Meçin, Mahmut
Loading...
Name Variants
Job Title
Doktor Öğretim Üyesi
Email Address
mahmutmecin@artuklu.edu.tr
Main Affiliation
Department of Philosophy and Religious Sciences / Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü
Status
Website
ORCID ID
Scopus Author ID
Turkish CoHE Profile ID
Google Scholar ID
WoS Researcher ID

Scholarly Output
8
Articles
5
Citation Count
0
Supervised Theses
3
7 results
Scholarly Output Search Results
Now showing 1 - 7 of 7
Master Thesis İbn Sînâ Felsefesi'nde Vehim Kavramının Mahiyeti, Ürettiği Manalar ve Bu Manaların Modern Psikoloji Bağlamında Değerlendirilmesi(2024) Meçin, Mahmut; Meçin, MahmutBu araştırma İbn Sînâ'nın vehim kavramının ürettiği manaları ve bu manaların psikolojik boyutunun modern psikolojiyle benzerlik gösterdiği noktaları ele almaktadır. İbn Sînâ'nın iç duyular teorisine kazandırdığı vehim kavramı, İbn Sînâ felsefesinin psikoloji, epistemoloji, ahlak, hareket, mantık ve mutluluk konularında önemli rolleri olan bir yetidir. Araştırmamızda bir idrak yetisi olan vehim gücünün diğer nefis güçleriyle ilişkisinin ele alınabilmesi için öncelikle İbn Sînâ'nın nefis teorisi ve nefsin güçleri kısaca açıklanmaktadır. Akabinde idrak güçleriyle vehim gücünün birbirleriyle ilişkisi, vehim gücünün sınırları belirgin tutulmaya çalışılarak işlenmektedir. Vehim gücü ve nefis güçlerinin ilişkisinden meydana gelen vehmin ürettiği mana ve hükümler, araştırmanın amacı çerçevesinde vehmin konu olduğu temel meseleler bağlamında ele alınmaktadır. Araştırmanın amacı ise vehim gücünün ürettiği manaların tespit edilmesi, ürettiği hükümlerin insan için öneminin ortaya çıkarılması ve vehmin insanda akıl ile birlikte ikinci bir yargı gücü olarak ürettiği manaların psikolojik boyutunun ortaya konulmasıdır. Bu amaç kapsamında vehmin ahlakî boyutunun ahlak alanını zorunluluğa mahkûm edip etmediği tartışmasına yer verilmektedir. Ayrıca vehim gücünün hazzının, vehmin tasarrufta bulunduğu mantık önermelerinin değerinin ve canlının hareketlerinde vehim gücünün rolünün tespitine çalışılmaktadır. Son bölümde ise vehim gücünün modern psikoloji ile kavram, durum ve psikolojik rahatsızlıklar bağlamında benzerliklerinin tespit edilmesine odaklanılmıştır. Klasik İslam felsefesinde genellikle ahlak bahsinde ele alınan ruh sağlığı, nefis gücünün sağlığı ile ilişkilendirilmektedir. Bu çalışmada ise nefis gücünde vehim yetisinin ruh sağlığına etkisinin tespit edilmesi hedeflenmektedir. Bu anlamda İbn Sînâ'nın nefis teorisine kattığı vehim gücünün psikolojik yönünün tespiti araştırmanın özgünlüğünü sağlamaktadır. Anahtar Kelimeler: İbn Sînâ, Nefis, İdrak, Vehim, PsikolojiArticle İslâm Felsefesini Tanımlama Yaklaşımları Üzerine(İlahiyat Tetkikleri Dergisi, 2021) Meçin, Mahmutİslâm’da felsefî geleneğin “İslâm felsefesi” tabiriyle müsemma olması günümüzde artık kabul gören bir tabirdir. Fakat bu tabirin nasıl tanımlandığı ya da tanımlanması gerektiği konusunda bir mutabakattan bahsedilemez. İslâm felsefesine çeşitli açılardan yapılan tanımları eleştirel bir yaklaşımla ele alan bu makale, İslâm felsefesinde bir tanımlama problemi olduğu iddiasından hareket etmektedir. Makalede İslâm felsefesini tarihsel açıdan ele alan ve onu ana kaynakları ile evrensel misyonu bakımından tavsif eden tanımlar iki ayrı başlık altında değerlendirilerek bu tanımların İslâm felsefesinin mahiyeti ve kapsamını ne ölçüde ifade ettikleri tartışılmıştır. Bahse konu edilen tanımlarda terkipte yer alan “İslâm” lafzının, din olarak İslâm’a mı, İslâm medeniyetine mi, İslâm’ın hüküm sürdüğü belli bir coğrafyaya mı, yoksa İslâm’ın ana kaynakları ve evrensel ilkelerine mi işaret ettiği konusunda bir ihtilaf söz konusudur. Çalışmada amaç, mevcut tanımları değerlendirerek İslâm felsefesini sadece bir coğrafî sınıra ve belirli bir tarihî kesite mahkûm etmeden daha kapsamlı bir biçimde tanımlayan yaklaşımları öne çıkarmak ve böylece süregelen tanımlama probleminde alternatif bir çözüm ortaya koymaktır.Master Thesis Fârâbî'nin medeniyet tasavvurunda felsefenin yeri(2024) Meçin, Mahmut; Meçin, MahmutBu tezin konusu sistematik ve müstakil bir felsefi sistem geliştiren İslam filozoflarının ilklerinden biri olan Fârâbî'nin siyaset felsefesi alanında ortaya koyduğu medeniyet tasavvurunda felsefenin değerini ve önemini ele almaktadır. Fârâbî, özellikle siyaset alanında yazmış olduğu el-Medînetü'l-Fâzıla, es-Siyâsetü'l-Medeniyye ve Fusûlu'l-Medenî eserlerinde ideal bir toplum öngörür. Erdemli toplum düzeninden sorumlu olan bir ilk başkan (Reisü'l-Evvel) vardır. Fârâbî toplum yönetiminin yanı sıra eğitiminden de sorumlu baş koordinatör olan devlet başkanının belli nitelikleri taşıması gerektiğini ifade eder. Bu nitelikler içerisinde ilk başkanın filozof olması dikkat çekicidir. Fârâbî, felsefesinde filozof-kral şeklinde adlandırdığı bu kişi dünya ve ahiret mutluluğunu ile toplumun dirlik ve düzenliğini sağlayan ilk yöneticidir. Fârâbî'nin ideal erdemli toplumunda bilgelik niteliğine sahip ilk yöneticiyle felsefeye verdiği bu üstün konum tezin ana konusunu oluşturur. Bunu ele alırken İslam dünyasının ve düşüncesinin felsefeyle yeni tanışması bağlamında felsefenin kabulü ve konumu dikkat edeceğimiz ayrı bir husustur. Amacımız İslam dünyasında felsefenin konumlandırma problemi yaşandığı bir dönemde Fârâbî gibi öncü bir ismin medeniyet tasavvurunda bu probleme nasıl bir cevap verdiğini göstermektir. Nitekim Fârâbî'nin medeniyet tasavvurunda felsefeye verdiği seçkin konum önemli bir tavır olarak klasik dönemde İslam düşüncesinde felsefenin konumu da belirlemeye yardımcı olacaktır. Bu nedenle Fârâbî'nin kral-filozof yönetimindeki erdemli toplumdan din ve felsefeyi uzlaştırma çabasını da göstermeye çalıştık. Esasında Fârâbî'nin felsefe ve filozofa verdiği değer, din-felsefe ile peygamber-filozof ilişkisi gibi bir dizi problem üzerinden değerlendirilmesi gereken bir konudur. Bu bağlamda müstakil bir şekilde Fârâbî'nin medeniyet tasavvurunda felsefenin yerini tespit ederken bu problemleri de ele alıp literatüre mütevazı bir katkı sunmayı temenni ediyoruz.Article Teknoloji-Değer İlişkisi Bağlamında İlerlemeci Tarih Anlayışına Dair Bir Soruşturma(Mustafa Çevik, 2023) Meçin, Mahmutİnsanın varlığa anlam verme çabası olan teknoloji günümüzde hayatın her alanına sirayet eden çok yönlü etkileriyle başta felsefe olmak üzere birçok disiplin için problematik bir alandır. Söz konusu problematik alandan hareket eden bu makale teknolojik gelişmelerin insanlık tarihinde gerçek bir ilerleme kabul edilip edilmeyeceğini soruşturmaktadır. Makalede ilerlemeci tarih anlayışının iddiaları teknoloji ve değer bağlamında tetkik edilerek teknolojinin değer yüküne vurgu yapılırken aynı zamanda bir kültür ve değer varlığı olan insan için ilerlemenin sadece teknik ve nicel gelişmelerden ibaret olmadığı mütalaa edilmektedir. Makalenin sonunda teknolojik ilerlemenin insanlık için bir ilerleme imkânı sunmakla birlikte her teknolojik gelişmenin tarihte bir ilerleme anlamına gelmediği sonucuna varılmıştır.Master Thesis Molla Sadrâ'nın Hikmet-i Müteâliye Düşüncesinde Estetik ve Sanat(2024) Meçin, Mahmut; Meçin, MahmutBu tez İslâm felsefesinin son sistematik halkalarından biri sayılan Hikmet-i Müteâliye'nin müessisi Molla Sadrâ'nın düşüncesinde estetik ve sanat anlayışını konu almaktadır. Asâletü'l vücûd ilkesi ile varlık merkezli bir felsefe sistemi kuran Sadrâ'nın söz konusu düşünce sistemi, ontoloji ekseninde felsefenin tüm disiplinlerinin tartışılabileceği bir zemin hazırlamaktadır. Tezin amacı, Sadrâ'nın felsefesinin bu temel özelliğinden yola çıkarak ontolojiye paralel biçimde Sadrâ'nın sanat felsefesi ve estetik bilgisi anlayışının ortaya konmasıdır. İslâm felsefesi içerisinde diğer disiplinlere nispetle estetik, mühmel bir alan gibi görünmektedir. Kendisinden önceki felsefi terakümü sırtlanan ve İslâm düşünce dünyasında tasavvuf ve kelâm gibi ekollerle sentez bir felsefe kurma girişiminde bulunan Sadrâ'nın sanat ve estetiğe dair idrâkinin, İslâm estetiğine kazandıracağı perspektifin önemli olacağından hareketle Sadrâ'nın sanat felsefesinin mütalaa edilmesi elzemdir. Molla Sadrâ özelinde İslâmî bir sanat felsefesi yorumunun amaçlandığı bu çalışmanın, felsefe literatürüne özgün bir yorum kazandırması hedeflenmektedir. Bunun için estetik biliminin temel kavramlarına, kuramlarına ve problemlerine genel bir bakış niteliğinde göz atıldıktan sonra İslâm'da sanat ve estetiğin terminolojisi, epistemolojisi, ana ilkeleri gibi meseleler ışığında İslâm estetiğine giriş yapılmıştır. Son olarak Molla Sadrâ'nın estetiğe dair düşünceleri, yazmış olduğu eserlerden derlenerek felsefesinin ana hatlarına uygun bir şekilde 'Müteâl Sanat' çerçevesinde tanzim edilmiştir.Article Molla Sadrâ’nın Tasavvuf Yorumu ve Dönemin Sözde Mutasavvıflarına Yönelttiği Eleştiriler(Eskiyeni, 2021) Meçin, Mahmutİslâm düşüncesinin bir yenilenme ve muhasebe sürecini yaşadığı klasik sonrası dönem, İslâm felsefesinin dönüşüm geçirerek asıl mecrasını bulduğuna tanıklık eden bir dönemdir. Bu dönemde Antik-Helenistik düşüncenin etkisinin azalmasıyla beraber felsefenin, kelâm ve tasavvuf gibi İslâm düşünce gelenekleriyle etkileşimi artmış ve aralarında önemli sentezler tesis edilmeye çalışılmıştır. İslâm düşüncesinin bütüncül bakış açısını yakalamak için ortaya konulan bu çabaların en mücessem örneklerinden biri Meşşâî, İşrâkî, Ekberî ve kelam okulları arasında hikmetü’l-müteâliye terkibiyle bir uzlaşı tesis etmeye çalışan Molla Sadrâ’nın (1570-1641) çabasıdır. Molla Sadrâ’nın tesis etmeye çalıştığı bu uzlaşıda tasavvufa yaklaşımı ve dönemin mutasavvıflarına yönelttiği eleştiriler bu makalenin konusunu oluşturmaktadır. Makalenin bahse konu ettiği problem, şu sorulara cevap bulmaya çalışmaktadır: Molla Sadrâ’nın temel referansları arasında tasavvuf nerede durmaktadır? Molla Sadrâ’nın tasavvuf anlayışının arka planında hangi isim ve öğretiler bulunmaktadır? Molla Sadrâ kendi dönemindeki mutasavvıflara ne gibi eleştiriler yöneltmiştir? Bir sûfî-filozof (teosof) olarak görülmesine rağmen Molla Sadrâ’nın kendi dönemindeki mutasavvıflara yönelttiği eleştirilerde amacı nedir ve bu eleştiriler nasıl anlaşılmalıdır? Tasavvuf, Sadrâ’nın senteze dayalı felsefesinin karakterini belirleyen en önemli kaynaklardan biridir. Sadrâ’nın tasavvuf anlayışında başta Ekberî geleneğin varlık anlayışı olmak üzere klasik İslam filozoflarının Yeni Eflatuncu düşünceleri ve Sühreverdî’nin İşrâkî öğretilerinin etkisi belirgin bir şekilde kendini göstermektedir. Bilhassa İbnü’l-Arabî’nin vahdetü’l-vücûd anlayışının, Sadrâ’nın tasavvuf anlayışının arka planında en önemli etkiye sahip olduğu söylenebilir. Bununla birlikte Sadrâ yaşadığı dönemde tasavvufu bütünüyle zahirî ritüellerden ibaret gören nazarî bilgiden yoksun mutasavvıflara eleştiriler yönelterek tasavvufu özünden uzaklaştırmalarına karşı çıkar. Sadrâ, artan cehalet, aklî ve nazarî araştırmalardan yoksunluk, süslü söz ve şathiyelerle insanlar nezdinde makam elde etme arzusu ve şeriatın zahirine göre hüküm verme gibi tutum ve davranışlara dikkat çeker. O, bu tür eğilimleri birer cehalet putu olarak değerlendirerek insanı hakikatten uzaklaştıran ve derhal bertaraf edilmesi gereken birer engel olarak kabul eder. Sadrâ’nın eleştirilerinde tasavvufî öğretileri ve geleneğini topyekûn bir eleştiriye tabi tutmaksızın asıl maksadının tasavvufu nazarî boyutundan ve irfanî derinliğinden uzaklaştıran anlayışın tehlikesine karşı uyarmak olduğunu ve belirli şahıs veya kurumları değil, doğru bulmadığı tutum ve inançları hedef aldığını özellikle belirtmesi onun eleştiri üslûbunu dikkate değer kılmaktadır. Makalenin amacı İslâm düşünce ekolleri arasında sağlamaya çalıştığı sentezde Molla Sadrâ’nın tasavvuf yorumunu anlamaya çalışmak ve arif olarak görmediği sözde mutasavvıflara karşı geliştirdiği eleştirilere dikkat çekerek İslâm medeniyetinin eleştiri kültürünü anlamak ve onu bugüne taşımaktır.Article Kavram, Önerme ve Kıyas Bağlamında İhvân-I Safâ’nın Mantık İlmine Yaklaşımı(FIRAT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2022) Meçin, Mahmutİhvân-ı Safâ, İslâm düşünce tarihinde ilk bilimsel ansiklopedi tarzında risaleler kaleme alan bir grup düşünür olarak bilinmektedir. Dinî ve siyasî çekişmelerin yoğun yaşandığı bir dönemde Basra dolaylarında ortaya çıkan İhvân-ı Safâ, hurafelerle özünden uzaklaştığını iddia ettikleri dinin özüne dönmesi için yegâne yolun felsefe olduğuna inanır. Bu amaçla eklektik bir tutumla dinî, ilmî ve felsefî olmak üzere ulaşabildiği her türlü bilgiyi kullanan İhvân’ın ilim ve hikmete bakışları İslâm düşüncesinin klasik çağının bilim anlayışını anlamada önemlidir. Kaynağı ne olursa olsun doğru buldukları her düşüncenin mirasçısı olduklarını belirten İhvân-ı Safâ, mensuplarına ilimlerden hiçbirine düşman olmamaları, hiçbir kitabı ihmal etmemeleri, hiçbir mezhebe körü körüne bağlanmamaları konusunda tembihlerde bulunur. Bu çalışmada İhvân-ı Safâ’nın geniş bir müktesebata dayanan ilim anlayışları içerisinde mantık ilmine yaklaşımları ele alınacaktır. Mantığı felsefenin ölçüsü ve filozofun gereci olarak tanımlayan İhvân-ı Safâ’ya göre peygamberlikten sonra en yüce uğraş felsefedir. Bu nedenle felsefenin ölçüsü olan mantık da en üstün alet ve ölçü olmalıdır. Çalışmada klasik mantığın ana konuları olan kavram, önerme ve kıyas bağlamında İhvân’ın Risalelerinde mantık ilmine nasıl yaklaştıkları ve bu ilme özgün bir katkı yapıp yapmadıkları üzerinde durulacaktır.