Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/4188
Browse
Browsing Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı Koleksiyonu by Access Right "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 8 of 8
- Results Per Page
- Sort Options
Article Bacterial Isolation and Antibiotic Susceptibility Test Results from Burn Wound Infection in the Southeastern Anatolia Region of Turkey(2023) Akelma,Hakan; Demir Yiğit,Yasemin; Yiğit,EbralThis study was conducted to find the bacterial profile isolated from the wound areas of the patients hospitalized in our burn center, which is the only one in our region and to find the sensitive antibiotics to be used in the treatment. In this study, the culture reports of 395 patients, whose wound culture results were (+), obtained from 1415 patients hospitalized in Gazi Yaşargil Training and Research Hospital burn center between January 2010 and January 2020, were included. Of the 394 patients, 217 (55%) were male and 117 (45%) were female. The average age of the patients is 12,86±17,34 years. The average burn degree is 2,67. In the wound culture results, 70,55% of gram (+) and 28,68% of gram (-) bacteria were found. Candida albicans were found in wound culture growth results with a rate of 0,07%. The most common gram (+) pathogen is Staphylococcus aureus with 23,09% (n: 91). In our study, the resistance rate of Staphylococcus aureus to methicillin was 20,31%. The most common gram (-) pathogen was E. coli with 9,13% (n: 36) and Pseudomonas aeruginosa with 9,13% (n: 36). Gram (+) organisms were mostly isolated with a rate of 78,95% in the culture results of patients who needed intensive care clinically due to infection. Staphylococcus aureus is the most common bacteria with 21,05%. As a result of our study, it was found that the most common cause of burn infection in our region was S. aureus, P. aeruginosa, and E. coli. We hope that the use of broad-spectrum antibiotics that can be effective against these bacteria will contribute to clinical treatment until culture results are available.specialist-thesis.listelement.badge Brakial Pleksus Bloğunun Pletismografik Variabilite İndeksi ve Perfüzyon İndeksi ile Değerlendirilmesi(Harran Üniversitesi, 2021)Amaç: Blok başarısının değerlendirilmesi için kullanılan geleneksel yöntemler zaman alıcıdır ve hasta kooperasyonuna ihtiyaç duyar. Bu çalışmanın amacı; Perfüzyon İndeksi ve Pletismografik Variabilite İndeksinin brakiyal sinir blokajının başarısını tahmin etmek için kullanılıp kullanılamayacağını değerlendirmektir. Materyal ve metod: Bu çalışmaya 18-65 yaş arası, elektif veya acil cerrahi operasyona alınan 34 hasta dahil edildi. Brakialpleksus bloğu uygulandı. Kardiyak hastalığı, kronik obstrüktif akciğer hastalığı ve astım hastalığı olanlar çalışma dışı bırakıldı. Hastaların yatak başı, noninvaziv, seri pletismografik variabilite indeksi (PVI) ve perfüzyon indeksi (PI) ölçümleri, blok uygulanan elin dördüncü parmak ucundan Radical-97 PulseOksimetre cihazı kullanılarak yapıldı. Bulgular: Blok yapılan koldan ölçülen PVI değerleri karşılaştırıldığında; 0 ile 5. dk, 5. dk ile 10. dk ve 0 ile 10.dk arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı bulundu. PI değerleri 0 ve 5.dk, 5 ve 10.dk, 0 ve 10.dk olarak karşılaştırıldığında değişimler istatistiksel olarak anlamlı bulundu. ( p<0.05) Sonuç: Çalışmamızda PI ve PVI değerindeki değişimlerin istatistiksel olarak anlamlı olduğu görüldü. ( p<0.05) PVI ve PI arasında istatistiksel olarak anlamlı korelasyon saptanmadı.Article Could the Umbilical Cord Suggest the Method of Anesthesia?(Galenos Publishing House, 2023)Objective: We aimed to investigate changes in aspartate aminotransferase (AST), alanine aminotransferase (ALT), lactate dehydrogenase (LDH), creatine kinase-myocardial band (CK-MB), and troponin I levels, which were biochemical parameters that gave an idea regarding clinical conditions such as tissue damage and asphyxia, according to the anesthesia type, to compare their levels in mothers who gave birth with normal spontaneous vaginal delivery (NSVD) and to investigate whether the type of anesthesia applied caused a change in biochemical parameters. Methods: Of the 90 patients included in the present study, 30 (33.3%) underwent general anesthesia, while 30 (33.3%) underwent spinal anesthesia, and 30 (33.3%) gave birth with NSVD. AST, ALT, LDH, CK-MB, and troponin I levels were measured in all pregnant women before they were taken to the operating room or delivery room. After the baby was delivered, a blood sample was taken from the umblical artery to measure AST, ALT, LDH, CKMB, and troponin I levels. The APGAR scores, the need for oxygen, positive pressure ventilation, and intubation after delivery of the newborns were recorded. Results: Statistically significant increases were found in AST, ALT, LDH, and troponin I levels in umblical artery in all groups when compared with their levels in pregnant women before delivery. Conclusion: An increase in umbilical artery CK-MB and ALT levels was observed in the NSVD group. Due to the increase in umbilical artery CK-MB and ALT levels in the NSVD group, it was found that it was not appropriate to evaluate the effects of anesthesia on the newborn with these markersArticle The Effect of Lumbar Disc Hernia Operations in Prone Position on Endotracheal Cuff Pressure and Tracheal Morbidity(2023) İpek,Yusuf; Baysal Yıldırım,Zeynep; Çelik,Enes; Akelma,HakanBackground: When the cuffs of endotracheal tubes are inflated with high pressure, serious morbidities are encountered. The aim of our study is to monitor the values of endotracheal tube cuff pressure, which can change in different positions, during the operation and to investigate its effects on tracheal morbidity. Materials and Methods: Prospective observational study. The age at which general anesthesia with endotracheal intubation was applied to the study; Sixty randomly selected patients in the ASA 1-2 group, 18-80 years old, and Mallampati class 1-2 were included between July 2016 and July 2017. Thirty patients with lumbar disc herniation surgery were divided into 2 groups as group 1 in the prone position, and group 2 in the supine position of 30 patients with lower or upper extremity surgery. After the patients in both groups were intubated in the supine position, the pilot balloon was inflated with an endotracheal cuff manometer between 28-30 cmH2O. Endotracheal tube cuff pressure was continuously monitored throughout the entire operation and recorded every 5 minutes. The patients were evaluated in terms of cough, dysphonia and sore throat at 1, 8 and 24 hours postoperatively. Results: Hemodynamic and respiratory parameters and temperature values of the groups were recorded during the operation. Cuff pressures, postoperative cough, hoarseness and sore throat were statistically significantly higher in group 1 (p:0.0001). Conclusion: In order to minimize tracheal morbidity and related complications that may develop due to endotracheal intubation, it was concluded that cuff pressure monitoring should become standard and continuous measurement is required, especially in operations in the prone position.Other Maksillofasiyal Travma ve Zor Havayolu Yönetimi: İki Olgu Sunumu(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022)Giriş ve Amaç: Maksillofasiyal travmalı hastalarda bozulan anatomi ve travmaya sekonder gelişen ödem nedeniyle hava yolu yönetimi hızla müdahale edilmesi gereken bir durumdur. Travma hastasının değerlendirilmesinde ve yönetilmesinde öncelikle, hava yolu güvenliği sağlanmalı ve servikal omurga stabilize edilmelidir. Bu yazıda; ateşli silah yaralanması sonucu maksillofasiyal travma gelişen iki olguda uygulanan anestezi yönetiminin literatür eşliğinde tartışılması amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada iki hastanın hastane bilgi sistemindeki kayıtları ve anestezi kayıtları incelendi. Hastaların perioperatif özellikleri, cerrahi endikasyonu, anestezi tekniği ve komplikasyonları kaydedildi. Bulgular ve Sonuç: Maksillofasiyal travmalı hastalar; yüz kemikleri ve yumuşak dokulardaki hasarlanmaya bağlı olarak kısa sürede gelişebilen hava yolu ödemi, kan, pıhtı, yabancı cisim, kırık kemik fragmanları gibi hasarlı doku veya travmaya neden olan ana materyalin hava yolunu kapatabilmesinden kaynaklı aspirasyon riski nedeniyle hızla hava yolunun garantiye alınması gereken özellikli hasta grubudur. Yazımızda ateşli silah yaralanması sonucu maksillofasiyal travma gelişen iki olgudaki hava yolu yönetimini tartışmayı amaçladık.Article Postpartum Anorektal Hastalık Sıklığında Gebelikte Alınan Kilo Etkili midir?(Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi, 2023)GİRİŞ: Tromboze eksternal hemoroid (TEH) ve anal fissür gebelik sırasında ve postpartum dönemde hayat kalitesini ciddi şekilde bozan benign anorektal hastalıklardandır. Bu lezyonların toplumdaki gerçek insidansı ve gebelikle progrese olması arasındaki ilişki yeterince bilinmemektedir. Çalışmamızın amacı gebeliğin son trimesterı ile postpartum birinci aya kadar gelişen TEH ve anal fissür insidansını saptamak ve bu durumun gebelik boyunca alınan kilo, yenidoğan ağırlığı ve doğumun ikinci fazındaki süre ile olan ilişkisini ortaya koyabilmektir. MATERIAL VE METHOD: 25 Temmuz 2021- 25 Ekim 2021 tarihleri arasında kadın doğum ve genel cerrahi polikliniğine başvuran gebe hastalar içinden üçüncü trimester ve postpartum birinci ayda TEH ve anal fissür görülen, kayıtları tam olan hastalar prospektif takip edilip retrospektif analiz edildi. Üçüncü trimesterda olan hastaların kilo artışı yüzde olarak hesaplandı. Tüm üçüncü trimester hamile hastalar asemptomatik iken ve postpartum ilk ayda, kadın doğum uzmanı veya genel cerrah tarafından en az üç kez muayene edildiler. Daha önceden hemoroidal hastalık nedeniyle operasyon öyküsü olan hastalar çalışmaya dahil edilmedi. BULGULAR: TEH gelişen hastalarda; gebelik sırasında kilo artışı, bebek doğum ağırlığı, doğumun ikinci fazının uzaması risk faktörleri olarak saptandı (sırası ile p=0,003 p<0,001 p<0,001 p<0,001). Anal fissür risk faktörleri arasında ise gebelikte kilo artışı, bebek doğum ağırlığı, doğumun ikinci fazının uzaması saptandı (sırası ile p=0,003 p<0,001 p<0,001 p<0,001). İlk doğumun normal spontan vajinal doğum olması ve gebelik öncesi kilo fazlalığının TEH ve anal fissür sıklığında bir artışa neden olmadığı gözlemlendi. Sonuç: Gebelikte kilo alımı, bebek doğum ağırlığı ve doğumun ikinci fazının uzaması TEH ve anal fissür gibi Anorektal hastalıkların gelişimi açısından risk faktörü olarak sayılabilir.specialist-thesis.listelement.badge Tek Akciğer Ventilasyonun Kognitif Fonksiyonlar Üzerine Etkisi: Kesitsel Araştırma(Türkiye Klinikleri (Ortadoğu Reklam Tanıtım Yayıncılık Turizm Eğitim İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.), 2023)Amaç: Postoperatif kognitif disfonksiyon (POKD), majör cerrahi sonrası özellikle ileri yaş olmak üzere tüm yaş grubu hastalarda sıkça görülür ve aylarca sebat edebilir. Etiyolojisi multifaktöriyel olmakla birlikte, serebral oksijen sunum ve tüketim dengesini etkileyen faktörler suçlanmaktadır. Bu nedenle hipoksi gibi ciddi komplikasyonlarla seyredebilen tek akciğer ventilasyonu (TAV) uygulanan torasik cerrahi hastalarında POKD'yi mini-mental durum testi ile değerlendirerek hastalarda POKD'nin değerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya 20 yaş ve 72 yaş arası, torasik cerrahide TAV adayı hastalar dâhil edildi. Anestezi protokolü tüm hastalarda aynı şekilde uygulandı. Kognitif değerlendirme operasyondan 1 gün önce, operasyondan 1 ve 3 gün sonra yapıldı. Bu amaçla MiniMental Durum Değerlendirme Testi kullanıldı. Bulgular: Çalışmaya 30 hasta dâhil edildi. TAV uygulanan hastaların %26,6'sında POKD tespit edildi. Hastaların yapılan mini-mental durum değerlendirme testi, ameliyat öncesi ile ameliyat sonrası 1. gün ile 3. gün arasında kognitif disfonksiyon açısından fark tespit edildi. Ameliyat sonrası 1. gün ile ameliyat sonrası 3. gün arasında fark tespit edilmemiştir. Sonuç: Toraks cerrahisinde TAV uygulanan hastalarda erken dönem kognitif disfonksiyon görülmektedir. Bunda cerrahi süre, anestetik ilaçlar, hastayla ilgili parametreler etkili olmakta olup, hastalar intaroperatif yakın takip edilmeli ve ameliyat sonrasında da hastalar kognitif fonksiyonları açısından yakından izlenmelidir.Article Tek Akciğer Ventilasyonun Kognitif Fonksiyonlar Üzerine Etkisi: Kesitsel Araştırma(Türkiye Klinikleri, 2023) Aydoğan, Mesut; Çelik, Enes; Yıldırım, Zeynep Baysal; Kuyumcu, MahırAmaç: Postoperatif kognitif disfonksiyon (POKD), majör cer- rahi sonrası özellikle ileri ya ş olmak üzere tüm ya ş grubu hastalarda sıkça görülür ve aylarca sebat edebilir. Etiyolojisi multifaktöriyel ol- makla birlikte, serebral oksijen sunum ve tüketim dengesini etkileyen faktörler suçlanmaktadır. Bu nedenle hipoksi gibi ciddi komplikas- yonlarla seyredebilen tek akciğer ventilasyonu (TAV) uygulanan tora- sik cerrahi hastalar ında POKD’yi mini-mental durum testi ile değerlendirerek hastalarda POKD’nin de ğerlendirilmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmaya 20 yaş ve 72 yaş arası, torasik cer- rahide TAV adayı hastalar dâhil edildi. Anestezi protokolü tüm hasta- larda aynı şekilde uygulandı. Kognitif değerlendirme operasyondan 1 gün önce, operasyondan 1 ve 3 gün sonra yap ıldı. Bu amaçla Mini- Mental Durum De ğerlendirme Testi kullan ıldı. Bulgular: Çalışmaya 30 hasta dâhil edildi. TAV uygulanan hastalar ın %26,6’sında POKD tespit edildi. Hastaların yapılan mini-mental durum değerlendirme testi, ameliyat öncesi ile ameliyat sonrası 1. gün ile 3. gün arasında kognitif disfonksiyon açısından fark tespit edildi. Ameliyat sonras ı 1. gün ile ameliyat sonrası 3. gün arasında fark tespit edilmemiştir. Sonuç: Toraks cerrahisinde TAV uygulanan hastalarda erken dönem kognitif dis- fonksiyon görülmektedir. Bunda cerrahi süre, anestetik ilaçlar, hastayla ilgili parametreler etkili olmakta olup, hastalar intaroperatif yakın takip edilmeli ve ameliyat sonrasında da hastalar kognitif fonksiyonları açı- sından yakından izlenmelidir.