Edebiyat Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/15
Browse
Browsing Edebiyat Fakültesi by Publication Category "Kitap Bölümü - Uluslararası"
Now showing 1 - 20 of 84
- Results Per Page
- Sort Options
Book Part 1. Cengiz, Yunus, “Manâ Teorisi”, İslam Düşüncesinde Teoriler I Meta-Fizik 2.(2021) Cengiz, Yunus; Cengiz, YunusCengiz, Yunus, “Manâ Teorisi”, İslam Düşüncesinde Teoriler I Meta-Fizik 2.Book Part 19. ve 20. Yüzyıllarda Milli/Milan Aşireti(İletişim Yayınları, 2022) Ekinci, Mehmet RezanMilli ya da Milan Aşireti, yaşam sahasının dayattığı koşullar gereği kendi etrafında diğer aşiretleri birleştirici bir misyonla toparlamış ve kendi adıyla anılan bir aşiret konfederasyonu biçimini almış nadir aşiretlerdendir. Aşiretlerin bir ittifak kurma ihtiyacının sebepleri arasında, yaşam koşulları ve yaşam sahalarının nitelikleri önemli bir yer tutar. Aşiret sahası/mekânı olarak tutulmuş çöl ya da dağ coğrafyasının güvenliğini tehdit edici unsurlar, aşiret birliğine olan ihtiyacı teşvik edici bir müdafi unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Aşiretler güvenlik sorunlarını tek başlarına çözemediklerinde, bu tehdidi bertaraf etmek üzere aralarında zorunlu bir ittifaka yönelirler. Bunun için de başka aşiretlere karşı belirli bir aşiretin liderliği ve otoritesi altında bir araya gelerek, ortak çıkar etrafında en güçlü aşiret reisine tâbi olurlar. Bu şekilde oluşan durum, bir siyasi birliktir. Ortada yaşam sahalarında var olmaya ilişkin bir mesele ve ekonomik kaynaklar üzerinde bir hakimiyet mücadelesi vardır. Bu birliği sağlayan reis, aşiret birliğinin başına geçer. Zamanla bu birlik, tek bir aşirete dönüşebildiği gibi Milli Aşireti’nde olduğu gibi en güçlü ve birleştirici aşiretin ismi ile anılabilir. Bu durum gerek Mardin, Urfa ve çevresinde Milli adıyla; gerekse İran, Ağrı, Van ve çevresi Milan aşiret birliğindeki aşiretlerin, mensubu oldukları kabileden önce Milli/Milan adlarını uzun zaman boyunca tercih etmelerindeki sebebi açıklamaktadır. Bir müddet sonra birliğin ismi, taşıdığı önem dolayısıyla kabile ismine tercih edilir duruma gelmektedir.Book Part 19. yüzyılın Siverek’te Kolera Salgını ve Alınan Tedbirler(ÇİZGİ KİTABEVİ, 2022) Özcoşar, İbrahim; Mengirkaon, SabriSiverek, antik çağlardan itibaren önemli bir merkez olmakla beraber 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar fizikî alan ve demografik özellikleri bakımından statik bir görüntü arz etmekteydi. Siverek’in bu döneme kadarki en önemli özelliği Halep-Diyarbekir-Erzurum yolunu takip eden ticari güzergâh üzerinde bulunmasıydı. Ancak 1820’lerden itibaren güneydeki urban aşiretlerinin çöl güzergâhı üzerinden cereyan eden Halep-Bağdat ticaretini sekteye uğratmaları ve kervanların bir daha bulunamamak üzere kaybolmaları bu güzergâhtaki ticaretin de kuzeydeki Birecik-Siverek-Diyarbekir-Mardin-Musul yolunu takip eden ve Bağdat’a devam eden “Sultan Târiki” adı verilen güzergâha kaymasına neden oldu. Diğer taraftan 1850’lerden itibaren buharlı gemilerin daha fazla kullanılmasıyla İskenderun Limanı’nın Avrupa ve Asya arasındaki en önemli ticari limanlardan birisi olması Siverek’in ticari yol olarak önemini daha da artırdı. Böylece Siverek, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Suriye, Anadolu ve Irak bölgeleri arasındaki ticari faaliyetlerin en önemli kavşak noktalarından birisi haline geldi. Bu ticari hareketlilik kısa sürede Siverek’te çok canlı bir sosyal ve ekonomik hayatı da beraberinde getirdi. Öte yandan çok uzak coğrafyalar arasında cereyan eden ticaret yollarının üzerinde bulunmak kentteki refahı artırırken bazı olumsuzlukları da beraberinde getiriyordu. Bu olumsuzluklardan en önemlisi ise bu yollar boyunca sık sık meydana gelen salgın hastalıklardı. Ticari öneminin artmasıyla beraber Siverek’te özellikle 19. yüzyılın ikinci yarısında çok sayıda salgın hastalık meydana geldi. Bu hastalıkların başında kolera gelmektedir. İlk defa 1822 yılında ticaret yolları vasıtasıyla Osmanlı Devleti topraklarına ulaşan kolera mikrobu 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar Anadolu’daki varlığını korudu. Hastalığın yayılmasında ticari güzergâhların önemini iyi kavramış olan Osmanlı Devleti, ticari canlılığı korumak ve hastalığın Anadolu içlerine yayılmasını engellemek noktasında Siverek ve diğer ticari güzergâh üzerinde bulunan kentlerde daha sıkı önlemler almaktaydı. Bu önlemler daha ziyade hastalığın Anadolu içlerine nihayetinde de imparatorluğun başkentine sirayetini engellemeye dönük olarak icra edilen tahaffuzhaneler kurulması ve kordon uygulamalarıdır. Bu açıdan Siverek, devlet tarafından Anadolu’ya açılan kapı önünde bir merkez olarak kabul edilmiş ve en fazla önlem alınan yerlerden birisi olmuştur. Bu çalışmada 19. yüzyılın ikinci yarısında Siverek’te meydana gelen kolera salgınları incelenecektir. Hastalığın ortaya çıkışı, etkileri ve sonuçları başta Osmanlı Arşivi vesikaları olmak üzere yerel kaynaklar, yabancı devlet raporları, seyahatnameler ve ilgili literatür ışığında ortaya konulacaktır. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin tasavvurunda bulaşıcı hastalıklar açısından Siverek’in önemi ve çözüm pratikleri incelenecektir.Book Part 19.YÜZYILIN SON ÇEYREĞİNDE SİVEREK’TE AİLE DEMOGRAFİSİ ve MAHKEMEDE KADIN SESLERİ(Çizgi Kitabevi, 2022) Akman, EkremGiriş Siverek kazası Osmanlı’da merkeze epey uzak, ekonomik ve nüfus açısından kendi halinde küçük bir kasabadır.1 Ancak bünyesinde idari, adli ve beledi tüm devlet kurumlarını klasik dönemden beri barındırması açısından tipik bir Osmanlı şehridir. Mahkemesi şehir halkına açık olduğu gibi, gayrimüslimler ve köylülerin de çoklukla uğradığı faal bir yargı merkezidir. Bu çalışma ile öncelikle 444 sayılı tereke defterindeki 250 adet tereke verileri ışığında dönemin Siverek kazasında aile demografisi ortaya çıkarılacaktır. İkinci bölümde şer’iyye sicillerine dayanarak Siverek’te anılan dönemde aile içi davalar, kadının toplumda ve ailedeki statüsü, mal varlığı, mahkemeyi kullanma pratiği, boşanma davlarında kadının rolü ortaya konacaktır. Adı geçen defterde 250 adet terekenin verileri kısmen kullanıldı. Tereke defterindeki 250 adet miras kaydında şehirde oturan Müslüman şahıslara ait tereke sayısı 135, köyde oturan tereke sahibi 43, gayrimüslimlere ait terekeler 37, kadınların (dul veya evli) bıraktığı tereke sayısı da 25 adettir. Okunamayan ya da başka bir miras taksimine tamamlayıcı nitelikte hükümler içeren 10 kayıt değerlendirmeye alınmadı. Bu çalışmada sadece kadın, çocuk sayısı, tereke miktarları gibi aileyi ilgilendiren veriler değerlendirildi. Makalede, Siverek kasabası ve köylerinde demografik yapısı ortaya çıkarılan ailede karı-koca arası ilişkiler, kadının ailede ve toplumdaki rolü mahkemelere yansıyan zabıtlarla ortaya çıkarılmaya çalışıldı.Book Part 2. Cengiz, Yunus, “Ahval Teorisi”, İslam Düşüncesinde Teoriler I Meta-Fizik 2. Cilt, Ketebe Yayınları, İstanbul, 2021, s. 980-994.(2021) Cengiz, Yunus; Cengiz, Yunus2. Cengiz, Yunus, “Ahval Teorisi”, İslam Düşüncesinde Teoriler I Meta-Fizik 2. Cilt, Ketebe Yayınları, İstanbul, 2021, s. 980-994.Book Part AHMED ARİF’İN ŞİİRLERİNDE VAROLUŞÇU DURUMLAR(2022) UYANIK, NECİPAhmed Arif 20.yüzyılın en etkili şairlerin arasında gösterilmiş olup aynı zamanda Tükiye’deki şairlerden ve belki de dünyadaki diğer şairlerden farklı kılan bir mizaca sahip olduğu kabul edilmiştir. Onun tek şiir kitabıyla bu başarıyı yakalaması dünyada örneğine az rastlanır bir durumdur. Elbette onun başarısı kendisinden ve çevresinden yola çıkarak gerçekçi bir şiir tarzını yakalaması ve şiirin o kadar kolay yazılmadığının farkına varmasından kaynaklanmıştır. Çünkü onun sadece bir şiir için yıllarını verdiği bilinmektedir. Bu konuda söylediği “ben şiirleri çok bekletirim, mesela yirmi yıldır dokunmadığım şiirim var”1 ifadesi buna örnek gösterilebilir. Çünkü şiir yerini bulmalıdır, aslına dönüşü yani ait olduğu dünyanın içine girmeyi başarmalıdır ve bu gerçekleşene kadar bekle(til)melidir. Zira İngiliz şair Percy Bysshe Shelley’nin şiirin dünyanın gizli kalmış güzelliğinin peçesini kaldıran ve bildik nesneleri ayıklayan bir güce sahip olduğunu2 ifade etmesi tam da Ahmed Arif’in şiir anlayışına karşılık gelen bir deyiş olmuştur. İşte bu uzun bekleyiş dünyanın gizemini çözebilmek veya onu kısmın de olsa anlayabilmek içindir. Şüphesiz bu bekleyişin başladığı zaman çocukluk çağıdır.Book Part Aksan Temelli Sosyal Sınıflandırma ve Önyargı(Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınları, 2018) Ergün, NaifBook Part alhayat alaijtimaeiat walfikriat waleilmiat zaman al'aratiqa(Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınaları, 2017) Şıho ReşıdAraştırma, artuklu devletin sosyal yaşamı ve toplum sınıflarına ışık tutmayı ve devletine bağlı devletlerdeki en önemli entelektüel ve bilimsel başarıları ve en önemli düşünürleri, bilim insanlarını ve doktorları tanımlamayı amaçlamaktadır. devlette itibarlarını kazandılar ve prenslerin entelektüel bilimsel rönesansın tanıtımındaki rolünü belirlediler.Book Part Anatolian farmers in Europe: migrations and cultural transformation in Early Neolithic period(Amasya University, 2017) Sıddıq, Abu BakarHumans first started farming and domesticating animals around 9000 B.C. in the Levant and the Central Anatolia. The managing process of different plant and animal species was spreading from the Central Anatolia to Southern and Western Anatolia during 8th millennium BC, and in 7th millennium BC into Southeast Europe by Anatolian farmers. Furthermore, this process appeared in Central Europe in the middle of 6th millennium BC and eventually in north-western Europe in the middle of 4th millennium BC by Anatolian Neolithic farmers. Archaeological evidences as well as ancient DNA studies testify this migrations and cultural exchange of Anatolian farmers which enforced the neolithization in Europe and inevitably changed Europe‟s face forever. This research is aimed to give a chronological glimpse of that migration and the cultural transformation process from the Central Anatolia to Europe between 9th millennium and 4th millennium BC.Book Part Anlatı (Narrative) araştırması(2023) Ergün, NaifBu bölümün temel amacı anlatı araştırmanın ne olduğunu, felsefik daya-naklarını ve bir olgunun veya yaşamın anlatı aracılığıyla nasıl inceleneceğinive raporlaştırılacağını ortaya koymaktır. Bunu ortaya koymak için öncelikleanlatının (narrative) kavramsal boyutu, tarihsel gelişimi ve felsefik olgususunulmuştur. Sonra, anlatı araştırmanın genel çerçevesi çizilerek bir anlatınınarşatırmalarda kullanım tarzları ve anlatı araştırma türleri açıklanmıştır. Sonolarak, anlatı araştırmayla verilerin nasıl toplanılacağı ve anlatı araştırmaylaelde edilmiş bir verinin nasıl analiz edilip raporlaştırılacağı tartışılmıştır.Book Part Aristotelianism and the disintegration of the late antique theological discourse(Ashgate Publishing Ltd, 2013) Krausmüller DirkOne of the most striking characteristics of early Christianity was the willingness despite occasional misgivings to engage with Greek philosophy. From the second century onwards Christian writers borrowed terms and concepts from the different philosophical schools in order to formulate their understanding of the Christian God and his relation to Jesus Christ. Following the groundbreaking work of Origen, this engagement reached new levels of depth and sophistication in the controversies of the fourth century. It was in the course of these controversies that the three Cappadocians, Basil of Caesarea, Gregory of Nazianzus and Gregory of Nyssa developed a radically new conceptual framework, which distinguished between one divine substance or nature and the three hypostases or persons, Father, Son and Holy Spirit, and which associated the former with a set of common qualities such as ‘incorporeality’ and the latter with specific properties such as ‘begotten’ in the case of the Son. This model is evidently influenced by the contemporary philosophical discourse but it has proved difficult to identify its exact antecedents. In the last 50 years scholars have attempted to make the case for Aristotelian, Neoplatonic or Stoic provenance but none of these hypotheses has found universal acceptance.Book Part Arşiv Araştırmalarında Etik(2018) Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahimSosyal bilim araştırmalarının ortak noktalarından biri, yöntem ve yaklaşım fark-lılıklarına rağmen, araştırılan konuyla geçmişi arasında ilişki kurulmasıdır. Sosyal olgu ve olayların “ardında” ya da “altında” yatan bir geçmişin varlığı bu ilişkiyi bir tercihten öte zorunluluk hâline getirmektedir (Bk. Gülbenkian Komisyonu, 1996: 44). Ne kadar bağımsız ve kopuk görünürse görünsün her sosyal olayın bir hafızası vardır ve varlığı bu hafızadan beslenir. Bu da her sosyal bilimcinin geçmişle ilgi-lenmesini zorunlu kılar. Bu ilginin boyutu disiplinlere göre, disiplinler arası yakla-şım çerçevesinde bakıldığında çalışılan konuya göre farklılık gösterebilir. Bir tarih-çinin ya da edebiyatçının geçmişle ilişkisi şüphesiz başka çalışma alanlarından daha ileri düzeydedir.Book Part Aşk-ı Memnu Romanında Gündelik Hayatın İnşası: Statü Kurgusu(Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınları, 2020) Cengiz, ÖzgeServet-i Fünun romanı, zengin ve seçkin bireylerin hayatlarının anlatıldığı, Batılılaşma temayüllerinin kimi zaman eleştirel kimi zaman estetik bir duyuş tarzıyla ele alındığı kurgulardan oluşmaktadır. Servet-i Fünun romanlarında Batılılaşma ya da medenî görünme kaygısı, toplumsal hayatta statü edinme kaygıları üzerinden yansıtılır. Aşkı- Memnu romanında da toplumsal hayatta statü edinme çabaları, toplumsal normlar çerçevesinde ve nesnelerle kurulan ilişkiler bağlamında ele alınır. Seçkin bireylerin gündelik hayatlarından kesitlerin sunulduğu Aşk-ı Memnu romanında asli mekân yalıdır. Yalı, zenginliğin, gösterişin ve zevk sahibi olmanın yansıtıcısı olarak bir statü aracıdır. Yalıdaki eşyalar, nesneler, seçkin bireylerin gündelik hayatlarına ilişkin ipuçları sunan, gündelikliğe dair ayrıntıları yansıtan kurgusal bir işlevi yüklenirler. Romanın başkişisi Bihter’in zenginlik uğruna gelin geldiği yalıdaki hayat tarzı ve nesnelerle kurduğu ilişki, toplumsal hayatta statü edinmeye yönelik bir arzuyu barındırır. Annesine benzeme ya da evde kalma kaygıları arasında sürekli bocalayıp duran Bihter’in kendisinden yaşça büyük biriyle evlenme sebebi de toplumsal hayat içerisinde statü edinme çabasını yansıtır. Adnan Bey’le evliliğiyle birlikte alacağı soyisim ve yerleşeceği konak Bihter’in arzu ettiği konuma yerleşmesinde aracı olup sınıf atlama çabasına yardımcı olur. Romanda, karakterlerin eğlendikleri, gezdikleri, alışveriş yaptıkları ve bütünsel bir ifadeyle belirtirsek görünür oldukları mekânlar, sosyal çevreleriyle kurdukları ilişkiler statü kaygısı çerçevesinde değerlendirilebilir. Adnan Bey’in konağında yer alan eşyalar, perdeler, koltuklar Bihter’in ulaşmak istediği statüyü ortaya koyar niteliktedir diyebiliriz. Romanda, mekanın yanı sıra karakterlerin giyim-kuşamları, tüketilen yiyecek-içecekler, sofra dizaynı, yapılan geziler ait olunan yaşam tarzının izlerini yansıtarak statü nesnesi özelliği taşırlar. Nihal’in büyüdüğünün nişanesi olan çarşaf giyme töreninde, giydiği çarşafın kumaşının anlatılması eşya ile kurulan ilişkiyi gösterir. Bunun yanı sıra yapılan sandal gezilerinde gezdikleri sandalların özellikleri, görünür oldukları mekanlarda giydikleri kıyafetlerin batılı yaşam biçimini ortaya koyması, seçkinci bir hayatın yansıtıcısıdır.Book Part Beşeri Bilimler Açısından Bir Arada Yaşama Kültur ve Bbiçimler(sonçağ akadimi, 2020) Mohamed AlfaresOrdu tarafından yönetilen ülkelerde bireyler ve toplumlar için özgürlük elde etmeyi amaçlayan arap baharı devrimleri, zorbalığın toplumların özelliklerini bozduğunu, toplumun bileşiminin aynı olmadığını ancak aralarındaki anlaşmazlığın bazen uyumsuzluğa yol açabileceğini ve toplumun farklı bileşenleri arasındaki sosyal ilişkiler otoriter bir çevreye ve bu toplumların ve bileşenlerin uyacağı bir ideal örneğe ihtiyacının olduğunu açıkça belirtti. Aralarındaki iç ilişkiyi yeniden düzenlemeye yönelik bir araç olarak, haklara ve gizliliğe saygı duyan ve başkalarını dışlayan sabit bir modelle çevrelemeyen açık temeller üzerinde çok tanrıcı olmalarına izin verecek şekilde ve bu hedefi gerçekleştirmede katkıda bulunmanın entellektüel bir yolu olarak - toplum yapıları arasında güvenin tekrar inşa edilmesi - burada fransız filozof Jean-jacques Rousseau' nun ( sosyal anlaşmalar) adlı kitabında yazdığı; fransız devriminden önceki fransız toplumundaki olağanüstü sorunlardan kurtulma girişimi olarak burada durmaya çalışacağız. Resulullah sallallahu aleyhi vesellem' in müslümanlar (muhacirler ve ensarlar), yahudiler ve hıristiyanlar arasında yazdığı medine vesikası üzerinde durmaya çalışacağız. Bu, çok dinli bir yapı ( müslümanlar, yahudiler, hıristiyanlar) ve farklı kabilelerden entellektüel insanlar ile şehir ve kırsal kesimdeki insanlar için bir model oluşturmaktadır. Burada bu çalışmada başkaların bilgeliğinden ve deneyimlerinden ve peygamberin kaynağından almaya çalışacağız.Book Part Bir İslam ve Osmanlı Şehri Olarak Diyarbakır/Amid(İbrahim Özcoşar, 2018) Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahimBu çalışmada Diyarbakır/Amid, İslam şehri ve bir uzantısı olarak Osmanlı şehri kavramları çerçevesinde incelenmiştir. Makalenin temel sorunsalı İslam şehri kavramına dair, kaba oryantalist yaklaşımlardan kurtulmuş özgün bir yaklaşımın Amid şehri bağlamında örneklenip örneklenemeyeceğidir. Bu bağlamda Amid, üç açıdan değerlendirilmiştir: Şehir-şehirli ve siyasi bilinç, şehrin hukuku, İslam şehrinin sakinleri ve farklılıklar. Şehrin siyasi bilinci 16. yüzyıl ile 19 ve 20. yüzyıllardaki bazı gelişmeler üzerinden açıklanmıştır. Şehrin hukuki yapısı, özellikle Amid mahkeme kayıtlarının sunduğu veriler ışığında değerlendirilmiştir. Şehirdeki etno-dinsel farklılıklar ile şehrin homojen olmayan sosyal yapısı açıklanmıştır. Çalışmada “Amid” İslam şehri kavramının içine alınabilecek şehir tiplerinden sadece biri olarak değerlendirilmiştir. Oryantalist yaklaşımın siyasi bilinç, hukuk ve belediye gibi kurumsal yapılardan yoksunlukla itham ettiği ve çerçevesini kendisinin belirlediği “İslam Şehri” tipi karşısında Amid’in hem siyasi bilince, hem hukuka hem de belediye işlevine sahip kurumsal bir yapıya sahip olduğu tarihi veriler ışığında açıklanmıştırBook Part Çeper Hanı: Çevresi ve Yapımı(2021) Erdal, ZekaiÇeper Hanı: Çevresi ve Yapımı isimli bu çalışma ile tarih öncesi çağlardan beri kullanılan Bingöl-Diyarbakır istikametindeki yolun önemli duraklarından birisi olan Çeper Köyü’ndeki eserler kaleme alınmıştır. Köyün hemen kuzeyindeki Birkleyn mağaralarındaki Asur Kabartmaları da yolun ne derece önemli olduğunu gösteren unsurlardan birisidir. Çeper Köyü, konumu itibariyle Harput-Diyarbakır istikametindeki ana ticari yola bağlanan ve Hani-Dibni istikametinden gelen tali yolun, Bingöl istikametine giden yola bağlandığı kavşak noktasındadır. Tüm bu nedenlerden ötürü köyde, Bingöl istikametindeki yolu kontrol edecek şekilde inşa edilmiş bir Osmanlı kalesi, Hani istikametinden gelen tali yol üzerinde de bir han inşa edilmiştir. Her iki yapının üzerinde inşa tarihlerini gösteren bir kitabe bulunmamaktadır. Her iki yapı ile alakalı yayınlarda gerek kale, gerekse hanın Osmanlı Sultanı IV. Murat devrinde inşa edildiğine dair bir genel kabul vardır. Hanın plan şeması itibariyle tarihleri belli olan hanlara benzemesi nedeniyle de XVII. yy’a tarihlendirilmektedir. “Çeper Hanı: Çevresi ve Yapımı” isimli bu araştırma sonucunda gerek kale gerekse hanın iddia edildiğinin tersine daha erken dönemlerde inşa edildiği arşiv belgeleri ile ortaya konulmuştur.Book Part Claudius James Rich’in Seyahatinde İktisadi Hayat: Şehrizor ve Musul(Hiperyayın, 2021) Meraklı, ErdemBu çalışmada, Büyük Britanya'nın Bağdat konsoloslarından Claudius James Rich’in (1787-1821), 1820-1821 yıllarında Musul ve Şehrizor eyaletlerini kapsayan seyahatinde, bölgenin iktisadi yapısına yönelik izlenimleri, onun siyasi ve seyyah kimliği göz önünde bulundurularak ele alınmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde Rich’in biyografisine yer verilmiştir. İkinci bölümde, Rich’in Musul ve Şehrizor eyaletlerinin siyasi, kültürel ve arkeolojik durumuna dair aktardığı bilgiler incelenmiştir. Ardından üçüncü bölümde ise, Rich’in seyahat notlarında yer alan bilgiler üzerinden Musul ve Şehrizor eyaletlerinin iktisadi özellikleri ele alınmıştır. Bu çalışma ile, Claudius James Rich’in hayatına ve Musul-Şehrizor bölgelerinin 19. yüzyıl başlarındaki iktisadi durumuna ilişkin literatüre katkı sağlanması amaçlanmaktadır.Book Part CONTRIBUTION OF NGO's TO THE INTEGRATION OF SYRIAN IMMIGRANTS IN MARDIN(TRANSNATIONAL PRESS LONDON, 2019) Şanlı, SüleymanThis study particularly focuses on how NGOs based in the city centre of Mardin offer services and their role in Syrian refugees, migrants integration. It is important that how immigrants absorb the changes and challenges faced in the destination and how embedded these after their settlement as an expression of integration. This study collected data through in-depth interviews with seven NGOs (4 foreign and 3 local) based in Mardin. Alongside the fieldwork, some documents including news items, internet portals, and reports, are used to support the study. Due to ethical practice codes, names of the respondents and their organisations are not revealed. Pseudonymes are used to refer to respondents.Article Dara Antik Kent Kazısı Antropolojik Analizi(2017) Ayşe ACARDara Antik Kent Kazı çalışmaları, Mardin ili Artuklu İlçesi, Dara Mahallesinde Mardin Müze Müdürlüğü tarafından Müze Müdürü Nihat Erdoğan başkanlığında 2016 yılında Ocak ve Nisan ayları arasında gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın amacı, Dara Antik Kent kazısından elde edilen iskelet materyalden toplumun demografik durumunun belirlenmesi, bireylerin yaşam biçimi, beslenme alışkanlıklarının anlaşılması ve patolojik oluşumların saptanmasıyla bireylerin sağlık durumlarının belirlenmesini oluşturmaktadır. Laboratuvara gelen kemiklerde önce temizlik ve onarım çalışması yapılmış birey sayısı tahmin edilmeye çalışılmıştır. Çoklu gömülerde mezarlardaki birey sayısının tahmini için öncelikle varlığı halinde vücuttaki tek olan kemikler değerlendirilmiştir. Bulunmaması veya tahrip olması halinde çift olan kemiklerden de kişi sayısı tahmin edilmiştir. Daha sonraki aşamada cinsiyet ve yaş tahmini yapılmıştır. Kemiklerin korunma durumunun kötü olması sebebiyle var olan tüm vücut kemiklerinin morfolojik yapısı göz önünde bulundurulmuştur. Cinsiyet tahmininde pelvis, kafatası, alt çene ve uzun kemiklerdeki cinsiyet kriterleri kullanılmıştır (WEA,1980). Yaşlandırma bebek ve çocuklarda dişlerin sürme dönemlerine göre geliştirilen dental yaşlandırma (Ubelaker, 1978;Brothwell, 1981) ve uzun kemiklerin maksimum uzunluklarının ölçülmesi (WEA, 1980) ile tahmin edilmiştir. Genç erişkinlerde daimi dişlerin köklerinin kapanması (Ubelaker, 1978), epifizlerin kapanması (Brothwell, 1981), erişkin bireylerde ise dental aşınma (Olivier, 1969; Demirjian ve diğ., 1973; Brothwell, 1981), sutural yaşlandırma (Olivier, 1969) metotları kullanılarak yapılmıştır. Yaş aralıklarının belirlenmesinde bebek 0-2,4 yaş, çocuk 2,5-14,99 yaş, genç erişkin 15-29,99 yaş, orta erişkin 30-44,99 yaş, ileri erişkin 45+ yaş olarak değerlendirilmiştir. Kemik, diş ve çene patolojileri için Ortner ve Putschar’ın (1981), Brothwell’in (1981), Hilson’un (1990) çalışmaları kullanılmıştır. Ölçümlerde osteometri tahtası, elektronik kumpas ve şeritmetreden faydalanılmıştır. Dara Antik Kent kazı çalışması her yıl devam etmektedir. Yapılan çalışmalarla toplumun yapısının daha iyi anlaşılması hedeflenmektedir.Book Part Dawr Al'awbiat fi Taghyir Mawazin Alquaa Alsiyasia " min Taeun 'Athina 'iilaa Nihayat Aldawlat Aleabaasia"(Son ÇAĞ AKADEMİ, 2020) Şıho ReşıdÖzet Bu araştırma, salgınların tarihini ve tarihsel kaynaklardaki yayılmasını izleyerek salgınların siyasi güçlerin dengesini değiştirmedeki rolünü vurgulamayı amaçlamaktadır. Tarihi boyunca İslam Devleti, özellikle Abbasi döneminde birçok hastalık ve salgın hastalık tanımıştır. Bu salgınlara, salgının meydana geldiği şehrin adı, kendisi tarafından bilinen bir özelliğin adı veya onu yakalayan birinin adı verilmiştir. Devletin salgınlarla mücadele çabalarına rağmen, onu etkileyen felaketlerin büyüklüğü karşısında hiçbir şey yapamadı. Siyasi, sosyal ve ekonomik hayatı etkiledi. Sonunda zayıflamasına ve düşmesine neden oldu.