Kardiyoloji Anabilim Dalı Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/4211
Browse
Browsing Kardiyoloji Anabilim Dalı Koleksiyonu by Language "tr"
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Book Part Akut Kalp Yetmezliğinde Tedavi Yaklaşımı(AKADEMİSYEN, 2023) Günlü, SerhatGIRIŞ Akut Kalp Yetmezliği (AKY) hastanın acil tıb- bi yardım alması için yeterince şiddetli bir kli- nik duruma, plansız bir hastaneye yatışa veya acil servis başvurusuna yol açan kalp yetmezliği semptomlarının ve/veya belirtilerinin hızlı veya aşamalı olarak başlamasını ifade eder (1). AKY’li hastalarının tedavilerinin planlanması için acil değerlendirilmesi gerekir. AKY, 65 yaş üstü kişi- lerde hastaneye yatışların önde gelen nedenidir (2). Yüksek mortalite ve tekrarlayan hastaneye yatış oranları mevcuttur. Hastane içi ölüm oranı %4 ila %10 arasında değişmektedir (3). Tabur- culuk sonrası 1 yıllık ölüm oranı %25-30, ölüm veya tekrar yatış oranları %45’ten fazladır (4). AKY, yeni başlayan KY’nin ilk belirtisi olabilir veya daha sıklıkla kronik KY’nin akut dekom- pansasyonuna bağlı ortaya çıkabilir (5). Akut de- kompanse kronik KY’si olan hastalarla akut pul- moner ödemli hastalar karşılaştırıldığında, akut pulmoner ödemi olanlar daha yüksek hastane içi mortaliteye sahiptirler ancak taburculuk sonra- sı mortalite ve yeniden hastaneye yatış oranları daha düşüktür (6). AKY’nin en sık tetikleyici fak- törleri atriyal fibrilasyon, akut MI veya iskemi, ilaç alımının (diüretik) kesilmesi, artmış sodyum yükü,miyokard fonksiyon bozukluklarına sebep olan ilaçlar ve aşırı fiziki efordur (7). Önceden var olan kardiyak disfonksiyonu olan hastalarda spesifik dış faktörler (anemi, GİS kanama, enfeksiyon vb.) AKY’yi hızlandırabilir (8).Book Part Atriyal Fibrilasyonda Kanama Riski Belirleme(2023) Kayan, FethullahGİRİŞ risk faktörlerinin modifikasyonu ile AF’nin ve kullanılan ilaçlarının(özellikle de antikoagülan- ların) komplikasyonlarının azaltılması önem arz etmektedir. Persistan ve Permanent AF’li olgularda eş- lik eden komorbiditelerin daha fazla olması ve yaşın daha ileri olması gibi nedenlerle, Parok- sismal AF’li olgulara göre, AF nin komplikas- yonları ve özellikle de antikoaülasyon tedavinse bağlı kanama riski daha yüksektir. AF tedavisinde, tromboembolik olayların önlenmesi için kullanılan Vitamin K Antago- nisti (VKA) ve Yeni Nesil Oral Antikoagülan- ların (YOAK) faydası; iskemik inme riskinde azalma ile major kanama olaylarındaki artma arasındaki dengeye bağlıdır. AF’nin tromboembolik riskinin önlenmesi için kullanılan oral antikoagülan tedavilere bağ- lı meydana gelebilecek kanamalar için gelişti- rilmiş olan Kanama Risk Skorlamaları; ORBİT, ATRİA, HAS-BLED, HEMORR2HAGES, ABC Skorlamalarıdır. Kullanılan bu skorlamalar ve risk grupları tablolar halinde gösterilmiştir. HAS-BLED Skoru: 0-2 puan alanlar düşük kanama risk grubunda bulunurken, HAS-BLED Atriyal Fibrilasyon (AF), dünya çapında erişkin- lerde en sık görülen aritmidir. AF, populasyon- da morbidite ve mortalitenin önemli bir nedeni olduğundan dolayı, hastalara, toplum sağlığına ve sağlık ekonomisine önemli bir yüktür. AF’ nin prevalansı, erişkinlerde yaklaşık ola- rak %2 ile %4 arasındadır. Yapılan çalışmalarda daha uzun yaşam süresi ile genel populasyonda tanı konmamış AF oranının 2,3 kat daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. İlerleyen yaş, AF nin önemli bir risk faktörü olmakla birlikte, Diyabetüs Mellitüs (DM), Hi- pertansiyon (HT), Kronik Böbrek Hastalığı(K- BH), Kalp Yetmezliği(KY), Koroner Arter Has- talığı (KAH), Obezite, Obstrüktif Sleep Apne Sendromu (OSAS) gibi bazı risk faktörleri de AF gelişiminde önemli rol oynar. Avrupa kökenli index yaşı 55 olanlarda, ya- şam boyu AF risk tahmini 4 kişiden 1 kişiyken, son yapılan revizyon ile 3 kişiden 1 kişi olmuş- tur. AF’ nin artan bu sayısı ile AF’ nin kendisi- ne ve kullanılan ilaçlara bağlı komplikasyonları da artmıştır. Değiştirilebilir ve kontrol edilebilirBook Part Kardiyovasküler Hastalıklarda Beslenme(2023) Kayan, Fethullah; Karahan, Mehmet ZülkifBölüm 20 - Kardiyovasküler Hastalıklarda Beslenme ............................................................ 399 Fethullah Kayan - M. Zülkif Karahan 1. Genel Bakış ........................................................................................................................ 400 2. Besinler .............................................................................................................................. 403 3. Gıdalar ............................................................................................................................... 405 xv 4. Hipertansiyon ve Beslenme................................................................................................ 408 5. Obezite-Diyabetüs Mellitüs ve Beslenme ........................................................................... 409 6. Kalp Yetmezliği ve Beslenme.............................................................................................. 410 7. Koroner Arter Hastalığı ve Beslenme .................................................................................. 411 Kaynaklar................................................................................................................................... 413Book Part KRONİK HASTALIĞI OLAN BİREY VE AİLE İLE İLETİŞİM(2023) Aktan, Adem; Karahan, Mehmet ZülkifKronik hastalık, uzun süreli tedavi gerektiren ve hayatı boyunca sürebilecek bir sağlık durumunu ifade eder. Bunlar, diyabet, hipertansiyon, kalp hastalığı, kanser, multipl skleroz gibi bir dizi farklı hastalığı içerebilir. Kronik hastalık tanısı alan bireylerin ve ailelerin yaşamlarında büyük bir etkiye sahip olabilir ve duygusal, sosyal ve fiziksel zorluklara neden olabilir. Bu nedenle, kronik hastalık tanısı almış bireylerle ve aileleriyle iletişim kurarken dikkatli ve duyarlı olmak önemlidir (1). İletişim, bireylerin duygularını ifade etmelerine, endişelerini paylaşmalarına ve birbirleriyle destek sağlamalarına yardımcı olabilir. Kronik hastalıkla ilgili iletişim becerileri, bireylerin sağlıklı bir şekilde başa çıkmalarına ve daha iyi sonuçlar elde etmelerine yardımcı olabilir. Kronik hastalık tanısı almış bireyler ve aileleri arasındaki iletişim, aşağıdaki bazı temel prensiplere dikkat ederek etkili bir şekilde gerçekleştirilebilir: Açık iletişim kurma: Kronik hastalık tanısı almış bir bireyin ve ailesinin duygularını ve deneyimlerini anlamak için empati kurmak önemlidir. Açık iletişim, dürüst, saygılı ve etkili bir iletişim tarzını içerir. Kronik hastalık tanısı almış bir birey ve ailesiyle iletişim kurarken açık ve net olmak önemlidir. VII. Sonuç Kronik hastalık tanısı almış bireyler ve aileleriyle etkili iletişim kurmak önemlidir. Etkili iletişim, hastaların sağlık sonuçlarını, yaşam kalitesini ve memnuniyetini artırabilir. Ailelerin de katılımıyla birlikte, uygun tıbbi bakım sağlanabilir ve sağlıklı bir iyileşme süreci desteklenebilir. Bu nedenle, sağlık profesyonellerive diğer ilgili paydaşlar, hastalarla etkili iletişim kurma becerilerini geliştirmek için yönlendirilmelidir. Kronik hastalık yönetiminde etkili iletişim, hastaların ve ailelerinin gereksinimlerini anlamak ve onları desteklemek için vazgeçilmez bir araçtır.Presentation METABOLİK SENDROM VE KARDİYO-ELEKTROFİZYOLOJİK DENGE(2023) Kayan, FethullahAmaç: Kardiyovasküler morbidite ve ölüm, metabolik sendromun daha yüksek prevalansıyla ilişkilidir. Kardiyak elektrofizyolojik denge indeksi (iCE), QT aralığı/QRS süresi olarak tanımlanır ve yükselmiş Tp-e/QT oranı kötücül ventriküler aritmilere ilişkin öngörücüdür. Bu araştırmanın amacı, metabolik sendrom (MS) ile iCE ve Tp-e/QT oranı arasındaki ilişkiyi belirlemektir. Yöntem: Bu araştırma, 40 ila 70 yaş arasındaki 90 hastadan oluşmaktadır ve iki gruba ayrılmıştır: metabolik sendromlu 45 hasta (21 erkek, ortalama yaş 58.7±1.4 yıl) ve kontrol grubu (24 erkek, ortalama yaş 55.1±2.3 yıl). Tüm hastalara standart 12 derivasyonlu elektrokardiyogram kaydı yapıldı. Tp-e aralığı, QT aralığı, QRS süresi, Tp-e/QT oranı ve QT/QRS oranı belirlendi. Sonuçlar: İki grup arasında temel özellikler açısından istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık bulunmadı (Tablo 1).Book Part Mİ YOK A RDİT(2023) Kayan, FethullahGİRİŞ Miyokardit, öncelikle çocukları ve genç yetişkin- leri etkileyen, nadir görülen, potansiyel olarak ölümcül ve genellikle yetersiz teşhis edilen bir kalp yetmezliği nedenidir. Akut miyokardit insidansı küresel olarak yılda yaklaşık 1,5 milyon vaka olarak tahmin edilmek- tedir (1). Miyokardit, asemptomatik olabileceği gibi kalp nakli gerektirebilecek kadar ileri derecede kalp yetmezliğine neden olabilen çok geniş bir klinik yelpazeye sahiptir. Bu sebeple miyokardit, klinik prezentasyonunun heterojenliği nedeniyle zor bir tanıdır. Miyokarditin kalp yetmezliği (Heart Failu- re-HF) nedeni olarak katkısı, yaşa ve bölgeye göre yaklaşık olarak % 0.5 ila % 4.0 arasında değişir (2). Açıklanamayan non-iskemik dilate kardiyomi- yopatisi (DKM) olan yetişkin hastaların %9-16’sın- dan sorumlu olduğu düşünülmektedir. (3) The Global Burden of Disease çalışmasına göre, 1990 ile 2013 yılları arasında hastaneden taburcu olma belgelerindeki Uluslararası Hasta- lık Sınıflandırması (ICD) kodlarına dayalı olarak Fethullah KAYAN 1 100.000 hasta başına 22 miyokardit vakası in- sidansı bildirmiştir.(4) Hastaların yaklaşık üçte ikisi erkekti ve ortalama yaş erkeklerde 33, kadın- larda 46’dır. Hafif semptomlar ve minimal ventriküler disfonksiyonla başvuran hastalarda miyokardit genellikle özel tedavi olmaksızın spontan olarak iyileşir.(5)Presentation Non-ST Yükselmeli Miyokard Enfarktüsü Sonrası Ticagrelor Kullanan Bir Hastada Semptomsuz Derin Trombositopeni: Bir Vaka Raporu(2023) Kayan, FethullahGiriş: Ticagrelor, trombosit P2Y12 reseptörünü etkin bir şekilde inhibe eden güçlü bir oral ilaçtır (1) ve trombosit aktivasyonunun merkezi bir amplifikasyon yolunu hem doğrudan hem de aktif bir metabolit aracılığıyla engeller (2). İlaç, günde iki kez verildiğinde dolaşımda tutarlı bir şekilde hızlı başlangıç ve sonlanışa sahip anti-trombosit etkisi gösterir (3). Ticagrelor, geri döndürülebilir özelliklere sahiptir, ters agonist özelliklere sahiptir ve anti-trombotik, anti- enflamatuar ve damar genişletici özelliklere katkı sağlayan pleiotropik etkiler sergiler (4). Vaka Sunumu: 45 yaşında erkek hasta, göğüs ağrısı şikayeti ile acil servise başvurdu. Troponin pozitifliği saptandıktan sonra Non-ST Yükselmeli Miyokard Enfarktüsü (NSTEMI) tanısı ile koroner yoğun bakım ünitesine yatırıldı. Hastaya, 2 (180 mg) ticagrelor tablet, 300 mg asetilsalisilik asit (ASA) tablet ve 10.000 ünite Unfraksiyone Heparin (UFH) i.v. olarak verildi. Hasta acil servise gelişinde yapılan kan testlerinde trombosit değerinin 225.000 olduğu görüldü. Hastaya Doppler ekokardiyografi uygulandı; Ejeksiyon fraksiyonu (EF) %50, segmenter duvar hareket bozukluğu, sol ventrikül hipertrofisi (LVH), sol ventrikül diyastolik disfonksiyonu (LVDD) saptandı. Sol radial arterden yapılan koroner anjiyografi ile LAD-D1 seviyesinde %99 darlığa stent implante edildi (Şekil 1). Revaskülarizasyon sonrası hastaya ASA 100 mg tb 1x1, tikagrelor 90 mg tb 2x1, atorvastatin 40 mg tb 1x1, metoprolol 50 mg tb 1x1 tedavisine devam edildi. Hastanın 3 günlük hastane takibinde trombosit değerlerinin normal olduğu görüldü. Taburculukta hasta mevcut ilaçları reçete edilerek taburcu edildi. Yaklaşık 1 hafta sonra kontrol amaçlı polikliniğe başvuran hastanın yapılan rutin tetkiklerinde trombosit sayısı 38.000 olarak görüldü. Bir gün sonra kontrol amaçlı tekrar trombosit değeri görüldü ve trombosit sayısı 36.000 görüldü. Hastanın PKG sonrası, hastane yatışında ve taburculuğunda Fraksiyone Olmayan Heparin (UFH) veya Düşük molekül ağırlıklı heparin (LMWH) almadığı göz önüne alındığında trombositopeninin heparine bağlı trombositopeni olmadığı düşünüldü. Nitekim hastanın yapılan periferik kan yaymalarında şistosit ve mikroanjiopatik hemoliz düşündüren diğer anormalliklere rastlanmadı (Şekil 2.) Hastada trombositopeniye neden olacak başka bir hastalık veya durum bulunmadığından hastanın tikagreloru kesildi ve klopidogrel 75 mg tb 1x1 başlandı. Hastanın hastaneye kabülünden, taburculuk sonrası kontrolüne kadar olan hematolojik parametreleri tablo 1’ de gösterilmiştir. Hastanın altı (6) gün sonra ölçülen trombosit sayısının (174.000) normale döndüğü görüldü.