Tıp Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/3075
Browse
Browsing Tıp Fakültesi by Publication Category "Kitap Bölümü - Ulusal"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Book Part Atriyal Fibrilasyonda Kanama Riski Belirleme(2023) Kayan, FethullahGİRİŞ risk faktörlerinin modifikasyonu ile AF’nin ve kullanılan ilaçlarının(özellikle de antikoagülan- ların) komplikasyonlarının azaltılması önem arz etmektedir. Persistan ve Permanent AF’li olgularda eş- lik eden komorbiditelerin daha fazla olması ve yaşın daha ileri olması gibi nedenlerle, Parok- sismal AF’li olgulara göre, AF nin komplikas- yonları ve özellikle de antikoaülasyon tedavinse bağlı kanama riski daha yüksektir. AF tedavisinde, tromboembolik olayların önlenmesi için kullanılan Vitamin K Antago- nisti (VKA) ve Yeni Nesil Oral Antikoagülan- ların (YOAK) faydası; iskemik inme riskinde azalma ile major kanama olaylarındaki artma arasındaki dengeye bağlıdır. AF’nin tromboembolik riskinin önlenmesi için kullanılan oral antikoagülan tedavilere bağ- lı meydana gelebilecek kanamalar için gelişti- rilmiş olan Kanama Risk Skorlamaları; ORBİT, ATRİA, HAS-BLED, HEMORR2HAGES, ABC Skorlamalarıdır. Kullanılan bu skorlamalar ve risk grupları tablolar halinde gösterilmiştir. HAS-BLED Skoru: 0-2 puan alanlar düşük kanama risk grubunda bulunurken, HAS-BLED Atriyal Fibrilasyon (AF), dünya çapında erişkin- lerde en sık görülen aritmidir. AF, populasyon- da morbidite ve mortalitenin önemli bir nedeni olduğundan dolayı, hastalara, toplum sağlığına ve sağlık ekonomisine önemli bir yüktür. AF’ nin prevalansı, erişkinlerde yaklaşık ola- rak %2 ile %4 arasındadır. Yapılan çalışmalarda daha uzun yaşam süresi ile genel populasyonda tanı konmamış AF oranının 2,3 kat daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir. İlerleyen yaş, AF nin önemli bir risk faktörü olmakla birlikte, Diyabetüs Mellitüs (DM), Hi- pertansiyon (HT), Kronik Böbrek Hastalığı(K- BH), Kalp Yetmezliği(KY), Koroner Arter Has- talığı (KAH), Obezite, Obstrüktif Sleep Apne Sendromu (OSAS) gibi bazı risk faktörleri de AF gelişiminde önemli rol oynar. Avrupa kökenli index yaşı 55 olanlarda, ya- şam boyu AF risk tahmini 4 kişiden 1 kişiyken, son yapılan revizyon ile 3 kişiden 1 kişi olmuş- tur. AF’ nin artan bu sayısı ile AF’ nin kendisi- ne ve kullanılan ilaçlara bağlı komplikasyonları da artmıştır. Değiştirilebilir ve kontrol edilebilirBook Part Mİ YOK A RDİT(2023) Kayan, FethullahGİRİŞ Miyokardit, öncelikle çocukları ve genç yetişkin- leri etkileyen, nadir görülen, potansiyel olarak ölümcül ve genellikle yetersiz teşhis edilen bir kalp yetmezliği nedenidir. Akut miyokardit insidansı küresel olarak yılda yaklaşık 1,5 milyon vaka olarak tahmin edilmek- tedir (1). Miyokardit, asemptomatik olabileceği gibi kalp nakli gerektirebilecek kadar ileri derecede kalp yetmezliğine neden olabilen çok geniş bir klinik yelpazeye sahiptir. Bu sebeple miyokardit, klinik prezentasyonunun heterojenliği nedeniyle zor bir tanıdır. Miyokarditin kalp yetmezliği (Heart Failu- re-HF) nedeni olarak katkısı, yaşa ve bölgeye göre yaklaşık olarak % 0.5 ila % 4.0 arasında değişir (2). Açıklanamayan non-iskemik dilate kardiyomi- yopatisi (DKM) olan yetişkin hastaların %9-16’sın- dan sorumlu olduğu düşünülmektedir. (3) The Global Burden of Disease çalışmasına göre, 1990 ile 2013 yılları arasında hastaneden taburcu olma belgelerindeki Uluslararası Hasta- lık Sınıflandırması (ICD) kodlarına dayalı olarak Fethullah KAYAN 1 100.000 hasta başına 22 miyokardit vakası in- sidansı bildirmiştir.(4) Hastaların yaklaşık üçte ikisi erkekti ve ortalama yaş erkeklerde 33, kadın- larda 46’dır. Hafif semptomlar ve minimal ventriküler disfonksiyonla başvuran hastalarda miyokardit genellikle özel tedavi olmaksızın spontan olarak iyileşir.(5)Book Part Physiopathology of allergic diseases and their relation to circadian rhythm(Nova Science Publishers, Inc., 2024) Gökdemir, Gül ŞahikaAllergic diseases have become a major health problem in modern society. These diseases are caused by an overreaction of the immune system and are often triggered by exposure to environmental allergens. Allergic diseases include asthma, allergicrhinitis, eczema, food allergies, and anaphylaxis. In recent years, research on the effectof circadian rhythm on the immune system has shown that there is an important relationship between the pathophysiology of allergic diseases and circadian rhythm. The pathophysiology of allergic diseases begins with responses to the immune system and the effect of allergens. The immune system is a complex network that regulates the response of immune cells. Immunoglobulin E (IgE) antibodies play an important role inreactions of hypersensitivity to allergens. Exposure to allergens triggers the activation of mast cells and basophils, resulting in the release of inflammatory mediators. The circadian rhythm is an internal clock system that regulates the 24-hour cycle of biological processes. The human body adapts various physiological and metabolic processes to this rhythm. The relationship of allergic diseases with the circadian rhythmis related to their effects on both the immune system and tissue and organ function. The circulation and activity of immune cells can change depending on the circadian rhythm. These changes can influence the immune system's response to exposure to allergens. In addition, the symptoms and severity of allergic diseases are also related to the circadian rhythm. Some studies have shown that allergic symptoms increase at night or in the morning. This suggests that the circadian rhythm may influence the severity of allergic reactions by affecting the release of immunoglobulins, the inflammatory response, and bronchial hyperreactivity. This chapter aims to provide researchers, clinicians, and healthcare professionals with an important resource on recent research findings that advance our understanding of the relationship between the pathophysiology of allergic diseases and the relationship between circadian rhythm.Book Part Sık Görülen Pediatrik Konjenital Sendromlarda Anestezi(Turkiye Klinikleri (Ortadogu Reklam Tanitim Yayincilik Turizm Egitim Insaat Sanayi A.S.), 2023)Konjenital sendromlu çocuk hastalar nadir hastalıklar olsa da uzmanlık eğitimi aldığımız sağlık kuruluşlarında bu hasta grubu ile karşılaşmaktayız. Konjenital sendromlu çocuklarda anestezi açısından önemli birçok özellik bulunabilir. Zor hava yolu sıklığında artış, hipertansiyon, subglottik stenoz, obstrüktif uyku apnesi, epilepsi sıklığında artış gibi anestezi yönetiminde önemli özellikleri olabilir. Konjetinal sendromlu çocuklarda anestezi yönetimi özellikli ve zorlu olabileceğinden preoperatif dönemden başlayarak hazırlıklı olunmalıdır.