Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/40
Browse
Browsing Kürt Dili ve Edebiyatı Bölümü by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 20
- Results Per Page
- Sort Options
Article Ayhan Tek, Hâmîsiz Şâir Babasız Metin: Mem û Zîn ve Osmanlıca Çevirileri Üzerine Bir İnceleme, İstanbul: Nûbihar, 2018, 356 s.(2019) Adak, AbdurrahmanGörebildiğimiz kadarıyla Klasik Türk Edebiyatı akademik çalışmalarının önemli bir kısmında, bu edebiyatın, Arap ve Fars edebiyatları ile meydana getirdiği ilişkiler ele alınmış ve yapılan müstakil çalışmalarla bu konuda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Elbette Şark-İslam edebiyatının kurucu unsurları olmaları açısından Arap ve Fars edebiyatları özel bir ilgiyi hak etmektedirler. Bununla birlikte Osmanlı Dönemi’nde devletin hâkimiyet alanlarının genişlemesi ve çeşitli dilleri konuşan milletlerin Osmanlı hâkimiyetine girmesi sonucu, Klasik Türk Edebiyatı’nın başka edebiyatlar ile de daha çok emetteur/gönderici vasfı ile bir ilişki içerisine girdiği görülmektedir. Bu meyanda Balkanlar ve Afrika’daki kimi edebiyatlar ile Şark edebiyatının içinden doğan Kürt, Urdu, Peştu edebiyatlarının isimleri zikredilebilir. Türkiye’deki akademik birimlerde yürütülen Klasik Türk Edebiyatı çalışmalarında yeri geldiğinde Balkan ve Urdu edebiyatları üzerinde de durulduğu görülebilen bir husustur. Oysa Kürt edebiyatının Kurmanci ve Sorani kolları ile gelişen kısmının tamamı Osmanlı Dönemi’ne denk düşmesine ve bu dönemlerde her iki edebiyat arasında önemli bir etkileşim olmasına rağmen, kimi küçük değinileri saymazsak, denebilir ki şu ana kadar Türk edebiyatı akademik camiasında bu konu hiç ele alınmamıştır.Article Bilge Karasu’nun Gece romanında estetize edilmiş unsurlar(2012) Akman, İlyasBilge Karasu’ya göre her edebi eser, onu yazan, okuyan ve eserin kahramanları için bir yolculuktur. Bilge Karasu’nun dil işçiliğini gösterdiği ve en komplike metinlerinden biri olan Gece romanında, okuyucu çıktığı yolculukta son derece güçlük çeker. Metnin bu kompleks yapısının yanında metnin anlamsal boyutunda ise okuyucu derin bir karamsarlıkla karşı karşıyadır. Kitabın isminden itibaren okuyucu bu karamsar ve kaotik ortama çekilir. Fakat Gece’nin karanlığını delen ve okuyucunun yolunu aydınlatan bazı estetize edilmiş unsurların Karasu tarafından metne serpiştirildiği görülür. Yazar, dil olgusunu, insanı, insanlar içinde de aydın/entelektüel kesimi ve bazı doğa unsurlarını estetize ederek okura sunar.Article GECEKONDU SORUNU VE 12 EYLÜL 1980 DARBESİ EKSENİNDE GÖNÜL YOLCULUĞU (BARKERDENA ZERRÎ) ROMANI(2017) Akman, İlyasİlk yazılı eserini 1899 yılında veren Zaza edebiyatı, 2000 yılından sonra bir atılım gerçekleştirir. 2000’den sonra her yıl, çeşitli edebî türlerde onlarca Zazaca eser yayımlanmaya başlanır. Roman, Zaza edebiyatında gelişme gösteren türlerdendir. Zazaca roman kaleme alan yazarlardan biri de Medet Can’dır. Onun Gönül Yolculuğu (Barkerdena Zerrî) isimli romanı, 2012 yılında yayımlanır. Çeşitli nedenlerle köy ve şehirlerini terk edip İstanbul’a gelen gecekondu sakinlerinin zorlu yaşamları bu romanın merkez konularındandır. Yazar, göçün ve gecekondu sorununun ne kadar can alıcı olduğunu ortaya koymak için birçok farklı bölgenin insanına eserinde yer verir. Örneğin romanda, Erzurum’dan göç edip Bosnalı Feyza ile evlenen Mehmet karakteri vardır. Onlar, iki farklı bölgeyi temsil ederler. Biri Erzurum’u öteki de Bosna’yı temsil eder. Cemil karakteri ve ailesi ise Siverek bölgesini temsil ederler. Bu farklı insanların ortak noktası, gecekonduda yaşamaları ve birçok sorunla mücadele etmek zorunda kalmalarıdır. Gecekondu sakinlerinin yaşadıkları dışlanma, yabancılık, maddi imkânsızlıklar, dil sorunu, aidiyetsizlik, “yitik cennet” olarak gördükleri memleketlerine özlem gibi konular, 1980 darbesine giden sürecin kaotik, anarşik ortamıyla birleştirilerek anlatılır. 12 Eylül 1980 darbesi, romanın temel saç ayaklarından biridir. Yazar, darbenin birçok unsurunu eserine serpiştirir. Gerek darbeye giden süreç gerekse de darbenin kendisi romanda, üzerinde durulan başlıca konulardandır. Darbeden sonraki baskıcı ve yasaklayıcı düzen de dikkatlere sunulan izleklerdir. Bu konuların arka planında da bir aşk hikâyesi söz konusudur. Zaten roman, ismini, bu aşk hikâyesinden alır ve roman, Şiyar karakterinin sevdiği kişi olan Zeynep’e yazdığı bir şiirle son bulur.Presentation Article HALK ANLATILARI, HALK İNANIŞLARI, TOPLUMSAL RİTÜELLER VE BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK EKSENİNDE BORÇLU (DEYNDAR) ROMANI(2017) Akman, İlyasSon yıllarda gelişme gösteren Zaza edebiyatında, roman türünde de yeni kitaplar yayımlanır. Bu romanlardan biri, 2014 yılında, Hesen Dilawer Dêrsim tarafından yazılan Borçlu (Deyndar) adlı romandır. Romanın en dikkat çeken yönlerinden biri, halk bilimi ve halk edebiyatı unsurlarına fazlasıyla yer vermiş olmasıdır. Halk anlatıları, halk inanışları ve bu eksende vücut bulan toplumsal ritüeller, yazar tarafından, romanın birçok yerine özenle serpiştirilir. Bu unsurlar, romana masalımsı, efsanevî bir yön katarken okuru da gerçeğin ötesine davet ederler. Yazar, romanın bu masalımsı, efsanevî yönünü güçlendirmek, eserini bir halk anlatısına yaklaştırmak için büyülü gerçekçiliğin dünyasına da başvurur.Article HALK İNANIŞLARI, HALK ANLATILARI VE DOĞAÜSTÜ OLAYLAR BAĞLAMINDA NİKÂHLI (MORIBER) ROMANI(2017) Akman, İlyasCengiz Aslan’ın 2011 yılında basılan Nikâhlı (Morıber) adlı romanı, halk inanışlarına ve halk anlatılarına fazlasıyla yer verir. Roman, Dersim bölgesinde geçer ve oranın inanç dünyası okurla paylaşılır. Hızır inancı, Hızır orucu, Gağan ayında ve kutsal addedilen bölgelerde gerçekleştirilen ritüeller, yılan eksenli efsanevî inanışlar dikkati çeken unsurlardır. Öte yandan, akşam vakti aynaya bakmamak; eşlerin yatakta izinsiz birbirlerine sırtını dönmemesi, dönülmesi durumunda, kabir azabının çekileceğine inanılması; güneş ışınlarının sarı ve yeşil arası bir hal alınca su içilmemesi gibi batıl inançlara da yer verilir. Dünyanın aldatıcılığına, hamile kadınlara, koyun ve keçiye, Yusuf ve Süleyman peygamberlerin kıssalarına dayanan anlatılar ile “Cüyid” ve “Şük ve Kherr” isimli halk anlatıları da okura sunulur. Halk inanışları ve anlatıları, birçok doğaüstü unsurla sarmalanmıştır.Article Kurgusal Yapı ve Tematik Açıdan Her Çi Beno Sanıke (Her Şey Masal Olur) Romanı(2017) Akman, İlyasBu çalışmada, Sait Çiya’nın 2001 yılında basılan ve Zazaca yazılmış ikinci roman olma özelliğine sahip Her Çi Beno Sanıke adlı eseri, kurgusal yapı ve tematik açıdan analiz edildi. Edebî eserlerde yapı kavramı kişi, yer, zaman, anlatıcı, kurgu ve benzeri unsurlardan oluşan geniş bir muhtevayı barındırır. Makalede, konunun daha spesifik ve ayrıntılı ele alınabilmesi için yapı unsurlarından sadece kurgusal yapı konusu ele alındı. Bu konu üzerinde duruldu çünkü romanın kurgusal yapısı, alışılmış yapıların dışındadır ve eseri okumaya başlayan okurun ilk dikkatini çeken hususlardan biridir. Tematik açıdan ise sürgünlük, anadile özlem, çeşitli tarihi olaylar ile masalların, halk anlatılarının önemli motiflerinin yazar tarafından işlendiği tespit edildi.Article Kurgusal Yapı ve Tematik Açıdan Her Çi Beno Sanıke (Her Şey Masal Olur) Romanı(2017) Akman, İlyasBu çalışmada, Sait Çiya'nın 2001 yılında basılan ve Zazaca yazılmış ikinci roman olma özelliğine sahip Her Çi Beno Sanıke adlı eseri, kurgusal yapı ve tematik açıdan analiz edildi. Edebî eserlerde yapı kavramı kişi, yer, zaman, anlatıcı, kurgu ve benzeri unsurlardan oluşan geniş bir muhtevayı barındırır. Makalede, konunun daha spesifik ve ayrıntılı ele alınabilmesi için yapı unsurlarından sadece kurgusal yapı konusu ele alındı. Bu konu üzerinde duruldu çünkü romanın kurgusal yapısı, alışılmış yapıların dışındadır ve eseri okumaya başlayan okurun ilk dikkatini çeken hususlardan biridir. Tematik açıdan ise sürgünlük, anadile özlem, çeşitli tarihi olaylar ile masalların, halk anlatılarının önemli motiflerinin yazar tarafından işlendiği tespit edildiArticle Melayê Cizîrî Bibliyografyası(2017) Yakup Aykaç; Hayrullah Acar; Abdurrahman AdakMelayê Cizîrî'nin divanı klasik Kürt edebiyatında en ünlü ve en yaygın edebî eserlerden bir tanesidir. Bundan dolayı divanının birçok elyazma nüshası, kitap baskısı, divan şerhi ve çevirileri mevcuttur. Özellikle son dönemlerde Mela ve divanıyla ilgili birçok araştırma yapılmıştır. Bunu rahatlıkla ifade edebiliriz ki klasik Kürt edebiyatında Mela ve divanıyla ilgili çalışmalar bibliyografik ve literatür olarak ileri bir seviyeye ulaşmıştır. Bu makale Mela ve divanıyla ilgili bibliyografik bir çalışmadır. Bu araştırmanın amacı Melayê Cizîrî ile ilgili yapılan çalışmaları akademik bibliyografya çerçevesinde tespit etmek, toplamak ve tanıtmaktır. Cizîrî ile ilgili yapılan geçmişteki çalışmalar, akademik bazı önemli çalışmaların tanıtımı, sistematik bir şekilde bibliyografik listelerin hazırlanması bu makalenin temelini oluşturmaktadır. Bibliyografya bu çalışmada şu başlıklar altında incelenmiştir: Elyazma nüshalar ve kitap baskıları, Mela ile ilgili araştırma kitapları, Mela'nın divan şerhleri, lisanüstü tezleri, makale ve ansiklopedi maddeleri, sempozyum ve konferans tebliğleri ile popüler edebiyat ve kültür dergileriArticle Mevlevîliğin kuruluş dönemi (xvı. yüzyıl) Gülşenî Şairler üzerindeki etkisi: İbrâhîm Gülşenî, Usûlî ve Za’fî örneği(2011) Adak, AbdurrahmanGülşeniyye tarikatı, Mevleviyye tarikatından önemli ölçüde etkilenen bir tarikattır. Gülşeniyye tarikatının kuruluşundan sonra, her iki tarikat arasında önemli bir iletişim ve etkileşim gerçek leşmiştir. Özellikle her iki tarikata mensup şairler arasındaki ilişki daha çok dikkat çekmektedir. Bu çalışmada Esrâr Dede (ö. 1211/1796)’nin Tezkire-i Şu’arâ-yı Mevleviyye’sinde Gülşenîlerle irtibata geçtiği söylenen Mevlevî şairler üzerinde durulmuştur. Bunlar Semâ’î Sultân Dîvânî, Yu suf Sineçâk, Garîbî, Şâhidî, Günâhî, Derûnî, Şuhûdî, Arşî, Bekayî, Vehbî ve Enîs Receb Dede’dir (on bir şair). Çalışmada bu şairlerin Gülşenîler ile olan irtibatı çerçevesinde her iki tarikat ara sındaki irtibat hakkında önemli sonuçlara varılmıştır.Book Article MÜNŞEÂT-I NÂBÎ’DEN HAREKETLE 17. YÜZYIL EDEBÎ ORTAMININ TESPİTİ(2017) Öztürk, MustafaOsmanlı devleti için siyasî açıdan "çözülme asrı" olarak değerlendirilen 17. yüzyıl; toprak kayıpları, siyasî kargaşalar, ehil olmayan kimselerin önemli görevlere getirildiği ve her geçen gün daha fazla kan kaybedilen bir dönem olarak tarihe geçer. Bütün bu olumsuzluklara rağmen 17. yüzyıl Divan Edebiyatı, şiir ve nesir alanlarında en parlak dönemlerinden birini geçirmiştir. Yüzyılın önemli edebî simalarından Nâbî'nin özel ve resmî nitelikli mektuplarından oluşan Münşeât-ı Nâbî adlı eseri, dönemin çeşitli özelliklerini yansıtan önemli bir yapıt olarak dikkat çeker. Münşeât mecmûalarında yer alan mektuplardan hareketle, bunların ait olduğu dönemin sosyal, siyasî, kültürel ve ekonomik birçok özelliği hakkında değerli bilgilere ulaşılabilir. Münşeât-ı Nâbî'de de müellifin, dönemin şair ve devlet adamları için kaleme aldığı mektuplarında yer alan edebî notlardan yola çıkarak dönemin edebî ortamı hakkında belli bir oranda fikir sahibi olmak mümkündür. Sözü edilen edebî notlardan yola çıkarak; o dönemin çeşitli edebî aktiviteleri, bir şairin diğer şair ve devlet adamlarıyla kurduğu ilişkilerin niteliği, o dönemin genel algıları çerçevesinde şiir ve şairi değerlendirmede öne çıkan ölçüt ve tutumlar, edebî etkinliklerin icra edildiği muhitlerin çeşitliliği ve iktidar odağı hâline gelmiş şahsiyetlerin dönemin sanatkârlarıyla kurdukları ilişkilerin düzeyi gibi birçok başlıkta belli izlenimlere ulaşmak mümkündürArticle POSTMODERN DİL ANLAYIŞI EKSENİNDE GÖÇMÜŞ KEDİLER BAHÇESİ KİTABI(Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2018) Akman, İlyasPostmodern düşüncenin en fazla önemsediği olgulardan biri dildir. Postmodernler, yaşamı ve özneleri, dilin bir ürünü olarak değerlendirirler. Onlar, dilden önce beden diye bir şeyin dahi olduğuna inanmazlar. Çalışmamızda, postmodernizmin önemli kuramcılarının dile yükledikleri anlamı ayrıntılı olarak ortaya koymaya çalıştık. Öte yandan dil, yapısı gereği sabit, mutlak, değişmez değildir. O, esnek ve kaygan bir zemine sahiptir. Yaşam ve özneler bu tarz kaygan bir zemine çekildiğinde, sağa sola savrulan bir yapıya bürünürler. Bundan dolayı postmodern düşünürler, dönem insanının, heyacanlı ama tehlikeli bir hayata sahip olduğunu dillendirirler. Dilin alanına çekilen yaşam ve özneler istikrardan uzaktırlar. Dilin istikrarsız durumu, sanata doğrudan yansır. Postmodern dönemde, belli sınırlara hapsedilmiş, sınırlı göndergesi olan anlamlara/yapılara yer verilmez. Bunun aksine, tüm sınırlardan arındırılmış, her türlü kısıtlanımlardan uzak tutulmuş anlamlar/yapılar muteberdir. Bunun için postmodern metinler, kâhinlerin alanı olarak tanımlanır. Yazarlar, metinleri oluştururken sabit, sınırlı anlama gelecek yapılar yerine, her okuyanın farklı yönlere çekebilecekleri yapılar kurmanın gayreti içerisine girerler. Postmodern dilin yapısından dolayı, bu dönemin eserlerinin anarşik bir yapısı vardır. Metinler, alışılmış okuma biçimlerine karşılık da vermezler. Bilge Karasu, Göçmüş Kediler Bahçesi adlı kitabındaki öyküleri, postmodern dil anlayışı ekseninde var eder. Biz de çalışmamızda, Bilge Karasu’nun söz konusu öykülerini, postmodern dilin hangi özellikleri üzerinden var ettiğini ortaya koymaya çalıştık.Article Postmodern Dönemin İki Önemli Kavramı Folklor ve Büyülü Gerçekçilik Ekseninde Kilama Pepûgî (Guguk Kuşunun Şarkısı) Romanı(2017) Akman, İlyasBirçok araştırmacı tarafından postmodern olarak nitelendirilen günümüz dünyasında, meta anlatılar önemini yitirirken yereli önceleyen düşünce biçimlerinin yıldızı parlamaya başlar. Yerelin ön plana çıkması, birçok alan gibi edebiyatı da etkiler. Bu düşünsel değişimin edebiyattaki yansımalarından biri, yazarların halk anlatılarına, kültürüne yani genel manada folklore yönelmeleridir. Öte yandan postmodern dönemde, gerçekliğe duyulan inancın sarsılmasıyla akıl ötesi, metafizik, büyü önemsenen olgular olurlar. Bu nedenle edebiyatçılar, eserlerinde büyülü gerçekçi, fantastik unsurları fazlasıyla işlemeye başlarlar. Bu bağlamda, Kilama Pepûgî romanının, 21. yüzyılın ruhuna uygun şekilde kaleme alındığı söylenebilir. Bu makalede, romandaki folklorik ve büyülü gerçekçi unsurlar ortaya konularak onun çağının ruhuna uygun şekilde yazıldığı tespit edildi. Pepuk kuşu efsanesi; Süleyman peygamber ile hüthüt kuşu anlatısı; süsen çiçeğinin yapraklarının neden yere baktığına dair olan anlatı; ayın, Hz. Ali’nin yüzünü sembolize ettiğine dair inanış, romandaki folklorik unsurlardan bazılarıyken; Bakil karakterinin bir melekle aşk yaşaması; göllerden çıkan büyüleyici atlar ve garip yaratıkların insanlarla yaşadıkları büyülü gerçekçi olaylardan birkaçıdır.Article POSTMODERN MEKÂN VE ZAMAN EKSENİNDE BİLGE KARASU’NUN ESERLERİNİN ANALİZİ(2017) Akman, İlyasMekânda birliğin olmaması, eklektik anlayışın egemen olması, aşırı-uzam ve hipermekânların varlığı, postmodern dönemin önde gelen mekân özelliklerindendir. Özellikle bilişim ve teknoloji alanındaki gelişmeler, bu yeni mekân anlayışının oluşumunda temel sebeplerdir. Teknolojik gelişmeyle beraber, mekânlar arasındaki sınır, âdeta yok olma noktasına kültürlerarası geçişkenliği hızlandırır. Bu toplumsal gelişmelerin etkisi, doğrudan sanata, edebiyata da yansır. Postmodern dönem yazarları, belirli sınırlara sahip, net özelliklerle tanımlanabilen mekânlar kurmazlar. Bunun yerine "kolaj mekân" ismi verilen yeni bir anlayışı benimserler. Bu yeni anlayışta, daha önce yan yana gelmesi düşünülemeyen mekânların yan yanalığına şahit olunur. Hipermekân ve siber-uzam kavramları, postmodern dönemin mekân anlayışını nitelemek için kullanılan öteki kavramlardır. Özellikle internetin icadı, bu tarz mekânların varlığını kaçınılmaz kılar. İnternetin icadı ile insanların, maddi olarak mekânları kat etmesine gerek kalmaz. Sözü edilen tüm sebeplerden, postmodern mekânda, içerisi/dışarısı kategorileri önemini yitirir. Postmodern zaman ise sınırları belirlenmiş, peşi sıra akan bir yapıda değildir. Aksine, sarmal, iç içe geçen, belirlenemeyen bir zaman anlayışı vardır. Bazı yeni bilimsel gelişmeler, bu durumun ortaya çıkmasında önemli rol oynarlar. Stephen Hawking ile Einstein'in teorileri bunlardan başta gelenleridir. Bu teoriler ile birlikte, zamanın, evrende aynı akmadığı tespit edilir. Hızın artması, zamanın daha yavaş akması sonucunu doğurur. Zamanın sabit olmayıp farklı yerlerde farklı aktığının tespiti, yazarlara da yeni ufuklar açar. Sinemadaki montaj ve flash-back teknikleri de yazarları doğrudan etkiler. Bu tekniklerle zaman, bütün sınırlarını yitirir ve üzerinde kolaylıkla oynanabilen bir yapıya büründürülür. Bilge Karasu'nun, "Bir Ortaçağ Abdalı", "Dehlizde Giden Adam", "Geceden Geceye Arabayı Kaçıran Adam", "Kedili Meryem", "Ada", "Depo", "Kör Nokta", "Düş Balıkçıları: Kubadabad 1955" öykülerinde ve Kılavuz, Gece, romanlarında postmodern mekân ve zaman anlayışına yer verilirBook Part SILEMA-I ROMANINDA DİL, TOPLUM VE TARİH(Gece Kitaplığı, 2018) Akman, İlyasYismayil Mirza’nın Zazaca kaleme aldığı ve 2004 yılında basılan romanı Sılema-I edebiyat-tarih, edebiyat-toplum ilişkisini ortaya koyması açısından önemlidir. Roman, okurlarını tarihi ve toplumsal konuların dünyasına davet eder. Okur, Osmanlı dönemindeki bazı Zaza topluluklarının yaşadıkları üzerinden bir döneme tanıklık ettiği gibi, Zazalara dair bilgi edinme fırsatı da yakalamış olur. Örneğin, Osmanlı döneminde Zazalar arasında yaygın olan aşiret yapılanmaları çeşitli yönlerden ele alınır. Ağaların köylülerin emek gücünü nasıl sömürdükleri de somutlaştırılmaya çalışılır. Köylüler de bazı yönlerden eleştirilirler. Bazı köylülerin aşağılık kompleksi içinde kent yaşamına duydukları hayranlık üzerinde durulur. Eserde politik konuların dışında folklor ve dil konuları üzerinde de durulur. Düğün ritüelleri bunlardan biridir. Halk inanışının önemli motifi Hızır’dan da söz edilir. Bu çalışmada söz konusu tarihî, toplumsal ve folklorik konular ayrıntısıyla ele alınmaya çalışılacak.Article SÜLEYMAN ÇELEBİ VE MELA HUSEYNÊ BATEYÎ’NİN MEVLİDLERİNE KARŞILAŞTIRMALI BİR BAKIŞ(Turkish Studies, 2018) Öztürk, Mustafaİslam etkisinde gelişen klasik edebiyatta en çok rağbet gören türlerden birisi Hz. Muhammed’in doğumu etrafında şekillenen mevlidlerdir. Türk ve Kürt edebiyatı başta olmak üzere birçok İslam toplumunun edebiyatında sayısız mevlid eseri kaleme alınmıştır. Türk edebiyatında 200, Kürt edebiyatında da 60’ı aşkın mevlidin yazıldığı belirtilmektedir. Süleyman Çelebi’nin Vesîletü’n-Necât ile Mela Huseynê Bateyî’nin Mewlûdu’n-Nebî adlı eserlerinin karşılaştırmaya konu edilmesinde, bu iki eserin yazıldıkları dillerdeki en bilinen ve en yaygın mevlidler olması önemli rol oynamaktadır. Süleyman Çelebi ve Mela Huseynê Bateyî’ye ait mevlidlerin biçim ve muhteva yönünden karşılaştırılması sonucunda, daha eski ve hacim bakımından daha geniş olan Vesîletü’n-Necât’ın, Nûr-ı Muhammedî’nin yaratılmasından Hz. Peygamber’in vefatına kadar olan geniş bir olay örgüsüne sahip olduğu anlaşılmaktadır. Vesîletü’n-Necât’ın, bu yönüyle Hz. Peygamber’in hayat safhalarından daha fazla unsuru konu edindiği tespit edilmektedir. Buna karşılık, Vesîletü’n-Necât’ta ele alınmayan bazı konulara Mela Huseynê Bateyî’nin Mewlûdu’n-Nebî’sinde değinildiği ve ortak işlenen bazı başlıkların da daha derinlikli ifâde edildiği görülmektedir. Belirtilen iki mevlidin şekil ve muhteva karşılaştırması üzerinde durulmuş olsa da, bunun gibi karşılaştırmaya konu olabilecek daha pek çok başlık bulunmaktadır. Osmanlı’daki Fetret döneminin hemen ardındaki dönemin ağır psikolojisiyle yazılmış Vesîletü’n-Necât ile Mewlûdu’n-Nebî’deki ahlakî nitelikli öğütler ile bunların didaktik yönlerinin de irdelenmesi faydalı olacaktır. Hz. Peygamber’in hayatını konu edinmeleri münasebetiyle birer siyer-i Nebi örneği olan bu mevlidlerin, kaynaklarına her ne kadar değinildiyse de bu konu daha derinlikli incelenmeye değer bir başlıktır. Edebî olmaları dışında aynı zamanda dinî birer metin de olan Süleyman Çelebi ve Bateyî mevlidlerinin değerlendirilmeyi bekleyen bir başka hususiyeti de ehl-i sünnet düşüncesini halk arasında benimsenmesine katkıları ve onları okuyan müminleri ̧ yabancı ve zararlı telakkilerden korumasıdır. Zira Süleyman Çelebi ve Bateyî mevlidlerindeki fikrî arka plan ehl-i sünnet telakkisine sıkı sıkıya bağlıdır.Article Tarihçi Fuat Sezgin ve İslam Medeniyeti Tarihinde Düzelttiği Kavramlar(2017) Awrahim, Rareq MohammedDoğulu birkaç tarihçi ve bir grup müsteşrik, değişik açılardan İslam Medeniyet Tarihi alanında çalışma ve araştırmalar yapmışlardır. Onlardan biri de değerli çalışmalar ve eserler sunan Prof. Fuat Sezgin'dir. Bu çalışma ve eserleriyle günümüz dünyasında az sayıdaki müdekkik tarihçilerden biri oldu. Sezgin'in bu çalışmalarıyla İslam Medeniyetinin özü sayılan İslami İlimler Tarihine odaklanılmıştır. Sezgin'i diğerlerinden ayıran husus, Doğu ve Batı, iki kültürü cemedebilmesidir. Buna bağlı olarak araştırmalarında pek çok dildeki yazılı kaynaklara dayanmış ve yüklendiği mesajla da tek olmuştur. O mesaj da İslam Medeniyeti Tarihini yeniden ihya etmek, insanlık tarihindeki medeniyet konumunu ve ona olan etkisini açığa çıkarmaktır. Bu yüzden, bu konuya olan şiddetli bağlılığı ve ona olan ilgisi neticesinde uzun yaşamı süresince mükemmel telifler ortaya koymuştur. Ömrünün bütün günlerini ve gününün tüm saatlerini çalışmalara harcamıştır. Sadece kitapları telif etme ve neşretmeyle yetinmemiş; aynı zamanda Almanya'nın Frankfurt, Türkiye'nin de İstanbul şehrinde, benzeri olmayan bir müze tesis etmekle bu medeniyetin tarihini gözler önüne serdimiştir. Bütün bu çalışma ve çabalardan gayesi, İslam Medeniyet Tarihi hakkında Müslümanlar ve Batılılar arasında yaygın olan yanlış bakış açıları ve throughout the world. His outstanding accomplishments are mostly in Islamic sciences, which is in the core of the Islamic civilization. The deep knowledge, what Professor Sezgin has of both Muslim and Western civilizations, made him a unique scholar with outstanding achievements. He availed himself with the knowledge of many languages to tape on various resources in his studies. He made his mission to help in revival of the Islamic civilization and to show its tremendous impact on the development of humanity. His lifelong attachment, deep passion, tireless works throughout his long career enabled him to achieve the unique and invaluable contributions. Not only did he write and publish books, he tried to exhibit the history of this civilization by establishing unique museums in Frankfurt and Istanbul. Sezgin's studies also aimed to correct numerous misconceptions among both Muslims and Western history of Islamic civilization, and to change the existing under-estimation and appreciation which westerners have about Islamic civilization. This paper, therefore, first traces the existing misconceptions about the Islamic civilizations and combines them in two categories. Then, it presents and evaluates Sezgin's approach in addressing those misconceptions. Besides, the study necessity provides a short biography of Sezgin and a glimpse of his major works. Keywords: Fuad Sezgin, Islamic civilization, Orientalism, Islamic culture, codifidation of Hadish. anlayışları düzeltmek ve Müslümanların Batılılarla yüz yüze geldikleri hakir bakış açısını değiştirmekti. Araştırmacı, İslam Medeniyeti Tarihi etrafındaki yaygın adaletsiz görüşleri ve yanlış anlayışları takip etmiş ve onları iki ana kısma ayırmıştır. Ardından Sezgin, bu görüş ve anlayışları geçersiz kılan delillerle cevap vermiştir. Araştırmacının, -araştırma konusuna girmeden önce- Prof. Fuat Sezgin'in şahsiyeti ve en bariz çalışmalarını tanıtan bir durumda olması gerekmektedirPresentation Presentation