Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/78
Browse
Browsing Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Koleksiyonu by Publication Category "Gazete Makalesi - Ulusal"
Now showing 1 - 4 of 4
- Results Per Page
- Sort Options
Article Âmid-i Sevdâ Gazetesinde Eski Türk Edebiyatı İzleri(Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research, 2018)Öz Edebî metinler, araştırmacıların toplumları birçok açıdan tanımak için başvurduğu temel kaynaklardandır. Bir milletin edebiyatı, içinden çıktığı toplumla ilintisiz olmaz. Eski Türk edebiyatı metinleri de toplum hayatı, sosyal ve bireysel problemler, değer yargıları gibi birçok hususta araştırmacılar için ana kaynak niteliğindedir. Eski Türk edebiyatının araştırma alanlarından biri de Arap harfli Türkçe gazetelerdir. Bu gazeteler arasında Âmid-i Sevdâ (AS) gazetesi önemlidir. Âmid-i Sevdâ, 1909 yılında altı sayı olarak Ali Emîrî tarafından neşredilmiştir. Bu çalışmada Ali Emîrî'nin gazeteye aldığı şiir ve yazılardan hareketle eski Türk edebiyatına nasıl yaklaştığı üzerinde durulmuştur. Ali Emîrî, gazetede mensur metinlerin yanında beyit, gazel, kaside, kıta, tarih manzumesi gibi nazım şekilleriyle yazılmış manzum metinleri de yayınlamıştır. Bir şair olarak gazeteyi "mektep ya da edebî muhit" şeklinde araçsallaştırmıştır. Ali Emîrî'nin gazeteye aldığı eski Türk edebiyatının nazım şekilleri ile yazılmış bazı manzum metinler çağın sorunlarına ışık tutmaktadır. Bu makalede karşılaştırma, Osmanlıca matbu metin okuma ve analiz yöntemleri kullanılmıştır. Neticede Ali Emîrî'nin Âmid-i Sevdâ’da eski Türk edebiyatıyla çok yakından ilgilendiği, gazetesini de böyle bir esas gayeyle çıkardığı tespit edilmiştir. Buna göre Ali Emîrî, eski Türk edebiyatını şark-İslâm medeniyetinin ayrılmaz bir parçası olarak görmektedir. Bunun için hayatı boyunca şuurla ve inatla bir Dîvân edebiyatı savunucusu olarak mücadele etmiştir. Anahtar Kelimeler: Âmid-i Sevdâ, Ali Emîrî, Gazete, Eski Türk Edebiyatı. Abstract Literary texts are one of the fundamental sources which researchers apply for to get to know about societies from many perspectives. The literature of a nation is not unrelated to the society that it has come from. The old Turkish literature texts are fundamental sources for researchers in many respects such as community life, social and individual problems, and value judgements. One of the research areas of the old Turkish literature is Turkish newspapers with Arabic letters. Amid-i Sewda (AS) newspaper is an important newspaper from these newspapers. Amid-i Sewda (AS) was published by Ali Emiri as six issues in 1909. In this study, it was emphasised that how Ali Emiri approached the old Turkish literature by examining the poetry and the texts which published in that newspaper. Ali Emiri published prose texts as well as verse texts which had been written with poetic forms such as couplet, ghazal, qasida, qit'a, tarih (the poem of date) in the newspaper. He instrumentalised as a poet the newspaper as a "school or literary milieu". Some poetic texts of the old Turkish literature that written with poetic forms published by Ali Emiri in the newspaper, illuminate the problems of that era. The comparison, the Ottoman printed texts reading and analysis methods were used in this article. Eventually, it has been identified that Ali Emiri was very closely interested with the old Turkish literature in Amid-i Sewda, and he published that newspapers with this aim. According to this, Ali Emiri has considered the old Turkish literature as an integral part of the Eastern-Islamic civilisation. Therefore, he consciously and persistently struggled as a defender of a Diwan literature throughout his life. Keywords: Amid-i Sewda, Ali Emiri, Newspaper, Old Turkish Literature.Article Anadolu’da XVI. Asra Kadar Türk ve Türkçe İmajı / The Image Of Turk And Turkish Language In Anatolia Until 16th Century(The Journal of Academic Social Science Studies International Journal of Social Science, 2017)Türkçe yazmanın serüveni çok eski dönemlere kadar gitmektedir. Türklerin kullandığı Göktürk alfabesi, yazılı olarak olgunluk seviyesine ulaşmış bir alfabedir. Fa-kat özellikle Türklerin Anadolu’ya gelmesinden sonra Türk diliyle yazmada fetret dene-bilecek bir dönem yaşanmıştır. Bu dönemde Anadolu’da eser veren bazı şair ve yazarlar, Türkçe yazdıkları için özürlerini ve mahcubiyetlerini dile getirmiştir. Bu kişilerin Tü-rkçeye mesafeli durması ve Türkçeyi âvâmın dili olarak görmesi, Türk ve Türk diliyle ilgili dönemsel bazı negatif yaklaşımların varlığına işaret etmektedir. XIV. yüzyıl şairlerinden Âşık Paşa, Garîbnâme adlı eserinde Türk diline kim-senin itibar etmediğinden yakınmıştır. Bunun yanında Çağatay sahasının XV. asır ünlü şairlerinden Alî Şîr Nevâî, Türkçe eser verme gayretini ömrünün sonuna kadar bilinçli ve şuurlu bir dava adamı olarak sürdürmüştür. Nevâî’nin ömrünün sonuna doğru Mu-hâkemetü’l-Lügâteyn gibi büyük bir eser ortaya koyması, onun Türkçe için çırpınışlarını göstermektedir. Türkler bu dönemde Hindistan’dan Mısır’a; Orta Asya’dan Anadolu’nun batısına ve hatta Balkanlara kadar geniş bir coğrafyada irili ufaklı gruplar halinde yaşamaktadır. Türklerin dilinin ötekileştirilip yeteri kadar rağbet görmemesinin temelinde acaba hangi sebepler yatmaktadır? Şair ve yazarlar zaman zaman neden olumsuz yaklaşımlar sergilemiştir? Bu yaklaşım aslında neye işaret etmektedir? İşte bu çalışmada bahsedilen bütün bu sorulara cevaplar aranmıştır. Bu çalışmada metinlerarası okuma metodu uygulanmıştır. Anadolu’ya Tü-rklerin gelişinden XVI. yüzyıla kadar geçen zamanda yazılmış Türkçe eserler ve yazma metinler incelenmeye çalışılmıştır. Tespit edilen ilgili örneklerden hareketle belirtilen sorulara cevaplar aranmıştır. Neticede görülmüştür ki, dönemsel siyasî ve politik olaylar, Arapça ve Farsçanın edebiyat ve bilim mahfillerindeki aktüel gücü, Türklerin yaşam şekilleri gibi sebepler, Türk ve Türkçe ile ilgili bir imajın oluşmasında etkili olmuştur. Bu imajın bazı dönemlerde negatif olması, hevesli olsalar bile şair ve yazarların Türkçe eser yazmasını etkilemiştir.Article Sham'i’s Translation Method from Persian into Turkish Language: An Example of The Muqaddima of Tarcama-i Tawarikh-i Sharaf Khan(Atlas International Referred Journal on Social Sciences, 2018)The translation methods of the harfiyyan and maalan are in the foreground between translation methods. The harfiyyan and maalan translation methods had been used in many translated works that written in the period of Ottoman Empire. In this study, the translation method, which followed by the poet Sham'i in the part of muqaddima in Tarcama-i Tawarikh-i Sharaf Khan, has been emphasized. It is known that translating of the literary works is most difficult than the other works. Nevertheless, Sham'i had succeeded about staying as far as possible to connect to main issue while he was translating his work. The translation itself is already a process of creation of a new text. Sometimes a translation may completely convert into a copyrighted work in the hands of a translator. This work which studied here, even though somewhere has literary elements poetry, but it was not lost its historical text nature. So, it should not evaluate this translation as a literary translation. It has been observed that the translator Sham'i stay close to the original text in this work as much as possible. However, the translator did not translate any of poems in the original text. While producing this work, He used the maalan translation method, and approached the spiritual translation method occasionally. Text scanning, comparison and analysis methods were used while producing this work. It is aimed to determine the translation method used in Sham'i's work. The muqaddima part of the work was selected as a sample, along with different samples in the work. Sham'i has attracted to attention as a writer, poet, as well as successful translator. Keywords: Sharaf Khan; Ottoman Turkish language; Sham'i; Seventeenth Century; Persian language; Old Turkish literature. ÖZET Tercüme metotları arasında harfiyyen ve mealen tercüme yöntemleri ön plandadır. Osmanlı döneminde yazılmış olan birçok tercüme eserde genellikle harfiyyen ve mealen tercüme yöntemlerine baş vurulmuştur. Bu çalışmada Şair Şem'î'nin Terceme-i Tevârîh-i Şeref Hân adlı eserindeki mukaddime kısmında takip ettiği tercüme metodu üzerinde durulmuştur. Bilinmektedir ki, edebî niteliklere sahip eserlerin tercüme edilmesi diğer eserlere göre daha zordur. Buna rağmen Şem'î eserini tercüme ederken mümkün mertebe asıl konuya bağlı kalmayı başarmıştır. Tercümenin kendisi zaten yeni bir metin oluşturma sürecidir. Bazen bir tercüme, mütercimin elinde tamamen telif bir esere dönüşebilir. İncelenen bu eser, yer yer şiir gibi edebî unsurlar taşıyor olsa da tarihî bir metin olma niteliğini kaybetmemiştir. Bu yüzden bu tercümeyi edebî bir metnin tercümesi olarak değerlendirmemek gerekir. Mütercim Şem'î'nin bu eserde mümkün mertebe asıl metne bağlı kaldığı görülmüştür. Ancak mütercim, orijinal metindeki hiçbir şiiri tercüme etmemiştir. Çalışmasını yaparken mealen tercüme yöntemini kullanmış, bazen de manevî tercüme yöntemine yaklaşmıştır. Bu çalışma yapılırken metin tarama, karşılaştırma ve analiz yöntemleri kullanılmıştır. Burada Şem'î'nin eserinde kullanmış olduğu tercüme metodunu tespit etmek amaçlanmıştır. Örneklem olarak eserin mukaddime bölümü seçilmiş ve eserin içinden farklı örneklere de yer verilmiştir. Eserde Şem'î, bir nâsir ve şâir olmanın yanında ayrıca başarılı bir mütercim olarak da dikkat çekmektedir.Article Tezkire-i Şu'arâ-yı Âmid'de Edebî Tenkidin Sözü: Hicrî XIII. Asır Şairleri(Turkish Studies -International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic, 2018) Oktay, AdnanTezkireler edebiyatta bir tür olarak şair ve yazarların hayatları, eserleri ve edebî kişilikleriyle ilgili bilgi veren birinci dereceden önemli eserlerdir. Türk edebiyatında ilk tezkire Ali Şîr Nevâî'nin Mecâlisü'n-Nefâ'is adlı eseridir. Daha sonra Sehî Bey, Latîfî, Âşık Çelebi gibi şahsiyetler tarafından tezkireler yazılmıştır. Son tezkireler arasında XIX. yüzyılda Tevfîk'in Mecmû'a-i Terâcim'i, Mehmed Tevfîk'in Kâfile-i Şu'arâ'sı yer almaktadır. Klasik tezkire geleneği XX. yüzyılda Ali Emîrî'nin Tezkire-i Şu'arâ-yı Âmid'i ile devam etmiştir. Mahmud Kemal İnal, tezkiresinde ele aldığı şahsiyetle ilgili en ince detaya yer vermiş, tezkireciliğe adeta yeni bir ruh kazandırmıştır. Tezkire geleneği, İnal'in Son Asır Türk Şairleri adlı tezkiresiyle sona ermiş, yerini antolojik eserlere bırakmıştır. Tezkirelerde genel olarak şairin doğum ve ölüm yeri ve tarihi, mesleği, yaşam şekli, dünya görüşünün yanında, şairin eserleri ve edebî kişiliğine yer verilmiştir. Böylece okuyucu, tezkire sayesinde şairle ilgili bazen çok kısıtlı bazen de çok yönlü ansiklopedik bilgilere sahip olabilmektedir. Tezkirelerde şair, yazar ve eserleri tenkit edilirken çeşitli kalıp ifadeler kullanılmıştır. Bunlar arasında tab'-ı belâgat-şi'âr, tab'-ı sâfî, sihr-sâz, zâde-i tab'-ı dürer-bâr, âb-dâr, bî-hemtâ, 'âlem-ârâ, bî-pâyân, lâ-nazîr, dil-pezîr, garîb, ma'nî-dâr gibi kavramlar yer almaktadır. Ali Emîrî de tezkiresinde ele aldığı şairler ve eserlerini zât-ı velâyet-simât, eş'âr-ı selâset-şi'âr, nâtıka-senc-i belâgat, şu'arâ-yı asrînin güzîdesi, 'âlim, şâ'ir, mutasavvıf, zât-ı âlî-kadr, garîb-fıtrat, âsâr-ı ra'nâ, me'âl-i 'azâmet-pîrâ, kıt'a-yı dil-ârâ-yı yâkût, dür-dâne-i şehvâr gibi sözlerle tenkit etmiştir. Bu çalışmanın amacı, Ali Emîrî'nin Tezkire-i Şu'arâ-yı Âmid adlı tezkiresinde şair ve eserlerini sunarken kullandığı tenkit "söz"lerini tespit etmektir. Çalışma yapılırken klasik tezkirelerle ilgili belge tarama, el yazması ve matbu eser inceleme, karşılaştırma, bulguları analiz yöntemleri kullanılmıştır. Sonuçta bir tezkireci olarak Ali Emîrî'nin işlediği şahsiyetle ilgili elde ettiği her türlü bilgiyi tezkiresine alırken eski Türk edebiyatı tezkire geleneği içinde kaldığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Ali Emîrî, tezkire, şair, eski Türk edebiyatı, tenkit. THE WORD OF LITERARY CRITICISM IN TADHKIRA-I SHU'ARA-YI AMID: THE POETS OF HIJRI 13TH CENTURY ABSTRACT Tadhkiras are very important works that provide information about the lives, works, and literary personalities of poets and authors, as a kind of literature. The first example of tadhkira in Turkish literature is the work of Ali Shir Newai, which named Majalisu'n-Nefa'is. Then, tadhkiras have been written by some authors like Sehi Bey, Latifi, and Ashiq Chelebi. The Majmu'a-i Terajeem which is written by Tewfiq and the Qafile-i Shu'ara which is written by Mehmet Tewfiq are among the recent tadhkiras in XIX. century. Classical tadhkira tradition in XX. Century continued with Ali Emiri's Tadhkira-i Shu'ara-yi Amid. Mahmud Kemal Inal has placed even the smallest details about the famous literary personalities, and has given a new spirit to the tadhkira. Tadhkira tradition has ended with Inal's Last Century Turkish Poets, and replaced with antologic works. The tadhkiras generally provide some information about the poet including place and date of birth, place and date of death, his/her occupation, life style, worldview, his/her works and and literary personality. Therefore, the readers may sometimes obtain limited and sometimes multidirectional encyclopedic information about poets from the tadhkira. In tadhkiras, some mold expressions were placed when criticise the poet, author and their works. Some of these include tab'-i belâgat-şi'âr, tab'-i sâfî, sihr-sâz, zâde-i tab'-i durer-bâr, âb-dâr, bî-hemtâ, 'âlem-ârâ, bî-pâyân, lâ-nazîr, dil-pezîr, garîb, ma'nî-dâr etc. Ali Emiri has also criticised some poets and their works in his tadhkira, with some words such as zât-i velâyet-simât, eş'âr-i selâset-şi'âr, nâtiqa-senc-i belâgat, şu'arâ-yi asrînin guzîdesi, 'âlim, şâ'ir, mutasavvif, zât-i âlî-qadr, garîb-fitrat, âsâr-i ra'nâ, me'âl-i 'azâmet-pîrâ, qit'a-yi dil-ârâ-yi yâqût, dur-dâne-i şehvâr etc. The aim of this study is to identify the criticism “words” that Ali Emiri used to present the poets and their works in the Tadhkira-i Shu'ara-yi Amid. During undertaking this study, the document scanning about classical tadhkiras, review of manuscripts and printed works, comparison method, analysis of findings methods were used. As a result it has been observed that Ali Emiri as a tadhkira writer stayed in old Turkish literature tadhkira tradition while he took into his tadhkira every knowledge related to the literary personalities.