Temel İslam Bilimleri Bölümü Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/100
Browse
Browsing Temel İslam Bilimleri Bölümü Koleksiyonu by Journal "e-Şarkiyat İlmi Araştırma Dergisi"
Now showing 1 - 3 of 3
- Results Per Page
- Sort Options
Article ERKEN DÖNEM ŞÂFİÎ FAKİHLERİNDEN İBN SÜREYC VE SAYRAFÎ’NİN İHTİLAF ETTİKLERİ USÛL MESELELERİ VE BU İHTİLAFIN MEZHEPTEKİ İZDÜŞÜMLERİ(2019) Yaşar, Mehmet AzizHicri III. ve IV asırlarda genel olarak fıkıh ilminin özelde de Şâfiî fıkıh düşüncesinin gelişip sistemleşmesinde ciddi katkılar sağladıkları bilinen önemli fakîhler yetişmiştir. Bu şahsiyetler, dağınık halde buldukları fıkıh mirasını kendi ilmî birikim ve yorum süzgecinden geçirerek sistematik bir şekilde sonrakilerin istifadesine sunmuşlardır. Nitekim bu fakîhlerin başında Ebü’l-Abbâs Ahmed b. Ömer İbn Süreyc el-Kâdî (ö. 306/919) ve Muhammed b. Abdillah es-Sayrafî (ö. 330/942) gibi önemli şahsiyetler gelmektedir. Öyle ki, Şâfiî fıkhına yönelik hizmetleri yanı sıra özellikle fıkıh usûlünün tekâmülü hususunda yaptıkları katkılar takdire şayandır. Ancak Mütekellim usûl düşüncesi açısından kayıp halka olarak nitelendirebileceğimiz bu asırlarda İmam Şâfiî’nin er-Risâle’si dışında adı geçen Şâfiî fakîhlerinden bize ulaşan herhangi bir usûl eseri bilinmemektedir. er-Risâle ise usûlün tüm konu ve kaidelerini muhtevi değildir. Dolayısıyla bu asırlarda yaşamış İbn Süreyc ve Sayrafî gibi fakîhlerin usûl görüşleri büyük önem arz etmektedir. Bu bağlamdan hareketle çalışmada, söz konusu fakîhler arasında ihtilaf konusu olmuş; hitap anından beyânı tehir etmenin hükmü, muhassısı araştırılmaksızın âm ile amel edilebilmesinin hükmü, mefhûmu’s-sıfatın delil oluşu, Hz. Peygamber’in mutlak fiillerinin ümmet için ifade ettiği hüküm, lügatin kıyasla sübûtu ve kıyas ile neshin hükmü gibi konular irdelenecektir. Esasen mezkûr meselelerin her biri müstakil birer araştırma konusu olmakla birlikte, burada İbn Süreyc ve Sayrafî’nin, mezkûr meselelere ilişkin görüş ve delilleri mukayese edilerek bir değerlendirmeye tabi tutulacaktır.Article FARKLI FIKHÎ HÜKÜMLERİN TEZAHÜRÜNDE HADİSLERİN ROLÜ: GAYLÂN B. SELEME RİVAYETİ ÖRNEĞİ(2019) Özçelik, FikretBu çalışmada, Gaylân b. Seleme’nin Müslüman olduğunda on kadınla evliyken, Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kendisine hanımlarından dördünü tutmasını, geri kalanları da boşamasını emrettiği rivayet ele alınmıştır. Bu bağlamda söz konusu rivayetin sıhhati ile ilgili yapılan tartışmalar ve buna bağlı olarak fıkhî hükümlere değinilmiştir. Zira Müslüman olmadan önce dörtten fazla kadınla evli olan kişinin durumu ile ilgili birbiriyle çelişen iki farklı görüş öne sürülmüştür. Birinci görüşe göre bu durumda olan kişi, Müslüman olduktan sonra hanımlarından istediği dördünü yanında tutacak; diğerlerini ise zorunlu olarak boşayacaktır. İkinci görüşe göre eğer birden fazla kadının nikâhı bir akitte kıyılmışsa bütün kadınların nikâhları geçersiz olur ve boş olurlar. Ancak kadınların nikâhları farklı akitlerde kıyılmışsa o zaman kişinin ilk dört hanımını tercih etmesi diğerlerini ise boşaması gerekmektedir. İmam Şâfiî başta olmak üzere bazı âlimler Gaylân b. Seleme rivayetinden hareketle birinci görüşü; İmam Ebû Hanife gibi bazı âlimler ise söz konusu rivayeti muallel kabul etmiş ve ikinci görüşü savunmuşlardır.Article İSLAM AKÂİDİNİN MODELLEDİĞİ SORUMLU ÖZGÜR KİŞİLİK(2019) Şahinalp, HacerHer inanç sistemi, her düşünce ya da mistik akım, örnek bir kişilik tasavvuruyla tarih sahnesine çıkar ve fikrî temellerini bu modeller üzerinden vermeye çalışır. İslam da kendi hakikat anlayışını ve onu taşıyan değerleri mü’min kişilik üzerinden takdim eder, mü’min kişiliği de bu temeller üzerinden inşa eder. Kur’ânî bildirimle en genel anlamda bu kişiden beklenen her anlamda dengeyi muhafaza ederek kulluk bilinci içinde, yeryüzünü ifsattan (fesad fi’l-arḍ) kurtarıp ıslah ve ma’mûr etmesidir. İnsanın “halife” sıfatıyla üzerine aldığı bu sorumlulukta kendisini motive edecek en büyük enerjiyi, özgür iradesiyle kabullenip bağlandığı (‘a ḳ d) Allah’ın varlığına ve birliğine iman altında sıralanan İslam’ın iman esaslarından alır. Bu esaslarda baskın olan unsur, insanın yapıp etmelerinin gözetlenip kayıt altına alınıyor ve bunlardan mutlaka hesaba çekilecek olmasıdır. Sorumluluk bilincinin insanî vicdanda kök salmasına yol açan bu anlayış, bir günü diğer gününe denk olmayan ve kendi nefsi de dahil her şeye Allah’ın emaneti nazarıyla bakan hassas, ölçülü ve aktif bir kişiliğin oluşmasına zemin hazırlar.