İslami İlimler Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/17
Browse
Browsing İslami İlimler Fakültesi by Publication Category "Dergi"
Now showing 1 - 10 of 10
- Results Per Page
- Sort Options
Article Abdullah Bosnevî'nin Vahdet-i Vücûda Dair Bir Risalesi ya da Kitâbü Tehakkuk(2016) Bozkurt, BirgülBu çalışmada, 17. yüzyılın Osmanlı dönemi mutasavvıflarından Abdullah Bosnevî'nin Kitâbü tehakkuki'l-cüz' bi sureti'l-küll ve zuhûri'l-fer' alâ sureti'l-asl adlı risalesini inceledik. Üç varak ya da altı sayfa olan bu risalesinde Bosnevî, Muhyiddin İbn Arabî'nin Fütûhât-ı Mekkiyye adlı eserinde yer alan bir şiirinden yola çıkarak İbn Arabî'nin vahdet-i vücûd düşüncesini kısa ve öz bir biçimde ortaya koymaya çalışmıştır. Biz çalışmamızda, Bosnevî'nin bu risalesini öncelikle şekil, içerik ve kaynakları açısından değerlendirdik. Sonrasında Bosnevî'nin İbn Arabî'nin bu şiirine dair yaptığı açıklamaları, Bosnevî'nin diğer bazı risalelerinden, İbn Arabî'nin görüşlerinden ve bu konularla ilgili diğer araştırmalardan yararlanarak izah etmeye ve yorumlamaya çalıştık.Article Endülüs'te Gazâlî Algısı(2017) Bozkurt, BirgülBu makalenin temel amacı Endülüs'te Gazâlî algısını ortaya koymaktır. Gazâlî, Doğu İslam dünyasında ortaya çıkan ve kelamdan felsefeye, fıkıhtan tasavvufa kadar çok sayıda alanda eserler bırakan önemli bir düşünürdür. Doğu İslam dünyasında aynı zamanda büyük bir otorite olan Gazâlî'nin Endülüs'teki durumu merak uyandırmaktadır. Fıkıh, tasavvuf ve siyaset bağlamındaki ilişkiler üzerine şekillenen Endülüs düşünce dünyasında, Gazâlî neredeyse merkezi bir konuma sahiptir. Zira Endülüs entelektüeli fıkıh, tasavvuf ve felsefe arasındaki tartışmaların ortasındadır. Bu çalışmada Endülüslü fakihler, sufiler, filozoflar ile tarihçilerin kitaplarındaki bilgilere göre Endülüslülerin Gazâlî'yi nasıl gördüklerini ortaya koymaya çalıştık. Buna ilave olarak bu çalışma, Gazâlî'nin bu farklı açılardan Endülüs'te nasıl algılandığını gözler önü- ne serme, bu konudaki önemli bir açığı kapatma, Gazâlî'ye dair Endü- lüslülerin algısını bütünlükçü bir biçimde ortaya koyma çabasındadır. Yakın zamanda dikkatleri celbeden felsefenin ve bilginin sosyolojik ve siyasi boyutlarına inecek bu çalışmanın Endülüs düşüncesine dair yapı- lacak diğer çalışmalara zemin hazırlamak bakımından katkıları olacağı kanaatindeyiz.Article Fıkıh ve Siyaset Arasında Endülüs’te (B)ilim ve Felsefe(2017) Bozkurt, BirgülBu çalışmada Endülüs medeniyetinde (b)ilimler ve felsefenin seyri fıkıh ve siyaset ilişkisi çerçevesinde ele alınmıştır. Endülüs dünyasında fıkıh ve siyaset ilişkileri bu bölgenin siyasi, kültürel ve entelektüel ortamını hazırlayan en önemli etkenlerdendir. Fıkhın bu derece etkin olması, Endülüs bölgesindeki kültürel hazır bulunuşluluk, inançlar ve insani yapıyla doğrudan ilgilidir. Siyasi ortam ise bölgede önceden bulunan siyasi yapılar, hızlı değişimler, Doğu İslam dünyasıyla ilişkiler ve Fâtımî tehdidi gibi unsurlarla bağlantılıdır. Fıkıh ve siyasetin samimiyet ya da menfaatsel boyutlara kayan ilişkileri, başta akli ilimler ve felsefe olmak üzere diğer dinî ilimler ve hatta farklı fıkhi ekollere kadar uzanan disiplinlerin Endülüs'e gelişi ve oradaki gelişiminde belirleyici bir rol oynamıştır. Bu çalışmada Endülüs tarihinin siyasi dönemlerinin kronolojik sırasını takip ederek, fıkıhsiyaset ilişkileri ve bunun neticelerini örneklerle ortaya koymaya çalışacağızOther GÜNÜMÜZE ÖRNEKLİĞİ AÇISINDAN FÂRÂBÎ’NİN VİZYONU(2016) Bozkurt, ÖmerFelsefe geçmişten kopuk bir şekilde yapılmamıştır.Ancak felsefe yapmak geçmişin aktarılmasından ibaret de değildir. Felsefe yapmanın bir biçimi de bizden öncekilerin felsefe yapma tarzlarını, bakışlarını, vizyonlarını örnek almak ve günümüze taşımakla mümkün birtakım görüşlerinden örnekler seçilerek vizyonu ortaya konacaktır. Sonra bu vizyonun günümüz İslam düşüncesine katkısı, çağımız İslam dünyası için anlamı, örnekliği ve rehberliği, özellikle de günümüz İslam medeniyetinin gelişim ve dönüşümüne yansımaları, felsefe, bilim, siyaset ve inanç gibi konularda bazı önerilerle birlikte tartışılıp sunulacaktır. Bunlara ilave olarak Fârâbî özelinde elde edilen bakış açısı, yöntem ve vizyonun günümüz felsefe araştırmalarına ve felsefe yapma çabalarına nasıl yardımcı olabileceği ortaya konmaya çalışılacaktır.Article HADİS KÜLTÜRÜNDE ESTETİK(2017) Karakaş, AliTüm insanların barış, huzur, saadet ve mutluluğunu hedefleyen İslâm dininin iki temel kaynağı vardır. Bunlar, Allah'ın kelamı olan Kur'ân ve Hz. Muhammed'in sünnetidir. Hz. Muhammed'in söz, fiil ve takrirlerinden oluşan sünnet, Kur'ân'ın tefsir ve açıklaması durumundadır. Kur'ân ve sünnet, insanların hayatlarının her alanına hitap etmektedir. Sanat ve estetiğin de İslâm kültüründe önemli bir yeri vardır. Çeşitli sözlük ve ansiklopedilerde sanat ve estetik hakkında değişik tanımlar yapılmıştır. İslâm dininin ana kaynağı olan Kur'ân'da estetiği çağrıştıran pek çok kavramlardan bahsedilmektedir. Özellikle Hz. Muhammed'in (s.a.v.) söz, fiil ve takrirlerinde de estetiği dile getiren güzellik türü ifadelerin yer aldığını okumaktayız. Hz Muhammed (s.a.v.) hayatının her aşamasında estetik, zarafet, düzen, tertip ve disipline önem ver vermiş ve Müslümanların dikkatlerini bu noktalara çekerek bu çerçevede hayatlarını tanzim etmelerini istemiştir. Bu çalışmamızda, bu konuları, bilhassa estetik kavramı çerçevesi dâhilinde kabul edilecek ifadelerin hadis kültüründeki yeri üzerinde duracağız. Çünkü güzelliği, zarafeti ve ahengi ifade eden çeşitli şeyler, insan hayatında yer almaktadır. Bu gibi şeyler, insanın ruh ve zihin dünyasını beslemektedir. Bu nedenle estetik kavramı dâhilinde kabul edilen her türlü güzelliğin, fert ve toplum hayatında önemli bir yeri vardırArticle İbn Heyyebân'ın Vasiyeti Ekseninde Arap Yarıma- dası'nda Son Peygamber Beklentisi(2016) Arıker, SametHz. Muhammed'in risaletinden önce Arap Yarımadası'nda özellikle din bilginleri arasında bir son peygamber beklentisi söz konusudur. Başta Şam olmak üzere Kudüs, Mekke ve Medine çevresinde yoğun olarak hissedilen bu hareketlilik konusunda kaynaklar birçok mucizevi nitelikli rivayetlerle birbirlerini tekrar etmektedir. Ancak bunlar arasında ahir zaman peygamberini görmek, ona tabi olmak ve Yahudileri bu hususta yönlendirmek üzere Şam'dan Medine'ye giden İbn Heyyebân isimli hahama dair rivayetler oldukça dikkat çekicidir. Bu rivayetler, aslında Kuran'ın, Yahudilerin tutumlarına dair tespitlerinin ve HıristiyanYahudi çatışmasının izdüşümleridir. Rivayetler içinde en somut ve diğerlerine göre makul bilgiler içeren İbn Heyyeban'ın tespitleri bile, son peygamberi şiddet mümessili olarak tanımlamaktadır. Kendi içlerinde ciddi tezatlar içeren söz konusu rivayetler, İslam kaynaklarında yoğun olarak yer almaktadır. Bunlar, Müslümanlar tarafından bile Hz. Muhammed'in peygamberliğini ispat için maalesef geçmişten günümüze kullanılabilmektedirArticle İLK HALİFENİN SEÇİLMESİNDE HZ. ÖMER'İN ROLÜ(2016) Demirci, AbdurrahmanHz. Muhammed'in vefatı ile Müslüman toplum bir yönetim sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Bunun temel nedeni, Kur'an'da ve Hz. Peygamberin uygulamalarında bu hususta net bir çözüm bulunmamasıdır. Ancak buna rağmen Müslümanlar henüz Hz. Peygamber defnedilmeden yöneticilerini seçebilmiştir. Çatışmasız bir çözümle Sakîfe toplantısında seçilen halife ile Müslümanlar siyasal bütünlüklerini koruyabilmişlerdir. Bunda Hz. Ömer'in önemli bir payı vardır. Hz. Ömer Sakîfe'de Ensar'ın kısmen kabilecilik kısmen de İslam'daki fazilet hususlarıyla kendilerinden halife belirleme çabalarına nasıl mukabelede bulunmuştur? Bu çalışmada hilafetin şartlarının Sakîfe toplantısı ile belirlendiğini tespit ederken, Hz. Ömer'in bu süreçte en önemli rolü oynayanlardan birisi olduğunu gördük. Hz. Ömer'in halife seçimi öncesi ve esnasında bir komplo içinde bulunmadığını, aynı zamanda baskın bir seçimle halife belirlenmesine de imkân tanımadığını tespit ettik. Hz. Ömer'in kendi hilafet ihtimaline rağmen Hz. Ebû Bekir'e biat yolunu açarak hem Ensar hem de Muhacirler içinde kamplaşma ve kabileciliğe yol açacak ihtimalleri önlediği sonucuna vardık.Article SOSYAL KELAM BAĞLAMINDA BİREYSEL VE TOPLUMSAL BARIŞIN İNŞASINDA KUR’AN’IN TEMEL KRİTERLERİ(2016) Erkol, AhmetToplumsal bir varlık olan insan, birlikte yaşamanın koşullarını oluşturmak için tarih boyunca pek çok teori geliştirmiş ve dünyanın değişik coğrafyalarında farklı sosyal ve siyasal uygulamalarda bulunmuştur. Devlet denilen kavram, bu birlikte yaşamı düzenlemenin zorunlu bir uygulaması olarak var olmuştur. Bireylerin ve toplumların barış içerisinde birlikte yaşayabilmeleri ve tabiatta mevcut kaynakları adil ve eşit bir biçimde bölüşebilmeleri için insanların uzun dönemler yaşamlarıyla oluşturdukları tecrübeler, birlikte yaşamın temel kriterlerini oluşturmada önemli bir etken olmuştur. Bununla birlikte tarih boyunca inananlar tarafından esas alınan dini metinler ve mesajı getiren peygamberlerin uygulamaları da bir başka temel etkendir. Bu makalede politik felsefeye girmeden yalnızca Kur'an'ın toplumsal barışı sağlamada sunduğu öneriler ve bu konuda belirlenen temel prensipler işlenecektir. Konunun anlaşılır olmasını sağlamak için merkez işlevini gören insana dair Kur'an'ın değinilerine yer verilecektir. Zira insan tabiatı anlaşılmadan "barış" kavramının anlaşılması olası değildirArticle TANRI-MEKÂN İLİŞKİSİ: 'HER YERDE BULUNMA' VE 'AŞKINLIK' SORUNU(2016) Aktürk, EyüpTanrı'nın sıfatlarına ilişkin bir tartışma O'nun varlığına ilişkin bir tartışmayla doğrudan ilgilidir. Klasik teizme göre Tanrı (her-şeyi bilme, her-şeye gücü yetme, heryerde bulunma gibi) bir takım sıfatlara özsel olarak sahiptir. Hiç kuşkusuz Tanrı'nın heryerde bulunması sıfatı O'nun mekânla olan ilişkisini tartışmayı gerektiren bir durumdur. Tanrı'nın her yerde bulunması ile O'nun madde-dışı (manevi) bir varlık olması arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Bir mekâna yerleşmek o mekân tarafından çevrelenmek anlamına geldiğine göre (hiç-bir sınırlamayı içermeyen) Tanrı'yı bir mekânla ilişkilendirmek anlamsızdır. O halde evreni aşan (manevi) bir varlık olarak Tanrı'ya herhangi bir mekân atfedilemez; ve aşkın olan Tanrı ile evren arasında temel ontolojik bir farklılığın olması kaçınılmazdırArticle Zendig-Dehr İlişkisi: Kureyşli Zındıkların Zaman ve Ahiret Algısı(2016) Alıcı, MehmetBu çalışma, Kuran-ı Kerim'de dehr/zaman kavramı bağlamında ahiretin olmadığını iddia eden kimi müşriklerin zending/zındık olarak tanımlanmaları arasında bir ilişkinin varlığını tartışmaya açmayı hedeflemektedir. Bu dünya hayatından başka bir hayatın olmadığın ileri süren müşriklere göre, her şey dehr/zaman içinde yok olmaya mahkumdur ve ikinci bir hayat söz konusu değildir. Bu anlayışa sahip Kureyşli müşriklerin zındık olarak tanımlanması, kökeni İslam öncesi İran'ın dinî geleneklerine dayanan zendig kavramının önemini arttırmaktadır. Mecûsî geleneğinde tarihsel süreç içerisinde Mani ve Mazdek için kullanılan zendig kavramı, sonraları ana mecra dini düşünceden sapan kişiler için de söz konusu olmuştur. Sâsânîlerin Arap yarımadasındaki varlığıyla bilinir gelen bu kavramın cahiliye Arapları için ne anlama geldiği önem arz etmektedir. Bu çalışma zendig-dehr ilişkisinin imkanını sorgulamaktadır.