Temel İslam Bilimleri Bölümü
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/50
Browse
Browsing Temel İslam Bilimleri Bölümü by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 71
- Results Per Page
- Sort Options
Article SOSYAL KELAM BAĞLAMINDA BİREYSEL VE TOPLUMSAL BARIŞIN İNŞASINDA KUR’AN’IN TEMEL KRİTERLERİ(2016) Erkol, Ahmet; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüToplumsal bir varlık olan insan, birlikte yaşamanın koşullarını oluşturmak için tarih boyunca pek çok teori geliştirmiş ve dünyanın değişik coğrafyalarında farklı sosyal ve siyasal uygulamalarda bulunmuştur. Devlet denilen kavram, bu birlikte yaşamı düzenlemenin zorunlu bir uygulaması olarak var olmuştur. Bireylerin ve toplumların barış içerisinde birlikte yaşayabilmeleri ve tabiatta mevcut kaynakları adil ve eşit bir biçimde bölüşebilmeleri için insanların uzun dönemler yaşamlarıyla oluşturdukları tecrübeler, birlikte yaşamın temel kriterlerini oluşturmada önemli bir etken olmuştur. Bununla birlikte tarih boyunca inananlar tarafından esas alınan dini metinler ve mesajı getiren peygamberlerin uygulamaları da bir başka temel etkendir. Bu makalede politik felsefeye girmeden yalnızca Kur'an'ın toplumsal barışı sağlamada sunduğu öneriler ve bu konuda belirlenen temel prensipler işlenecektir. Konunun anlaşılır olmasını sağlamak için merkez işlevini gören insana dair Kur'an'ın değinilerine yer verilecektir. Zira insan tabiatı anlaşılmadan "barış" kavramının anlaşılması olası değildirBook Part İSLAM’DA KADIN HAKLARINI TEKRAR GÖZDEN GEÇİRMEK: ‘İSTİHKAKA DAYALI ADALET’ YERİNE ‘EŞİTLİKÇİ ADALET’(Tibyan Yayıncılık, 2016) Yaşar, Hakime ReyyanGeleneksel İslam düşüncesinde kadın hakları, bireylerin ait oldukları statü, sahip oldukları kabiliyet ve potansiyele göre dağıtılan adalet, yani istihkaka dayalı adalet/el-adâle el-istihkâkiyye kavramı temelinde tanımlana gelmiştir. Bu adalet kavramı bireylere istihkakı oranınca hak tanınmasını gerektiğini ortaya koyan nisbî eşitlik anlayışını doğurmuştur. Diğer taraftan ise, günümüzde bu adalet kavramı pek çok sorunla karşılaşmıştır. Bu sorunlardan biri de, erkek ile kadın arasında temel haklarda (fundamental) eşitliği temel alan eşitlikçi adalet kavramı ışığında Kur’ân ve hadisleri yeniden okumamızın ne kadar mümkün olduğudur.Article “BEYÂNU ESRÂRİ'L-HİLÂFETİ'L-İNSÂNİYYE VE'SSALTANATİ'L-MA‘NEVİYYE” İSİMLİ RİSALESİ BAĞLAMINDA TAŞKÖPRÎZÂDE’DE İNSAN ALGISI(2017) Şahinalp, Hacer; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüBu makalede, Osmanlı’nın zirve dönemi âlimlerinden olan Taşköprîzâde’nin, insanı ahlâkî yönüyle merkeze alan bir risalesini analiz ve sentez yöntemiyle incelemeye çalıştık. Risale, insanın iradî eylemlerinin toplamından oluşan, ahlâk, ev idaresi ve siyaset şeklinde üç temel ayağı bulunan amelî hikmeti, İslam kanunu üzere incelemektedir. İnsanın özgür olmakla beraber sorumlu olan yönetici kimliğinin ön plana çıktığı risalede bazı konularda sorgulayıcı, bazı konularda da aşırı kaderci tutumun izleri rahatlıkla görülebilir. Kişinin hem iç dünyasında hem de çevresinde denge ve düzeni sağlayabilmesi kuvvetli bir sorumluluk bilincine bağlanmıştır. Müellifin devraldığı bilgi birikimini harmanlayarak aktarmadaki başarısı ve eklektik kişiliği bizlere, döneminin insan algısı hakkında derli toplu bilgiler sunmuştur.Article Fıkıh ve Siyaset Arasında Endülüs’te (B)ilim ve Felsefe(2017) Bozkurt, Birgül; Department of Philosophy and Religious Sciences / Felsefe ve Din Bilimleri BölümüBu çalışmada Endülüs medeniyetinde (b)ilimler ve felsefenin seyri fıkıh ve siyaset ilişkisi çerçevesinde ele alınmıştır. Endülüs dünyasında fıkıh ve siyaset ilişkileri bu bölgenin siyasi, kültürel ve entelektüel ortamını hazırlayan en önemli etkenlerdendir. Fıkhın bu derece etkin olması, Endülüs bölgesindeki kültürel hazır bulunuşluluk, inançlar ve insani yapıyla doğrudan ilgilidir. Siyasi ortam ise bölgede önceden bulunan siyasi yapılar, hızlı değişimler, Doğu İslam dünyasıyla ilişkiler ve Fâtımî tehdidi gibi unsurlarla bağlantılıdır. Fıkıh ve siyasetin samimiyet ya da menfaatsel boyutlara kayan ilişkileri, başta akli ilimler ve felsefe olmak üzere diğer dinî ilimler ve hatta farklı fıkhi ekollere kadar uzanan disiplinlerin Endülüs'e gelişi ve oradaki gelişiminde belirleyici bir rol oynamıştır. Bu çalışmada Endülüs tarihinin siyasi dönemlerinin kronolojik sırasını takip ederek, fıkıhsiyaset ilişkileri ve bunun neticelerini örneklerle ortaya koymaya çalışacağızArticle HADİS KÜLTÜRÜNDE ESTETİK(2017) Karakaş, Ali; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüTüm insanların barış, huzur, saadet ve mutluluğunu hedefleyen İslâm dininin iki temel kaynağı vardır. Bunlar, Allah'ın kelamı olan Kur'ân ve Hz. Muhammed'in sünnetidir. Hz. Muhammed'in söz, fiil ve takrirlerinden oluşan sünnet, Kur'ân'ın tefsir ve açıklaması durumundadır. Kur'ân ve sünnet, insanların hayatlarının her alanına hitap etmektedir. Sanat ve estetiğin de İslâm kültüründe önemli bir yeri vardır. Çeşitli sözlük ve ansiklopedilerde sanat ve estetik hakkında değişik tanımlar yapılmıştır. İslâm dininin ana kaynağı olan Kur'ân'da estetiği çağrıştıran pek çok kavramlardan bahsedilmektedir. Özellikle Hz. Muhammed'in (s.a.v.) söz, fiil ve takrirlerinde de estetiği dile getiren güzellik türü ifadelerin yer aldığını okumaktayız. Hz Muhammed (s.a.v.) hayatının her aşamasında estetik, zarafet, düzen, tertip ve disipline önem ver vermiş ve Müslümanların dikkatlerini bu noktalara çekerek bu çerçevede hayatlarını tanzim etmelerini istemiştir. Bu çalışmamızda, bu konuları, bilhassa estetik kavramı çerçevesi dâhilinde kabul edilecek ifadelerin hadis kültüründeki yeri üzerinde duracağız. Çünkü güzelliği, zarafeti ve ahengi ifade eden çeşitli şeyler, insan hayatında yer almaktadır. Bu gibi şeyler, insanın ruh ve zihin dünyasını beslemektedir. Bu nedenle estetik kavramı dâhilinde kabul edilen her türlü güzelliğin, fert ve toplum hayatında önemli bir yeri vardırArticle Citation - WoS: 0Şiî Müfessirlerin Muvâfakât-ı Ömer Örneklerine Yaklaşımı(Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2018) Ensari, Abdurrahman; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüKur’ân âyetlerinin nüzûlü ile ilgili olayların bilinmesi, onun doğru anlaşılmasına katkı sağlayan unsurlardan biridir. “Muvâfakât-ı Ömer” olarak isimlendirilen örnekler de Kur’ân’ın nüzûlü ile alakalı olduğundan, ilgili âyetlerin anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Hz. Ömer’in muvafakat örneklerinden kastedilen, onun “Rabbim’e üç şeyde muvafık oldum” gibi ifadelerinin akabinde zikrettiği hususlardır. Onun, Rabbine muvafakatı, hükmüne uygun görüş beyan etmesi demektir. Bu durum en büyük faziletlerinden ve hayatının en önemli kesitlerinden sayılmaktadır. Muvâfakât-ı Ömer ile ilgili varit olmuş bazı rivayetler, birçok muvafakat hadisesinin var olduğunu göstermektedir. Hz. Ömer’in Makâm-ı İbrahim’in namazgâh edinilmesi talebi, Peygamber eşlerinin örtünmelerini arzulaması ve Peygamber eşlerine Hz. Peygamber’i rahatsız etmeleri durumunda Allah’ın onların yerine daha iyilerini eş kılacağı ifadesi üzerine inen âyetler bu kabilden olan örneklerdir. “Muvâfakât-ı Ömer” konusuyla ilgili bazı çalışmalar yapılmıştır. Ancak bu çalışmalar genel olarak Sünnî kaynaklar çerçevesinde olmuştur. Bu araştırmada Sünnî kaynaklarda yer verilen “Muvâfakât-ı Ömer” örneklerinin, Şîa tefsir kaynaklarında ele alınış tarzı üzerinde durulmuştur. Dolayısıyla araştırma Muvâfakât-ı Ömer’in Şîa tefsir kaynaklarında ele alınış biçiminin kritiğidir.Article NAMAZ ÂYETLERİ BAĞLAMINDA KUR’ÂN-SÜNNET İLİŞKİSİNE DAİR BİR TARTIŞMA(EKEV AKADEMİ DERGİSİ, 2018) Ensari, Abdurrahman; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüYüce Allah Hz. Peygamber’e Kur’ân’ı indirmiş, sonra da ona karşı yapması gereken bir takım görevler yüklemiştir. Bu görevlerin başında, Kur’ân’ı insanlara tebliğ etmesi ve ihtiva ettiği hükümleri beyan etmesi yer almaktadır. Çünkü onun tebliği olmadan Allah’ın mesajının insanlara ulaşması mümkün olmadığı gibi, beyanı olmadan da bu mesajın ihtiva ettiği birçok hükmün nasıl uygulanacağının bilinmesi mümkün değildir. Bu çalışmada Kur’ân’da namazı emreden âyetlerle namazın kılınış şekli ile ilgili bilgi veren âyetler incelenmiştir. Bununla Sünnet’in beyanı olmadan sadece namaz âyetleriyle yetinilmesi durumunda bu ibadetin tam olarak ifa edilip edilemeyeceği sorusuna cevap aranmıştır. Namaz ibadeti diğer ibadetlere oranla hem Kur’ân’da daha fazla zikredildiğinden hem de Müslümanların günlük hayatında daha yaygın bir şekilde yer aldığından çalışma konusu olarak özellikle namaz âyetleri seçilmiştir. Çalışmada önce namazın kılınış şekli ile ilgili bilginin sınırı ve çerçevesi ortaya konmuş, sonra fıkıh mezheplerince ittifak edilen namaz şeklinin ne olduğu tespit edilmiş, daha sonra namazın Kur’ân’da belirtilen şekli ile fıkıh mezheplerinin ittifak ettiği şekli karşılaştırılarak aradaki fark tespit edilmeye çalışılmıştır. Böylece Kur’ân’da yer almayıp fıkıh mezheplerince namazın bir parçası olduğunda ittifak edilen kısım ortaya konmuştur. Daha sonra da bu kısmın nereden geldiği sorusuna cevap aranmıştır. Yapılan araştırma neticesinde bu kısmın Sünnet’in beyanı ile sabit olduğu anlaşılmıştır. Bu çalışmayla namaz âyetleri örneği üzerinden, Kur’ân’ın anlaşılmasında Sünnet’in gerekli olduğu sonucuna varılmıştır.Article التضمین النحوي؛ وجوھھ وأغراضھ وأحكامھ(Artuklu Akademi, 2018) Aljarah, Amer; Arabic Language and Culture Programme / Arap Dili ve Kültürü Programıالتضمین في العربیة مصطلح لھ وجوده في علوم عدیدة، كالبلاغة، والعروض، وعلم الكلام، والنحو، وھو في معناه العامّ یدلّ على إدخال شيء في شيء واتّحاده معھ، ونركّز في بحثنا ھذا على التضمین النحويّ بخاصّة. یظھر لنا من تأمّل التضمین النحويّ وأبعاده أنھ ظاھرة فكریة وفنّیة بآنٍ معًا؛ إذ إنھ ثمرة لتفكیر القائل في استخدام مكثّف للألفاظ للتعبیر عن المعاني الكثیرة؛ بمعنى إبداع كلام بدالّ واحد وبمدلولین، وھذا الإبداع تجلّى في كتاب لله في غیر موضع، كما تجلّى في أشعار العرب، وھا نحن نحاول أن نتلمّس مواطن أسرار الإبداع في التضمین النحويّ ببیان وجوھھ وأغراضھ وأحكامھ.Article Citation - WoS: 0Kādî Beyzâvî ve Zemahşerî’nin Fâtiha ve Bakara Sûrelerindeki Yorumlarına Molla Gürânî’nin Tenkitleri(Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2018) Ekinci, Kutbettin; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüBu çalışmada Osmanlı tefsir ulemâsından Molla Gürânî’nin (ö. 813/1488), Kādî (ö. 685/1286) ve Zemahşerî’ye (ö. 538/1144) yaptığı eleştiriler konu edinildi. Onun bu eleştirilerinde, yazdığı “Ġāyetü’l-emânî” adlı elyazması tefsirindeki Fâtiha ve Bakara sûreleri örnek olarak seçildi. Gürânî’nin bu iki müfessire eleştirileri çoğunlukla dil, kıraat, kavramsal anlamlar konularında ve âyet te’villerinde katılmadığı görüşlerde yoğunlaşır. Gürânî’nin bu iki müfessire yönelttiği eleştirilerin çoğu Kādî’ye yöneliktir. Çünkü Kādî’nin tefsiri Osmanlı medreselerinde okutulan en gözde tefsirlerindendi. Gürânî, yazdığı tefsirde hem Kādî’nin tefsirini kendisine örnek almış hem de eleştirmiş görünmektedir. Çünkü onun bu tefsirinin Kādî’nin yazdığı tefsirin bir özeti olduğu söylenebilir. Gürânî’nin bu iki müfessirin yanında Teftâzânî ve Kevâşî’yi de eleştirmesi onu araştırmacı ve karşılaştırmacı kişiliğini ortaya koymaktadır. Eleştirilerinde Ehl-i sünnet’e bağlı olduğu, âyetlerin yorumunda hadisleri önemsediği ve âlimlerin ittifak ettiği konuların dışına çıkmamaya özen gösterdiği göze çarpmaktadır.Article تعدد الرواية في الحديث النبوي(Artuklu Akademi, 2018) Al-doorı, Ayman Jassım Mohammed; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümüيُعد جمع روايات الحديث الشريف أمرٌ غاية في الأهمية لمن يريد فهم الحديث الشريف واستنباط الحكم الشرعي منه، فبتعدد الرواية يخصص العام ويُقيَّد المطلق ، ويُبيَّن المجمل ، ويُعرف المبهم ، فجاءت هذه الدراسة لتبين بعضاً من أسباب تعدد الرواية، والحكمة من هذا التعدد ، ونقد التوسع فيها دون توفر شرط الصحة ، إضافة إلى بيان أنواع التعدد ، وآثار جمع الروايات المتعددة ، مستعيناً بضرب الأمثلة التي ورد فيها تعدد للروايات مُتحرياً الصحيح منها ومختصراً على أهمها .Article Molla Gürânî ve El-Kevserü’l-Cârî Adlı Eserinde Hadis Şerh Metodu(Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2018) Karakaş, Ali; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüMolla Gürânî’nin tam adı, Şemsuddin Ahmed b. İsmail b. Osman b. Muhammed el-Gürânî’dir. (ö. 893/1488). Gürânî’nin kendisinden nakledildiğine göre o, Diyarbakır yakınlarında bulunan Hiler köyünde doğmuştur. Gürânî, İslâm âleminin çeşitli yerlerinde ilmi araştırmalarda bulunmuş ve o zaman için ulaşabildiği kadarıyla İslâm âleminin önde gelen pek çok âliminden ders almıştır. Daha sonra Anadolu’ya geçmiş, Fatih Sultan Mehmed’e (ö. 886/1481) hocalık yapmış, İstanbul’un fethinde etkin rol almış ve ardından İstanbul’da ilimle meşgul olmuştur. Bununla beraber o, çeşitli idari görevlerde de bulunmuştur. Gürânî, çeşitli ilim dallarında çok sayıda ilmi eser yazmıştır. O, İslâm dininin temel iki kaynağı olan Kur’ân-ı Kerim ile Hz. Muhammed’in (s.a.v.) sünnetine son derece önem vermiş ve onların üzerinde çalışmalarda bulunmuştur. O, önce “Ğâyetü’l-Emânî fî Tefsîri’l-Kelâmi’r-Rabbânî” adlı bir tefsir yazmıştır. Onun, daha sonra Buhârî’nin “el-Câmiu’s-Sahih” adlı hadis kitabı üzerine yazmış olduğu “el-Kevserü’l-Cârî ilâ Riyâdi Ehâdîsi’l-Buhârî” adlı eseri, hadis alanında önemli bir yere sahip bulunmaktadır. Gürânî, hadis icazetini İbn Hacer el-Askalânî’den (ö. 852/1448) almıştır. O, bu kitabında hocası İbn Hacer’i tenkit etmiştir. Gürânî’nin tenkit ettiği diğer bir hadisçi de Buhârî’nin diğer bir şarihi olan Kirmânî’dir (ö. 787/1384). O, bu eserinde el-Câmiu’s-Sahih’i çeşitli yönlerden şerh etmiştir. Biz bu makalemizde, onun şerh ettiği hadislerden bazı örnekler ele alarak incelemeye çalışacağız. Ele aldığımız bu hadis örneklerini, Buhârî’nin diğer şerhlerini de göz önünde bulundurarak yorumlamaya çalışacağız.Article BAZI ŞİÎ TEFSİRLERİNDE BAKARA 196. AYETİN YORUMU BAĞLAMINDA KİMİ SAHABÎLERİN TEMETTUʿ HACCINI YASAKLADIĞI İDDİASININ KRİTİĞİ(e-Şarkıyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 2018) Ensari, Abdurrahman; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüBakara suresi 196. ayetin yorumu bağlamında Şiî müfessirlerden Tûsî, Tabâtabâî ve Mekârim Şîrâzî’in kendi tefsirlerinde, başta Hz. Ömer olmak üzere bazı sahabîlerin Kur’an ile sabit olan temettuʿ haccını yasakladıklarını ifade etmişlerdir. Bu müfessirler kimi sahabîlerin, ilgili ayetin hükmünü ortadan kaldırdıklarına veya onu neshettiklerine delalet eden birçok rivayet zikretmişlerdir. Onlar bu rivayetlere dayanarak söz konusu sahabîlerin gerçekten temettuʿ haccını yasakladıkları veya neshettikleri sonucunu çıkarmışlardır. Daha sonra bu sahabîlerin yaptıklarının yanlış olduğunu, böyle bir neshin mümkün olmadığını ispatlama çabasına girmişlerdir. Çalışmada önce bu müfessirlerin iddialarını dayandırdıkları rivayetler incelenerek sahih olup olmadıkları tespit edilmeye çalışılmıştır. Sonra da bu rivayetlerin, söz konusu ayetin hükmünün ortadan kaldırıldığına veya neshedildiğine delalet edip etmediği incelenmiştir. Yapılan araştırma neticesinde bu rivayetlerden bir kısmının zayıf, bir kısmının da yanlış anlaşıldığı sonucuna varılmıştır. Nesih kriterleri açısından bu rivayetlerin hiçbir şekilde neshe delalet etmedikleri, sadece maslahata mebni olan bir hükmü ifade ettikleri ve bunun da Kur’an nassına muhalif olmadığı anlaşılmıştır.Article KĀDÎ ABDÜLCEBBÂR VE EBÜ’L-MUÎN EN-NESEFÎ’DE ŞEFAAT(Turkish Studies (Elektronik), 2018) Şahinalp, Hacer; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüŞefaat, naklî delillerle sabit olan sem‘iyyât konularındandır. Mu‘tezile ile Ehl-i Sünnet arasındaki önemli tartışma konularından birini oluşturan şefaat, her iki ekol tarafından kabul edilmektedir. Esas tartışma, şefaatin ahirette yükleneceği misyonla alakalıdır. Karşılaştırmalı bir yöntemle ele aldığımız bu çalışmamızda Mu‘tezile âlimlerinden Kādî Abdülcebbâr, şefaati mü’minlerin cennetteki derecelerinin arttırılmasına bir vesile olarak görürken Ehl-i Sünnet’in Mâtürîdî kolunu temsil eden Ebü’l-Muîn en-Nesefî ise tövbe etmeden ölen büyük günah sahibi mü’minin affı için bir imkân olarak değerlendirir. Kādî Abdülcebbâr, büyük günah sahibini mü’min kategorisinde görmediğinden cennete giremeyeceğini, ebedî olarak cehennemde kalacağını, dolayısıyla şefaati de hak etmeyeceğini söyler. Şefaat bir af aracı değildir; büyük günahlardan kurtuluş, ancak tövbe ve taatlere yönelmekle gerçekleşir. Bu düşüncelerinin arkasında yatan temel gerekçe ise amelleri imanın bir parçası olarak görmeleridir. Nesefî’ye göre iman kalben tasdiktir. İnkâr ve yalanlama olmadığı müddetçe kişi mü’mindir. Mü’min olan da ebedî cehennemle cezalandırılamaz, en fazla günahı oranında cezasını çeker. Nihayetinde, şefaatle de olsa affa uğrar ve mutlaka cennete girer. Kādî Abdülcebbâr, bunun insanları kötülüğe teşvik anlamına geleceğini söylerken Nesefî de onların insanları ümitsizliğe sevk ettiklerini belirtir. Şefaat hakkında yaptığımız bu karşılaştırmalı çalışma bizlere, bir yandan yaşanan tecrübelerin zihniyetin şekillenmesine, bunun da kavramsallaştırmalara etkisini gösterirken, öbür yandan kullanılan farklı yöntem ve argümantasyonların bizleri nasıl farklı sonuçlara ulaştırdığının güzel örneklerini sunar.Article ARAP DİLİNDE DÜZENSİZ ÇOĞULLAR VE BUNLARIN KUR'ÂN'DAKİ KULLANIMLARI(Turkish Studies (Elektronik), 2018) Tekin, Ahmet; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüBu çalışmada Arap dilinin önemli konularından biri olan düzensiz çoğullar ve bu çoğulların Kur'ân'daki kullanımları ele alınmıştır. Konuya geçmeden önce çalışmanın giriş kısmında Arap gramerine dair kuralları ilk vazeden kişi hakkında bilgi verilmiştir. Ayrıca Arap gramerine gereksinim görülmesinin arka planında yatan nedenler irdelenmiştir. Buna ilaveten Arap gramerinin ilk numunelerini ortaya çıkaran dilciler özetle zikredilmiş ve bu ilmin tarihi serüvenine kısaca değinilmiştir. Bunun akabinde çoğulların diğer kısmı olan düzenli eril ve düzenli dişil çoğullara da kısaca temas edilmiş ve düzenli eril çoğullara benzediği için onlara eklenen ve onların i‘râbını alan sözcükler hakkında da bilgi verilmiştir. Daha sonra çalışmamızın asıl konusunu oluşturan düzensiz çoğulların kısımlarına yer verilmiştir. Düzensiz azlık çoğulu ve düzensiz çokluk çoğulu ayrı başlıklar altında dilcilerin görüşleri muvacehesinde incelenmiştir. Söz konusu inceleme neticesinde düzensiz çoğulların bu iki kısmı detaylandırılmış ve istatistiki verileri ortaya çıkarılmıştır. Bu veriler ışığında düzensiz azlık ve çokluk çoğullarının yaygın kullanımları dikkate alınarak bunların kısımları ortaya konulmuş ve bu çoğulların i‘râbı hakkında bilgi verilmiştir. Bundan sonra düzensiz çoğulların hangi kalıplarının Kur’ân’da yer aldığı tespit edilmeye çalışılmış ve Kur’ân’da yer almış çoğul kalıplarının her biri için ayetlerden örnekler getirilmiştir. Düzensiz çoğullar ve bu çoğulların Kur'ân'daki kullanımlarıyla ilgili varılan sonuçlara çalışmamızın sonuç kısmında yer verilerek çalışma son bulmuştur.Article Tâcüddîn Es-Sübkî’nin Hayatı İlmi Şahsiyeti ve Eserleri(Mukaddime, 2018) Yaşar, Mehmet Aziz; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüTâcüddîn es-Sübkî, fıkıh, hadis, kelam ve İslâm tarihi gibi İslâmî ilimlerin farklı alanlarında eserler vermiş önemli bir âlimdir. Ancak onun esas ihtisas alanı fıkıh usûlü ilmidir. Sübkî, bu ilimde yaptığı çalışmalarla ün yapmış ve usûlcü kimliğiyle tanınmıştır. Kahire ve Dımaşk gibi dönemin ilim merkezlerinin farklı medreselerinde ders vererek birçok âlim yetiştirmiştir. Aynı zamanda devlet yönetiminin değişik kademelerinde görevlendirilmiş ve dönemin ilmiye sınıfının en üst makamı olan Kâdılkudât (baş yargıç) mertebesine kadar yükselmiştir. Bu çalışmada, İslâm tarihçiliği açısından parlak bir dönemde yaşayan ve kendisinden sonrakiler üzerinde derin etkiler bırakan Sübkî’nin hayatı, ilmi kişiliği, hocaları, öğrencileri ve eserleri ele alınıp tanıtılmıştır.Article س يلدنلا بلا دبع نبا دقن في ةفلاخمـلا ببسب رَكنمـلا ثيدحلا- ةيليلحت ةسارد(ŞIRNAK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2018) Kara Bellı, M. Kamel; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü،ثيدحلا دقن في نيدمتعلما رابكلا هداقنو ثيدحلا ةئمأ نم ةللا همحر بلا دبع نبا ناك ببسب ةراكن نم ثيداحلأا ضعب هيلع لمتشت ام ىع ههيبنت لاخ نم هتيرقبع ترهظ دقو وأ ةقث نم ةفلاخلما كلت تعقو ءاوس ،اهنوتم وأ اهديناسأ في تافلاخلما هوجو ضعب دوجو هرغل وار ةفلاخم :اهزربأ ،هوجو ةدع في بلا دبع نبا دقن في تافلاخلما هذه ىجتتو ،فيعض مه نمم هرغ هيف ضقاني وحن ىع ثيدحلا هداريإ وأ ،ةداجلا هكولس وأ ،فوقوم عفر في ثيدحلل هتياورب تاقثلل هتفلاخم وأ ،ًةركنم ً ةدايز ثيدحلا تم في هتدايز وأ ،اظفح هنم لىوأ في ركانلما ةياورب فرع يذلا يوارلا ةفلاخم وأ ،هنم داري يذلا هانعم نع هليحيف ،ىنعلماب كلذ نع روهشملل بياحص ىوتف نم هلقني مايف هتفلاخم وأ ،ةحيحص ىرخأ ثيداحلأ هثيدح نم مولعملل يوارلا ةفلاخم اذكو ،ثيدحلا في ةظفل فيرحتب هتفلاخم وأ ،هنيعب بياحصلا ةفلتخم ثيداحأ نب هعمجب وأ ،ثيدحب ثيدح لادبإب تاقثلل هتفلاخم وأ ،ةروضرلاب نيدلا .دحاو دنسب دحاو قايس فيArticle KUR’AN’DAKİ FÂSILA UYUMU BAĞLAMINDA, LAFIZ-MÂN DENGESİ ÜZERİNE DEĞERLENDİRMELER(Turkish Studies, 2018) Turan, Maşallah; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri BölümüKur’an-ı Kerim, nazil olduğu günden itibaren sahip olduğu söz gücü ve sanatlı anlatımları sayesinde, edebî merak sahibi olan dost- düşman herkesin dikkatini çekmektedir. Özellikle ayetlerin sonlarında, bazen de cümlelerin son kelimelerinde öyle enteresan bir ses ritmiği ortaya çıkmaktadır ki bunu ne tam olarak şiirin kâfiyelerinde, ne de şiirsel anlatımlardaki secîli ifadelerde bulabilmek mümkündür. Kur’an metnindeki bu hârikulâde sanatsal yapı, kâfiye ve secîye benzer olsa da onların çok daha ötesinde bir tarza karşılık gelmektedir. Çünkü edebî sanatlarda, genellikle lafız için mananın incitilebildiği gözlemlenirken, Kur’an bu konuda dengeli bir üslûba sahiptir. Dengeli bir üslûp oluşunu şu özelliklerden çıkarmak mümkündür: Şayet mananın ruhunu incitme, özünü başkalaştırma söz konusu değilse; lafız uyumu için gerektiğinde bazı harfleri atma veya ilave etme yoluna gidilebilmektedir. Bazen mânâ, sanki lafzın telaffuz edilme şeklinde adeta canlandırılmaktadır. Bazen de mânânın gerektirmesi sebebiyle, fâsıla uyumu için tercih edilebilecek farklı alternatifler terk edilerek, hedeflenen anlama vurgu yapma öncelenmektedir. O halde diyebiliriz ki Kur’an, lafızların ve üslûpların en iyi formlarını kullanmaktadır. Ancak gerekli gördüğünde fâsıla uyumunu gözardı etmede bir beis görmemektedir. Başka bir ifadeyle, fâsıla uyumu ve sözlerin ritmik yapısı önemlidir, ancak bu önem mânânın önüne geçebilecek bir mahiyet arz etmemektedir. Buna göre Kur’an’ın ifadeleri, edebî açıdan mânâ ile lafız arasında hassas bir denge takip etmektedir.Article Eş’arî Kelâmında İmâmet Nazariyesi: Cüveynî Örneği*(Usul İslam Araştırmaları, 2018) Ünverdi, Veysi; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümüİslâm düşünce tarihinde Hz. Peygamber’in vefatını takip eden süreçte her toplumda olabilecek bazı ihtilaflar ortaya çıkmıştır. Bunların arasında önemli bir yere sahip olan konulardan birisi hiç şüphesiz “imâmet” sorunudur. İmâmet ya da başka bir ifadeyle hilâfet meselesi tarihte bir yönetim sorunu gibi görünse de aslında itikâdî bir tartışmaya dönüştürülmüş ve İslâm inanç ekolleri arasında “Şia” ile ete kemiğe bürünen bir itikadî ekolün varoluşsal esası olmuştur. Şia’nın siyasî olan imâmet meselesini bir inanç esası olarak kabul etmesi, imâmın ancak nass ve tayin yoluyla atanabileceği ve masum olması gerektiği gibi fikirleri savunması üzerine Ehl-i Sünnet, imâmet meselesine ilişkin tartışmalara dâhil olmuş ve konuyu Şia’ya reddiye şeklinde ele almıştır. Sünnî kelâm ekolü olan Eş’ariyye de imâmet konusunda İmâmiyye Şiası’nın iddialarını reddetmiştir. Bu iki ekolün imâmet konusunda temel ayrışma noktaları imâmetin vücûbiyetinin temellendirilmesi, imâmetin belirlenme yöntemi, mefdûlün imâmeti, ilk üç halifenin meşruiyeti, imâmda bulunması gereken vasıflar, imâmın görevden azlinin imkânı, her dönemde bir imâmın olmasının gerekliliği gibi yapısal hususlardır. Bu noktada Eş’ariyye, temelde imâmeti ictihadî bir mesele olarak görmüş ve siyasal otoriteyi dinî otoriteden farklı bir düzleme yerleştirme çabasına girişmiştir. Fakat Eş’arî okulun imâmet anlayışını derli toplu ortaya koyan müstakil bir çalışma mevcut değildir. Bu makalede, Eş’arî kelâm okulunun imâmet nazariyesini anlamak için İslâm siyaset anlayışının hatırı sayılır teorisyenlerinden olan İmâmü’l-Haremeyn el-Cüveynî’nin konu ile ilgili görüşleri mercek altına alınmıştır. Öyle ki o, imâmet meselesine ilişkin müstakil eser telif eden birkaç kelâmcıdan biridir. Onun görüşleri temelde İmâmiyye Şiası’nın iddialarına bir reddiye olduğu için, bu çalışmada, öncelikle İmâmiyye Şiası’nın iddiaları kendi kaynaklarından tespit edilerek ele alınmış, ardından da Cüveynî’nin eleştirilerine yer verilmiştir. Böylelikle Eş’arî kelâmında imâmet meselesinin nasıl ele alındığı tespit edilmeye çalışılmıştır.Article İslam Kozmoloji Öğretisinde Allah - Tabiat ve İnsan İlişkisi Bağlamında Doğa ve Doğanın Korunması(Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2018) Erkol, Ahmet; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümüİslam düşünce tarihinde belki de en çok ihmal edilen, üzerinde fazla çalışma yapılmayan konu İslam kozmolojisidir. İslam düşüncesinin evrenselliğini yansıtan Allah, Tabiat ve doğa arasındaki ilişki biçiminin yeteri derecede yansıtılmamış olması nedeniyledir ki doğa ve çevreye dair sanki İslam’ın hiçbir sözü yokmuş gibi anlaşılmıştır. Bu durumun belki de bir yansıması olarak İslam coğrafyası bugün tabiat olarak kurak kalmıştır. Bu kuraklık yalnızca tabiat olarak değil, zihinsel, düşünsel ve duygusal olarak da yaşamın bütün alanlarında görülmektedir. Evrenin bütününü ilahi rahmetin bir yansıması olarak gören ve tabiattaki her bir varlığın da sürekli bir tesbihatta olduğunu söyleyen bir dinin, bu şekilde kuraklığa mahkum edilmesi, hayatın her alanını tüketmesi vahim bir durumdur. İslam düşüncesinin bu en değerli yanını bir değini biçiminde de olsa yeniden akademik alana taşımak ve buna dair Kur’an merkezli bir yaklaşımın ne olduğunun belirlenmesi amacıyla bu makale kaleme alınmıştır. Makalede temel olarak Kur’an’ın tabiat vurgusu, doğanın korunması ve buna dair İslam düşünce tarihinde konu hakkında yapılmış kimi çalışmalar da dikkate alınarak hazırlanmıştır.Article Şâfiî Hukuk Düşüncesinde Annenin Süt Emzirme Yükümlülüğü ve Sütannelik Uygulaması(ŞIRNAK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2018) Yaşar, Mehmet Aziz; Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümüİslâm dini, bir toplumu oluşturan ailelerin huzur ve güven içinde bir arada yaşayabilmelerini sağlayan değişik bağlar kurmuştur. Bunlardan biri de süt emzirmeden kaynaklanan süt akrabalığıdır. Bu akrabalık bağını, nazil olan âyetler ve varit olan hadisler düzenlemiş; İslâm hukukçuları da bu âyetler ve hadisler ışığında ilgili meseleleri ve hükümleri ele alarak konuya gereken önemi vermişlerdir. Aynı zamanda konu, fıkhın teşekkülünden günümüze dek güncelliğini koruyabilmiştir. Ancak görüldüğü kadarıyla toplumumuzda, süt akrabalığından kaynaklanan birçok hukûkî hak ve sorumluluklar bilinmemektedir. Bu çalışmada, bölgemizde hâkim konumda bulunan Şâfiî mezhebinin görüşü esas alınarak annenin çocuğunu emzirme yükümlülüğü ve sütannelik uygulaması ele alınmaya gayret edilecektir.