Yılmaz, Bahar
Loading...
Name Variants
Bahar Yılmaz
Yılmaz, Bahar
Yılmaz, Bahar
Job Title
Dr. Öğr. Üyesi
Email Address
Main Affiliation
Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Status
Current Staff
Website
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Sustainable Development Goals Report Points
SDG data could not be loaded because of an error. Please refresh the page or try again later.

Scholarly Output
6
Articles
5
Citation Count
0
Supervised Theses
0
6 results
Scholarly Output Search Results
Now showing 1 - 6 of 6
Article Necâtî Bey Dîvânı’nda Tevriyeli Sözcükler(2020) Yılmaz, Bahar; Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı BölümüKlasik Türk şiirinde birden fazla anlama gelen bir kelimeyi farklı anlamlara gelecek şekilde tevriyeli olarak kullanmak, en önemli şairlik göstergelerinden biridir. Çok anlamlılık ifade eden kelimelerle okuyucunun zihnini harekete geçirmek klasik şairler için vazgeçilmez bir sanat oyunudur. Klasik şairler bu söyleyiş güzelliğiyle okuyucunun merama biraz daha geç intikal etmesini sağlayarak zihinde bir çeşit çözümleme süreci başlatırlar. Okuyucunun söyleyişteki inceliği kavraması ise bu çözümlemeye ulaştıktan sonra gerçekleşir. Bu inceliği kavramak için okuyucunun belli bir kültürel ve edebî alt yapıya sahip olması gerekir. Bu çalışma bu alt yapıyı oluşturmaya katkı niteliğindedir. Necâtî Bey, çok anlamlılık ifade eden ibareleri birden fazla anlama gelecek şekilde kullanan klasik şairlerden biridir. Bu çalışma vesilesiyle okuyucular, Necâtî Bey Dîvânı’nda çok anlamlılık ifaden sözcükleri tanıyarak bu kelimelerin kullanımı ve işlevi hakkında bir fikir sahibi olacaklardır. Klasik Türk şiirinde bir sözcüğü birden fazla anlamı karşılayacak şekilde kullanmak, kinâye, tevriye, îhâm, mugâlata-i maneviyye gibi isimlerle anılmaktadır. Klasik belagatçılar, bir ifadenin yakın anlamının söylenip uzak anlamının kastedilmesini tevriye olarak kabul etmekte, îhâmı ise tevriyenin diğer adı olarak nitelendirmektedir. Mugâlata-i maneviyye ise çoğu zaman tevriyeden daha çok hüner isteyen bir sanat olarak görülmüştür. Yapılan incelemelerde tevriye ve mugâlata-i maneviyye örneklerinin birbirine karıştığı görülmüştür. Bu yüzden bu çalışma genel olarak tevriye olarak isimlendirilmiş ve Necâtî Bey Dîvânı’nda iki anlamlılık ifade eden kelimeler tevriye sanatı olarak değerlendirilmiştir. Çalışmada gerçek mecaz ilişkisi üzerine kurulmuş sözcüklerden ziyade eş adlı ya da gerçek-yan anlamlı sözcükler üzerinde durulmuştur. Tevriye sanatındaki uzak yakın anlam ilişkisi ise kişiden kişiye değişeceği için okuyucuya bırakılmıştır.Book Part Emrî Divanı'nda Hüsn-i Ta'lil Malzemesi Olarak Deyimler(2020) Yılmaz, Bahar; Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü16. yüzyılın önde gelen şairlerinden Emrî, muamma ve tarih düşürme üstadı olarak bilinmektedir. Bilinen eserleri Divan’ı ve muammalarıdır. Genel olarak muammada isim yapmış olsa da Emrî tevriye, kinaye, hüsn-i ta‘lil gibi diğer söz sanatlarını da başarıyla şiirlerinde uygulamıştır. Emrî Divanı deyimler, atasözleri, kültürel unsurlar, söz sanatları ve daha birçok açıdan zengin bir hazine niteliğindedir. Emrî’nin Divan’ı incelendiğinde hüsn-i ta‘lil sanatına özel bir yer verildiği görülmektedir. Şair, hüsn-i ta‘lil sanatını beyitlere uygularken çeşitli dil malzemele- rinden yararlanmıştır. Bunlardan biri de deyimlerdir. Bu çalışmada Emrî’nin hüsn-i ta‘lil sanatını, deyimler aracı- lığıyla nasıl kurguladığı üzerinde durulacaktır. Araplara özgü bir sanat olan hüsn-i ta‘lil, şairin hayal dünyasında Türkçenin dil malzemesiyle karıştırılarak özgün bir niteliğe bürünmüştür. Şairin sadece hüsn-i ta‘lil değil, diğer söz sanatlarında da deyimleri başarıyla kullandığı görülür. Deyimleri bu derece başarıyla kullanması şairin özgün bir üsluba sahip olduğunu göstermektedir. Bu çalışma, Emrî’nin kurgusal dünyasında önemli bir yer kaplayan hüsn-i ta‘lil ve deyim ilişkisini göstermektedir.Article Klasik Türk Şiirinin Deyim Dünyasında Teşbîh Sanatının Somutlaştırma İşlevi(2021) Yılmaz, Bahar; Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı BölümüEdebiyat, dil malzemesini çeşitli çağrışımlar aracılığıyla dönüşüme tabii tutarak okuyucuya farklı bir dünyanın kapılarını aralayan bir sanat dalıdır. Edebiyat ailesinin önemli bir üyesi olarak karşımıza çıkan şiirin yaratılma sürecinde şairler, edebî dili dönüştürürken çeşitli yöntemlere başvurmuşlardır. Türk edebiyatının önemli bir evresi olarak bilinen klasik Türk edebiyatında şairler, yöntem olarak edebî sanatlara başvurarak kullandıkları dil malzemesi üzerinde estetik olarak anlam çağrışımları yaratmışlardır. Somut ögeleri içinde barındıran ancak soyut nitelik kazanmış deyimler, klasik Türk şairinin dünyasında çeşitli edebî sanatlar aracılığıyla hem soyut hem somut anlama gelecek şekilde kullanılmışlardır. Gerçek anlamından uzaklaşarak mecazî bir boyuta bürünen deyimler, sözcüklerle mantık oyunları kuran klasik şairlerin elinde kinâye, hüsn-i ta’lîl, teşbîh gibi sanatlar aracılığıyla işlenerek somutlaştırılmışlardır. Klasik Türk şairlerinin deyim kullanımlarında önemli bir işleve sahip sanatlardan biri olarak nitelendirilebilecek teşbîh sanatı, soyut dünyayı somutlaştırmada ya da somut dünyayı soyutlaştırmada klasik Türk şairi için önemli bir araç niteliğindedir. Klasik Türk şairleri teşbîh sanatının benzetme fonksiyonunu kullanarak deyimlerin bünyesinde bulundurduğu somut anlam ögelerine çağrışım yapmışlardır. Bu çalışmada klasik Türk şiirinin önemli bir malzemesi olan deyimlerin teşbîh sanatı aracılığıyla somutlaştırılması ve somutlaştırılan unsurların deyimlerle olan bağlantısı ortaya konmuştur. Söz konusu somutlaştırma ve teşbîh arasındaki ilişkinin daha iyi anlaşılması için teşbîh sanatının bütün ögelerini barındıran örnek beyitler seçilerek deyimlerin beyit bağlamında kazandıkları somutlaştırmalar açıklanmıştır.Article Emrî Dîvânı'nda Anâsır-ı Erbaanın Örneklerle İzahı(2024) Yılmaz, Bahar; Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı BölümüDünyadaki tüm varlıkların ana maddesi olarak adlandırılabilecek anâsır-ı erbaa (dört unsur) teorisinin temeli, antik Yunan felsefesine dayanmaktadır. Antik Yunan’da başlayan teori, Yunan filozoflarının eserlerinin Arapçaya çevrilmesiyle İslam felsefesine intikal etmiş ve tasavvuf inanışının kaidelerine sirayet etmiştir. Tasavvufî inanışla ilgili pek çok karakteristik unsuru görebildiğimiz klasik Türk şiirinde de anâsır-ı erbaa önemli bir yere sahiptir. Klasik Türk şiirinde kullanılan pek çok ifadenin arka planı bulunmaktadır. Söz konusu şiirin anlam katmanlarını çözümleyebilmek için bu arka planın iyi bir şekilde yorumlanması gerekmektedir. Klasik Türk şiirinde önemli bir mazmun olarak yer alan dört unsur yani ateş, hava, su, toprak; çoğu zaman okuyucunun anâsır-ı erbaa teorisiyle bağdaştıramayacağı kavramlar olabilmektedir. Bu çalışmada klasik Türk şiirinde önemli bir mazmun olan anâsır-ı erbaa, Emrî Dîvânı örneklemi üzerinden ele alınarak çeşitli beyitler üzerinden açıklanmıştır. Bu bağlamda öncelikle anâsır-ı erbaanın klasik Türk şiirinde sahip olduğu önemin anlaşılması için söz konusu şiirin önemli isimlerinden seçilmiş beyitler açıklanmıştır. Klasik Türk şiirinde anâsır-ı erbaanın mazmun olarak kullanımının genel olarak ele alındığı bu bölümden sonra Emrî Dîvânı’nda anâsır-ı erbaanın tamamının, üçünün ve ikisinin yer aldığı beyitlerden örnekler yorumlanmıştır. Sonuç itibariyle Emrî Dîvânı’nda anâsır-ı erbaa’nın örnekler üzerinden izah edildiği bu çalışmanın klasik Türk şiirinin önemli bir malzemesi olan anâsır-ı erbaayı anlama ve yorumlamada okuyucu için faydalı olabileceği düşünülmektedir.Article Klasik Türk Şiirinde Hz. Yûsuf ve Rişte-i Pîre-zen Üzerine(2024) Yılmaz, Bahar; Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı BölümüKlasik Türk şiirinin mecrasında dinî, mitolojik, efsanevî ve tarihî pek çok kişi, olay ya da durumla karşılaşmak mümkündür. Şiirsel düzlemdeki kurguyu tasvir etmek isteyen şair, çeşitli bağdaştırmalardan yararlanmaktadır. Klasik Türk şiiri okuyucusu, herhangi bir dȋvânı eline aldığında kelimelerin anlamlarını bilse bile bazı mazmunları anlamakta güçlük çekebilmektedir. Okur, şiirsel bağlamda doğru bağdaştırmayı yapamazsa şiiri yanlış bir şekilde yorumlayabilmektedir. Bu bağdaştırmalar sadece eş zamanlı olmayıp aynı zamanda artzamanlı olarak da dinî mitolojik, efsanevȋ ya da tarihȋ kişi, olay ya da durumlar olabilmektedir. Telmih olarak adlandırılan bu sanatın ana figürlerinden biri de peygamberlerdir. Başta Muhammed, İsâ, Mȗsâ, Ya‘kȗp, Yȗsuf, Ȃdem, Hızır, Süleymȃn olmak üzere pek çok peygamberin sıra dışı olarak nitelendirilebilecek hadiseleri, klasik Türk şiirinin dünyasını şekillendiren önemli birer malzeme olarak okuyucunun karşısına çıkabilmektedir. Bu çalışmanın konusu olan Hz. Yȗsuf ve pazarda satılırken yaşlı bir kadının ona eğrilmiş iplerle talip olma hikȃyesi ise klasik Türk şiiri okuyucusu için hazırlanmış baş ucu kaynak olarak nitelendirilebilecek kitaplarda yer almayan bir hadisedir. Zaman zaman dîvânlarda geçmekte olan bu hadisenin kutsal kitaplarda da yer almadığı görülmüştür. Kutsal kitaplarda yer almamasına rağmen mevzubahis hadisenin neredeyse bütün Yȗsuf u Züleyhȃ mesnevilerinde yer alması dikkat çekicidir. Bu çalışmanın amacı, söz konusu hadisenin şiirsel imgelemde kazandığı anlamı, doğru bir şekilde yorumlayabilmektir. Çalışmada öncelikle Hz. Yȗsuf ve yaşlı kadın arasındaki ilginin anlaşılması için hadisenin mesnevilerdeki görünümü ile ilgili genel bir bilgi verilmiştir. Daha sonra ise dîvânlardan seçilmiş örnek beyitler, mesnevilerden edinilmiş bilgilerin ışığında analiz edilmiştir.Article Çağdaş Şairin Gözünden Klasik Şiire Bakış: Ebubekir Eroğlu’nun Gelenek Algısı ve “Aldı Nevi” Şiirinin Zemin Şiirle Mukayesesi(2022) Yılmaz, Bahar; Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü19. yüzyılın ortalarından itibaren Türk edebiyatçıları, değişen dünyaya uyum sağlamak amacıyla yeni bir edebiyat arayışına girerek divan şiiri ve nesriyle bağlarını koparma sürecini başlatmışlardır ve bu kopuş süreci 1950’lere kadar devam etmiştir. 1950’lerden sonra Behçet Necatigil, Sezai Karakoç, Hilmi Yavuz gibi şairler, Türk edebiyatının kökenlerinin divan edebiyatına dayandığını düşünerek söz konusu edebiyattan kopmak yerine geleneğin estetik gücünden yararlanmayı tercih etmişlerdir. Günümüz şairlerinden Ebubekir Eroğlu, bu estetik güçten beslenen bir şair olarak divan şiirinden sadece yararlanmakla kalmaz, geleneği yeniden üreterek divan şairlerinin çağdaş anlamdaki sesi olur. Ebubekir Eroğlu, “Aldılar” başlıklı şiirleriyle divan şairlerine çağdaş anlamda nazireler yazmıştır. Metinlerarasılık bağlamında değerlendirilecek bu şiirler, geleneğin günümüz dünyasında yeniden üretilmiş şekli gibidir. Söz konusu şiirlerin mukayeseli bir şekilde incelenmesi hem geleneğin hem de bu şiirlerin daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır. Bu çalışmada, Eroğlu’nun genel olarak divan şiirinin anlam dünyasından nasıl beslendiği açıklandıktan sonra sanatkârın “Aldı Nevi” başlıklı şiiri, Nevi’nin “gice” redifli gazeliyle mukayeseli bir şekilde incelenecektir.