Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/40
Browse
Browsing Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü by Journal "Turkish Studies (Elektronik)"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Article MÜNŞEÂT-I NÂBÎ’DEN HAREKETLE 17. YÜZYIL EDEBÎ ORTAMININ TESPİTİ(2017) Öztürk, MustafaOsmanlı devleti için siyasî açıdan "çözülme asrı" olarak değerlendirilen 17. yüzyıl; toprak kayıpları, siyasî kargaşalar, ehil olmayan kimselerin önemli görevlere getirildiği ve her geçen gün daha fazla kan kaybedilen bir dönem olarak tarihe geçer. Bütün bu olumsuzluklara rağmen 17. yüzyıl Divan Edebiyatı, şiir ve nesir alanlarında en parlak dönemlerinden birini geçirmiştir. Yüzyılın önemli edebî simalarından Nâbî'nin özel ve resmî nitelikli mektuplarından oluşan Münşeât-ı Nâbî adlı eseri, dönemin çeşitli özelliklerini yansıtan önemli bir yapıt olarak dikkat çeker. Münşeât mecmûalarında yer alan mektuplardan hareketle, bunların ait olduğu dönemin sosyal, siyasî, kültürel ve ekonomik birçok özelliği hakkında değerli bilgilere ulaşılabilir. Münşeât-ı Nâbî'de de müellifin, dönemin şair ve devlet adamları için kaleme aldığı mektuplarında yer alan edebî notlardan yola çıkarak dönemin edebî ortamı hakkında belli bir oranda fikir sahibi olmak mümkündür. Sözü edilen edebî notlardan yola çıkarak; o dönemin çeşitli edebî aktiviteleri, bir şairin diğer şair ve devlet adamlarıyla kurduğu ilişkilerin niteliği, o dönemin genel algıları çerçevesinde şiir ve şairi değerlendirmede öne çıkan ölçüt ve tutumlar, edebî etkinliklerin icra edildiği muhitlerin çeşitliliği ve iktidar odağı hâline gelmiş şahsiyetlerin dönemin sanatkârlarıyla kurdukları ilişkilerin düzeyi gibi birçok başlıkta belli izlenimlere ulaşmak mümkündürArticle POSTMODERN MEKÂN VE ZAMAN EKSENİNDE BİLGE KARASU’NUN ESERLERİNİN ANALİZİ(2017) Akman, İlyasMekânda birliğin olmaması, eklektik anlayışın egemen olması, aşırı-uzam ve hipermekânların varlığı, postmodern dönemin önde gelen mekân özelliklerindendir. Özellikle bilişim ve teknoloji alanındaki gelişmeler, bu yeni mekân anlayışının oluşumunda temel sebeplerdir. Teknolojik gelişmeyle beraber, mekânlar arasındaki sınır, âdeta yok olma noktasına kültürlerarası geçişkenliği hızlandırır. Bu toplumsal gelişmelerin etkisi, doğrudan sanata, edebiyata da yansır. Postmodern dönem yazarları, belirli sınırlara sahip, net özelliklerle tanımlanabilen mekânlar kurmazlar. Bunun yerine "kolaj mekân" ismi verilen yeni bir anlayışı benimserler. Bu yeni anlayışta, daha önce yan yana gelmesi düşünülemeyen mekânların yan yanalığına şahit olunur. Hipermekân ve siber-uzam kavramları, postmodern dönemin mekân anlayışını nitelemek için kullanılan öteki kavramlardır. Özellikle internetin icadı, bu tarz mekânların varlığını kaçınılmaz kılar. İnternetin icadı ile insanların, maddi olarak mekânları kat etmesine gerek kalmaz. Sözü edilen tüm sebeplerden, postmodern mekânda, içerisi/dışarısı kategorileri önemini yitirir. Postmodern zaman ise sınırları belirlenmiş, peşi sıra akan bir yapıda değildir. Aksine, sarmal, iç içe geçen, belirlenemeyen bir zaman anlayışı vardır. Bazı yeni bilimsel gelişmeler, bu durumun ortaya çıkmasında önemli rol oynarlar. Stephen Hawking ile Einstein'in teorileri bunlardan başta gelenleridir. Bu teoriler ile birlikte, zamanın, evrende aynı akmadığı tespit edilir. Hızın artması, zamanın daha yavaş akması sonucunu doğurur. Zamanın sabit olmayıp farklı yerlerde farklı aktığının tespiti, yazarlara da yeni ufuklar açar. Sinemadaki montaj ve flash-back teknikleri de yazarları doğrudan etkiler. Bu tekniklerle zaman, bütün sınırlarını yitirir ve üzerinde kolaylıkla oynanabilen bir yapıya büründürülür. Bilge Karasu'nun, "Bir Ortaçağ Abdalı", "Dehlizde Giden Adam", "Geceden Geceye Arabayı Kaçıran Adam", "Kedili Meryem", "Ada", "Depo", "Kör Nokta", "Düş Balıkçıları: Kubadabad 1955" öykülerinde ve Kılavuz, Gece, romanlarında postmodern mekân ve zaman anlayışına yer verilirArticle SÜLEYMAN ÇELEBİ VE MELA HUSEYNÊ BATEYÎ’NİN MEVLİDLERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR BAKIŞ(Turkish Studies, 2018) Öztürk, Mustafaİslam etkisinde gelişen klasik edebiyatta en çok rağbet gören türlerden birisi Hz. Muhammed’in doğumu etrafında şekillenen mevlidlerdir. Türk ve Kürt edebiyatı başta olmak üzere birçok İslam toplumunun edebiyatında sayısız mevlid eseri kaleme alınmıştır. Türk edebiyatında 200, Kürt edebiyatında da 60’ı aşkın mevlidin yazıldığı belirtilmektedir. Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-Necât ile Mela Huseynê Bateyî’nin Mewlûdu’n-Nebî adlı eserlerinin karşılaştırmaya konu edilmesinde, bu iki eserin yazıldıkları dillerdeki en bilinen ve en yaygın mevlidler olması önemli rol oynamaktadır. Süleyman Çelebi ve Mela Huseynê Bateyî’ye ait mevlidlerin biçim ve muhteva yönünden karşılaştırılması sonucunda, daha eski ve hacim bakımından daha geniş olan Vesîletü’n-Necât’ın, Nûr-ı Muhammedî’nin yaratılmasından Hz. Peygamber’in vefatına kadar olan geniş bir olay örgüsüne sahip olduğu anlaşılmaktadır. Vesîletü’n-Necât’ın, bu yönüyle Hz. Peygamber’in hayat safhalarından daha fazla unsuru konu edindiği tespit edilmektedir. Buna karşılık, Vesîletü’n-Necât’ta ele alınmayan bazı konulara Mela Huseynê Bateyî’nin Mewlûdu’n-Nebî’sinde değinildiği ve ortak işlenen bazı başlıkların da daha derinlikli ifâde edildiği görülmektedir. Belirtilen iki mevlidin şekil ve muhteva karşılaştırması üzerinde durulmuş olsa da, bunun gibi karşılaştırmaya konu olabilecek daha pek çok başlık bulunmaktadır. Osmanlı’daki Fetret döneminin hemen ardındaki dönemin ağır psikolojisiyle yazılmış Vesîletü’n-Necât ile Mewlûdu’n-Nebî’deki ahlakî nitelikli öğütler ile bunların didaktik yönlerinin de irdelenmesi faydalı olacaktır. Hz. Peygamber’in hayatını konu edinmeleri münasebetiyle birer siyer-i Nebi örneği olan bu mevlidlerin, kaynaklarına her ne kadar değinildiyse de bu konu daha derinlikli incelenmeye değer bir başlıktır. Edebî olmaları dışında aynı zamanda dinî birer metin de olan Süleyman Çelebi ve Bateyî mevlidlerinin değerlendirilmeyi bekleyen bir başka hususiyeti de ehl-i sünnet düşüncesini halk arasında benimsenmesine katkıları ve onları okuyan müminleri ̧ yabancı ve zararlı telakkilerden korumasıdır. Zira Süleyman Çelebi ve Bateyî mevlidlerindeki fikrî arka plan ehl-i sünnet telakkisine sıkı sıkıya bağlıdır.