Yüksek Lisans Tezleri - Karma
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/57
Browse
Browsing Yüksek Lisans Tezleri - Karma by Language "en"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis 8 NUMARALI MÜHİMME DEFTERİ’NİN (977-978/ 1569-1570) TRANSKRİPSİYON VE DEĞERLENDİRİLMESİ(2017) ALAN, SEBAHATMühimme Defterleri, Osmanlı Devleti’nde Divân-ı Humâyûn’da alınan kararların suretlerinin kaydedildiği defterler olarak adlandırılmaktadır. Bu defterler devletin siyasi, sosyal, askeri ve ekonomik meselelerine ait önemli kararları oluşturmaktadır. Tez konusu olan bu defter Mühimme Defteri olarak kaydedilmesine karşın hükümleri tayin ve tevcih kararları oluşturduğundan defterin bir Ruus Defteri olduğu anlaşılmaktadır. Defter 168 sayfadan oluşmaktadır. Hicri 977-978 (M. 1569-1570) tarihli bir defter olup II. Selim Dönemi’ne tekabül etmektedir. Söz konusu defter, çoğunlukla tımâr ve zeamet tevcihleri ile ilgili kararları içermektedir. Bununla birlikte bu dönemde vuku bulan Kıbrıs Seferi ile ilgili kararlar da defterin ihtivasını oluşturmaktadır. Transkripsiyonu yapılan bu defterin değerlendirilmesi yapılmış ve çalışmanın daha anlaşılır hale getirilmesi amacıyla da bir dizi tablolar oluşturulmuştur.Master Thesis DİYARBEKİR’DEKİ ZİMMÎLERİN HUKUKİ, SOSYAL VE İKTİSADİ DURUMU (1650-1725)(2019) DENLİ, MEHMET ATABu çalışmada1650-1725 yılları arasında Diyarbekir‟de yaşayan Zimmîlerin hukuki, toplumsal ve ticari ilişkileri ile gündelik yaşamları şer‟iyye sicillerinden, seyahatnamelerden ve diğer yardımcı kaynaklardan yararlanılarak resmedilmiştir. Diyarbekir Zimmîleri bağlamında, genel olarak Osmanlı Devleti‟nde Zimmîlerin devlete karşı olan hak ve yükümlülükleri, millet sistemi içerisinde Zimmîlerin nasıl yönetildiği, Zimmî grupların din ve mezhep bakımından ve etnik açıdan nasıl tasnif edildiği incelenmiştir. Hukuksal anlamda incelemeye alınan Diyarbekir Zimmîlerinin, şer‟i mahkemelerde nasıl tarif edildiği, bu mahkemelerden Zimmîlerin nasıl yararlandığı araştırmaya konu edinilen başka bir husustur. Şer‟i mahkemelerdeki MüslümanlarlaZimmîlerin kendi aralarındaki davalarda mahkemelerin oldukça titiz davrandığı ve delillerin ön planda tutulduğu görülmektedir. Sosyal açıdanDiyarbekir‟de Müslümanlarla Zimmîlerin münasebetlerinin iç içe geçtiği, ihtidaların yaşandığı, bölgedeMüslümanlarla Zimmîlerindışında başka toplulukların da varlığını sürdürdüğü belirtilmelidir. Buradaki Zimmî nüfusunun ne kadar olduğuyla ilgili bir tespitte bulunmak zor olsa da elimizdeki mahkeme defterlerinden yola çıkarak Diyarbekir‟de o dönemde hatırı sayılır bir Zimmî nüfusun var olduğu düşünülmektedir. Ticarette de söz sahibi olmayı başaran Zimmîlerin şehirde icra edilen mesleklerin, iş kollarının çoğunda ön planda olduğu tespit edilmiştir.Cizye konusunda Zimmî din adamlarının diğer Zimmî halka göre ayrıcalıklı olduğu ve bu vergiden muaf tutuldukları görülmektedir.Master Thesis Frankfurt Okulu'nun araçsal akıl eleştirisi(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Güven, Özkan; Gökdağ, KamuranBu çalışmada, sonradan Frankfurt Okulu adlandırılmasına sahip olan düşünce ekolünün ve bu ekolün geliştirdiği Eleştirel Kuram'ın ortaya koyduğu araçsal akıl eleştirisini konu edinmiştir. İnsanlığın neden huzur içinde bir yaşamı değil de savaş içinde barbar bir yaşamı seçtiğini felsefî bir zemin ve kavramla incelemek isteyen Eleştirel Teorisyenler, Aydınlanma ve Aydınlanmanın yarattığı araçsal akla yönelmişlerdir. Bu çalışmada bu yönelişin akıl boyutu sorunsallaştırılmaktadır. Elbette burada, genel bir akıl kavramı ya da genel bir aydınlanma ve modernlik eleştirisi konu edinilmeyip, modern bilimsel düşüncenin dayattığı belli türden akıl olan "araçsal akıl" kavramı Frankfurt Okulu eleştirisi bağlamında incelenmektedir. Araçsal aklın, akıl dışı bir rasyonellik yarattığını belirten Frankfurt Okulu üyeleri, bu durumun aklın yozlaşmasına felsefenin de "ölümüne" neden olduğunu ileri sürerler. Dünyayı felsefî aklın kaybettiği bir alana çevirmek, aynı zamanda yaşamı; düşünce ve eleştiriden yoksun bir alete indirgemektir. Aklın araçlara indirgenmesi, verileri düzenleyen ancak bu verileri eleştirmeyen, değiştirmeyen, sorgulamayan, üzerine spekülasyon yapmayan, kısacası felsefe yapmayan öznel bir aklın doğuşuna zemin hazırlamaktadır. Spekülatif aklın ölümü gerçekleşmiş yerini ise düşünce üretmeyen araçsal akıl almıştır. Bu kaygılar, tezin ana kaynağıdır. Ulaşılmaya çalışılan hedef, araçsal aklı deşifre etmek ve böylelikle felsefeye canlılık kazandırmaktır. Bu, ancak modern bilimsel düşünceyi kritik etmekle mümkündür. Çünkü modern bilimsel düşünce, bilgiyi sadece bilimsel yöntemle elde edilen ve kişisel fayda sağlayan bilgiden ibaret görmektedir. Modern bilimsel düşünceyi eleştirel bir tavırla ele almak ise araçsal aklı doğuran pozitivist ve pragmatist düşünceleri eleştirel bir yöntemle incelemeyi zorunlu kılar. Çünkü araçsal akıl düşünceyi kötürümleştirirken zihinsel kodların ideolojisi olan pozitivizmden ve faydacı mantığın ana mabedi olan pragmatizmden güç alır. Bu eleştirel tavır, felsefî düşüncenin canlanışına aklın da özgürleştirici işlevini tekrar kazanmasına olanak sunacaktır. Böylelikle, aklı sadece başta belirlenmiş amaçlara ulaşmak için araçların denetimini sağlayan, düşünce yoksunu bir alete indirgenmesi engellenecektir.Master Thesis POSTKOLONYAL TARTIġMALARDA AYDINLANMA ELEġTĠRĠLERĠ(2019) EKİNCİ, TUĞBAAydınlanma Dönemi, 18. yüzyılda özellikle ilerleme düşüncesiyle belirginleşen bilimsel düşünceye bağlı iyimser söylemlerle öne çıksa da; 20. yy.‟da önemli eleştirilerin referans noktasıdır. Bu eleştirilerin önemli bir bağlamını oluşturan postkolonyal ve postyapısal görüşlere göre, Avrupa; bir yandan kültürel deneyimini evrenselci kılarken, öte yandan farklılıklara merkezci bir zeminden yaklaşmakta ve tarihsel/kültürel varoluşlara ırkçı bakışı belirginleştirmektedir. İlerlemeci üstünlük paradigmasının da etkisiyle söz konusu Avrupamerkezci ve ırkçı söylemler, bazı Aydınlanmacı filozoflar eliyle gerçekleşmiş, bu söylemler bilimle desteklenmiş ve bu bilimsel/felsefi süreç kölecilik ve sömürgeciliğin meşrulaştırılmasında da etkili olmuştur. Bu nedenle postkolonyal çalışmaların çıkış noktası, Avrupa-merkezci arşivi ve disiplinlerden kaynaklanan temsil sorunlarını çözüme uğratmak olarak özetlenebilir. Aydınlanma dönemi, bir ölçüde köleliğe karşı mücadele ve özgürlük söylemi olarak tebarüz etmiş, fakat Aydınlanma‟nın teorik idealleri pratik alanda köleci ve sömürgeci süreci engelleyememiş, hatta bu pratikleri manipüle etmek/örtmek için kullanılabilmiştir. Bu durumda, postkolonyal eleştiriler bağlamında, Aydınlanma‟nın “soyut insan” tasarımı ve insan hakları söylemi, önemli ölçüde “beyaz Avrupalı” eril özneyi imlemektedir. Nihayetinde Avrupa kültürel/coğrafi bir olguya karşılık gelmekte, Aydınlanma da söz konusu coğrafi kültürün bir ölçüde pragmatik deneyimi olarak kalmaktadır. Aydınlanma‟nın çift anlamlı dili, modernliğin bölünmüş bir görüntüsü olarak bazı problematikler ortaya çıkarmaktadır. Bu bağlamdaki eleştiriler de; Aydınlanma‟nın genellikle hümanizma etrafında dönen soyut idealleri ile ırkçı söylemleri/pratikleri arasındaki yarılmayı “felsefi bir tavır”la irdelemek için bir çıkış sunmaktadır. Fakat bu çalışmada soyut/evrensel insanlık idealleri değil; söz konusu ideallerin sömürgecilik zemininde haklılaştırdığı durumlar ve bir baskı vesilesine dönüşen ve gücünü Aydınlanma‟nın bilimsel dilinden alan evrenselcilik iddiası sorunsallaştırılacaktır.Master Thesis THE SOCIAL ARCHITECTURE AND THE IDEAS OF HASSAN FATHY(2019) nassab, AshrafÖZET Yüksek Lisans Tezi THE SOCIAL ARCHITECTURE AND THE IDEAS OF HASSAN FATHY Ashraf Nassab Mardin Artuklu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı 2019: 140 sayfa Mimari; günlük yaşamın merkezinde olması nedeniyle sosyal, ekonomik ve politik koşullardan ayrılamayan, insanların yaşamlarıyla ilgilenen sanat dallarından biridir. En küçük tasarım ürününden en büyük gökdelen binasına kadar mimari alanla ilgili tüm eserler, bireyin sosyal yaşamının bir yansımasıdır. Sosyal mimari kavramı, toplumsal değişimlerin gerçekleşmesi için tasarım ve mimarlık potansiyelini artırmanın yanı sıra, tasarımcı veya mimarın sosyal sorumluluğunu vurgulayan bir eğilimdir. Söz konusu tez çalışmasında Fathy’nin çalışmaları beş parametre üzerinden incelenecek ve tartışılacaktır. Kullanıcılar, ölçek, küme, materyal ve çevre parametrelerinin sosyal tasarım ve mimarlık pratiği içindeki yerleri ele alınacaktır. Çalışmada ayrıca Hassan Fathy'nin mimari anlayışını ve fikirlerini; son zamanlarda kentleşmenin, doğal afetlerin, mülteciliklerin ve acil durum mimarisinin akut sorunları nedeniyle önemli bir alan haline gelen ‘Sosyal Mimari’ söyleminin merkezine yerleştirmek amaçlanmaktadır. Çalışmanın, Türkiye'deki Sosyal Mimarlık söylemi ve uygulaması ile Fathy’nin uygulamalarını tanıtmaya önemli katkılar sağlaması hedeflenmektedir. AnahtarMaster Thesis THE SOCIAL ARCHITECTURE AND THE IDEAS OF HASSAN FATHY(2019) Ashraf NASSABABSTRACT Master Thesis THE SOCIAL ARCHITECTURE AND THE IDEAS OF HASSAN FATHY Ashraf Nassab Mardin Artuklu University Graduate School of Natural and Applied Sciences Architecture 2019: 140 Pages Architecture is one of the branches of art that deals with daily human life, which can not be separated from social, economic and political conditions. From a general perspective, all works related to the architectural field, from the smallest design product to the most gigantic skyscraper building, is a reflection of the social life of the individual. The concept of social architecture is a trend that emphasizes the social role responsibility of the designer or architect, in addition to enhancing the potential of design and architecture in order to achieve social changes. In this thesis we tried to looks and discuss Fathy’s works through five parameters: Users, Scale, Cluster, Material, Environment that we believe to navigate within the practice of social design and architecture. Furthermore, this work aims to put the architecture of Hassan Fathy and his ideas into the center of the discourse of Social Architecture that recently became an important field through the acute problems of urbanization, natural disaster, refugeehood and emergency architecture. As a reference, we believe that this thesis will contribute the discourse and practice of Social Architecture in Turkey and will remind Fathy’s practices.