İslami İlimler Fakültesi
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/17
Browse
Browsing İslami İlimler Fakültesi by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 123
- Results Per Page
- Sort Options
Article Zendig-Dehr İlişkisi: Kureyşli Zındıkların Zaman ve Ahiret Algısı(2016) Alıcı, MehmetBu çalışma, Kuran-ı Kerim'de dehr/zaman kavramı bağlamında ahiretin olmadığını iddia eden kimi müşriklerin zending/zındık olarak tanımlanmaları arasında bir ilişkinin varlığını tartışmaya açmayı hedeflemektedir. Bu dünya hayatından başka bir hayatın olmadığın ileri süren müşriklere göre, her şey dehr/zaman içinde yok olmaya mahkumdur ve ikinci bir hayat söz konusu değildir. Bu anlayışa sahip Kureyşli müşriklerin zındık olarak tanımlanması, kökeni İslam öncesi İran'ın dinî geleneklerine dayanan zendig kavramının önemini arttırmaktadır. Mecûsî geleneğinde tarihsel süreç içerisinde Mani ve Mazdek için kullanılan zendig kavramı, sonraları ana mecra dini düşünceden sapan kişiler için de söz konusu olmuştur. Sâsânîlerin Arap yarımadasındaki varlığıyla bilinir gelen bu kavramın cahiliye Arapları için ne anlama geldiği önem arz etmektedir. Bu çalışma zendig-dehr ilişkisinin imkanını sorgulamaktadır.Article İLK HALİFENİN SEÇİLMESİNDE HZ. ÖMER'İN ROLÜ(2016) Demirci, AbdurrahmanHz. Muhammed'in vefatı ile Müslüman toplum bir yönetim sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Bunun temel nedeni, Kur'an'da ve Hz. Peygamberin uygulamalarında bu hususta net bir çözüm bulunmamasıdır. Ancak buna rağmen Müslümanlar henüz Hz. Peygamber defnedilmeden yöneticilerini seçebilmiştir. Çatışmasız bir çözümle Sakîfe toplantısında seçilen halife ile Müslümanlar siyasal bütünlüklerini koruyabilmişlerdir. Bunda Hz. Ömer'in önemli bir payı vardır. Hz. Ömer Sakîfe'de Ensar'ın kısmen kabilecilik kısmen de İslam'daki fazilet hususlarıyla kendilerinden halife belirleme çabalarına nasıl mukabelede bulunmuştur? Bu çalışmada hilafetin şartlarının Sakîfe toplantısı ile belirlendiğini tespit ederken, Hz. Ömer'in bu süreçte en önemli rolü oynayanlardan birisi olduğunu gördük. Hz. Ömer'in halife seçimi öncesi ve esnasında bir komplo içinde bulunmadığını, aynı zamanda baskın bir seçimle halife belirlenmesine de imkân tanımadığını tespit ettik. Hz. Ömer'in kendi hilafet ihtimaline rağmen Hz. Ebû Bekir'e biat yolunu açarak hem Ensar hem de Muhacirler içinde kamplaşma ve kabileciliğe yol açacak ihtimalleri önlediği sonucuna vardık.Article Abdullah Bosnevî'nin Vahdet-i Vücûda Dair Bir Risalesi ya da Kitâbü Tehakkuk(2016) Bozkurt, BirgülBu çalışmada, 17. yüzyılın Osmanlı dönemi mutasavvıflarından Abdullah Bosnevî'nin Kitâbü tehakkuki'l-cüz' bi sureti'l-küll ve zuhûri'l-fer' alâ sureti'l-asl adlı risalesini inceledik. Üç varak ya da altı sayfa olan bu risalesinde Bosnevî, Muhyiddin İbn Arabî'nin Fütûhât-ı Mekkiyye adlı eserinde yer alan bir şiirinden yola çıkarak İbn Arabî'nin vahdet-i vücûd düşüncesini kısa ve öz bir biçimde ortaya koymaya çalışmıştır. Biz çalışmamızda, Bosnevî'nin bu risalesini öncelikle şekil, içerik ve kaynakları açısından değerlendirdik. Sonrasında Bosnevî'nin İbn Arabî'nin bu şiirine dair yaptığı açıklamaları, Bosnevî'nin diğer bazı risalelerinden, İbn Arabî'nin görüşlerinden ve bu konularla ilgili diğer araştırmalardan yararlanarak izah etmeye ve yorumlamaya çalıştık.Article SOSYAL KELAM BAĞLAMINDA BİREYSEL VE TOPLUMSAL BARIŞIN İNŞASINDA KUR’AN’IN TEMEL KRİTERLERİ(2016) Erkol, AhmetToplumsal bir varlık olan insan, birlikte yaşamanın koşullarını oluşturmak için tarih boyunca pek çok teori geliştirmiş ve dünyanın değişik coğrafyalarında farklı sosyal ve siyasal uygulamalarda bulunmuştur. Devlet denilen kavram, bu birlikte yaşamı düzenlemenin zorunlu bir uygulaması olarak var olmuştur. Bireylerin ve toplumların barış içerisinde birlikte yaşayabilmeleri ve tabiatta mevcut kaynakları adil ve eşit bir biçimde bölüşebilmeleri için insanların uzun dönemler yaşamlarıyla oluşturdukları tecrübeler, birlikte yaşamın temel kriterlerini oluşturmada önemli bir etken olmuştur. Bununla birlikte tarih boyunca inananlar tarafından esas alınan dini metinler ve mesajı getiren peygamberlerin uygulamaları da bir başka temel etkendir. Bu makalede politik felsefeye girmeden yalnızca Kur'an'ın toplumsal barışı sağlamada sunduğu öneriler ve bu konuda belirlenen temel prensipler işlenecektir. Konunun anlaşılır olmasını sağlamak için merkez işlevini gören insana dair Kur'an'ın değinilerine yer verilecektir. Zira insan tabiatı anlaşılmadan "barış" kavramının anlaşılması olası değildirArticle TANRI-MEKÂN İLİŞKİSİ: 'HER YERDE BULUNMA' VE 'AŞKINLIK' SORUNU(2016) Aktürk, EyüpTanrı'nın sıfatlarına ilişkin bir tartışma O'nun varlığına ilişkin bir tartışmayla doğrudan ilgilidir. Klasik teizme göre Tanrı (her-şeyi bilme, her-şeye gücü yetme, heryerde bulunma gibi) bir takım sıfatlara özsel olarak sahiptir. Hiç kuşkusuz Tanrı'nın heryerde bulunması sıfatı O'nun mekânla olan ilişkisini tartışmayı gerektiren bir durumdur. Tanrı'nın her yerde bulunması ile O'nun madde-dışı (manevi) bir varlık olması arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Bir mekâna yerleşmek o mekân tarafından çevrelenmek anlamına geldiğine göre (hiç-bir sınırlamayı içermeyen) Tanrı'yı bir mekânla ilişkilendirmek anlamsızdır. O halde evreni aşan (manevi) bir varlık olarak Tanrı'ya herhangi bir mekân atfedilemez; ve aşkın olan Tanrı ile evren arasında temel ontolojik bir farklılığın olması kaçınılmazdırPresentation Kitap Tanıtımı Doğudan Batıya Düşüncenin Serüveni, ed. Bayram Ali Çetinkaya, İnsan Yayınları, İstanbul, 2015, 10 cilt, 10800 sayfa(2016) Bozkurt, ÖmerBazı kitapları içerikleri açısından değerlendirmek oldukça güçtür. İçerik o kadar farklı, o kadar geniş, o kadar cezb edici olur ki, bu içeriği birkaç sayfada tanıtmak, değerlendirmek, kritik etmek zorlaşır. Değerlendirmesini yaptığımız bu eser de böyle bir özelliğe sahiptir. Her şeyden önce bu eser 272 akademisyenin 427 başlığı 10 ciltte, 10800 sayfada ortaya koyduğu ve 11 sayı editörü ile projenin mimarı ve editörü Bayram Ali Çetinkaya’nın başkanlığında hazırlanmış kapsamlı ve büyük bir eserdir.Book Part İSLAM’DA KADIN HAKLARINI TEKRAR GÖZDEN GEÇİRMEK: ‘İSTİHKAKA DAYALI ADALET’ YERİNE ‘EŞİTLİKÇİ ADALET’(Tibyan Yayıncılık, 2016) Yaşar, Hakime ReyyanGeleneksel İslam düşüncesinde kadın hakları, bireylerin ait oldukları statü, sahip oldukları kabiliyet ve potansiyele göre dağıtılan adalet, yani istihkaka dayalı adalet/el-adâle el-istihkâkiyye kavramı temelinde tanımlana gelmiştir. Bu adalet kavramı bireylere istihkakı oranınca hak tanınmasını gerektiğini ortaya koyan nisbî eşitlik anlayışını doğurmuştur. Diğer taraftan ise, günümüzde bu adalet kavramı pek çok sorunla karşılaşmıştır. Bu sorunlardan biri de, erkek ile kadın arasında temel haklarda (fundamental) eşitliği temel alan eşitlikçi adalet kavramı ışığında Kur’ân ve hadisleri yeniden okumamızın ne kadar mümkün olduğudur.Article AHMED YESEVİ BİBLİYOGRAFYASI: TÜRKİYE’DE YESEVİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARA DAİR DEĞERLENDİRMELER(2016) Bozkurt, Birgül"Hazret-i Türkistan" ya da "Pir-i Türkistan" namıyla meşhur olan büyük Türk mutasavvıfı Ahmed Yesevî , Divân-ı Hikmet adlı eseri ve yetiştirmiş olduğu öğrencileriyle Orta Asya'dan Balkanlar'a kadar büyük bir alanı etkilemiştir. Yesevî'nin Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında da etkileri büyüktür. Onun Anadolu'daki takipçileri arasında Şeyh Edebâli, Hacı Bektâş Velî, Sarı Saltuk, Ahi Evran gibi önemli mutasavvıflar yer almaktadır. Yesevî müridleri Anadolu'da aynı zamanda savaşçı dervişler olmaları, ticaret ahlakına ve kadınların eğitimine verdikleri önemle de tanınmaktadırlar. Bu özellikleri nedeniyle Ahmed Yesevî ve Yesevîlik hakkında Anadolu'da erken dönemlerden itibaren eserler kaleme alınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde de Divân-ı Hikmet ve Yesevîlik üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Yesevî hakkında Türkiye'de çok sayıda makale, bildiri ve kitap çalışmasının yapıldığı bilinmektedir. Biz bu makalemizde Ahmed Yesevî hakkında Türkiye'de yapılmış olan bu çalışmalara dair bazı değerlendirmelerde bulunduk. Ayrıca Yesevî üzerine yapılmış araştırmaları içeren kapsamlı bir bibliyografyayı da takdim ettik. Batı dünyasında, Çin, Kazakistan, Özbekistan (Taşkent) gibi ülkelerde Yesevi'ye değerlendirmeleri konu edinen makale ve bildiriler söz konusudur. Fakat Ahmed Yesevi'ye dair Türkiye'de bu tarzda benzer çalışmaların henüz yapılmamış olması önemli bir eksikliktir. Bizim bu çalışmayı yapmaktaki temel amacımız da bu eksikliği gidermek ve Yesevi'ye dair çalışmaların düzeyine dair bir tablo ortaya koymaktırOther GÜNÜMÜZE ÖRNEKLİĞİ AÇISINDAN FÂRÂBÎ’NİN VİZYONU(2016) Bozkurt, ÖmerFelsefe geçmişten kopuk bir şekilde yapılmamıştır.Ancak felsefe yapmak geçmişin aktarılmasından ibaret de değildir. Felsefe yapmanın bir biçimi de bizden öncekilerin felsefe yapma tarzlarını, bakışlarını, vizyonlarını örnek almak ve günümüze taşımakla mümkün birtakım görüşlerinden örnekler seçilerek vizyonu ortaya konacaktır. Sonra bu vizyonun günümüz İslam düşüncesine katkısı, çağımız İslam dünyası için anlamı, örnekliği ve rehberliği, özellikle de günümüz İslam medeniyetinin gelişim ve dönüşümüne yansımaları, felsefe, bilim, siyaset ve inanç gibi konularda bazı önerilerle birlikte tartışılıp sunulacaktır. Bunlara ilave olarak Fârâbî özelinde elde edilen bakış açısı, yöntem ve vizyonun günümüz felsefe araştırmalarına ve felsefe yapma çabalarına nasıl yardımcı olabileceği ortaya konmaya çalışılacaktır.Article İbn Heyyebân'ın Vasiyeti Ekseninde Arap Yarıma- dası'nda Son Peygamber Beklentisi(2016) Arıker, SametHz. Muhammed'in risaletinden önce Arap Yarımadası'nda özellikle din bilginleri arasında bir son peygamber beklentisi söz konusudur. Başta Şam olmak üzere Kudüs, Mekke ve Medine çevresinde yoğun olarak hissedilen bu hareketlilik konusunda kaynaklar birçok mucizevi nitelikli rivayetlerle birbirlerini tekrar etmektedir. Ancak bunlar arasında ahir zaman peygamberini görmek, ona tabi olmak ve Yahudileri bu hususta yönlendirmek üzere Şam'dan Medine'ye giden İbn Heyyebân isimli hahama dair rivayetler oldukça dikkat çekicidir. Bu rivayetler, aslında Kuran'ın, Yahudilerin tutumlarına dair tespitlerinin ve HıristiyanYahudi çatışmasının izdüşümleridir. Rivayetler içinde en somut ve diğerlerine göre makul bilgiler içeren İbn Heyyeban'ın tespitleri bile, son peygamberi şiddet mümessili olarak tanımlamaktadır. Kendi içlerinde ciddi tezatlar içeren söz konusu rivayetler, İslam kaynaklarında yoğun olarak yer almaktadır. Bunlar, Müslümanlar tarafından bile Hz. Muhammed'in peygamberliğini ispat için maalesef geçmişten günümüze kullanılabilmektedirArticle Perception of Islam in Zoroastrian Zand Literature(Bursa IlahIyat Foundation, 2017) Alici, M.This study analyses the perception of Islam presented in Zand literature, namely, the exegetical literature of the Zoroastrian tradition that gradually lost power as a result of Muslim conquests. Zand texts, which grew during the Sasanian era and indicate a lively theological discourse, were codified and took their final form after the Muslim conquests. Zand literature talks about Islam and Muslims in an implicit manner by means of concepts such as Tāzīg (Arab) Ag-dēnīh (evil/superstitious religion). Written for guiding Zoroastrian clergy in every subject, including theology and morals, these texts have a biased and negative attitude towards Islam and Muslims. Zands initially interpret Muslim conquests in an apocalyptic sense and emphasize that the end of world is near and consequently that evil reigns now. On the other hand, due to the obligation of living together with Muslims, Zands advise minimizing relations with Muslims in daily life. They present objections to the doctrinal attitude of Islam and aim at preserving the religious status of Zoroastrians. This paper stresses the view of the Zoroastrian tradition regarding Muslim conquests, the eventual coexistence experience and Islamic theology within the framework of Zands. © 2017 Bursa I˙lahiyat Foundation.Article HADİS KÜLTÜRÜNDE ESTETİK(2017) Karakaş, AliTüm insanların barış, huzur, saadet ve mutluluğunu hedefleyen İslâm dininin iki temel kaynağı vardır. Bunlar, Allah'ın kelamı olan Kur'ân ve Hz. Muhammed'in sünnetidir. Hz. Muhammed'in söz, fiil ve takrirlerinden oluşan sünnet, Kur'ân'ın tefsir ve açıklaması durumundadır. Kur'ân ve sünnet, insanların hayatlarının her alanına hitap etmektedir. Sanat ve estetiğin de İslâm kültüründe önemli bir yeri vardır. Çeşitli sözlük ve ansiklopedilerde sanat ve estetik hakkında değişik tanımlar yapılmıştır. İslâm dininin ana kaynağı olan Kur'ân'da estetiği çağrıştıran pek çok kavramlardan bahsedilmektedir. Özellikle Hz. Muhammed'in (s.a.v.) söz, fiil ve takrirlerinde de estetiği dile getiren güzellik türü ifadelerin yer aldığını okumaktayız. Hz Muhammed (s.a.v.) hayatının her aşamasında estetik, zarafet, düzen, tertip ve disipline önem ver vermiş ve Müslümanların dikkatlerini bu noktalara çekerek bu çerçevede hayatlarını tanzim etmelerini istemiştir. Bu çalışmamızda, bu konuları, bilhassa estetik kavramı çerçevesi dâhilinde kabul edilecek ifadelerin hadis kültüründeki yeri üzerinde duracağız. Çünkü güzelliği, zarafeti ve ahengi ifade eden çeşitli şeyler, insan hayatında yer almaktadır. Bu gibi şeyler, insanın ruh ve zihin dünyasını beslemektedir. Bu nedenle estetik kavramı dâhilinde kabul edilen her türlü güzelliğin, fert ve toplum hayatında önemli bir yeri vardırPresentation Baki Adam, Yahudilik ve Hristiyanlık Açısından Kur'an'ın Tartışmalı Konuları, İstanbul: Pınar Yayınları, 2016.(2017) Bakışgan, Muhammed HanifiKur’an‐ı Kerim İslam dininin kutsal kitabı olduğu gibi aynı zamanda Dinler Tarihi için de oldukça zengin bir kaynaktır. Bu bakımdan Kur’an‐ı Kerim gerek Yahudilik ve Hristiyanlık gerekse diğer dinler hakkında kayda değer bilgiler içermektedir. Kur’an’ın barındırdığı bu bilgiler diğer dinlerin kaynakları ile büyük oranda uyuşsa da birçok hususta farklı anlatılarla karşılaşmak mümkündür. Kur’an‐ı Kerim ile diğer dinlerin anlatıları arasındaki bu farkları, oryantalist ilim adamları kendi kaynakları bağlamında Kur’an’ın hatası olarak kabul etmektedirler. Dolayısıyla bu açıdan Kur’an’a ciddi eleştiriler yöneltmektedirler. Halbuki Kur’an kendi anlatısında doğrudan ya da dolaylı olarak bu dinî kaynakları esas almamaktadır. Bu noktada Baki Adam, Yahudi‐Hristiyan geleneğinin Kur’an’a yönelttiği eleştirileri ele alarak konuyu detaylı bir şekilde irdelemektedirArticle Fârâbî'nin Endülüs'teki İmajı: Endülüslü Filozof Ve Tarihçiler Gözüyle Fârâbî(2017) Bozkurt, BirgülEndülüslü filozofların eserlerinde olduğu gibi tabakât ve tarih yazarlarının eserlerinde de Fârâbî hakkında olumlu bir bakışın bulunması söz konusudur. Bu durum Fârâbî’nin sadece felsefi otoritesiyle ilgili olmayıp mantık, matematik, tıp, müzik gibi pek çok alandaki başarısı ve yaşamındaki mütevazılığını da kapsamaktadır.Book MAHALLEMİLER ve EBRULİ KÜLTÜRÜN AĞIRBAŞLILIĞI(Çizgi Kitabevi, 2017) YEŞİLMEN, HALİTGünümüzde küreselleşme konusunda pek çok görüş ortaya konulmakta ve buna dönük çeşitli projeler gündeme gelmektedir. Kendini hissettiren etno-dini merkezli kimlik söylemleri de bu projelerin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Özellikle bu yöndeki konu ve meselelerin küreselleşme söylemleriyle manipüle edilerek zararlı ve çatışmalı ortamlara sürüklenme ihtimali de yüksektir. Bundan dolayı, Mardin ve çevresinde olduğu gibi farklı etno-dini unsurların yüzyılara dayanan birlikteliği, etkileşim dinamikleri çerçevesinde anlaşılabilir. Bu çalışma da, bölgenin asli unsuru olan Mahallemiler özelinde, yerel dinamiklerin anlaşılmasına katkı sunması yönüyle önemlidir.Article “BEYÂNU ESRÂRİ'L-HİLÂFETİ'L-İNSÂNİYYE VE'SSALTANATİ'L-MA‘NEVİYYE” İSİMLİ RİSALESİ BAĞLAMINDA TAŞKÖPRÎZÂDE’DE İNSAN ALGISI(2017) Şahinalp, HacerBu makalede, Osmanlı’nın zirve dönemi âlimlerinden olan Taşköprîzâde’nin, insanı ahlâkî yönüyle merkeze alan bir risalesini analiz ve sentez yöntemiyle incelemeye çalıştık. Risale, insanın iradî eylemlerinin toplamından oluşan, ahlâk, ev idaresi ve siyaset şeklinde üç temel ayağı bulunan amelî hikmeti, İslam kanunu üzere incelemektedir. İnsanın özgür olmakla beraber sorumlu olan yönetici kimliğinin ön plana çıktığı risalede bazı konularda sorgulayıcı, bazı konularda da aşırı kaderci tutumun izleri rahatlıkla görülebilir. Kişinin hem iç dünyasında hem de çevresinde denge ve düzeni sağlayabilmesi kuvvetli bir sorumluluk bilincine bağlanmıştır. Müellifin devraldığı bilgi birikimini harmanlayarak aktarmadaki başarısı ve eklektik kişiliği bizlere, döneminin insan algısı hakkında derli toplu bilgiler sunmuştur.Article Fıkıh ve Siyaset Arasında Endülüs’te (B)ilim ve Felsefe(2017) Bozkurt, BirgülBu çalışmada Endülüs medeniyetinde (b)ilimler ve felsefenin seyri fıkıh ve siyaset ilişkisi çerçevesinde ele alınmıştır. Endülüs dünyasında fıkıh ve siyaset ilişkileri bu bölgenin siyasi, kültürel ve entelektüel ortamını hazırlayan en önemli etkenlerdendir. Fıkhın bu derece etkin olması, Endülüs bölgesindeki kültürel hazır bulunuşluluk, inançlar ve insani yapıyla doğrudan ilgilidir. Siyasi ortam ise bölgede önceden bulunan siyasi yapılar, hızlı değişimler, Doğu İslam dünyasıyla ilişkiler ve Fâtımî tehdidi gibi unsurlarla bağlantılıdır. Fıkıh ve siyasetin samimiyet ya da menfaatsel boyutlara kayan ilişkileri, başta akli ilimler ve felsefe olmak üzere diğer dinî ilimler ve hatta farklı fıkhi ekollere kadar uzanan disiplinlerin Endülüs'e gelişi ve oradaki gelişiminde belirleyici bir rol oynamıştır. Bu çalışmada Endülüs tarihinin siyasi dönemlerinin kronolojik sırasını takip ederek, fıkıhsiyaset ilişkileri ve bunun neticelerini örneklerle ortaya koymaya çalışacağızArticle Endülüs'te Gazâlî Algısı(2017) Bozkurt, BirgülBu makalenin temel amacı Endülüs'te Gazâlî algısını ortaya koymaktır. Gazâlî, Doğu İslam dünyasında ortaya çıkan ve kelamdan felsefeye, fıkıhtan tasavvufa kadar çok sayıda alanda eserler bırakan önemli bir düşünürdür. Doğu İslam dünyasında aynı zamanda büyük bir otorite olan Gazâlî'nin Endülüs'teki durumu merak uyandırmaktadır. Fıkıh, tasavvuf ve siyaset bağlamındaki ilişkiler üzerine şekillenen Endülüs düşünce dünyasında, Gazâlî neredeyse merkezi bir konuma sahiptir. Zira Endülüs entelektüeli fıkıh, tasavvuf ve felsefe arasındaki tartışmaların ortasındadır. Bu çalışmada Endülüslü fakihler, sufiler, filozoflar ile tarihçilerin kitaplarındaki bilgilere göre Endülüslülerin Gazâlî'yi nasıl gördüklerini ortaya koymaya çalıştık. Buna ilave olarak bu çalışma, Gazâlî'nin bu farklı açılardan Endülüs'te nasıl algılandığını gözler önü- ne serme, bu konudaki önemli bir açığı kapatma, Gazâlî'ye dair Endü- lüslülerin algısını bütünlükçü bir biçimde ortaya koyma çabasındadır. Yakın zamanda dikkatleri celbeden felsefenin ve bilginin sosyolojik ve siyasi boyutlarına inecek bu çalışmanın Endülüs düşüncesine dair yapı- lacak diğer çalışmalara zemin hazırlamak bakımından katkıları olacağı kanaatindeyiz.Article KĀDÎ ABDÜLCEBBÂR VE EBÜ’L-MUÎN EN-NESEFÎ’DE ŞEFAAT(Turkish Studies (Elektronik), 2018) ŞAHİNALP, HacerŞefaat, naklî delillerle sabit olan sem‘iyyât konularındandır. Mu‘tezile ile Ehl-i Sünnet arasındaki önemli tartışma konularından birini oluşturan şefaat, her iki ekol tarafından kabul edilmektedir. Esas tartışma, şefaatin ahirette yükleneceği misyonla alakalıdır. Karşılaştırmalı bir yöntemle ele aldığımız bu çalışmamızda Mu‘tezile âlimlerinden Kādî Abdülcebbâr, şefaati mü’minlerin cennetteki derecelerinin arttırılmasına bir vesile olarak görürken Ehl-i Sünnet’in Mâtürîdî kolunu temsil eden Ebü’l-Muîn en-Nesefî ise tövbe etmeden ölen büyük günah sahibi mü’minin affı için bir imkân olarak değerlendirir. Kādî Abdülcebbâr, büyük günah sahibini mü’min kategorisinde görmediğinden cennete giremeyeceğini, ebedî olarak cehennemde kalacağını, dolayısıyla şefaati de hak etmeyeceğini söyler. Şefaat bir af aracı değildir; büyük günahlardan kurtuluş, ancak tövbe ve taatlere yönelmekle gerçekleşir. Bu düşüncelerinin arkasında yatan temel gerekçe ise amelleri imanın bir parçası olarak görmeleridir. Nesefî’ye göre iman kalben tasdiktir. İnkâr ve yalanlama olmadığı müddetçe kişi mü’mindir. Mü’min olan da ebedî cehennemle cezalandırılamaz, en fazla günahı oranında cezasını çeker. Nihayetinde, şefaatle de olsa affa uğrar ve mutlaka cennete girer. Kādî Abdülcebbâr, bunun insanları kötülüğe teşvik anlamına geleceğini söylerken Nesefî de onların insanları ümitsizliğe sevk ettiklerini belirtir. Şefaat hakkında yaptığımız bu karşılaştırmalı çalışma bizlere, bir yandan yaşanan tecrübelerin zihniyetin şekillenmesine, bunun da kavramsallaştırmalara etkisini gösterirken, öbür yandan kullanılan farklı yöntem ve argümantasyonların bizleri nasıl farklı sonuçlara ulaştırdığının güzel örneklerini sunar.Article Şâfiî Hukuk Düşüncesinde Annenin Süt Emzirme Yükümlülüğü ve Sütannelik Uygulaması(ŞIRNAK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2018) YAŞAR, Mehmet Azizİslâm dini, bir toplumu oluşturan ailelerin huzur ve güven içinde bir arada yaşayabilmelerini sağlayan değişik bağlar kurmuştur. Bunlardan biri de süt emzirmeden kaynaklanan süt akrabalığıdır. Bu akrabalık bağını, nazil olan âyetler ve varit olan hadisler düzenlemiş; İslâm hukukçuları da bu âyetler ve hadisler ışığında ilgili meseleleri ve hükümleri ele alarak konuya gereken önemi vermişlerdir. Aynı zamanda konu, fıkhın teşekkülünden günümüze dek güncelliğini koruyabilmiştir. Ancak görüldüğü kadarıyla toplumumuzda, süt akrabalığından kaynaklanan birçok hukûkî hak ve sorumluluklar bilinmemektedir. Bu çalışmada, bölgemizde hâkim konumda bulunan Şâfiî mezhebinin görüşü esas alınarak annenin çocuğunu emzirme yükümlülüğü ve sütannelik uygulaması ele alınmaya gayret edilecektir.