Tarih Bölümü Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/64
Browse
Browsing Tarih Bölümü Koleksiyonu by Author "Bilgin, Feridun"
Now showing 1 - 7 of 7
- Results Per Page
- Sort Options
Article Avrupa'ya Sürgün Edilen Endülüs Müslümanları'na (Moriskolar) Osmanlı Devleti'nin Yardımı (XVII. Asır)(2013) Bilgin, FeridunXV. asrın son çeyreğine girildiğinde Endülüs İslâm coğrafyası dahilî çekişmeler içerisinde boğuşurken, düşmanları olan Hıristiyan krallıkları arasında Reconquista'yı (İspanya'yı yeniden ele geçirme) tamamlamak amacıyla güçlü bir ittifak gerçekleşmiştir. Aragon kralı ve Kastilya kraliçesinin evlilikleriyle oluşan bu ittifaktan sonra, Endülüs'ün son başkenti Gırnâta şehri işgâl edilerek (1492), Müslümanlar'ın İspanya'daki siyâsî ve askerî varlıklarına tamamen son verilmiştir. İşgalden kısa bir süre sonra da yüzbinlerce Müslüman ülkelerinde "parya" durumuna düşürülüp, baskıyla din değiştirmeleri sağlanmıştır. Hıristiyan olmak zorunda bırakılan ve "Moriscos" olarak adlandırılan Endülüs Müslümanları, İspanyol resmî ve dinî çevrelerince daima "öteki, öteki medeniyete" ait olarak görülmüşlerdir. Bu sebeple başlatılan asimilasyon çabalarına rağmen bir türlü "iyi birer Katolik" olmayan ve İspanya'nın düşmanlarıyla (Osmanlı, Fransa ve Kuzey Afrika'daki hanedanlıklar) ortak hareket eden bu insanların, İspanya'da sökülüp atılması için nihâi "toplu sürgün" kararı alınmıştır (Nisan 1609). Bu karardan sonra Müslümanlar, Avrupa üzerinden İslâm topraklarına göç etmeye başlamıştır. Bilhassa, Fransa ve Venedik üzerinden yapılan göçlerin sağlılıklı yapılması için Osmanlı devletinin başlattığı diplomatik girişimler sonuç vermiş ve onbinlerce Endülüs Müslümanı ölümden kurtarılmıştırArticle Aziz Efendi’nin Risâlesinde Kürt Emîrleri (IV. Murad Dönemi, 1623-1640)(2019) Bilgin, FeridunYavuz Sultan Selim ile başlayan ve Kanunî Sultan Süleyman ile üst seviyelere çıkan Osmanlı Devleti ile Kürt emîrleri arasındaki ilişkiler, yüzyıl sonra, Kürt emirlerinin neredeyse bütün sosyo-ekonomik ve sosyo-politik güçlerini kaybettikleri bir noktaya evrilmiştir. Kayd-ı hayat şartıyla kendilerine tevcîh edilen Yurtluk-Ocaklık ve Hükümet sancaklarındaki yönetim hakları, bölge valileri tarafından ellerinden alınmıştır. Emîrler, sahip olduklarını kaybetmemek için ribahorlardan (tefecilerden) faizle borç almışlar ve adeta onlara mahkum hale gelmişlerdir Doğu ve Batı seferlerinde önemli bir askerî güç olarak yer alan Kürt emîrlerinin Devlete sadık kalabilmeleri ve bilhassa, İran seferlerinde icrâ ettikleri hayatî desteklerinin devamı için bir takım tedbirlerin alınması gerekiyordu. Azîz Efendi tarafından hazırlanan ve XVII. yüzyılın ikinci çeyreğinde (1632) devletin askerî, idarî ve malî yapısına yönelik tespit, tahlil ve önerilerin yer aldığı risâlede, Kürt emîrlerin sorunları ve bu sorunların çözümüne yönelik sunulan öneriler, iki taraf arasındaki ilişkilerin tamirini ve bu ilişkilerin tamamen kopuşunu engellemeyi amaçlamıştır. Aksi takdirde, memâlik-i mahrûsenin Doğu sınırları ve Kürt coğrafyası Safevîler’in istilasıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır.Article ENDÜLÜS'TE KALAN SON MÜSLÜMANLARIN (MORİSKOLAR) İSPANYA'DAN SÜRGÜNÜ (1609-1614)(2013) Bilgin, Feridunİspanya'nın Müslümanlar tarafından fethedilmesinden (93/711) sonra Hıristiyanlar tarafından başlatılan Reconquista (İspanya'yı yeniden ele geçirme) hareketi, Tuleytula (478/1085), Kurtuba (634/1236) ve İşbîliye (646/1248) gibi İslâm şehirlerinin işgal edilmesiyle önemli başarılar kazanmıştır. Bu hareket sebebiyle gün geçtikçe güçlerini yitiren Endülüs Müslümanları, Nasrîler'in başkenti Gırnata'nın işgal edilmesiyle (898/1492) İspanya'daki askerî ve siyasî hâkimiyetlerini tamamen kaybetmişlerdir. Bir süre sonra da (905/1499) öz vatanlarında "parya" durumuna düşürülen Müslümanlar'ın (Moriskolar) Katolik dinini benimsemelerini sağlamak amacıyla İspanyol yönetimi, kilise, engizisyon mahkemesi harekete geçmiştir. Yayımlanan kraliyet fermanlarıyla islama ve Müslümanlar'a ait ne varsa yasaklanmış, kiliseler eğitim ve öğretim faaliyetlerine, engizisyon mehkemesi de "mürtedleri" (Endülüs Müslümanları için kullanılmaktadır) cezalandırmak için tahkikat ve takibatlarına devam etmiştir. İknâ, takip, tehcîr ve cezalandırma süreçleri sonunda "takiyye" yapmak zorunda bırakılan Müslümanların yeterince asimile olmamaları, Hıristiyan toplumuyla entegrasyon konusunda mesafeli durmaları ve İspanya'nın düşmanlarıyla (Osmanlı, Fransa ve Kuzey Afrika'daki hanedanlıklar) işbirliği yaptıklarına dair inanç, XVII. asrın en acımasız ve gayrı ahlakî süreci olarak tanımlanan toplu sürgün olayını başlatmıştır (1018/1609). Sürgün (expulsión), İspanya'yı malî, ictimâi ve iktisadî kaosa sürüklerken, yurtlarından zorla sürülen yaklaşık üçyüzkırkbin (340.000) Müslüman için tam bir trajedi olmuş, yolculuk esnasında ve yerleştikleri coğrafyalarda onbinlercesinin hayatını kaybetmesiyle sonuçlanmıştır.Article İkinci Endülüs: Girit İslâm Devleti'nin Kuruluş ve Yıkılış Süreci(827-961)(2014) Bilgin, FeridunBu çalışma Kurtuba'nın, "Rabad" mahallesinde, ulemânın önderliği ile yerli Müslümanlar'ın başlattığı isyan hareketinin sonucunda sürgün edilen Rabad Müslümanları'nın, önce İskenderiye'de, daha sonra da Girit adasında hâkimiyet kurmalarını incelemektedir. Abbâsî ve Bizans İmparatorlukları'nın siyasî ve askerî istikrarsızlığından faydalanarak İskenderiye ve Girit'e hâkim olan Rabad Müslümanları'nın Girit'teki hakimiyetleri Bizans'ın eski gücünü toparlaması ile son bulmuşturArticle Justifications for the Spanish Invasion of North Africa (16th Century)(JOURNAL OF AL-TAMADDUN, 2021) Bilgin, FeridunThe process called Reconquista (Reconquest) in history of Spain succeeded with the occupation of Granada (1492). In order to prevent its lands from becoming "Andalusia" again, the Spanish government established the country's lines of defense outside the country in North Africa. Considering religious, commercial, political and military reasons a limited occupation policy was implemented in North Africa. Places on strategic North African coasts such as Ceuta, Melilla, Oran and Merselkebir were occupied, and military garrisons (Presedios/Plazas) were established here. With the help of these garrisons, the Spain's Mediterranean and Atlantic trade has been secured for decades.Article Osmanlı hakimiyetindeki Tunus’a endülüs müslümanlarının (müdeccenler-moriskolar) göçleri (xvı.-xvıı. asırlar)(2013) Bilgin, FeridunEndülüs Müslümanlarının (Müdeccenler) göçleriyle (XVI.-XVII. asırlar) birlikte Tunus’ta sosyal, kültürel, ekonomik, tarım, sanat ve bilim alanında adeta bir devrim yaşanmıştır. Tarımda sulama kanallarının kullanılması, kökeni Amerika olan domates ve patates gibi yeni bir çok bitkinin yetiştirilmesi, Endülüs mimari tarzıyla inşâ edilen evler ve saraylar, Endülüs ilminin okutulduğu medreseler ve Tunus’un Kuzey Afrika’nın entelektüel ve ilmi başkenti haline gelmesi bu devrimin önemli göstergeleri arasında yer alır. Şayet Müdeccenler olmasaydı, Tunus halkı yüzyıllar boyunca “bedevi” bir toplum olarak kalmaya devam edecekti. Bu hususu Tunus’lu bir şair: “Sizinle ihya olur yerleştiğiniz her yer, siz susuz araziye düşen yağmur gibisiniz! İnsanlar sizde ancak güzellik görür, çünkü siz insanların başındaki göz gibisiniz!” sözleriyle dile getirmiştir. Osmanlı yöneticileri, Tunus’a Endülüs göçmenlerinin gelmesini teşvik amacıyla, onları her türlü vergiden bir süreliğine muaf tutarak yerleşecekleri ve tarımsal faaliyette bulunacakları araziler tahsis etmiş ve Endülüs ilim ve irfanının Tunus’ta yeniden filizlenip kök salmasını sağlamıştır.Article Tunus üzerinde Osmanlı-İspanyol hâkimiyet mücadelesi (xvı. asır)(2013) Bilgin, FeridunXVI. yüzyılda iki büyük devlet tarih sahnesinde zirveye ulaşmıştır. Osmanlı devleti İslâm aleminin hâmisi ve en güçlü devleti olarak, Katolik İspanya devleti de Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın koruyucusu olarak yükselmiştir. Bu iki devlet başta Akdeniz olmak üzere, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa (Avusturya-Macaristan)’da karşı karşıya gelmiştir. Bu karşılaşma alanlardan biri de Orta Akdeniz bölgesinde yer alan, jeopolitik konumuyla dikkat çeken Tunus olmuştur. Bu asırda Tunus, Osmanlıların Kuzey Afrika’daki en önemli eyâleti olan Cezâyir’le karasal bağlantıyı sağlaması ve Akdeniz ticâret yollarına hâkim bir konumda olması sebebiyle önem kazanırken, İspanya için ise Kuzey Afrika’daki garnizonlarının korunması ve güney İtalya’daki topraklarının güvenliği için hayatî öneme sahip olmuştur. İki devletin Tunus üzerinde yaklaşık 40 yıl süren mücadelesi Osmanlı devletinin Tunus’a hâkim olmasıyla sonuçlanmıştır (1574). İki taraf arasında yapılan anlaşmalardan sonra da taraflar bakışlarını Akdeniz ve Kuzey Afrika’dan çevirmişlerdir.