Güzel Sanatlar Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/18
Browse
Browsing Güzel Sanatlar Fakültesi by Type "Article"
Now showing 1 - 20 of 30
- Results Per Page
- Sort Options
Article CASPAR DAVİD FRİEDRİCH: BOŞLUĞUN KÖKENİ(Sobider Sosyal Bilimler Dergisi, 2019) Sarıalioğlu, Rahman Işık; Department of Painting / Resim BölümüBoşluk, herhangi bir varolanı resmetmeye çalışan her ressamın karşılaştığı ilk sorundur. Sanatçının nesneleri resmedebilmesi için dünyayı şekillendiren boşlukla zorunlu bir ilişkiye girmesi kaçınılmazdır. Bu ilişki sonucunda; resmetme eylemi uzayda yer kaplayan bir maddeye ve o maddeye anlam katan ideolojik dile yönelir. Uygarlık için boşluk, her zaman dünyayı şekillendiren bir anlama doğru yönelmek zorundadır. Boşluğun, insanı ve nesneleri belirleyen böylesi bir ideolojik uzama dönüşebilme potansiyelinden dolayı ressamın boşluk ile kurduğu ilişki, yapıtın ideolojik dilini oluşturan boyutlardan biridir. Romantikler ise yapıtın özerkliği sayesinde uygarlığın sürekli bir anlama yönlendirdiği boşluğu, bir karşı uzama: Estetik deneyimin yarattığı boşluğa dönüştürür. Caspar Friedrich’in doğaya bakışındaki estetik deneyim; moderniteye karşı boşluk yaratmaya çalışan nostaljik ruhta gizlidir. Friedrich’in boşluğa bakışının nostaljik ve ideolojik anlamı; insanın ilk yaratıcı eyleminin kökenlerinin boşlukla kurduğu ontolojik ilişki de saklı olduğuna dair bir fikir yaratabilir.Article Citation - WoS: 0Comparison of Ottoman and British War Magazines in the Context of Propaganda in the First World War Period: The Case of "The War Illustrated" and "Harp Mecmuasi"(2022) Eşitti, Şakir; Işık, Mehmet; Işık, Mehmet; Department of Radio, Television, and Cinema / Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümüİlk kitlesel savaş olan I. Dünya Savaşı’nda, kitle iletişim araçlarının propaganda amacıyla yoğun şekilde kullanıldığı görülmektedir. Savaş yılları boyunca basın sıkı bir denetim altında tutulmuş, bizzat devlet eliyle çıkarılan gazete ve dergilerle halka ve askerlere verilmek istenilen mesajlar doğrudan iletilmiştir. Bu dönemde çıkarılan “savaş dergileri” (war magazine) ya da “askeri dergiler” (military magazine), mesajların doğrudan hedef kitleye iletilmesi açısından önemli bir yere sahiptir. Mevcut literatürde Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı yıllarında yaptığı propaganda faaliyetleriyle savaştığı ülkelerdeki propaganda faaliyetlerini karşılaştırarak inceleyen çalışmaların sayısının oldukça yetersiz olduğu gözlenmektedir. Bu çalışmanın temel amacı I. Dünya Savaşı yıllarında, dönemin süper gücü konumundaki Büyük Britanya’nın ve Osmanlı Devleti’nin askeri dergilerdeki propaganda faaliyetlerini propaganda teknikleri açısından karşılaştırmalı olarak incelemek, bu yolla dönemin iki karşıt devletinin propagandalarındaki benzerlik ve farklılıkları ortaya koymaktır. Bu doğrultuda çalışmada, I. Dünya Savaşı yılarında Büyük Britanya’da yayınlanan The War Illustrated dergisi ile Osmanlı Devleti’nde çıkarılan Harp Mecmuası dergisinin içerik ve söylemleri propaganda teknikleri açısından karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Yapılan analizler sonucunda The War Illustrated dergisinde Domenach’ın güçlü propagandanın beş temel kuralına uygun bir propaganda kampanyası yürütüldüğü Harp Mecmuası’nda ise bu kurallara yeterince uyulmadığı sonuçlarına ulaşılmıştır.Article Dada ve Sürrealizmde Eleştirel Bir Yöntem Olarak Oyunsal Retorik(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2020) Alver, Aysel; Alver, Aysel; Department of Metalcraft and Jewelry Design / Kuyumculuk ve Mücevher Tasarımı BölümüBu çalışmada 19. yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa’da sanat alanında oyunsal bir retorik ile gerçekleştirilen eleştirel dil üzerinden değişen temsil anlayışı ve anlatı biçimleri ele alınmıştır. 20. yüzyıl Avangard sanat hareketleri tarafından ortaya konan bu eleştirel yaklaşımlar burada, özellikle sürece öncülük eden Dada ve Sürrealizm akımlarına ait bazı sanat pratikleri üzerinden örneklendirilerek tartışılmıştır. Sanat alanında biçim ve içerik bağlamında radikal değişimlere neden olan bu eleştirel tutumlar aynı zamanda dilbilim ve göstergebilim alanında ortaya konan tartışmalar kapsamında ele alınmıştır. Avangard sanat hareketlerinin geleneksel anlatı ve temsil biçimlerini eleştirmek amacıyla ortaya koydukları bu eleştirel retoriğe göre dilsel yapının merkezine ironik ve oyunsal bir anlatı yöntemi konulduğu belirtilmiştir. Göstergeler arası özgür bir montaj fikrine dayandırılan bu anlatı yöntemi ise metafor kullanımında özgür bir ilişkisellik ve özdeşlik fikrine dayandırılarak gerçekleştirildiği belirtilmiştir. Öte yandan bu çalışmada, Post-yapısalcı anlayışın Yapı-sökümcü yaklaşımının bir parçası olarak geliştiği belirtilen bu eleştirel retoriğin aynı zamanda Postmodern sanat anlayışına da kaynaklık ettiği belirtilmiştir.Article Darren Aronofsky’nin Mother Filmi ve Baba-nın- Adları(2019) Özcan, Şefik; Department of Painting / Resim BölümüBu yazı, Yönetmen Darren Aronofsky’nin Mother (Anne, Darren Aronofsky, 2017) filmindeki teolojik göstergeleri ve filmin bütünselliği içindeki mitolojik anlatıyı, Lacancı Psikanalitiğin kavramlarıyla çözümlemeyi amaçlamaktadır. Başlıkta geçen Baba-nın-Adları ifadesi, Lacan’ın 8 Temmuz 1953 ve 20 Kasım 1963 tarihlerinde on yıl arayla yaptığı ve görünüşte farklı türden konulara dair iki konuşmasına dayanan konferansının devamında, Baba-nın-Adları Semineri’nin adıdır. Makalenin böylesi bir başlıkla ele alınmasının nedenlerinden birini; Yönetmenin, filmin anlatısı içerisindeki yaratma sıkıntısı yaşayan yazarı, Pascal’ın Memorial adlı eserinin başına yazdığı gibi, “(…) filozofların ve bilginlerin Tanrı’sı –olarak- değil, İbrahim’in, İshak’ın, Yakup’un Tanrı’sı(…)” –olarak- tasvir edişi oluşturmaktadır(Pascal Blaise; 1654, s. 02). Diğer nedenlere gelince; Filmin anlatı örgüsünde bir Tanrı’yla gerçekte karşılaşılmıştır. Bir adım ötesinde bir Tanrı’yla birlikte yaşanmıştır. Ve buna rağmen her gerçek gibi, o da erişilmezdir. Ve bu erişilmezlik, aldatmayanla, yani; film boyunca hissettirilen ‘kaygı’ ile gösterilir. Filmin anlatısı içerisindeki simgeler, ‘simge’ adına layık bir şekilde işaretlenen cesetlerdir. Bir cesedin etrafında, insan türünü karakterize eden ilişkiler mevcuttur. Tam da bu ilişkiler dolayısıyla cesedin kendisi, yaşamış olduğu gerçeğini, apaçık bir şekilde, orada öylece duran bir ‘fazla’ olarak muhafaza eder. Bu insanileştiren bir şeye dönüşür. Filmin tamamı, Lacan’ın ‘aktarım’ dediği şeyi özetler gibidir. Bu nedenle filmin sonunda, hiçbir Ad’a sahip olmayana yapılan aktarımı vahşet dolu bir törensellik eşliğinde izleriz.Article Darren Aronofsky'nin Mother Filmi ve Babanın-Adları(MÜ GSF, 2019) Özcan, Şefik; Department of Painting / Resim BölümüÖZ Geliş Tarihi/Received: 15.08.2019 Kabul Tarihi/Accepted: 06.09.2019 Yayın Tarihi/Published: 29.09.2019 Bu yazı, Yönetmen Darren Aronofsky’nin Mother (Anne, Darren Aronofsky, 2017) filmindeki teolojik göstergeleri ve filmin bütünselliği içindeki mitolojik anlatıyı, Lacancı Psikanalitiğin kavramlarıyla çözümlemeyi amaçlamaktadır. Başlıkta geçen Baba-nın-Adları ifadesi, Lacan’ın 8 Temmuz 1953 ve 20 Kasım 1963 tarihlerinde on yıl arayla yaptığı ve görünüşte farklı türden konulara dair iki konuşmasına dayanan konferansının devamında, Baba-nın-Adları Semineri’nin adıdır. Makalenin böylesi bir başlıkla ele alınmasının nedenlerinden birini; Yönetmenin, filmin anlatısı içerisindeki yaratma sıkıntısı yaşayan yazarı, Pascal’ın Memorial adlı eserinin başına yazdığı gibi, “(...) filozofların ve bilginlerin Tanrı’sı –olarak- değil, İbrahim’in, İshak’ın, Yakup’un Tanrı’sı(...)” –olarak- tasvir edişi oluşturmaktadır(Pascal Blaise; 1654, s. 02). Diğer nedenlere gelince; Filmin anlatı örgüsünde bir Tanrı’yla gerçekte karşılaşılmıştır. Bir adım ötesinde bir Tanrı’yla birlikte yaşanmıştır. Ve buna rağmen her gerçek gibi, o da erişilmezdir. Ve bu erişilmezlik, aldatmayanla, yani; film boyunca hissettirilen ‘kaygı’ ile gösterilir. Filmin anlatısı içerisindeki simgeler, ‘simge’ adına layık bir şekilde işaretlenen cesetlerdir. Bir cesedin etrafında, insan türünü karakterize eden ilişkiler mevcuttur. Tam da bu ilişkiler dolayısıyla cesedin kendisi, yaşamış olduğu gerçeğini, apaçık bir şekilde, orada öylece duran bir ‘fazla’ olarak muhafaza eder. Bu insanileştiren bir şeye dönüşür. Filmin tamamı, Lacan’ın ‘aktarım’ dediği şeyi özetler gibidir. Bu nedenle filmin sonunda, hiçbir Ad’a sahip olmayana yapılan aktarımı vahşet dolu bir törensellik eşliğinde izleriz.Article Extreme Nationalist Discourse In The Early Period Of The Turkish Republic And Its Reflection To The Turkish Media: The Case Of Gök-Börü Journal(Siyasal: Journal of Political Sciences, 2018) Işık, Mehmet; Işık, Mehmet; Department of Radio, Television, and Cinema / Radyo, Televizyon ve Sinema BölümüSince its emergence, nationalism has been maintaining its influence on societies and media has enabled the re-production of nationalist ideologies, rituals, symbols, myths and discourses. Nationalism has changed and transformed both over time and among different political regimes and societies. Therefore, in order to fully understand the current state of nationalist ideologies, it is important to examine the historical development of nationalism and its reflections in media. This article examines the emergence and early period of Turkish nationalism and its reflections in the Turkish media. After the establishment of the Turkish Republic, particularly during the period between 1923 and 1950, new notions and institutions settled into the society. One of the most important notions during that time was nationalism given that the new Turkish Republic was established as a nation state. Turkish nationalism is mostly affected by political and social changes of the external world. Between the two world wars, extreme nationalist ideologies were popular all around the globe. This atmosphere of the external world also affected Turkish nationalist discourse and its reflections in the media. “Gök-börü” Journal is an important example of extreme Turkish nationalist discourse. The Journal was published in the Autumn of 1942 when Germany was pushing through Russia. This period was also a time when extreme nationalism and racism was occurring in the world and in Turkey, both were popular concepts. The journal can be differentiated from the other Turkic magazines published during the same period by its harsh rhetoric and ideas about blood nationalism.Article Citation - WoS: 1Citation - Scopus: 0From sacrificing sister to star sister: the history of queer celebrity in Turkey(Taylor & Francis Online, 2022) Duyan, Yektanurşin; Department of Radio, Television, and Cinema / Radyo, Televizyon ve Sinema BölümüThis article investigates the relationship between celebrity and queerness in Turkey by examining the social media celebrities Kerimcan Durmaz, Selin Ciğerci, and Murat Övüç. Although they resemble lesbian, gay, bisexual, and transgender (LGBT) celebrities from earlier periods, queer Turkish celebrities on digital platforms like Instagram can enrich our understanding of general changes to queer celebrity in modern Turkey. While the secular nature of the Turkish Republic is revered by many, Islam is often regarded as the essence of Turkish culture. In this context, queerness is stringently repressed by religiously informed national norms, with the stage representing the sole avenue for tacitly accepted queer expression.1 For this reason, most queer artists make use of Islamic discourse. For example, they emphasise their Muslim identity and make frequent references to Allah in conversations, interviews, performances, and songs. In essence, they emphasise that they are Muslims in all circumstances and under all conditions. Any attempt to analyse and understand queer celebrity and conservative discourse in Turkey calls for a reflection on Islam and secularism. Examining these connections will be the task of this studyArticle Galeri, Müze ve Kurumsallık Karşıtı Direnişler Bağlamında Sanatçının Özerkliği(2016) Özcan, Şefik; Department of Painting / Resim BölümüPlatonun ideal devlet anlayışında sanat/ sanatçı, her türlü siyasetten bağımsız olma hakkını içeren özerk yapılanmadan uzaktır ve sanat tümüyle iyi yurttaşların eğitimine bağımlı bir görev yüklenmelidirler. Bu durum, antik Yunan dünyasından modern zamanlara kadar, sanatçılarla filozoflar arasında, devlet yönetimindeki üst düzey siyasi kararlarda söz hakkına sahip olma konusunda bir uzlaşmazlık zemini olarak var olagelmiştir. Ancak, Aydınlanmayla birlikte gelişen Modernist düşünüden itibaren sanat ve siyaset, sürekli bir ilişki içerisinde olmuştur. Modernist derken, modern anlamda siyasetin oluşmasıyla başlayan dönemi kastediyoruz, yani ulus-devlete dayalı iktidar tarzının yerleştiği dönem. Bu dönemde sanat, ulus-devletlerin kimlik inşasında etkili bir araç olmasıyla başlar. Böylelikle birbirini izleyen üç sanat-siyaset rejiminden söz edilebilir ki, bu rejimler aynı zamanda galeri ve müzelerin ideolojik karakterini oluşturur. Sanat ve siyaset ilişkisine dair bu üç model şu şekilde ifade edilebilir: Ulus-devlet modeli, Özerklik ve Avangard.Modern anlayışta ilk model, Platoncu yaklaşımı tekrar eder. Sanata devletin haşmeti nakşedilir ve böylece devletin muazzam gücünü temsil edecek ideal bir ulus yaratılır ve sanat bu mükemmeliğin kanıtlayıcısı olur. İkinci model, bu uzlaşmazlık zemini üzerinde var olagelen gerilimi, yani sanat ile siyaset arasındaki gerilimi, her birini kendine göre kuralları olan ayrı alanlar haline getirerek çözme yoluna girmiştir. Sanat estetik özerklik kategorisi içinde tanımlanıp, yeni modern yaşam için, bağımsız, kendi içine kapalı bir -görme rejimi- olarak siyasetten ayrılır, modern zamanların tinsel aynası mertebesine yükseltilir. Üçüncü modelde, sanat kendisine bahşedilen bu kutsi özerklik içerisinde yaşamdan kopuk olduğu gerekçesiyle eleştirilir.Yeniden toplumsallıkla, hayatla bütünleştirilmesi gayesiyle siyasetle birlikte anılmaya başlar. Bu durum Avangardizmin başlangıcını oluşturur. Sözü edilen bu her üç sanat-siyaset rejimine bağlı olarak galeri, müze ve sanat kurumlarının görme-gösterme stratejileri, bağımlılıklar geliştirme üzerine kuruludur. Günümüzde sanat-kültür kurumları aynı bağımlılıkları geliştirme yönünde inceltilmiş stratejilerle yollarına devam etmektedirler. Sanatın- sanatçının bağımsızlık içeren talebi nasıl ortaya konulacaktır? Sanatçının özerkliği meselesini, modernizmin demokratikleştirilmesiyle ele birlikte almak, anlamlı bir çağdaş zaman ve mekanın inşasında gerekli bir değer olarak ufuk açıcı olabilir.Article Geleneksel Çömlekçilikten Çağdaş Seramik Sanatına Cemalettin Sevim Örneği(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Yeşilmen, Nesrin; Department of Metalcraft and Jewelry Design / Kuyumculuk ve Mücevher Tasarımı BölümüSeramik insan hayatına dahil olduğu M.Ö. 7000’lerdeki Neolitik Çağdan bu yana farklı üretim yöntemleriyle şekillendirilmiştir. Bu üretim yöntemlerinden en eski olanlarından bir tanesi de M.Ö. 4000’li yıllarda keşfedilen seramik çömlekçi tornasıdır. Antik çağlardan günümüze kadar gelen süreçte seramik tornasında yapılan formlar evrim geçirerek, estetik kaygıların artmasıyla 21. yy.'da sanat alanında oluşan köklü değişim ve yenilenmeler ile bambaşka bir boyut kazanmıştır. Seramik torna ile üretilen çömlek, seramik bünyenin de geliştirilip yüksek derecelerde pişirimin yapılması ve estetik değerin ön plana çıkması ile artık bir kullanım eşyası olmaktan çok içine yüklenen anlam ile çağdaş seramik sanatında yerini almıştır. Dünya’da ise farklı seramik bünyelerle seramik torna sanatında üretilen formlar seramik sanatında önemli bir yere sahip olmuştur. Bunun sebebi ise tornada üretim yapmanın binlerce yıl öncesine dayanması ve özel bir yetenek gerektirdiğidir. Ülkemizde seramik bölümü akademisyenlerinden olan Cemalettin Sevim ise geleneksel ve çağdaşı harmanlayabilmiş, seramik torna üretimlerine estetik değer katarak sanat eserine dönüştürmeyi başarabilmiş sayılı sanatçılar arasında yer almaktadır. Bu çalışmada 35 yıllık sanat geçmişine sahip Cemalettin Sevim ve seramik sanatına bakışı anlatılmış olup ve gelenekselden-çağdaşa seramik tornada yapmış olduğu eserler incelenmiştir.Article GEZGİN VE EVE DÖNÜŞ(Sobider Sosyal Bilimler Dergisi, 2023) Sarıalioğlu, Rahman Işık; Department of Painting / Resim BölümüDoğaya yönelim romantiklerin düşüydü. Bir anlamda Modernite çağında doğa, romantikler için politik gizil anlamlar içermekteydi. Doğaya bakış; salt biçimsel bir bakışın da ötesinde, zamanın ruhuna karşı bir bakışa, zamana direnişi içeren bir estetik ifadeye dönüştürülmüştür romantikler tarafından. Bu makalede, Caspar David Friedrich’in “Sis Denizinin Üstünde Gezgin” adlı tablosundan hareket edilerek romantik bireyin ve doğanın muğlak imgesinin yarattığı gizil politik anlamların izi sürülecektir. Ve bu gizil politik anlamın boşlukla olan ilişkisi Caspar David Friedrich’in tablosu üzerinden okunmaya çalışılacaktır. Böylesi fantazyaları yaratabilen boşluğun; Modernitenin karşısında yapıtın açtığı karşı bir uzam olduğunu söyleyebilmekte mümkün. Arzuları doğuran belirsiz bir uzamın Caspar David Friedrich ile birlikte birçok romantiğin evi olduğu da söylenebilir. Ayrıca, boşluk kavramı üzerinden yapılan politik bir doğa yorumu okuyucuyu Romantizm ve sanatın özerkliği kavramları üzerine bir daha düşünmeye sürükleyebilir.Article GİYİLEBİLİR SANAT ÖRNEĞİ OLARAK 21. YÜZYILDA SERAMİK TAKILAR(2018) Yeşilmen, Nesrin; Department of Metalcraft and Jewelry Design / Kuyumculuk ve Mücevher Tasarımı Bölümü21. yüzyıl sanat takıları, gelenekselin ve kültürün moderne aktarılmasında yeni bir ifade aracı olarak kullanılmaktadır. Takılar halk kültürünün büyük bir parçası olmasının yanı sıra sanat alanı içinde önemli bir yer tutmaktadır. Tarihsel süreçte kemik ve taşlarla başlayan takı serüveni günümüze kadar evrilerek bugün malzeme ve kullanım açısından aklın sınırlarını zorlayacak hale gelmiştir. Gelişen ve yenilenen teknoloji hayatın her alanını yakından etkilemiş, insanlara ve yaşam biçimlerine yön ver- miştir. Bu değişim sürecinde ise sanata bakış açısında köklü değişimler oluşmuş ve yeni yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Tüm bu değişim ve yaklaşımlar sanatın her alanında olduğu gibi takı alanında da etkilerini göstermiştir. Endüstriyel takılardan sanatsal takılara değin, farklı estetik yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Önceleri zanaat olarak görülen ve statü simgesi olan takılar yeni çağın getirdikleri ile farklı anlamlara bürünerek sanat alanında kendine yer edinmeyi başarmıştır. Yüzyıllardır takı denince akla ilk gelen malzemeler altın, gümüş vb. madenler olmuştur. Ancak 21. yüzyıla gelindiğinde görüyoruz ki takıda malzeme sınırı ortadan kalkmış ve takı süslenme amacının yanı sıra tıpkı bir sanat eseri gibi ifade aracı olarak kullanılmıştır. Bu durumdan yola çıkarak giyilebilir sanat örneği olarak takılar, al- ternatif malzeme olarak seramiğin kullanımı ve 21. yüzyılda seramik takılar bu makalenin konusunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda günümüz seramik takı sanatçıları, güncel sanat anlayışı ile üretilmiş sanat eseri niteliğindeki takılar, seramik ve farklı malzemelerle takının birlikteliği ve yeni ifade biçim- leri araştırılarak örnekler verilecektir.Article İletişim Çağında Yalnızlığa Özlem: Post-Apokaliptik Sinema ve Bird Box(2019) Aşılıoğlu, Emre; Özcan, Şefik; Department of Radio, Television, and Cinema / Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü; Department of Painting / Resim BölümüGünümüzde kıyamet sonrası dünya tasvirlerinin yapıldığı ve bu apokaliptik sonralarda, sürekli çatışma halindeki distopik toplumsal düzenlerin kurulduğu içeriklere sahip sinema filmlerinin sayısının giderek arttığı gözlemlenmektedir. Bunun nedenlerini, kapital sistemin küresel çapta içine düştüğü ekonomik, ekolojik krizlerle, küresel ısınmanın artık gözle görülür etkileriyle, bölgesel savaşların, çatışmaların artmasıyla ve bu eksende silahlanma yarışlarının tüm 20. Yüzyılda olduğu gibi hız kesmeden devam etmesiyle, kitle iletişim araçları aracılığıyla, ‘bilgi’ye dair dezenformasyon ve manipülasyonun aşırı uçlarda seyretmesiyle ilişkili olarak ele alabiliriz. Yine bilimsel-teknolojik gelişmelerin aldığı seyir, laboratuvarlarda geliştirilen, ne türden etkilerinin olacağı henüz kestirilemeyen virüs türleri de, bu nedenlerle ilişkili olarak ele alınabilir. İnsan türünün gelişim arzusu, diğer yüzünde kendi kendinin sonunu da getirme şeklindeki fantazileri de beslemektedir. Bu araştırma bu nitelikte yapımların temelini oluşturan kültürel ve tarihsel derinliği incelerken, bu türe dahil edilen edebiyat uyarlaması ‘Bird Box’ adlı yapım bu temellendirme ile analiz edilmiştir.Article İlköğretim İkinci Kademe Görsel Sanatlar Dersi Programının Sanat Eğitimi İlkelerinin İncelenmesi(Pamukkale Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2012) Aşılıoğlu, Emre; Department of Radio, Television, and Cinema / Radyo, Televizyon ve Sinema Bölümü…Article Kısa Filmlerin Uzun Etkilerini Mardin’de Hissetmek(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Kına, Sezer Ahmet; Department of Radio, Television, and Cinema / Radyo, Televizyon ve Sinema BölümüBu değini yazısının amacı, geride bıraktığımız üç yılda Kısa Film Platformu tarafından düzenlenen yarışmalarda ödüle layık görülen filmlere ve bu filmlerin Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi Dilek Sabancı Sanat Galerisi evsahipliğinde Mardinli sanatseverlerin ilgisine sunulduğu 20 Eylül 2019 tarihli etkinliğe ilişkin anekdotlar paylaşmaktır.Article Küreselleşme ve Güncel Sanat Sorunlarının Odağında Bir Sergi: Magiciens de la Terre(ARTS: Artuklu sanat ve beşeri bilimler dergisi (Online), 2020) İlge, Rebuar Rezzak; İlge, Rebuar Rezzak; Department of Metalcraft and Jewelry Design / Kuyumculuk ve Mücevher Tasarımı BölümüBu çalışmada 1989 yılında Paris’te düzenlenen Magiciens de la Terre (Yeryüzünün Büyücüleri) başlıklı sergi ele alınmıştır. Dünyanın Batılı ve Batılı olmayan parçalarında üretilen güncel sanat örneklerinin bir arada gösterildiği ve çok-kültürlülük olasılığının sınanması bakımından küratöryel tarihin en önemli kırılma noktalarından biri olarak görülen bu sergiye çeşitli açılardan değinilmiştir. Küresel çapta birçok değişimin yaşandığı, yeni tip sanatçı ve küratörlerin ortaya çıktığı bir dönemde gerçekleştirilen Yeryüzünün Büyücüleri’nin öncelikle küreselleşme ile olan ilişkisi ve ilkeleri küresel sermaye güçleri tarafından belirlenen ekonomik ve kültürel küreselleşme süreçlerinin güncel sanat pratiklerini nasıl etkilediği irdelenmiştir. Batılı ve Batılı olmayan sanatçılara ait yapıtların, aralarında herhangi bir hiyerarşi kurulmadan yan yana gösterilmesini sağlaması ve ulusaşırı bir miras bırakması açısından gerçek anlamda dünya çapındaki ilk sergi olarak değerlendirilen Yeryüzünün Büyücüleri’nin güncel sanat üzerindeki etkileri üzerinde durulmuştur. Yerelde şekillenen ancak enternasyonal olmayı başaran bir sanat vizyonunun gerçekleştirilip gerçekleştirilemeyeceğine ilişkin soruya yanıt arayan bu sergi incelenirken, post-kolonyal süreçte gelişen yeni yaklaşımların yansımaları olarak nitelendirilebilecek yapıtlar yorumlanmış ve sergiye yönelik çeşitli eleştirilere değinilmiştir.Article “Lale Film Stüdyolarında Seslendirilmiştir”: Necip Sarıcı ile Türk Sinemasında Seslendirme Üzerine Bir Görüşme(ARTS: Artuklu sanat ve beşeri bilimler dergisi (Online), 2022) Işık, Mehmet; Aşılıoğlu, Emre; Işık, Mehmet; Aşılıoğlu, Emre; Department of Radio, Television, and Cinema / Radyo, Televizyon ve Sinema BölümüNecip Sarıcı, Türk Sinemasının en önemli isimlerinden biridir. 1949 yılında, henüz on beş yaşındayken, makinist çırağı olarak girdiği sinemaya yetmiş yılı aşkın süredir hizmet etmeye devam etmektedir. Üç yüz elliden fazla filmi seslendirmiş, bu filmlerin seslerini kaydetmiş ya da ses mühendisi olarak altyapısını düzenlemiştir. Bunun yanı sıra yapımcılık ve yönetmenlik koltuklarına da oturmuştur. 1979 yılında Lale Film’i satın alarak değerli arşivinin korunmasını sağlamıştır. Bu görüşme hem Sarıcı’nın zengin geçmişine hem de onun anlatımıyla Türk Sinemasında seslendirmenin yolculuğuna odaklanmaktadır.Article Madde Kullanımı ve Madde Bağımlılığıyla Mücadelede Türk Medyasının Samimiyetinin Değerlendirilmesi: "Baron" Söylemi Örneği(2018) Işık, Mehmet; Eşitti, Şakir; Işık, Mehmet; Department of Radio, Television, and Cinema / Radyo, Televizyon ve Sinema BölümüBu çalışma Türk medyasının madde kullanımı ve bağımlılığı ile mücadeleye destek konusundaki samimiyetini Baron kavramı çerçevesinde sorgulamakta ve baron kavramının hangi dilsel ve söylemsel stratejilerle dolaşıma sokulduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda en yüksek tiraja sahip üç gazete olan, Hürriyet, Sözcü ve Sabah gazetelerinin internet sitelerinde Ocak-Kasım 2016 döneminde büyük miktarda uyuşturucu kaçakçılığı yapan kişilere ilişkin haberler, Teun A. Van Dijk’ın geliştirdiği eleştirel söylem çözümlemesi modeli çerçevesinde çözümlenmiştir. Çalışmada elde edilen verilere göre büyük miktarlarda uyuşturucu/uyarıcı madde kaçakçılığı yapan ve Türk Medyası tarafından “baron” olarak adlandırılan kişilerle ilgili haberlerin okuyucuya oldukça magazinsel ve özendirici bir dille, abartılarak aktarıldığı tespit edilmiştir. Uyuşturucu ile ilgili yapılan haberlerde Uyuşturucu kaçakçılığının yarattığı bireysel, toplumsal ve ekonomik sorunlara eğilmek yerine “baronların” bireysel yaşam ve başarı öykülerine, yaptıkları uyuşturucu kaçakçılığının büyüklüğüne, kurnazlıklarına, hapishanelerden nasıl kaçtıklarına ya da nasıl yakalandıklarına ilişkin bilgiler verildiği; böylelikle sorunun bağlamından uzaklaştırıldığı sonucuna ulaşılmıştır. Aynı medyanın, küçük miktarlarda uyuşturucu/uyarıcı madde satan kişiler hatta suça itilen çocuklar için bile “zehir taciri” ifadesini kullanması ise medyanın madde kullanımı ve bağımlılığı ile mücadele konusundaki samimiyetini sorgulamaya açmaktadır. Başka bir ifade ile “baron” söylemi, Türk medyasının madde kullanımı ve bağımlılığı ile mücadeledeki samimiyetini/samimiyetsizliğini ortaya koyan bir turnusol kâğıdı niteliği taşımaktadır.Article Moda Felsefesi ve Taklidin Etnografisinin İzini Terzilik Rutini Üzerinden Sürmek(Akdeniz Üniversitesi, 2019) KINA, Sezer AhmetBireylerin cisimleşmiş birer toplumsal özne olarak çözümlenmesi, literatürde bedene ilişkin yürütülen araştırmaların çıkış noktasını oluşturmuştur. Bedeni toplumsal bir öğe olarak kavramak, bedende birleşen her tür kültürel anlamın denetlenmesini, düzenlenmesini ve/veya yeniden üretilmesini ele almayı ve irdelemeyi gerekli kılmaktadır. Bedenin ahlâken ve tecimsel yollarla toplumsal olarak üretildiği savunusu, moda felsefesinin sosyal bir anlam taşıyan dış-beden üzerindeki normatif etkisine dair malûmat toplanabilecek ve üzerinde çalışılabilecek bir rutinin varlığını haber vermektedir. Buradan hareketle, yürütülen çalışmada anılan bu rutinin terzilik rutiniyle kesiştiği noktada doğduğu varsayılan taklit mekanizmasının mahiyeti etnometodolojik bir yordamla irdelenmiştir. Sahada ulaşılan temalar, kapitalist ekonomik işleyiş içerisinde toplumsal tasarım araçlarından biri olan kültürel melezleşmenin her bireyi eşit şartlarda değerlendiren, buradan hareketle de soğurucu bir öze sahip olan yapısının bireyler ve beden üzerindeki izdüşümü gözetilerek anahtar kavramlar ekseninde tartışılmıştır. Sonuç olarak, taklit mekanizmasının bireylerin giyinmeye ilişkin tasarruflarındaki tercihleri açısından etki sahibi olduğu görülmüştür. Bu noktada, modanın ve onun taklit mekanizmasıyla izini süren bireylerin kurduğu kamusallıkların dış-bedende cisimleşmesinde terzilik rutininin önemi serimlenmiştir. Ortak bir düşünme ve eyleme biçimi olan ve o ortaklıklardan sıyrılmaya izin veren bir itki barındıran modanın, dış-bedenin sınıfsal olarak şekillendirilmesi bağlamındaki üretiminde, döngüsel bir fenomen olmasının ve bu yüzden öngörülemez bir manevra alanı içinde bulunmasının altı çizilmiştir.Article Müzelerde Etkileşimli Bilgilendirme Tasarımı: Anadolu Medeniyetleri Müzesi ile Frankfurt Tarih Müzesi’nin Karşılaştırılması(ARTS: Artuklu sanat ve beşeri bilimler dergisi (Online), 2022) Özden, Kansu; Department of Graphic Arts / Grafik Sanatlar BölümüMüzeler yıllardır süregelen somut yaşantıların gerçekleştirilebileceği kalıcı öğrenmelerin sağlanabileceği okul dışı bir eğitim kurumu görevi üstlenmektedir. Bu görevi üstlenirken de klasik sergileme biçimlerini değiştirerek, modern müzecilik anlayışı çerçevesinde etkileşime girilebilecek cihazlar yardımıyla, çevrim içi platformlarıyla ziyaretçilerin deneyim kalitelerini artırmayı hedeflemektedir. Son yıllarda teknolojinin gelişimi ve özellikle pandemi sebebiyle müzelerin çevrim içi ziyaretleri; ziyaret öncesi ve sonrası etkileşim için önem kazanmıştır. Çevrim içi kullanımın çeşitli sınırlılıkları ortadan kaldırması fiziki ziyaretler kadar çevrim içi ziyaretleri de önemli hale getirmiştir. Fakat çevrim içi müzelerin etkili şekilde kullanılabilmesi amacıyla web sitelerinin anlaşılır, ilgi çekici, kullanışlı, ulaşılabilir, kapsamlı ve ziyaretçi niteliklerine göre düzenlenmesi gerekmektedir. Bu çalışma da yurt dışından ve yurt içinden birer müze örneklem şeklinde kullanılarak müzelerin, fiziki ve çevrim içi etkileşimli bilgilendirme tasarımı uygulamalarını değerlendirmek, her iki müzenin mevcut durumdaki farklılıklarını, ortak yanlarını ortaya koymayı ve çıkan sonuçları karşılaştırmayı amaçlamıştır. Müze, sanal müze ve etkileşimli bilgilendirme tasarımı gibi kavramlar ve bu kavramların ilişkili bulunduğu diğer kavramların tanımlarına da çalışma da yer verilmiştir. Nitel araştırma yöntemlerinden doküman analizi kullanılmıştır. Çalışmanın gerçekleştirilmesi için Frankfurt Tarih Müzesi ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi fiziki etkileşimli bilgilendirme tasarım imkânları, web siteleri, sosyal medya hesapları incelenmiş bilgiler detaylı şekilde ortaya konmuştur. Ulaşılan bilgiler tartışılmış ve sonuç bölümünde belirtilmiştir.Article Nadine Labaki Sinemasında Kadın Temsili(Erciyes İletişim Dergisi, 2020) Aşılıoğlu, Emre; Işık, Mehmet; Işık, Mehmet; Aşılıoğlu, Emre; Department of Radio, Television, and Cinema / Radyo, Televizyon ve Sinema BölümüNadine Labaki, Lübnan’ın yetiştirdiği önemli yönetmenlerden birisidir. Eğitimini Lübnan’da tamamlaması ve filmlerini burada yapması, onu diğer Lübnanlı ve Ortadoğulu yönetmenlerden ayırmaktadır. Labaki’nin filmlerindeki kadın temsilinin incelenmesi, kadın sorunlarının genelde Ortadoğu özelde ise Lübnan sinemasında nasıl işlendiğinin ortaya konulması açısından önemli veriler sunar. Bu çalışmada Labaki’nin çektiği üç uzun metraj film olan Karamel (2007), Peki Şimdi Nereye? ve Kefernahum (2018) filmlerinde kadınların ve kadın sorunlarının nasıl temsil edildiği incelenmiştir. Yapılan analizler neticesinde incelenen filmlerin, toplumsal cinsiyet rol kalıplarını ve ataerkil ahlaki normları onayan bir anlatı yapısına sahip olması nedeniyle ana akım sinemaya benzer özellikler taşımakla birlikte; aktif, mücadeleci ve çözümler üreten kadın karakterlere yer vererek ana akım sinema filmlerinden farklılaştığı sonucuna ulaşılmıştır. İncelenen filmlerdeki kadınların genellikle güçlü karakterler olduğu ve çoğu zaman diğer kadınlarla dayanışma içerisinde, birlikte hareket ederek başarıya ulaştıkları; bunun mümkün görünmediği durumlarda kaderlerine razı olmadıkları ve mücadeleyi sürdürdükleri, erkek egemenliğine boyun eğen pasif kadın karakterlerin ise genellikle kaybeden taraf olarak konumlandırıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca filmler boyunca ele alınan kadın sorunlarının ekonomik nedenleri üzerinde durulmadığı; sorunların bireyselleştirilerek kolay çözülebilir hale getirildiği belirlenmiştir.