MAÜ GCRIS Standart veritabanının içerik oluşturulması ve kurulumu Research Ecosystems (https://www.researchecosystems.com) tarafından devam etmektedir. Bu süreçte gördüğünüz verilerde eksikler olabilir.
 

Erdal, Zekai

Loading...
Profile Picture
Name Variants
Job Title
Doç. Dr.
Email Address
Main Affiliation
Department of History of Art / Sanat Tarihi Bölümü
Status
Current Staff
Website
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID
Scholarly Output

18

Articles

11

Citation Count

0

Supervised Theses

0

Scholarly Output Search Results

Now showing 1 - 10 of 18
  • Article
    BİR MEZARTAŞINDA SAKLI TARİH
    (2017) Erdal, Zekai
    Mezar taşları boyut olarak küçük olsalar da, üzerindeki yazılar nedeniye birçok yapı ile yarışacak kadar önemli eserlerdendir. İçinde yatan kişinin kim olduğunu, statüsünü, ölüm sebebini, ölüm tarihini, sade yada süslü cümlelerle anlatan mezar taşaları, kişinin dünyadaki konumuna göre de ihtişamlı ve görkemli olabilmektedir. Siirt İli, Baykan İlçesi’ne bağlı Derzin (Adakale) Köyü’ne hakim bir tepe üzerinde, kale, medrese, cami, türbeler ve onlarca mezar taşı bulunmaktadır. Bu eserlerin hepsi Osmanlı Devleti zamanında yurtluk-ocaklık sistemine göre bölgede varlık gösteren Zırki Beyliğine aittir. Ancak bu eserler arasında bir mezar taşı vardır ki, üzerindeki bilgiler ile bölgedeki Şerefhani etkisinin Zırkiler üzerindeki egemenliğini göstermektedir. Siirt bölgesindeki Bitlis-Zırki iktidar mücadelesinin somut bir örneği olan araştırmaya konu mezartaşı Muhammed Halef Bey’e aittir.Muhammed Halef Bey’in kim olduğu ve iktidar mücadelesi , hem mezartaşındaki bilgiler, hem de arşivdeki belgeler ile ortaya konulmuştur.
  • Article
    Aksaray'da fazla tanınmayan Anadolu Selçuklu Türbeleri
    (USAD, 2018) Erdal, Zekai
    The city, which was rebuilt entirely by Qilich Arslan II, the Sultan of Anatolian Seljuks, had rapidly thrived since it was a military base and also located at the intersection of main trade routes. The golden era of Aksaray during the Seljuks period began to fade following the Kösedağ War the chaotic environment in the Beyliks small Turkish emirates) period and displacement of certain people in order to Turkize and Islamize the new capital city of Ottomans led the city of Aksaray to collapse. Numerous tombs built in that period were destroyed because of some problems such as invasion, plunder, riot; the remaining ones were demolished for the sake of nothing. Four tombs belonging to that period, which are still extant despite all these negative circumstances or were detected before its demolition, have been included in the scope of the study. One of those does not exist today. The sites of cemetery subsist only in two tombs at the city center. The tomb in the town of Topakkaya has managed to remain standing by virtue of restoration, partially loyal to its original state though. The buildings, except the Anonymous Tomb, are not known very well in the academic circles. This article aims to present the obscure tombs of Anatolian Seljuks in Aksaray
  • Article
    MARDİN’DEKİ ARTUKLU TÜRBELERİ
    (2020) Erdal, Zekai
    Mardin, Türk-İslam sanatı ve mimarisinin anıt eserlerini barındıran nadir şehirlerden birisidir. Özellikle Artuklularla birlikte ön plana çıkan ve onlarla birlikte de var olmaya devam eden Mardin, eski dokusunu koruması açısından da önemli turizm merkezlerindendir. Necmeddin İlgazi tarafından 1106’da Mardin merkezli kurulan Artuklular 1409 yılına kadar hüküm sürmüşlerdir. Mardin ve çevresinde önemli kültür varlıkları ortaya koymuşlardır. Tahta geçen Artuklu sultanları hayrat olarak cami, medrese, türbe gibi binalar yaptırmışlardır. Sultanlar ve yakınları ya bu yaptırdıkları yapıların içindeki bir mekâna veyahut sadece müstakil türbelere defnedilmişlerdir. Sultanların gömüldüğü mekânların bir kısmı günümüzde mevcut iken bir kısmı ise sadece arşivlerde anılmaktadır. Bu çalışmada Mardin’i üç asır boyunca başkent yapan ve şehrin her tarafına Türk-İslam mührünü vuran Artuklu hanedan üyelerinin gömüldüğü türbeler ele alınmıştır. Mevcut olmayan yapılar çeşitli arşiv kayıtlarından tespit edilmiştir. Yanlış bilinen türbeler ise yeni belge ve bilgiler ışığında yeniden tanımlanmıştır. Mardin’deki Artuklu Sultanlarının gömüldüğü türbeler ilk defa bu çalışma ile bir araya getirilerek incelenmiştir.
  • Article
    MARDİN HACI SADIK AĞA - SÜRUR - HANI VE (GÜMRÜK) ÇARŞISI
    (2019) Erdal, Zekai
    Konumu itibariyle yüksek bir dağın güney yamacında boydan boya uzanmış bir şehir olan Mardin dağın eteğindeki dış kalesi ve tepesindeki iç kalesi ile her zaman görkemli ve zengin bir şehir olmuştur. Bu sebeple de sürekli kuşatma ve istilaya maruz kalmıştır. Şehre damgasını vuran Artuklular döneminde parlak günlerini yaşayan şehirde her esnafa uygun onlarca çarşı yapılmıştır. Unkapanı (Han - ı dakîk, zahireciler, bakkallar, savurkapı, mişkin, ayakkabıcılar, sipahiler, haffaflar, kılıççılar, suku’l -kebir, suk-i sultani, kazzazlar, bedesten, dellallar, gümrük, terziler, mesciler, berberler, keçeciler ve koyun pazarı gibi kimi zaman farklı isimlerde birçok çarşı hizmet vermiştir. Arşivlerde, Mardin’deki çarşılara ilişkin çok sayıda belge bulunmasına karşın hanlarla ilgili çok fazla bilgi bulunmamaktadır. Gerek şehri ziyaret, gerekse ticaret için Mardin’e gelen insanların barınması için inşa edilen hanlardan günümüze sağlam olarak gelen hanlardan birisi de Hacı Sadık Hanı’dır. Mardin’nin Bağdat’a bağlanmasından sonra şehre voyvoda olarak atanan Hacı Sadık Ağa harap olan şehri imar etmiştir. Bu faaliyetler esnasında ana cadde üzerinde de bir han inşa ettirmiş ve bu han ile birlikte 36 adet dükkanı da neslinden gelenler için vakfetmiştir. Hacı Sadık Ağa Hanı Mardin’de Osmanlı dönemine ait şehir merkezindeki tek han olmasından dolayı önemli bir yapıdır.
  • Article
    Şeddadilerden Bahseden Kitabeler
    (2019) Erdal, Zekai
    950 yılında Dvin merkezli olarak kurulan sonrasında, Gence’yi başkent yapan Şeddadiler, Sultan Alparslan’ın bölgeye gelmesiyle birlikte Ani’yi de içine alacak şekilde üç kol halinde varlıklarını sürdürdüler. 1088 yılında Gence Şeddadileri’nin yıkılmasına karşın 1200 yılına kadar Ani’deki şube yaşamaya devam etti. Kafkasların büyük bir bölümünü kontrol altına alan Şeddadiler, kuzeydeki Hıristiyan Gürcüler ile Ermenilerin güneye; özellikle de Anadolu’nun doğusuna inmelerine engel olmuşlardır. Yöredeki politikaları nedeniyle Bizans ordusu tarafından başkent Gence dahi kuşatılmıştır. Günümüzde Türkiye’nin kuzeydoğusu, Gürcistan’ın güneyi, Ermenistan ile Nahçıvan’ın tamamı ve Azerbaycan’ın büyük bir kısmı Şeddadi hâkimiyetindeydi. Hâkim oldukları topraklarda imar faaliyetlerinde bulunan Şeddadi emirleri cami, mescid, köprü, hamam, kale, sur, burç, saray, gibi önemli binalar inşa ettirmiş olmalarına rağmen çok az eser günümüze kadar gelebilmiştir. Bu eserlerdeki kitabelerin çoğunluğu Arapça ile yazılmış olmakla birlikte Farsça ve Ermenice yazılanları da vardır. Bu çalışmada ise Nahçıvan’da anlatılan Deştadem Kale kitabesi ile Ani’deki ferman haricindeki diğer kitabeler ele alınmıştır. Çoğunluğu Ani’de olmak üzere dini ve askeri mimaride yer alan İslami ve gayr-i İslami kitabeler ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır.
  • Article
    Mardin Ulu Cami Üzerine Yeni Görüşler
    (VAN YÜZÜNCÜ YIL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ DERGİSİ, 2017) Erdal, Zekai
    One of the most ancient mosques in Anatolia is the Great Mosque of Mardin. Various opinions about the construction date and architectural building of the mosque which is one of the most beautiful archetypes of Artuqid art were propounded. It is reckoned that it had a long construction period because of 16 inscriptions on the mosque. Although it was claimed in resources that the mosque had two minarets, it has not been accepted definitely by researchers and considered conspicuously. The buildings in Mardin were written by Prof. Dr. Ara Altun and his opinions are widely accepted. According to his opinions, the mosque was built in XI. century in the Seljuk Period considering the oldest inscription of the mosque and it took its present form the earliest in the last quarter of XII. century. On the other hand, this claim is not exact according to the waqfiyya. The waqfiyya asserts that the mosque was built by the Artuqid Sultan of Kutbettin İlgazi at once. Waqfiyya is dated to 573/1178. On the body of minaret, the date of 572/1176 can be read. It demonstrates that the mosque was completed in 1176 and its waqfiyya was engineered in 1178. Its waqfiyya reveals that the mosque had a backyard, two minarets and an independent madrasah. In addition, it is stated in the waqfiyya that there were shops on the north of the mosque. In this study, it will be dwelled on the date problem of the mosque in the light of present new information and the waqfiyya. Also, it will be attempted to reveal the original form of the mosque taking into consideration the remnants from the original texture of the building, the documents related to the mosque and the waqfiyya.
  • Book Part
    ŞEREFNAME ÜZERİNE ELEŞTİREL BİR OKUMA
    (2019) Erdal, Zekai
    Şerefname özellikle Kürt tarihi açısında en önemli kaynak eserlerin başında gelmektedir. Eserini 1597 yılında tamamlayan Şerefhan gerek elindeki diğer eserlerden gerekse duyum veya şahit olma yoluyla olayları eserine aktarmıştır. Ancak bahsettiği kişi ve olayları herhangi bir mukayeseye tut- madan olduğu gibi aktarma yolunu seçmiştir. Bu nedenle de birçok tarihi hata ve gerçek dışı olay eserde yer almıştır. Günümüzde Şerefname’yi baz alarak kaleme alınan bir çok yayın da, bu eserde zikredilen olay, kişi ve yerleri herhangi bir kritiğe tutmadan olduğu gibi aktarmayı seçmiştir. Şeref- name’de anlatılanlar gerek arşiv belgeleri gerekse kültür varlıklarıyla örtüşürken, tam tersine arşiv belgelerinin de reddettiği olay ve kişiler de olmuştur. Tarih, sanat tarihi, arkeoloji, epigrafi ve paleog- rafi gibi bilim dalları bir çok yönden ortak konularda buluşmaktadır. Bu nedenle de bir konu hakkın- da araştırma yapılacak ise mutlaka disiplinler arası bir çalışma yapılması gerekmektedir. Şerefname gibi bir yazma eserdeki veriler, epigrafinin konusu olan kitabe ve mezar taşları ile, Os- manlı arşiv belgeleriyle de paleografinin, arazideki taşınmaz kültür varlıklarıyla sanat tarihinin ko- nusuna girilerek rahat bir şekilde kritize edilmiştir. Diğer bilim dallarındaki veriler açık bir şekilde Şerefname’deki bilgileri desteklediği görülmüştür. Ancak Topkapı Sarayı Arşivleri ile Başbakanlık Osmanlı Arşivlerindeki Osmanlı paleografyası, Şe- refname’de zikredilen olay ve kişileri reddetmekte olup Şerefhan’ın gerçekleri yansıtmadığını ortaya koymaktadır. Derzin ve Gırdıkan beylikleri, Şerefhan’ın ikamet ettiği Bitlis’in yaklaşık olarak 45 km. güneydoğusundadır. Özellikle Derzin Beyliği Şerefhan Beyliği’nin güneyden de komşusudur. Güney- den gelip Van üzerinden İran yönüne giden ana yolun geçtiği Bitlis Deresi’nin, iki ucundan birisinde Derzin, diğer ucunda ise Şerefhan Beyliği bulunmaktadır. Şerefhan’ın kendisine bu kadar yakın ve komşu olan bir beylik hakkında bu kadar bariz hataları ese- rinde yazması anlaşılır bir durum değildir. Zira olaylar eserin tamamlandığı 1597 yılından yaklaşık 50 yıl öncesinde vuku bulmuştur. Bilgilerin taze olduğu bir dönemde ve coğrafi olarak da yakın olan bir yer hakkındaki bilgilerin eserinde hatalı bir şekilde yazılması; Şerefhan’ın bu yerler hakkında pek de olumlu bir düşünceye sahip olmadığını da yansıtmaktadır. Zira Asitane’den gönderilen ferman ve hükümlerin birer sureti Bitlis’e komşu diğer Ekrad beylerine de gönderilmiştir. Bu nedenle de elinde geniş bir bilgi ve belge olan tarih düşkünü bir beyin bu şekilde menfi bilgiler vermesi akla başka sorular getirmektedir. Bu durum ise Şerefname’nin güvenilirliğini sorgulamaya sebep olmaktadır. Tarih kitaplarında geçen kişi ve olayların gerçek ya da hayal ürünü olup olmadığı arşiv belgeleri ile taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarıyla tespit etmek mümkündür. Zira tarihin konusunda giren olaylar, bulunan kültür varlıklarıyla ete-kemiğe bürünerek ayakları yere basan, gerçek şahsiyetlere dönüşmektedir. Sanat Tarihi, Arkeoloji gibi kültür varlıları üzerine çalışan bilim dallarının ortaya çıkardığı somut veriler bir anda tarihin seyrini değiştirmektedir. Bu nedenle de her üç bilim dalının birbiriyle sürekli dirsek temasında olması elzemdir. Zira her birisinde bulunan bilgi, ancak hepsinin bir araya gelip ortaya koydukları ortak bir ürün ile gerçeğe ulaşmaktadır.
  • Article
    İbrahim Hakkı Konyalı'nın "Abideleri ve Kitabeleri ile Niğde Aksaray Tarihi" İsimli Eserine Eleştirel Bir Bakış
    (SELÇUK ÜNİVERSİTESİ TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI ENSTİTÜSÜ YAYINLARI, 2015) Erdal, Zekai
    İbrahim Hakkı K“nyalı’s m“st detailed v“lume in M“numents and Inscri”ti“ns series is with“ut d“ubt Aksaray (Niğde) hist“ry. The de”th “f this v“lume is due t“ the fact that its “ne “f the auth“r’s latest “euvres. The auth“r c“llected the inf“rmati“n he n eeded until 1974, which in turn he availed himself to write the Aksaray History. In his ”eri“d, Aksaray was a t“wn in Niğde ”r“vince, and he visited all the villages in Aksaray and Ortaköy, and wr“te ab“ut hist“rical s”“ts, ruins and fam“us neighb“rh““ds he heard in his works, some interesting ones he even visited himself. In studies on Aksaray until t“day, n“ sch“lar cited any “f his w“rks ab“ut the city. The b““k dem“nstrates K“nyalı as a historian, a folklore scholar, sociologist, art historian and an archivist. In such an extensive and profound volume, it is conceivable that there could be some mistakes. Those mistakes are either auth“r’s “wn, “r results “f the editing ”r“cess by the ”ublisher. In this study err“rs by the author are compared with other resources and demonstrated with examples.
  • Book Part
    AKSARAY'DA KARAMANOGULLARINA AiT ESERLEN TARiIHLENDiRME SORUNLARI
    (Uluslararast 0rta Anadolu ve Akdenie BeylikleriTarihi, Krlnrrii ve Medeniyeti Semptzyumu - ll, 2016) Erdal, Zekai
    Aksaray region was an important stopover along the Silk Road that crossed through Anatolia for centuries and the city of Aksaray has a long history. The region came under the control of the Seljuk Turks after the Battle ofManzikert in 1071. The Anatolian Seljuk Sultanate they founded left impodant landmarks in and around Aksaray. The Moroccan traveller Ibn Battuta who was in the region in the 14th century was impressed by the class of Muslim traders that had emerged in Aksaray and noted the urban centre as "a beautiful city, surrounded by waterways and gardens, with a water supply coming right to the houses of the city.''
  • Article
    Hasankeyf Kazıları Orta Çağ Mezarlarında Ölü Gömme Uygulamaları
    (2024) Acar, Ayşe; Erdal, Zekai
    Toplumların geleneksel ve kültürel değerlerini, günlük yaşamdaki uygulamalarının yansımasını ölü gömme adetlerinde görebiliriz. Mezar içerisindeki bireylere ait iskelet kalıntılarının incelenmesi ile de toplumların, demografik özelliklerinin, yaşam ve sağlık koşullarının anlaşılması mümkündür. Çalışmanın materyali, Kızlar Cami (Kuzeydoğu, Güneydoğu, Güneybatı ve Kuzeybatı), Süleyman Han Cami Türbe (Türbe 1-2, Eyvan) ve Hasankeyf Büyük Saray yanı kazı alanından ortaya çıkarılan 86 adet mezar ve 136 adet bireyden oluşmaktadır. Kazı çalışmaları sırasında gömü tipi, mezar türü, gömü özellikleri, gömü buluntuları, birey sayısı, cinsiyet ve yaş tahmin bilgilerini içeren form doldurulup, her bir mezar için uygulanmıştır. Daha sonra iskelet kalıntıları laboratuvar aşamasında metrik ve morfolojik olarak incelenmiştir. Çalışmanın bulgularına göre; 73 birey dorsal bir şekilde gömülmüştür. Bütün mezar türlerinin birbirine yakın sayılarda olduğu gözlenmiştir. Açma alanlarındaki mezarların içerisinde tabut kullanımı toplam 86 adet mezarda 19 adettir. Mezardaki bireylerin 58 tanesinin yüzleri güneye dönük, 8 bireyde yüz yukarı bakar durumdadır. El ve kolların konumu açısından, 38 bireyde kollar yanda iken kolun yönünde kesinlik göstermeyen şekilde bir el yanda, bir el karın veya göğüste olan 12 adet mezar bulunmaktadır. Mezar buluntusu seramik, boncuk, bilezik, cam, küpe, yüzük ve sikke olarak tanımlanmıştır. Boncuk, çocuk bireylerin mezarında daha çok gözlenmiştir. Yetişkin mezarlarında az da olsa buluntuya rastlanması, dönem özellikleri açısından şaşırtıcı bir durumdur. Çalışma, Hasankeyf bireylerinin gömü pratiklerinin anlaşılması ve dönem insanlarının gömü geleneklerinin bilgilerini içermesi açısından özgünlük taşımaktadır.