Doktora Tezleri - Karma
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/2434
Browse
Browsing Doktora Tezleri - Karma by Title
Now showing 1 - 20 of 28
- Results Per Page
- Sort Options
Doctoral Thesis 19. Yüzyıl Kudüs Hıristiyanları(2024) Yiğit, Emine; Yiğit, Sibel CeylanKadim kutsal şehir Kudüs, 19. yüzyıl'dan itibaren Batılı devletlerin siyasi ve dini faaliyetlerine sahne olmuştur. Osmanlı Kudüs'ü, Napolyon Bonapart'ın 1798'de Mısır işgaliyle başlayan kırılma sürecinin Mısır yönetimiyle (1831-1840) başka bir boyuta taşınması sonucu toplumsal düzeyde önemli bir değişim yaşamıştır. Osmanlı Devleti'nin 1840'ta Tanzimat ile şehre dönmesi Mısır yönetimindeki değişim ve dönüşümün kalıcı hale gelmesine sebep olmuştur. Bu dönemde Kudüs'te açılan konsolosluklar, Osmanlı Devleti'nin tanzimatla birlikte verdiği imtiyazların şehirdeki uygulamasının takip mekanizması olarak kullanılmasını sağlamakta, ayrıca Hıristiyan cemaatlerin hakları gerekçesiyle Osmanlı'nın devlet siyasetindeki değiştirici gücünü ortaya koymaktadır. Bu imtiyazların yereldeki kontrolünün Osmanlı'nın dış politikasına etkisi, Kırım Savaşı'nın hem sebepleri hem sonuçları ölçüsünde örneklik teşkil etmektedir. Nitekim Osmanlı, Kırım savaşı sonrasında ilan ettiği Islahat Fermanı'yla Batıyı uzak tutmaya çalışsa da gayrimüslimlere bu Ferman ile verdiği haklar, Kudüs dönüşümünü hızlandırmış ve Kudüs şehrinin sur dışına taşmasıyla yeni bir şehir olarak yapılanmasına sebep olmuştur. Bu çalışmada, 19. Yüzyıl siyasetinin şehrin toplumsal yapısında oluşturduğu değişim, Hıristiyan cemaatler ve onları gerekçe gösteren Batılı devletlerin müdahalesi üzerinden okunmaktadır. Bu bağlamda, Kudüs'ün Hıristiyan cemaatleri, Osmanlı Devleti'ndeki hukuksal düzlemi ve şehir hayatı da ele alınarak 19. yüzyılda batı nüfuz hareketlerinde etkin faktör olan Hıristiyan cemaatlerin yüzyılın sonunda batının gölgesinde bir varlık mücadelesinde olduğu görülmüştür. Kudüs'ün bu dönemdeki dinamikleri, Batı'nın artan etkisi ve Osmanlı'nın iç ve dış politikaları ekseninde şekillenmiş ve yeni şehirdeki toplumsal yapının temellerinin atılmasında etkili olmuştur.Doctoral Thesis 19. yüzyılda Diyarbekir'de kıtlık(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2021) Mengirkaon, Sabri; Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahimKıtlıklar, insanların geçmişten bu yana en fazla etkilendikleri afetlerin başında gelmektedir. Ortaya çıkmaları ve sonuçları itibariyle etki alanları büyük olan bu afetler toplumların sosyo-ekonomik yapılarını her açıdan etkilemiştir. Bu çalışmada 19. yüzyılda Diyarbekir'de meydana gelen kıtlıklar sebepleri ve sonuçları bağlamında incelenmiştir. Ayrıca konunun daha iyi anlaşılabilmesi için bu dönemde Diyarbekir'de başta tarım olmak üzere toplumsal refahın kaynakları ile ulaşım ve haberleşme imkânları da değerlendirilmiştir. Çalışmada ele alınan diğer konular kıtlıkların 19. yüzyıl Diyarbekir'inde sosyal yapıya ne şekilde etki ettiği ve devletin kıtlıklarla mücadele stratejileridir.Kıtlıklar, ortaya çıkışları itibariyle birçok olumsuzluğun müşterek sonuçlarıdır. Dolayısıyla bu çalışmada 19. yüzyıl Diyarbekir'inde meydana gelen kıtlıklar, başta asayişsizlik olmak üzere dönemin yerel meseleleri ile beraber ele alınmıştır. Bu nedenle Osmanlı arşiv belgeleri, konsolosluk raporları, Diyarbekir Vilayet Gazetesi gibi yerel kaynaklar analiz edilmiştir. Ayrıca Diyarbekir'e gelen seyyahların ve dönemin bazı müelliflerinin yazdıkları kitaplar da bu çalışmanın ana kaynaklarındandır.Bu çalışmanın sonuçlarına göre 19. yüzyılda Diyarbekir'de ulaşım ve taşıma imkânlarının yetersizliği tüketim maddelerinin teminini tamamen yerele bağımlı hale getirmiştir. Bu dönemde Anadolu'nun birçok yerinde olduğu gibi Diyarbekir'de de iaşe büyük oranda buğdaya bağlı olduğundan, tarımsal üretimi olumsuz etkileyen başta kuraklıklar, göçebe aşiretlerin baskıları, çekirge istilaları, salgın hastalıklar gibi birçok mesele kıtlıklara zemin hazırlamıştır. Özellikle yüzyıl boyunca eksik olmayan asayişsizlikler kıtlığa neden olan bu olumsuzlukların etkilerini daha da artırmış hatta bunların etkilerini de aşarak kıtlığın sürekli hale gelmesinde katalizör görevi görmüştür.Doctoral Thesis 19. yüzyılda İngiliz ve Amerikalı seyyahların Diyarbekir izlenimleri(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Özkarslı, Fatih; Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahimBu çalışma 19. yüzyılda Diyarbekir'e gelen İngiliz ve ABD'li seyyahların Diyarbekir şehrine dair izlenimlerine ve anlatılarına odaklanmıştır. Çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde seyahat yazınının batıdaki tarihçesi ve gelişim süreci hakkında kısa bilgiler verilmiş, tezin amaç, yöntem ve sınırlılıklarına değinilmiştir. Birinci bölüm çalışmada ele alınan Batılı seyyahların kısa biyografilerine ve profillerine ayrılmıştır. İkinci bölümde 19. yüzyılda seyyahların anlatılarında Diyarbekir tarihi ve coğrafyasına değinilmiştir. Üçüncü bölüm 19. yüzyılda seyyahların gözünden Diyarbekir'deki yapılara odaklanmıştır. Dördüncü bölümde 19. yüzyılda seyyahların gözünden Diyarbekirliler ve şehirdeki sosyal hayata dair anlatılara yer verilmiştir. Beşinci bölüm ise seyyahların gözünden Diyarbekir'de genel asayiş ve yöneticilere dair anlatılara ayrılmıştır. Bu çalışmada 19. yüzyılda Diyarbekir bütünüyle Batılı seyyah anlatıları üzerinden değerlendirilmiştir. İncelenen dönemdeki bulgular dikkate alındığında seyyah anlatıları surların ihtişamlı görüntüsü ve şehrin güvenliğine sağladığı katkı konusunda genellikle olumlu, evler, sokaklar ve şehrin genel temizliği gibi konularda genellikle eleştireldir. Seyyahların toplumsal ilişkilerle ilgili özellikle Müslüman nüfusa yönelik anlatılarında ön yargılarına yenik düştükleri anlaşılmıştır. Müslümanlar için bağnaz, gerici, şiddet eğilimli gibi genel yargılamalara varıldığı, topluma yönelik ders verici ve üstten bir dil kullanıldığı görülmüştür. Seyyah anlatılarında yönetim konusunda başarılı valilerin varlığından söz edilmekle birlikte şehrin geçirdiği dönemle bağlantılı olarak Diyarbekir ve çevresinde genel bir asayişsizlik durumunun olduğu belirtilmiştir. 19. yüzyıl boyunca şehre gelen Batılı seyyahların çeşitli konular hakkındaki izlenimleri ve anlatıları üzerinden ele alınan Diyarbekir, bu zaman zarfında geçirdiği süreçlere ve seyyahların algı ve üslubuna bağlı olarak seyahatnamelerde hem olumlu hem eleştirel nitelemelerle yer almıştır.Doctoral Thesis 19. yüzyılın ilk yarısında Hakkâri'de idârî ve sosyal yapı (1800-1850)(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Ülke, Cemal; Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahimHakkâri ve çevresinin içinde bulunduğu bölge, Çaldıran Savaşı'nın ardından 1548 yılında Osmanlı hâkimiyetine girmiş ve Van Eyaleti'ne bağlı hükûmet sancaklar statüsünde Osmanlı idârî yapısı içerisinde yer almıştır. Daha sonra bölgenin kontrolü Van beylerbeyi aracılığıyla yerel güç unsurlarından Şenbu hanedanına verilmiştir. Şenbu hanedanı, 19. yüzyılın ilk yarısına doğru uygulanmaya çalışılan Tanzimat'ın merkezîleşme politikalarına kadar Hakkâri'nin kontrolünü ellerinde bulundurmuştur. 19. yüzyılın ilk yarısında başlayan merkezîleşme çabaları, Osmanlı Devleti'nin uç bölgelerindeki yerel beyler/mîrler tarafından tepkiyle karşılanmıştır. Merkezileşme politikalarının ısrarlı bir şekilde uygulanması, devletin uç bölgesinde hâkimiyeti elinde bulunduran mîrlerin isyanına neden olmuş ve bu süreç emirliklerin tasfiye edilmeleriyle sonuçlanmıştır. Emirliklerin lağvedilmesinin hemen ardından 1847 yılında; Diyarbekir, Cizre, Van ve Hakkâri'yi kapsayan bölgede "Kürdistan Eyaleti" kurulmuştur. Eyaletin tesis edilmesiyle birlikte Hakkâri'nin de içinde bulunduğu bölgede Tanzimat uygulanmaya başlanmıştır. 1849 yılında bölgede ikamet eden son Hakkâri Mîri Nurullah Bey'in de sürgüne gönderilmesinin ardından, aşiretli-aşiretsiz Kürt ve Nasturilerin yoğun bulundukları Hakkâri, Kürdistan Eyaleti'nden ayrılarak "Hakkâri Eyaleti" olarak yeniden teşkilatlandırılmıştır. Hakkâri Eyaleti'nin kurulmasıyla beraber bölgede Tanzimat'ın uygulanma alanı daha da genişlemiş ve Hakkâri'ye ilk defa merkezden memurlar gönderilmeye başlanmıştır. Osmanlı Devleti, memurların "dirayetli ve vukuflu" olmalarına özen göstermiş ve yerel güçleri de Hakkâri yönetimine dahil etmişse de sorunlar/çatışmalar son bulmamış, idârî bir boşluk meydana gelmiştir. Kürt beylerinin/mîrlerinin tasfiye edilmelerinin ardından ortaya çıkan bu idâri boşluk, seyyidler/şeyhler tarafından doldurulmaya başlanmıştır. Bu bağlamda, "19. yüzyılın ilk yarısında Hakkâri"nin idârî ve sosyal yapısı"na odaklanan çalışma, Osmanlı arşiv belgeleri ışığında Tanzimat sonrası merkezileşme politikalarının Hakkâri ve çevresine etkilerini ortaya koymayı amaçlamaktadır. 19. yüzyılın ilk yarısında Hakkâri, tarih disiplini içerisinde şimdiye kadar bir bütün olarak incelenmemiş ve bu yönde bir boşluğun olduğu görülmüştür. Bu yöndeki boşluğu doldurmayı hedefleyen çalışma üç bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, Hakkâri Emirliği'nin tarihçesi; ikinci bölümde Tanzimat Fermanı'nın Hakkâri ve çevresinde etkileri ve sonuçları; üçüncü bölümde ise Hakkâri'nin etnik, sosyal ve dini kimliğini oluşturan aşiretler/konfederasyonlar ele alınmıştır.Doctoral Thesis Arap ulus kimliğinin inşasında tarihyazımı ve mimarlık: Mısır örneği(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2021) Divleli, Abdullah Asım; Tanyeli, Abdullah UğurBu çalışmada, Arap uluslaşma hareketlerinin içerisinde önemli bir yer kaplayan Mısır'ın, on dokuz ve yirminci yüzyıla tekabül eden yerelleşme serüveninde, tarihyazımı ve mimarlığın rolleri tartışılmaktadır. Mısır'ın uluslaşma sürecini inşa eden ve sonrasında kaleme alınan tarihyazımlarının kahir ekseriyeti, milliyetçiliğinin tarihsel kökenlerine ve aktörlerine Avrupa merkezli ve oryantalist bir perspektiften yaklaşmakta ve bu, bir takım tarihyazımsal sorunsallar ortaya çıkarmaktadır. Söz konusu sorunsallar zaman, mekan, aktörler ve hadiseler gibi bir takım tartışma alanları tariflemektedir. Bu sorunsallar etrafında yapılacak tartışmalar, hakim tarihyazımı yaklaşımlarının inşa ettiği Mısır uluslaşmasını yeniden ele almaya imkan vermektedir. Metin bu imkanı, on dokuz ve yirminci yüzyıl içerisinde kaleme alınmış tarihyazımları ya da neredeyse bir tarihyazımı gibi işleyen mimarlık/mekan söylem ve pratikleri üzerinden kurgulamaktadır. Bu bağlamda Mısır'ın uluslaşma serüveni, on sekiz ve on dokuzuncu yüzyıllarda inşa edilen tarihyazımı ve mimarlık/mekan meseleleri dikkate alınarak, "Avrupalıların Mısır'ı", "Mısırlıların Mısır'ı" ve "Nasır'ın Mısır'ı" olmak üzere üç farklı zamansal aralığa ayrılmış ve tartışma bu dönemlere göre yapılmıştır.Doctoral Thesis Bir modernlik zemini: barok aşırılık(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2016) Serim, Mehtap; Tanju, BülentKlasik mimarlık ve sanat tarihyazımında barok, çoğunlukla ya estetik bir kategori ya da bir dönem adı olarak kullanılmaktadır. Estetik bir kategori olarak başlangıçta bitmiş ve alışıldık olanın dışında kalan herşey anlamında, görece nötr bir sıfatken, normatif perspektif içinden, eksik ve sapkın olanı imleyişi ile olumsuz bir anlam kazanmıştır. 19.yüzyıl ile dönemselleştirici tarih anlatısının belirleyiciğili altında, kabaca 1600-1750 tarihleri arasında, Avrupa'da beliren sanatsal üretimi adlandırmak için kullanılmaktadır. Bu hali ile Barok sanatın, başta mimarlık olmak üzere, resim, heykel ve müzik gibi alanlardan biçimlendiği varsayılmıştır. Ancak bir kez dönem olarak kullanılmaya başlandığında, sanatı aşarak, sözü edilen dönemin bütün pratikerinin gerisindeki motivasyon olarak da görülür. Bugün bir solukta dünyanın geçmişini tarihselleştirmeye yarayan sistemin; sınırlı, ancak çok sayıdaki bileşeninden biridir. Dolayısıyla birçok başka dönem ismi ile birlike kapalı bir tarih anlatısının kurucu nüvesine dönüşür. Bir dönem ismi olarak kullanıldığında, sadece Avrupa'yı değil dünyanın bütününü düzenlemek için işe koşulur. Çünkü parçası olduğu dönemselleştirici tarih anlatısı, zamansal ve mekansal olarak bütün dünyayı hizada tutma iddiasına ve kapsamına sahiptir. Bu kapsamlılık içinde estetik kategori olma niteliği, tarihsel dönem anlatısının mekansal çerçevesini belirlemekte etkinleşerek, mekanı zamanın içeriğine dönüştürür. Bütün kültürel coğrafyalar için zamanı, dönem anlatısı içinden birleştirerek aynılaştıran tarih görüşü, ilerlemeci söylemi güçlendirirken mekana özgülüklerin farkedilmesini de engellemiş olur. 20.yüzyılın ikinci yarısı ile ortaya konan eleştiriler bir kavram olarak baroğun sahip olduğu özellikler bağlamında farklı okunma potansiyellerine dikkat çekmiş oldu. Özellikle Rönesans dönemiyle başlayan, düşünsel olanlar da dahil olmak üzere, insanın bütün yapıp ettiklerini, kuramsal bir zeminde yeniden kurma ve temsil etme çabasının dışında, barok bütünüyle pratik içinden varolur. Dolayısıyla bir Barok dönem eyleyicisi, birşeyin nasıl yapılması gerektiği sorusunu, soyut kategoriler içinden değil, ancak yaptıkları içinden yanıtlamış olur. Kuramsal ya da geleneksel ölçütlerden azade bir yapma biçimi, nerede duracağını bilmeyen, aşırılık içinden bir araya gelmiş bir yığın görüntüsü taşır. Hem nasıl anlaşılması gerektiğine dair bir kılavuzu olmayışı, hem de parçası kılındığı doğrusal tarih anlatısını eleştiriye açacak iç işleyişi sayesinde, barok farklı okumalara elverişli bir metafora dönüşür. Bahsedilen özellikleri bağlamında barok bu çalışmada dört ana bölüm, bir sonuç bölümü olmak üzere, beş bölümde ele alınmaya çalışılmıştır. Bu bölümlerden ilki olan Füzyon; 17. ve 18.yüzyıllarda, anlamı bilgiye dönüştüren süreci sistemli bir azaltma ve indirgeme süreci olarak ele almaya çalışır. Anlamın oluşumunu şeylerin füzyonu olarak değerlendirirsek, bilgi şeylerin denetimsizce karışmasına karşı getirilen bir sistematiktir. Fizyon bölümü yaratıcı bir kavram olan baroğun, bilgiye dönüşme sürecinde, stile indirgenmesini kavramsallaştırmaya çalışmaktadır. Üçüncü bölüm, bir sistemin parçası kılınmazdan önce barok anlamın üretim ve dolaşım biçimleri hakkında çıkarım yapmaya çalışırken, dördüncü bölüm; baroğun bir metafor olarak bugün kullanım şekilleri ve alternatif tarih yazım yöntemleri için nasıl kullanılabilir olduğu hakkında bir fikir yürütme denemesidir. Son bölüm ise önceki bölümlerden edinilen vizyon ile baroğa atfedilen özelliklerin farklı modernlik durumlarını kapsayacak bir zemin olarak değerlendirilmesi konusunun tartışmaya açılması amacını taşımaktadır.Doctoral Thesis Cebel-i Lübnan'da kimliksel varoluşlar: Dürzîler ve Marunîler (1820-1860)(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2021) Yiğit, Sibel Ceylan; Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahimAkdeniz'in doğu kıyısında yer alan Lübnan, XIX. yüzyıldan itibaren yabancı güçlerin siyasî ve dinî amaçlı faaliyetlerine sahne olmuştur. Lübnan'ın sahip olduğu jeopolitik konum ve bünyesinde barındırdığı etnik/dinî unsurlar, bir yandan dış müdahalelere fırsat sunarken diğer yandan da hassas dengeler üzerinde sürdürülen toplumsal ilişkileri ortaya çıkarmıştır. Zira Lübnan'ın toplumsal yapısını oluşturan etnik/dinî kimlikler çoğu zaman ülkedeki çatışma ve kaos ortamının temel nedeni olarak kabul edilmektedir. Cebel-i Lübnan'da XIX. yüzyılda yaşanan gerilimler ve çatışmalarda bölgenin iki başat toplumsal grubu olan Marunîler ile Dürzîler arasındaki güvensizlik duygusunun önemli bir rol oynadığı aşikârdır. Bu iki grubun birbirlerine karşı duyduğu güvensizlik ve bu nedenle ikisinin de güvenliğini arttırmak için verdiği mücadele çoğu kez dış destek ihtiyacını doğurmuş ve yabancı güçlerin bölgeye müdahalesinin yolunu açmıştır. Bu bağlamda çalışmamızda, 1820-1860 tarihleri arasında Marunîler ile Dürzîler arasındaki gerilimlerin ve çatışmaların arkasında yatan muhtelif nedenler, tarafların bekalarını korumaya yönelik kaygıları, toplumlararası güvensizlik duygusu ve dış müdahalecilik kavramı ön plana çıkarılarak tarihsel bir süreklilik içerisinde ele alınmaktadır. Bu minvalde çalışmamızda Lübnan'daki mezhepsel ve dinsel çeşitliliği referans noktası alarak mezkûr tarihler arasında yaşanan olaylar bağlamında Marunî ve Dürzî toplumlarının kendilerini ve çıkarlarını nasıl tanımladıkları, düşünce ve algılarının kimlik inşa sürecine etkileri, yabancı güçlerle ilişkileri ve yeni kimlik oluşumları karşısında merkezi otorite olan Osmanlı Devleti'nin bakış açısı incelenmektedir.Doctoral Thesis Celtis Tournefortii Lam. Bitkisinin Yeşil Yapraklarından Gümüş ve Altın Nanopartiküllerin Biyolojik Yolla Sentezi, Karakterizasyonu, Kimyasal Kompozisyon ve İn-vitro Antimikrobiyal ve Sitotoksik Aktivitelerinin Belirlenmesi(2024) Keskin, Cumali; Keskin, CumaliCeltis tournefortii Lam. (C.tournefortii) bitkisinin atık durumundaki yeşil yapraklarından elde edilen özüt kullanılarak iki farklı konsantrasyonda altın nanopartiküllerin (AuNP'lerin) ve gümüş nanopartiküllerin (AgNP'lerin) sentezi, ucuz, kolay ve çevre dostu bir yaklaşımla yapıldı. Sentez sonucunda elde edilen AuNP'lerin ve AgNP'lerin karakterizasyonu UV-vis Spektrofotometre, XRD, FTIR, TEM, AFM, FESEM, EDX, TGA-DTA, DLS cihazlarından elde edilen veriler aracılığıyla değerlendirildi. 5 ve 10 mM'da sentezlenen AuNP'lerin sırasıyla, küresel morfolojik görünümde, negatif yüzey yük dağılımında, 553.67-555.32 nm maksimum absorbansa sahip ve 31.30-53.55 nm boyut dağılımında oldukları belirlendi. 5 ve 10 mM'da sentezlenen AgNP'lerin sırasıyla, 479.10-482.13 nm maksimum absorbansta, negatif yüzey yük dağılımında, ortalama 4.8-15 nm boyutlarda ve küresel görünümde oldukları bulgusuna ulaşıldı. Elde edilen AuNP'lerin ve AgNP'lerin, in-vitro antimikrobiyal ve antikanser etkileri, sırasıyla mikrodilüsyon ve MTT metotları kullanılarak incelendi. Sentezlenen AuNP'lerin antibiyotiklerden daha düşük olan, 0.01 ve 0.50 µg mL-1 aralığındaki konsantrasyonların patojen mikroorganizmaların üremelerinin baskılamada etkili oldukları görüldü. AuNP'lerin 25 µg mL-1 konsantrasyonunun en iyi antikanser etkisi, % 88.58 oranında baskılama ile CaCo-2 hücre hattı üzerinde olduğu belirlendi. Diğer hücre hatlarının üremesi üzerinde de etkili baskılama oluştuğu tespit edildi. AgNP'lerin patojen suşların üremesi üzerindeki baskılayıcı etkisinin 0.03-1.00 µg mL-1 gibi düşük konsantrasyonlarda, standart antibiyotiklerden daha etkili oldukları görüldü. AgNP'lerin sağlıklı hücre hattı HDF üzerinde 25 µg mL-1 konsantrasyonun % 79.45 canlılık oranı ile toksik etkisinin nerdeyse olmadığı belirlendi. Kanser hücre hatlarında ise canlılığı baskılamada en iyi etkinin, % 75.36 baskılama oranıyla CaCo-2 hücre hattı üzerinde oluşturduğu belirlendi. Bunun yanında diğer kanser hücreler hatlarının üremesi üzerinde önemli düzeyde baskılama meydana getirdi. C. tournefortii özütünün fitokimyasal bileşen bakımından karakterize edilmesi için, LC-MS/MS verilerinden elde edilen profil kullanıldı. Profilde en yüksek konsantrasyona sahip olan bileşenlerin sırasıyla, rutin, kumarin, biosiyanin A, şikimik asit, klorojenik asit olduğu belirlendi. Ayrıca özütün antimikrobiyal ve antikanser etkileri de incelendi. Özütün, AgNP'ler ve AuNP'lere kıyasla daha yüksek konsantrasyonda daha az etki gösterdiği belirlendi.Doctoral Thesis David George Hogarth'ın Şarkıyatçı Yönü ve Arap İsyanı'ndaki Rolü (1862-1927)(2024) İpek, Mübarek; Yelbaşı, Canerİngiltere İmparatorluğu emperyalist ve sömürgeci politikalarını Asya, Amerika, Avusturalya ve Afrika kıtalarında uzun yıllar boyunca sürdürdü. İmparatorluğun ve İngiliz kraliyet tacının egemenliğinin bu kıtalarda devam etmesi için siyasi, askeri, dini, ticari, bilimsel kurumlara bağlı kişiler mücadele verdi. Kurumlara bağlı kişilerin amacı devletlerinin emperyalist politikasını düşman devletlere karşı korumak, geliştirmek ve yüceltmekti. Kurumlar bu görevi yaparken birlikte hareket etmekte ve bazen de birbirini destekleyen girişimlerde bulunmaktaydılar. Bilimsel kurumlar da bu bağ içinde gereken desteği almakta ve devletin emperyalist politikasına destek sağlamaktaydı. Bilimsel kurumlara bağlı üniversiteler, araştırma fonları, müzeler, resmi ve özel kütüphaneler gibi bilim yuvaları görevlendirdikleri oryantalistleri, Asya, Balkanlar ve Orta Doğu'ya araştırmaya gönderdi. Doğu bilimcileri gittikleri bölgelerin tarihi, arkeolojisi, jeolojisi, botaniği ve coğrafyası üzerinde çalıştılar. Ayrıca oryantalistler bilim şemsiyesi altında! ülkelerinin siyasi ve askeri çıkarları için hizmet ettiler. Müsteşrikler, çalıştıkları topraklarda edindikleri tecrübeleri daha sonra devletlerinin emperyalist ve sömürgeci politikalarına hizmet etmek için de görev aldılar. 19. yüzyılının üçüncü çeyreğinden sonra ve 20. yüzyılın ilk çeyreğinde oryantalist David George Hogarth da bilim yuvası olan Oxford Üniversitesi, The British Museum, Filistin Araştırma Fonu ve Ashmelon Muesum'un desteğiyle Balkanlar, Anadolu, Suriye, Mısır ve Lübnan'a gelerek bilimsel araştırmalarda bulundu. Hogarth bilimsel araştırmaları esnasında gittiği yerlerin kültürü, tarihi, jeolojisi, coğrafyası ve arkeolojisi hakkında detaylı inceleme yaparak bilgi topladı. Bu bölgeler hakkında tecrübe kazanan Hogarth daha sonra I. Dünya Savaşı'nda ülkesinin emperyalist ve sömürgeci politikası için Mısır'da Arap Bürosu'nda istihbarat subayı olarak çalıştı. Bu çalışmada, Hogarth'ın örneğinde; İngiltere İmparatorluğu'nda, oryantalizm-emperyalizm ve siyaset-bilim arasında nasıl bir bağın oluştuğu konusu ele alındı. Ayrıca Hogart'ın Arap isyanında ne gibi rol aldığı konusuna değinildi.specialist-thesis.listelement.badge DİYARBAKIR ÜZERİNE İMGE/ANLAM ÜRETİMİ(2017) Şerif TOKAÖZET Doktora Tezi DİYARBAKIR ÜZERİNE İMGE/ANLAM ÜRETİMİ Şerif TOKA Mardin Artuklu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı 2017: 126 Sayfa Şehir üzerine fikir üretmekte parçalı, geçirgen, olasılıklara ve deneyime açık olmaya taraf bir düşünceden hareket eden bu tezde, şehir mekânla daha yaratıcı bir ilişki kurabilmek için farklı bir dizi kuramsal ve kavramsal araç kullanılmıştır. Tez, şehre dair imge odaklayıcı söylemlerin dayattığı çerçeveden sıyrılarak, şehrin akışkan görünümleri içinden alınan kesitlerle, fragman metin, fotoğraf ve video imaj araçları kullanılarak yeni bir imge/anlam oluşturmayı amaçlamaktadır. Tezin düşünsel izlekleri kullanılan yöntemi ve yöntem de düşünsel izleği eş zamanlı oluşturmaktadır. Düşünürlerce imal edilen kavramlarla karşılama ve bu karşılaşmanın doğurduğu muhtelif ilişkiler üzerinden şehre dair imge/anlam üretmekte kavramsal kümelenişler ve geçitler oluşturmaya çalışılmaktadır. Şehirde olup bitenlerin sürekli akışlar, bunların kurduğu satıhlar, yarattığı katmanlar ve bedenlerle süre giden bir dönüşüm olduğu düşüncesinden hareketle, Diyarbakır’da mekânların ses ve görüntü kayıtları ile fotoğraflarından malzeme toplanmış ve bu malzemelerle Diyarbakır’a dair görsel ve yazılı imgeler/anlamlar üretilmiştir.Doctoral Thesis Diyarbakir'da güncel kentsel mekân üretim sürecinde rol oynayan aktörler(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2016) Aksoy, Rojat; Tanyeli, Abdullah UğurKentler ve günümüzde daha çok metropol olarak adlandırılanlar, birçok toplumsallığın içinde bulunduğu pratiklerden oluşmaktadır. Toplumsallığın çıktılarından biri olan mekânsal üretimler, çoğullukların bütünleşmesi ile biçimlenmektedir. Bu doğrultuda sermaye de kentte yerini bulmaya ve kazanmaya başlar. Sermaye ile birlikte küreselleşme süreci de kentlerin daha çok önem kazanmasına neden olmuş, birçok kent benzer sermaye etrafında biçimlenmeye başlamıştır. Küresel sermayenin kendine yer edindiği alanlardan biri de kuşkusuz mekân üretimidir. Günümüzde mekân üretim pratikleri arasında yapılaşma önemli bir yer tutmaktadır. Metropol kentlerde bu yapılaşma sürecini aktörlerin etkilediği ve ayrıca bu aktörlerin çıkar ya da çıkar gözetmeyen gruplardan oluştuğu ayrı/aynı dönemlerde kentte bir takım değişimlere neden oldukları görülmektedir. Bunun yanında bu yapılaşmaya öncülük ettiklerini söylemek yerinde olacaktır. Değişimlerin iyi ya da kötü olmasının sorgulanmasından çok bunların her defasında kendisini yeniler durumda olması daha önemlidir. Bu aktörlerin kimler ya da neler olduğunun yanında hangisinin nasıl bir rol oynadığı çalışmanın esas sorgulamalarından biridir. Herkesin kendini ne olarak gördüğü ve birbirleriyle ne kadar ilişki içinde olduklarını sorgulamak xii amaçlandı. Çalışmada, herkesin kavga ettiği bir ortamın iç dinamiklerini anlamak istenildi. Bu durum göz önünde bulundurulup Diyarbakır'da son on yılda yapılmış veya yapılmakta olan bazı mekânsal üretimler araştırmanın konusu olmuştur. Çalışmaya dâhil edilen her aktör; kendini nasıl sorumlu/sorumsuz görüyor. Bu aktörler kendi görevlerini ya da kendilerini nasıl tarif ediyorlar? Birbirlerine göre durumları nasıldır? gibi sorular etrafında çalışma biçimlenmiştir. Kentin mekân üretim sürecinde rol oynayan bu aktörlerden; Yerel Yönetimler, Merkezi Yönetim Kurumları, Sivil Toplum Kuruluşları (STK) ve Özel Şirketler - Yap-sat Firmaları çalışma için seçilmiştir. Kentsel mekân üretim pratikleri, Diyarbakır'daki bu aktörlerin üstlendiği yaklaşık 20 proje (tasarım + uygulama) üzerinden şekillenmiştir. Projenin kent içindeki yeri, aktörlerin üstlendiği görev ve sorumlulukları proje üzerinden kısmen de olsa değerlendirilmiş ve bu doğrultuda görüşmeler yapılmıştır. Ayrıca yapılan bu görüşmeler görsellerle de desteklenip, bazı analizler çıkartılmıştır. Her bir proje için, projeyi daha iyi şekilde anlatabilecek sorular hazırlandı. Hazırlanan bu sorular, bazı projelerde şirket sahiplerine, bazılarında şantiye şefi gibi teknik elemanlara bazılarında mimarlara ve bazılarında ise projenin yapım sürecinde etkili olan aktörlere sorulup çalışmanın amacına ulaşıldı.Doctoral Thesis Diyarbekirli Kimlikler Bağlamında Ziya Gökalp(2024) Deniz, Ahmet; Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahimZiya Gökalp'in fikirlerinin oluşmasında hayatının büyük kısmının geçtiği Diyarbekir etkili olmuştur. Diyarbekir, Osmanlı'nın son dönemine kadar farklı etnik ve dini kimliklere sahip unsurların birlikte yaşadığı imparatorluğun en kozmopolit vilayetlerinden biriydi. Gökalp gençliğinin ilk yıllarında okuduğu Namık Kemal'den etkilenerek Osmanlıcılık düşüncesini savunmuştur. Dr. Abdullah Cevdet'in Diyarbekir'de görev yaptığı yıllarda modern bir muhalefet örgütü olan İttihat ve Terakki ile tanışan Gökalp ve Diyarbekir eşrafının cemiyete katılmaları ideolojik kaygılardan daha çok nüfuz mücadelesi nedeniyle olmuştur. Sultan II. Abdülhamid dönemi, aynı zamanda Diyarbekirli kimlikler arasında değişimlerin başladığı bir dönemdir. Ermeni meselesinin Diyarbekir'deki yansımaları ve Sultan'ın Ermenilere karşı aşiretleri desteklemesi gibi nedenlerle bu süreçte Ermeniler, eşraf ve aşiretler arasında bir takım sorunlar ve çatışmalar yaşanmıştır. Bu süreç Gökalp'in ve Diyarbekir eşrafının II. Abdülhamid yönetimine muhalif bir hareket olan İttihat ve Terakki Cemiyeti'ne katılmalarına neden olmuştur. Meşrutiyet öncesinde Diyarbekir'de Ermeniler ve aşiretlerle mücadele edenler genel olarak İttihatçı eşraftı. Gökalp, Meşrutiyet öncesinde Diyarbekir'de etkili olan Hamidiye Alaylarına mensup Milli İbrahim Paşa'ya karşı şehir ahalisini organize etmesine rağmen bir sonuç alamamıştır. Meşrutiyet'in ilanı sonrasında Diyarbekir'de İttihat ve Terakki'nin şubesini kuran Gökalp, ilk olarak Abdülhamid'in şehirdeki müttefikleri ile mücadele etmiştir. Ardından İttihat ve Terakki'nin şehirde hâkim güç olmasını sağlamak için valiler, memurlar ve İttihat ve Terakki karşıtı eşrafla mücadele ederek, İttihatçıların şehirde hâkim güç olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır. Gökalp'in İttihat ve Terakki'nin genel merkez üyesi olmasının ardından benimsediği Türkçülük düşüncesi çerçevesinde, 1910-1918 yılları arasında, Diyarbekir'de aşiretler, Ermeniler ve Kürtlere yönelik politikaların belirlenmesinde etkili olmuştur. Cumhuriyet'e geçiş sürecinde ise yazdığı makalelerle yeni yönetime, unsurlara yönelik politikaların belirlenmesi konusunda rehberlik etmiştir. Tezimizin birinci bölümünde Gökalp'in hayatı ve düşünce serüveni, ikinci bölümde Diyarbekirli eşraf ve aşiretler arasındaki mücadele, üçüncü bölümde Gökalp'in Ermenilere yönelik faaliyetleri ve düşüncesi, dördüncü bölümde ise Kürtler ve Kürt aşiretlerine yönelik Gökalp'in söylemleri ve İttihat ve Terakki'nin uygulamaları izah edilmeye çalışılmıştır. Gökalp'in Diyarbekirli kimliklere yönelik faaliyetleri ve söylemleri yazmış olduğu makaleler, arşiv belgeleri, hatıratlar gibi dönemin kaynakları üzerinden incelenmiştir. Ayrıca Gökalp'in merkezinde yer aldığı ve unsurlara yönelik alınan kararlarda etkisi olduğu İttihat ve Terakki'nin Diyarbekir'e yönelik politikaları ve şehirdeki İttihatçı çevrenin etkisine de odaklanılmıştır.specialist-thesis.listelement.badge DOMESTİK YAŞAM: BİR KONUT KURAMI İÇİN ALTLIK(2019) Zemzem TAŞGÜZENVI ÖZET Doktora Tezi DOMESTĠK YAġAM: BĠR KONUT KURAMI ĠÇĠN ALTLIK Zemzem TAġGÜZEN Mardin Artuklu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Anabilim Dalı 2019: 339 Sayfa Konut, mimarlık alanında çalıĢılmaya baĢlandığı 1930‟lardan günümüze, ge-leneksel konut/modern konut gibi ikilikler ve Türk evi/Anadolu evi gibi genellemeler etrafında çözümlenmiĢ; gündelik yaĢamı ve değiĢimi dıĢlayan ezeli ve ebedi bir ko-nut fikri literatüre hakim olmuĢtur. Güncel konut çalıĢmalarındaki iĢlevsel ve analizci dil, nitelik/nicelik tartıĢmalarını yükseltmiĢ; ev, “yuva” ve “özel alan” gibi tanımla-malarla gittikçe kapatılarak idealleĢtirilmiĢtir. “YitirilmiĢ ev” söylemleri mimarlıkta nostalji damarını beslerken, evin anlaĢılmasının önündeki engelleri de çoğaltmıĢtır. GeçmiĢte olduğu gibi günümüzde de sıradan insanın konutunu nasıl kullandığı, pratiklerinin nasıl çeĢitlendiği, domestik iliĢkilerin ne Ģekilde sürdürüldüğü bilinme-mektedir. Bu tez çalıĢmasının amacı, artık kullanılamaz durumdaki eski kavramsal yaklaĢımları sorunsallaĢtırmak, konut araĢtırmalarına dair yeni bir kavramsal yak-laĢım geliĢtirmektir. Bu tez çalıĢması “evi nasıl anlayabiliriz?” sorusunu tez yazarının kendi do-mestik yaĢamından oluĢan bir anlatı metniyle tartıĢmaya açar. Tarihi yazılmamıĢ evselliklerin, sıradan ev sakinlerinin ve topluca bir “meta” anlatıya sıkıĢtırılmıĢ olan-ların tarafından meseleye yaklaĢır. Konutun, domestik yaĢamdan ve toplumsallıktan baĢka bir Ģey olmadığını; toplumsal iliĢkilerin, gündelik eylemlerin ve tarihsel dina-miklerin konutla çatıĢarak, didiĢerek ve değiĢimle üretildiğini ortaya koyar. Konuta dair geleneksel söylemleri de bütüncül teori önerilerini de eleĢtirir. Domestik yaĢa-mın sonsuz tezahürlerini ortaya koyacak bir teori beklentisinin mümkün olmadığına iĢaret ederken; öznelerin eylemlerinin çeĢitliliğine ve iliĢkilerin karmaĢıklığına odak-lanan bir konut kuramı için altlık oluĢturur. Konut araĢtırmalarının interdisipliner, esnek ve özerk bir zeminde yürütülmesinin önemini vurgular.Doctoral Thesis Glamping seyahat motivasyonunun deneyim ve davranışsal niyete etkisi: Glamper turistler üzerine bir araştırma(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2023) Ceylan, Yasemin; Serçek, Gülseren ÖzaltaşBu tez çalışmasında, Muğla ilindeki glamping işletmelerinde konaklayan glamper turistlerin, demografik özelliklerinin belirlenmesi ve seyahat motivasyonlarının deneyim ve davranışsal niyet üzerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Bu amaçla Muğla'daki glamper turistlerin katıldığı, verilerin anket formu aracılığı ile toplandığı bir alan araştırması gerçekleştirilmiştir. 697 yerli ve yabancı glamper turistin katılmış olduğu araştırmadan elde edilen veriler; ankete katılanların yarısından fazlası evli, kadın ve yerli turistlerden oluştuğunu göstermektedir. Ankete katılanların büyük çoğunluğu genç yetişkin, yüksek gelir grubunda olan ve eğitim düzeyi yüksek bireylerden oluşmaktadır. Araştırmaya katılan glamper turistler daha çok dinlenme ve eğlence amacıyla ve genellikle aile ile, çift olarak, ya da arkadaşları ile seyahat etmektedir. Konaklama süreleri ise genellikle bir hafta ya da 3-5 gün aralığındadır. Ankete katılanların yarısından fazlası daha önce bir glamping işletmesinde konaklamamıştır. Ayrıca COVID-19 salgınının katılımcıların büyük çoğunluğunun glamping işletmelerini tercih etmelerinde etkili olduğu tespit edilmiştir. Tez çalışmasında seyahat motivasyonu ve deneyimin demografik değişkenlere göre anlamlı farklılık gösterip göstermediğinin tespit edilmesi için T testi ve ANOVA testleri yapılmıştır. Analizler sonucunda glamper turistlerin seyahat motivasyonlarının medeni durum, yaş, gelir düzeyi, eğitim durumu ve uyruğa göre anlamlı farklılık gösterdiği ancak cinsiyet değişkenine göre anlamlı farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Glamper turistlerin deneyimlerinin ise medeni durum ve uyruğa göre anlamlı farlılık gösterdiği ancak, yaş, cinsiyet, gelir düzeyi ve eğitim durumuna göre anlamlı farklılık göstermediği tespit edilmiştir. Çalışmada, glamper turistlerin seyahat motivasyonunun deneyim ve davranışsal niyet üzerindeki etkisi basit ve çoklu regresyon analizleriyle incelenmiştir. Analiz sonucunda seyahat motivasyonunun hem deneyim hem de davranışsal niyet üzerinde anlamlı ve pozitif yönde bir etkisi olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca deneyimin de davranışsal niyet üzerinde pozitif ve anlamlı bir etkisi olduğu tespit edilmiştir. Çalışma kapsamında, seyahat motivasyonunun alt boyutlarından hangilerinin deneyim ve davranışsal niyeti etkilediği incelenmiştir. Analiz sonuçlarına göre; doğa temelli motivasyon ve lüks temelli motivasyonun katılımcıların deneyimini anlamlı bir şekilde etkilediği ancak, sosyalleşme motivasyonun deneyimi anlamlı bir şekilde etkilemediği tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra, doğa temelli ve sosyalleşme temelli motivasyonun katılımcıların davranışsal niyetini anlamlı bir şekilde etkilediği ancak, lüks temelli motivasyonun davranışsal niyeti etkilemediği tespit edilmiştir. Deneyimin alt boyutlarından hangilerinin katılımcıların davranışsal niyetlerini etkilediği incelendiğinde; hedonizm, katılım, yenilenme ve yenilik boyutlarının davranışsal niyeti anlamlı bir şekilde etkilediği ancak anlam ve bilgi boyutu ile yerel kültür boyutunun davranışsal niyeti anlamlı bir şekilde etkilemediği tespit edilmiştir. Araştırma sonuçlarından elde edilen bilgiler ışığında uygulamaya ve alan yazına yönelik öneriler sunulmuştur.Doctoral Thesis Hamidiye alayları ve sosyo-politik etkileri (1890-1908)(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Ertekin, Abdusselam; Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahimGeç dönem Osmanlı Devlet'inin tarihi, yakın zamana kadar bir gerileme perspektifinden anlatılagelmiştir. Devlet idaresindeki aksaklıklara işaret eden çoğunluğu Avrupa-merkezli bu anlatılar, modernleşen Avrupa karşısında durağan, kendini yenileyemeyen ve doğrusal olarak gerileyen bir Osmanlı Devleti anlatısını yeniden üretmiştir. Yakın dönemde yapılan çalışmalar bu sorunlu tarihsel yaklaşımı eleştirmiş ve gerileme anlatısını alaşağı etmiştir. 19. yüzyılın son on yılında Osmanlı merkezi idaresinin geliştirdiği yeni bir kurumsal mekanizma olan Hamidiye Alayları, Osmanlı Devlet mekanizmasının dinamizmini anlamak açısından bize çok önemli bir perspektif sunmaktadır. Hamidiye Alayları göçebe, yarı göçebe Sünni/Müslüman aşiretlerden teşkil edilmiştir. Bu bağlamda Hamidiye Alayları, Sultan II. Abdülhamid'in İttihad-ı İslam politikasına uygun hatta İttihad-ı İslam'ın milis güçleri olarak tasarlanmıştır. Bu minvalde, araştırmanın konusu, Sultan II. Abdülhamid tarafından Türk-Kürt-Arap aşiretlerinden teşkil edilmiş olan ve II. Abdülhamid'in kendi adını verdiği Hamidiye Alaylarının kuruluşu, amacı ve sosyo-politik yapıyı ne derece etkilediği ortaya konmaya çalışılmıştır. Çalışma, 1890-1908 yıllarını kapsamaktadır. Bu çalışmanın temel kaynağı Başbakanlık Osmanlı Arşivi olmuştur. Çalışmada, arşiv belgelerinden olabildiğince istifade edilmiştir. Bunun yanında bölgedeki İngiliz konsolosluk raporlarında Hamidiye Alaylarına ait belgeler büyük bir titizlikle işlenmiştir. Çalışma, 4 bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Hamidiye Alaylarının kuruluşu, ikinci bölümde Hamidiye Alaylarının amacı, üçüncü bölümde Hamidiye Alaylarının yayılması ve merkezi otoriteye intibakı ve dördüncü bölümde Hamidiye Alaylarının toplumsal yapıya etkileri şeklinde ele alınmıştır.Doctoral Thesis İmparatorluk ve Emirlik: Erdelan Emirliği Osmanlı ve İran İmparatorlukları arasında bir Kürt emirliği(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2023) Açar, Cafer; Özcoşar, İbrahim; Özcoşar, İbrahimBu araştırmanın konusu Erdelan Emirliği'nin Osmanlı ve İran imparatorlukları (Safeviler, Afşarlar, Zendler ve Kaçarlar) ile olan münasebetleridir. On ikinci yüzyılın sonlarına doğru Şehrezor merkezli olarak kurulan Erdelan Emirliği Kürt emirlikleri içinde en önemli ve etkili olanlardan birisidir. On altıncı yüzyılın ortalarına kadar Şehrezor bölgesinde bağımsız ve yarı bağımsız bir şekilde varlık gösteren Erdelan Emirliği, Osmanlı ve Safevilerin Şehrezor'da hakimiyet kurmak için mücadele ettikleri dönemlerde bölgedeki dengelerinin oluşmasında büyük bir etkiye sahip olmuştur. Osmanlı-İran sınırında bulunan Erdelan Emirliği stratejik konumunun verdiği avantajı değerlendirerek ve adı geçen imparatorluklar arasında denge stratejisi izleyerek uzun süre siyasi varlık göstermeyi başarmıştır. On yedinci yüzyılın başlarında İran merkezi devletlerine bağlı olarak hakimiyetini sürdüren emirlik, İran'da yürütülen merkezileşme politikaları sonucunda Kaçarlar devrinde, 1867 yılında ortadan kaldırılmıştır. Çalışmanın birinci bölümünde emirlik örgütlenmesinin doğru anlaşılması için Kürt toplumunda uzun süre varlık göstermiş olan aşiret kurumu incelenmiş, birçok aşiret ve aşiret konfederasyonunu bünyesinde barındıran ve aşiretin üst formu olarak değerlendirilen emirlik idaresi Erdelan Emirliği özelinde tartışılmıştır. Çalışmanın ikinci bölümünde İran-Erdelan, üçüncü bölümünde de Osmanlı-Erdelan münasebetleri; Osmanlı, İran ve Erdelan dönem kaynaklarına, arşiv belgelerine, araştırma eserlere ve seyyahların notlarına bağlı olarak irdelenmiştir. Erdelan Emirliği'ni diğer Kürt emirliklerinden ayıran önemli bir nokta, emirlik bünyesinde gelişen tarih yazıcılığı geleneğidir. Gerek Erdelan kaynakları ve gerekse Osmanlı-İran kaynakları çalışmanın literatür taraması bahsinde işlenmiş, adı geçen eserler genel hatlarıyla tanıtılmıştır. Erdelan mirlerini bölgenin etkili güçlerinden kılan temel faktörler; Osmanlı ve İran imparatorlukları arasında bulunmanın verdiği avantajı iyi değerlendirmeleri, Kürt aşiret kuvvetlerinin askeri desteğinden yararlanmaları ve Kürt coğrafyasının sağladığı doğal koruma özelliğini etkili kullanmalarıdır. Bunlar çalışmada ulaşılan temel sonuçlardır.Doctoral Thesis Mardin Kırsalındaki Süryani Dini Mimarisinin İncelenmesi ve Koruma Yaklaşımları(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2023) Dinç, Erdal; Dinç, Erdal; Dalkılıç, NeslihanMardin, Türkiye'nin kadim şehirlerindendir. Tarihsel süreçte birçok medeniyete ev sahipliği yapan kent, zengin bir kültürel yapıya ve tarihi birikime sahiptir. Mardin kenti, geçmişin izlerini özellikle mimari yapılarında yaşatmaya devam etmektedir. Bu kadim şehirde Türkler, Kürtler, Araplar, Süryaniler, Ermeniler ve Yezidiler yüzlerce yıl birlikte yaşamışlardır. Her topluluk, kentte, kendi dini mekânlarını inşa etmiştir. Bu tez kapsamında, Hristiyanlık inancına sahip toplulukların Mardin kırsalındaki dini yapıları olan kilise ve manastırlar incelenmiştir. Kırsalda yer alan ve ulaşımı güç olan birçok kilise ve manastırın; tespit edilmesi, belgelenmesi, mimari özelliklerinin incelenmesi, bozulma nedenleri ile koruma sorunlarının belirlenmesi ve yapılan tespitler doğrultusunda Mardin'deki kırsal dini mimarinin korunması için restorasyon metodolojisinin oluşturulması amaçlanmıştır. Araştırma kapsamında arşiv araştırması, saha çalışması, yerinde inceleme-gözlem, görüşme ve belgeleme ile büro çalışmaları yapılmıştır. Tez, beş bölümden oluşmuştur. Tezin giriş kısmında konunun niteliği, amacı, kapsamı ve yöntem sunulmuştur. Birinci bölümde bu alanda yapılan önceki çalışmalar incelenmiştir. İkinci bölümde Mardin ve çevresindeki Hristiyanlığın gelişimi ele alınmıştır. Üçüncü bölümde Mardin kırsalındaki kilise ve manastırların tespit ve belgelemesi yapılarak mimari özellikleri anlatılmış, kilise ve manastırlar, plan özelliklerine göre sınıflandırılarak yapıların konumu, tarihçesi, mekânsal ve yapısal özellikleri anlatılmıştır. Daha sonra bu yapıların cephe özellikler ile plan ve cephe elemanları detaylı incelenmiş; çan kuleleri, bahçe/avlu kapıları, giriş kapıları ve pencereler ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Kilise ve manastır yapılarında kullanılan malzeme ve uygulanan yapım teknikleri; temeller, döşemeler, duvarlar ve örtü sistemleri ana başlıkları altında anlatılmıştır. Bu kapsamda 61 yapı incelenmiştir. Dördüncü bölümde Mardin kırsalındaki Süryani dini yapıların bozulma nedenleri ve koruma sorunları iç nedenler ve dış nedenler başlıkları altında anlatılmış, Beşinci bölümde ise belirlenen bozulmalara karşı koruma ve restorasyon uygulamaları öneri olarak sunulmuştur. Son olarak yapılan çalışmadan elde edilen sonuçlar, koruma önerileri ile birlikte sunulmuştur.specialist-thesis.listelement.badge MİMARLIK YAZININDA ÖZNELLİK-NESNELLİK: AVRUPA’DA CAMİ MİMARLIĞI BAĞLAMINDA BİR KARŞILAŞTIRMALI OKUMA(2018) Mehmet ATLIvii ÖZET Doktora Tezi MİMARLIK YAZININDA ÖZNELLİK-NESNELLİK: AVRUPA’DA CAMİ MİMARLIĞI BAĞLAMINDA BİR KARŞILAŞTIRMALI OKUMA Mehmet ATLI Mardin Artuklu Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Mimarlık Doktora Programı 2018: 155 Sayfa Bu doktora tezinde, mimarlık yazınında öznellik-nesnellik sorununu ele almak üzere, Avrupa’da cami mimarlığını konu edinen iki metin karşılaştırılmaktadır: Tez yazarının kimi Batı Avrupa kentlerinde gerçekleştirdiği cami ziyaretlerini ve gözlemlerini yazınsallaştırdığı bir “seyahat anlatısı” ile sanat tarihçisi Christian Welzbacher’in “Europas Moscheen: Islamiche Architektur Im Aufbruch” (Avrupa Camileri: İslami Mimarinin Yola Çıkışı) adını taşıyan kitabı. Dil, yöntem, görsellik ve konuya yaklaşım açısından farklılıklar taşıyan ve biri öznel diğeri nesnel denebilecek iki ayrı yönelimi örnekleyen bu iki metin üzerinden “mimarlık yazınında nesnellik mümkün müdür?” sorusu irdeleniyor; iki farklı yazarın gözünden ve dilinden iki farklı cami mimarlığı anlatısı ortaya serilirken, öznellik-nesnellik ayrımını sorunsallaştırmak üzere İslam, Avrupa, Mimarlık-Dil eksenlerinde bir karşılaştırmalı okuma yapılıyor.Doctoral Thesis Mimarlıkta kuramsal suskunluğun inşası ve imkanları(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Işıker, Figen; Tanyeli, Abdullah Uğur18. yüzyıl, klasik mimarlığın kiplerini icat etmiş böylece her döneme kolayca uyarlanabilir bir gramer üretmiştir. Klasiğin sürekliliğinin sekteye uğradığı diğer tüm mimarlık düşünme biçimleri ise "kuramsal suskunluğun" inşasının birer ifadesidir. "Asli" olanı terk eden yeni düşünme biçimleri, sonsuz olduğu tahayyül edilen yegâne kavrayışın çoktan dağıldığının habercisidir. Zoraki ilişkiler kurmak için çabalamayan, şüphe duyabilen, çizgi dışı söylemler üretmiş her bir bakış açısı zaman zaman kendi içinde tutarlı bir bütün oluşturma çabası içinde olsa da geleceği öngörülemeyen bir tarihin başlangıcına işaret eder. "Batı"da Aydınlanma ile başladığı varsayılan insanın düşünce serüveninin dönüşmeye başlaması ve aklın kullanımının özgürleşmesine paralel olarak vuku bulan tüm bu olaylar, mimarlıkta da birçok "sapma"yı kaçınılmaz olarak üretir. Bu sapmaların her biri sınırlarını koruma çabası içinde olan ve epistemolojik inşasını sağlam bir temel üzerine oturttuğu yanılsamasını üreten mimarlığın, pek çok şeyden vazgeçmek zorunda kaldığı, çatışmalı bir döneme girdiğinin ilk sinyallerini verir. Bu çalışma da 18. yüzyılda üretimi başlayan ve uzanımlarını modern dünyada da görmeye devam ettiğimiz rasyonalitenin bunalımları ile şekillenen kuramsal suskunluğun inşasının ilk kez deneyimlendiği bazı durumları görmek ve var olduklarını söylemek için yazılmıştır. Önemsiz gibi görülebilecek ve mimarlık yazımında pek çok konudan özerkleşerek çok cılız bir damarı oluşturan bu durumların ortaklaştıkları en önemli parametre, zaman-mekân paradoksu üretmeleri ve bu sebeple mimarlıkta tıkanmalara sebep olmalarıdır. Bu durum modernitenin temellerini sarsacak ciddi bir iddiayı da içinde barındırır. Mimarlık tarihi yazımında yer edinememiş "önemsiz" örneklerin böylesine ciddi bir iddianın kaynağı olabileceği vurgusu da bu arızaların kendi paradoksal içermelerinin doğasından kaynaklanır. Herkesin üzerinde uzlaştığı mimarlık tarihi ve kuramı içinde bilinen tüm meselelerin dışında duran, çok da bilinmeyen bu arızaların epistemolojisini anlamak üzere yazılmış olan bu tez; tekrarın üretiminden sıyrılıp düşünmeyi sağlayacak ve yeni epistemik güzergahlar açabilmeyi mümkün kılacak tartışmaların bir başlangıcıdır.specialist-thesis.listelement.badge NETWORK TOPLUMUNDA KENT: KADIKÖY, FATİH VE SULTANBEYLİ ÖRNEKLERİ(2018) Vedia Derda TAŞARÖZET Bu çalışmada network, kentleşme pratiklerine ve toplumsal yapıya yeni bir bakış açısı sunmaktadır. Network perspektifinden toplumsal ve kentsel yapıyı ele almak, enformasyon teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte somutlaştırılabilen ilişki ağlarının ve bağlantılarının ortaya konulduğu bir düzlem içerisinden düşünebilme imkanı vermektedir. Networkte akışlar uzamı olarak ifade edilen bu düzlem içerisinde bilgi, enformasyon teknolojilerinin aktivatörlüğünde yeniden üretilmekte, yapılandırılmakta ve sonuç ürün olarak ağda yer almaktadır. Bu kapsamda bilginin yönetimi networkün çalışma sisteminin en önemli öğesi olarak, kentsel işlev ve süreçlerinde de belirleyici olmaktadır. Sonuçta network kendi zaman ve mekan ilişkileri olan ve bu ilişkileri mevcut kent örgütlenmesinin üzerinde onu saracak şekilde ortaya koyan bir yapı olarak kentleşme süreçlerine etki etmektedir. Bahsedilen network ilişkileri bağlamında bu çalışma, yeni bir kentleşme biçimi olarak network kenti çerçevesinde kentsel ve toplumsal örgütlenmelerin varlığını ve dönüşümünü yakınlık ilişkileri içerisinden tartışmayı hedeflemektedir. Çalışmanın sorusu, network kentleşmesinde yakınlığın dönüşen anlamı içerisinde yeni ilişkilerin hangi kavramlar ve bağlamlar üzerine kurulduğudur. Buradan hareketle çalışmada, networkün uzam ilişkileri içerisinden toplumsal ve kentsel yapının dönüşüm süreci ilk olarak network toplumu ve network kenti başlıkları altında irdelenmektedir. Bu kapsamda toplumsal örgütlenme düzleminde bireysel ve kolektif kimliklerin oluşumu, kültürel kodların aktarımı ve bu kodlara verilen kabul etme veya tam tersi reddetme (içselleştirememe) durumlarıyla birlikte ele alınmaktadır. Kentin network pratiği içerisinde, bilgi endeksli olarak nasıl bir yeniden üretim sürecinin içerisine girdiği tartışılmakta ve networkün hakim çıkar ve pratiklerine göre odak ve merkez noktalarının oluşum süreci irdelenmektedir. Aynı zamanda kentsel yapılanma sürecinde networkün küresel ancak eşitsiz bir dağılım ürettiği öne sürülerek, bu dağılım yakınlık kavramı ile tartışılmaktadır. Yakınlık kavramı çalışmanın da ana kurgusunu oluşturarak, çalışmada network kentleşmesinde fiziksel çağrışımlarından ziyade ilişkisel bir zemin içerisinde fiziksel, sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal vi etkileşimlerin kurulumlarının araştırılmasını sağlamaktadır. Bu bağlamda yakınlık kavramına network perspektifinden bakılarak networkün hakim akışlar uzamının tüm etkileşimlerinin bu bakış açısından anlaşılması amaçlanmaktadır. Bu çerçeve içerisinde network pratiğinde yakınlık ilişkilerine çalışmada hem teorik hem de başta bahsedilen network toplumu ve network kenti bölümlerinin kavramsal düzlemi çerçevesinde deneysel olarak yaklaşılmaktadır. Alan araştırmasında klasik kent araştırmalarının ötesinde dinamik ilişki ağları elde edilmesi amaçlanmaktadır. Bu bağlamda network düşüncesinin kentsel düzlem içerisinde ete kemiğe büründürülmeye çalışıldığı çalışmada, networkte kentsel düzlemde kurulan ilişkiler çerçevesinde ‘networkün içinde olma’, ‘networkte arada kalma’ ve ‘networkün dışında olma’ durumları içerisinden yakınlık kavramı irdelenerek konunun tüm network pratiklerinde ele alınması sağlanmaktadır. Örneklem alanı olarak bahsedilen pratikler içerisinde sırasıyla seçilen Kadıköy, Fatih ve Sultanbeyli (İstanbul) ilçeleri bağlamında yakınlık ilişkilerinin farklı toplumsal yapılarda ve kent odaklarında çalışılması sağlanmıştır. Bu yapılırken teorik irdelemenin yanı sıra alan araştırmasının önemli bir aracı olan derinlemesine mülakat tekniği kullanılmıştır. Teorik irdeleme ve alan araştırmasından hareketle çalışmanın ana bulgusu, kentleşme eyleminin network süreci ile birlikte zaman, mekan, toplumsal ilişkiler ve kentsel örgütlenmeler bağlamında farklılaştığı odağında toparlanmaktadır. Bu durum alan araştırmasında networke üç farklı yakınlık ilişkisi içerisinden irdelendiğinde, yakınlık ilişkilerinin network pratikleri içerisinden yapılandırıldığını ve bununla ilişkili olarak da networkün üretici bir kültür ve yaşam süreci olduğunun ortaya konulmasının mümkün olduğu ifade edilmektedir. Bu bağlamda network kapsayıcı bir bütünlük içerisinde bazı yerleri odak ve merkezler halinde içerisine almakta ve bunun yanında da ötekileri dışarıda bırakmaktadır. Kentsel ilişki ve bağlantılar da networkün belirlediği akışlar içerisinden özel bir yakınlıkla şekillenmektedir. Sonuç olarak çalışmada, teorik ve deneysel irdelemelerle ortaya konulan network pratikleri içerisinde yakınlığın networkün kavramsal düzleminde mesafe ilişkileriyle sınırlandırılamayan, herhangi bir coğrafi temele oturtulamayan, güç ilişkilerinin de bu bağlamda uzamsal ilişkiler içerisinden belirlendiği bir durum olduğu gerçeği ortaya konulmaktadır. Bu bağlamda irdelenen düzlemle ilişkili olarak, yakınlık ilişkilerinin ortak pratikler ve çıkarlar içerisinde kurulabildikleri ve bireysel ve kolektif kimlik vii örgütlenmeleri içerisinde yeni anlam ve aidiyet ağlarını marjinal şekilde oluşturabildikleri görülmektedir.