Browsing by Author "Mengirkaon, Sabri"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis 1818 (H. 1233) Tarihli Balat Şer’iyye Sicili (Metin Değerlendirme Varak 1-14)(2021) Mengirkaon, SabriŞer’iyye sicilleri ihtiva ettikleri belge ve bilgiler nedeniyle bulundukları bölge ve yazıldıkları dönemle ilgili çeşitli ve çok zengin bilgiler içermektedirler. 130 numaralı Balat şer’iyye sicili bize Balat ile ilgili sosyal ve coğrafi alanlarda çeşitli bilgiler sunmaktadır. Bu sayede bizler sicilin yazıldığı dönemdeki sosyal yapı ve mahalli yapılar hakkında bilgiler edinebilmekteyiz. 130 numaralı Balat şer’iyye sicili bize 1818(H.1233) tarihindeki İstanbul’da ki sosyal yapı ve iktisadi uğraşlar hakkında bilgiler sağlayacak ve özellikle şehir tarihçileri tarafından istifade edilebilecektir. Adı geçen sicilde daha çok evlilik, boşanma, alım-satım, tereke ve vasi tayini ile ilgili belgeler bulunmaktadır.Doctoral Thesis 19. yüzyılda Diyarbekir'de kıtlık(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2021) Mengirkaon, Sabri; Özcoşar, İbrahim; Mengirkaon, Sabri; Özcoşar, İbrahimKıtlıklar, insanların geçmişten bu yana en fazla etkilendikleri afetlerin başında gelmektedir. Ortaya çıkmaları ve sonuçları itibariyle etki alanları büyük olan bu afetler toplumların sosyo-ekonomik yapılarını her açıdan etkilemiştir. Bu çalışmada 19. yüzyılda Diyarbekir'de meydana gelen kıtlıklar sebepleri ve sonuçları bağlamında incelenmiştir. Ayrıca konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bu dönemde Diyarbekir'de başta tarım olmak üzere toplumsal refahın kaynakları ile ulaşım ve haberleşme imkânları da değerlendirilmiştir. Çalışmada ele alınan diğer konular kıtlıkların 19. yüzyıl Diyarbekir'inde sosyal yapıya ne şekilde etki ettiği ve devletin kıtlıklarla mücadele stratejileridir.Kıtlıklar, ortaya çıkışları itibariyle birçok olumsuzluğun müşterek sonuçlarıdır. Dolayısıyla bu çalışmada 19. yüzyıl Diyarbekir'inde meydana gelen kıtlıklar, başta asayişsizlik olmak üzere dönemin yerel meseleleri ile beraber ele alınmıştır. Bu nedenle Osmanlı arşiv belgeleri, konsolosluk raporları, Diyarbekir Vilayet Gazetesi gibi yerel kaynaklar analiz edilmiştir. Ayrıca Diyarbekir'e gelen seyyahların ve dönemin bazı müelliflerinin yazdıkları kitaplar da bu çalışmanın ana kaynaklarındandır.Bu çalışmanın sonuçlarına göre 19. yüzyılda Diyarbekir'de ulaşım ve taşıma imkânlarının yetersizliği tüketim maddelerinin teminini tamamen yerele bağımlı hale getirmiştir. Bu dönemde Anadolu'nun birçok yerinde olduğu gibi Diyarbekir'de de iaşe büyük oranda buğdaya bağlı olduğundan, tarımsal üretimi olumsuz etkileyen başta kuraklıklar, göçebe aşiretlerin baskıları, çekirge istilaları, salgın hastalıklar gibi birçok mesele kıtlıklara zemin hazırlamıştır. Özellikle yüzyıl boyunca eksik olmayan asayişsizlikler kıtlığa neden olan bu olumsuzlukların etkilerini daha da artırmış hatta bunların etkilerini de aşarak kıtlığın sürekli hale gelmesinde katalizör görevi görmüştür.Book 19. yüzyılın İkinci Yarısında Diyarbekir’de Veba-i Bakarî(ENSAR NEŞRİYAT, 2018) Mengirkaon, SabriOsmanlı Devleti çok geniş coğrafyalarda hüküm sürmüş, ekonomisi tarım, hayvancılık ve daha ziyade bu ürünlerin ticaretine dayanan bir devlettir. Buna rağmen Osmanlı Devleti yakınçağlarda Avrupa’da meydana çıkan birtakım tarımsal teknik ve teknolojik gelişmeleri, ekonomisinin bel kemiğini oluşturan tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde tatbik edememiştir. Özellikle 19. yüzyılda meydana gelen hayvan hastalıkları bütün Osmanlı Coğrafyası’nda olduğu gibi Diyarbekir’de de hayvancılığı olumsuz etkilemiştir. Özellikle bu dönemde görülen veba-i bakarî hastalığı Diyarbekir’de binlerle ifade edilen miktarlarda sığırların ölümüne sebep olmuş ve bu durum hem 19. yüzyılda Diyarbekir’de yapılan hayvancılığa hem de Osmanlı Devleti’nin ekonomisine sert bir darbe vurmuştur. Bu çalışmada 19. yüzyılın son çeyreğinde Diyarbekir’de meydana gelen veba-i bakarî hastalığı incelenecektir. 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin içerisinde bulunmuş olduğu ekonomik koşullar kısaca incelenecek, hayvancılığın Osmanlı Devleti ve Osmanlı’nın kent ekonomisi üzerindeki önemine değinilecektir. Çalışmada üzerinde durulan diğer bir sorunsal da; Osmanlı Devleti’nin hem merkezi idare hem de yerel idare bağlamında veba-i bakarî karşısında ortaya koymuş olduğu afetle mücadele metotları ve bu metotların sonuçlarıdır. Bu minvalde veba-i bakarî hastalığı ile yakından ilişkili olan Osmanlı Devleti’nde veterinerlik mesleğine değinilecek ve Avrupa’da bu mesleğin inkişafı ile Osmanlı Devleti’ndeki durumu incelenecektir. Bunun yanında Osmanlı Devleti’nin veba-i bakarî ile ilgili aldığı önlemler ve bunların sonuçları incelenecektir.Book Part 19. yüzyılın Siverek’te Kolera Salgını ve Alınan Tedbirler(ÇİZGİ KİTABEVİ, 2022) Özcoşar, İbrahim; Mengirkaon, SabriSiverek, antik çağlardan itibaren önemli bir merkez olmakla beraber 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar fizikî alan ve demografik özellikleri bakımından statik bir görüntü arz etmekteydi. Siverek’in bu döneme kadarki en önemli özelliği Halep-Diyarbekir-Erzurum yolunu takip eden ticari güzergâh üzerinde bulunmasıydı. Ancak 1820’lerden itibaren güneydeki urban aşiretlerinin çöl güzergâhı üzerinden cereyan eden Halep-Bağdat ticaretini sekteye uğratmaları ve kervanların bir daha bulunamamak üzere kaybolmaları bu güzergâhtaki ticaretin de kuzeydeki Birecik-Siverek-Diyarbekir-Mardin-Musul yolunu takip eden ve Bağdat’a devam eden “Sultan Târiki” adı verilen güzergâha kaymasına neden oldu. Diğer taraftan 1850’lerden itibaren buharlı gemilerin daha fazla kullanılmasıyla İskenderun Limanı’nın Avrupa ve Asya arasındaki en önemli ticari limanlardan birisi olması Siverek’in ticari yol olarak önemini daha da artırdı. Böylece Siverek, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Suriye, Anadolu ve Irak bölgeleri arasındaki ticari faaliyetlerin en önemli kavşak noktalarından birisi haline geldi. Bu ticari hareketlilik kısa sürede Siverek’te çok canlı bir sosyal ve ekonomik hayatı da beraberinde getirdi. Öte yandan çok uzak coğrafyalar arasında cereyan eden ticaret yollarının üzerinde bulunmak kentteki refahı artırırken bazı olumsuzlukları da beraberinde getiriyordu. Bu olumsuzluklardan en önemlisi ise bu yollar boyunca sık sık meydana gelen salgın hastalıklardı. Ticari öneminin artmasıyla beraber Siverek’te özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında çok sayıda salgın hastalık meydana geldi. Bu hastalıkların başında kolera gelmektedir. İlk defa 1822 yılında ticaret yolları vasıtasıyla Osmanlı Devleti topraklarına ulaşan kolera mikrobu 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Anadolu’daki varlığını korudu. Hastalığın yayılmasında ticari güzergâhların önemini iyi kavramış olan Osmanlı Devleti, ticari canlılığı korumak ve hastalığın Anadolu içlerine yayılmasını engellemek noktasında Siverek ve diğer ticari güzergâh üzerinde bulunan kentlerde daha sıkı önlemler almaktaydı. Bu önlemler daha ziyade hastalığın Anadolu içlerine nihayetinde de imparatorluğun başkentine sirayetini engellemeye dönük olarak icra edilen tahaffuzhaneler kurulması ve kordon uygulamalarıdır. Bu açıdan Siverek, devlet tarafından Anadolu’ya açılan kapı önünde bir merkez olarak kabul edilmiş ve en fazla önlem alınan yerlerden birisi olmuştur. Bu çalışmada 19. yüzyılın ikinci yarısında Siverek’te meydana gelen kolera salgınları incelenecektir. Hastalığın ortaya çıkışı, etkileri ve sonuçları başta Osmanlı Arşivi vesikaları olmak üzere yerel kaynaklar, yabancı devlet raporları, seyahatnameler ve ilgili literatür ışığında ortaya konulacaktır. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin tasavvurunda bulaşıcı hastalıklar açısından Siverek’in önemi ve çözüm pratikleri incelenecektir.Book Part Diyarbekir Vilayet Gazetesi’ne Göre Ergani ve Çevresi(Ekin Yayınevi, 2023) Mengirkaon, SabriOsmanlı Devleti’nde 18. yüzyılın sonlarından itibaren önem kazanan devletin modernleştirilmesi düşüncesi ve devam eden süreçteki yenileşme hamlesinin topluma takdim edilmesi, kanun ve nizamnamelerin genel çerçevelerinin memurlarca takip edilebilmesinin yanında hem ülke dışından hem de ülke içinden haberlerin yaygınlaştırılması için resmî bir gazetenin bastırılması ihtiyacı hasıl olmuştur. Ayrıca 1828’de Mısır’da çıkarılmaya başlanan Vakayi-i Mısriyye’den de ilhamla 1831’de İstanbul’da Takvim-i Vekayi adında resmî bir gazetenin çıkarılmasına başlanmıştır. Osmanlı taşrasında gazetelerin çıkarılması ise daha geç bir dönemde 1864 Vilayet Nizamnamesi’nden sonra mümkün olabilmiştir. Nizamnamenin yedinci maddesi her vilayette bir matbaanın kurulmasını, buradaki işleri yürütmesi için de mektupçuluk kurumunun ihdasını mümkün kılmıştır. Bu nizamname ile oluşturulan hukuki altyapı ve Kurt İsmail Paşa’nın çabaları sonucunda Diyarbekir Vilayet Matbaası 1869 yılından itibaren faaliyetlerine başlamıştır. Matbaanın faaliyete geçmesinden çok kısa bir süre sonra 1869 yılının ağustos ayında Diyarbekir Vilayet Gazetesi’nin de ilk sayısı yayınlanmıştır. Bazı dönemlerde sekteye uğramakla beraber sivil kişilere satıldığı 1931 yılına kadar yayın hayatına devam etmiş, bu yönüyle Anadolu’daki en uzun soluklu gazetelerden birisi olmuştur. Diyarbekir Vilayet Gazetesi’nde merkezden gelen resmî yazılar dışında farklı başlıklar altında birçok konu ele alınmıştır. Bu başlıklardan birisi de Diyarbekir ve mülhakatındaki yerler ile ilgili haberlerin verildiği “vaka-yı vilayet” kısımlarıdır. Bu kısımda vilayet genelinde meydana gelen çeşitli meselelerin yanında imar faaliyetleri, afet ve doğa olayları, güvenlik meseleleri gibi konularda pek çok haber yayınlanmıştır. Bu çalışmada Diyarbekir Vilayet Gazetesi’nde özellikle vaka-yı vilayet başlığı altında çıkan haberlerden hareketle 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında Ergani ve çevresinin durumuna odaklanılmıştır. Bu amaca matuf olarak gazetenin elde bulunan yaklaşık beş yüz yetmiş sayısı incelenmiş, konumuz ile ilgili olan haberler tasniflenerek bir bağlam içerisinde açıklanmaya çalışılmıştır.Book GENÇ AKADEMİSYENLERİN KALEMİNDEN SOSYAL BİLİMLER(İLÂHİYAT, 2022) Mengirkaon, SabriBu kitaptaki bölümler sempozyumda sunulan bildirilerin tam metinlerinden seçilerek makaleye dönüştürülmüş halleridir. Akademinin genç kalemlerinden çıkan bu çalışmaların bir kısmı yazarların ilk yayını olması hasebiyle gerek yazarlar gerekse de editörler için bir heyecan vesiledir. Ancak bu durum heyecanla birlikte bir basamağı da içerisinde barındırmaktadır ki o da akademik anlamda “yetişme ve olgunlaşma” kelimeleriyle tasvir edilebilir. Bu minvalde çalışmaların yazarlardan kaynaklı-birçok defa çeşitli vesilelerle revize edilmesine rağmen-sorunları hoş görülmesi gerektiği kanaatindeyiz. Zira yazmak bir düşünsel sürecin ürünü olmakla birlikte, tekâmül bağlamında yazınsal bir sürecin de ürünüdür. Bu çerçeveden hareketle yazma cesareti gösteren yazarlara cesaretlerinden ve süreçteki nezaketlerinden ötürü teşekkür ederiz. Bundan sonra yapacakları çalışmalar için zihin açıcı bir başlangıç ve akademik hayatlarında daha fazla çalışmak noktasında heyecan verici bir tecrübe olması dileriz.Article THE MILITARY COUP ON 28 MARCH 1962 IN SYRIA AND PROPAGANDA BROADCASTS ON DAMASCUS RADIO ABOUT THE COUP(JOURNAL OF WORLD OF TURKS, 2016) Mengirkaon, Sabri; Mengirkaon, SabriLocated in the Middle East, Syria is an Arab state, whose history goes back to ancient times. One of the oldest civilizations, Egypt is located between the Anatolian and Mesopotamian civilizations. Syria remained under the rule of the Ottoman Empire for almost 400 years. However, after the WWI, the country went under the French mandate. Syria won its independence in 1946. The country faced several military coups between 1949 to 1970, sometimes one military coup within another one. Some of the coups lasted only one week. In 1970 Hafez al-Assad, who was a member of the Ba’ath Party, took over and started a stable dictatorial era. During the 28 March 1962 coup, one of those undermining the already weak democracy in Syria, the Damascus radio made propaganda all day long praising the coup. In this study, we examine sections of the broadcasts on the Damascus radio, which had become the propaganda means of the 28 March 1962 coup, followed closely by the Turkish Foreign Affairs. In the broadcasts, the coup was praised on the whole, and the reasons for the coup as stated by the military were tried to be dictated upon the public. Moreover, the overthrown government was blamed for treason and serving imperialism. By doing so, they tried to discredit the old regime and emphasized that they were the rescuers and the ally of the public. With statements and propaganda far from being credible, they threatened those who did not obey the curfew and said anyone taking part in demonstrations would be severely punished. In this way, they tried to suppress and intimidate the general public. Thus the so-called populist coup was actually made against the public for the claimed "public welfare".Article S. Mengirkaon, “Osmanlı’da Sosyal Devlet ve Kriz Yönetimi 19. Yüzyıl Diyarbakır’ında Kıtlık,” Kadim Akademi Sosyal Bilimler Dergisi, Vol. 1, no. 2, pp. 139–155, Dec. 2017.(KADİM AKADEMİ SBD, 2017) Mengirkaon, SabriDoğal afetler, dünya tarihine ve toplumların kaderine tesir eden olayların başında gelmektedir. Tarihçiler tarafından uzun zamandan beri göz ardı edilen bu olgu, günümüzde üzerinde önemle durulan meselelerden birisi haline gelmiştir. Bu doğal afetlerden birisi olan kıtlıklar, toplumların hayatlarını derinden etkilemiştir. 19. yüzyılda Osmanlı coğrafyasında pek çok kıtlık meydana gelmiştir. Diyarbakır’da meydana gelen kıtlıklar etki ve sonuçları bakımından bu kıtlıklar içerisinde önemli bir yer tutmaktadır. 19. yüzyıl aynı zamanda, sosyal devlet anlayışının Osmanlı’da geliştiği bir dönemdir. Bu açıdan bakıldığında, Osmanlı Devleti’nin sosyal devlet telakkisini ve gelişimini 19. yüzyıl Diyarbakır kıtlıkları üzerinden incelemek mümkündür. Bu çalışmada, 19. Yüzyıl Osmanlısında henüz emekleme evresinde olan sosyal devlet anlayışı ve bu anlayışa bağlı olarak devletin kıtlık afetleri üzerinden kriz yönetme yöntemleri ele alınmıştır.