Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/98
Browse
Browsing Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Koleksiyonu by Issue Date
Now showing 1 - 20 of 38
- Results Per Page
- Sort Options
Article Zendig-Dehr İlişkisi: Kureyşli Zındıkların Zaman ve Ahiret Algısı(2016) Alıcı, MehmetBu çalışma, Kuran-ı Kerim'de dehr/zaman kavramı bağlamında ahiretin olmadığını iddia eden kimi müşriklerin zending/zındık olarak tanımlanmaları arasında bir ilişkinin varlığını tartışmaya açmayı hedeflemektedir. Bu dünya hayatından başka bir hayatın olmadığın ileri süren müşriklere göre, her şey dehr/zaman içinde yok olmaya mahkumdur ve ikinci bir hayat söz konusu değildir. Bu anlayışa sahip Kureyşli müşriklerin zındık olarak tanımlanması, kökeni İslam öncesi İran'ın dinî geleneklerine dayanan zendig kavramının önemini arttırmaktadır. Mecûsî geleneğinde tarihsel süreç içerisinde Mani ve Mazdek için kullanılan zendig kavramı, sonraları ana mecra dini düşünceden sapan kişiler için de söz konusu olmuştur. Sâsânîlerin Arap yarımadasındaki varlığıyla bilinir gelen bu kavramın cahiliye Arapları için ne anlama geldiği önem arz etmektedir. Bu çalışma zendig-dehr ilişkisinin imkanını sorgulamaktadır.Article Abdullah Bosnevî'nin Vahdet-i Vücûda Dair Bir Risalesi ya da Kitâbü Tehakkuk(2016) Bozkurt, BirgülBu çalışmada, 17. yüzyılın Osmanlı dönemi mutasavvıflarından Abdullah Bosnevî'nin Kitâbü tehakkuki'l-cüz' bi sureti'l-küll ve zuhûri'l-fer' alâ sureti'l-asl adlı risalesini inceledik. Üç varak ya da altı sayfa olan bu risalesinde Bosnevî, Muhyiddin İbn Arabî'nin Fütûhât-ı Mekkiyye adlı eserinde yer alan bir şiirinden yola çıkarak İbn Arabî'nin vahdet-i vücûd düşüncesini kısa ve öz bir biçimde ortaya koymaya çalışmıştır. Biz çalışmamızda, Bosnevî'nin bu risalesini öncelikle şekil, içerik ve kaynakları açısından değerlendirdik. Sonrasında Bosnevî'nin İbn Arabî'nin bu şiirine dair yaptığı açıklamaları, Bosnevî'nin diğer bazı risalelerinden, İbn Arabî'nin görüşlerinden ve bu konularla ilgili diğer araştırmalardan yararlanarak izah etmeye ve yorumlamaya çalıştık.Article TANRI-MEKÂN İLİŞKİSİ: 'HER YERDE BULUNMA' VE 'AŞKINLIK' SORUNU(2016) Aktürk, EyüpTanrı'nın sıfatlarına ilişkin bir tartışma O'nun varlığına ilişkin bir tartışmayla doğrudan ilgilidir. Klasik teizme göre Tanrı (her-şeyi bilme, her-şeye gücü yetme, heryerde bulunma gibi) bir takım sıfatlara özsel olarak sahiptir. Hiç kuşkusuz Tanrı'nın heryerde bulunması sıfatı O'nun mekânla olan ilişkisini tartışmayı gerektiren bir durumdur. Tanrı'nın her yerde bulunması ile O'nun madde-dışı (manevi) bir varlık olması arasında doğrudan bir bağlantı vardır. Bir mekâna yerleşmek o mekân tarafından çevrelenmek anlamına geldiğine göre (hiç-bir sınırlamayı içermeyen) Tanrı'yı bir mekânla ilişkilendirmek anlamsızdır. O halde evreni aşan (manevi) bir varlık olarak Tanrı'ya herhangi bir mekân atfedilemez; ve aşkın olan Tanrı ile evren arasında temel ontolojik bir farklılığın olması kaçınılmazdırArticle AHMED YESEVİ BİBLİYOGRAFYASI: TÜRKİYE’DE YESEVİ İLE İLGİLİ ÇALIŞMALARA DAİR DEĞERLENDİRMELER(2016) Bozkurt, Birgül"Hazret-i Türkistan" ya da "Pir-i Türkistan" namıyla meşhur olan büyük Türk mutasavvıfı Ahmed Yesevî , Divân-ı Hikmet adlı eseri ve yetiştirmiş olduğu öğrencileriyle Orta Asya'dan Balkanlar'a kadar büyük bir alanı etkilemiştir. Yesevî'nin Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında da etkileri büyüktür. Onun Anadolu'daki takipçileri arasında Şeyh Edebâli, Hacı Bektâş Velî, Sarı Saltuk, Ahi Evran gibi önemli mutasavvıflar yer almaktadır. Yesevî müridleri Anadolu'da aynı zamanda savaşçı dervişler olmaları, ticaret ahlakına ve kadınların eğitimine verdikleri önemle de tanınmaktadırlar. Bu özellikleri nedeniyle Ahmed Yesevî ve Yesevîlik hakkında Anadolu'da erken dönemlerden itibaren eserler kaleme alınmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde de Divân-ı Hikmet ve Yesevîlik üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Yesevî hakkında Türkiye'de çok sayıda makale, bildiri ve kitap çalışmasının yapıldığı bilinmektedir. Biz bu makalemizde Ahmed Yesevî hakkında Türkiye'de yapılmış olan bu çalışmalara dair bazı değerlendirmelerde bulunduk. Ayrıca Yesevî üzerine yapılmış araştırmaları içeren kapsamlı bir bibliyografyayı da takdim ettik. Batı dünyasında, Çin, Kazakistan, Özbekistan (Taşkent) gibi ülkelerde Yesevi'ye değerlendirmeleri konu edinen makale ve bildiriler söz konusudur. Fakat Ahmed Yesevi'ye dair Türkiye'de bu tarzda benzer çalışmaların henüz yapılmamış olması önemli bir eksikliktir. Bizim bu çalışmayı yapmaktaki temel amacımız da bu eksikliği gidermek ve Yesevi'ye dair çalışmaların düzeyine dair bir tablo ortaya koymaktırPresentation Kitap Tanıtımı Doğudan Batıya Düşüncenin Serüveni, ed. Bayram Ali Çetinkaya, İnsan Yayınları, İstanbul, 2015, 10 cilt, 10800 sayfa(2016) Bozkurt, ÖmerBazı kitapları içerikleri açısından değerlendirmek oldukça güçtür. İçerik o kadar farklı, o kadar geniş, o kadar cezb edici olur ki, bu içeriği birkaç sayfada tanıtmak, değerlendirmek, kritik etmek zorlaşır. Değerlendirmesini yaptığımız bu eser de böyle bir özelliğe sahiptir. Her şeyden önce bu eser 272 akademisyenin 427 başlığı 10 ciltte, 10800 sayfada ortaya koyduğu ve 11 sayı editörü ile projenin mimarı ve editörü Bayram Ali Çetinkaya’nın başkanlığında hazırlanmış kapsamlı ve büyük bir eserdir.Other GÜNÜMÜZE ÖRNEKLİĞİ AÇISINDAN FÂRÂBÎ’NİN VİZYONU(2016) Bozkurt, ÖmerFelsefe geçmişten kopuk bir şekilde yapılmamıştır.Ancak felsefe yapmak geçmişin aktarılmasından ibaret de değildir. Felsefe yapmanın bir biçimi de bizden öncekilerin felsefe yapma tarzlarını, bakışlarını, vizyonlarını örnek almak ve günümüze taşımakla mümkün birtakım görüşlerinden örnekler seçilerek vizyonu ortaya konacaktır. Sonra bu vizyonun günümüz İslam düşüncesine katkısı, çağımız İslam dünyası için anlamı, örnekliği ve rehberliği, özellikle de günümüz İslam medeniyetinin gelişim ve dönüşümüne yansımaları, felsefe, bilim, siyaset ve inanç gibi konularda bazı önerilerle birlikte tartışılıp sunulacaktır. Bunlara ilave olarak Fârâbî özelinde elde edilen bakış açısı, yöntem ve vizyonun günümüz felsefe araştırmalarına ve felsefe yapma çabalarına nasıl yardımcı olabileceği ortaya konmaya çalışılacaktır.Article Perception of Islam in Zoroastrian Zand Literature(Bursa IlahIyat Foundation, 2017) Alici, M.This study analyses the perception of Islam presented in Zand literature, namely, the exegetical literature of the Zoroastrian tradition that gradually lost power as a result of Muslim conquests. Zand texts, which grew during the Sasanian era and indicate a lively theological discourse, were codified and took their final form after the Muslim conquests. Zand literature talks about Islam and Muslims in an implicit manner by means of concepts such as Tāzīg (Arab) Ag-dēnīh (evil/superstitious religion). Written for guiding Zoroastrian clergy in every subject, including theology and morals, these texts have a biased and negative attitude towards Islam and Muslims. Zands initially interpret Muslim conquests in an apocalyptic sense and emphasize that the end of world is near and consequently that evil reigns now. On the other hand, due to the obligation of living together with Muslims, Zands advise minimizing relations with Muslims in daily life. They present objections to the doctrinal attitude of Islam and aim at preserving the religious status of Zoroastrians. This paper stresses the view of the Zoroastrian tradition regarding Muslim conquests, the eventual coexistence experience and Islamic theology within the framework of Zands. © 2017 Bursa I˙lahiyat Foundation.Presentation Baki Adam, Yahudilik ve Hristiyanlık Açısından Kur'an'ın Tartışmalı Konuları, İstanbul: Pınar Yayınları, 2016.(2017) Bakışgan, Muhammed HanifiKur’an‐ı Kerim İslam dininin kutsal kitabı olduğu gibi aynı zamanda Dinler Tarihi için de oldukça zengin bir kaynaktır. Bu bakımdan Kur’an‐ı Kerim gerek Yahudilik ve Hristiyanlık gerekse diğer dinler hakkında kayda değer bilgiler içermektedir. Kur’an’ın barındırdığı bu bilgiler diğer dinlerin kaynakları ile büyük oranda uyuşsa da birçok hususta farklı anlatılarla karşılaşmak mümkündür. Kur’an‐ı Kerim ile diğer dinlerin anlatıları arasındaki bu farkları, oryantalist ilim adamları kendi kaynakları bağlamında Kur’an’ın hatası olarak kabul etmektedirler. Dolayısıyla bu açıdan Kur’an’a ciddi eleştiriler yöneltmektedirler. Halbuki Kur’an kendi anlatısında doğrudan ya da dolaylı olarak bu dinî kaynakları esas almamaktadır. Bu noktada Baki Adam, Yahudi‐Hristiyan geleneğinin Kur’an’a yönelttiği eleştirileri ele alarak konuyu detaylı bir şekilde irdelemektedirArticle Fârâbî'nin Endülüs'teki İmajı: Endülüslü Filozof Ve Tarihçiler Gözüyle Fârâbî(2017) Bozkurt, BirgülEndülüslü filozofların eserlerinde olduğu gibi tabakât ve tarih yazarlarının eserlerinde de Fârâbî hakkında olumlu bir bakışın bulunması söz konusudur. Bu durum Fârâbî’nin sadece felsefi otoritesiyle ilgili olmayıp mantık, matematik, tıp, müzik gibi pek çok alandaki başarısı ve yaşamındaki mütevazılığını da kapsamaktadır.Book MAHALLEMİLER ve EBRULİ KÜLTÜRÜN AĞIRBAŞLILIĞI(Çizgi Kitabevi, 2017) YEŞİLMEN, HALİTGünümüzde küreselleşme konusunda pek çok görüş ortaya konulmakta ve buna dönük çeşitli projeler gündeme gelmektedir. Kendini hissettiren etno-dini merkezli kimlik söylemleri de bu projelerin bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Özellikle bu yöndeki konu ve meselelerin küreselleşme söylemleriyle manipüle edilerek zararlı ve çatışmalı ortamlara sürüklenme ihtimali de yüksektir. Bundan dolayı, Mardin ve çevresinde olduğu gibi farklı etno-dini unsurların yüzyılara dayanan birlikteliği, etkileşim dinamikleri çerçevesinde anlaşılabilir. Bu çalışma da, bölgenin asli unsuru olan Mahallemiler özelinde, yerel dinamiklerin anlaşılmasına katkı sunması yönüyle önemlidir.Article Endülüs'te Gazâlî Algısı(2017) Bozkurt, BirgülBu makalenin temel amacı Endülüs'te Gazâlî algısını ortaya koymaktır. Gazâlî, Doğu İslam dünyasında ortaya çıkan ve kelamdan felsefeye, fıkıhtan tasavvufa kadar çok sayıda alanda eserler bırakan önemli bir düşünürdür. Doğu İslam dünyasında aynı zamanda büyük bir otorite olan Gazâlî'nin Endülüs'teki durumu merak uyandırmaktadır. Fıkıh, tasavvuf ve siyaset bağlamındaki ilişkiler üzerine şekillenen Endülüs düşünce dünyasında, Gazâlî neredeyse merkezi bir konuma sahiptir. Zira Endülüs entelektüeli fıkıh, tasavvuf ve felsefe arasındaki tartışmaların ortasındadır. Bu çalışmada Endülüslü fakihler, sufiler, filozoflar ile tarihçilerin kitaplarındaki bilgilere göre Endülüslülerin Gazâlî'yi nasıl gördüklerini ortaya koymaya çalıştık. Buna ilave olarak bu çalışma, Gazâlî'nin bu farklı açılardan Endülüs'te nasıl algılandığını gözler önü- ne serme, bu konudaki önemli bir açığı kapatma, Gazâlî'ye dair Endü- lüslülerin algısını bütünlükçü bir biçimde ortaya koyma çabasındadır. Yakın zamanda dikkatleri celbeden felsefenin ve bilginin sosyolojik ve siyasi boyutlarına inecek bu çalışmanın Endülüs düşüncesine dair yapı- lacak diğer çalışmalara zemin hazırlamak bakımından katkıları olacağı kanaatindeyiz.Article İhvân-ı Safâ’da Ontolojik Uyum-Teleolojik Bağlam(ŞIRNAK ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ, 2018) Bozkurt, BirgülBu çalışmada temel amacımız İhvân-ı Safâ’da ontolojik uyumu teleolojik bağlamda ele almak ve tartışmaktır. Uyum, büyük oranda sayılar, harfler ve müzik konularında karşımıza çıkan oran, orantı ve harmoniyle kavramsal çerçevesini bulmaktadır. Bu bağlamda öncelikle İhvân-ı Safâ’da oran, orantı ve bu kavramların uyumla ilişkisini ortaya koymaya çalıştık. Ortaya çıkan uyum çerçevesini Allah’ın varlıklara yerleştirmiş olduğu gaye, nizam, düzen ve amaç bağlamında İhvân’dan örnek ve açıklamalarla göstermeye gayret ettik. İhvân-ı Safâ’da ayüstü ve ayaltı âlemdeki tüm varlıklarda teleolojik bağlamda ontolojik bir uyumun varlığı açık bir şekilde görülmektedir. Bu sonuç Pythagorasçı temellerden kaynaklandığı gibi İslam’ın referanslarıyla da oldukça ilgilidir. İhvân’da varlığın gizemlerine ulaşmak, sırlarını keşfetmek ya da hikmetini anlamak için uyum konusunun anahtar bir görev üstlendiğini söylemek mümkündür. Dolayısıyla bu çalışma, İhvân-ı Safâ’nın varlık alanındaki gaye, düzen, nizam ve hikmeti, oran ve uyum üzerinden nasıl izah ettiğini gösterme ve bu çerçeveyle varlığı anlama ve anlamlandırma çabalarını ortaya koyma girişiminde bulunmaktadır.Article Dennis R. Macdonald, Homeros Destanları ve Markos İncili(Milel ve Nihal İnanç, Kültür ve Mitoloji Araştırmaları Dergisi, 2018) OKAN, Mehmet AtaBir toplumun kadim tarihine ilişkin mitolojik materyali sunan destanlar, söz konusu milletin olağanüstü tarihsel geçmişine atıfta bulunur. Her milletin kendine ait destanlarından söz edilebilir. Örnek mahiyetinde Hintlilerin Mahabharata ve Ramayana destanları, Rusların İgor destanı ve Yunanlıların Odysseia ve İlyada destanları zikredilebilir. Odysseia ve İlyada destanları, Antik Yunan’da Homeros tarafından derlenen Yunan edebiyatının en önemli ürünleridir. Yunan sözlü edebiyatının bir derlemesi olan bu destanlar; tarih, coğrafya, edebiyat ve mitoloji gibi çeşitli konuları barındırmaktadır. Mesela Homeros, Odysseia destanında, Truvalılar ile Yunanlılar arasında yapılan Troya savaşından sonra ünlü Yunan komutanı Odysseus’un yaşadığı maceraları konu edinmektedir. İlyada destanında ise Yunan halk kahramanları olan Akhilleus ve Hektor’un birbirleriyle olan mücadelesini ve Hektor’un ölümünü konu edinmektedir. Homeros, bu farklı konuları birbiri ile mezcedip, şiirsel bir senaryo meydana getirerek tarih boyunca adından söz ettirmiş ve birçok kişiyi etkilemiştir. Etkilediği ilginç kişiler arasında ilk İncil yazarı Markos da yer almaktadır.Article Şinasi Gündüz, İslam ve Sâbiîlik(Milel ve Nihal İnanç, Kültür ve Mitoloji Araştırmaları Dergisi, 2018) ALICI, MehmetÜlkemizde gnostik gelenekler konusunda yetkin çalışmalara imza atan ve gnostik düşüncenin akademik çevrelerde bilinmesini sağlayan Şinasi Gündüz, son kitabıyla hem gnostik bir gelenek olarak Sâbiîliğin temel hareket noktalarını arz etmekte ve hem de İslam’la bir karşılaştırma yaparak oryantalist iddiaların sağlam bir zemine oturmadığını açık etmektedir. Gündüz’ün İslam ve Sâbiîlik başlığıyla kaleme aldığı bu çalışma başta konuya ilgi duyan genel okur kitlesine hitap etmektedir. Bununla birlikte özellikle ilahiyat alanında bu hususta araştırma yapan akademisyenlere konuya ilişkin doğru bilgiyi vermeyi hedeflemektedir. Müellif, oryantalistlerin iki gelenek arasındaki benzerlik iddialarını ve pozitivist perspektifi tartışmaya açmaktadır. Bunu yaparken de her iki dinî geleneğin temel kaynaklarından hareket ederek konunun daha iyi anlaşılması açısından karşılaştırmalı bir yöntem uygulamaktadır.Book Review Yasin Meral, Yahudi Geleneğinde Kur’an ve İbranice Kur’an Çevirileri, (Divan Kitap, Ankara, 2016, 208 sayfa.)(Artuklu Akademi, 2018) Nergiz, NurtenYahudi ve Müslümanların dinî ve siyasi açıdan doğrudan ilk temasları, Hz. Muhammed'in Mekke'den Medîne'ye hicret etmesiyle başlamıştır. Bu temas ile birlikte Yahudiler ve Müslümanlar arasında İslam, Tevrat ve Hz. Muhammed'in peygamberliği konularında tartışmalar yaşanmıştır. Müslümanların Tevrat'ın nesh edilerek hükmünün kaldığını dile getirmeleri sebebiyle Yahudiler, bu iddiayı çürütme amacıyla Kur'a'nı Kerim'i İbraniceye tercüme etmişlerdir. Yahudilerin tercüme faaliyetleri zamanla Kuran-ı Kerim’in tamamının çevrilmesi ile sonuçlanmıştır. Bu çerçevede Yahudilerin Müslümanlara karşı mevcut olumsuz durumları da göz önüne alındığında, yapılan Kur’an’ı Kerim tercümelerinin sıhhati konusunda araştırmaların yapılması gerekmektedir. Kur’an’ı Kerim çevirilerinin aslına uygun yapılıp yapılmadığı özellikle Kur’an’ı Kerim çevirilerinin hangi kriterlere göre yapıldığı hususlarının aydınlatılmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Kur’an-ı Kerim’den İbraniceye yapılan tercümeler hakkında Yasin Meral’in, Yahudi Geleneğinde Kur’an ve İbranice Kur’an Çevirileri adlı eseri tercümelerin nasıl yapıldığı hakkında detaylı bilgi vererek konuya açıklık getirmektedir.Article Mehmet Alıcı, Işığın Elçisi Mani ve Gnostik Düşüncesi(Milel ve Nihal İnanç, Kültür ve Mitoloji Araştırmaları Dergisi, 2018) Toprak, Bilalİnsanın kurtuluşunu hedefleyen dinlerin temel öğretilerini belirleyen etmenlerin başında insanın madde ile olan ilişkisine yönelik konular gelmektedir. Kimi dini gelenekler insanı bir bütün olarak ele alırken, kimileri de maddeyi teolojik ve ontolojik açıdan kötü olarak değerlendirir. Dinin dünyaya bakışını belirleyen, insan ve çevre ilişkilerine yön veren bu etkinin doğru anlaşılabilmesi için gnostik geleneklerin insan algısı büyük önem arz etmektedir. Düalist bir bakış açısına sahip olan gnostik düşünceye göre, madde ve maddeden kaynaklanan her şey kötüdür. Maddeye karşı geliştirilen bu radikal tavrın sonucu olarak, Tanrı’nın kötü olan hiçbir şeyi yaratmayacağı düşüncesi hâkimdir. Kötü bir yer olan dünyada, dünyevi işler aracılığıyla kurtuluşa ermek mümkün değildir. Buna göre gerçek kurtuluş ancak hakikatin bilgisine yani gnosise sahip olmakla mümkün olabilir. Birçok dini cemaat sayesinde varlığını sürdüren gnostisizm, özellikle Sabiilik ve Maniheizm sayesinde müstakil bir yapıya bürünür. Bu bağlamda kendisini Budda, Zerdüşt ve İsa Mesih’in müjdelediği kurtarıcı olarak tanıtan Mani’nin gnostik yaşam öyküsü ve düşüncesi Ortadoğu’daki dini grupları anlamak noktasında da bizlere önemli ipuçları sunmaktadır.Article HARF GİZEMİ VE SEMBOLİZMİ BAĞLAMINDA İHVÂN-I SAFÂ’DA HURÛFÎLİĞİN İMKÂNI(Turkish Studies (Elektronik), 2018) Birgül, BozkurtX. yüzyılda ortaya çıkan ve bir felsefe topluluğu olan İhvan-ı Safa’nın Resâilu İhvâni’s-Safâ adlı eserinde harfler ve harf ilmine dair düşünceleri ele alınması gereken bir konudur. Tarihi çok eski dönemlere uzanan harf ilminin üç temel boyutu bulunmaktadır. Bunlar şu şekilde özetlenebilir: 1. Harflerle varlıkların gizemini anlamak, harflere anlamlar yüklemek, harflerle sayılar arasında ilişkiler kurmak, çeşitli oran ve uyum yasalarıyla varlıkların gizli kalmış yönlerine vakıf olmak ve gizemlerini keşfetmek. 2. Harflerin varlıklar üzerinde etkide bulunduklarını kabul ederek muskalar, tılsımlar, vefkler, büyüler vs. gibi yollarla bu etkiyi sağlamak. 3. Harflerle gayba ve geleceğe dair bilgilere ulaşmak. Bu çalışmamızda İhvân-ı Safâ’nın bu üç boyutu sağlayıp sağlamadığı tartışılacaktır. Bu noktada Resâil’de onların harflerle ilgili görüşlerini ortaya koymaya çalıştık ve Hurûfî olup olmadıklarına dair bir sonuca ulaştık. Netice itibariyle, araştırmalarımız göstermektedir ki; İhvan-ı Safa ilm-i hurûfla ilgilenmiş, bu ilmin bazı boyutlarına dair değerlendirmelerde bulunmuş fakat üçüncü boyutuyla çok fazla ilgilenmemiştir. Hatta ikinci boyutla da kısmen alakadar olmuşlardır. Onların iki ve üçüncü boyutla ilgili tutumları daha ziyade betimsel ve durum izahı şeklindedir. Bu nedenle İhvân-ı Safâ’yı harf ilminin hararetli bir savunucusu ve tam bir Hurûfîlik müdafii olarak görmek zor gözükmektedir. Onları daha ziyade bir tür harf gizemciliği ve sembolizmi yapan ve ilm-i hurûfla belli düzeylerde uğraşmış bir grup olarak değerlendirmek daha doğru olacaktır.Article Mahmut Kaya, Felsefe ve Ölüm Ötesi (İbn Sînâ, Gazzâlî, İbn Rüşd, Fahreddîn Râzî), (Klasik, İstanbul, 2013, 149 sayfa.)(2019) Tekin, MenciTarihsel süreç içerisinde birçok dinde ahiret inancının varlığını gösteren pek çok bulguya rastlanmaktadır. Örneğin eski Mısırlılar, mumyalanmış soylularını değerli eşyalarıyla birlikte tanrı Osiris’in heykelleriyle mezarlara gömerken, Hindular yeniden bedenlenmeden, Budistler ise yeniden doğumdan bahsetmektedir. Öte yandan Kur’an’da ahiret kelimesi yüz on beş yerde tekrar edilmesinin yanı sıra yeniden diriliş, hesaba çekilme, cennet ve cehennem konularına değinilmektedir. İnsanlar genellikle ahiret hayatının varlığını kabul etseler de ölüm ve ötesi hakkında detaylı bir bilgiye sahip değildirler. Bu nedenle ahiret hayatının mahiyeti, yeniden bedenlenme, ruhun dirilmesi ve nefsin ebediliği gibi problemlere din başta olmak üzere felsefe, tıp, edebiyat ve psikoloji gibi disiplinler çözüm üretmeye çalışmaktadır. Dinin bu problemlere getirdiği çözümlerle beraber felsefenin de çabası yadsınamayacak derecede önem arz etmektedir. İşte tam da bu noktada Mahmut Kaya’nın Felsefe ve Ölüm Ötesi adlı eseri bu çabanın bir gereği olarak ortaya çıkmıştır.Book Part Yitik Bir Miras: Karizmatik Dini Lider Hanna Dolabani’nin İzinde Hikmet Arayışı(Mardin Artuklu Üniversitesi Yayınları, 2020) YEŞİLMEN, HALİT21. yüzyıldaki sosyal etkileşimler her geçen gün yüzeyselleşmeye sürüklenmektedir. Sözün ve sözlü kültürün zayıfladığı, dijital dilin yükselişe geçtiği bu süreçte sosyo-kültürel yaşamın canlılığı, dinamikleri, derinliği ve ruhu aramızdan sıyrılarak yok olurken metal ve makine soğukluğunda bir ayrımlaşma da kendini gösteriyor. Bu süreç, adeta uyuşturucu gibi düşük yaş oranlarına varıncaya kadar yaygınlık kazanmış gibi görünüyor. Yaşamın ve hayatın özünü, daha doğrusu öz sorumluluğunu taşıyabilen insan sayısı her geçen gün azalıyor. Arayış heyecanı bile değerini kaybetmekte. Dijital kültürün yaygınlık kazanmasının yanı sıra hikmet ve irfan ehli örnek insanların yokluğu da bizi gitgide mekanik eylemsellik ve kurgusal konumlanmayla baş başa bırakıyor. Hikmet potansiyeli, git gide tüm dünyada yaygınlaşan mekanikleşme ve dijital arayüz formunun sosyal alanı dönüştürme tehdidiyle mücadele etmek için de önemlidir. Bu açıdan günümüzde hikmet ehlinin örnekliğine her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır. Kaldı ki bu coğrafya (genel olarak Osmanlı coğrafyası ve onun mirasçısı olan Türkiye, özelde ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve Mardin), farklı din müntesiplerinin hikmet ve irfanıyla yoğrulmuş bir mayaya ve değere sahiptir. Süryani Kadim Ortodoks cemaatinden “Mor Filüksinos Hanna Dolabani” (1885-1969) bunlardan biridir. Çalışmanın konusu da belirtilen zaviyeden Hanna Dolabani’nin işaret ettiği “hikmet” ile ilgilidir. Bu doğrultuda öncelikle Hanna Dolabani’nin hayatı ve öne çıkan özellikleri üzerinde durulmuş, hikmet mefhumuna dikkat çekilmiştir. Çalışmanın sonunda ise ondan kalan mirasın günümüze ve geleceğe taşınabilmesi için örnek niteliğinde bazı sorumluluklara işaret edilmiştir.Book Review Thomas Bauer, Müphemlik Kültürü ve İslâm – Farklı Bir İslâm Tarihi Okuması, (Çev. Tanıl Bora, İletişim, İstanbul, 2019, 408 sayfa.)(Artuklu Akademi, 2020) Pilatin, EbubekirKitap incelemesini konu edinen bu çalışma, Thomas Bauer'in Müphemlik Kültürü ve İslâm adındaki kitabını tanıtmaktadır.