Fakülteler
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/14
Browse
Browsing Fakülteler by Publication Category "Kitap - Ulusal"
Now showing 1 - 20 of 21
- Results Per Page
- Sort Options
Book 183 nolu Mardin şer'iye sicili belge özetleri ve Mardin(Mardin Valiliği İl Özel İdaresi, 2007) Kankal, İbrahim; Özcoşar, İbrahim; Güneş, Hüseyin H.; Gürhan, Veysel; Özcoşar, İbrahim; Gürhan, Veysel; Department of History / Tarih BölümüMardin Valiliği İl Özel İdaresi” sorumlu olup, hiçbir durumda Avrupa Birliği'nin pozisyonunu yansıttığı şeklinde yorumlanamaz.Book 19. Yüzyılda Mardin Süryanileri: Bir Yüzyıl Bir Sancak Bir Cemaat(Beyan Yayınları, 2008) Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahim; Department of History / Tarih BölümüCoğrafi konumuna bağlı olarak tarih boyunca birçok kavmin, etnik grubun ve dinsel cemaatin yurdu olan Mardin, 19. yüzyılda, kale çevresinde kümelenmiş 13 mahallesi ve bu mahallelerde yaşayan 7 farklı dini/etnik cemaatin (Müslüman, Ermeni Katolik, Süryani Kadim, Süryani Katolik, Keldani, Şemsi ve Yahudi) birlikte yaşadıkları ve bunun gerektirdiği sosyal uyumu yakalayabildikleri bir şehirdir. Bu cemaatlerden Süryani Kadimlerin genelde tüm Osmanlı coğrafyasında özelde Mardin'deki durumları değerlendirildiğinde, hem yüzyılın, hem Osmanlı ve dünyadaki gelişmelerin, hem de Mardin'in kendine has şartlarından etkilenen ve bu etkilenmenin sonucu değişim süreci yaşayan bir cemaatle karşılaşılmaktadır. Günümüzde, ülkemizin Güneydoğu Bölgesi'nde yaşayan en önemli hatta tek gayrimüslim cemaat olma özelliği taşıyan Süryanilerin, 19. yüzyılda yaşadıkları değişim süreci bilinmeden günümüzdeki durumlarının doğru değerlendirilmesi ve geleceklerine yönelik doğru öngörülerde bulunulması mümkün değildir.Book 248 nolu Mardin şer'iye sicili belge özetleri ve Mardin(Mardin Valiliği İl Özel İdaresi, 2007) Kankal, İbrahim; Özcoşar, İbrahim; Güneş, Hüseyin H.; Gürhan, Veysel; Özcoşar, İbrahim; Gürhan, Veysel; Department of History / Tarih BölümüBu kitap Avrupa Birliği'nin mali desteğiyle basılmıştır. Bu belgenin içeriğinden" Mardin Valiliği İl Özel İdaresi” sorumlu olup, hiçbir durumda Avrupa Birliği'nin pozisyonunu yansıttığı şeklinde yorumlanamaz.Book 28 Şubat'ın Psikolojik Etkileri(Muhit Kitap, 2021) Işıker Bedir, Deniz28 Şubat süreci hakkında yazılan, söylenen birçok söz oldu, aradan uzun yıllar geçti. Bu konu hakkında birçok farklı çalışma yapıldı. Ancak hâlâ 28 Şubat’ın psikolojik etkileri üzerinde yeterince ve hakkınca konuşulmadı. Çok açık ki bu süreç, deneyimleyenleri açısından etkileri hâlâ devam eden zor bir süreçti. Bu kitapta, bu zamana kadar birçok araştırmacının ilgi ve araştırma “nesne”si olan başörtülü kadını, “içerden” birinin bakış açısıyla anlatma çabası var. Bu içerden bakış, benim 11 yaşımda başımı örtme ve sonrasında hayatımın birçok aşamasında yasağı deneyimleme hikâyemdir aynı zamanda. Çıkış noktası ise 28 Şubat post-modern darbesi sonrası yaşanan kırılmalar ve özellikle başörtülü kadını etkileyen bu darbenin sonrasında olanları anlatmaya çalışmanın kendisi var.Book 70 Adımda Sağlıklı Beslenme(S.S. International Publishing, 2023) Savaş, Hasan Basri; Department of Basic Medical Sciences / Temel Tıp Bilimleri Bölümü-Book Barbülün Taş Bülbülleri(Diyarbakır Mimarlar Odası, 2013) Aksoy Işık, Rojat; Department of Architecture / Mimarlık Bölümü...Book Black Mirror: Aynadan Yansıyanlar(Nika Yayınevi, 2021) Kına, Sezer Ahmet; Department of Radio, Television, and Cinema / Radyo, Televizyon ve Sinema BölümüBlack Mirror: Aynadan YansıyanlarBook Part Ekolojik Mimarlıkta Kuş Evlerinin Yeri(Platanus Publishing, 2023) Baran, Mine; Erbaş Özil, Meltem; Nasanlı, Osman; Department of Traditional Turkish Arts / Geleneksel Türk Sanatları BölümüGünümüzde ekoloji ile yakından ilişkili olan iklim değişikliği ve küresel ısınma kavramları birçok disiplin uzmanı tarafından önemle üzerinde çalışılan güncel konular olmaktadır. Dünyanın gelişmiş birçok ülkesinde ekoloji, küresel ısınma, iklim değişikliği ile ilgili güncel çalışmalar bulunmaktadır. Ekolojiyle ilgili oluşan birçok problemin kaynağında insanların neden olduğu yapay çevrenin etkisi vardır. Bu sebeple, tasarlanan binalarda ekolojik tasarımlar yapılması gerekmektedir (Kocaman, 2018). Çevreye zarar verebilecek atık üretiminin en aza çekilmesi için gerekli olan planlamaya ekolojik planlama denir. Atık miktarını azaltmak, oluşacak atıkları yeniden kullanmak, şehrin tamamının bu anlayış içerisinde atık politikası geliştirmesini sağlamak ekolojik planlamanın gerekliliğidir(Ercoşkun, 2018). İnsanlar tarafından oluşturulan yapay çevrelerin sayısı ve alansal büyüklüğünün geçtikçe artmaktadır. Bu artış doğal kaynakların hızla tüketilmesine neden olmanın yanı sıra doğal çevreye zarar verip doğada bulunan dengeyi bozmaya daneden olmaktadır. Ekosistemde yaşanacak denge problemlerinin doğadaki tüm canlılara zarar vermesi hatta bu canlıları yok etmesi olasıdır. Günümüzde insanlar tarafından inşa edilen binaların sayısı gittikçe artmaktadır. İnşa edilen bu binalar geçmişten günümüze kadar oluşturulan yapay çevrelerin birçoğundan sayıca fazladır. Bu bağlamda değerlendirildiğinde bina tasarlanırken doğal çevreye zarar verilmemesi için olabildiğince ekolojik tasarımlar yapılması gerekmektedir (Aslan , Yalçıner Ercoşkun, 2021).Book GENÇ AKADEMİSYENLERİN KALEMİNDEN SOSYAL BİLİMLER(İLÂHİYAT, 2022) Mengirkaon, Sabri; Department of History / Tarih BölümüBu kitaptaki bölümler sempozyumda sunulan bildirilerin tam metinlerinden seçilerek makaleye dönüştürülmüş halleridir. Akademinin genç kalemlerinden çıkan bu çalışmaların bir kısmı yazarların ilk yayını olması hasebiyle gerek yazarlar gerekse de editörler için bir heyecan vesiledir. Ancak bu durum heyecanla birlikte bir basamağı da içerisinde barındırmaktadır ki o da akademik anlamda “yetişme ve olgunlaşma” kelimeleriyle tasvir edilebilir. Bu minvalde çalışmaların yazarlardan kaynaklı-birçok defa çeşitli vesilelerle revize edilmesine rağmen-sorunları hoş görülmesi gerektiği kanaatindeyiz. Zira yazmak bir düşünsel sürecin ürünü olmakla birlikte, tekâmül bağlamında yazınsal bir sürecin de ürünüdür. Bu çerçeveden hareketle yazma cesareti gösteren yazarlara cesaretlerinden ve süreçteki nezaketlerinden ötürü teşekkür ederiz. Bundan sonra yapacakları çalışmalar için zihin açıcı bir başlangıç ve akademik hayatlarında daha fazla çalışmak noktasında heyecan verici bir tecrübe olması dileriz.Book Part İSLAM’DA KADIN HAKLARINI TEKRAR GÖZDEN GEÇİRMEK: ‘İSTİHKAKA DAYALI ADALET’ YERİNE ‘EŞİTLİKÇİ ADALET’(Tibyan Yayıncılık, 2016) Yaşar, Hakime ReyyanGeleneksel İslam düşüncesinde kadın hakları, bireylerin ait oldukları statü, sahip oldukları kabiliyet ve potansiyele göre dağıtılan adalet, yani istihkaka dayalı adalet/el-adâle el-istihkâkiyye kavramı temelinde tanımlana gelmiştir. Bu adalet kavramı bireylere istihkakı oranınca hak tanınmasını gerektiğini ortaya koyan nisbî eşitlik anlayışını doğurmuştur. Diğer taraftan ise, günümüzde bu adalet kavramı pek çok sorunla karşılaşmıştır. Bu sorunlardan biri de, erkek ile kadın arasında temel haklarda (fundamental) eşitliği temel alan eşitlikçi adalet kavramı ışığında Kur’ân ve hadisleri yeniden okumamızın ne kadar mümkün olduğudur.Book Kasimiye Medresesi (Sultan Kasım Medresesi)(Artuklu Yayınları, 2018) Boz, Ahmet; Department of Economics / İktisat BölümüTarihi yapılar bir tolumun geçmişini anlatan en önemli kalıntılardır. geçmişe ışık tutan kanıt, bilgi ve belge niteliği taşır. Tarihi yapılar aynı zamanda geçmişte var olan sosyal, kültürel ve mimari çalışmalar ile ilgili bilgileri günümüze taşır. O nedenle bu yapıların korunması geçmişi tanımak ve mevcut bilgiler ile geleceği daha iyi inşa etmek açısından da son derece önemlidir.Book KIYASLAMA PÖRTFOYLERİ İLE HİSSE SENEDİ GETİRİSİ DEĞERLEME(Gazi Kitap Evi, 2023) Aksu, Mervan; Department of Management / İşletme BölümüFinans literatüründe yatırımların beklenen getirilerini ve bu getirilerin risklerini inceleyen çok sayıda eser yer almaktadır. Bu çalışmaların temelinde çalışmayı yapan kişinin kullandığı faktörlerin beklenen risk ve getiri ilişkisini açıkladığı düşüncesi yatmaktadır. Bu çalışma kapsamında bir yatırım aracı olarak hisse senedi seçilmiştir. Bu doğrultuda beta katsayısı, şirket büyüklüğü ve şirketin kâr payı politikası, yatırımları etkileyebilecek faktörler olarak belirlenmiştir. Bu faktörlerin yatırımlar üzerindeki etkisini göstermek için Ocak 2000 – Eylül 2013 tarihleri arasında kesintisiz bir şekilde Borsa İstanbul’da faaliyet gösteren İMKB sanayi endeksine kote olmuş şirketlerden -Ocak 2002 Haziran 2013 tarihleri arasında, belirlenen her bir faktörün etkisini ayrı ayrı belirlemek için- 7 ana portföy oluşturulmuştur. Bu portföylerde çalışma kapsamındaki şirketlerin beta katsayılarına göre “beta katsayısı 1’den küçük ve 1’den büyük şirketler” olmak üzere iki grup oluşturulmuştur. Şirketlerin büyüklüğü dikkate alınarak “küçük, orta ve büyük şirketler” olmak üzere 3 grup oluşturulmuştur. Şirketlerin, kâr payı politikalarına göre ise “kâr payı dağıtan ve dağıtmayan şirketler” olmak üzere iki grup oluşturulmuştur. Bu faktörlerin ikili olarak etkilerini inceleyebilmek amacıyla bunların bütün ikili kombinasyonları alınarak 16 alt portföy oluşturulmuştur. Çalışma kapsamında toplam 23 portföy oluşturulmuştur. Bu portföyler aylık olarak getirilendirilmiş ve senelik olarak her bir faktör göz önünde bulundurularak yeniden yapılandırılmıştır. Faktörlerin hisse senedi getirisi üzerindeki etkisini inceleyebilmek için oluşturulan portföylerin performansları karşılaştırılmıştır. Portföylerin performansını karşılaştırmak için oluşturulan portföylerin kümülatif getirileri ve riske göre belirlenmiş performans kriterleri (Sharpe Oranı, Treynor Oranı, Jensen Alfası ve Değerleme –information- Oranı) karşılaştırılmıştır. Bu çalışma 5 bölümden oluşmaktadır. Bunların ilki; “Hisse Senetlerinde Risk Getiri İlişkisi”, ikincisi; “Portföy Kuramı”, üçüncüsü; “Hisse Senedi Getirisi Üzerine Yapılan Çalışmalar”, dördüncüsü; “İMKB Sınai Endeksi Kapsamındaki Hisseler Üzerinde Bir Uygulama”, beşincisi ise “Sonuç ve Öneriler” şeklinde sıralanmaktadır. Yatırım aracı olarak hisse senetlerini seçildiğinden, hisse senedinin özelikleri ve işlevlerinin bilinmesi çok büyük bir önem taşımaktadır. Bu bağlamda çalışmanın ilk bölümü “Hisse Senetlerinde Risk Getiri İlişkisi” olarak belirlenmiştir. Hisse senedi, yatırımcısına sadece maddi haklar sağlayan bir yatırım aracı değildir. Hisse senedi aynı zamanda ortaklık hakkı sağlayan hukuki bir sözleşme niteliğindedir. Bu açıdan hisse senedinin tanımlaması için hem hukuk literatürü hem de finans literatürü incelenmiştir. Hisse senedi analiz yöntemleri iki alt başlık altında incelenmiştir. Bunların ilki temel analiz yöntemidir. Temel analiz yönteminde hazırda bulunan bütün ekonomik bilgiler, şirketin geçmiş yıllara ait finansal tabloları ve şirket ile ilgili temel bilgiler kullanılarak yatırım kararı verilmektedir. Bu yöntem ile bulunan hisse senedi değerine hisse senedinin gerçek değeri (intrinsic value) denmektedir. Temel analiz yöntemini kullanan yatırımcılar, hisse senedi seçimlerinde her zaman hisse senedinin gerçek değeri ile hisse senedinin güncel piyasa değerini karşılaştırmaktadırlar. Hisse senedinin gerçek değeri piyasa değerinin yeterince üstünde olduğunda satın alma kararı vermektedirler. Yatırımcının elinde piyasa değerinden yüksek hisseler mevcut ise bu hisseleri hızlı bir şekilde ellerinden çıkarmaktadırlar. xvi Özet Bir diğer hisse senedi değerleme yöntemi ise teknik analiz yöntemidir. Teknik analiz yöntemi, temel analiz ve finansal analiz yöntemlerinin temel varsayımlarından olan etkin piyasa modelini ve rassal yürüyüş modeli varsayımlarını reddeden bir analiz yöntemidir. Bu analiz yönteminde, hisse senedi değerleme için sadece geçmişe yönelik hisse senedi bilgileri (fiyat, işlem hacmi ve açılış kapanış fiyatları gibi) ve pazar fiyat hareketleri temel alınmaktadır (Reilly ve Brown, 2002; s.625). Teknik analistlere göre hisse senedi fiyatını belirlemek için sadece piyasa hareketlerini incelemek yeterlidir. Fiyatların en iyi belirleyicisi pazarın kendisidir. Bu bağlamda teknik analiz yöntemini kullanan bir yatırımcı, yatırım kararı için genel ekonomik değişkenleri veya şirketle ilgili verileri inceleme gereği duymaz, sadece fiyat hareketlerine bakarak al-sat işlemlerini gerçekleştirmektedir. İlk bölümün son alt başlığında “Hisse Senedi Riski ve Hesaplama Yöntemleri” açıklanmaya çalışılmıştır. Bir yatırımın getirisi ve riski kavramları finansın temel kavramlarıdır. Getiri basit olarak; yatırımcının yatırım aracını elinde bulundurduğu süre boyunca sağladığı maddi kazançlardan, bu yatırımın maliyetinin düşürülmesi ile bulunan değer olarak açıklanmaktadır. Risk ise yatırımcının elinde bulundurduğu yatırım aracının getirisi hakkında kuşku duyduğunda ortaya çıkmaktadır. Risk, yatırım aracının beklenen getiri serisinin dağılımıyla ilişkilidir. Dağılımın aralığı ne kadar geniş ise yatırım aracının riski o kadar fazladır. İstatistikçiler bu aralığı açıklamak amacıyla birçok yöntem geliştirmişlerdir. Bunlar, mutlak sapma, ortalama, seri aralıkları ve varyanstır. Risk faktörü olarak genellikle “varyans” parametresi kabul edilmektedir (Peirson ve diğ., 2011; s.170). Bu çalışmada yatırım aracı olarak hisse senedi belirlendiğinden, ilk olarak hisse senedi getirisi ve hisse senedi getirilerinin belirlenmesinde karşılaşılan risklere yer verilmiştir. Yatırım araçları riski değerlendirilmesi iki farklı şekilde yapılabilmektedir. Bunların ilki tek bir yatırım aracına ait riskin hesaplanması, ikincisi ise portföy şeklinde olan yatırım araçları risklerinin toplu bir şekilde hesaplanmasıdır. Bu çalışmada, bu hesaplama türlerinin ikisi de kullanılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümü olan “Portföy Kuramı” 3 alt başlık altında incelenmiştir. Bu çalışmada ilk olarak tarihsel açıdan portföy yönetimi ele alınmıştır. Bu bağlamda portföy yönetimi ile alakalı geleneksel portföy yaklaşımı, modern portföy yaklaşımı ve modern portföy yaklaşımının alt formları ele alınmıştır. Bu bölümün son alt başlığı altında riske göre düzenlenmiş portföy performans ölçüleri ele alınmıştır. Geleneksel portföy yaklaşımında, portföyde yer alan menkul kıymetlerin getirileri arasındaki ilişkiler göz önünde bulundurulmadan sadece portföydeki menkul kıymetlerin sayılarının artırılmasıyla risk faktörünün azaltılabileceği öngörülmektedir (Demirtaş ve Güngör, 2004). Modern Portföy teorisinin başlangıcı olarak Markowitz’in (1952) “Portfolio Selection” makalesi gösterilmektedir. Bu makalede Markowitz çeşitlendirme yapmak için hisse senetlerinin birbiri ile olan korelasyonlarını göz önünde bulundurmanın daha uygun olacağını belirtmektedir. Bu çalışmada modern portföy yaklaşımlarından “Markowitz Modern Portföy Yaklaşımı”, “Sharpe Tekli Endeks Modeli” ve “Çoklu Endeks Modeli” ele alınmıştır. Bu çalışma portföy çerçevesinde temellendirildiğinden, ikinci bölümün son alt başlığı “portföy performansının değerlendirilmesi” ne ayırılmıştır. Yatırımcıların katlandığı riskin belirlenmesi için sadece diğer portföy yöneticilerinin performanslarının birbiri ile kıyaslanması yeterli değildir. Bir yatırımcının aldığı riskin belirlenmesi için; yatırım portföyünün ne kadar çeşitlendirildiğinin, portföyün piyasa hareketleriyle olan ilişkisinin ve portföyün içindeki tahvillerin ve hisse senetlerinin oranlarının bilinmesi gerekmektedir (Fabozzi ve Markowitz, 2002; s.7). Finans literatüründe portföyün performansını çok farklı açılardan değerlendiren Mervan AKSU xvii performans ölçütleri ortaya atılmıştır. Bu çalışmada portföy performansı ölçütlerinden Sharpe performans ölçüsü, Treynor performans ölçüsü, Jensen Alfa performans ölçüsü, Değerleme (Bilgi, Appraisal) performans ölçüsü ve M2 performans ölçüsü ele alınmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümü olan “Hisse Senedi Getirisi Üzerine Yapılan Araştırmalar” bölümünde, ilk olarak hisse senedinin getirisini etkileyen mikro ve makro faktörler kısaca ele alınmıştır. İkinci olarak hissenin kendisini ve içinde bulunduğu piyasayı etkileyen faktörler olan makroekonomik faktörlerin hisse senedi getirisi üzerindeki etkilerini inceleyen çeşitli çalışmalar özetlenmiştir. Bu bağlamda hisse senedinin getirisini etkileyen başlıca makro faktörler olarak; faiz oranı, enflasyon, döviz kuru, sanayi üretim endeksi, para arzı (m1,m2), altın-petrol fiyatları, GSYH, cari işlemler dengesi ve yabancıların portföy yatırımları sayılabilir. Finans literatüründe bu faktörlerin hisse senedi getirisi üzerindeki etkileri ile ilgili ortak bir sonuca ulaşılmış değildir (Umutlu ve diğ. 2010). Örneğin Kaya ve diğ. (2013) çalışmalarında döviz kurunun İMKB 100 Endeksi ile istatistiksel olarak anlamlı derecede negatif ilişkili olduğunu belirtilirken; Issahaku ve diğ. (2013) çalışmalarında ise Gana borsasında döviz kurunun etkisinin pozitif olduğu belirtilmektedir. Üçüncü bölümün üçüncü alt başlığı altında, hisse senedi getirilerini etkileyen mikro faktörler incelenmiş ve gerek Türkiye’de gerekse yurt dışında yapılmış çeşitli çalışmaların özetleri derlenmiştir. Finans yazınında hisse senedi getirilerini etkileyen başlıca mikro faktörler olarak; kâr dağıtım politikası, işletmenin finansal performansı (kârlılık oranları, borçluluk oranları), işletme büyüklüğü (piyasa değeri, defter değeri ve PD/DD oranı), sermaye artırımları, içeriden öğrenilen bilgiler, işletme hisse senetlerinin sistematik olmayan riski (beta katsayısı), ve yönetici yetenekleri sayılabilir. Üçüncü bölümün son alt başlığında bu çalışmada kullanılan faktörlerin (beta katsayısı, piyasa büyüklüğü ve kâr payı dağıtım politikaları) hisse senedi getirisi üzerindeki etkilerinin incelenmesi amacıyla her bir faktör için kısa bir literatür taraması yapılarak bu faktörlerin hisse senedi getirilerini açıklamadaki önemleri belirtilmiştir. Beta katsayısı, bir hisse senedine ait getirinin piyasada meydana gelen değişmelere ne oranda duyarlı olduğunu göstermektedir. Beta katsayısı kavramı ilk olarak Sharpe’ın 1964 tarihli çalışmasında karşımıza çıkmaktadır. Sharpe, bu çalışmasında yatırımcıların kârlarını maksimize etmeye çalıştıklarını, aynı zamanda da riskten kaçınmaya çalıştıklarını belirtmektedir. Bu bağlamda ekonomik olaylardan etkilenmeyen yatırım araçlarının risksiz faiz oranı seviyesinde getiri sağlayacağını belirtmiştir. Beta katsayısı ile bir hissenin geçmiş fiyat performansı belirlenebildiği gibi gelecekteki risklerin kontrol ve tahmin edilmesinde de beta katsayısı önemli bir rol oynamaktadır (Kalfa, 2007; s.72). Beta katsayısı beklenen riskin tahmin edilmesinde bir araç olarak kullanıldığından, hisse senedinin beklenen getirisini tahmin etmeyi kolaylaştıracaktır. Beta katsayısının hisse senedi getirilerini açıklamada önemli bir faktör olduğuna vurgu yapan ve yatırımcılar tarafından kullanılmasını tavsiye eden birçok çalışma yapılmıştır [Lintner (1965), Mossin (1966), Pettengil ve diğ. (1995), Heston ve diğ. (1999), Fletcher (2000) ve Elsas (2003)]. Banz (1981) çalışmasında hisse senedi getirileri üzerinde şirket büyüklüğünün negatif bir etkisi olduğunu belirtmiştir. Basu (1983) ise hisse senedi getirilerini açıklamak için şirket büyüklüğünün ve F/K oranın kullanılmasının anlamlı olacağına işaret etmiştir. Bunlara ek olarak Reinganum (1981 ve 1983) ile Fama ve French (1992) çalışmalarında, portföy getirisi ile şirket büyüklüğü arasında negatif bir ilişki olduğunu belirtmişlerdir. Diğer yandan, Lakonishok ve Shapiro (1986) hisse senedi getirilerinin sistematik risk faktörü olan beta katsayısı ve toplam risk faktörü olan standart sapma ile açıklanamayacağını, sadece şirket büyüklüğü faktörü ile xviii Özet açıklanabileceğini belirtmişlerdir. Fama ve French (1992 ve 1993) ise şirket büyüklüğü ve PD/DD değerinin hisse senedi getirilerini açıklamada beta katsayısından daha anlamlı olduğunu iddia etmişlerdir. Hisse senedi fiyatı, hissedarların servetlerini belirleyici önemli bir unsurdur. Bundan dolayı hissedarlar, servetlerini maksimize etme sürecinde, finansal yöneticilerin almış oldukları kararların hisse senedi fiyatını nasıl etkilediğini yakından izlemektedirler. Dolayısıyla, finans yöneticileri kâr payı politikalarının hisse senedi fiyatları üzerindeki etkisini bilmek isterler. Kâr payı politikası, hissedarlara nakit dağıtımında belirleyici rol oynayan kâr payı dağıtım oranının tespiti olarak düşünülebilir (Aygören ve diğ., 2013). Finans yazınında dağıtılan kâr paylarının hisse senetlerinin getirileri ile olan ilişkisine ait çalışmaları ikiye ayırmak mümkündür: Hisse senedi getirisi ile dağıtılan kâr payı arasında pozitif bir ilişki olduğunu gösteren çalışmalar (Walter (1956), Lintner (1956), Gordon (1959), Gupta (2012)...) ve hisse senedi ile kâr payı dağıtımları arasında bir ilişki olmadığını belirten çalışmalar (Modigliani ve Miller (1961), Fama (1974)…). Çalışmanın dördüncü bölümü “İMKB Sınai Endeksi Kapsamındaki Hisseler Üzerinde Bir Uygulama” bölümüdür. Bu bölüm 3 alt başlıktan oluşmaktadır. Bunlar sırasıyla; “Veri Seti”, “Metodoloji” ve “Araştırma Sonuçları” dır. Dördüncü bölümün ilk alt başlığı olan “Veri Seti” başlığı altında, çalışmada kullanılan verilerin nereden ve nasıl elde edildiği detaylı bir şekilde anlatılmıştır. İkinci alt başlık olan “Metodoloji” başlığı altında araştırma kapsamına alınan şirketlerin seçim kriterleri ve portföyleri oluşturmak için belirlenen kriterler açıklanmıştır. Bu başlık altında ayrıca performans ölçümünde kullanılan oranların formülizasyonları da açık bir şekilde gösterilmiştir. Dördüncü bölümün son alt başlığı “Araştırma Sonuçları” bölümüdür. Bu başlık altında her bir faktör tek tek ele alınmış ve bu faktörlerin diğer faktörler ile olan ilişkilerini göstermek amacıyla her faktör ayrı başlıklar altında değerlendirilmiştir. Çalışmanın son bölümü olan “Sonuç ve Öneriler” bölümünde çalışma kapsamındaki faktörlerin, portföy getirileri üzerindeki etkileri genel olarak değerlendirilerek önceki çalışmalar ile kıyaslama yapılmıştır. Ayrıca portföy yatırımcısına ve aynı minvalde yapılacak olan bilimsel çalışmalara yol göstermek amacıyla çeşitli öneriler sunulmuştur.Book Makalelerle Mardin: Önemli Simalar-Dini Topluluklar(Mardin Tarihi İhtisas Kütüphanesi, 2007) Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahim; Department of History / Tarih BölümüMardin'in farklı yönlerini, akademisyen ve araştırmacıların bakış açısıyla tanıtmak, bilinmeyen yönlerini gün ışığına çıkarmak, yıllardır zihnimizi meşgul eden bir projeydi. Böyle bir çalışma için kendi alanlarında uzman 100e yakın akademisyen ve araştırmacının çalışmalarının bir araya getirilmesi, çok zor ve uzun vadeli bir iş gibi görünmekteydi. Mayıs 2006'da düzenlediğimiz "1.Uluslararasi Mardin Tarihi Sempozyumu" bize bu projeyi uygulayabileceğimizi gösterdi. Bu çalışma sırasında çok farklı alanlarda birbirinden değerli akademisyen ve araştırmacıların Mardin'in farklı yönlerini araştırdıklarını veya araştırmaya hazır olduklarını gördük. Bu çalışmaların bir arada toplanması teklifimizi kabul eden akademisyen ve araştırmacıların, Mardin ile ilgili farklı alanlarda yaptıkları bilimsel çalışmalarını bu dört kitapta bir araya getirdik.Book Makalelerle Mardin: tarih-coğrafya(Mardin Tarihi İhtisas Kütüphanesi, 2007) Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahim; Department of History / Tarih BölümüMardin'in farklı yönlerini, akademisyen ve araştırmacıların bakış açısıyla tanıtmak, bilinmeyen yönlerini gün ışığına çıkarmak, yıllardır zihnimizi meşgul eden bir projeydi. Böyle bir çalışma için kendi alanlarında uzman 100e yakın akademisyen ve araştırmacının çalışmalarının bir araya getirilmesi, çok zor ve uzun vadeli bir iş gibi görünmekteydi. Mayıs 2006'da düzenlediğimiz "1.Uluslararasi Mardin Tarihi Sempozyumu" bize bu projeyi uygulayabileceğimizi gösterdi. Bu çalışma sırasında çok farklı alanlarda birbirinden değerli akademisyen ve araştırmacıların Mardin'in farklı yönlerini araştırdıklarını veya araştırmaya hazır olduklarını gördük. Bu çalışmaların bir arada toplanması teklifimizi kabul eden akademisyen ve araştırmacıların, Mardin ile ilgili farklı alanlarda yaptıkları bilimsel çalışmalarını bu dört kitapta bir araya getirdik.Book Merkezileşme sürecinde bir taşra kenti: Mardin (1800-1900)(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2009) Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahim; Department of History / Tarih BölümüMardin, asrın başından beri hasretini çektiğini üniversitesine kavuştu. Bu üniversite kendine, genelinde'Medeniyetler Üniversitesi', özelinde Şarkiyat Enstitüsü'hedeflerini koyarak, Türkiye Cumhuriyeti üniversite sisteminin şiddetle ihtiyaç duyduğu'Sosyal Bilimler Üniversitesi'ufkuyla hummalı bir faaliyete girişti. Elinizdeki kıymetli eser, Şarkiyat Enstitüsü hazırlık faaliyetlerindeki ilk yayınımız olma onurunu taşıyor.Book Tarihöncesi Toplumlarda İnsan-Hayvan İlişkisi ve Orta Anadolu Çanak Çömleksiz Neolitik Dönem Faunası(Çizgi Kitabevi, 2019) Sıddıq, Abu Bakar; Department of Anthropology / Antropoloji BölümüTamamen doğaya bağlı olan tarihöncesi toplumlar, hayatta kalmak için gerekli yiyecek ve çeşitli hayvansal ürünlere ulaşmak amacıyla hayvanları avlamak zorunda kalmışlardır. Diğer yandan, insanlar Paleolitik Çağ'dan beri bu hayvanlara tapmış, saygı göstermiş ve çeşitli sembolik uygulamalarda değerli olarak görmüşlerdir. Dolayısıyla, günümüz toplumları gibi, tarihöncesi toplumlarda da insan-hayvan ilişkileri çok boyutlu, renkli ve karmaşıktı. Belki de, hayvanlarla insanların bu karmaşık ilişkilerinin en önemli aşaması, yerleşik yaşama geçilen Neolitik Dönem'in erken evrelerinde gerçekleşmiştir. Hem insan hem de hayvanların yaşam biçimlerini değiştiren bu dönemde ortaya çıkan insan ve diğer hayvanlar arasındaki yeni ilişkiler, Anadolu ve Batı Asya'daki toynaklı türlerin ilk evcilleştirilmesini teşvik etmiştir. Bu kitapta, tarihöncesi toplumlarla birlikte, Neolitik dönemin önemli çekirdek bölgelerinden biri olan Orta Anadolu'nun Çanak Çömleksiz Neolitik yerleşimlerinde gözlenen insan-hayvan ilişkileri ele alınmıştır.Book Part Travma, Dissosiyasyon ve Hafıza: Teorik ve Epigenetik Bir Yaklaşım(Türkiye Klinikleri, 2022) Işıker Bedir, Deniz; Selda, MercanTravma, maruz kalan kişilerin ruhsal bütünlüğünü tehdit eden bir durumdur. Travmatik olay karşısında kişilerin savunma mekanizmalarının yetersiz kaldığı durumlarda, travma sonrası stres bozukluğu ve dissosiyatif bozukluklar başta olmak üzere birçok psikopatoloji ortaya çıkabilmektedir. Özellikle çocukluk çağında yaşanmış travmaların etkisi, dissosiyasyon riskini arttırabilmektedir. Dissosiyasyon ise, bir kişinin çoğunlukla travmatik bir olaya tepki olarak, altta yatan tıbbi bir bozukluğa bağlı olmadan düşünce, duygu, algı veya hatıralara yönelik bilinçte bir farklılaşma durumudur. Dissosiyasyon her ne kadar çocukluk çağında travmanın üstesinden gelmek için kullanılan bir çeşit savunma mekanizması ise de, zaman içinde patolojik bir görünüme dönüşebilir. Travmanın yarattığı bilişsel, duygusal ve fiziksel etkiler üzerine yapılan araştırmalar, travmatik hafızanın kuşaklararası aktarımı olduğunu kanıtlamakta ve son yıllarda bu çalışmalara epigenetik araştırmalar da eşlik etmektedir. Epigenetik, DNA dizisindeki değişikliklerden bağımsız şekilde gen ifadesini etkileyen genom modifikasyonları olarak tanımlanmaktadır. Bu derlemede travma, travma sonrası stres ve dissosiyasyon kavramları tanımlanmış; travmanın kuşaklararası aktarımını kanıta dayalı şekilde ortaya koyan epigenetik araştırmalar ve travmatik hafızanın epigenetik hafıza ile birleştiği noktalar ele alınmıştır. Disiplinlerarası çalışmalardan elde edilen bulgular, bu konunun davranışsal, bilişsel ve epigenetik araştırmalarla çok boyutlu incelenmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.Book Part Türkiye Ekonomisinde İç-Dış Krizler ve Yansımaları: 1923’ten Günümüze(Savaş Yayınevi, 2013) Ekinci, Mehmet Behzat; Department of Economics / İktisat BölümüOsmanlı İmparatorluğu’nun son döneminden günümüze ekonomik açıdan uzun vadeye yayılan istikrarlı gelişmeler sağlanamamıştır. Türkiye, daha çok düşük profilli bir gelişme seyrinde ileri-geri hareketlerle yoluna devam eden bir ülke konumundadır. Bu olumsuzluğun çok sayıda sebebi vardır. Bunların önemli bir kısmı ülkenin iç yapısından kaynaklanmakla beraber, bir kısmı da dış faktörlerle ilgilidir. Özellikle 20. yüzyılın ortalarında, çoğu ekonomi gibi, Türkiye ekonomisi de dış dünya ile yakın ilişkili hâle gelmiştir. Dolayısıyla, uluslararası krizlerin doğrudan ve/veya dolaylı etkileri olmuştur. Esasında, dış dünyaya eklemlenme çabası içinde olan her ülke için bu doğal bir süreçtir. Çünkü entegrasyonun nimetleri yanında zahmetleri de olmaktadır. Önemli olan, kurulacak denge ile faydaların sayısının zararlardan daha fazla olmasını sağlayabilmektir.Book Türkiye’de KOBİ’lerin Kurumsal Gelişimi ve Finansal Sorunları(ASKON, 2003) Ekinci, Mehmet Behzat; Department of Economics / İktisat BölümüKarşıladıkları ihtiyaç dikkate alındığında, aslında, ‘’küçük’’ değil fakat tam tersine ‘’büyük işletme’’ denmesi daha doğru olur herhalde bu kuruluşlar için... Genel olarak incelendiğinde, söz konusu kuruluşların, faaliyette bulundukları ekonomilerde, işletmelerin tamamına yakınını oluşturdukları görülmektedir. Zaten bu durum, yukarıda bahsettiğimiz itiraf mahiyetindeki iddiayı teyit eder niteliktedir. Türkiye’de KOBİ’lerin toplam işletmelere oranı, % 99’a yakındır. Yani, Türkiye Ekonomisi, bu açıdan, Küçük ve Orta Ölçekli İşletme Ekonomisidir. Dolayısıyla KOBİ’ler, Türkiye ekonomisi için hayati derecede önemli birimlerdir. Bu eserde, KOBİ’lerin Türkiye ekonomisindeki yeri, kurumsal gelişim süreci izlenerek tespit edilmeye çalışılmaktadır. Bu çerçevede, söz konusu tespitten sonra, genel sorunlarına değinilerek özellikle finansal sorunları ortaya konulmaktadır. Bu yöndeki ‘’masabaşı çalışması’’ firmalarla yapılan anket çalışmasıyla yani ‘’saha çalışmasıyla’’ dayanaklı hâle getirilmeye çalışılmıştır.animation.listelement.badge Uluslararası Hizmet Ticaretinde Gelişmekte Olan Ülkeler ve Türkiye(İstanbul Ticaret Odası, 2008) Ekinci, Mehmet Behzat; Department of Economics / İktisat BölümüGOÜ’lerin uluslararası hizmet ticaretinde faal hâle gelebilmeleri için sahip oldukları mukayeseli üstünlüklerinin farkında olmaları ve bunlardan faydalanmaları lazımdır. Aksi yönde görüş bildirenler olmakla beraber, genel kanaat, GOÜ’lerin söz konusu üstünlüklerini dikkate almaları hâlinde ticarî paylarını artırabilecekleri yönündedir. Bazı GOÜ’ler, hizmetlerden önemli ölçüde gelir elde etmektedirler. Nitekim, kaynakları itibariyle bunları mukayeseli üstünlüğe sahip oldukları sektörlerden sağladıkları ortaya çıkmaktadır. Bir ülkenin hizmet ticaretindeki payını artırabilmesinin, liberalizasyona olan katkısıyla paralellik arz ettiği ileri sürülebilir. Anlaşmaların karşılıklılık esası dahilinde ve işbirliği hâlinde yapılıyor olması bunu gerekli kılmaktadır. Her ne kadar kimi ülkeler, liberalizasyonu sekteye uğratıcı birtakım tavırlar sergiledikleri halde, ticarî açıdan yüksek paylara sahip olsalar bile, bu durumun uzun vadeli bir nitelik taşımayacağı belirtilebilir. Çünkü ülkelerin tavrı ağırlıklı olarak liberalizasyon lehinde ise, bu yönde hareket etme gereği ortaya çıkar. Dolayısıyla ülkelerin bu sürece katkı sağlamaları gerekmektedir. Türkiye olarak, hizmet ticareti liberalizasyonuna ilişkin lehte tavır takınan ve bu yönde belli ölçüde de olsa çaba sarf eden bir ülkeyiz. Çünkü orta ve uzun vadede, uluslararası hizmet ticaretindeki payımızı artırma amacındayız. Dolayısıyla bunun sağlanabilmesi için gerekli olan hizmet ticaretindeki liberalizasyon, ülkemiz açısından her zaman için önemini muhafaza eden bir husustur. Bu çalışmada; öncelikle GOÜ’lerle, ardından bir GOÜ olarak Türkiye ile ilgili sektörel tespitlerde, tahlillerde ve değerlendirmelerde bulunulmaktadır. Bu çerçevede, hizmetler açısından sahip olunan mukayeseli üstünlükler göz önünde bulundurularak alt sektörlere ilişkin birtakım tespitlerde bulunulmakta ve bazı alternatif imkânlar üzerinde durulmaktadır. Böylece, alt sektörlere ilişkin ayrıntılı tahliller yapılmakta ve karşılaşılan sorunlara dikkat çekilerek birtakım teklifler arz edilmektedir.