleşimi Çanak Çömleksiz Neolitik A'dan B'ye Geçiş Dönemi Öğütme Taşları ve Havanelleri(2024) Genç, Bülent; Genç, BülentBoncuklu Tarla, Ilısu ve HES projesi kapsamında 2008 yılında iki farklı ekip tarafından yapılan yüzey araştırmalarında saptanarak incelenmiştir. 2012'den beri gerçekleştirilen kurtarma kazıları Mardin Müze Müdürlüğü başkanlığında ve 2021 yılı itibariyle Doç. Dr. Ergül Kodaş'ın bilimsel danışmanlığında kazılar yürütülmektedir. Boncuklu Tarla buluntuları, Mardin Bölgesi'nin Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem'i açısından günümüze kadar kazısı yapılan ilk yerleşim yeri olmasının yanı sıra hem Yukarı Dicle Bölgesi hem de Kuzey Mezopotamya Neolitikleşme süreci üzerine önemli bilgiler sunmaktadır. Yaklaşık olarak 12.000 yıllık bir tarihe sahip olan yerleşim yerinde açığa çıkarılan öğütme taşları ve havanelleri ile ilgili yapılacak çalışmalar ile yeni veriler tespit edilmiş ve bu verilerin Yukarı Dicle Vadisi'ndeki çağdaş yerleşim yerleriyle karşılaştırılması yapılarak, bölgedeki neolitikleşme sürecindeki öğütme taşları ve havanellerinin hem kronolojik gelişimi hem de kültürel bağlamdaki varlıklarının incelenmesi amaçlanmıştır. Bu çalışmada, öğütme taşlarının içinde bulunduğu taş alet endüstrisinin anlaşılabilmesi açısından öncelikle, arkeolojik materyal kültüründe genel hatlarıyla öğütme taşlarının ne olduğu ve en basit formdan kompleks formlara nasıl bir tipolojik değişimin görüldüğü, öğütme taşlarının neden gereken önemi görmediği ve nasıl bir çalışma metodolojisi ile çalışılması gerektiği kısaca açıklanmaya çalışılacaktır.Article Çemka Höyük’te Açığa Çıkarılan Çanak-çömleksiz Neolitik Dönem A Evresi Radyan Planlı Yapıları(2020) Kodaş, Ergül; Genç, Bülent; Çiftçi, YunusSon yıllarda, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde baraj kurtarma kazılarıyla paralel olarak artan arkeolojik kazı çalışmalarında bölgenin uzak geçmişine dair önemli bilgiler elde edilmiştir. Bilhassa Ilısu Barajı ve HES Projesi kapsamında yapılan arkeolojik kazılar sonrası bölgenin Neo-litik Çağ kültürleri üzerine önemli veriler ortaya çıkarılmıştır. Bu bağlamda Ilısu Barajı ve HES Projesi kapsamında 2019 yılında Çemka Höyük’te yürütülen arkeolojik kazılar Yukarı Dicle Vadisi Çanak-Çömleksiz Neolitik dönem A evresi ve Geç Epi-Paleolitik dönem hakkında önemli bilgiler vermektedir. Yerleşim yerinde çok sayıda yuvarlak planlı yapı, yontmataş ve sürtme taş alet ve mezar açığa çıkarılmıştır. Çemka Höyük yerleşim yerinin bir diğer özelliği ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde örneği olmayan ve daha çok Suriye’de bulunan yerleşim yerleri ile özdeşleştirilen Rad-yan Planlı (içten köşeli bölmeli yuvarlak planlı1) yapıların bulunmasıdır. Hem Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönem’de bölgenin kültürel yapısı hem de çevre bölgelerle olan ilişkisi hakkında önemli bilgiler vermektedir.Article Çemka Höyük: Yukarı Dicle Havzası’nda Bulunan Yeni Bir Ppna ve Geç Epipaleolitik Dönem Yerleşim Yeri(2019) Kodaş, Ergül; Kodaş, Ergül; Genç, Bülent; Genç, BülentSon yıllarda yapılan çalışmalar sonrası Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönem A evresine tarihlenen, Körtik Tepe, Hasankeyf Höyük, Gusir Höyük ve Boncuklu Tarla gibibirçok yerleşim yeri tespit edilmiştir. Bunlardan bazıları aynı zamanda Geç Epipaleolitik tabakalar içermektedir. 2018 yılında tespit edilen ve Ilısu Barajı İnşaat Sahası’nda bulunan Çemka Höyük yerleşiminin ÇanakÇömleksiz Neolitik Dönem A evresine ve Geç Epipaleolitik Dönem’e tarihlenen tabakalar içerdiği düşünülmektedir. Çemka Höyük bu bağlamda Yukarı Dicle Havzası’nın Neolitikleşme süreci üzerine önemli yenibilgiler verecek önemli bir potansiyele sahiptir. Daha önce Körtik Tepe, Hasankeyf Höyük ve HallanÇemi’de kısıtlı alanlarda ve sondajlarda tespit edilen Geç Epipaleolitik dönem tabakalar Çemka Höyük’teyol yapımı sırasında açığa çıkan kesitlerden anlaşıldığı üzere yaklaşık 2 metrelik dolgulardan tespit edilmiştir.Master Thesis Denizli Müzesi'ndeki Bir Grup Metal Eserin Restorasyon ve Konservasyonu(2024) Genç, Bülent; Genç, BülentTaşınabilir kültür varlıklarından olan metal eserleri korumak, uygun konservasyon adımları ile başlayıp, müze depolarını uygun çevresel koşullara dönüştürmekle devam eder. Kültür varlıklarının dünya çapındaki önemi, malzemenin özellikleri, kullanım şekli ve çevresel faktörlerle sıkı bir şekilde ilişkilidir. Kültür varlıklarını depolama, çevresel etkenleri belirleme, olası riskleri tanımlama ve en aza indirme, bozulma süreçlerini yavaşlatma ve eserlerin ömrünü uzatma, kültür varlıklarını korumanın temel amacını oluşturur. Bu çalışmada, Denizli Müze Müdürlüğü tarafından yürütülen Hieropolis Kuzey Nekropolü 2014 Yılı Kazısı, Çivril-Koçak 2017 Yılı Kurtarma Kazısı ve Bekirler Nekropolü 2017-2018 yılı Kurtarma Kazısı'nda ele geçen MÖ 2. yy ile MS 6. yy a tarihlenen metal eserlerin restorasyon ve konservasyon uygulamaları yer almaktadır. Bu çalışmada, metal eserlerin topraktan çıkarıldığı andan itibaren müze vitrin ve depolarına ulaşıncaya kadar geçen restorasyon-konservasyon süreci ele alınmaktadır. Bu sayede, metal eserlerin varlıklarını daha uzun yıllar sürdürebilmelerini sağlamak amaçlanmaktadır.Article Excavations at the Van Fortress, the Mound and the Old City of Van in 2012(Colloquium Anatolicum XII/Türk Eskiçağ Bilimleri Enstitüsü: 193-210., 2012) Genç, Bülent; Avcı, Can; Genç, Bülent; Akgün, Rıza Gürler; Tan, ArmağanThe capital of the Urartians, a kingdom centred at Lake Van basin be tween the ninth and the sixth centuries BC, was at the city of Van/Tushpa. The city of Van comprises a citadel rising on top of a mass of conglomerate rocks measuring 1345 m long, 200 m wide and 100 m high, and a lower city surrounding the citadel (Fig. 1). The lower city of Van in the Urartian period comprised the area known as The Mound of Van Fortress to the north of the citadel and the old city of Van to the south of the citadel. This area has been inhabited from the Early Bronze Age to the early twentieth century AD. The fortifications and foundations troughs of the citadel, building floors easily discernible on the rock-hewn platforms, open-air cult areas, rock-tombs for kings, royal annals inscribed on rock surfaces, inscribed stelae, and construc tion inscriptions all indicate an advanced and large state structureArticle Hırbe Helale Nekropol Alanı 2018 Yılı Kazıları(Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2018) Kodaş, Ergül; Genç, Bülent; İpek, Bahattin; Lebedan-Kodaş, Charlotte; İpek, Bahattin; Erdoğan, NihatMardin Artuklu Üniversitesi Kampüs Alanı içerisinde bulunan Arkeolojik alanda Hırbe Helale olarak tescilli alanda 2018 yılında yapılan mezar kazısı çalışmaları içermektedir.Article Khorsabad/dūr-šarrukin Kazısı ve Asar-ı Atika\rMizamnamelerine Etkisi(İstanbul Üniversitesi, 2021) Genç, BülentMusul’a Fransa konsolosu olarak atanan Paolo Emilio Botta ile 19. yüzyılın son\rçeyreğinde Mezopotamya Arkeolojisi’nde önemli değişimler yaşanmaya başlar.\rBotta’nın Musul çevresinde yaptığı araştırmalar sırasında Khorsabad köyünden\rgelen bir kişi, bir tepenin üzerine inşa edilmiş kabartmalarla bezeli taşlar ve\ryazıtlardan bahseder. Kuyunjik’teki üç ay süren yorucu çalışmalardan sonra Botta,\r20 Mart 1843’te bir grup işçisini Khorsabad’a göndererek kazıya başlatır. Ancak\rBotta’nın Musul’daki çalışmalarında bir süre sonra bazı problemler baş göstermeye\rbaşlar. Özellikle vilayetteki Mehmed Paşa’nın çeşitli engeller oluşturduğu\rgörülmektedir. Bu bağlamda Botta’nın kazı izin ve belgelerini, Musul Paşası’nın\rengellerini ve Botta’nın Khorsabad’ta yaşadığı hikâyenin ayrıntılarını, arka planını\rve konu ile ilgili yazışmalarını öğrenmek için Osmanlı Arşivi’nde araştırmalarda\rbulunduk. Botta’nın Khorsabad’da yaşadığı problemler, kazı iznine ve kazı evi\rinşasına dair şartlar, Botta’nın bahsettiği ve köy evlerinin yanında bir kale gibi\rçizilerek İstanbul’a gönderilen kazı evinin planı ve köylülerin Botta’nın çalışmalarına\rve kazı evine karşı sunduğu dilekçeler gibi belgelerle karşılaştık. Bu makalede\rsöz konusu belgeler üzerinden Botta’nın kazı dönemlerini, izin belgelerini ve\rkarşılaştığı problemleri yeniden okumaya çalışarak bu dönemin nasıl ele alındığını\rve nasıl değerlendirildiğini anlamaya çalıştık. Özellikle Khorsabad bağlamında\rBotta’ya verilen kazı iznini ve maddelerini gözden geçirerek sonraki Asar-ı Atika\rNizamnameleri’ne katkısını irdeledik.Article Lake Van Basin Urartian Period Road Routes Survey: First Preliminary Report (2017-2018): Muradiye And Tuşba Districts(TARIH INCELEMELERI DERGISI, 2021) Genç, Bülent; Kuvanç, Rıfat; Genç, BülentFor about two-hundred-fifty years between the mid-9th - early 6th centuries BC, the Urartian Kingdom established its hegemony in Eastern Anatolia and the neighboring regions of Northwestern Iran, Nakhchivan, and Armenia, as the most influential political, military, and economic power of its time. Despite the rugged geography and rough climatic conditions of this mountainous terrain, the Urartu thrived by developing a centralized administrative state apparatus. Urartu excelled in many areas of state-building, including road networks. Particularly textual sources and supporting archaeological evidence demonstrate the importance of road networks for the Urartian state. Surveys in Tushba and Muradiye districts have allowed us to identify the main route of the northern capital road, which continues north and reaches Muradiye Plain, and an alternative northern route that follows the Karasu Stream valley towards Muradiye Plain. An eastern route, which enabled the kingdom to exert control in Northwestern Iran, goes through Özalp district of Van province across the modern border to Iran and reaches Hoy and Salmas. These alternative and auxiliary routes along deep canyons that developed over time suggest that the Urartian state had established an intricate security web in its dominion.Article Memory of destroyed Khorsabad, Victor Place, and the story of a shipwreck(Journal of the Royal Asiatic Society, 2021) Genç, BülentVictor Place was appointed as a consul to Mosul in 1851, where having arrived in 1852 he started excavations at Khorsabad. Financial problems forced him to stop this activity towards the end of 1853. As the Interior Ministry appointed him to another post in 1854, he wanted to transport the Khorsabad finds before he left Mosul. However, the roads were extremely unsafe because of the Muntafiq Arab tribes' revolt. The local authorities repeatedly warned Place about this problem, stressing that he should wait until after the revolt was over before leaving. But despite these warnings, Place transported the Khorsabad finds from Mosul to Baghdad by keleks (rafts). The plan was then to transport them to Basra from Baghdad. Place set off on the river with a fleet made up of four keleks and a ship. Smuggled goods loaded on the ship made it heavier and attracted the attention of looters. On 21 May 1855, the fleet was attacked by bandits in the region of Kurna, located between Baghdad and Basra. The ship and two keleks sank at the spot, while the remaining two keleks arrived at Basra with some of the rescued goods. Various attempts to retrieve the sunken finds then followed. This article accordingly considers new data on the Kurna accident, drawing on Ottoman archival sources, particularly reports written at the time that discussed the possible causes of the accident and the negligent actions linked to it. As the destroyed memory of Khorsabad makes clear, archaeology cannot be rushed.Article A New Iron Age Chamber Tomb near Çatak, South of Van Lake(Ancient Near Eastern Studies/ANES 53: 149-194., 2016) Genç, Bülent; Ayaz, Gulan; Işık, Kenan; Erdoğan, Sabahattin; Genç, BülentOur knowledge of the period preceding the Kingdom of Urartu, which was established in the mid-ninth century BC with Van as its centre, is quite limited. From Assyrian sources from the reign of Shalmaneser I on, we learn about communities living on the high plateaus of Eastern Anatolia. However, archaeological research in the region has provided little information. This period, known as "pre-Urartian" in the Lake Van basin, is evaluated here in the light of data from the Ernis, Karagündüz, Dilkaya, and Yoncatepe necropolises. Archaeological research in Lake Van basin indicates a tradition of chamber tombs. The latest example of an underground chamber tomb built of stones is the Çatak chamber tomb. The burials in the tomb bear anthropological features suggesting that the buried individuals belonged to the same family, and they provide new data on grave goods and burial practices. In addition, it can be argued that the social structure hypothesised in relation to burials to the north and east of the lake can also be applied to burials south of Lake Van.Article New Urartian Inscriptions from Malazgirt, East Turkey, and the Localization of the City of Mezaiani(AMER ORIENTAL SOC, 2023) Genç, Bülent; Genç, BülentLocated in the northwest of the Lake Van basin, the city of Malazgirt was an important area of the kingdom of Urartu from its earliest period due to its strategic location. Inscriptions of king Minua (810–785/80 BCE) mention important construction projects, including fortresses, temples, and irrigation canals, in and around Malazgirt. This article deals with the Urartian presence in Malazgirt, presents new Urartian inscriptions, and considers their significance for historical geography. Particularly important is the Leter stele, which informs us of the correct reading of the name of the irrigation canal built by King Minua—Mezaiani, the antecedent form of Malazgirt. Another stele documents the agricultural activities of King Argišti (780–756 bc).Article A text of Shalmaneser I from Üçtepe and the location of Šinamu(Anatolian Studies, 2022) Genç, Bülent; Macginnis, JohnThis article presents a newly discovered cuneiform text from the site of üçtepe in Diyarbaklr province in southeastern Turkey. The text bears a previously unknown inscription of the Assyrian king Shalmaneser I. While incomplete, it never-theless gives the most extensive lists of the conquests of Shalmaneser I yet known, including a number of previously unattested toponyms. This is in itself an important contribution to the historical documentation of the Middle Assyrian period. Furthermore, the fact that the text was written to record Shalmaneser's rebuilding of the city wall of Sinamu allows us to propose that üçtepe is to be identified with the site of ancient Šinamu, known to have been an important centre from the late third millennium BC and subsequently a regional capital in the provincial system of the Middle Assyrian empire. This is a significant advance on our previous understanding of the historical geography of the region. These issues are discussed in the context of the Middle Assyrian occupation of the Upper Tigris and the results of the archaeological exploration of recent decades.Book Part The Tuspa Mound Columned Hall(Archaeopress, 2023) Genç, Bülent; Konyar, ErkanTuspa, the capital city of the Urartian kingdom, today identified with the Van Fortress, rises on a conglomerate rock and extends approximately 1,250 meters long in the east-west direction, 70-80 meters wide in the north-south and rises approximately 100 meters high on the eastern shores of Lake Van. The Tuspa Mound, which has been continuously settled since the Bronze Age, was the lower settlement of the city during the Urartian period and extends along the north of the citadel. The excavations carried out between 2010-2019 at the Tuspa Citadel and Mound revealed important chronological and stratigraphic data. The Tuspa Mound excavations in particular unearthed structure layers, as well as the architectural and material culture, related to the Urartian period. The identification of building levels belonging to the Middle and Modern Ages, Post-Urartian/Late Iron Age, Urartian, Early Iron, and Bronze Ages has provided important contributions to understanding the settlement history of the Lake Van Basin. In this article, the structure and archaeological data of the columned hall belonging to the Early Urartian Building Level, which was unearthed as a result of 10 years of excavation at Tuspa Mound are evaluated and the results are interpreted.Article Urartian Cult of the Stelae and New Discoveries at Aznavurtepe and Yesilalic (Ashotakert)(Journal of Ancient Near Eastern Religions, 2022) Genç, Bülent; Işık, Kenan; Genç, Bülent; Konyar, ErkanThe Urartian Kingdom is recognized for its idiosyncratic religious architecture and ritual practices. Tower-temples (susi) at the peak of citadels, dedicated to the "national" god Haldi constitute the most essential element of religious architecture. Additionally, cult areas with an altar and uninscribed stelae on pedestals, best known from Erzincan/Altuitepe, demonstrate that there were different types of sanctuaries in the Urartian world. Veneration of stelae is also known from depictions in seal-impressions. Recent discoveries of an open-air sanctuary with stelae at Varto/Kayandere and uninscribed stelae at Aznavurtepe and Yesilalic bear witness to the wide distribution of this cult. Although discoveries at Altintepe and Varto/Kayandere led to an association of stelae with funerary cults, inscriptions that speak of Haldi worship in front of stelae (pulusi) strongly suggest that stelae sanctuaries on the slopes of citadels must be related with the Haldi cult, in whose name susi and temple complexes (E.BARA) were built in citadels.Article Van Kalesi Analıkız Yapısı: İşlev ve Kronolojisine Dair Bir Değerlendirme.(İstanbul Üniversitesi Yayınevi, 2019) Genç, Bülent; Konyar, ErkanÖzet: Van Kalesi'nin kuzeydoğu yamaçlarında, ova düzeyine yakın bir yükseltide Analıkız veya Hazine Kapısı olarak adlandırılan kaya anıtı yer almaktadır. Anıt ana kayaya işlenmiş bir platform ve gerisinde yine ana kayaya açılmış iki adet anıtsal nişten oluşur. Marr ve Orbeli'nin 1916 yılında gerçekleştirdikleri kazılardan bu yana Analıkız alanının işlevi, sitadelle ilişkisi, krallık açısından önemi, inşa evreleri ve mimari tasarımı hakkında ayrıntılı bir değerlendirme yapılmamıştır. Literatürde bu alan genel olarak Açık Hava Kutsal Alanı olarak tanımlanmıştır. Lehmann-Haup'tun 1898'lerde alanın kuzeyinde yer alan drenaj kanallarını kurban kanalı olarak tanımlaması açık hava kutsal alanı tanımını yerleştirmiş ve sonraki çalışmalara referans olmuştur. Bu makalede alanla ilgili literatür ve hikayeleri ve kazı sonuçları tekrar değerlendirilerek yeniden tanımlanmaya çalışılmıştır. Minua ile başlamış olması muhtemel inşa faaliyetlerinin I. Argişti ve II. Sarduri ile devam ettiği yönündeki tespitler, bu alanın yapım evreleri de göz önüne alınarak değerlendirilmiştir. Analıkız yapısının aslında açık hava kutsal alanı olmayabileceği, krallık için sadece başkente özel ünik bir anıtsal birim olabileceği ele alınmıştır. Söz konusu birimin kralların kroniklerinin yazılı olduğu stellerinin toplu olarak bulunduğu bir alan olabileceği ve bütün çevresel özellikleriyle beraber kapalı bir alan olabileceği arkeolojik ve filolojik kanıtlar üzerinden tartışılmıştır. Abstract: On the northeast sides of the Van Fortress, an elevation nearby, stands a rock monument on the plain named Analıkız or also called Hazine Kapısı. The monument consists of a platform engraved into the rock and two monumental niches. Yet ever since the excavations conducted by Marr and Orbeli in 1916, there have been no detailed examinations or evaluations of the functions of the field, the relationship to the citadel, its importance for the kingdom, the levels of construction or architectural design. In literature, this field is generally recognized as Open Air Sanctuary or the way Lehmann-Haupt defined in 1898. In this study, we attempted to reevaluate and redefine the literature, stories and excavation outcomes. The deductions suggesting construction activities initiating with Minua then continuing with Argishti I and Sarduri II have been made considering the construction levels of the field. The possibilities of Analıkız structure not being an open-air sanctuary but rather a monumental site for the kingdom, a field in which the steles with king’s chronicles carved onto them are gathered or a closed field with all of its surroundings have been discussed with the aid of archeological and philological proofs.Article Waldemar Belck ve Carl Friedrich Lehmann’ın Araştırmaları(2019) Genç, BülentTowards the end of the 19th century, Waldemar Belck and Carl Friedrich Lehmann-Haupt were granted a permit by the Ottoman state and conducted surface surveys in the areas that roughly correspond to the territory of the Urartu Kingdom centered around the Lake Van basin. In this article, the surveys of Belck and Lehmann-Haupt and their results are evaluated through their own publications and the way these surveys were reflected in the Ottoman archival documents are discussed. In particular, reports sent to the center about their work and purpose, including the problems caused by their attempts to excavate although excavations were not within the scope of the permits they obtained, the excavations they reported to have conducted at Toprakkale and their results, and illicit excavations carried out at Nimrud are discussed in detail. Whether or not Belck and Lehmann-Haupt carried out excavations at Toprakkale along with surveys they conducted at various areas is discussed by comparing their publications and archival data.Article Yontmataş Bulgular Işığında Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde Yeni Bir Çanak-çömleksiz Neolitik Dönem Yerleşim Yeri: Tarin Mağarası(2021) İpek, Bahattin; Genç, Bülent; Dinç, Onur; Kodaş, Ergül; Çiftçi, Yunus; Tümer, Hale; Kodaş, ErgülYukarı Dicle Vadisi ile Yukarı Habur Bölgesi arasında bulunan Tur Abdin dağ sırası üzerinde bulunan Tarin Mağarası yontmataş buluntuları Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönem’in erken evrelerine ve Paleolitik Çağ’a tarihlenmektedir. Bir mağara ve terası üzerinde bulunan yerleşim yerinde yontmataş aletler dışında başka bir buluntuya rastlanmamıştır. Söz konusu mağaranın çevresinde ele geçen Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönem yontmataş aletler Güneydoğu Anadolu’da daha çok höyükleşme konteksti üzerinden tanımlanan bu dönemin bölgede daha dağlık alanlarında bulunan mağaralarda veya mağara teraslarında da farklı bir model olarak yaşanmış olabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca aynı bölgede bulunan derin vadiler içerisinde veya mağara teraslarında tespit edilen diğer yontmataş buluntu alanları Geç Epipaleolitik ve Neolitik Çağ’da söz konusu dağlık bölgede düşünüldüğünden daha yoğun bir yerleşmenin söz konusu olduğunu destekler niteliktedir.