MAÜ GCRIS Standart veritabanının içerik oluşturulması ve kurulumu Research Ecosystems (https://www.researchecosystems.com) tarafından devam etmektedir. Bu süreçte gördüğünüz verilerde eksikler olabilir.
 

“Dokuzuncu Yüzyıl Müslümanlarında (B)ilim Aşkı ve Zihin felsefesi Açısından Değerlendirilmesi”

No Thumbnail Available

Date

2019

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Publisher

Open Access Color

OpenAIRE Downloads

OpenAIRE Views

Research Projects

Organizational Units

Organizational Unit
Department of Philosophy / Felsefe Bölümü
2009 yılında kuruluş hazırlıklarına başlanan Bölümümüz 2010-2011 eğitim yılında lisans düzeyinde öğrenim vermeye başlamıştır. Bölümümüz 2014 yılı Haziran ayında ilk mezunlarını vermiştir. Bölümümüzde 2013 Eylül ayından itibaren Yüksek Lisans programı kapsamında eğitim öğretim faaliyetleri başlamıştır. Doktora düzeyinde öğrenim ise 2021 Bahar Yarıyılında başlamıştır. Mardin Artuklu Üniversitesi Felsefe Bölümünde kadrolu 2 doçent, 3 doktor öğretim üyesi, 1 öğretim görevlisi ve 4 araştırma görevlisi bulunmaktadır. Mardin Artuklu Üniversitesi Felsefe Bölümü çalışma alanlarının zenginliği üç anabilim dalı içerisinde kendini göstermektedir. Akademisyenlerimiz, Sistematik Felsefe ve Mantık, Felsefe Tarihi ve İslam Felsefesi anabilim dalları altında çalışmalarını sürdürmektedir. Bu üç anabilim dalı altında hem Batı Felsefesinin temel tartışma konuları ve akımları derslere yansıtılırken hem de Doğu felsefe geleneği sistematik bir biçimde ortaya konulmaktadır. Bölümümüz bunu yaparken, temel felsefe derslerinin yanı sıra, zengin seçmeli ders olanağı ile öğrencilerin kendi ilgi ve gereksinimleri doğrultusunda düşünce dünyasını genişletmesine imkân vermektedir.

Journal Issue

Events

Abstract

“Bilgi sana kendinden bir şey vermez, sen tümüyle kendini ona vermedikçe. Kendini tümüyle ona verdiğinde bile; belki, sana kendinden bir şey verir, emin olmasan da” (Câhız’ın aktarmasıyla Nazzâm) Fuat Sezgin İslam’da Bilim ve Teknik eserinde her zaman olmasa da bazı bölümlerin başına Müslüman bilim adamlarından dikkat çekici ve bilime duyulan aşk ve heyecanın ortak kesenleri olduğu bir söz koymayı tercih eder. Bu bağlamda Astronomi bölümü için İbn Heysem’den (ö. 432/1041), denizcilik bölümü için İbn Mâcid’ten (ö. 9. yy/15. yy) ve tıp bölümü için İbn Rüşd’ten (ö. 595/1298) bir söze yer verir. Aynen bu şekilde, coğrafya bölümü için de Nazzâm’ın yukarıda verilen ve Câhız tarafından aktarılan sözünü motto bir özdeyiş olarak bölümün girişine koyar. Fuat Sezgin böyle bir tercihte bulunmakla muhtemelen Müslüman bilim adamlarını bilim yapmaya teşvik eden bilgisel ve psikolojik saiki vurgulamak istemenin yanı sıra aslında kendi heyecanını da ortaya koymaktadır. Zira kabul edilir ki bir sözün bir bölümün girişine tam da bir sayfanın ortasına bir motto olarak konulması bir yazarın düşüncelerini harfler üzerine dizmesinden çok daha fazlasını ifade etmektedir. Başka bir ifadeyle bir motto sadece yazılı bir metin değildir, aynı zamanda görseldirler ve metnin ana düşüncesine işaret edenden çok daha fazlasıdır. Mottolar okuyucusundan kendilerini vurgulu bir şekilde okumayı temenni ettikleri için görsel olmanın yanı sıra aynı zamanda duyumsaldırlar ve ritmik bir okuyuşa olanak verirler. Mottolar böylece bulunduğu mekan itibariyle tabii olarak hem yazarın hem de okuyucunun duygularının değişmesini ve olayın tekrar yaşatılamasını sağlamak arzusunda olurlar. Zaten genelde mottoların teşvik ve duygu içerikli olmalarının nedenini de burada aramak gerekir. Yukarıdaki alıntıyı bir motto olarak vermek açısından Fuat Sezgin yalnız değildir. İslam düşüncesinde bilginin gelişim seyrini ortaya koymak gayesiyle Franz Rosenthal tarafından hazırlanan Knowledge Triumphant eserinde de (Bu eser Sezgin’in eserinden önce yazılmıştır) kitabın başına konulur. Sezgin’den farklı olarak Rosenthal, bu mottonun hem Arapçasını ve farklı okuma şekillerini hem de hangi eserlerde geçtiğini dipnotta vermeyi ihmal etmez. Nazzâm’ın eserleri günümüze ulaşmadığı için bu mottoyu onun eserlerinde bulmak olanaksız olarak durmaktadır. Ancak düşüncelerini önemli oranda kendisinden öğrendiğimiz Câhız’ın eserlerinde her ne kadar bu sözü çağrıştıracak ifadeler varsa da bu metin aynısıyla onun eserlerinde yer almaz. Rosenthal’ın işaret ettiği gibi, daha sonra kaleme alınan birçok eserde Câhız’ın aktarımına işaret etmek suretiyle Nazzâm’a nispet edilerek bu metin verilmektedir. Bu çalışmada yukarıda verdiğimiz metnin hem tarihsel bağlamdaki karşılığını hem de sözün sahibi olan Nazzâm ve onun takipçisi ve aktarımcısı Câhız’ın düşüncesindeki karşılığını ele almak istiyoruz. Böylece bu sözün bir slogan olmanın da ötesinde Nazzâm ve Câhız’ın zihin felsefesi açısından tutarlı bir karşılığı olduğunu ortaya koymaya niyetindeyiz. Bunu yaparken açıkçası Câhız ve Nazzâm’ı çok da birbirinden ayırt etme niyetinde değiliz. Çünkü Câhız’ın bir aktarımcı olarak Nâzzâm’la ilişkisi sözü salt aktaran bir mevkide değildir. Genel olarak sözü yeniden üreten ve formüle eden bir konumdadır. Hatta çoğu zaman Nazzâm’la olan ilişkisi Platon ve Socrates arasındaki ilişki gibi görünmektedir. Dolayısıyla konu edindiğimiz mottonun sahibi Nazzâm olsa da onun aynı zamanda Câhız tarafında da paylaşıldığını hatta belki de tekrar formüle edildiğini tahmin edebiliriz.

Description

Keywords

Nazzam, Cahız, Mu'tezile

Turkish CoHE Thesis Center URL

Fields of Science

Citation

WoS Q

Scopus Q

Source

İslam Bilim Tarihi ve Felsefesi

Volume

Issue

Start Page

End Page