MAÜ GCRIS Standart veritabanının içerik oluşturulması ve kurulumu Research Ecosystems (https://www.researchecosystems.com) tarafından devam etmektedir. Bu süreçte gördüğünüz verilerde eksikler olabilir.
 

PAULUS, İSA MESİH’İN ELÇİSİ MİYDİ?

Thumbnail Image

Date

2019

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Publisher

Open Access Color

OpenAIRE Downloads

OpenAIRE Views

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit
Department of Syriac Language and Literature / Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü
Binlerce yıldır Mezopotamya bölgesinin sakinleri olmalarına ve başlangıcı tespit edilemeyecek ölçüde köklü bir literatüre sahip bulunmalarına karşın, kültürleri, dilleri, tarihleri, kısacası onlara ilişkin her şeyleriyle birlikte bir bütün olarak “Süryani” olma olgusunun Türkiye ölçeğinde neredeyse tamamen “meçhul” bir konu olduğu su götürmez bir hakikattir. Bu olgu, sosyolojik açıdan toplumun farklı kesimleri arasında az veya çok mevcut olan veya kurulması ya da güçlendirilmesi gereken köprüleri sekteye uğratmakta; bilimsel açıdan ise XVII. yüzyıldan beri Süryani diline, kültürüne ve literatürüne karşı büyük ilgi gösteren Batı’nın oldukça gerisinde kaldığımızı kanıtlamaktadır. Buradan hareketle, Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün büyük bir açığı kapatacağı rahatlıkla görülebilir. Öte yandan, Süryani literatürü geçmişte Süryani dilinin yeni nesillere aktarılması veya tarihsel hafızanın muhafazası gibi hayatî fonksiyonları bakımından Süryaniler adına son derece önemli bir rol üstlenmiştir. Ancak daha genel değerlendirildiğinde, bu gelenek insanlığın müşterek uygarlık birikimine de önemli katkılar sağlamıştır. İlkin, Ortaçağ’da Süryani dilini kullanan yazarlar, günümüz araştırmacılarına, eserlerini kaleme aldıkları coğrafî sahaların siyasî, sosyal, ekonomik, kültürel ve dinî yapıları hakkında kıymetli bilgiler aktarıp alternatif bakış açıları sunmuşlardır. İkincisi, söz konusu bu yazarlar Roma-Bizans ve Part-Sasani gibi siyasî yapılar ile sözü geçen bu hanedanlar tarafından yönetilmiş olan geniş sahalardaki farklı topluluklar ve çeşitli olaylar hakkında olduğu kadar, VII. yüzyılın ikinci çeyreğinden itibaren Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Haçlılar, Moğollar veya Osmanlılar gibi hanedanlar tarafından idare edilen bu havzadaki gelişme ve hadiseler ile topluluklar hakkında da mühim aktarımlar yapmışlardır. Bu yönüyle bakıldığında, Süryani dili ile edebiyatının sosyal bilimciler için ihmale gelmeyecek konular oldukları rahatlıkla söylenebilir. Süryani Dili ve Edebiyatı Bölümü’nün bugüne kadar Türkiye’de bu alana yönelik bırakılan eksikliği bir ölçüde de olsa giderip mümkün olduğu kadar kapatacak araştırmacılar yetiştirme ilkesi, böyle bir bölümün zaruretini göstermektedir.

Journal Issue

Events

Abstract

Paulus, birçok araştırmacıya göre geleneksel Hristiyanlığın kurucusudur. Çünkü İsa’nın tarih sahnesinden çekilmesi sonrasında, “İsa Mesih’in hizmetkârı” (δοῦλος Χριστοῦ Ἰησοῦ) ve “ulusların havarisi” (ἀπόστολος τῶν ἐθνῶν) olduğu iddialarıyla ortaya çıkmış; Mesih’in ölümü ve dirilişi rivayetlerine soteriyolojik anlamlar yüklemiştir. Geleneksel Kilise ise Paulus’un bu doğrultudaki teolojik görüşlerini esas almaktadır. Ancak tarihsel açıdan bakıldığında burada birçok soru yükselmektedir. Bunlar arasında iki tanesi bilhassa öne çıkmaktadır. Birinci olarak, Paulus’un Mesih’in şahsiyeti ve öğretileri ile Yahudi Yasası ve kurtuluş kavramı gibi olgulara yönelik savları, bizzat İsa’nın yaşamı sırasında vaaz ettiği öğretilerle çelişmektedir. İkinci olarak, Elçilerin İşleri Kitabı’nda verilmek istenen temel mesajın tersine, Paulus’un İsa’nın havarileriyle hiçbir zaman “birlik” içinde hareket etmediği ve onlarla “din kardeşi” olmadığı, fakat aksine onlar tarafından adeta “düşman” olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. İsa ve Paulus çağında, Galilaia (Celile), Samareia (Samiriye) ve Kudüs’ü de içeren Ioudaia (Yahudiye) gibi bölge ve eyaletlerden oluşan Filistin, Romalıların kontrolü altındadır. Nitekim Paulus ile Kudüs havari cemaati arasında siyasi duruşları itibariyle de ciddi farklar göze çarpmaktadır. Bu bağlamda anlaşıldığı kadarıyla Paulus, Mesih’e iman ettiği iddiasının öncesinde de sonrasında da, I. yüzyılın birinci yarısında Romalıların ve ayrıca Romalılar adına yönetici güç olarak bölgede varlık gösteren Herodesler ile Yüksek Rahip tarafından oluşturulan siyasi otoritelerin bir temsilcisi olarak hareket etmiştir. Roma iktidarını benimsemeyen bağımsızlık yanlısı Yahudi cephesi açısından ise Mesih kavramı siyasi direniş düşüncesinin sembolü olmuştur. Dolayısıyla, Paulus’un siyasi kişiliği ve faaliyetleri; hem Yeni Ahit metinlerine yansımayan muhtemel amaçlarının ortaya konulması, hem de Hristiyanlığı ortaya çıkaran gelişmelerin anlaşılması açısından önem taşımaktadır.
According to many scholars, Paul is the true founder of Christianity, because after Jesus withdrew from history, he came in view with the claim to be the “servant of Jesus Christ” (δοῦλος Χριστοῦ Ἰησοῦ) and “the Apostle of the Gentiles” (Ἀπόστολος τῶν ἐθνῶν); and he also gave new soteriological meanings on the accounts of the death and resurrection of Christ. Thus the traditional Church is based on the theological opinions of Paul accordingly. But historically, many questions come to the surface and two of them stand out. Firstly, Paul’s claims on the personality and doctrines of Christ and on the Jewish Law and the phenomenon of the salvation disagree with the doctrines preached by Jesus in his lifetime. Secondly, the contrary to the basic message of the Book of the Acts of the Apostles it is understood that Paul never acted in unity with the original apostles of Jesus and that he was not their coreligionists but was strongly opposed by them. In addition to this, the ancient Palestine is under Roman occupation during the time of Jesus and Paul, and there are serious politically differences between Paul and the apostolic community in Jerusalem. It is observed that both before and after his claim that he believed in Christ, Paul acted as a member of the occupant or collaborator front that was represented by the Romans, Herodians and High Priest in Palestine in the first half of the first century. As for the terms of the anti-occupation front, the concept of the Messiah was thesymbol of the goal of political independence. In this context, the political personality and political activities of Paul is important for both detecting his covert purposes and the birth of Christianity

Description

Keywords

Dinler Tarihi • Hristiyanlık • Paulus • İsa • Romalılar • Herodesler, History of Religions • Christianity • Paul • Jesus• Romans• Herodians

Turkish CoHE Thesis Center URL

Fields of Science

Citation

WoS Q

Scopus Q

Source

Cedrus: Akdeniz Uygarlıkları Araştırma Dergisi

Volume

7

Issue

0

Start Page

627

End Page

662