Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/12
Browse
Browsing Lisansüstü Eğitim Enstitüsü by Author "Acar, Necmettin"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis Arap Baharı sürecinde insan hakları bağlamında Türkiye'nin Suriye politikası (2011-2019)(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2020) Acar, Necmettin; Acar, NecmettinOtoriter rejimler, 2010 yılının sonlarında Ortadoğu'da başlayan sokak hareketlerini şiddet yoluyla bastırmak istemiştir. Bu durum başta Suriye olmak üzere birçok Ortadoğu ülkesinde başlayan sokak hareketlerinin büyüyerek iç çatışmalara dönüşmesine sebep olmuştur. Olaylardan etkilenen en önemli kesim şüphesiz sivil halk olmuştur. Suriye'de binlerce insan hayatını kaybederken milyonlarcası ülke içi ve dışında yer değiştirmek zorunda kalmıştır. Bu olaylar incelenirken genelde güvenlik, ekonomi ve siyasi odaklı çalışmalar yapılırken insan hakları odaklı yaklaşımların eksik kaldığı görülmüştür. Bu çalışmada Arap Baharının başladığı 2011 yılından 2019 yılına kadar geçen süreçte Türkiye'nin Suriye politikası insan hakları bağlamında incelenmiştir. Uluslararası kamuoyunun Suriyede yaşanan insani krizlere olan yaklaşımı, Koruma Sorumluluğu (Resposibility to Protect) kavramsal çerçevesi bağlamında ele alınmıştır. Bu noktada küresel güçlerin pasif kaldığı ve söylemden öteye geçmedikleri görülmüştür. Darfur Krizi, Libya müdahalesi gibi somut olaylar incelenerek küresel güçlerin insani anlamda sorumluluk üstlenmedikleri hatta insani krizlerden sorumlu oldukları anlaşılmıştır. Buna karşılık Türkiye'nin insan hakları bağlamında yaptığı çalışmalar, dış politika kararları, insani politikaları, yaşanan krizler karşısında hazırlanan mevzuatlar ve uluslararası alanda ortaya koyduğu tavır neticesinde önemli bir rol üstlendiği görülmüştür. Türkiye, izlediği Suriye politikasının yalnızca ekonomik, siyasi ve güvenlik kapsamında değil, özellikle insan hakları merkezli olduğunu somut örneklerle ortaya koymuştur. Türkiye, insan hakları kapsamında uluslararası alanda örnek bir tavır sergileyerek rol model olmak için önemli bir vizyon üstlenmiştir. Bu çalışmada nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Makalelerden, tezlerden ve yaşanan olaylardan yola çıkılarak izlenimler, fikirler ve görüşlerden yararlanılmıştır. Nitel araştırma yöntemlerinden İçerik ve Vaka Analizi metotlarından yararlanılmıştır.Master Thesis Bağımsızlık Referandumu Sonrası Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'nde (ıkby) Türkiye-İran Arasında Güç Rekabeti (2017-2023)(2024) Acar, Necmettin; Acar, NecmettinOrta Doğu'da iki önemli aktör olan Türkiye ve İran, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile ilişkilere önem vermektedir. 2005'te federe bir statü kazanan IKBY bölgede yasal zeminde iş birlikleri yapma imkânı yakalamış ve bir cazibe merkezi hâline gelmiştir. IKBY'nin stratejik açıdan önemli bir konumda bulunması ve büyük bir ekonomik potansiyele sahip olması Türkiye ve İran'ın bölgede güç rekabetine girmesine neden olmuştur. Bölgede zamanla güçlenen IKBY, başta Türkiye ve İran olmak üzere bölge ülkelerinin tüm itirazlarına rağmen 25 Eylül 2017 tarihinde bağımsızlık referandumuna gitmiştir. Bağımsızlık referandumundan sonra hem Türkiye hem İran IKBY'ye sert tepki göstermiş ve bir süreliğine IKBY ile ilişkilerine mesafe koymuştur. Ancak IKBY'nin sahip olduğu önemli stratejik konum Türkiye ve İran'ın bölge ile ilişkilerini geliştirmeye devam etmesinde etkili faktörlerden biri olmuştur. IKBY iç siyasi yapısının dış müdahalelere açık olması ve bölgede bir güç boşluğunu kabul etmemesi Türkiye ve İran'ı IKBY ile ilişkileri güçlü tutmaya zorlayan başka bir faktördür. Türkiye, IKBY'deki ana aktör Erbil yönetimi üzerinden, İran ise Irak merkezi hükümeti ve IKBY'deki muhalif iç aktörler üzerinden bölgede güç rekabetini sürdürmektedir.Master Thesis Bölgesel alt sistem analizi ve Türkiye Mısır ilişkilerine etkisi 2013-2021(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Acar, Necmettin; Acar, NecmettinTürkiye ve Mısır Ortadoğu bölgesinde hem tarihi hem kültürel hem askeri hem de ekonomik açıdan önemli iki devlet olarak ön plana çıkmaktadır. Mısır'ın İslam öncesi ve İslami dönemdeki liderlik rolü ile Türkiye'nin Osmanlı'dan aldığı tarihi miras ve son yıllarda yeniden bölgede etkin bir şekilde görünmesiyle birlikte iki ülke de çok sık karşı karşıya gelmeye başlamıştır. Özellikle Ortadoğu bölgesinde 2010 yılında gerçekleşen 'Arap Baharı' diye tabir edilen halk ayaklanmalarının bir sonucu olarak iki ülkenin etkileşimi daha fazla artmıştır. Arap Baharı'nın karşı devrimlerle tersine çevrilmesine yol açan süreçle birlikte Türkiye ve Mısır karşı karşıya gelmiş ve iki ülke tarihindeki en büyük krizlerden biri yaşanmaya başlamıştır. 2013 yılında Mısır'da gerçekleşen darbe ile birlikte Ortadoğu bölgesel sisteminde yer alan diğer devletlerle birlikte iki farklı kamplaşma söz konusu olmuştur. Darbe karşıtı duruşuyla Türkiye bir tarafta yer alırken Mısır'ın karşıt kampta yer edinmesiyle iki ülke ilişkileri tamiri zor bir sürece evrilmiştir. Bu darbe sürecinin bir sonucu olarak iki ülke ilişkilerinin bozulması, ileriki yıllarda bu bozulmanın etkisini derinleştiren ve ikili ilişkileri doğrudan ve dolaylı olarak etki eden dört önemli olay bölgede cereyan etmiştir. İkili ilişkilere doğrudan etki eden olaylar; Doğu Akdeniz Sorunu ve Libya meselesidir. Dolaylı etki eden olaylar ise Katar Ablukası ve Filistin meselesidir. Bu dört olay da bölgesel sistemdeki çatışmacı seyir ikili ilişkilere de çatışmacı bir şekilde yansımıştır. Bu çalışmanın amacı Ortadoğu bölgesinde yer alan iki önemli ülke olan Türkiye-Mısır ilişkilerine Bölgesel Alt Sistem Analizi çerçevesinde bir yorum getirmektir. Çünkü bölgesel sistemde çatışmacı bir yapının mevcudiyeti her iki ülkenin de o yönde bir politika takip etmesine sebebiyet vermiş ve iki ülkede birbirlerine karşı saldırgan bir politika takip etmiştir. Artık günümüzde iç politika ile dış politikanın birbirleriyle etkileşimi, dış politikayı açıklamada iç politikanın da yadsınamaz bir şekilde ön plana çıkmasına neden olmuştur.Master Thesis Türkiye'nin Göçü Güvenlikleştirme Süreci ve İşlevsel Aktör Olarak Medyanın Rolü(2024) Acar, Necmettin; Acar, NecmettinGüvenlikleştirme teorisi 1990'lı yılların ortalarında Kopenhag Okulu yazarı Ole Waever tarafından ortaya atılmış, Barry Buzan, Jaap de Wilde, Morten Kelstrup, Pierre Lemaitre ve Elzbieta Tromer gibi diğer Kopenhag Okulu yazarlarının çalışmalarına da zemin hazırlamıştır. Teori, özellikle Soğuk Savaş sonrası etkisini artırarak sürdüren ulus devletleşme, milliyetçilik ve buna bağlı olarak oluşan yeni güvenlik konseptinin farklı bir güvenlikçi perspektiften incelenmesine de katkı sağlamıştır. Bilim ve teknolojideki ilerlemeler sayesinde küreselleşen günümüz dünyasında güvenlik kavramı da bu değişimden nasibini alarak boyut değiştirmiş, farklı sektörlerde de önemi artmaya başlamıştır. Soğuk Savaş döneminde geliştirilen geleneksel güvenlik yaklaşımına göre, güvenlik denilince akla güç kullanımı, çatışma, savunma ve somut tehditler gelmekte iken, günümüzde bu kavram siber güvenlik, iklim ve çevre güvenliği, göç vb. anlamlarda da karşımıza çıkmaktadır. Türkiye'nin de içinde bulunduğu Ortadoğu bölgesi, güvenlik kavramı paydasında en sık anılan bölge olmasının yanı sıra, bu kavrama son yıllarda savaş ve çatışmaların gölgesinde yaşanan 'göç' konusu da eklenmiş ve gündemdeki önemini arttırmıştır. Bu çalışmada, güvenlikleştirme teorisi bağlamında, Afganistan-Türkiye, Irak-Türkiye ekseninde ve son olarak Suriye'de 2011 yılında başlayan savaş süreci ve sonrasında Suriye-Türkiye ekseninde gelişen göç dalgalarının Türkiye'ye etkileri incelenmiş olup Türkiye'nin, yaşanan bu göç dalgaları karşısında gösterdiği tepki, siyasal duruş ve sergilediği çabalar 'Güvenlikleştirme Teorisi' bağlamında ele alınmıştır. Ayrıca Türkiye'nin göçü güvenlik alanına taşımasında medyanın etkisi, elde edilen veriler çerçevesinde irdelenmiştir. Bu kapsamda, Türkiye'nin göç sorununun güvenlikleştirilmesi sürecinde referans nesnesi olarak Türkiye'nin, güvenlikleştirici aktör olarak yürütme organı olan Cumhurbaşkanı ile birlikte işlevsel aktör olarak da medyanın rolü ele alınmış, çalışma sonucunda Türkiye'deki göçün güvenlikleştirilme sürecinin çok yönlü gerekçeleri ortaya konmuş olup, bu çabalarının sahaya yansımaları ve sonuçları üzerinde durulmuştur.