Midyat Sanat ve Tasarım Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/3128
Browse
Browsing Midyat Sanat ve Tasarım Fakültesi by Access Right "info:eu-repo/semantics/closedAccess"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Book Part Ekolojik Mimarlıkta Kuş Evlerinin Yeri(Platanus Publishing, 2023) Baran, Mine; Erbaş Özil, Meltem; Nasanlı, OsmanGünümüzde ekoloji ile yakından ilişkili olan iklim değişikliği ve küresel ısınma kavramları birçok disiplin uzmanı tarafından önemle üzerinde çalışılan güncel konular olmaktadır. Dünyanın gelişmiş birçok ülkesinde ekoloji, küresel ısınma, iklim değişikliği ile ilgili güncel çalışmalar bulunmaktadır. Ekolojiyle ilgili oluşan birçok problemin kaynağında insanların neden olduğu yapay çevrenin etkisi vardır. Bu sebeple, tasarlanan binalarda ekolojik tasarımlar yapılması gerekmektedir (Kocaman, 2018). Çevreye zarar verebilecek atık üretiminin en aza çekilmesi için gerekli olan planlamaya ekolojik planlama denir. Atık miktarını azaltmak, oluşacak atıkları yeniden kullanmak, şehrin tamamının bu anlayış içerisinde atık politikası geliştirmesini sağlamak ekolojik planlamanın gerekliliğidir(Ercoşkun, 2018). İnsanlar tarafından oluşturulan yapay çevrelerin sayısı ve alansal büyüklüğünün geçtikçe artmaktadır. Bu artış doğal kaynakların hızla tüketilmesine neden olmanın yanı sıra doğal çevreye zarar verip doğada bulunan dengeyi bozmaya daneden olmaktadır. Ekosistemde yaşanacak denge problemlerinin doğadaki tüm canlılara zarar vermesi hatta bu canlıları yok etmesi olasıdır. Günümüzde insanlar tarafından inşa edilen binaların sayısı gittikçe artmaktadır. İnşa edilen bu binalar geçmişten günümüze kadar oluşturulan yapay çevrelerin birçoğundan sayıca fazladır. Bu bağlamda değerlendirildiğinde bina tasarlanırken doğal çevreye zarar verilmemesi için olabildiğince ekolojik tasarımlar yapılması gerekmektedir (Aslan , Yalçıner Ercoşkun, 2021).Book Part Sanat ve Tasarım(Gece Kitaplığı, 2021) Yeşilmen, NesrinTakı denince akla gelen ilk anlamlardan biri insan bedenini süslemek için kullanılan değerli süs eşyalarıdır. Bu anlamıyla tarihsel süreçte değerli süs taşlarından ve madenlerden yapılmış birçok takıya da tanıklık ederiz. Ayrıca takı; statü, güç, din, cinsiyet, medeniyet ve ırk sembollerini aktarabilen beden ile ilişkili objeler olarak da tanımlanabilir. Roma dönemi mühür yüzükleri bir kimlik belirleme aracı olarak kullanıldığından bu tanıma örnek olarak verilebilir. Dormer ve Turner takıyı “sadece maddi ve modanın değil, aynı zamanda siyasi, sosyal ve kültürel değişimin de iniş ve çıkışlarını yansıtan zeki bir monitör” şeklinde tasvir eder (Dormer and Turner 1985:178). Yani bu tanımı ile takı bir moda malzemesi ya da bir yatırım aracı olmasının yanı sıra kültürlerin tanımlayıcısı olarak da değerlendirilebilir. Ayrıca takı belli teknikler uygulanarak bir bölge ve yöreye ait geleneksel el sanatları içerisinde de değerlendirilebilir. Mardin telkâri tekniği ile yapılan takılar bu tanıma örnek olarak verilebilir. Elde şekillendirme yöntemi ile yapılan takılar birer somut miras olmasının yanı sıra nesilden nesile bir kültür aktarıcılığı görevi üstlenerek soyut bir miras niteliği kazanır. Bu bağlamda takıyı geleneksel ve kültürel yapı içerisinde değerlendirmek yanlış olmaz. Son olarak takı bir düşünce ve fikri aktaran kaidesi beden olan sanat nesneleri olarak da tanımlanabilir. Bu tanım günümüz sanatsal takı, çağdaş takı, takı sanatı kavramlarına denk gelen kısa tanımıdır. İlerleyen bölümlerde bu konu sanat -zanaat bağlamında daha detaylı irdenelecektir.Book Part Sürdürülebilirlik Örneği Olarak Atık Kehribarların Takı Sanatında Kullanımı(Palet Yayınları, 2022) Yeşilmen, NesrinBu araştırma, takı sanatında atık kehribar kullanımı hususunda mevcut durumu belirlemeye yönelik betimsel bir çalışmadır. Doğa ve sanat, insan yaşamında ayrı değere sahip iki önemli kavramdır. Yerleşik hayata geçilmesiyle, insanın daha önceden korunma maksatlı yaptığı üretimlere karşı bir bilinçlenme olmuş ve artık bilinçli bir sanat olgusu doğmuştur. Böylelikle insan kendini doğanın en üstün canlısı olarak ilan etmiştir. İlk zamanlar doğadaki başka canlıların hayat alanlarını kısıtlayan insan, daha sonraları da sanayileşme süreciyle doğadan kopup tüketim olgusu ile ucu yine doğaya dokunan birtakım tahribatlara yol açmıştır (Yücel, 2020, s. 32). Hatta bu tahribatı Harari (2015, s. 85) üç kısma ayırır; “İlk dalga avcı toplayıcıların, ikinci dalga çiftçilerin yayılmasıyla gerçekleşirken, sanayi faaliyetlerinin günümüzde sebep olduğu üçüncü dalga ise bu ikisini takip ediyor. Atalarımızın doğayla uyum içinde yaşadığını iddia eden doğaseverlere inanmayın. Sanayi Devrimi’nden çok önce, Homo Sapiens en çok bitki ve hayvan çeşidini ortadan kaldıran tür olma rekorunu elinde tutuyordu.” Adorno bu durumu; “İnsanın doğaya egemen olması, ilerleme değildir” şeklinde açıklamaktadır