Yüksek Lisans Tezleri - Karma
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/57
Browse
Recent Submissions
Master Thesis Looking at Urban Space Through Emotions: a Sociological Analysis on the Case of Mardin(2025) Atilla, Gülhan; Gürhan, NazifeKent, insanlarla iç içe geçmiş bir bütün olan, yenilenen ve gelişen, iletişim, etkileşim ve duygulanımın çok yoğun olduğu yerlerdir. Bu çalışmada, kent ve duygular arasındaki ilişki ele alınmaktadır. Bu bağlamda, çalışma kent ve duygular arasındaki karşılıklı etkileşime odaklanmaktadır. Araştırmada, kentin duygusal boyutlarının neler olduğu, duyguların kent algısını nasıl şekillendirdiği ve kent-birey ilişkisi bağlamında duyguların rolü gibi temel sorulara yanıt aranmaktadır. Çalışmanın temel amacı, kent mekânı ile duygular arasındaki dinamikleri analiz ederek bireyin yaşam alanını oluşturan kenti duygular bağlamında incelemektir. Kentte yaşayan bireylerin kente duygusal anlam yüklemeleri kentsel mekân tercihinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Dolayısıyla kentli bireyler için çoğu kentsel alanın duygusal anlamlarla yoğrulduğu söylenebilir. Araştırma, kentli bireylerin yaşadıkları mekânla ilgili duygu durumlarının analizini yapmayı amaçlamaktadır. Duyguların nasıl şekillendiği, kent ve kimlik etkileşiminin nasıl ortaya çıktığı, insanların yaşadıkları kenti deneyimlerken hangi duygular içinde hareket ettikleri ve bu duyguların neye göre değiştiği incelenmektedir. Ayrıca, en önemli noktalardan biri, bireylerin kentin farklı alanlarında yaşadıkları hislerin ve duyguların zaman içindeki değişimlerinin ele alınması ve bu süreçlerin kent mekânının duygusal boyutlarıyla ilişkisini derinlemesine incelemeyi amaçlamaktadır. Çalışmada araştırma deseni olarak nitel araştırma yöntemi olan görüşme tekniği kullanılarak veri toplama süreci için yarı yapılandırılmış derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Çalışma, kent ve duygular arasındaki ilişkiyi derinlemesine inceleyerek, kentsel mekânın sadece fiziksel bir yapı olmanın ötesinde, bireylerin duygusal ve bilişsel ihtiyaçlarını karşılayan dinamik bir alan olduğunu ortaya koymuştur. Kentsel mekânların zaman içinde bireylerin duygusal durumlarıyla nasıl şekillendiğini ve bu duyguların mekânda nasıl bir değişim gösterdiğini inceleyerek, kentsel alanların duygusal boyutlarının önemi ön plana çıkmıştır. Araştırma sonucunda, kent ve duygular arasındaki etkileşimin bireylerin kentle kurdukları ilişkileri anlamada önemli bir faktör olduğu anlaşılmıştır.Master Thesis Examining the Relationship Between the Learning Leadership Behaviors of School Principals and Organizational Attractiveness of Schools(2025) Güven, Barış Emre; Karadaş, HalilBu araştırmanın amacı; okul müdürlerinin öğrenen liderlik davranışları ile okulların örgütsel çekiciliği arasındaki ilişkiyi öğretmen ve müdür yardımcılarına göre incelemektir. Araştırmada nicel araştırma desenlerinden ilişkisel tarama modeli tercih edilmiştir. Araştırmanın evrenini 2023-2024 eğitim-öğretim yılında Diyarbakır ili merkez ilçeleri Kayapınar, Yenişehir, Bağlar ve Sur ilçelerinde bulunan okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve liselerde çalışan 14132 öğretmen oluşturmuştur. Örneklem ise evreni temsil ettiğini düşünülen 625 öğretmenden oluşmaktadır. Evrenden örneklem alınırken olasılıklı örneklem yöntemlerinden olan kolayda örnekleme yöntemi tercih edilmiştir. Araştırmada veri toplama araçları olarak; Kişisel Bilgi Formu, Karadaş ve Konan (2021) tarafından geliştirilen Öğrenen Liderlik Ölçeği ve Akman (2017) tarafından geliştirilen Örgütsel Çekicilik Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analiz edilmesi için SPSS paket programı kullanılmıştır. Araştırma kapsamında öğretmen ve müdür yardımcılarının öğrenen liderlik ve örgütsel çekicilik algıları incelenmiş, her iki değişkene ilişkin alt boyutlara yönelik değerlendirmeler ile bu değişkenler arasındaki ilişkiler analiz edilmiştir. Öğrenen Liderlik Ölçeği' ne (ÖLÖ) ilişkin genel ortalamanın katılıyorum seviyesinde yüksek düzeyde olduğu belirlenmiştir. Alt boyutlar incelendiğinde, öğretmenlerin algılarının en yüksek vizyonerlik (3.70), ardından takım ruhu (3.45) ve hakimiyet (3.44) alt boyutlarında yoğunlaştığı; en düşük ise destekleyicilik (3.38) alt boyutunda kaldığı görülmüştür. Özellikle destekleyicilik boyutunun, diğer alt boyutlara kıyasla 'kararsızım' düzeyinde değerlendirilmesi, yöneticilerin öğretmenlere yönelik bireysel destek davranışlarında eksiklik algısı olduğunu göstermektedir. Örgütsel Çekicilik Ölçeği' ne (ÖÇÖ) ilişkin genel ortalama ise kararsızım seviyesinde orta düzeyde olduğu görülmüştür. Katılımcıların en yüksek ortalamayı 'Bu okul çalışmak için saygın bir yerdir.' maddesine verdikleri, en düşük ortalamanın ise 'Bu okulda çalıştığım için diğer insanlar bana imrenerek bakıyor.' maddesine ait olduğu tespit edilmiştir. Bu durum, öğretmenlerin çalıştıkları kuruma dair toplumsal imaj algılarının nispeten zayıf olduğunu ortaya koymaktadır. Korelasyon analizine göre öğrenen liderlik ile örgütsel çekicilik arasında pozitif yönlü ve orta düzeyde bir ilişki bulunmaktadır. Ayrıca regresyon analizinde, öğrenen liderliğin örgütsel çekicilik üzerinde anlamlı bir yordayıcı olduğu görülmüştür. Bu bulgu, öğrenen liderlik uygulamalarının, öğretmenlerin kurumlarına yönelik çekicilik algılarını anlamlı biçimde etkilediğini göstermektedir. Anahtar Kelimeler: Öğrenen Liderlik, Okul Müdürü, Öğretmen, Örgütsel Çekicilik.Master Thesis The Struggle of Palestinian Prisoners in Israeli Occupation Prisons: Sheikh Ahmet Yasin as a Model (1936-2004)(2025) Kliep, Asmaa; Yiğit, Sibel CeylanBu çalışma, Filistinli tutukluların işgal hapishanelerinde baskıcı uygulamalara karşı verdikleri mücadeleyi ve meşru haklarını elde etmek için yürüttükleri direnişi ele almaktadır. Çalışma, Şeyh Ahmed Yasin'i Siyonist savaşa karşı direniş mücadelesinde tutuklu hareketinin bir modeli olarak tanıtmaktadır. Ayrıca, esaret altındaki ve dışındaki Siyonistlere karşı geliştirilen stratejileri sunmakta olup Filistin özgürlük mücadelesiyle uyumlu bir parça olması nedeniyle önem taşımaktadır.Çalışmanın amacı, Filistin'deki işgal hapishanelerinin tarihsel arka planını, Filistinli tutuklulara uygulanan politikalar ve hükümlerin açıklanmasını sağlamaktır. Bunun yanı sıra, insan hakları ve siyasi hakların elde edilmesi için kamuoyu ve uluslararası kamuoyuna hitap eden Filistinli tutukluların direniş biçimlerini tanıtmaktadır.Çalışma, Şeyh Ahmed Yasin'i, İsrailhapishanelerindeki mücadelesi ve serbest bırakıldıktan sonra Filistin mücadelesine iç ve dış dayanışma yoluyla verdiği etkili liderlik örneği olarak sunmaktadır. Siyonist politikanın onu ortadan kaldırma kararı, hedeflerine ulaşamamasının bir ifadesidir.Araştırmada tarihsel, betimleyici ve karşılaştırmalı yöntemler kullanılmıştır. Son olarak, çalışma Filistinli tutuklulara desteğin artırılmasını, tutukluları destekleyen yasal çerçevelerin etkinleştirilmesini, uluslararası denetimin güçlendirilmesini ve tutukluları destekleyen örgütlerin rolünün artırılmasını önermektedir. Anahtar kelimeler: Şeyh Ahmet Yasin, Filistin, İşgal Hapishaneleri, Filistinli Mahkûmlar, İntifada.Master Thesis Relationship Between Nursing and Midwifery Students' Competencies in Providing Patient Safety and Their Attitudes towards Medical Errors(2025) Çalbay, Rojbin Balat; Özbay, HediyeBu araştırma, hemşirelik ve ebelik öğrencilerinin hasta güvenliğini sağlamaya ilişkin yeterlilikleri ile tıbbi hataya yönelik tutumları arasındaki ilişkiyi belirlemek amacıyla yapılmıştır. Araştırma, kesitsel ve ilişkisel desende yürütülmüştür. Araştırmanın evrenini, Eylül 2024-Haziran 2025 tarihleri arasında Mardin Artuklu Üniversitesinde öğrenim gören hemşirelik ile ebelik bölümü üçüncü ve dördüncü sınıf öğrencileri oluşturmuştur. Araştırmaya katılmaya gönüllü 204 öğrenci ile çalışma yürütülmüştür. Araştırmanın verileri, 'Öğrenci Bilgi Formu', 'Hasta Güvenliği Yetkinliği Öz Değerlendirme Aracı' ve 'Tıbbi Hata Tutum Ölçeği' ile elde edilmiştir. Verilerin normal dağılıp dağılmadığını değerlendirmek için basıklık ve çarpıklık katsayılarına bakılmıştır. Ölçekler arasındaki ilişki Pearson Korelasyon analizi ile incelenmiştir. Veriler arasındaki ilişkileri modellemek amacıyla yapısal eşitlik modellemesi kullanılmıştır. Bu araştırma sonucunda, hemşirelik ve ebelik öğrencilerinin hasta güvenliği yetkinliği öz değerlendirme aracından aldıkları toplam puanların (156.49 ± 18.77) orta düzeyde olduğu belirlenmiştir. Ayrıca araştırmada, öğrencilerin Tıbbi Hata Tutum Ölçeği' nden aldıkları toplam puanların (2.24 ± 0.57) düşük ve olumsuz düzeyde olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmada, öğrencilerin Hasta Güvenliği Yetkinliği Öz Değerlendirme Aracı toplam puanı ile Tıbbi Hata Tutum Ölçeği toplam puanı arasında negatif yönde zayıf düzeyde istatistiksel olarak anlamlı ilişki olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Öğrencilerin tıbbi hata tutumu, hasta güvenliğini sağlamaya ilişkin yetkinliğinin %11.1' ini yordadığı saptanmıştır. Araştırmada öğrencilerin tıbbi hataya yönelik tutumunun, hasta güvenliğini sağlamaya ilişkin yetkinliği üzerinde etkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmada nedenselliğinin açıklanabilmesi için karma yöntemler kullanılarak daha büyük örneklem grubu ile çalışmaların yapılmasını önermekteyiz.Master Thesis Relationships Between School Climate, Student Psychological Health and Academic Achievement(2025) Denktaş, Zeynep; Sakız, HalisBu çalışma ile okul iklimi, öğrenci psikolojik sağlığı ve akademik başarı arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır. Çalışmanın örneklemi Mardin ilinin farklı ortaöğretim kurumlarında öğrenim gören 239 kız, 139 erkek olmak üzere toplam 378 katılımcı öğrenci oluşturmaktadır. Verilerin elde edilmesinde araştırmacı tarafından oluşturulan 'Kişisel Bilgi Formu', Çalık ve Kurt (2010) tarafından geliştirilen 'Okul İklimi Ölçeği', Teke ve Baysan-Arabacı (2018) tarafından uyarlanan 'Pozitif Ruh Sağlığı Ölçeği' ve öğrencilerin akademik durumlarını belirlemek için 'Genel Not Ortalaması' kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizinde betimsel ve çıkarımsal istatistik yöntemleri kullanılmıştır. İkili karşılaştırmalarda Bağımsız Gruplar t-testi, ikiden daha fazla karşılaştırmalarda ise Tek Yönlü Varyans Analizi (ANOVA) testleri kullanılmıştır. Okul iklimi, psikolojik sağlık ve akademik başarı arasındaki ilişkiyi belirlemede Pearson Moment korelasyon ve regresyon analizleri yapılmıştır. Yapılan analizler sonucunda katılımcıların okul iklimi puanlarında; cinsiyet, anne çalışma durumu, baba çalışma durumu, anne aylık gelir, baba aylık gelir ve toplam aylık gelir değişkenine bağlı olarak anlamlı farklılık görülmezken; yaş, sınıf, sürekli hastalık durumu, anne eğitim düzeyi ve baba eğitim düzeyi değişkenine bağlı olarak anlamlı farklılık tespit edilmiştir (p < .05). Katılımcıların psikolojik sağlık puanlarında; yaş, sınıf, anne-baba eğitim düzeyi, anne-baba çalışma durumu ve gelir değişkenlerine bağlı olarak anlamlı farklılık görülmezken; cinsiyet ve sürekli hastalık durumuna göre anlamlı farklılık saptanmıştır. Katılımcıların akademik başarı puanlarında ise; yaş, sınıf ve baba eğitim düzeyi değişkenlerine bağlı olarak anlamlı farklılık bulunmuştur. Çalışma bulguları, okul iklimi ile psikolojik sağlık arasında anlamlı ve pozitif yönde ilişki olduğunu ortaya koymuştur. Yürütülen regresyon analizlerinde, psikolojik sağlık ve akademik başarıya ilişkin geliştirilen modellerin istatistiksel olarak anlamlı olduğu bulunmuştur. Ancak tüm bağımsız değişkenler modele dahil edilmemiş, yalnızca anlamlı katkı sağlayan değişkenler üzerinden analiz yapılmıştır. Genel olarak, destekleyici öğretmen davranışı psikolojik sağlığı tutarlı şekilde yordarken; akademik başarı modelinde yaş, sınıf düzeyi, baba eğitimi, özdenetim ve olumlu akran ilişkileri öne çıkan yordayıcılar olmuştur. Bulgular, psikososyal ve demografik faktörlerin her iki değişken üzerinde farklı düzeylerde etkili olduğunu göstermektedir.Master Thesis An Examination of Teachers' Artificial Intelligence Awareness and Computational Thinking Skills in Terms of Various Variables(2025) Karaman, Muhammet Remzi; Göksu, İdris21. yüzyıldaki teknolojik gelişmeler, öğretmenlerin yalnızca dijital araçları kullanmalarını değil, bu teknolojilere yönelik farkındalık kazanmaları ve düşünme becerileri geliştirmeleri gerektiğini ortaya koymaktadır. Bu doğrultuda, yapay zekâ teknolojilerinin eğitime entegrasyonu, öğretmenlerin bu sistemleri tanıma ve etkili biçimde kullanma becerilerini önemli hale getirmektedir. Bu beceriler arasında, bireylerin karşılaştıkları sorunları sistemli bir şekilde analiz etmelerini ve çözüm üretmelerini sağlayan bilgisayarca düşünme becerisi öne çıkmaktadır. Bu araştırmanın amacı, öğretmenlerin yapay zekâ farkındalık düzeyleri ile bilgisayarca düşünme becerileri arasındaki ilişkiyi çeşitli demografik değişkenler açısından incelemektir. Nicel araştırma yöntemiyle yürütülen bu çalışmanın çalışma grubunu, 2024-2025 güz döneminde gönüllü katılım esasına göre çevrimiçi ortamda ulaşılan 981 öğretmen oluşturmaktadır. Veriler, Demografik Bilgi Formu, Öğretmenler İçin Yapay Zekâ Farkındalık Ölçeği ve Bilgisayarca Düşünme Becerileri Ölçeği aracılığıyla toplanmıştır. Verilerin analizinde betimsel istatistikler, bağımsız örneklem ttesti, tek yönlü varyans analizi (ANOVA), Pearson korelasyon analizi ile birlikte Tukey ve Tamhane testleri kullanılmıştır. Bulgular, öğretmenlerin yapay zekâ farkındalık düzeylerinin ve bilgisayarca düşünme becerilerinin genel olarak orta düzeyde olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca, bazı demografik değişkenlere (cinsiyet, eğitim düzeyi, görev yapılan okul türü, hizmet içi eğitim alma ve yapay zekâ aracı deneyimleme durumu) göre öğretmenlerin yapay zekâ farkındalığı ve bilgisayarca düşünme becerilerinde anlamlı farklılıklar bulunmuştur. Yapay zekâ farkındalığı ile bilgisayarca düşünme becerileri arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki tespit edilmiştir. Elde edilen sonuçlar, öğretmenlerin teknolojik farkındalık düzeylerinin artırılmasının, 21.yy. becerilerinin geliştirilmesi açısından önemli katkılar sağlayabileceğini göstermektedir.Master Thesis The Effect of Psychology and Theology Students' Spirituality Levels on Their Attitudes towards Spiritual Counseling(2025) Apak, Zeynep; Acar, Muhammet CevatSon zamanlarda ülkemizde maneviyat ve manevi danışmanlık ve rehberlik kavramları dikkat çekmeye başlamış ve bu kavramlar birçok araştırmaya konu olmuştur. Özellikle psikoloji ve din psikolojisi gibi sosyal bilimler sahalarında bu kavramların etkileri, birey ve toplum üzerindeki yansımaları daha fazla araştırılmakta ve tartışılmaya başlanmıştır. Araştırmalar, geçmişte psikoloji ile din ve maneviyat arasındaki mesafenin giderek azaldığını ve bilim dünyasında bu konulara yönelik olumsuz bakış açısının değişmeye başladığını ortaya koymaktadır. Bu çalışma, alandaki eksikliklerin giderilmesine katkıda bulunması açısından önem taşımaktadır. Araştırmanın amacı; ilahiyat ve psikoloji bölümünde okuyan öğrencilerin maneviyat düzeyleri ile manevi danışmanlık ve rehberliğe yönelik tutumları arasında bir ilişki olup olmadığını ortaya koymaktır. Araştırmada temel olarak ilahiyat ve psikoloji öğrencilerinin manevi danışmanlık ve rehberliğe karşı tutumları nasıldır? İlgili bölümlerde okuyan öğrencilerin maneviyatla ilişkileri ne boyuttadır? Bölümlerin maneviyata ve MDR'ye yönelik tutumlarında bir fark var mıdır? Cinsiyetin maneviyata ve MDR'ye yönelik tutumunda bir etkisi var mıdır? Maneviyat, MDR'ye olan tutumu etkilemekte midir? Soruları cevaplandırılmıştır. Bu araştırma, nicel araştırma desenlerinden genel tarama modelinin alt türü olan ilişkisel tarama modeli ile yapılmıştır. Araştırmanın evrenini Mardin Artuklu Üniversitesinde okuyan manevi danışmanlık ile yakından ilişkili olan psikoloji (N=169) ve ilahiyat (N=327) alanında eğitim gören öğrenciler (N=496) oluşturmuştur. Örneklem seçim yöntemine gidilmeyip tüm öğrencilere ulaşılmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada veri toplama aracı olarak sosyo-demografik veri formu, 'Maneviyat Ölçeği' ve 'Manevi Danışmanlığa Yönelik Tutum Ölçeği' kullanılmıştır. Veriler t testi, Pearson korelasyon katsayısı ve Basit Doğrusal Regresyon ile analiz edilmiştir. Araştırmanın en önemli bulgusu olarak üniversite öğrencilerinde maneviyatın manevi danışmanlığa yönelik tutumun %17 oranında olumlu olarak yordadığı görülmüştür. Araştırmanın sonuçlarına göre öğrencilerin maneviyatı ile manevi danışmanlığa yönelik tutumları arasında orta düzeyde ve pozitif anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır. Ayrıca öğrencilerin cinsiyet ve bölümlerine göre manevi danışmanlığa bakışta bir farklılık bulunmazken; maneviyata göre anlamlı derece farklılık bulunmuştur.Master Thesis The Strait of Hormuz According to Ottoman Documents Between 1800 and 1914(2025) Suliman, Mohamad Hasan; Şerifoğlu, MetinBu çalışma, 19. yüzyıl Osmanlı belgeleri üzerinden Basra Körfezi bölgesindeki Hürmüz Boğazı meselesini ele almaktadır. Osmanlı belgelerine göre bu boğaz 1800-1914 yılları arasında bölgesel ve uluslararası güçlerin ilgi odağı olmuştur. Bu bağlamda, bu çalışma Hürmüz Boğazı'nın statüsünü ve önemini (jeopolitik, stratejik ve ekonomik) Osmanlı belgeleri üzerinden analiz edecektir. Ayrıca, günümüzde de dünyanın en önemli stratejik su yolu olmaya devam eden bu stratejik boğazı ele geçirmek için sömürgeci güçler arasındaki rekabetin yoğunlaşması da ele alınacaktır. Hürmüz Boğazı, Doğu Asya ile Avrupa kıtasını birbirine bağlayan en önemli boğazlardan biridir. Hürmüz Boğazı'nın konumu ona her açıdan (jeopolitik, stratejik ve ekonomik) önem kazandırmaktadır, zira bu boğaz küresel deniz trafiğinde en önemli küresel koridoru oluşturmaktadır ve konunun önemi de burada yatmaktadır; Osmanlı belgeleri üzerinden Hürmüz Boğazı ve uluslararası politikadaki önemi ele alınacaktır. Konu aynı zamanda Osmanlı'nın bu boğaza yönelik uluslararası politikasını ve boğaz çevresindeki sömürgeci güçlerle olan çatışmasını da ele alacaktır. Konunun önemi, Osmanlı belgeleri üzerinden Hürmüz Boğazı meselesine ilişkin yeterli çalışma bulunmamasından da anlaşılmaktadır. Bu araştırma, Osmanlı belgeleri üzerinden Hürmüz Boğazı meselesine yeni ve farklı bir bakış açısı getirmeye çalışacaktır. Araştırmalarımızda bir takım gerçeklere ulaşabilmek için birden fazla metodoloji izlememiz gerekmektedir. Bu nedenle, tarihsel olayları anlatmak ve analiz etmek için analitik tarihsel yaklaşımı izlemeye çalışacağım, aynı zamanda olayları parçalara ayırıp yeniden ifade etmek için de yapısökümcü yaklaşımı kullanacağım çünkü araştırma, olaya bu şekilde yaklaşmamızı gerektiriyor. Bu araştırmada en önemli kaynak Osmanlı belgeleridir. Bu araştırmanın metodolojisi analitik, yapısökümcü ve belgesel boyutları birleştirir.Master Thesis History of Iraq-Jordan Relations 1958-2010(2025) Jasim, Ali Hussein Jasim; Şerifoğlu, MetinIrak-Ürdün ilişkilerinin tarihi kökleri, 1921 yılının başlarına, Emir Abdullah'ın Doğu Ürdün'de liderliği üstlendiği ve Kral Faysal'in Irak'ta iktidarı ele geçirdiği döneme kadar uzanmaktadır. Bu ilişkilerin ilk dönemleri, uzun vadeli bir istikrar kazanmamış olsa da, zaman zaman gerilimli ve durgun dönemler yaşamıştır. Ancak, iki ülke halkı arasındaki komşuluk bağı, toplumsal yapının benzerliği, ortak çıkarlar ve farklılık unsurları, bu ilişkinin incelenmesini gerekli kılmıştır. Bu inceleme, iki ülkenin karşılıklı olarak sahip oldukları potansiyelleri değerlendirerek, ilişkilerin sürekliliğini sağlama ve anlaşmazlıklardan uzak durma açısından önemlidir. Irak ve Ürdün, 14 Temmuz 1958 Devrimi'nden önce Haşimi Federasyonu'nun tarafları olduklarında karşılıklı iş birliğine duydukları ihtiyacın farkına varmışlardı. Bu devrimle birlikte Irak'taki Haşimi Kraliyet ailesi üyelerinin öldürülmesi, iki ülke arasındaki ilişkilerde olumsuz etkiler yaratmıştır. Ancak 1968 yılından sonra Irak hükümeti ilişkileri yeniden tesis etmeye çalışmış ve geçmişin geride bırakılmasına yönelik adımlar atılmıştır. Bu da iki ülke arasında gelişmiş siyasi ilişkilere ve genel iş birliği çabalarının artmasına zemin hazırlamıştır. Irak, o dönemde Ürdün'e destek veren tek Arap petrol ülkesi olmuştur. 1980'li ve 1990'lı yıllarda meydana gelen İran-Irak Savaşı ve Irak'ın Kuveyt'i işgali gibi olaylar da bu ilişkileri etkilemiştir. Ancak bu dönemde Irak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin uyguladığı ambargoyu hafifletmek amacıyla Ürdün'ü ticaret geçiş noktası olarak kullanmış ve Ürdün'ün dış dünya ile ekonomik ilişkilerinden faydalanmıştır. Ortak çıkarlar, ilişkilerin doğasını belirleyen temel unsur olmuştur. Bununla birlikte, uluslararası çevre koşullarının ve her iki ülkeye yönelik baskıların da etkisi yadsınamaz. Soğuk Savaş'ın sona ermesinden sonra uluslararası sistemdeki dönüşümler, Irak'ın Arap ülkeleriyle olan ilişkilerini etkilediği gibi, Ürdün-Irak ilişkilerini de şekillendirmiştir. Irak, Ürdün için sadece bir komşu ülke değil, aynı zamanda stratejik bir derinlik, zengin doğal kaynaklara sahip büyük bir pazar ve Ürdünlü iş gücü ile teknik uzmanlık için büyük bir istihdam alanıdır. Irak'ın yeniden inşasında Ürdün önemli bir rol oynayabilir. Siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel ilişkilerin tarihi, ortak çıkarlar, din, dil, kültür, gelenek ve toplumsal yapı gibi birçok ortak unsur da bu ilişkilerin güçlenmesinde etkili olmuştur. Her iki ülke de Arap milletinin bir parçasıdır ve aralarında 181 km uzunluğunda ortak sınır vardır. Aynı bölgesel konumda yer alan Irak ve Ürdün, birbirlerinin stratejik ve ekonomik derinliğini oluşturmuşlardır. Ürdün, Irak'ın dünya ile olan ana kapısıdır ve bu kapıdan büyük bir barışçıl geçiş yaşanmaktadır. Irak'ın diğer komşularıyla yaşadığı güvenlik sorunları, Ürdün ile ekonomik ilişkilerin güçlendirilmesini zorunlu hale getirmiştir. Genel olarak, iki ülke arasındaki ilişkiler, yukarıda belirtilen faktörler sayesinde her zaman gelişmeye ve güçlenmeye açıktır.Master Thesis Civilizational Interaction Between the Mamluks and the Ilkhanid Mongols in the Levant and Upper Mesopotamia (656–736 AH 1258–1335 CE)(2025) Altaha, Abdulbaset; Kadro, NarjesMoğolların İslam ülkelerinde var olduğu dönem, İslam şehirlerinde bıraktığı yıkım nedeniyle yedinci hicri yüzyılın en önemli olaylarından biridir. Ancak, Moğolların İslam medeniyetinden etkilenmesi ve Memlükler ile İlhanlı Moğolları arasındaki Medeniyetlerarası Etkileşim, genel olarak İslam bölgelerinde ve özellikle Levant ve Yukarı Mezopotamya'da, Moğolların barbarlık ve düşmanlıktan bilim ve bilgiye dönüşmesine neden olmuştur. Bu durum, Memlük Devleti'ni etkilemiş ve iki devlet arasındaki hoşgörü ve iletişimin güçlenmesine katkı sağlamıştır. Araştırma, bu Medeniyetlerarası Etkileşimin doğasını analiz etmeyi ve yerel toplumlar üzerindeki etkisini incelemeyi amaçlamaktadır. Ayrıca, bu dönemdeki bilimsel ve kültürel hareketlerde sultanların ve alimlerin rolüne dikkat çekmektedir. Çalışma, tarihi kaynakların gözden geçirilmesi ve dönemin çağdaş belgelerinin ve metinlerinin analizini birleştiren tarihsel bir analitik yönteme dayanmaktadır. Sonuçlar, iki devletin İslam'dan etkilenmesini ve Şam ve Fırat havzasının bilim ve kültürle dolu şehirler haline dönüşmesini ele alacaktır. Bu değişim, Memlük Devleti üzerinde önemli bir etki yaratmıştır. Medeniyetlerarası Etkileşim, Memlükler ile Moğollar arasındaki hoşgörü ve iletişimi güçlendirmiş ve Levant ve Yukarı Mezopotamya'daki toplumların gelişmesine yol açmıştır. Sultanlar ve alimler, bilginin aktarılması ve kültür ile çeşitli bilim dallarının yerleşmesinde kritik bir rol oynamışlardır. Bu Medeniyetlerarası Etkileşim, Levant ve Yukarı Mezopotamya'daki İslam medeniyetinin gelişimi üzerinde büyük bir etki yaratmış, iki devlet arasındaki ilişkileri güçlendirmiş ve bilimsel ve kültürel bir rönesansın gerçekleşmesine katkıda bulunmuştur. Bu durum, İslam medeniyetinin tarihindeki bu hassas dönemde sultanların ve alimlerin rolünün önemini ortaya koymaktadır.Master Thesis Determination of Antifungal Effect of Endophytic Bacteria Isolated From Lavender (Lavandula Angustifolia) Plant(2024) Keske, Mehmet Ata; Güney, İnci GülerBu çalışmada, lavanta bitkisinin kök ve kök boğazından 70 endofitik bakteri izole edilmiştir. Bu izolatların morfolojik, fizyolojik ve biyokimyasal aktiviteleri incelenmiştir. Endofitik izolatların patojenlere karşı % inhibisyon oranları Neoscytalidium dimidiatum'a karşı %89 ile %3,7 arasında Fusarium culmorum'a karşı ise %88 ile %8 arasında ve Fusarium oxysporum'a karşı %71,8 ile %36,1 arasında farklılık göstermiştir. İzolatların fizyolojik ve biyokimyasal özellikleri, antagonistik aktiviteleri, enzim aktiviteleri, siderofor üretimleri dikkate alınarak etkili 5 izolat seçilmiştir. İn-vitro koşullarda etkili bulunan 5 izolatın 16S rRNA gen tabanlı sekans analizi sonucuna göre LA 24, LA25, LA32, LA58 ve LA62 kodlu izolatların Bacillus spp. olduğu tespit edilmiştir. İn-vivo serada yapılan saksı denemesi çalışmaları sonucunda, kök daldırma ve toprağa inokule edilen Bacillus spp. (LA24+LA62) karışımları ile inokule edilmiş lavanta bitkilerinde diğer endofitik bakteri izolatlarına ve kontrole göre daha iyi sonuçlar vermiştir. Bu uygulamanın lavanta bitkisinin bitki boyu, yaş ağırlık, kuru ağırlık, kök yaş ağırlığı, kök kuru ağırlığı ve kök uzunluğu ve hastalıklara karşı en etkili sonuçlar verdiğini göstermiştir. Bunu takip eden diğer etkili uygulama ise lavanta bitkilerine inokule edilmiş Bacillus sp. (LA25) bakteri uygulaması olmuştur. Çalışmadan elde edilecek sonuçlar ile endofitik bakterilerin sürdürülebilir organik lavanta yetiştiriciliğinde diğer endofitik bakteri izolatlarına ve kontrole göre etkili bulunan izolatın daha sonra ticari olarak kullanılmak üzere sunulacaktır. Anahtar kelimeler: Antagonistik aktivite, tıbbı ve aromatik bitkiler, Lavandula angustifoliaMaster Thesis The Mediating Effect of Brand Image and Brand Awareness on the Effect of Social Media Marketing Activities on Purchase Intention: the Case of Turkish Airlines(2025) Kayaoğlu, Ahmet; Kayaoğlu, Ahmet; 04.02. Department of Management / İşletme Bölümü; 04. Faculty of Economics and Administrative Sciences / İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiHavacılık sektöründe faaliyet gösteren markalar açısından sosyal medya, hem kurumsal kimliğin görünür kılınması hem de müşteri deneyiminin yönetilmesi adına stratejik bir değer taşımaktadır. Türk Hava Yolları gibi uluslararası ölçekte marka değeri yüksek olan firmaların sosyal medya stratejilerinin, tüketici algısı ve satın alma davranışları üzerindeki etkisi bu çalışmanın temel odağını oluşturmaktadır. Bu doğrultuda, çalışmanın temel amacı; sosyal medya pazarlama aktivitelerinin tüketicilerin satın alma niyeti üzerindeki etkisini ortaya koymak ve bu süreçte marka imajı ile marka bilinirliğinin aracılık rollerini incelemektir. Araştırmada örnek olay olarak Türk Hava Yolları markası tercih edilmiş; katılımcıların sosyal medya deneyimleri üzerinden marka algılarına ve satın alma niyetlerine yönelik değerlendirmeler yapılmıştır. Çalışmada nicel araştırma yöntemi benimsenmiş, kolayda örnekleme tekniğiyle 450 katılımcıdan veri toplanarak analiz gerçekleştirilmiştir. Beşli Likert ölçekli anket formu, sosyal medya pazarlama aktiviteleri, marka imajı, marka bilinirliği ve satın alma niyeti değişkenlerini ölçen ifadeleri içermektedir. Veriler SPSS 26 (Demo) ve Hayes Process (Model 6) aracılığıyla analiz edilmiş; güvenilirlik, faktör analizi ve serisel aracılık etkisi analiz yöntemleri kullanılmıştır. Elde edilen bulgular, sosyal medya pazarlama aktivitelerinin satın alma niyeti üzerinde hem doğrudan hem de dolaylı etkiler yarattığını göstermektedir. Sosyal medya pazarlama aktivitelerinin doğrudan marka imajı üzerinde güçlü ve anlamlı bir etkisi bulunurken; marka imajı bilinirlik üzerinde etkili olmuş, bilinirlik ise satın alma niyetini anlamlı düzeyde açıklamıştır. Öte yandan, marka imajının satın alma niyeti üzerindeki doğrudan etkisi istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıştır. En güçlü dolaylı yolun 'Sosyal Medya Pazarlama Aktiviteleri → Marka İmajı → Marka Bilinirliği → Satın Alma Niyeti' zinciri olduğu görülmüştür.Master Thesis Food Phenomenon in Diyarbakır in the Context of Conspicuous Consumption(2025) Gürhan, Nazife; Gürhan, Nazife; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiGünümüzde tüketim toplumunda ortaya çıkan tüketim tarzlarından biri olan gösterişçi tüketim, bir tüketicinin sosyal sınıfının tüketim kalıplarından ayrılarak üst sınıfın tüketim kalıplarını taklit etmeye yönelik tüketim faaliyetlerinde bulunmasıdır. Gösterişçi tüketim davranışına sahip tüketiciler çeşitli sembollerin kendilerini daha varlıklı ve daha seçkin gösterecek bir üst sınıfa yaklaşmalarını sağladığına inanmaktadır. Üst sınıftan ve seçkin gösterecek sembollerden biri de yeme içme faaliyetleridir. Yemek bireyin hayatını devam ettirmesi için gerekli olan fiziksel bir ihtiyaçtan öte içerdiği toplumsal ve kültürel anlamlarla tüketicinin kimlik inşa sürecini de belirler. Yemek kendisini tüketeni 'kim' yapar. Bireyin toplumsallaşma sürecinde yemeği onun kimliğini tanımlamasında simgesel anlamlar verir. Yiyecek tercihleriyle, yediği mekânlarıyla beraber birey etrafındakilere kimliğini tanıtır. Lüks bir semtte ve haliyle lüks restoranda yemek ile ayaküstü sokak satıcısında yemek aynı anlamları vermez. Bu çalışmada gösterişçi tüketim ve yemek kavramları ilişkilendirilerek açıklanmaya çalışılmıştır. Araştırma, Diyarbakır ili bazında nitel araştırma yöntemlerinden fenomenolojik yaklaşım ve yüz yüze derinlemesine mülakat tekniği ile yürütülmüştür. Bu bağlamda farklı kafe ve restoranlara giden farklı yaş, farklı meslek ve cinsiyetten 30 kişi ile görüşülmüştür. Sonuç olarak bireyin ait olduğu sınıfı ve kimliğini hem yediğin yemek hem de gittiği yemek mekânları görünür hale getirir. Çünkü yemek gösterişçi tüketimin açıkça sergilendiği alanlardan biridir. Bireyler sahip olmak istediği sosyal statüye ve prestije uygun olacak yüksek statü içeren yemeklerin sunulduğu mekânları tercih etmekte; gösterişçi tüketimi yemek üzerinden inşa etmektedir. Anahtar Kelimeler: Gösterişçi tüketim, Yemek, Kimlik, MekânMaster Thesis The Determinants of Successful Digital Campaigns and Their Impact on Increasing the Effectiveness of Civil Society Organizations(2025) Almohammad, Dawoud; Almohamad, Dawoud; 04.02. Department of Management / İşletme Bölümü; 04. Faculty of Economics and Administrative Sciences / İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışma, bağış temelli kitlesel fonlama kampanyalarının başarısını etkileyen temel unsurları analiz etmeyi amaçlamaktadır. Araştırma, dört ana faktör üzerinde yoğunlaşmaktadır: kampanya açıklığı (campaign disclosure), kullanılan görsel materyaller (campaign imagery), düzenli güncellemeler (campaign updating) ve kampanyaların dijital ortamlardaki yayılım düzeyi (campaign spreadability). Araştırmada, mevcut verilerin istatistiksel analizi ve güncel literatür taramasına dayanan bilimsel bir metodoloji benimsenmiştir. Elde edilen bulgular, kar amacı gütmeyen kuruluşların etkinliği (nonprofit effectiveness) açısından dijital kampanya yürütme süreçlerine yönelik önemli içgörüler sunmaktadır. Bulgulara göre; açık ve şeffaf kampanya açıklamaları (campaign disclosure), yüksek kaliteli görsel materyaller (campaign imagery) ile desteklendiğinde, bağışçılarda güven duygusu oluşturarak etkileşimi artırmakta ve kampanya başarısını olumlu yönde etkilemektedir. Kampanyaların düzenli olarak güncellenmesi (campaign updating) — örneğin gelişmelerin ve başarıların paylaşılması — mevcut bağışçıların bağlılığını sürdürmekte ve yeni bağışçı kazanımına katkı sağlamaktadır. Ayrıca, dijital platformlarda kampanyaların uygun hedefleme stratejileriyle yayılması (kampanya yayılımı – campaign spreadability), bağışçı kitlesinin genişlemesini ve finansman oranlarının artmasını desteklemektedir. Faktörlerin etkileşimli analizine göre, kampanya başarısını en güçlü şekilde etkileyen unsurun düzenli güncellemeler (campaign updating) olduğu tespit edilmiştir (%23,7). Diğer faktörlerin katkı oranları sırasıyla: kampanya yayılımı (campaign spreadability) %23,5, kampanya açıklığı (campaign disclosure) %21,9 ve görsel materyaller (campaign imagery) %13,5 olarak hesaplanmıştır. Bu dört faktörün birleşik etkisi, toplam varyansın %36,1’ini açıklamaktadır. Araştırmada, katılımcıların demografik özellikleri (ör. cinsiyet, yaş) ile kampanya başarısı arasında anlamlı farklar gözlemlenmemiştir. Bu durum, başarının büyük ölçüde dijital stratejilerin içeriği ve uygulanma kalitesine bağlı olduğunu göstermektedir. Çalışma, bağışların kullanım şeklinin düzenli ve şeffaf bir şekilde raporlanmasını önermekte; bağışçılarla duygusal bağ kurmayı kolaylaştıracak görsel ve video içeriklerin (campaign imagery) stratejik kullanımını teşvik etmektedir. Ayrıca, paylaşılabilir sosyal medya içeriklerinin üretilmesi ve güven oluşturan kampanya açıklığı (campaign disclosure) stratejilerinin benimsenmesi önerilmektedir. Sonuç olarak, dijital teknolojilerin daha etkin biçimde kullanılarak bağışçı davranışlarının analiz edilmesi ve içeriklerin hedef kitleye özel hâle getirilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Bu çalışma, dijital kampanyalar (digital campaigns) alanında şeffaflık ve hesap verebilirlik konularındaki literatür boşluklarını doldurmakta ve kar amacı gütmeyen kuruluşların etkinliği (nonprofit effectiveness) perspektifinden dijital kampanya tasarımına özgün katkılar sunmaktadır. Ancak, araştırmanın yalnızca Türkiye’deki Suriyelilere yönelik insani yardım faaliyetleri yürüten kuruluşlarla sınırlı olması, elde edilen bulguların genellenebilirliğini kısıtlamaktadır. Gelecek araştırmalarda, farklı bağlamlarda ve daha geniş veri setleriyle bu sınırlılığın aşılması önerilmektedir.Master Thesis Traces on the Gender of the Lover Based on the Works of Sheikh Galib(2025) Oktay, Adnan; Oktay, Adnan; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiCinsiyet kavramı, özünde biyolojik bir yapıya karşılık gelir. Cinsiyet, biyolojik ve toplumsal cinsiyet olarak iki farklı biçimde sınıflandırılmıştır. Bunlardan toplumsal cinsiyet de anaerkil toplum yapısında ve ataerkil toplum yapısında olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramının Divan şiirindeki yansımasını görebilmek amacıyla örneklem olarak Şeyh Gâlib'in eserleri seçilmiştir. Bu çalışmada Şeyh Gâlib'in eserlerinde cinsiyete dair izler incelenirken aynı zamanda toplumsal cinsiyetin yansımalarının da tespit edilmesi amaçlanmıştır. Böylece toplumsal cinsiyet ve Divan şiirinde cinsiyet başlıkları detaylı bir şekilde irdelenmiş ve bu alandaki literatür açığı giderilmeye çalışılmıştır. Çalışma yapılırken belge tarama, metin tahlili, karşılaştırma, araştırma ve analiz yöntemleri kullanılmıştır. Sonuç olarak Şeyh Gâlib'in eserlerinde cinsiyet konusu incelenirken kadın cinsiyeti ve erkek cinsiyeti örneklerle tespit edilmiştir. Mâşûk ve kadın cinsiyetinin; âşık ve erkek cinsiyetinin birbirinden farklı kavramlar olduğu görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Cinsiyet, Erkek, Kadın, Şeyh Gâlib, Toplumsal Cinsiyet.Master Thesis The Zionist Project Areading in Light of Historical Contexts and International Policies(2025) Chıkhou, Rachıd; Chikhou, Rachid; 02.14. Department of History / Tarih Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiKudüs Araştırmaları Bölümü Din, Tarih ve Uluslararası Çıkarların Siyonist Hareket Üerindeki Eetkileri Haytham Najar Bu tez, Yahudilerin Filistin'i ata toprakları, Tanrı'nın seçilmiş halkı oldukları için Tanrı tarafından kendilerine vaat edilen topraklar olarak ele geçirmelerini meşrulaştırmak için tarihi gerçekleri tahrif etmelerini ortaya koyan bir çalışmayı içermektedirBu çalışma aynı zamanda Siyonist projeye hizmet etmek için tahrif edilen tarihi olayları ve insanın içgüdüsü ve Yaratıcısıyla olan ilişkisiyle ilgili yönü olarak kutsallık taşıyan dini yönünün çarpıtıldığını ve daha da ötesi Talmud ve kitaplardaki bu dini metinlerin esaret döneminde Yahudi hahamlar tarafından yazıldığını ve orijinal dini metinlerle hiçbir ilgisi olmadığını göstermektedirHatta Musa'ya vahyedilenleri, daha sonraki bir zaman diliminde aslıyla ilgisi olmayan bir biçimde yeniden yazılmış sözlü öğretiler olarak kabul ettiler ve bu metinleri inceleyerek yaptığımız araştırmada, meselenin bundan daha da ileri gittiğini, başkalarının topraklarını ele geçirme ve onları topraklarından sürme amaçlarına hizmet etmek için bu yüce Yaratıcıya yakışmayan sıfatlarla ilahi zata hakaret ederek, ona hata, unutkanlık, pişmanlık ve diğer birçok olumsuz sıfat atfederek bulabiliriz Bu çalışma aynı zamanda karmaşık uluslararası çıkarların hakların ihlali ve yoksun bırakılması üzerindeki etkisini, insan özgürlüğü, onuru ve toprağı üzerindeki egemenliği pahasına gerçekleri dayatmada gücün rolünü ve başkalarına saldırmada ve batılı hakka dönüştürmede zalimin yanında durmayı da içermektedir. Dolayısıyla araştırmanın önemi, genelde Arap bölgemizin, özelde ise Filistin'in tarihinde, tarihin tahrif edildiği, dinlerin kutsallığının çiğnendiği, kutsallara saygısızlık edildiği ve başkalarının vatanlarını tarihsel, dini ya da yasal meşruiyetten yoksun bir şekilde ellerinden almaya susamış açgözlü zihinlerin bulduğu sömürgeci bir projeye hizmet etmek için masum kanların döküldüğü uzun bir dönemi kapsayan önemli bir dönemi ele almasında yatmaktadır. Giriş, önsöz ve dört bölümden oluşan tez, Filistin'in gerçek sahipleri olan Yebusiler tarafından inşasından başlayarak, geçici Yahudi kabilelerinin ortaya çıkışına, Davut ve Süleyman'ın krallıklarından geçerek Babil esaretine ve tarihin gerçeklerini tahrif etmeye başlamak ve Siyonizm'in bölgedeki çıkarlarını korumak için bu garip varlığı kurmakta gerçek bir çıkarı olan sömürgeci ülkelerle işbirliği içinde Filistin toprakları üzerindeki planını uyguladığı sonraki aşamalarda Kenan topraklarını soymak için dini kodların yazılmasına kadar uzun bir zaman dilimini kapsamaktadır Tez önemli ve doğru bulgular ortaya koymuştur, bunlardan en önemlileri şunlardır: Filistin bir Kenan ülkesidir ve ilk sakinleri Yebusilerdir ve tarihi çalışmalar ve araştırmalar bu gerçeği doğrulamıştır İlk Yahudiler, Filistin'in kurulmasından onlarca yüzyıl sonra buradan geçen ve bu topraklarda kökleri olmayan geçici kabilelerdi. Yahudilerin kendi tarihlerinin, Davut ve Süleyman'ın krallığının doğduğunu iddia ettikleri ve bir asrı geçmeyen zaman dilimi, Filistin topraklarında binlerce yıldır var olan müreffeh bir medeniyet dönemini silemez. Filistin topraklarındaki Yahudi varlığı geçici bir varlıktır, Filistinlilerin topraklarındaki varlığı ise medeniyete dayalı bir varlıktır. Talmud'un, Tevrat'ın ve kitapların dini kodları insan yapımı kodlardır, vahyedilmiş dini metinler değillerdir; tümünün sahteliğini kanıtlayan çelişkiler, safsatalar, tahrif edilmiş gerçekler ve Tanrı'ya karşı cüretkarlık da bunu kanıtlamaktadır Bu araştırmadan çıkardığımız sonuca göre, Filistinlileri topraklarından eden bu sömürgeci proje, egemenliklerini haklar, tarih ve yasalar pahasına genişleten büyük sömürgeci ülkelerin desteği olmadan mümkün olamazdı. Anahtar Kelimeler: Yahudiler, Siyonizm, Kudüs, Talmud, İngiltere, Herzl, Ben Gurion.Master Thesis Changes in American Foreign Policy Towards the Palestine Issue During the Obama and Trump Periods(2025) Chıkhou, Rachıd; Chikhou, Rachid; 02.14. Department of History / Tarih Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışma, Amerika Birleşik Devletleri'nin (ABD) Filistin meselesine dair dış politikasında Başkan Barack H. Obama (2009-2017) ile Başkan Donald J. Trump (2017-2021) dönemlerinde ortaya çıkan temel dönüşümleri incelemektedir. Araştırmanın amacı, her iki yönetimin benimsediği politikaları analitik bir çerçevede karşılaştırarak iki devletli çözüm vizyonunun geleceğine, Filistinlilerin siyası, iktisadı ve toplumsal durumuna, ayrıca bölgesel ve küresel tutumlara etkilerini ortaya koymaktır. Çalışmada, söz konusu politikaların oluşumunda rol oynayan iç ve dış faktörler de değerlendirilmiştir. Obama yönetimi, İsrailFilistin ihtilafını çözmek için stratejik bir iki devletli çözüm vizyonunu diplomasi zemininde savunmuştur. Bununla birlikte, Kongre'deki güçlü İsrail lobisi, İsrail yanlısı medya baskısı ve ABD iç siyasetindeki bölünmeler, yönetimin Tel Aviv'e ―bağlayıcı‖ nitelikte yaptırımlar uygulamasını engellemiştir. Trump yönetimi, ABD-İsrail ilişkilerinde tek taraflı ve benzeri görülmemiş adımlarla nitelik kazanmıştır. Kudüs'ün İsrail'in ―bölünmez başkenti‖ olarak tanınması ve ABD Büyükelçiliği'nin Kudüs'e taşınması², müzakere sürecindeki ―tarafsız arabulucu‖ rolünden net bir sapma teşkil etmiştir. Araştırma, her iki dönemin de kalıcı barışa katkı sağlayamadığını ortaya koymaktadır. Obama döneminde etkili baskı araçlarının yokluğu barış sürecini dondurmuş; Trump döneminde ise atılan tek taraflı adımlar gerilimi arttırarak Filistinlilerin sosyo-ekonomik durumunu ağırlaştırmıştır. ABD'nin uluslararası hukuka dayalı daha dengeli bir politika benimseyerek iki devletli çözüm sürecini yeniden canlandırması elzemdir. Uluslararası toplum, tek-taraflı ilhak ve yerleşim genişlemesini caydıracak somut mekanizmalar geliştirmelidir. Bölgesel aktörler, Filistin'in meşru haklarını önceleyen kapsamlı bir diplomatik seferberlik yürütmelidir.Master Thesis Transcription and Evaluation of the Sharia Register of Derik Court No. 272 M. (1905-1910), H. (1322-1327)(2025) Akman, Ekrem; Akman, Ekrem; 02.14. Department of History / Tarih Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışma, 272 numaralı Derik Şer'iyye Sicil Defteri (H.1322-1327 / M.1905-1910) transkripsiyonu ve değerlendirmesidir. Çalışılan defterdeki belgeler, şehrin ailevi, sosyal ve ekonomik durumunu yansıtan konuları içermektedir. Bu konular; nikâh akdi (evlenme) ve boşanma, mehir, tereke, vesayet, kefalet gibi farklı toplumsal davaları kapsamaktadır. Ekonomik yaşamla ilgili olarak da miras paylaşım kayıtları, alışveriş, satış davaları, şehirde yapılan masraflarla ilgili bilgiler bulunmaktadır. Bölgenin yer adları ile Müslim-gayrimüslim şahıs veya ailelerin isimlerinin bu defterlerde yer alması, şehrin demografisi hakkında önemli ipuçları vermektedir. Böylece, o dönemde Diyarbekir vilayetinin bir kazası olan Derik özelinde, birinci el bir kaynağın yol göstericiliğinde şehir tarihçiliğine katkı sağlanmış olacaktır.Master Thesis A Philosophical Approach To Environmental Problems: an Analysis From the Perspective of Deep Ecology(2025) Aslan, Sıracettin; Aslan, Sıracettin; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu tez, insanın başlangıçta doğayla uyum içinde yaşadığını; ancak zamanla çevresini dönüştürmesiyle bu ilişki biçiminin bozulduğunu ileri sürmektedir. Bu dönüşümle birlikte insan merkezli yaklaşımın zamanla egemen hale gelmesi, çevresel krizlerin temelinde yatan en önemli etkenlerden biri olmuştur. Bu çalışma, çevre sorunlarının felsefi arka planını inceleyerek, insan merkezli anlayışın doğa ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini tartışmakta; buna karşılık olarak ekolojinin sunduğu etik ve felsefi çözüm önerilerini ela almakta ve değerlendirmektedir. Tezin birinci bölümde, çevre felsefesinin temel kavramları ve çevre sorunlarına yönelik etik yaklaşımlar ele alınmıştır. İkinci bölümde ise Rachel Carson'ın Sessiz Bahar adlı eseri üzerinden çevresel farkındalığın gelişimi incelenmiş, ardından Aldo Leopold'un Toprak Etiği yaklaşımıyla derin ekoloji çalışmalarına yönelik katkısı ortaya konmuştur. Arne Naess'in derin ekoloji kuramı, sekiz temel ilkesi ve 'ekosofi' kavramı çerçevesinde açıklanmış; sığ ve derin ekoloji ayrımı detaylı bir biçimde değerlendirilmiştir. Ayrıca bu bölümde, Spinoza'nın doğa anlayışı ile derin ekoloji arasında kurulabilecek düşünsel paralellikler tartışılmıştır. Üçüncü bölümde insan merkezci yaklaşımın tarihsel gelişimi ele alınmış ve bu yaklaşımın çevre krizindeki rolü irdelenmiştir. Bu doğrultuda, çevre merkezli etik yaklaşıma geçişin gerekliliği vurgulanmıştır. Ayrıca, çevre sorunlarının temelinde 'kutsal'ın doğadan arındırılması düşüncesinin yer aldığı ifade edilmiş ve bu görüş Seyyid Hüseyin Nasr'ın özelinde incelenmiştir. Tezin son bölümünde ise derin ekolojiye yönelik teorik ve içeriksel eleştiriler analiz edilmiş; bu eleştirilerin dayandığı varsayımlar ile bakış açılarındaki farklılıklar ayrıntılı bir şekilde ortaya konmuştur. Bu çerçevede, çalışmanın amacı, yalnızca doğaya yönelik bir duyarlılık geliştirmek değil; aynı zamanda insanın kendi varoluşsal konumunu, çevreyle olan ilişkisini ve evrendeki yerini yeniden düşünmesini sağlayacak felsefi bir zemin oluşturmaktır.Master Thesis Examining the Effect of Lean Hospital Management on Workload in Emergency Services: the Case of an Education and Research Hospital(2025) Bayram Değer, Vasfiye; Değer, Vasfiye Bayram; 09.01. Department of Nursing / Hemşirelik Bölümü; 9. Faculty of Health Sciences / Sağlık Bilimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiGiriş: Acil servislerde yalın yönetimin iş yükü üzerine etkisinin incelenmek bu çalışmanın temel amacını oluşturmaktadır. Yöntem: Bu bağlamda, araştırma kapsamında öncelikle sağlık, yalın yönetim ve iş yükü konuları açıklanmış, ardından tanımlayıcı ve kesitsel türde bir araştırma ortaya koyulmuştur. Veri toplama esnasında tanıtıcı bilgiler formu, aşırı iş yükü ölçeği ve yalın yönetim ölçeği kullanılmıştır. Çalışma evreni 136, örnekleminin ise 129 acil servis çalışanından oluştuğu bu çalışma %94.85 ile evrene genellenebilir bir katılıma ulaşmıştır. Bulgular: Çalışmada aşırı iş yükü ölçek puanı ortalama 44.74 (±5.51) olarak, yalın yönetim ölçeğinin genel ortalaması ve standart sapması 2.70 (±0.67) olarak bulunmuş olup, hem iş yükü hem yalın yönetimde istatistiksel olarak anlamlı bir fark yaratan durumlar ise; nöbet tutma durumunda gece-gündüz şiftlerinde %79.2 oranı iş yükünde, 3.79 puan ile nöbet tutmayanların hem nöbet tutma durumu hemde haftada ortalama kaç saat nöbet tutulduğu maddeleri yalın yönetimde, haftada ortalama tutulan nöbet saati iş yükünde 32.19 saat, iş yükünün nasıl değerlendirildiği ankette çok ağır diyenlerin %42.6 iş yükü, 3.66 puan ile orta diyenler yalın yönetimde serviste çalışan personel sayısının yeterliliği durumunu kısmen yetersiz ve yetersiz diyenler %93.8 iş yükü, 3.68 puan ile kararsızım diyenler yalın yönetimde anlamlı olarak bulgulanmıştır. Serviste ortalama kaç hastanın muayene-tedavi-nakil sürecine katılındığı 25-75 ile %30.2 oranı ile sadece iş yükü üzerinde farklılık yaratmıştır. Yalın yönetim ile iş yükü arasında negatif yönlü ve güçlü bir ilişki bulunmuştur. Tanımlayıcı bilgi formunda 'nöbet tutma durumu', 'haftada ortalama kaç saat nöbet tutulduğu', 'iş yükünün nasıl değerlendirildiği', 'serviste çalışan personel sayısının yeterli olup olmaması', 'serviste günlük ortalama kaç hastanın muayene-tedavi-nakil sürecine katıldığı' yer alan maddeler ve 'yalın yönetim ölçeği' iş yükü üzerindeki değişimin %61'ini açıklamıştır. Sonuç: Çalışanların iş yükünü ağır buldukları ve hastanenin yalın yönetilmediği sonucuna varılmıştır. Yalın yönetimin acil servislerde iş yükünü etkilemekte olduğu; iş yükü yönetimi, fiziksel koşulların iyileştirilmesi, yalın yönetim uygulamalarının geliştirilmesi ve kullanımı acil servislerin iş süreçlerini yalınlaştırarak iş yükünü azaltacağı belirtilebilir.