Meslek Yüksekokulları
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/27
Browse
Browsing Meslek Yüksekokulları by Publication Category "Kitap Bölümü - Uluslararası"
Now showing 1 - 20 of 42
- Results Per Page
- Sort Options
Book Part Advances and applications of nanomaterial-assisted phytoremediation(CRC Press, 2023) Jahan, IsratNanotechnology has the potential to drastically transform the agri-food sector with its significant applications to improve agricultural productivity and the efficiency of agrochemicals. The food sector has benefitted from the inclusion of nanoparticles in food matrixes and the nanoencapsulation of nutraceuticals. Smart packaging mate rials designed with the help of nanotechnology have been used for increasing the shelf life of stored food products. Nanomaterials have been extensively used for the delivery of important agrochemicals to enhance their bioefficacy, prevent their deg radation, and control their release. Various nanomaterials have been explored for remediation of arising environmental issues. Nanotechnology has also made a useful contribution to the utilization of huge agricultural and food wastes for production of valuable products. The existing and emerging applications of nanotechnology will contribute to environmental sustainabilityBook Part AGRONOMICAL, MORPHOLOGICAL AND PHYSIOLOGICAL RESPONSES TO HEAT AND DROUGHT STRESS IN WHEAT: A REVIEW(2022) Kızılgeçi, FerhatWheat (Triticum aestivum L.) is one of the crucial crops in the world in terms of economy, production, food, and nutrition (Yilmaz et al.2022). Wheat is grown in over 220 million ha of land all over the world, where it is subjected to abiotic stress on average (Paudel et al., 2021). This accounts for approximately 30 percent of the world's total cereal area (Cossani and Reynolds, 2012). FAO estimated that annual cereal production must increase by nearly a billion tons in order to feed the projected population of 9.1 billion people in 2050. The 21st century requires an increase in crop production and productivity to meet the rising demand for food (Iqbal et al., 2017). Wheat is cultivated in the tropics and subtropics, where it is subjected to a wide range of abiotic pressures. Crop yields are drastically diminished due to adverse environmental stress (Rahaie et al.,2013). The most common abiotic stresses are heat, drought, salinity, cold, chemicals, and excess water. But heat and drought are the main abiotic stresses that affect wheat production around in the world (Liu et al., 2016; Kizilgeci et al., 2017). Considering global climate model, the average worldwide temperature is projected to have risen by 6 degrees Celsius by the end of the twenty-one century (De Costa, 2011).Conference Object BAZI NOHUT (Cicer arietinum L.) GENOTİPLERİN MARDİN KOŞULLARINDAKİ VERİM VE ADAPTASYON YETENEKLERİNİN BELİRLENMESİ(ANADOLU I. ULUSLARARASI MULTİDİSİPLİNER ÇALIŞMALAR, 2018) Doğan, Yusuf; Doğan, SerapBu araştırma 2016 yılında, beş adet nohut genotipin Mardin ekolojik koşullarındaki verim ve verim komponentlerini belirlenmesi amacı ile tesadüf blokları deneme deseninde göre ve üç tekerrürlü olarak yürütülmüştür. Genotipler arasındaki bitki boyu, baklada tane sayısı, bitkide bakla sayısı, 100 tane ağırlığı ve tane verimi bakımından olan farklılıklar istatistiki olarak önemli farklılıklar tespit edilmiştir. Çalışmada kullanılan genotipler ait bir yıllık sonuçlara göre, bitki boyu 43.0-58.6 cm, bitkide bakla sayısı 32.0-46.7 adet, bitkide tane sayısı 34.0-48.8 adet, 100 tane ağırlığı 35.0-39.0 g, tane verimi 72.4-108.2 kg/da, olarak bulunmuştur. Çalışmanın sonucunda en yüksek verim G1 genotipi ve G2 (Arda) çeşidinde elde edilmiştir.Book Part BEHAVIOUR, DESIGN AND STRENGTHENING TECHNIQUES OF MASONRY STRUCTURES AGAINST EARTHQUAKE EFFECTS(Iksad Publications, 2020) Ateş, TahirTurkey, especially in masonry recently experienced an earthquake of this intensity has been shown in several instances that they create the overall effects on masonry structures. In these examples, there are masonry buildings that are not engineered, especially in rural areas, and the damage of these buildings has been pointed out. In particular, strengthening techniques that can be applied to both these damaged buildings and the earthquake-resistant design of undamaged or newly constructed masonry buildings are presented. Strengthening techniques stated in terms of applicability are the results of studies conducted in various universities, and it is known that these strengthening techniques are supported by laboratory experimental results.Book Part BİR FAZLI TRANSFORMATÖRÜN MODELLENMESİ VE ANALİZ(Platanus, 2023) Adak, SüleymanElektromanyetik endüksiyon prensiplerine göre akımı veya gerilimi frekansı değiştirmeden yükselten veya düşüren hareketli parçası bulunmayan elektrik makinelerine transformatör denir. Elektrik enerjisi üretildiği yerden çok uzak tüketim bölgelerine kolayca taşınabilmesidir. Bu taşımanın ekonomik ve az kayıplı olması için gerilimin yüksek, akımın değerinin ise düşük olması gerekir. Gerilimi değerini yükseltmek için transformatörleri kullanılır.Book Part BİTLİS İLİ ARAZİ VE TOPRAK ÖZELLİKLERİNİN COĞRAFİ BİLGİ SİSTEMLERİ (CBS) KULLANILARAK DEĞERLENDİRİLMESİ(Livre De Lyon, 2023) Mercan, ÇağrıKüresel iklim değişikliği, kuraklık, hızlı nüfus artışı, çarpık kentleşme, ormansızlaşma ve çevre kirliliği gibi birçok sebep gelecek nesillerin sağlıklı gıdayı üretebilmeleri için gerekli fiziksel koşulları tehdit etmektedir (Eryılmaz ve Demirarslan, 2018; Turan, 2018; Mercan, 2020). Bu olguların bertaraf edilmesi küresel ölçekte bir iş birliğini gerektirirken, yapılan çalışmalar olumsuz durumların gelecek yıllarda da devam edebileceği doğrultusundadır (Demir, 2009; Kadıoğlu, 2012; Türkeş, 2012). Bundan ötürü gıdanın üretildiği toprak ve arazi kaynaklarının mevcut durumlarının belirlenmesi ve daha verimli kullanılması zorunludur. Bu amaçla toprak etütleri ve arazinin fiziksel özelliklerinin niteliksel ve niceliksel olarak saptanması, ileriye yönelik yapılacak olan planlamalar ve çalışmalar açısından oldukça önemlidir (Özyazıcı ve ark., 2014). Topraksu Genel Müdürlüğü, Türkiye’deki toprakların özelliklerinin saptanması için 1950’li yıllarda çalışmaya başlamış ve 1966-1967 yıllarında ilk toprak haritaları oluşturulmaya başlanmıştır (Canpolat, 1981). Yapılan çalışmalar 1/100000 ölçekli haritalar ve bunların raporları şeklinde yayınlanmıştır (Anonim, 1975; 1996). Bu raporlar ve haritalar Bitlis ili için oluşturulan yegane veri kaynağıdır. Yapılan haritaların içerisinde toprağın türü, derinliği, taşlık-kayalık durumu, arazi kullanımı kabiliyeti, erozyon bilgileri gibi birçok veri bulunmaktadır. Coğrafi bilgi sistemlerinin (CBS) tarım alanlarında kullanılmasıyla birlikte bu veriler daha fazla önem kazanmıştır. CBS sistemleri ile birlikte arazinin özellikleri ve temel yapısı ile ilgili sağlıklı bir envanter oluşturulabilmektedir ve bu durum ileriye yönelik yapılacak olan planlamalar için yol gösterici olmaktadır (Karaca ve ark., 2019). Yapılan bu çalışma ile Alaska Satellite Facility (ASF DAAC) tarafından sağlanan yüksek çözünürlükteki topografik veriler ve Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü tarafından üretilen toprak haritaları, CBS ortamında sayısallaştırılmış ve analiz edilmiştir. Elde edilen tüm verilerin ışığında Bitlis ilinin temel düzeyde arazi ve toprak özelliklerinin ortaya konulması ve ileriye yönelik bölge için yapılacak çalışmalara ve planlamalara katkı sunması amaçlanmıştır.Book Part BOR NİTRÜR VE TÜREVLERİNİN BİYOMEDİKAL ALANDA UYGULAMALARI(2022) Tarhan, TubaBor nitrür (BN), eşit sayıda bor ve nitrojen atomundan oluşan kovalent bir katıdır. Sergilediği olağanüstü özellikler sayesinde oldukça dikkat çekmiş ve çığır açacak yeni uygulamalar için beklentileri artırmıştır. Yapısal olarak karbon sistemine benzeyen BN'ler dört farklı poli kiristal formda bulunur: grafit benzeri altıgen BN (h-BN), eşkenar dörtgen (r-BN), elmas benzeri kübik BN (c-BN) ve wurtzite BN (w-BN) (1-3). Özellikle h-BN, iki boyutlu (2D) katmanlı yapı sunan standart koşullar altında en kararlı BN fazıdır. Bor atomları için sp2 hibridizasyonu gözlemlenir ve B-N-B veya N-B-N arasında beklenen bağ açısı 120˚ olup, grafit gibi mükemmel bir altıgen halka bağ ağı oluştururken, 2D katmanlar zayıf van der Waals kuvvetleri tarafından bir arada tutulur (2,4,5). BN nanomalzemeleri, nanoküreler, nanotüpler (BNNT), nanolifler, nanofulleren (BNFL), kuantumdot (BNQD) nanoşeritler (BNNR), ince filmler ve nanolevhalar (BNNS) gibi tüm morfolojik şekillerde bulunabilir (Şekil 1) (6,7).İlgi çekici kimyasal, fiziksel ve biyolojik özelliklerinden dolayı bor nitrür, bilimsel ve teknolojik topluluklar tarafından büyük ilgi görmüştür (4). BN malzemeleriyle ilgili yayınların sayısı son on yılda çarpıcı bir biçimde arttmıştır (bkz. Şekil 2a). Şekil 2b, 2019'daki BN materyallerinin yayın durumunu göstermektedir: yaklaşık %50'si nanomalzemelerle ilgilidir ve hem BNNT'ler hem de BNNS'ler üzerine yapılan araştırmalar yaklaşık %20'sini oluşturmaktadır. Bu raporlara göre BN sistemleri optoelektronik cihazlar (1,8,9), kuantum yayıcılar (1,10,11), yarı iletkenler (1,12), enerji depolama (1,13), termal iletkenler (1,14), kozmetik ürünler (1,15), su temizleme (1,16,17), fotokatalitik (1,18) ve ayrıca biyomedikal bilimi (1,19) vb. üzerine yapılan çalışmalar ile ilgili verileri içermektedir (1).Bu bölümde, odak noktasının in vivo ve in vitro olduğu, bor nitrürün kedisi, türevleri, bir kaplama malzemesi veya kompozit halinin biyouyumluluğu ve anti-bakteriyel özelliklerinden dolayı biyomedikal uygulamalarda kullanılabilme potansiyelleri araştırılıyor. Bor nitrür, ilaç dağıtımı, görüntüleme ve hücre stimülasyonu gibi tıbbi alanlarda bazı uygulamalar için yeni bir kapı açacaktır (20). Ayrıca, BN nanoparçacıkları van der Waals, hidrofilik, hidrofobik, hidrojen bağı ve π-π etkileşimleri gibi moleküller arası etkileşimlerin yanı sıra kovalent olmayan etkileşimler ile işlevselleştirilebilmesi sayesinde, konakçı sistemlere güçlü bir şekilde bağlanır (4,21). Moleküllerin sahip olduğu bu fiziksel etkileşimlerin (konjuge, yüzey aktif maddeler vb.) avantajlarını kullanarak kontrollü fizikokimyasal özellikleri ile farklı ortamlara homojen bir şekilde dağılırlar (4, 22). Literatürde, selüloz filmler veya lifler (4,23,24), kitosan (4,25), polietilenimin aşılanmış nanoşerit (mikro RNA'nın tanınması için) (4,26), vinil asetat kopolimeri (4,22), oktadesilamin (4,27), glukoz oksidaz biyoalgılama (4,28), poli (etilen glikol) (4,29), DNA (4,30) ve metalik nanopartiküller gibi farklı nanoparçacıkları içeren kovalent ve kovalent olmayan çeşitli işlevselleştirme metodolojileri sunulmuştur (4). Bu bileşiklerin başarısı ve performansı için en önemli konu, her türlü inorganik veya biyolojik sistem için en uygun işlevselleştirme sürecinin (biyo-nanomühendislik) seçimidir (4). Fiziksel-kimyasal modifikasyonlar ve uygulamaları için en önemli adım, nanokompleksin kimyasal olarak kararlı, iyi dağılmış ve ilgili biyolojik ortamla uyumlu olmasıdır. Böylece tanı ve tedavi amaçlı ekolojik paketleme, biyo-robotlar, tümör belirteçleri gibi biyoteknoloji ve biyomedikal alanlarda gelişmiş uygulamalara sahip akıllı nano sistemler üretilebilmektedir (4). Bu bölümde, bor nitrürün işlevselleştirilmesinin ana yöntemleri, bunların biyoteknoloji ve nanotıp alanındaki gelişmeleri ve potansiyel uygulamaları hakkında kısa bir rapor sunuyoruz.Book Part Current Status and Future of Bread Wheat Landraces in Southeastern Anatolia Region(2023) Kendal, Enver; ŞEN, Gökhan; ÇAVUŞ, VedatChapter 3..................33 Current Status and Future of Bread Wheat Landraces in Southeastern Anatolia Region Enver KENDALBook Part DİJİTAL DÖNÜŞÜM BAĞLAMINDA BİLGİ VE İLETİŞİM TEKNOLOJİSİ İLE EĞİTİM VE BÜYÜME İLİŞKİSİ: TÜRKİYE ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME(Ekin Yayınevi, 2021) Bayar, İlyas; Arslan, İbrahim; Okumuş, NuhYapılan çalışmada, dijital dönüşümün bir göstergesi olarak üretilen/ihraç edilen bilgi ve teknoloji mallarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisi eğitim faktörü ile irdelenmeye çalışılacaktır. Bu çalışmayla Türkiye için 2000-2018 dönemini kapsayan bilgi ve iletişim teknolojileri ihracatı, kamusal eğitim harcamaları ve ekonomik büyüme arasında nedensellik ilişkisi incelenmeye çalışılmıştır. Serilerin durağanlıkları Genişletilmiş Dickey- Fuller ve Phillips-Perron Test istatistiği ile test edildikten sonra söz konusu değişkenler arasındaki nedensellik ilişkisinde Hatemi-J (2012) Asimetrik Nedensellik testinden yararlanılmıştır. Elde edilen bulgular pozitif şoklar açısından değerlendirildiğinde, pozitif ekonomik büyümeden pozitif bilgi ve iletişim ihracatına tek taraflı, pozitif kamusal eğitim harcamalarından pozitif büyümeye tek taraflı nedensellik ilişkisi olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Negatif şoklar açısından ele alındığında ise negatif bilgi ve iletişim teknolojileri ihracatından negatif ekonomik büyümeye doğru tek yönlü nedensellik ilişkisi tespit edilmiştir. Hem pozitif hem de negatif şoklar açısından kamusal eğitim harcamaları ile bilgi ve iletişim teknolojileri ihracatı arasında herhangi bir nedensellik ilişkisine ulaşılamamıştır. Bu ilişkiyi sağlayacak unsurun standartları yükseltilmiş bir eğitim yapısının beşeri sermayeye pozitif etkisi ve AR-GE harcama payının artması şeklinde olacağı dikkate alınmalıdır. Türkiye özelinde dijital dünyanın “tüketimden” “üretmeye” doğru yeni bir değerler dizisi değişikliğine ihtiyaç duyduğu açıktır.Book Part Effects of ecological factors on spring Barley genotypes(Hordeum vulgare, 2021) Kendal, EnverLate spring frosts and drought are the most important abiotic stress factors that definite the yield and quality performance of spring barley genotypes in breeding programs. For this purpose, a total of 25 spring barley genotypes were used in the study, including 20 advanced line and 5 standard varieties. The 2013/14 growing season, in which the late spring frosts were effective, and the 2012/13 growing season were compared with the biplot technique in terms of yield, quality and other features. Depending on the late spring frosts, significant differences were determined between the genotypes in terms of grain yield, quality parameters and other characteristics between the two growing seasons. Late spring frosts caused a significant reducing in grain yield (GY) by 26.2%, hectoliter weight (HW) by 6.3%, and in thousand grain weight (TGW) by 18.6%, while increasing protein content (PC) by 18.3%. It has been determined that the early spiked spring barley genotypes are more affected than the late spiked genotypes from late spring frosts, in terms of GY, TW, TGW and PC. The GGE biplot analysis showed that four distinct groups of traits were occured in the 2012/2013 and five in 2013/2014 growing seasons, respectively. The result of GGE biplot indicated that G14, G19, G21 and Samyeli variety were stable and ideal genotypes for all of the traits in the 2012/2013 season, and G3, G4, G7 and G8 were stable and ideal for the 2013/2014 season. On the other hand; G3 was the best genotype against late spring frost based on GY. In addition, results from the AMMI (Additive Main Effects and Multiplicative Interaction) analysis revealed that genotypes G7, G8, and G22 were more stable and higher yielding, compared to the other genotypes.Conference Object Etnik ve Dini Çeşitlilik İçinde Mardin İlindeki İlköğretim Öğrencilerinin Vatandaşlık Algıları(Uluslararası Sosyal Bilgiler Eğitimi Sempozyumu, 2012) Erdolu, Mehmet Fatih; Erdolu, Mehmet FatihBu çalışmanın amacı, Mardin Milli Eğitim Müdürlüğüne bağlı ilköğretim okullarında eğitim-öğretim görmekte olan 8. sınıf öğrencilerinin vatandaşlık algılarını ortaya çıkarmaktır. Bu çalışmayla özellikle ilköğretimin ikinci kademesinde Sosyal Bilgiler ve Türkiye Cumhuriyeti İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Derslerinin çeşitli konu alanları içerisinde yer alan Vatandaşlık kavramlarının öğrenciler tarafından nasıl algılandığını incelemektir. Araştırma, nicel araştırma yönteminin kullanıldığı betimsel bir alan araştırmasıdır.Book Part EVALUATION OF PRODUCTIVITY STATUS OF DRY FARMING SOILS IN MARDIN PLAIN USING GEOGRAPHICAL INFORMATION SYSTEM ANALYSES(İKSAD Publishing, 2020) Eren, Abdullah; Ayyıldız, Ahmet ŞahinSoil fertility is among the most basic criteria for obtaining quality and abundant products in agricultural production. The physical and chemical properties of soils, the scarcity or abundance of plant nutrients are important factors affecting the yield and quality of agricultural products, and the nutrient concentrations in soils can be determined by soil analysis. In addition, depending on the physical and chemical properties of the soil, knowing the relationships between these properties and the nutrients in the soil is important in terms of providing the highest benefit of fertilisation for the plants to be grown according to the land conditions (Taban et al., 2004; Başaran and Okant, 2005; Tümsavaş and Aksoy, 2008). The product yield and quality of the grown plants are closely related to the nutrient content of the soils to meet the needs of the plants (Zengin et al., 2003; Belliturk et al., 2019). The formation of agricultural lands is the only resource that takes thousands of years, and cannot be produced or renewed. The sustainability of soils, though, is possible by examining and monitoring soil resources as adequately as possible and defining the characteristics of agricultural areas better...Book Part Geç Ekiminin Makarnalık Buğday (Triticum Durum L.) Genotiplerinin Fizyolojik, Kalite Ve Verim Özelliklerine Etkisi(Duvar Yayınları, 2023) Kızılgeçi, Ferhat; Eliş, Seval; yıldırım, Mehmet; Kızılgeçi, Ferhatİnsan beslenmesinde önemli bir yere sahip olan makarnalık buğday küresel gıda güvenliği bakımından stratejik bir bitkidir. Bu çalışma makarnalık buğdayın fizyolojik, kalite ve verim özelliklerinin incelenmesi ve bölgeye uygun genotiplerin belirlenmesi amacıyla Diyarbakır koşullarında yürütülmüştür. ICARDA’dan temin edilen 7 ileri hat ve 3 standart çeşit tesadüf blokları deneme desenine göre yürütülen araştırmada; SPAD, NDVI, bitki boyu, tane verimi, bin dane ağırlığı, protein, nişasta, yağ oranı, parlaklık L ve renk b* parametreleri incelenmiştir. Araştırmadan elde edilen sonuçlara göre; tane verimi ve yağ içeriği özelliği hariç genotipler arasında önemli farklılıklar olduğu belirlenmiştir. Korelasyon analizine göre Bitki boyu özelliği ile tane verimi ve bin dane ağırlığı özellikleri arasında negatif yönden önemli ilişki olduğu görülürken bin dane özelliği ile L ve b* değerleri arasında pozitif yönden önemli ilişki olduğu belirlenmiştir. Biplot analizine göre Seçkin 21 incelenen tüm özellikler yönünden en stabil genotip olmuştur. Tane verimi için 53DSN-7099 genotipi ön plana çıktığı görülmüştür. Korelasyon analizi ve biplot analizine göre başaklanma dönemine ölçülen SPAD ve NDVI değerleri ile tane ve kalite özellikleri arasında ilişkinin bulunmaması geç ekim çalışmalarında bu aletlerin seleksiyonda kullanılamayacağı kanaati oluşmuştur.Book Part GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE YEREL MAKARNALIK BUĞDAY POPULASYONLARININ MEVCUT DURUMU VE GELECEĞİ(iksad publishing house, 2023) Kendal, Enver; YAŞAR, Mustafa:AKAYA, AydınBÖLÜM 6 GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE YEREL MAKARNALIK BUĞDAY POPULASYONLARININ MEVCUT DURUMU VE GELECEĞİ CURRENT STATUS AND FUTURE OF LOCAL PASTA WHEAT POPULATIONS IN SOUTHEASTERN ANATOLIA REGION Doç. Dr. Enver KENDAL1Book Part Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki Orman Ve Yarı Doğal Alanların Zamansal Ve Mekânsal Değişiminin Coğrafi Bilgi Sistemleri İle Belirlenmesi(Platanus Publishing, 2023) Mercan, ÇağrıArtan nüfus ile birlikte görülen göç hareketleri ve beraberinde gelişen olumsuz beşeri etkiler doğal kaynaklar ve arazi örtüsü üzerindeki baskıyı arttırmaktadır (Arslan ve Örücü, 2019). Bu olumsuz etkilerin sonucunda biyolojik çeşitlik zarar görürken, canlıların yaşam alanlarında değişimler meydana gelmektedir (Sarı ve Özşahin, 2016). Doğal kaynakların en önemlilerinden birisi orman ve yarı doğal alanlardır. Bu alanların insanlar için sosyal, ekonomik ve ekolojik birçok faydası varken, diğer pek çok canlının ise yaşam alanlarını oluşturmaktadır (Yılmaz vd., 2006). Son yıllarda etkisi belirgin bir şekilde görülen küresel ısınma canlıların termal konfor unsurlarını tehdit ederken yapılan çalışmalar yeşil alanların boş arazilere göre nispeten daha düşük yer yüzey sıcaklığına sahip olduğunu göstermektedir (Mercan, 2020). Doğal kaynaklar sınırlı olduğundan bu alanlar dikkatli bir şekilde yönetilmelidir Bundan ötürü doğal kaynakların mevcut durumlarının rasyonel bir şekilde belirlenip zamansal ve mekânsal değişimlerinin ortaya konulması arazi planlama çalışmaları açısından oldukça kritiktirBook Part HARMONİK BİLEŞENLER İÇEREN GÜÇ SİSTEMİNDE SERİ REZONANSIN ANALİZİ(GECE YAYINEVİ, 2023) Adak, SüleymanSeri rezonans devre elemanlarından endüktans (L) ile kapasitör © arasındaki gerilimlerin aynı fazda eşit ve birbirine zıt olması koşulunda oluşur. Seri bağlı R,L,C devresinde sinüzoidal sinyallerin aynı frekansta olmaları koşulunda fazörler yardımı ile birleştirilebilirler. Seri bağlı R,L,C devresi, indüktörün endüktif reaktansı kapasitörün kapasitif reaktansına eşit olduğu bir frekans değeri vardır. XL =XC eşit olduğunda devrenin rezonans frekans noktası (ƒr) vardır. Bu frekansa rezonans frekansı denir. Seri rezonans devreleri elektronikte kullanılan önemli devrelerdir. Seri rezonans devreleri gürültü filtreleri, farklı frekans kanallarının alınması ile radyo ve televizyon ayar devrelerinde kullanılırlar.Book Part HASTALIK TESPİTİ VE TEDAVİSİNDE BOR BAZLI KÜÇÜK MOLEKÜLLER(2022) Tarhan, TubaBor, boyut olarak karbona benzer bir yapı ile hem sp2 hem de sp3 formlarını alarak karbonu birçok yönden taklit edebilir. Nötr durumda üç değerlikli formunda, açık bir kabuğa sahip olması bakımından da benzersizdir. Bu nedenle, iyi bir Lewis asidi aynı zamanda ‘sıcak’ bir elektrofildir. Bor’un ek bir özelliği de nötron bombardımanı altında alfa parçacıkları yayma yeteneğine sahip olmasıdır. Bu özellik aynı zamanda Bor Nötron Yakalama Terapisinde (BNCT) bor bazlı moleküllerin kullanılmasının da temelini oluşturmaktadır. Son yıllarda, potansiyel terapötikler ve tespit uygulamaları için bor bazlı bileşiklerin tasarımında ve sentezinde muazzam bir gelişme olmuştur. Bu bölümde hazırlamış olduğumuz bu derleme ağırlıklı olarak Thareja, ve arkadaşları tarafından ele alınan süreçlerin ve olası sonuçların daha iyi anlaşılabilir olmasını sağlamak açısından, klinik olarak kullanılan ixazomib, tavaborole, crisaborole ve diğer molekülleri kapsayan bor bazlı küçük moleküllerin en son gelişimine vurgu yapmış olmaları sonucu konuya odaklaşmamızı sağlayarak bu derlemeye her yönden önemli derecede büyük katkı sağlamıştır [1]. Bu derleme dört bölümden oluşmaktadır: tespit ve algılama, karbonhidratlara bağlanma yoluyla hastalık tedavisi, diğer biyolojik hedeflere bağlanma yoluyla hastalık tedavisi ve BNCT. Bu alanlarda daha önceki çalışmaları kapsayan birçok iyi inceleme, kitap bölümü mevcuttur [1–11]. Hastalık tespitinde, bor bazlı moleküllerin kullanımı büyük ölçüde karbonhidrat tanınmasında boronik asit (BA) grubunun bir anahtar tanıma birimi olarak rol oynamasıdır. Fizyolojik ve patolojik süreçlerde karbonhidratların çok önemli rollerini gösteren artan sayıda kanıt vardır [12-14]. Çoğu zaman karbonhidratlar, çeşitli patolojik durumlar ve değişiklikler için biyo belirteç görevi yapmaktadır. Kanserle ilişkili antijenlerin önemli bir yüzdesi karbonhidratla ilişkili olduğundan, bu durum özellikle kanserde geçerlidir [15]. Karbonhidratların hastalıktaki önemine rağmen, karbonhidrat tanıma hastalık tespiti için BA bazlı kemosensörler veya bağlayıcılar alanı hala emekleme aşamasındadır. BA’nın bu konuda çok faydalı bir fonksiyonel grup olmasının birkaç nedeni vardır. Birincisi, kovalent bağların oluşumunu sağlayan hidroksil grupları gibi Lewis bazları için güçlü bir afiniteye sahip bir Lewis asididir.İkincisi, kovalent bağ oluşumu sulu çözeltide tersine çevrilebilir, bu çok önemlidir çünkü bağlanmadaki bu tersine çevrilebilirlik, konsantrasyon değişikliklerine yanıt olarak karbonhidratların dinamik bir şekilde saptanması için kritiktir. Üçüncüsü, birçok BA, bağ lanmaya yanıt olarak spektroskopik özellikleri değiştirecek şekilde tasarlanmıştır. Bu, hassas algılama için bir raporlama olayı verir. Dördüncüsü, BA grubu polardır ve kemosensörün suda çözünürlüğünü geliştirmeye yardımcı olur. Bu durum yakın fizyolojik koşullar altında algılama için önemlidir. Beşincisi, bir BA grubunun bir karbonhidratla bağlanma afinitesini ayarlamak için gereken parametreler iyi anlaşılmıştır [16,17]. Dolayısıyla bu durum karbonhidratlar için BA bazlı kemosensörlerin gelişimini büyük ölçüde kolaylaştırmaktadırBook Part İNSANSIZ HAVA ARAÇLARININ TARIMSAL FAALİYETLERDE KULLANIMI VE GELECEĞE YÖNELİK BEKLENTİLER(İKSAD YAYINEVİ, 2023)İNSANSIZ HAVA ARAÇLARIBook Part KADIN İSTİHDAMI VE EĞİTİM ARASINDAKİ İLİŞKİ(Efe Akademi Yayınları, 2023) Özçelik, Konak MusayeYaradılışından bugününe kadının elinin ve emeğinin dokunmadığı bir nesne, bir insan, bir hayat şüphesiz yoktur. Sadece toplumsal yapıda konumlandığı yerden dolayı değil fıtratı itibariyle de kadın üretken, doğurgan, neslin devamlılığı sağlayan önemli bir pozisyondadır. Tüm zamanlarda kadın emeği hayatın akışında büyük yer tutmaktadır. Fakat bu emeğin ekonomik anlamda karşılık bulmaya başlaması, kadın emeğinin sergilendiği tarih kadar eski değildir. Bir ücret karşılığı, belirli bir zaman diliminde mesai harcayarak gerçekleşen istihdam anlamında kadın emeği, son yüzyıllarda mesele olmaya başlamış ve ne yazık ki hala gereken özene layık bulunamamıştır. Bu çalışmada da istihdam kavramı kısaca tanımlandıktan sonra, kadın istihdamı ve tarihçesi, kadın istihdamının önemi, kadın istihdamının sorunları ile ilgili açıklamalar yapılmıştır. Çalışmanın devamında kadın istihdamı ve eğitim arasındaki ilişki açıklandıktan sonra, eğitim durumuna göre kadın istihdamı, mesleki eğitimde eşitsizlik konuları hakkında bilgi verilmiştirBook Part KENEVİR LİFİ YÜZEYİNİN DEĞİŞİK YÖNTEMLERLE MODİFİKASYONU(2022) Tarhan, TubaKenevir çok eski zamanlardan beri bilinen bir bitki türüdür. Ana vatanı Orta Asya (Hindistan) olan bu bitki büyük olasılıkla bilinen en eski ekili lif bitkisidir. Tek yıllık bir bitki olup ılıman ve tropik bölgelerde yetişir. Kenevir bitkisinin dişi ve erkek olmak üzere 2 farklı şekli bulunur. Biyolojik olarak sınıflandırıldığında 3 ana türü bulunur, bunlar: • Cannabis sativa • Cannabis indica • Cannabis ruderalis olarak sıralanabilir. Kenevirdeki psikoaktif kimyasal THC’dir (delta-9 tetrahidroka nabinol). Esrar veya Hint kenevir bitkisi olarak bilinen ve temelde dişi kenevir bitkisinin çiçeğinden uyuşturucu madde elde edilir. Bu kenevir bitkisinin içeriğinde yüzde 5 ila yüzde 20 aralığında THC bulunur. Ancak endüstriyel amaçlı yetiştirilen kenevir türlerinde bu oran binde 3’ün altındadır. Yani endüstriyel hammadde üretiminde kullanılan kenevir bitkisinin uyuşturucu etkisi yoktur. Literatürde Hemp olarak bilinen bu endüstriyel amaçlı kenevir türlerinde, uyuşturucu etki gösteren psikoaktif madde (THC) içeriği oldukça düşük ve tehlikesiz sayılabilecek düzeydedir (1). Şekil 1’de kenevir bitkisinin görseli bulunmaktadır. Kenevir, sadece tıbbi amaçlı olarak en az 3 bin yıl önce kullanıldığı bilinmektedir. Mucizevi bir bitki olmasının yanı sıra Sümer tabletlerinde dört önemli bitkiden biri olarak geçen kadim bir bitkidir. Doğanın oksijen fabrikası olan kenevir, kumaş, kağıt, ilaç (medikal), yakıt yapımında, otomotiv sektörü ve kozmetik ürünlerin yapımında da kullanılır. Lifleri dayanıklı ve oldukça uzun olması sayesinde çuval, halat çanta, ağ yapımı gibi alanlarda da sıklıkla tercih edilir. Yaprakları tıpta ve kozmetikte kullanılmaktır. Tohumu ise oldukça yağlı ve besleyici olması nedeniyle yakıt ve gıda sektöründe geniş bir kullanım alanına sahiptir. Sabun yapımı ve boya yapımında da tohumlarından yararlanılır. Bunlara ek olarak; • Hayvancılık, • Toprak ve su arıtılması, • Biyoyakıt, • Kağıt, • Ayakkabı, • Kuyumculuk, • İnşaat malzemesi, • Plastik malzeme gibi endüstrinin önemli alanlarında da kullanımı mevcuttur. Şekil 2’de kenevir bitkisinin endüstride kullanım alanları gösterilmiştir (1)
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »