Sağlık Bilimleri Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/221
Browse
Browsing Sağlık Bilimleri Fakültesi by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 148
- Results Per Page
- Sort Options
Presentation 0.5 M HCL çözeltisi içerisinde yumuşak çelik yüzeyine 4,6-diamino-2-Hydroxy-1,3,5-Triazın’in adsorpsiyonu ve antikorozyon davranışı(2018) Yıldız, Reşit; Doğru Mert, Başak; Dehri, İlyas; Yazıcı, Birgül; Yıldız, Reşit; Doğru Mert, Başak: 0,5 M HCl çözelti içerisinde yumuşak çeliğin (YÇ) korozyon davranışı üzerine 4,6-diamino-2-hydroxy-1,3,5-triazine’in (DHT) etkisi lineer polarizasyon, potansiyodinamik polarizasyon ve elektrokimyasal impedans spektroskopisi yöntemleri ile araştırılmıştır. Polarizasyon eğrileri, incelenen molekülün karma inhibitör olarak davrandığını göstermiştir. YÇ nin yüzey morfolojisi inhibitörlü ve inhibitörsüz ortamda 1 saat sonunda taramalı elektron mikroskopi (SEM) ile incelenmiştir. DHT, YÇ’nin 0.5 M HCl'deki korozyonunu iyi bir şekilde inhibe etmiştir ve DHT konsantrasyonu arttıkça inhibisyon etkinliğide artmıştır.Article 4,4'-Diaminobifenil’in Yumuşak Çeliğin Hidroklorik Asitteki Korozyonuna Karşı İnhibisyon Etkisi Ve Kuantum Hesaplamaları(Fırat Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi, 2018) Yıldız, Reşit; Dehri, İlyas; Yıldız, ReşitIn this study, 4,4′-Diamınobıphenyl (4-DB) is investigated usage of inhibitor molecule. Electrochemical techniques (EIS and polarization measurements) and quantum chemical calculations ((DFT) with the B3LYP/6- 311++G (d, p)) were obtained. The results showed that; inhibition efficiencies increase with increasing concentration of 4-DB. It is found that 4-DB retards anodic reactions according to polarization measurements. The inhibition efficiency of 4-DB is attributed to the high value of EHOMO (–0,189 eV), dipole moment μ (0,6121 D) and low value of ELUMO (-0.019 eV). This inhibitor functions through adsorption following Langmuir isotherm. The value of adsorption free energy of (∆G°ads) was also calculated.Presentation Acanthus dioscoridis L. var. dioscoridis’ in total yağ asidi, fosfolipit ve triaçilgliserol kompozisyonlarının belirlenmesi(2014) Keskin, Cumali; Kaçar, Semra; Kaçar, SemraÖzet: Yağ asitleri fosfolipitler, trigliseritler ve monogliseritler gibi lipitlerin temel bileşenleridir. Doymuş, tekli doymamış veya çoklu doymamış olabilirler. Acanthus dioscoridis’in total lipit, fosfolipit ve triaçilgliserol yağ asidi kompozisyonları gaz kromatografisi (GC) ile belirlendi. A. dioscoridis’in total lipit ve TLC yöntemiyle ayrılan fosfolipit ve triaçilgliserol fraksiyonlarında 9 farklı yağ asidi tespit edildi. A. dioscoridis’in toprak üstü kısımlarından ekstrakte edilen total lipit, fosfolipit ve triaçilgliserol fraksiyonlarından elde edilen metil esterlerinde; doymuş yağ asitleri içinde C14:0, C15:0, C16:0, C17:0 ve C18:0 tekli doymamış yağ asitleri içinde C16:1ω-7 ve C18:1 ω-9, çoklu doymamış yağ asitleri içinde C18:2ω-2 ve C18:3 ω-3 temel bileşenler olarak belirlenmiştir. Total lipit, fosfolipit ve triaçilgliserolde sırasıyla doymuş yağ asitlerinden majör bileşen olarak palmitik asit (C16:0), stearik asit (C18:0) ve miristik asit (C14:0) tespit edildi. Total doymamış yağ asitleri (∑SFA) (%42.66) en fazla fosfolipit fraksiyonunda saptandı. Oleik asit (C18:1n-9) (%26.33) en fazla triaçilgliserol fraksiyonunda tespit edildi. Palmitoleik asit (C16:1n-7) (%13.67) ve total MUFA (%40.00) oranı; triaçilgliserol fraksiyonunda diğerlerine oranla belirgin miktarda yüksek bulundu. Temel yağ asitlerinden linoleik asit (C18:2n-6) (%16.26) ve linolenik asit (C18:3n-3) (%35.25) yüksek oranda total lipitte saptandı. Total doymamış yağ asitleri (∑PUFA) en fazla total lipitte (%51.51) diğer taraftan en düşük triaçilgliserol fraksiyonunda (%35.45) saptandı. Sonuç olarak A. dioscoridis’in total lipit, fosfolipit, triaçilgliserol fraksiyonlarının kalitatif olarak benzer olduğu fakat kantitatif olarak farklılık gösterdiği tespit edilmiştir.Book Part Acil Servis Kalabalıklığı ve Yönetimi(Nobel Akademik Yayıncılık, 2023) Bütün, AhmetAcil servislere başvuru sayısı gün geçtikçe artmakta ve acil sevişlerde hasta yoğunluğuna sebep olmaktadır. Acil servis kalabalıklığı hem ülkemizde hem de dünyada kronik bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Acil servis kalabalıklığı, acil servislerin işleyişini ciddi bir şekilde etkileyen ve hâlâ çözülmemiş bir problemdir. Acil servis ziyaret sayısı giderek arttığı için bu sorun hem Türkiye’de hem de dünyada önemli bir halk sorunu hâline gelmiştir. Acil servislerin aşırı yoğunluğu, acil servis personelinin yaşadığı en büyük ve en önemli sorunlardan biridir. Acil servisler üzerindeki baskı, acil servis personeli, acil servis yöneticileri ve politika yapıcılar için dünya çapında önemli bir sorun olarak durmaktadır. Acil servislere yapılan ziyaretlerin önemli bir kısmını durumu acil olmayan hastalar oluşturmaktadır. Bu hastaların acil servislere başvuruları acil servislerde aşırı hasta yoğunluğuna yol açmaktadır. Böylece acil servislerde bekleme süreleri uzayabilmekte, ciddi hastalığı olan hastaların tedavileri gecikmekte, hasta memnuniyetsizliği artmakta, acil serviste genel bir karmaşa ve yetersizlik durumu ortaya çıkmaktadır. Acil servislerin aşırı yoğun olması, acil bakıma en çok ihtiyaç duyan hastaların tedavilerinde gecikmelere neden olmakta, verilen sağlık hizmetlerinin kalitesini düşürmekte ve sağlık hizmeti maliyetini artırmaktadır. Bu kitap bölümünün amacı acil servis kalabalıklığının sebeplerini tespit etmek ve bu kalabalıklığı azaltmaya yönelik çeşitli çözüm önerileri sunmaktır.Book Part Acil Serviste Hasta Güvenliği(Nobel Akademik Yayıncılık, 2023) Baran, LeylaÖzet Acil servis; acil sağlık hizmeti ihtiyacı olan hastalara sağlık hizmeti sunulan poliklinik ve yataklı servis işlevi görebilen sağlık tesisi bölümüdür. Tüm gün kesintisiz olarak acil sağlık hizmeti veren acil servisler doğal olarak hastane içinde en fazla karmaşanın olduğu yerlerdir. Acil servisler hasta güvenliği açısından oldukça riskli servislerdir. Tıbbi hata, hastaya sunulan sağlık hizmetleri sırasında ortaya çıkan herhangi bir olumsuzluğun nedeni olup sağlık kurumlarının ve çalışanlarının yetersiz bilgisi, beceri eksikliği, deneyimsizliği veya ilgisizliği sonucunda gerçekleştirdikleri, kabul gören uygulama standartlarının altında kalan tedavi ve işlemler sonucunda, hastanın zarar görmesine, yaralanmasına veya ölümüne neden olan, çoğunlukla mesleki ihmalle ortaya çıkmış zararlardır. Kontrol edilemeyen iş yükü, öngörülemeyen çok sayıda hasta, tedavi ve bakıma farklı disiplinlerden çok sayıda sağlık profesyonellerinin katılımı acil servislerde hata için risk faktörüdür. Hasta güvenliğinde temel hedef; sağlık hizmetleri sunumu sırasında tıbbi hataları engelleyerek hatalar nedeniyle hastayı olası zararlardan koruyacak ve hata olasılığını ortadan kaldıracak bir sistemin kurulmasıdır. Hasta güvenliğindeki ortak eksiklikler; yetersiz iletişim, liderlik, ekip çalışması ve güvenlik süreçleri konusunda yetersiz bilgilendirmeler, advers olayların analizlerindeki ve raporlamadaki eksiklikleri içerir. Tıbbi hataların önlenmesinde hasta güvenliği kültürünün geliştirilmesi önemli faktörlerin başındadır. Sağlık kurumlarında güvenlik kültürü; bireysel ve ekip olarak sağlık profesyonellerinin hasta güvenliği konusunda bilinçlenmelerini ve hastaların zarar görmelerini önlemeyi/zarar veren durumların oluşmamasını hedeflemektedir. Sağlık hizmetlerinde meydana gelen hataların tanımlanmasını ve bu hatalardan dolayı hastaların zarar görmesinin engellenmesini sağlayan en önemli yöntem, tıbbi hataların raporlanması ve analizidir. Hasta güvenliği kültürünün oluşturulması ve yaygınlaştırılması, sağlık kurumlarında tıbbi hataları azaltacak organizasyonların oluşmasını sağlayacak ve bu şekilde hem sağlık çalışanları hem de hastaların zarar görmesi engellenmiş olacaktır.Article ADÖLESAN DÖNEMDE ÜREME SAĞLIĞI, CİNSELLİK VE CİNSEL EĞİTİMİN ÖNEMİ(Turkish Studies (Elektronik), 2018) Bayram Değer, Vasfiye; Balcı, ElçinDünyadaki tüm kültürel, sosyal, ekonomik ve politik yapılanmalarda, gençlerin ÜS/CS (üreme sağlığı ve cinsel sağlık) gereksinimleri sağlıklı büyüme ve gelişmenin bir parçası olarak kabul edilmektedir. Gençlerin ÜS/CS gereksinimleri, sorun ve hakları özelikle son 25 yılda gündemdedir ve karşılan(a)mayan üreme sağlığı gereksinimleri dünyada ve ülkemizde önemli halk sağlığı sorunları arasındadır. Karşılan(a)mayan üreme sağlığı gereksinimleri istenmeyen gebelikler, ergenlik dönemi gebelikleri, sağlıksız düşükler ve cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar (CYBE) ile sonuçlanmaktadır. Bu sağlık sorunlarının bedeli kimi kez çok ağır ödenmektedir. Bu risklerden korunmak sadece doğru bilgi ve olumlu davranışlarla mümkündür. Bunun en etkili, ucuz ve ulaşılır yolu ise ÜS/CS eğitiminin örgün eğitim içerisinde verilmesidir. Adölesanların yaşamı bilinçli seçeneklerle düzenleyebilmeleri için seçim yapma özgürlüğünü kullanabilmesi, yaptığı seçimlerin sorumluluğunu alabilmesi, cinselliğe karşı olumlu bir tutum içinde cinsel kimliklerinden hoşnut, bedenlerinin ve duygularının bilincinde erişkinler olabilmeleri cinsel sağlık eğitiminin başlıca amacıdır. Sosyal iletişim deneyiminin yetersizliği, kendi bedenleri hakkında ve nereden yardım alacakları konusunda bilgisizlik sıklıkla genç insanların gereksinimleri olan doğru hizmete ulaşmalarını sınırlamaktadır. Ayrıca özellikle ülkemizde sağlık olanakları gençler için ÜS/CS bilgisi/danışmanlığı ve hizmet sunumu yönünden çoğunlukla yetersiz kalmaktadır. Örgün eğitim programı içerisinde ÜS/CS ile ilgili konulara çok az değinilmektedir. Medyanın, gençlerin kendi cinsellikleri hakkında bilinçli karar vermelerini sağlayabilecek bir bilgi kaynağı olması bir seçenek iken, zaman zaman yanlış bilgiler vererek, olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Çoğu aile geleneksel değerler nedeniyle cinsel konularda çocukları ile konuşmaya açık değillerdir ve çocukların ergenlik döneminde yaşadıkları sıkıntılar aileler tarafından göz ardı edilebilmektedir. Bu nedenlerle adölesan yaş grubuna verilen cinsellik hakkındaki eğitim programlarının yaygınlaştırılması gerekmektedir.Article Ağız ve Diş Sağlığı Hizmetlerine Erişimdeki Engeller(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2021) Özyurt, MehmetSağlık hizmetleri devletlerin toplumlarına sunması gereken temel bir haktır. Ağız-diş sağlığı hizmetleri de sağlık hizmetlerinin kapsamındadır. Ancak bazı noktalarda sağlık hizmetlerinden ayrışmış olduğu (sigorta kapsamları, kamunun hizmetlerde ağırlığı vb.) ve bu durumun hizmetlere erişimde engeller oluşturduğu görülmektedir. Ülkelerin, sağlık hizmetlerine ve özellikle ağız-diş sağlığı hizmetlerine erişiminin toplumun tüm kesimlerine herhangi bir engelle karşılaşmayacakları şekilde sunabilmesi önemlidir. Bu çalışmanın amacı ağız ve diş sağlığı hizmetlerine erişimdeki engellerin ve problemlerin literatür taraması yoluyla belirlenmesidir. Bu amaçla araştırmanın evrenini, Web of Science veri tabanında 25.06.2021 tarihinde yapılan tarama ile, makale başlığında "barrier OR problem OR lack" AND "access" AND “dental care” kelime gruplarının yer aldığı 18 makale oluşturmuştur. İki makalenin tam metnine ulaşılamadığından 16 makale incelemeye alınmıştır. İncelenen makalelerin çoğunun Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) yapıldığı, en sık belirtilen engellerin; diş hekimlerinin isteksiz davranışları, hizmetlerin maliyeti ve özel hizmet ihtiyacı olan bireylerle ilgili engeller olduğu görülmüştür. Daha sonra sırasıyla; sigorta ile ilgili engeller, ulaşım, hizmet sağlayıcı bulamama, uzun bekleme süreleri, kalitesiz hizmet algısı, gelir düşüklüğü, dental kaygı, ihtiyacın algılanamaması, iletişim problemleri, ırksal ayrımcılıklar, geçmiş deneyimler ve sağlık personelinin eksikliği olduğu belirlenmiştir. Çözüm önerileri olarak, toplumda ağız-diş sağlığı hizmetlerine erişimde engeller yaşayan kesimler olduğunun bilincinde olarak hükümetlerin bu engelleri en aza indirecek sağlık politikaları oluşturmaları, sağlık sigorta kapsamlarının en azından dezavantajlı bireyler için yükseltilmesi, hizmet sunan kurumların coğrafi dağılımının erişimi engellemeyecek şekilde planlanması, diş hekimlerine ve ağız-diş sağlığı sağlık profesyonellerine özel hizmet gereksinimi olan bireyler ve bunlara nasıl yaklaşılması, nasıl tedavi verilmesini içerecek kurs/eğitimlerin verilmesi önerilebilir.Book Part AİLE EĞİTİMİNDE GÜNCEL KONULAR(eğiten yayınevi, 2020) AYANOĞLU, MineAile katılımı, günümüzde bilgiyi paylaşma ve iletişim kurmayı gerektiren bir işleyiştir; çocukların öğretmen ve anne baba ile iç dünyaları arasında güvenli bir bağ oluşturur. Anne babalar, çocuklarıyla ilgili bilgi alış verişini öğretmen ile yaptıklarında, çocuklarının gelişimleri ile ilgili öneriler alıp destek aldıklarında eğitim süreci daha verimli sonuçlar doğurur. Erken çocukluk döneminde aile katılımı iyi sağlandığı zaman eğitimciler; çocuklar ve aileleri hakkında geniş bir bakış açısına sahip olacaklarından, çocukların ihtiyaçlarına psikolojik durumlarına göre daha temkinli davranıp, çocuk merkezli aktif bir eğitim ortamı hazırlamış olacaklardır. Eğitim sürecinde aile desteği alan çocuklar; aileleri ve çevreleri ile problem yaşamadan etkileşim kurabilmektedir, yabancı bir dili daha iyi öğrenmektedirler, temel haklar ile ilgili daha bilinçlidirler, sosyal veya eğitim yaşantılarında ortaya çıkabilecek problemleri başarı ile çözebilmektedirler, duygusal beceriler kazanabilmekte, özbakım, sağlık ve beslenme konusunda bilgi sahibi olabilmektedirler.Article Almanya ve Türkiye'deki Okullarda Yaşanan Güvenlik Sorunlarının Karşılaştırılması(ideal Online, 2023) Karadaş, Halil; Karaca, FigenBu araştırmanın amacı Türkiye'deki ve Almanya'daki okullarda yaşanan güvenlik sorunlarının karşılaştırılması ve değerlendirilmesidir. Araştırmada nitel araştırma yöntemlerinden durum çalışması modeli kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Türkiye’den 13 kadın, 7 erkek olmak üzere 20 öğretmen, Almanya’dan 11 kadın, 7 erkek 18 öğretmen olmak üzere toplam katılımcı sayısı 38 kişiden oluşmaktadır. Araştırma verilerinin toplanması amacı ile 6 sorudan oluşan yarı yapılandırılmış görüşme formu oluşturulmuştur. Araştırmanın Almanya verileri Almanca diline hâkim öğretmenler tarafından tercüme edilmiş ve veriler analiz edilmiştir. Araştırma verilerinin analiz edilmesinde içerik analiz yöntemi kullanılmış olup ortaya çıkan katılımcı görüşleri sonucunda tema ve kodlar oluşturulmuştur. Araştırma sonuçları doğrultusunda Türkiye ve Almanya’daki okullarda benzer ve farklı güvenlik sorunlarına ulaşılmıştır. Okul ve okul çevresinde karşılaşılan benzer güvenlik sorunlarının okullarda güvenlik görevlilerinin bulunmaması, okul ve sınıf içindeki eşyaların güvenlikli olarak bulunmaması, yabancı insanların okula girmesi hırsızlık yapması ve tehlike oluşturması, şiddet olaylarının yaşanması, okulun çevresinde tehlikeli insanların bulunması ve okul çevresinde trafik yoğunluklarının yaşanması, trafik, işaret ve levhalarının yeterli düzeyde bulunmaması gibi güvenlik sorunlarına ulaşılmıştır. Türkiye ve Almanya’daki okullarda alınan benzer güvenlik önlemlerinin okul güvenliğine ilişkin bilgilendirme yapılması, güvenlik görevlisi-nöbetçi öğretmen uygulamasının yapılması, kamera sisteminin kullanılması, yabancı insanların giriş çıkışına dikkat edilmesi gibi önlemlerin alındığı sonucuna ulaşılmıştır. Ailelerin okul güvenliğine ilişkin ortak anlayış oluşturma ve öğrencileri okuldan teslim alma gibi katkılarının benzer olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Türkiye ve Almanya’daki öğretmenlerin okul güvenliğine ilişkin benzer önerilerinin kaldırım sorunlarının giderilmesi, trafik yoğunluğu azaltılması gibi öneriler olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırma sonuçlarından hareketle okul güvenliğine katkı konusunda ailelerin daha fazla işin içine sokulması, şiddet ile ilgili konularda öğrencilere seminerler verilmesi, öğretmen-veli ve öğrencilere okul güvenliği konusunda bilgilendirici çalışmaların yapılmasının okul güvenliğine katkı sunacağı düşünülmektedir.Book Part ATATÜRK BARAJ GÖLÜ’NDEKI CYPRINUS CARPIO (LINNAEUS, 1758)’NUN KAS DOKUSU YAĞ ASIDI IÇERIĞININ MEVSIMSEL DEĞIŞIMI,(2021) Kaçar, Semra; Başhan MehmetGİRİŞ C. carpio, dünyada hemen hemen her yerde bulunan hızlı büyüyen ve üreme yeteneği iyi olan, eti lezzetli tatlısu balığıdır. Omnivor olup, su böcekleri, kurtlar ve diğer hayvanlarla beslenir. Üreme dönemi ilkbahar mevsiminde gerçekleşmektedir (Geldiay ve Balık, 1996). Sazan balığı çeşitli su koşullarına toleranslı bir türdür. 4-30 °C arasındaki su sıcaklık değişimlerine hızlı uyum sağlar (Aydın, 1984). Kalp hastalıklarından depresyona kadar birçok hastalık üzerine faydalarından dolayı balık yağlarıyla ilgili çokça çalışmalar yapılmaktadır. Balık yağının faydaları içerdiği EPA ve DHA adı verilen n-3 yağ asitlerinden kaynaklanmaktadır. Yapılan çalışmalarda, Eskimolarda kalp krizi riskinin oldukça düşük olduğu, bunun da besin olarak tüketilen yağlı balıklardan ileri geldiği bildirilmiştir (Dyerberg, 1990, Sinclair ve O’dea, 1990). Balık yağlarındaki EPA ve DHA’nın kalp damar hastalıkları, depresyon, romatizma, şeker hastalığı, tansiyon, kanser gibi birçok hastalıktan korunmada önemli etkisi olduğu görülmüştür (Nettleton, 2000). Genel olarak ω3 yağ asitlerinin (ALA (Alfa linolenik asit:18:3n-3), EPA ve DHA) özellikle büyüme, gelişme, kan lipitleri ve lipoprotein seviyeleri üzerine yararlı etkileri olduğu (Siscovick vd., 1995; İmre ve Sağlık, 1998; Tanakol vd., 1999); eksikliğinde ise cilt hastalıkları, anemi, görme bozuklukları, enfeksiyona yatkınlık gibi rahatsızlıkların ortaya çıktığı bilinmektedir (Steffens ve Wirth, 2005). PL, zarların önemli bileşenleridir ve eikosanoid metabolizmasında öncü işlev görürken, TAG, enerji kaynağı olarak kullanılır (Henderson ve Tocher, 1987). Bu nedenle, bazı türler arasında karşılaştırma yapmak için hem TAG hem de PL’deki yağ asidi bileşimi araştırılmalıdır. C. carpio’nun kas dokusu yağ asidi analizi ile ilgili çeşitli çalışmalar yapılmıştır (Geri vd., 1995; Rasoarahona vd., 2004; Tokur vd., 2006; Güler vd., 2008; Yeganeh vd., 2012). Fakat Atatürk Baraj Gölü’nde dişi ve erkek C. carpio’nun kas dokusu yağ asidi kompozisyonunun mevsimsel değişikliklerin etkileri hakkında çalışma yoktur. Bu çalışmada Atatürk Baraj Gölü’nden toplanan dişi ve erkek C. carpio’nun kas dokusu total lipit, PL ve TAG yağ asitleri içeriğinin mevsimsel değişimleri ile eşeye bağlı farklılıkların karşılaştırılması amaçlanmıştır.Presentation Bazı Kolza Hatlarının Diyarbakır Şartlarındaki Verim ve Verim Unsurlarının Saptanması(Türkiye 10. Tarla Bitkileri Kongresi, 2013) Hatipoğlu, Abdulkerim; Karaaslan, Davut; Hatipoğlu, Abdulkerim; Yaşar, MustafaBu araştırma Diyarbakır koşullarında kolza tarımına uygun yüksek performanslı bazı yeni hatların belirlenmesi amacıyla yürütülmüştür. Araştırmada materyal olarak; Turan, Triston, H 607245, Es Hydromel, Elvis, Lıcord, Calıfornium, Excoluber, TK-ED 3-3, TK-ED 3-14, TK-ED 3-9, TK-ED 3-4, TK-ED 3-7, TK-ED 3-15, TK-ED 3-5, TK-ED 3-13, TK-ED 3-17 ve TK-ED 3-6 hat ve çeşitleri kullanılmıştır. Araştırma 2010-2011 ve 2011-2012 yetiştirme sezonlarında GAP Uluslararası Tarımsal Araştırma ve Eğitim Merkezi deneme tarlasında Tesadüf Blokları Deneme Desenine göre 3 tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Elde edilen iki yılın ortalama verilerine göre sırasıyla; bitki boyu (145,9-174,7 cm), 1000 tane ağırlığı (3,48-4,53 g), tohum verimi (174,34-351,25 kg/da) ve yağ oranı (% 44,27-47,19) arasında değişmiştir. Sonuç olarak; incelenen özellikler göz önüne alındığında TK-ED 3-5, TK-ED 3-9 ve TK-ED 3-15 hatlarının Diyarbakır koşullarında daha iyi performans gösterdikleri görülmektedir.Other Bazı Soya Hatlarının Kızıltepe Koşullarındaki Verim ve Verim Unsurlarının Belirlenmesi(GAP VI. Tarım Kongresi, Şanlıurfa, 2011) Hatipoğlu, Abdulkerim; Hatipoğlu, Abdulkerim; Karahan, Halil; Ekinci, Remzi; Tekin, ŞevketBu arastırma; Mardin Kızıltepe Çağıl Köyü ekolojik kosullarında, verim potansiyeli yüksek soya hatlarını belirlemek amacıyla, 2010 yılında Tesadüf Blokları Deneme desenine göre 3 tekerrürlü olarak yürütülmüstür. Arastırmada elde edilen verilere göre; en yüksek tohum verimi 275.80 kg/da ile 528 hattından elde edilirken, en düsük 121.36 kg/da ile Bataem-220 hattından elde edilmistir. En yüksek yağ oranı, % 23.01 ile Ata-135 hattından saptanırken, en düsük % 20.50 ile 705 hattından saptanmıstır. En yüksek protein oranı, % 44.99 ile Ataem-7 çesidinden saptanırken, en düsük % 32.44 ile 528 hattından saptanmıstır. Sonuç olarak; verim ve incelenen diğer özellikler bakımından 528, Bataem-204, Ataem-7 ve Ata-135 hatlarının Mardin Kızıltepe Çağıl Köyü ekolojik kosullarına daha uygun olduğu sonucuna varılmıstır. Anahtar Kelimeler: Soya, hat, verim, yağ ve protein oranıPresentation Bazı tatlısu balıklarının yağ asidi içeriğinin beslenme açısından önemi(2015) Kaçar, Semra; Başhan, Mehmet; Oymak. AhmetAmaç:Bu çalışmada Atatürk Baraj Gölü’nde yaşayan Cyprinus carpio, Tor grypus, Silurus triostegus ve Mastacembelus simack’ın yağ asidi içeriğinin besinsel öneminin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereçler ve Yöntemler:Çalışmada kullanılan balık örnekleri Temmuz (2008) dönemlerinde Atatürk Baraj Gölü’nden balıkçı ağı ile toplandı. Balıkların dorsal kasları taze olarak alınıp yaş ağırlıkları saptandıktan sonra; kloroform-metanol (2:1) karışımına konularak, -20 0C’de muhafaza edildi. Analizi yapılacak kas dokuları, kloroform-metanol (2:1) karışımında homojenize edildi. Çözücü içindeki lipitler, asitli metanolde kaynatılarak, hidrolizlenen yağ asitlerinin, metil esterlerine dönüştürülmesi sağlandı. Yağ asiti metil esterleri, 3 kez 5 ml. hekzan kullanılarak ekstrakte edildi. Yağ asitlerinin yüzde içeriği, gaz kromatografi ile analiz edildi. Balıkların yağ asitlerinin yüzdelerinin karşılaştırılmasında SPSS 15 bilgisayar program uygulandı. Yağ asidi yüzdelerinin karşılaştırılmasında, tek yönlü varyans analizi uygulandıktan sonra, farklılıklar TUKEY HSD testi ile belirlendi. Bulgular:Bu çalışmada Temmuz 2008 tarihinde Atatürk Baraj Gölü’nden toplanan dişi C. carpio, T. grypus, S. triostegus ve M. simack’ın yağ asidi kompozisyonu araştırılmıştır. Major doymuş yağ asidi olarak, palmitik asit; oleik asit ve palmitoleik asit, tekli doymamış yağ asitleri içinde en fazla bulunan yağ asitleridir. DHA ve EPA çoklu doymamış yağ asitleri içinde en fazla bulunan yağ asitleridir. ω3/ω6 oranı ise en fazla T. grypus’ta saptanmıştır. Sonuç:Balık etinde bulunan yağ asitlerinin insan sağlığı için sayısız faydaları vardır. Balık yağında bulunan EPA ve DHA gibi ω3 yağ asitleri, plazma kolesterolünün artmasını engellerler, kardiovasküler hastalıkları önlerler, öğrenme kabiliyetini geliştirirler ve görme fonksiyonlarını etkilerler. ω3/ω6 oranı, balık yağlarının besinsel değerini karşılaştırmak için iyi bir indekstir. ω3/ω6 oranının 1:1 olmasını önerilmektedir. Çalışmamızda, C. carpio, T. grypus, S. triostegus ve M. simack’ın kas dokusunun kalitatif yağ asidi içeriklerinin benzer olduğu görülmüşse de kantitatif olarak bazı farkların olduğu, en yüksek ω3/ω6 oranına T. grypus’un sahip olması nedeniyle, önemli bir besinsel kaynak olduğu söylenebilir.thesis.listelement.badge Bazı Yağ İkame Maddeleri Kullanılarak Yapılan Yağ Oranı Düşürülmüş Dondurmaların Kalite Özelliklerinin Araştırılması(Harran Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Gıda Mühendisliği Anabilim Dalı, 2007) Hatipoğlu, AbdulkerimThis research was carried out to determine some quality properties of fat-reduced ice cream samples produced using some fat substitution substances. The ice cream that contains 10% fat was control group, those that contain 7.5%, 5%, and 2.5% fat were added either 6% Simplesse ®100 or 2% Maltrin. During storage period some sensory (sensorial density, melting resistance, structure, mastical feature, to melt in the mouth, sense of leave in the mouth iced structure, slipperyness, taste, cream taste, powdered milk taste, stranger taste, vanilla taste and general acceptance), physical (viskosity, overrun, and the first droppinhg time) and chemical properties (solids, fat, fat in dry substance, protein, pH, percent of acidity and ash properties on the 1st, 7th, 15th, 30th , 60th and 90th days. Least Significant Difference test (LSD) was applied to main variation of source average which was found as significant. The trial was carry out in dubicate. According to results of the research, decrease in fat adversely affected sensory propeties of ice cream. However, that containing 7.5 % and 6% Simplesse ®100 it was similar to control group (10% fat) which was most preffered.Book Part Bebeklerde Dokunmanın Önemi(Anadolu Nobel Tıp Kitabevleri, 2023) İçke, Sibel; İçke, SibelDokunma genellikle en erken gelişen duyu olarak adlandırılır ve bir bebek ile bakıcısı (ebeveyn, vb.) arasında önemli bir temas ve iletişim aracıdır. Başta yenidoğan döneminde olmak üzere, sonraki dönemlerde de çocuğun çevresini tanımasında dokunmanın rolü büyüktür. Dokunma duyusu vücudun tümünde iyi gelişmiş olmasına rağmen özellikle alın, dil, kulak ve dudak bölgelerinde daha iyi gelişmiştir. Bebek için dokunma çevresini tanıması ve algılaması için görme ve işitmeden daha önemlidir. Beyindeki birçok sistem dokunma ile aktive olur ve bu sistemler olmadan optimum fizyolojik gelişim mümkün değildir. Ayrıca, dokunma ciltteki sinir uçlarının uyarılmasına, bu da yakınlık hissini artıran ve ebeveyn-çocuk bağlanmasını ve sosyal-duygusal uyumu kolaylaştıran, genelde aşk hormonları olarak bilinen “oksitosin” ve “endorfin” hormonlarının salınımını tetikler. Bu nedenle dokunma, gelişmekte olan bebek için önemli bir rol oynar.Presentation Capoeta trutta (Heckel, 1843) (Osteichthyes: Cyprinidae)’nın kas ve karaciğer yağ asitlerinin içeriği(2010) Kaçar, Semra; Başhan, Mehmet; Oymak, AhmetAmaç: Atatürk Baraj Gölü'nde yaşayan Capoetta trutta (Heckel, 1843]'nın kas ve karaciğer dokularının total lipit yüzdesi ile total lipit, triaçilgliserol ve fosfolipit fraksiyonlarındaki yağ asidi içeriğinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Araştırmada kullanılan balık örnekleri 2008 yılı kasım ayında Atatürk Baraj Gölü'nden balıkçı ağı ile toplandı. Balıkların karaciğer ve dorsal kasları taze olarak alınıp yaş ağırlıkları saptandıktan sonra; kloroform -metanol (2:1) karışımına konularak, -20 0C'de muhafaza edildi. Kas ve karaciğer dokuları, kloroform- metanol (2:1) karışımında homojenize edildi. Protein, karbonhidrat ve amino asitler gibi lipit olmayan safsızlıklar % 0.88'lik KCI ile yıkanarak uzaklaştırıldı. Total lipitler gravimetrik olarak belirlendi. Örneklerdeki total lipidler, ince tabaka kromatografisi ile fosfolipid ve triaçilgliserol fraksiyonlarına ayrıldı, Fraksiyonlardaki yağ asitleri, asitli metanolle kaynatılarak metil esterlerine dönüştürüldü. Yağ asitlerinin yüzde içeriği, gaz kromatografi ile analiz edildi. Balıkların yağ asitlerinin yüzdelerinin karşılaştırılmasında SPSS 12 bilgisayar program uygulandı. Yağ asiti yüzdelerinin karşılaştırılmasında, tek yönlü varyans analizi (ANOVA) uygulandıktan sonra, farklılıkları, TUKEY HSD testi ile belirlendi. Bulgular: Capoetta trutta'nın kasındaki total lipit, yaş ağırlığa göre 2.57, karaciğerde ise 3.62 gr/700 gr olarak bulundu. Kas ve karaciğer dokularındaki total lipit, triaçilgliserol ve fosfolipit fraksiyonlarında doymuş yağ asitleri arasında en çok palmitik (C16:0) (% 19.57-28.08), tekli doymamış yağ asitlerinde oleik (C18:1n-9) (%13.35-15.72) ve palmitoleik (16:7n-7) (%4.61-30,15) çoklu doymamış yağ asitleri içinde arakidonik (C20:4n-6) (%2.38-7.47), eikosapentaenoik (C20:5n-3) (% 6.39-13.00) ve dokosaheksaenoik (C22:6n-3) ( %3.14-7.22) asit saptandı. Miristik (C14:0) pentadekanoik (C15:0), heptadekanoik (C17:0), stearik (Cl8:0), linoleik (C18:2n-6), linolenik (C18:3n-3), eikosenoik (20:1n-9), eikosadienoik (20:2n-6) ve eikosatrienoik (20:3n-6) asit daha az oranda bulundu. N-3/n-6 oranı kas lipitlerinde, 3.4 - 4.6, karaciğerde 2.2 - 4.7 olarak bulundu. Sonuç: Elde edilen veriler, triaçilgliserol ve fosfolipitteki yağ asiti içeriklerinin kantitatif olarak farklı olduğunu ve bu balığın n-3 yağ asitleri bakımından zengin olduğunu gösterdi.Article Capoeta trutta’nın Kas ve Karaciğer Dokusu Total Lipid Fosfolipit ve Triaçilgliserol Yağ Asidi Kompozisyonu Capoeta trutta’nın yağ asitleri(2017) Kaçar, Semra; Başhan, MehmetBu çalışmada, Atatürk Baraj Gölü'ndeki Capoeta trutta'nın lipid içeriği ve total lipid, fosfolipit (PL), triaçilgliserol (TAG) yağ asidi profili incelendi. Major doymuş yağ asitleri (DYA) palmitik (C16:0) ve stearik (C18:0) asittir. Oleik asit (C18:1n-9) ve palmitoleik asit (C16:1n-7) belirgin tekli doymamış yağ asitleri (TDYA)'ndendir. Her iki dokuda dominant çoklu doymamış yağ asitleri(ÇDYA) eikosapentaenoik asit (EPA, C20:5n-3) ve dokosaheksaenoik (DHA, C22:6n-3) asittir. ?DYA, ?TDYA ve ?ÇDYA oranlarının dağılımları fosfolipit (PL) ve triaçilgliserol (TAG) fraksiyonları arasında farklı bulunmuştur. TAG, PL'ye oranla daha az oranda ?ÇDYA içerirken, daha fazla oranda ?TDYA ve ?DYA içermiştir. Kas dokusunda, n-3/n-6 oranı 5.95 bulunmuştur. C. trutta içerdiği n-3 yağ asitleri ve n-3/n-6 oranı ile ekonomik olarak önemlidirArticle Capoeta trutta’nın Kas ve Karaciğer Dokusu Total Lipid, Fosfolipit ve Triaçilgliserol Yağ Asidi Kompozisyonu(2017) Kaçar, Semra; Başhan, MehmetBu çalışmada, Atatürk Baraj Gölü’ndeki Capoeta trutta’nın lipid içeriği ve total lipid, fosfolipit (PL), triaçilgliserol (TAG) yağ asidi profili incelendi. Major doymuş yağ asitleri (DYA) palmitik (C16:0) ve stearik (C18:0) asittir. Oleik asit (C18:1n-9) ve palmitoleik asit (C16:1n-7) belirgin tekli doymamış yağ asitleri (TDYA)’ndendir. Her iki dokuda dominant çoklu doymamış yağ asitleri (ÇDYA) eikosapentaenoik asit (EPA, C20:5n-3) ve dokosaheksaenoik (DHA, C22:6n-3) asittir. ΣDYA, ΣTDYA ve ΣÇDYA oranlarının dağılımları fosfolipit (PL) ve triaçilgliserol (TAG) fraksiyonları arasında farklı bulunmuştur. TAG, PL’ye oranla daha az oranda ΣÇDYA içerirken, daha fazla oranda ΣTDYA ve ΣDYA içermiştir. Kas dokusunda, n-3/n-6 oranı 5.95 bulunmuştur. C. trutta içerdiği n-3 yağ asitleri ve n-3/n-6 oranı ile ekonomik olarak önemlidir.Article Chondrostoma regium’ un kas ve gonad dokusu total lipit, fosfolipit ve triaçilgiserol yağ asidi kompozisyonu(2018) Kaçar, Semra; Başhan, Mehmet; Oymak, AhmetBu çalışmada, bir tatlı su balığı olan Chondrostoma regium’nın kas ve gonad lipitleri, gaz kromatografisi ile incelendi. En önemli yağ asitleri; doymuş yağ asitlerinde (DYA); palmitik asit (C16:0) (% 23.29-26.58) ve stearik asit (C18:0) (% 9.69-11.33), tekli doymamış yağ asitlerinde (TDYA); oleik asit (C18:1n-9) (% 16.91-19.96) ve palmitoleik asit (C16:1n-7) (%5.30-8.76), n-6 aşırı doymamış yağ asitlerinden (ADYA); arakidonik asit (C20:4n-6) (% 4.45-9.32) ve n-3 aşırı doymamış yağ asitlerinden (ADYA), eikosapentaenoik asit (C20:5 n-3, EPA) (% 3.42-11.56) dokosahekzaenoik asit (C22:6n-3, DHA) (% 4.20-13.10) idi.Conference Object Çocuklarda Burun Kanaması Prevalansı, İlişkili Faktörler, Sebepler ve Tedavi Yaklaşımları: Mardin İli Örneği(15. Uluslararası Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Kongresi, 2023) Bütün, Ahmet; Yeşil, Yeşim; Sarı, Neslihan; Bütün, AhmetGiriş: Burun kanaması çocukluk çağında sık karşılaşılan bir tablodur. Çoğunluğu hafif seyirli olmakla birlikte acil servise ciddi kanamalarla başvuracak geniş spektrumda klinik seyir gösterdiği izlenmektedir. Bu çalışmanın amacı ilkokul çağındaki çocuklarda burun kanaması yaygınlığını belirlemek ve burun kanaması ile aile ve çevresel faktörler arasındaki ilişkiyi değerlendirmek, sebep ve tedavi yaklaşımlarını gözden geçirmektir. Gereç ve Yöntem: Çalışmaya Mardin il merkezindeki üç ilköğretim okulunda 7-11 yaş arası 817 öğrenci alınmıştır. Burun kanaması prevalansı, demografik faktörler, kanama nedenleri ve tedavi yaklaşımları hakkında bilgiler içeren anket yoluyla veriler yüz-yüze görüşme tekniği kullanılarak toplanmıştır. Araştırma verileri SPSS 25 programı ile değerlendirilmiş olup tanımlayıcı istatistikler ve ki-kare analizi kullanılmış, p<0,05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edilmiştir Bulgular: Mardin il merkezinde 7-11 yaş arası çocukların burun kanaması prevalansı 283 hasta (%34,6) olarak saptanmıştır. Burun kanamasının %5,7’sinde 2 yaş altında başladığı, %64,3’ünde yılda 5-14 kez kanadığı, ailedede burun kanaması varlığı %28,5 ve en çok %85,3’ünde yaz aylarında kanama izlendiği belirlenmiştir. Burun kanaması ile ailede sigara içilmesi arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür (p<0.05). Ailede burun kanama varlığı, allerji, sinüzit, burun tıkanıklığı, burunda kabuklanma ve burun içinde yara olması burun kanaması ile ilişkilendirilmiştir (p<0.05). Burun kanaması olanların %80,2’sinin kendiliğinden iyileştiği, %26,1’inin tedavi aldığı ve bu tedavilerin sırasıyla %39,9’una burun kanaması ile ilgili bir müdahale yapıldığı, %16,3’ünün acil servise başvurduğu, %32,2’nin Kulak Burun Boğaz polikliniğine başvurduğu, %3,2’sinin burun kanaması nedeni ile hastanede yattığı, %4,2’sine burun kanaması nedeni ile kan verildiği saptanmıştır. Burun kanaması vakaları ebeveynlerin %55,1’inde korku yarattığı belirlenmiştir. Sonuç: Burun kanaması çocukluk çağında sık görülmekte olup, çoğunluğu kendiliğinden iyileşmektedir. Mardin il merkezinde burun kanamasının çocuklarda daha çok yaz aylarında izlendiği görülmüştür. Burun kanaması ailede sigara içilmesi ile ilişkili bulunmuş olup, ailede burun kanama varlığı, sinüzit, allerji, burun tıkanıklığı, burunda kabuklanma ve burunda yara olması ile ilişkili bulunmuştur.