Fakülteler
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/14
Browse
Browsing Fakülteler by Publication Category "Kitap Bölümü - Uluslararası"
Now showing 1 - 20 of 221
- Results Per Page
- Sort Options
Book Part 1. Cengiz, Yunus, “Manâ Teorisi”, İslam Düşüncesinde Teoriler I Meta-Fizik 2.(2021) Cengiz, Yunus; Cengiz, YunusCengiz, Yunus, “Manâ Teorisi”, İslam Düşüncesinde Teoriler I Meta-Fizik 2.Book Part 19. ve 20. Yüzyıllarda Milli/Milan Aşireti(İletişim Yayınları, 2022) Ekinci, Mehmet RezanMilli ya da Milan Aşireti, yaşam sahasının dayattığı koşullar gereği kendi etrafında diğer aşiretleri birleştirici bir misyonla toparlamış ve kendi adıyla anılan bir aşiret konfederasyonu biçimini almış nadir aşiretlerdendir. Aşiretlerin bir ittifak kurma ihtiyacının sebepleri arasında, yaşam koşulları ve yaşam sahalarının nitelikleri önemli bir yer tutar. Aşiret sahası/mekânı olarak tutulmuş çöl ya da dağ coğrafyasının güvenliğini tehdit edici unsurlar, aşiret birliğine olan ihtiyacı teşvik edici bir müdafi unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Aşiretler güvenlik sorunlarını tek başlarına çözemediklerinde, bu tehdidi bertaraf etmek üzere aralarında zorunlu bir ittifaka yönelirler. Bunun için de başka aşiretlere karşı belirli bir aşiretin liderliği ve otoritesi altında bir araya gelerek, ortak çıkar etrafında en güçlü aşiret reisine tâbi olurlar. Bu şekilde oluşan durum, bir siyasi birliktir. Ortada yaşam sahalarında var olmaya ilişkin bir mesele ve ekonomik kaynaklar üzerinde bir hakimiyet mücadelesi vardır. Bu birliği sağlayan reis, aşiret birliğinin başına geçer. Zamanla bu birlik, tek bir aşirete dönüşebildiği gibi Milli Aşireti’nde olduğu gibi en güçlü ve birleştirici aşiretin ismi ile anılabilir. Bu durum gerek Mardin, Urfa ve çevresinde Milli adıyla; gerekse İran, Ağrı, Van ve çevresi Milan aşiret birliğindeki aşiretlerin, mensubu oldukları kabileden önce Milli/Milan adlarını uzun zaman boyunca tercih etmelerindeki sebebi açıklamaktadır. Bir müddet sonra birliğin ismi, taşıdığı önem dolayısıyla kabile ismine tercih edilir duruma gelmektedir.Book Part 19. yüzyılın Siverek’te Kolera Salgını ve Alınan Tedbirler(ÇİZGİ KİTABEVİ, 2022) Özcoşar, İbrahim; Mengirkaon, SabriSiverek, antik çağlardan itibaren önemli bir merkez olmakla beraber 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar fizikî alan ve demografik özellikleri bakımından statik bir görüntü arz etmekteydi. Siverek’in bu döneme kadarki en önemli özelliği Halep-Diyarbekir-Erzurum yolunu takip eden ticari güzergâh üzerinde bulunmasıydı. Ancak 1820’lerden itibaren güneydeki urban aşiretlerinin çöl güzergâhı üzerinden cereyan eden Halep-Bağdat ticaretini sekteye uğratmaları ve kervanların bir daha bulunamamak üzere kaybolmaları bu güzergâhtaki ticaretin de kuzeydeki Birecik-Siverek-Diyarbekir-Mardin-Musul yolunu takip eden ve Bağdat’a devam eden “Sultan Târiki” adı verilen güzergâha kaymasına neden oldu. Diğer taraftan 1850’lerden itibaren buharlı gemilerin daha fazla kullanılmasıyla İskenderun Limanı’nın Avrupa ve Asya arasındaki en önemli ticari limanlardan birisi olması Siverek’in ticari yol olarak önemini daha da artırdı. Böylece Siverek, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Suriye, Anadolu ve Irak bölgeleri arasındaki ticari faaliyetlerin en önemli kavşak noktalarından birisi haline geldi. Bu ticari hareketlilik kısa sürede Siverek’te çok canlı bir sosyal ve ekonomik hayatı da beraberinde getirdi. Öte yandan çok uzak coğrafyalar arasında cereyan eden ticaret yollarının üzerinde bulunmak kentteki refahı artırırken bazı olumsuzlukları da beraberinde getiriyordu. Bu olumsuzluklardan en önemlisi ise bu yollar boyunca sık sık meydana gelen salgın hastalıklardı. Ticari öneminin artmasıyla beraber Siverek’te özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında çok sayıda salgın hastalık meydana geldi. Bu hastalıkların başında kolera gelmektedir. İlk defa 1822 yılında ticaret yolları vasıtasıyla Osmanlı Devleti topraklarına ulaşan kolera mikrobu 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Anadolu’daki varlığını korudu. Hastalığın yayılmasında ticari güzergâhların önemini iyi kavramış olan Osmanlı Devleti, ticari canlılığı korumak ve hastalığın Anadolu içlerine yayılmasını engellemek noktasında Siverek ve diğer ticari güzergâh üzerinde bulunan kentlerde daha sıkı önlemler almaktaydı. Bu önlemler daha ziyade hastalığın Anadolu içlerine nihayetinde de imparatorluğun başkentine sirayetini engellemeye dönük olarak icra edilen tahaffuzhaneler kurulması ve kordon uygulamalarıdır. Bu açıdan Siverek, devlet tarafından Anadolu’ya açılan kapı önünde bir merkez olarak kabul edilmiş ve en fazla önlem alınan yerlerden birisi olmuştur. Bu çalışmada 19. yüzyılın ikinci yarısında Siverek’te meydana gelen kolera salgınları incelenecektir. Hastalığın ortaya çıkışı, etkileri ve sonuçları başta Osmanlı Arşivi vesikaları olmak üzere yerel kaynaklar, yabancı devlet raporları, seyahatnameler ve ilgili literatür ışığında ortaya konulacaktır. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin tasavvurunda bulaşıcı hastalıklar açısından Siverek’in önemi ve çözüm pratikleri incelenecektir.Book Part 19.YÜZYILIN SON ÇEYREĞİNDE SİVEREK’TE AİLE DEMOGRAFİSİ ve MAHKEMEDE KADIN SESLERİ(Çizgi Kitabevi, 2022) Akman, EkremGiriş Siverek kazası Osmanlı’da merkeze epey uzak, ekonomik ve nüfus açısından kendi halinde küçük bir kasabadır.1 Ancak bünyesinde idari, adli ve beledi tüm devlet kurumlarını klasik dönemden beri barındırması açısından tipik bir Osmanlı şehridir. Mahkemesi şehir halkına açık olduğu gibi, gayrimüslimler ve köylülerin de çoklukla uğradığı faal bir yargı merkezidir. Bu çalışma ile öncelikle 444 sayılı tereke defterindeki 250 adet tereke verileri ışığında dönemin Siverek kazasında aile demografisi ortaya çıkarılacaktır. İkinci bölümde şer’iyye sicillerine dayanarak Siverek’te anılan dönemde aile içi davalar, kadının toplumda ve ailedeki statüsü, mal varlığı, mahkemeyi kullanma pratiği, boşanma davlarında kadının rolü ortaya konacaktır. Adı geçen defterde 250 adet terekenin verileri kısmen kullanıldı. Tereke defterindeki 250 adet miras kaydında şehirde oturan Müslüman şahıslara ait tereke sayısı 135, köyde oturan tereke sahibi 43, gayrimüslimlere ait terekeler 37, kadınların (dul veya evli) bıraktığı tereke sayısı da 25 adettir. Okunamayan ya da başka bir miras taksimine tamamlayıcı nitelikte hükümler içeren 10 kayıt değerlendirmeye alınmadı. Bu çalışmada sadece kadın, çocuk sayısı, tereke miktarları gibi aileyi ilgilendiren veriler değerlendirildi. Makalede, Siverek kasabası ve köylerinde demografik yapısı ortaya çıkarılan ailede karı-koca arası ilişkiler, kadının ailede ve toplumdaki rolü mahkemelere yansıyan zabıtlarla ortaya çıkarılmaya çalışıldı.Book Part 2. Cengiz, Yunus, “Ahval Teorisi”, İslam Düşüncesinde Teoriler I Meta-Fizik 2. Cilt, Ketebe Yayınları, İstanbul, 2021, s. 980-994.(2021) Cengiz, Yunus; Cengiz, Yunus2. Cengiz, Yunus, “Ahval Teorisi”, İslam Düşüncesinde Teoriler I Meta-Fizik 2. Cilt, Ketebe Yayınları, İstanbul, 2021, s. 980-994.Book Part Acil Servis Kalabalıklığı ve Yönetimi(Nobel Akademik Yayıncılık, 2023) Bütün, AhmetAcil servislere başvuru sayısı gün geçtikçe artmakta ve acil sevişlerde hasta yoğunluğuna sebep olmaktadır. Acil servis kalabalıklığı hem ülkemizde hem de dünyada kronik bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Acil servis kalabalıklığı, acil servislerin işleyişini ciddi bir şekilde etkileyen ve hâlâ çözülmemiş bir problemdir. Acil servis ziyaret sayısı giderek arttığı için bu sorun hem Türkiye’de hem de dünyada önemli bir halk sorunu hâline gelmiştir. Acil servislerin aşırı yoğunluğu, acil servis personelinin yaşadığı en büyük ve en önemli sorunlardan biridir. Acil servisler üzerindeki baskı, acil servis personeli, acil servis yöneticileri ve politika yapıcılar için dünya çapında önemli bir sorun olarak durmaktadır. Acil servislere yapılan ziyaretlerin önemli bir kısmını durumu acil olmayan hastalar oluşturmaktadır. Bu hastaların acil servislere başvuruları acil servislerde aşırı hasta yoğunluğuna yol açmaktadır. Böylece acil servislerde bekleme süreleri uzayabilmekte, ciddi hastalığı olan hastaların tedavileri gecikmekte, hasta memnuniyetsizliği artmakta, acil serviste genel bir karmaşa ve yetersizlik durumu ortaya çıkmaktadır. Acil servislerin aşırı yoğun olması, acil bakıma en çok ihtiyaç duyan hastaların tedavilerinde gecikmelere neden olmakta, verilen sağlık hizmetlerinin kalitesini düşürmekte ve sağlık hizmeti maliyetini artırmaktadır. Bu kitap bölümünün amacı acil servis kalabalıklığının sebeplerini tespit etmek ve bu kalabalıklığı azaltmaya yönelik çeşitli çözüm önerileri sunmaktır.Book Part Acil Serviste Hasta Güvenliği(Nobel Akademik Yayıncılık, 2023) Baran, LeylaÖzet Acil servis; acil sağlık hizmeti ihtiyacı olan hastalara sağlık hizmeti sunulan poliklinik ve yataklı servis işlevi görebilen sağlık tesisi bölümüdür. Tüm gün kesintisiz olarak acil sağlık hizmeti veren acil servisler doğal olarak hastane içinde en fazla karmaşanın olduğu yerlerdir. Acil servisler hasta güvenliği açısından oldukça riskli servislerdir. Tıbbi hata, hastaya sunulan sağlık hizmetleri sırasında ortaya çıkan herhangi bir olumsuzluğun nedeni olup sağlık kurumlarının ve çalışanlarının yetersiz bilgisi, beceri eksikliği, deneyimsizliği veya ilgisizliği sonucunda gerçekleştirdikleri, kabul gören uygulama standartlarının altında kalan tedavi ve işlemler sonucunda, hastanın zarar görmesine, yaralanmasına veya ölümüne neden olan, çoğunlukla mesleki ihmalle ortaya çıkmış zararlardır. Kontrol edilemeyen iş yükü, öngörülemeyen çok sayıda hasta, tedavi ve bakıma farklı disiplinlerden çok sayıda sağlık profesyonellerinin katılımı acil servislerde hata için risk faktörüdür. Hasta güvenliğinde temel hedef; sağlık hizmetleri sunumu sırasında tıbbi hataları engelleyerek hatalar nedeniyle hastayı olası zararlardan koruyacak ve hata olasılığını ortadan kaldıracak bir sistemin kurulmasıdır. Hasta güvenliğindeki ortak eksiklikler; yetersiz iletişim, liderlik, ekip çalışması ve güvenlik süreçleri konusunda yetersiz bilgilendirmeler, advers olayların analizlerindeki ve raporlamadaki eksiklikleri içerir. Tıbbi hataların önlenmesinde hasta güvenliği kültürünün geliştirilmesi önemli faktörlerin başındadır. Sağlık kurumlarında güvenlik kültürü; bireysel ve ekip olarak sağlık profesyonellerinin hasta güvenliği konusunda bilinçlenmelerini ve hastaların zarar görmelerini önlemeyi/zarar veren durumların oluşmamasını hedeflemektedir. Sağlık hizmetlerinde meydana gelen hataların tanımlanmasını ve bu hatalardan dolayı hastaların zarar görmesinin engellenmesini sağlayan en önemli yöntem, tıbbi hataların raporlanması ve analizidir. Hasta güvenliği kültürünün oluşturulması ve yaygınlaştırılması, sağlık kurumlarında tıbbi hataları azaltacak organizasyonların oluşmasını sağlayacak ve bu şekilde hem sağlık çalışanları hem de hastaların zarar görmesi engellenmiş olacaktır.Book Part AHMED ARİF’İN ŞİİRLERİNDE VAROLUŞÇU DURUMLAR(2022) UYANIK, NECİPAhmed Arif 20.yüzyılın en etkili şairlerin arasında gösterilmiş olup aynı zamanda Tükiye’deki şairlerden ve belki de dünyadaki diğer şairlerden farklı kılan bir mizaca sahip olduğu kabul edilmiştir. Onun tek şiir kitabıyla bu başarıyı yakalaması dünyada örneğine az rastlanır bir durumdur. Elbette onun başarısı kendisinden ve çevresinden yola çıkarak gerçekçi bir şiir tarzını yakalaması ve şiirin o kadar kolay yazılmadığının farkına varmasından kaynaklanmıştır. Çünkü onun sadece bir şiir için yıllarını verdiği bilinmektedir. Bu konuda söylediği “ben şiirleri çok bekletirim, mesela yirmi yıldır dokunmadığım şiirim var”1 ifadesi buna örnek gösterilebilir. Çünkü şiir yerini bulmalıdır, aslına dönüşü yani ait olduğu dünyanın içine girmeyi başarmalıdır ve bu gerçekleşene kadar bekle(til)melidir. Zira İngiliz şair Percy Bysshe Shelley’nin şiirin dünyanın gizli kalmış güzelliğinin peçesini kaldıran ve bildik nesneleri ayıklayan bir güce sahip olduğunu2 ifade etmesi tam da Ahmed Arif’in şiir anlayışına karşılık gelen bir deyiş olmuştur. İşte bu uzun bekleyiş dünyanın gizemini çözebilmek veya onu kısmın de olsa anlayabilmek içindir. Şüphesiz bu bekleyişin başladığı zaman çocukluk çağıdır.Book Part AİLE EĞİTİMİNDE GÜNCEL KONULAR(eğiten yayınevi, 2020) AYANOĞLU, MineAile katılımı, günümüzde bilgiyi paylaşma ve iletişim kurmayı gerektiren bir işleyiştir; çocukların öğretmen ve anne baba ile iç dünyaları arasında güvenli bir bağ oluşturur. Anne babalar, çocuklarıyla ilgili bilgi alış verişini öğretmen ile yaptıklarında, çocuklarının gelişimleri ile ilgili öneriler alıp destek aldıklarında eğitim süreci daha verimli sonuçlar doğurur. Erken çocukluk döneminde aile katılımı iyi sağlandığı zaman eğitimciler; çocuklar ve aileleri hakkında geniş bir bakış açısına sahip olacaklarından, çocukların ihtiyaçlarına psikolojik durumlarına göre daha temkinli davranıp, çocuk merkezli aktif bir eğitim ortamı hazırlamış olacaklardır. Eğitim sürecinde aile desteği alan çocuklar; aileleri ve çevreleri ile problem yaşamadan etkileşim kurabilmektedir, yabancı bir dili daha iyi öğrenmektedirler, temel haklar ile ilgili daha bilinçlidirler, sosyal veya eğitim yaşantılarında ortaya çıkabilecek problemleri başarı ile çözebilmektedirler, duygusal beceriler kazanabilmekte, özbakım, sağlık ve beslenme konusunda bilgi sahibi olabilmektedirler.Book Part Akdeniz Bölgesi(2022) Özaltaş Serçek, Gülseren; Çimar, SüleymanBölgenin Genel Özellikleri Yurdumuzun güneyinde adını aldığı Akdeniz kıyısı boyunca uzanan, sahip olduğu 120.000 km²’lik yüz ölçümü büyüklüğü ile Türkiye yüz ölçümü toplamının yaklaşık %15’i kadar büyüklüğe sahip olan Akdeniz Bölgesi alan büyüklüğü bakımından bölgeler arasında beşinci sırada yer alır (1). Akdeniz bölgesinin batısında Ege Bölgesi, kuzey sınırında İç Anadolu düzlükleri, doğusunda Doğu Anadolu engebeleri ile Güneydoğu Anadolu plâtoları yer bulunmaktadır (2).Book Part Aksan Temelli Sosyal Sınıflandırma ve Önyargı(Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınları, 2018) Ergün, NaifBook Part Akut Kalp Yetmezliğinde Tedavi Yaklaşımı(AKADEMİSYEN, 2023) Günlü, SerhatGIRIŞ Akut Kalp Yetmezliği (AKY) hastanın acil tıb- bi yardım alması için yeterince şiddetli bir kli- nik duruma, plansız bir hastaneye yatışa veya acil servis başvurusuna yol açan kalp yetmezliği semptomlarının ve/veya belirtilerinin hızlı veya aşamalı olarak başlamasını ifade eder (1). AKY’li hastalarının tedavilerinin planlanması için acil değerlendirilmesi gerekir. AKY, 65 yaş üstü kişi- lerde hastaneye yatışların önde gelen nedenidir (2). Yüksek mortalite ve tekrarlayan hastaneye yatış oranları mevcuttur. Hastane içi ölüm oranı %4 ila %10 arasında değişmektedir (3). Tabur- culuk sonrası 1 yıllık ölüm oranı %25-30, ölüm veya tekrar yatış oranları %45’ten fazladır (4). AKY, yeni başlayan KY’nin ilk belirtisi olabilir veya daha sıklıkla kronik KY’nin akut dekom- pansasyonuna bağlı ortaya çıkabilir (5). Akut de- kompanse kronik KY’si olan hastalarla akut pul- moner ödemli hastalar karşılaştırıldığında, akut pulmoner ödemi olanlar daha yüksek hastane içi mortaliteye sahiptirler ancak taburculuk sonra- sı mortalite ve yeniden hastaneye yatış oranları daha düşüktür (6). AKY’nin en sık tetikleyici fak- törleri atriyal fibrilasyon, akut MI veya iskemi, ilaç alımının (diüretik) kesilmesi, artmış sodyum yükü,miyokard fonksiyon bozukluklarına sebep olan ilaçlar ve aşırı fiziki efordur (7). Önceden var olan kardiyak disfonksiyonu olan hastalarda spesifik dış faktörler (anemi, GİS kanama, enfeksiyon vb.) AKY’yi hızlandırabilir (8).Book Part alhayat alaijtimaeiat walfikriat waleilmiat zaman al'aratiqa(Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınaları, 2017) Şıho ReşıdAraştırma, artuklu devletin sosyal yaşamı ve toplum sınıflarına ışık tutmayı ve devletine bağlı devletlerdeki en önemli entelektüel ve bilimsel başarıları ve en önemli düşünürleri, bilim insanlarını ve doktorları tanımlamayı amaçlamaktadır. devlette itibarlarını kazandılar ve prenslerin entelektüel bilimsel rönesansın tanıtımındaki rolünü belirlediler.Book Part Ali Shariati(Palgrave Macmillan, Cham, 2023) Ateş, EnesThis entry examines Ali Shariati’s ideas, which provide a modern interpretation of emancipatory and revolutionary Islam in the context of Shia thought. Shariati merged political, social, and intellectual activism. He not only addressed internal divisions within Shiite Islam but also established a socially just and left-leaning model for Muslims worldwide to advocate for an Islamic alternative to Western methods of thinking. Leaving aside the validity of ambiguous labels such as “Islamic Marxism” or “socialist Islam,” Shariati’s Islamic interpretation is rooted in a socialist philosophical and ethical framework. He drew upon Islamic history and the Islamic canon, modifying his interpretation of pretext (tradition, history, and institutional structures) and text (canon) to create a revolutionary con-text, a revolutionary interpretation of Islam. His criticism of capitalism, as a manifestation of his economic understanding, combined with his interpretation of religion on both concrete and abstract levels and took on an activist character. Shariati’s economic and philosophical defense of a populist and social justice line fills his unique value in the history of thought. In addition to the specific conditions of Iran, these aspects demonstrate the intellectual adventure of the world’s Muslims.Book Part Anatolian farmers in Europe: migrations and cultural transformation in Early Neolithic period(Amasya University, 2017) Sıddıq, Abu BakarHumans first started farming and domesticating animals around 9000 B.C. in the Levant and the Central Anatolia. The managing process of different plant and animal species was spreading from the Central Anatolia to Southern and Western Anatolia during 8th millennium BC, and in 7th millennium BC into Southeast Europe by Anatolian farmers. Furthermore, this process appeared in Central Europe in the middle of 6th millennium BC and eventually in north-western Europe in the middle of 4th millennium BC by Anatolian Neolithic farmers. Archaeological evidences as well as ancient DNA studies testify this migrations and cultural exchange of Anatolian farmers which enforced the neolithization in Europe and inevitably changed Europe‟s face forever. This research is aimed to give a chronological glimpse of that migration and the cultural transformation process from the Central Anatolia to Europe between 9th millennium and 4th millennium BC.Book Part Anlatı (Narrative) araştırması(2023) Ergün, NaifBu bölümün temel amacı anlatı araştırmanın ne olduğunu, felsefik daya-naklarını ve bir olgunun veya yaşamın anlatı aracılığıyla nasıl inceleneceğinive raporlaştırılacağını ortaya koymaktır. Bunu ortaya koymak için öncelikleanlatının (narrative) kavramsal boyutu, tarihsel gelişimi ve felsefik olgususunulmuştur. Sonra, anlatı araştırmanın genel çerçevesi çizilerek bir anlatınınarşatırmalarda kullanım tarzları ve anlatı araştırma türleri açıklanmıştır. Sonolarak, anlatı araştırmayla verilerin nasıl toplanılacağı ve anlatı araştırmaylaelde edilmiş bir verinin nasıl analiz edilip raporlaştırılacağı tartışılmıştır.Book Part Antropolojik Bir Bulguyla Akıl Yetisini Sosyolojik Olarak Yorumlama İmkânı: Aklın Somut Bir Göstergesi Olarak “Akûle” ve Aklın Rolü(Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınları, 2020) YEŞİLMEN, HALİTÇalışmanın konusu olan akıl, bilimsel temel kavramlardan biri olduğu gibi, insanın düşünce yetisi ile birlikte ontolojik bir farkla anılmasına da sebep olmaktadır. Bu çalışmadaki amacımız, aklın sosyal alanda yorumlanmasıyla ilgili olarak somut bir veriden hareketle temel bir başlangıç noktası önermektir. Bu öneri, aklın sosyal yaşamdaki karşılığını/görünürlüğünü ortaya koymak ya da aklın sosyal inşasına yönelik yapılacak olan sorgulamalar açısından da önem arz etmektedir. Ayrıca önerilen yaklaşım, “ağ toplumu” olarak tanımlanan günümüz toplumsal yapının değerlendirilmesinde de önemli görülmektedir. Bu öneri, semantik ve somut değeri ile gündelik yaşamdaki kullanımı birbirine uyan bir araçtan (eşya/alet) hareketle yapılmaktadır. Bu araç, akıl kelimesi ile aynı köke, hatta farksız denilebilecek bir isme sahiptir: Akûle. Rolü itibariyle “akûle”nin, akıl kelimesinin temel anlamı olan “bağlamak” ve “tutmak” mânâlarını doğrudan karşılayan somut bir kullanım biçimi söz konusudur. Akûle; at, katır gibi hayvanlarla taşınan yükün, onları kavrayan halat vasıtasıyla bağlanmalarına aracılık eden bir araçtır. Ham maddesi meşe ağacıdır, yani odundur. Şekli ise “V ile “U” harflerinin şekilleri arasında değişkenlik gösterebilen iki dişli bir çatal görünümündedir. “Akûle”, anlam değerini, rolü itibariyle almaktadır. Onun temel rolü, kavrayan halat yoluyla yükü bağlamak ve tutmaktır. Bu arada kendisi de bağlanmış olur. Çalışmada da “akûle”nin hem “bağlayan” ve “tutan” hem de soyut bir biçimde “bağlantı kuran” özelliklerinden hareket edilmektedir. Hareket noktası, Arapların ve Süryanilerin kullandıkları deyimlerle de desteklenmektedir. Buna göre aklın temel rolü, insanın bağlantı kurma yetisiyle ilişkilendirilmektedir. Akıl, bağlantı kurulan ilişkilerle bütünleşen ayrılmaz bağı üzerinden değerlendirilmektedir. İnsanın kurduğu bağlantı, aynı zamanda sorumluluk yükünü ve kapasitesini de beraberinde getirmektedir ki insan, bu sorumluluğuna ve ilişkilere bağlanarak sosyal alanda var olur. Başka bir ifadeyle, aklın sosyal yeri ya da sosyal akıl, sosyal ilişkilere göre belirlilik kazanmaktadır. Dolayısıyla her sosyal ilişkinin içerisinde saklı olan, yani doğrudan fark edilmeyen bir akıl/akûle alanının ya da aklın olduğunu söylemek mümkündür. Bu akıl, ilişki ağının varlığını da belirlemektedir.Book Part Aristoteles ve Assos Okulu(Detay Yayıncılık, 2023) Akgül, OnurKitabın ilk bölümü Anadolu’da Antik Çağ Filozofları’na ayrılmıştır. Anadolu ve dünyada felsefi düşüncenin temellerini atan Milet okulu düşünürleri bu bölümün ana temasını oluştururken, bu düşünce dünyasına destek vermiş diğer önemli filozoflar da konuya dahil edilmiştir. Okuyucular bu bölümde Thales, Prieneli Biras, Anaksimandros, Anaksimenes, Anaksagoras, Efesli Herakleitos, Ksenofones, Miletli Aspasia, Sinoplu Diogenes, Ereğlili Herakleides, Aristotoles, Efesli Zendotus, Tyanalı Apollonius, Epiktetos, Samsatlı Lukianos ve Bergamalı Galen’in hayatı, eserleri ve felsefesi üzerine yapılmış çalışmaları okuyacaktır. Kitabın ikinci bölümünde Anadolu’da Türk İslam Dönemi Düşünürleri incelenmiştir. Bu kapsamda Karaca Ahmet Sultan, Ahi Evran, Şeyh Edebali, Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Yunus Emre, Somuncu Baba, Abdal Musa, Hacı Bayram Veli, Akşemsettin, Pir Sultan Abdal, Şeyh Şabanı Veli ve Erzurumlu İbrahim Hakkı incelenmiştir. Ele alınan düşünürler gerek bulundukları çağın büyük devletlerinin yöneticilerine karşı akıl hocalığı yapmış, gerekse dini inançları ve yaşayışı ile topluma örnek teşkil etmiş kişilerdir. Kitabın üçüncü ve son bölümünde ise Anadolu Düşünce Yapısını Etkileyen Düşünürlere yer verilmiştir. Bu bölümde Farabi, Gazali, Abdulkadir Geylani, Ahmet Yesevi, Şems-i Tebrizi ve Muhyiddib İbnül Arabi ele alınmıştır. Bu düşünür ve fikir insanları Anadolu’da yaşamamış olsa da yolları Anadolu’dan geçmiş veya fikirleri ile Anadolu düşünürlerine ilham olmuş kişilerdir.Book Part Aristotelianism and the disintegration of the late antique theological discourse(Ashgate Publishing Ltd, 2013) Krausmüller DirkOne of the most striking characteristics of early Christianity was the willingness despite occasional misgivings to engage with Greek philosophy. From the second century onwards Christian writers borrowed terms and concepts from the different philosophical schools in order to formulate their understanding of the Christian God and his relation to Jesus Christ. Following the groundbreaking work of Origen, this engagement reached new levels of depth and sophistication in the controversies of the fourth century. It was in the course of these controversies that the three Cappadocians, Basil of Caesarea, Gregory of Nazianzus and Gregory of Nyssa developed a radically new conceptual framework, which distinguished between one divine substance or nature and the three hypostases or persons, Father, Son and Holy Spirit, and which associated the former with a set of common qualities such as ‘incorporeality’ and the latter with specific properties such as ‘begotten’ in the case of the Son. This model is evidently influenced by the contemporary philosophical discourse but it has proved difficult to identify its exact antecedents. In the last 50 years scholars have attempted to make the case for Aristotelian, Neoplatonic or Stoic provenance but none of these hypotheses has found universal acceptance.Book Part Arşiv Araştırmalarında Etik(2018) Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahimSosyal bilim araştırmalarının ortak noktalarından biri, yöntem ve yaklaşım fark-lılıklarına rağmen, araştırılan konuyla geçmişi arasında ilişki kurulmasıdır. Sosyal olgu ve olayların “ardında” ya da “altında” yatan bir geçmişin varlığı bu ilişkiyi bir tercihten öte zorunluluk hâline getirmektedir (Bk. Gülbenkian Komisyonu, 1996: 44). Ne kadar bağımsız ve kopuk görünürse görünsün her sosyal olayın bir hafızası vardır ve varlığı bu hafızadan beslenir. Bu da her sosyal bilimcinin geçmişle ilgi-lenmesini zorunlu kılar. Bu ilginin boyutu disiplinlere göre, disiplinler arası yakla-şım çerçevesinde bakıldığında çalışılan konuya göre farklılık gösterebilir. Bir tarih-çinin ya da edebiyatçının geçmişle ilişkisi şüphesiz başka çalışma alanlarından daha ileri düzeydedir.