Hocazâde'nin Tehâfüt'ünün Sebeplik Bölümü Üzerine Bir İnceleme

Loading...
Thumbnail Image

Date

2016

Journal Title

Journal ISSN

Volume Title

Publisher

Open Access Color

OpenAIRE Downloads

OpenAIRE Views

Research Projects

Organizational Units

Department
02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü
2009 yılında kuruluş hazırlıklarına başlanan Bölümümüz 2010-2011 eğitim yılında lisans düzeyinde öğrenim vermeye başlamıştır. Bölümümüz 2014 yılı Haziran ayında ilk mezunlarını vermiştir. Bölümümüzde 2013 Eylül ayından itibaren Yüksek Lisans programı kapsamında eğitim öğretim faaliyetleri başlamıştır. Doktora düzeyinde öğrenim ise 2021 Bahar Yarıyılında başlamıştır. Mardin Artuklu Üniversitesi Felsefe Bölümünde kadrolu 2 doçent, 3 doktor öğretim üyesi, 1 öğretim görevlisi ve 4 araştırma görevlisi bulunmaktadır. Mardin Artuklu Üniversitesi Felsefe Bölümü çalışma alanlarının zenginliği üç anabilim dalı içerisinde kendini göstermektedir. Akademisyenlerimiz, Sistematik Felsefe ve Mantık, Felsefe Tarihi ve İslam Felsefesi anabilim dalları altında çalışmalarını sürdürmektedir. Bu üç anabilim dalı altında hem Batı Felsefesinin temel tartışma konuları ve akımları derslere yansıtılırken hem de Doğu felsefe geleneği sistematik bir biçimde ortaya konulmaktadır. Bölümümüz bunu yaparken, temel felsefe derslerinin yanı sıra, zengin seçmeli ders olanağı ile öğrencilerin kendi ilgi ve gereksinimleri doğrultusunda düşünce dünyasını genişletmesine imkân vermektedir.

Journal Issue

Abstract

Bu makalede, Osmanlı Sultanı II. Mehmed'in (ö. 886/1481) teşvikiyle on beşinci asırda yazılmış tehâfütlerden biri olan Hocazâde'nin (ö. 893/1488) Tehâfüt'ündeki sebeplik meselesine hasredilen on dokuzuncu bölüm, analitik bir incelemeye tabi tutulmaktadır. Hocazâde'nin sebepliğe ilişkin tartışması, Gazâlî (ö. 505/1111) bağlamı dikkate alındığında eleştirel bir çerçevede seyreder. Bu en açık şekliyle, Hocazâde'nin, İbn Sînâ'yı (ö. 428/1037), filozofların mucizeleri reddettiğine ilişkin Gazâlî'nin ithamından kurtarma çabasında görülür. Ayrıca, Hocazâde'nin sebeplik tartışması, Gazâlî'nin tartışmasından hem kavram hem de argümantasyon düzeyinde birtakım farklar taşır. Argümantasyon düzeyindeki farklılıklar arasında en dikkat çeken husus, Hocazâde'nin kendi vahiy ve mucize anlayışını, Gazâlî'den ziyade İbn Sînâcı nübüvvet teorisine dayandırmasıdır. Böylece Hocazâde, İbn Sînâ sisteminin mucizelerin imkânına yer bırakmadığına ilişkin iddiaya karşı uygulamalı bir cevap vermiş olur. Kavramsal düzeyde ise Hocazâde, Gazâlî'den farklı olarak tam illet-nakıs illet ayrımına gider ve nakıs illet olarak gördüğü tabiatların kendi eserlerini meydana getirme konusunda yetersizliğini göstermek için başka bir alan açmış olur. Öte yandan Hocazâde, sebepliğin ontolojik bir zorunluluk içermediği ve fakat bu durumun bilgilerimizdeki kesinliği zaafa uğratmayacağı hususunda Gazâlî ile hemfikirdir
In this article, the nineteenth section of Khojazada's (d. 893/1488) Tahafut, which was devoted to the problem of causality in an example of the works under the same title written during the fifteenth century and composed with the patronage of the Ottoman sultan Mehmed II (d. 886/1481), is subjected to a critical analysis. His discussion follows a critical course with respect to al-Ghazali (d. 505/1111) in context. This could be detected most clearly in his vindication of Avicenna (d. 428/1037) against al-Ghazali's accusation of the philosophers' denial of miracles. Moreover, Khojazada's discussion has certain differences with al-Ghazali's at both the conceptual and the argumentative levels. The most striking differences at the argumentative level is Khojazada's grounding of his own conception of revelation and miracles on Avicennia's, rather than al-Ghazali's, theory of prophethood. By the same token, he offered a practical response to the imputation that the Avicennian system leaves no room for the possibility of miracles. At the conceptual level, furthermore, he distinguished between complete and incomplete causes, in contradistinction with al-Ghazali, and thereby opened another ground in order to demonstrate the inability of those natures that he viewed as incomplete causes to produce their own effects. On the other hand, Khojazada concurs with al-Ghazali that causality did not presume an ontological necessity, yet this condition did not incur defects on the certainty of our knowledge

Description

Keywords

Felsefe

Turkish CoHE Thesis Center URL

Fields of Science

Citation

WoS Q

Scopus Q

Source

NAZARİYAT İslâm Felsefe ve Bilim Tarihi Araştırmaları Dergisi

Volume

3

Issue

1

Start Page

45

End Page

78
Page Views

6

checked on Oct 04, 2025

Downloads

114

checked on Oct 04, 2025

Google Scholar Logo
Google Scholar™

Sustainable Development Goals

SDG data is not available