Browsing by Author "Bilgin, Feridun"
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis 577 (3774) numaralı Diyarbekir şer'iyye sicili (Değerlendirme ve transkripsiyon)(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2021) Bilgin, Feridun; Bilgin, FeridunŞer'iyye sicilleri, Osmanlı tarihinin aydınlatılması açısından birincil kaynaklardır. Bilhassa, sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel, dinî ve siyasî birçok konunun aydınlatılması amacıyla bu defterlerin önemi her geçen gün artmaktadır. Çalışmamıza mesned teşkil eden 577 Numaralı Diyarbakır Şer'iyye Sicili defteri XIX. asrın son çeyreğindeki mahkeme kayıtlarını ihtivâ etmektedir. 577 numaralı defter 16 varak ve 68 hükümden oluşmaktadır. Defterdeki en erken tarihli hüküm 1135 (1723) tarihlidir. En son ise, 1269 (1853) tarihli hüküm yer almaktadır. Defterdeki hükümler çoğunlukla verâsetle ilgili olmasına rağmen, evlilik, boşanma, yol tamiri ve başka şehirlere göçler, yaralama ve gasp suçlarına ilişkin mehkeme kararları da yer almaktadır. Bu kararlar, dönemin sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel yaşamına ışık tutmaktadır.Article Avrupa'ya Sürgün Edilen Endülüs Müslümanları'na (Moriskolar) Osmanlı Devleti'nin Yardımı (XVII. Asır)(2013) Bilgin, FeridunXV. asrın son çeyreğine girildiğinde Endülüs İslâm coğrafyası dahilî çekişmeler içerisinde boğuşurken, düşmanları olan Hıristiyan krallıkları arasında Reconquista'yı (İspanya'yı yeniden ele geçirme) tamamlamak amacıyla güçlü bir ittifak gerçekleşmiştir. Aragon kralı ve Kastilya kraliçesinin evlilikleriyle oluşan bu ittifaktan sonra, Endülüs'ün son başkenti Gırnâta şehri işgâl edilerek (1492), Müslümanlar'ın İspanya'daki siyâsî ve askerî varlıklarına tamamen son verilmiştir. İşgalden kısa bir süre sonra da yüzbinlerce Müslüman ülkelerinde "parya" durumuna düşürülüp, baskıyla din değiştirmeleri sağlanmıştır. Hıristiyan olmak zorunda bırakılan ve "Moriscos" olarak adlandırılan Endülüs Müslümanları, İspanyol resmî ve dinî çevrelerince daima "öteki, öteki medeniyete" ait olarak görülmüşlerdir. Bu sebeple başlatılan asimilasyon çabalarına rağmen bir türlü "iyi birer Katolik" olmayan ve İspanya'nın düşmanlarıyla (Osmanlı, Fransa ve Kuzey Afrika'daki hanedanlıklar) ortak hareket eden bu insanların, İspanya'da sökülüp atılması için nihâi "toplu sürgün" kararı alınmıştır (Nisan 1609). Bu karardan sonra Müslümanlar, Avrupa üzerinden İslâm topraklarına göç etmeye başlamıştır. Bilhassa, Fransa ve Venedik üzerinden yapılan göçlerin sağlılıklı yapılması için Osmanlı devletinin başlattığı diplomatik girişimler sonuç vermiş ve onbinlerce Endülüs Müslümanı ölümden kurtarılmıştırArticle Aziz Efendi’nin Risâlesinde Kürt Emîrleri (IV. Murad Dönemi, 1623-1640)(2019) Bilgin, FeridunYavuz Sultan Selim ile başlayan ve Kanunî Sultan Süleyman ile üst seviyelere çıkan Osmanlı Devleti ile Kürt emîrleri arasındaki ilişkiler, yüzyıl sonra, Kürt emirlerinin neredeyse bütün sosyo-ekonomik ve sosyo-politik güçlerini kaybettikleri bir noktaya evrilmiştir. Kayd-ı hayat şartıyla kendilerine tevcîh edilen Yurtluk-Ocaklık ve Hükümet sancaklarındaki yönetim hakları, bölge valileri tarafından ellerinden alınmıştır. Emîrler, sahip olduklarını kaybetmemek için ribahorlardan (tefecilerden) faizle borç almışlar ve adeta onlara mahkum hale gelmişlerdir Doğu ve Batı seferlerinde önemli bir askerî güç olarak yer alan Kürt emîrlerinin Devlete sadık kalabilmeleri ve bilhassa, İran seferlerinde icrâ ettikleri hayatî desteklerinin devamı için bir takım tedbirlerin alınması gerekiyordu. Azîz Efendi tarafından hazırlanan ve XVII. yüzyılın ikinci çeyreğinde (1632) devletin askerî, idarî ve malî yapısına yönelik tespit, tahlil ve önerilerin yer aldığı risâlede, Kürt emîrlerin sorunları ve bu sorunların çözümüne yönelik sunulan öneriler, iki taraf arasındaki ilişkilerin tamirini ve bu ilişkilerin tamamen kopuşunu engellemeyi amaçlamıştır. Aksi takdirde, memâlik-i mahrûsenin Doğu sınırları ve Kürt coğrafyası Safevîler’in istilasıyla yüzleşmek zorunda kalacaktır.Master Thesis Endülüs'te Ömer b. Hafsûn İsyanı (Sosyo-politik sebep ve sonuçları)(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Bilgin, Feridun; Bilgin, FeridunEndülüs, Arap Müslümanlar tarafından fethedildikten sonra tarihi süreç içerisinde oradaki yerli halktan ihtida ederek İslâm'a girenlerden yeni bir toplumsal tabaka ortaya çıkmıştır. Bu zümre tarihçiler tarafından "Müvelledûn" diye adlandırılmıştır. Endülüs'te, tarihi süreç içerisinde dönem dönem etnik asabiyet, sosyo-kültürel, sosyo-ekonomik, sosyo-politik ve daha birçok sebepten ötürü Müvelledûn ayaklanmaları çıkmıştır. Gerek bütün Endülüs'ü ele geçirmeyi hedeflemiş olması gerekse yarım asır gibi uzun süre devam etmesi ve sosyo-politik sebep ve sonuçlarıyla yarattığı etki açısından Ömer b. Hafsûn İsyanı, diğer Müvelled ayaklanmalardan farklı değerlendirilmeyi hak etmektedir. Bu çalışmada, İbn Hafsûn İsyanı'nın sebep ve sonuçlarına odaklanarak, Endülüs Emevîleri dönemindeki siyasi, ekonomik ve toplumsal dinamiklerinin yaşama dair etkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır.Article Hıristiyan Fedâiler: Dokuzuncu yüzyıl Endülüs İslâm Toplumunda Bir Muhâlif Hareket(2016) Bilgin, FeridunBu makale Endülüs Emevî Devlet'inde İslamiyetin halk arasında yayılmasından ve halkın Araplaşmasından rahatsız olan papazlarca kurulan Hıristiyan Fedâileri hareketini ve bu harekete karşı Endülüs Emevî Sultanı II. Abdurrahman'ın aldığı tedbirleri inceleyerek, bu harekete mensup onlarca kişinin İslâm dini ve peygamberine hakâret ettikleri için Kurtuba'da idam edildiklerini tespit etmektedirArticle İkinci Endülüs: Girit İslâm Devleti'nin Kuruluş ve Yıkılış Süreci(827-961)(2014) Bilgin, FeridunBu çalışma Kurtuba'nın, "Rabad" mahallesinde, ulemânın önderliği ile yerli Müslümanlar'ın başlattığı isyan hareketinin sonucunda sürgün edilen Rabad Müslümanları'nın, önce İskenderiye'de, daha sonra da Girit adasında hâkimiyet kurmalarını incelemektedir. Abbâsî ve Bizans İmparatorlukları'nın siyasî ve askerî istikrarsızlığından faydalanarak İskenderiye ve Girit'e hâkim olan Rabad Müslümanları'nın Girit'teki hakimiyetleri Bizans'ın eski gücünü toparlaması ile son bulmuşturArticle Justifications for the Spanish Invasion of North Africa (16th Century)(JOURNAL OF AL-TAMADDUN, 2021) Bilgin, FeridunThe process called Reconquista (Reconquest) in history of Spain succeeded with the occupation of Granada (1492). In order to prevent its lands from becoming "Andalusia" again, the Spanish government established the country's lines of defense outside the country in North Africa. Considering religious, commercial, political and military reasons a limited occupation policy was implemented in North Africa. Places on strategic North African coasts such as Ceuta, Melilla, Oran and Merselkebir were occupied, and military garrisons (Presedios/Plazas) were established here. With the help of these garrisons, the Spain's Mediterranean and Atlantic trade has been secured for decades.Article Latest Remaining the Muslims (Moorish) in Andalusia Exile From Spain (1609-1614)(Dinbilimleri Akad Arastirma Merkezi, 2013) Bilgin, Feridun; Bilgin, FeridunAfter the Muslim conquest of Spain (93/711) the movement of Reconquista (reconquer spain) which is started by cristians, had important successes with the occupation of important Muslim cities such as Toledo (478/1085), Cordoba (634/1236) and Seville (646/1248). Because of this movement the Muslims of Andalus who were gradually losing their power lost altogether their military and political hegemony in Spain with the occupation of Granada (898/1492), the capital of the Nasrids. Some time later (905/1499) the church set up the Inquisition and Spanish rule in order that the Muslims (Moriscos) who had in their own fatherland been reduced to pariah status took up the Catholic religion. In the royal orders that were being published everything that had to do with Islam and Muslims was forbidden and the churches continued with their teaching and education activities and the Inquisition courts with their trials and persecutions in order to punish the "apostates". At the end of the processes of persuasion, persecution, deportation and punishment the belief that the Muslims who were forced to pretend were not sufficiently assimilated, that they kept their distance as regards integration into Christian society and that they made common cause with the enemies of Spain (Ottomans, France and North African dynasts) led to an event of mass exile (1018/1609) that can be characterised as the most merciless and immoral process of the seventeenth century. The exile (expulsion) not only dragged Spain into financial, social and economic chaos but also was a tragedy for the about 340.000 Muslims who were drived out by force from their homes and resulted in the loss of life of tens of thousands during the journey and in the areas where they settled.Article Osmanlı hakimiyetindeki Tunus’a endülüs müslümanlarının (müdeccenler-moriskolar) göçleri (xvı.-xvıı. asırlar)(2013) Bilgin, FeridunEndülüs Müslümanlarının (Müdeccenler) göçleriyle (XVI.-XVII. asırlar) birlikte Tunus’ta sosyal, kültürel, ekonomik, tarım, sanat ve bilim alanında adeta bir devrim yaşanmıştır. Tarımda sulama kanallarının kullanılması, kökeni Amerika olan domates ve patates gibi yeni bir çok bitkinin yetiştirilmesi, Endülüs mimari tarzıyla inşâ edilen evler ve saraylar, Endülüs ilminin okutulduğu medreseler ve Tunus’un Kuzey Afrika’nın entelektüel ve ilmi başkenti haline gelmesi bu devrimin önemli göstergeleri arasında yer alır. Şayet Müdeccenler olmasaydı, Tunus halkı yüzyıllar boyunca “bedevi” bir toplum olarak kalmaya devam edecekti. Bu hususu Tunus’lu bir şair: “Sizinle ihya olur yerleştiğiniz her yer, siz susuz araziye düşen yağmur gibisiniz! İnsanlar sizde ancak güzellik görür, çünkü siz insanların başındaki göz gibisiniz!” sözleriyle dile getirmiştir. Osmanlı yöneticileri, Tunus’a Endülüs göçmenlerinin gelmesini teşvik amacıyla, onları her türlü vergiden bir süreliğine muaf tutarak yerleşecekleri ve tarımsal faaliyette bulunacakları araziler tahsis etmiş ve Endülüs ilim ve irfanının Tunus’ta yeniden filizlenip kök salmasını sağlamıştır.Article Tunus üzerinde Osmanlı-İspanyol hâkimiyet mücadelesi (xvı. asır)(2013) Bilgin, FeridunXVI. yüzyılda iki büyük devlet tarih sahnesinde zirveye ulaşmıştır. Osmanlı devleti İslâm aleminin hâmisi ve en güçlü devleti olarak, Katolik İspanya devleti de Avrupa’nın ve Hıristiyanlığın koruyucusu olarak yükselmiştir. Bu iki devlet başta Akdeniz olmak üzere, Kuzey Afrika ve Doğu Avrupa (Avusturya-Macaristan)’da karşı karşıya gelmiştir. Bu karşılaşma alanlardan biri de Orta Akdeniz bölgesinde yer alan, jeopolitik konumuyla dikkat çeken Tunus olmuştur. Bu asırda Tunus, Osmanlıların Kuzey Afrika’daki en önemli eyâleti olan Cezâyir’le karasal bağlantıyı sağlaması ve Akdeniz ticâret yollarına hâkim bir konumda olması sebebiyle önem kazanırken, İspanya için ise Kuzey Afrika’daki garnizonlarının korunması ve güney İtalya’daki topraklarının güvenliği için hayatî öneme sahip olmuştur. İki devletin Tunus üzerinde yaklaşık 40 yıl süren mücadelesi Osmanlı devletinin Tunus’a hâkim olmasıyla sonuçlanmıştır (1574). İki taraf arasında yapılan anlaşmalardan sonra da taraflar bakışlarını Akdeniz ve Kuzey Afrika’dan çevirmişlerdir.