Sosyoloji Bölümü Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/76
Browse
Browsing Sosyoloji Bölümü Koleksiyonu by Title
Now showing 1 - 20 of 43
- Results Per Page
- Sort Options
Book Part Beşeri Bilimler Açısından Bir Arada Yaşama Kültur ve Bbiçimler(sonçağ akadimi, 2020) Mohamed AlfaresOrdu tarafından yönetilen ülkelerde bireyler ve toplumlar için özgürlük elde etmeyi amaçlayan arap baharı devrimleri, zorbalığın toplumların özelliklerini bozduğunu, toplumun bileşiminin aynı olmadığını ancak aralarındaki anlaşmazlığın bazen uyumsuzluğa yol açabileceğini ve toplumun farklı bileşenleri arasındaki sosyal ilişkiler otoriter bir çevreye ve bu toplumların ve bileşenlerin uyacağı bir ideal örneğe ihtiyacının olduğunu açıkça belirtti. Aralarındaki iç ilişkiyi yeniden düzenlemeye yönelik bir araç olarak, haklara ve gizliliğe saygı duyan ve başkalarını dışlayan sabit bir modelle çevrelemeyen açık temeller üzerinde çok tanrıcı olmalarına izin verecek şekilde ve bu hedefi gerçekleştirmede katkıda bulunmanın entellektüel bir yolu olarak - toplum yapıları arasında güvenin tekrar inşa edilmesi - burada fransız filozof Jean-jacques Rousseau' nun ( sosyal anlaşmalar) adlı kitabında yazdığı; fransız devriminden önceki fransız toplumundaki olağanüstü sorunlardan kurtulma girişimi olarak burada durmaya çalışacağız. Resulullah sallallahu aleyhi vesellem' in müslümanlar (muhacirler ve ensarlar), yahudiler ve hıristiyanlar arasında yazdığı medine vesikası üzerinde durmaya çalışacağız. Bu, çok dinli bir yapı ( müslümanlar, yahudiler, hıristiyanlar) ve farklı kabilelerden entellektüel insanlar ile şehir ve kırsal kesimdeki insanlar için bir model oluşturmaktadır. Burada bu çalışmada başkaların bilgeliğinden ve deneyimlerinden ve peygamberin kaynağından almaya çalışacağız.Article Bir Müzenin Dönüşümü: Öğrence Mekânı Olarak Mardin Müzesi(OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2021) Gürhan, NazifeGünümüzde müzeler geleneksel olarak kültürel mirasın sergilenmesi ve korunması işlevlerinin yanı sırabu mirasın aktarımının daha işlevsel bir sunumuna dair eğitim ve eğlencenin iç içe geçtiği uygulamalargeliştirmeye başlamışlardır. Çağdaş müzecilik anlayışıyla ortaya çıkan bu uygulamaların amacı müzeziyaretçilerine kültürel miras eğitimi verirken eğlenceli vakit geçirmelerini sağlamaktır. Eğitim veeğlencenin mekânsal olarak kesiştiği bu müzeler bir öğrence mekanına dönüşmüş durumdadır. Buçalışmada değişen müzecilik anlayışıyla birlikte ortaya çıkan edutainment/öğrence uygulamalarıMardin Müzesi örneğinde ele alınmıştır. Kültürel miras ögelerini bünyesinde barındıran bir mekânıneğitim ve eğlencenin mekânsal olarak kesiştiği bir öğrence mekanına nasıl dönüştüğünü ortaya çıkarmakçalışmanın temel amacıdır. Çalışmada katılımcıların müze deneyimlerinden yola çıkılarak müzeyle olanilişkileri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda nitel araştırma teknikleri kullanılarak kartopuörnekleme yöntemiyle 3 müze yetkilisi ve 5’i çocuktan oluşan çeşitli yaş gruplarından toplam 15 kişiylederinlemesine mülakat ve katılımlı gözlem yapılmıştır. Çalışmada, edutainment uygulamalarının müzeziyaretçilerinin aktif öğrenme süreçlerine dahil olmasını sağlayarak müzeye olan ilgilerini artırdığı,heyecanlı ve unutulmaz bir müze deneyimi sunduğu görülmüştür. Kültürel kimliğin devamınısağlamanın eğlenceli bir yolu olan atölye çalışmalarıyla yapılan eğitim faaliyetleri müzeyi eğlenereköğrenilen bir mekâna başka bir deyişle öğrence mekanına dönüştürmüş durumdadır.Article DİNİ CEMAATLERDE SEKÜLERLEŞME (DÜNYEVİLEŞME)(International Journal of Social Science, 2018) ÖktenModernitenin aşırı pozitivist okuması olan sekülerleşme söylemine göre, modern dönemle birlikte toplumsal tabanını yitireceği düşünülen fakat tam tersi bir durumla karşılaştığımız dini cemaatlerin özelde Nurcuların gündelik yaşamlarında sekülerleşmenin boyutlarını, seküler modernliği nasıl anlamlandırdıkları araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Nurcular kendi içerisinde farklı alt gruplara ayrışmıştır ve ayrışmaya devam etmektedir. Çalışmamızda Nur cemaatinin genel öğretisiyle bağdaştığına inandığımız alt gruplar alınmıştır. Cemaatin bütününü yansıtması bakımından görüşmecilerin farklı yaş, meslek, eğitim, kent ve gruptan seçilmesine özen gösterilmeye çalışılmıştır. Cemaatin genelde erkeklerden müteşekkil bir yapılanması olduğundan ve kadın mensuplarına ulaşma zorluğundan dolayı sadece erkeklerle görüşüle bilmiştir. Araştırmamız için en uygun yöntem olarak nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın başlangıcında örneklemimizin ne kadar olacağını kestiremediğimizden, görüşmecilerin sorulara verdikleri cevaplar birbirinin tekrarı olmaya başladığı aşamaya kadar (doyum noktası) veri toplamayı öngören, Glaser ve Strauss’un geliştirdiği kuramsal örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Bu anlamda birçok nur mensuplarıyla görüşülmüş fakat 29 kişinin görüşleri yeterli görülmüştür. Araştırma kapsamındaki görüşmecilere ‘kartopu örneklem’ yoluyla yani tanıdık veya referans yoluyla ulaşılmıştır. Cemaat üyelerinin sekülerleşmesini ve ne tür gerilimler yaşadıklarının en bariz mekânları kentlerdir. Bu yüzden bizler de modernliğin en yoğun yaşandığı kentlerdeki cemaat mensuplarıyla derinlemesine görüşmeleri gerçekleştirdik. İstanbul’daki görüşmelerimiz, Yeni Asya’dan ayrılmış Şekercihan Derneği adı altında yeni bir grup oluşturmuş Nur cemaati mensuplarıyla, Manisa’daki görüşmelerimiz Manisa/Soma İlim ve Kültür Vakfı tarafından her yıl düzenlenen ‘Risale-i Nur Okuma Programı’na Türkiye’nin birçok ilinden katılan Nur cemaati mensuplarıyla gerçekleştirilmiştir. Diğer görüşmelerimiz ise Şanlı Urfa, Mardin ve Gaziantep illerinde, görüşmecilerin belirtikleri adreslere gidilerek gerçekleştirilmiştir. Derinlemesine görüşmeler 2017 yılının Yaz’ında 2 ay (Temmuz-Ağustos) gibi bir sürede gerçekleştirilmiştir. Ayrıca katıldığımız okuma programlarında, gittiğimiz dershane evlerinde/derneklerinde nasıl sohbet geliştirdiklerini, birbirleriyle olan ilişki biçimlerini, gündelik yaşamlarını ve olaylara bakışlarını birebir gözlemleme fırsatı yakaladık. Sonuç olarak Nurcular her ne kadar seküler modernliğe karşı ciddi bir duruş sergilemeye çalışsalar da, bunun genelde söylem düzeyinde kaldığı, pratikte ise seküler modernlikle gittikçe derinleşen ve karmaşık hale gelen bir ilişki içerisine girdikleri söylenebilir. Nurcuların sekülerleşmeyi ve dini vecibelerini yerine getirmeyi birlikte yürüttükleri görülmüştür.Article DİYARBAKIR KENT ALGISI ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA(2016) Gürhan, NazifeToplumsal ilişkilerle şekillenen ve üretilen bir alan olarak kentsel mekân, toplumsal yapı ve değişmelerin izlenebildiği, toplumun kimliğinin yansıdığı bir gösterge olarak karşımızda durmaktadır. Kentsel mekânlar, içinde yaşayanların kimliklerinin yansıması olarak görülebileceği gibi kendisi de bir kimlik ve kişiliğe sahiptir. Bu nedenle her kent içinde yaşayanların zihinlerinde çeşitli çağrışımlar yapar. Kentin imajı ya da kent imgesi de diyebileceğimiz bu zihinsel çağrışımlar, kentin içinde barındırdığı kültürel kodlar çerçevesinde şekillenmektedir. Diyarbakır kent algısını ortaya çıkarmaya çalışan bu araştırma, Diyarbakır'ın Diclekent ve Metropol semtlerinde yapılan saha araştırmasına dayanmaktadır. Diyarbakırlıların hem kente ilişkin genel algıları hem de mekânsal ve kültürel farklılıkların getirisi olarak birbirinden tamamen farklı görünümler sergileyen semtlere dair kent sakinlerinin zihinlerindeki algılar yapılan derinlemesine görüşmelerle ortaya konulmuştur. Küreselleşmenin etkisiyle artan sosyal kutuplaşmanın bütün emarelerini gösteren Diyarbakır toplumsal sınıflar tarafından şekillendirilen kentsel mekânıyla bölünmüş ve ikili yapıda bir kent görünümü sergilemektedirArticle ECONOMIC THOUGHT OF IBN KHALDUN AND ITS IMPLICATIONS IN CONTEMPORARY WESTERN ECONOMIC THOUGHT(2020) Al Chıkh Alı, SamirThe economic ideas put forward by Ibn Khaldun (ALmuqaema-Introduction) is a rich and fertile subject for research, which has aroused the interests of contemporary economists of different economic doctrines. A number of researchers have stopped at these ideas and their approach with the ideas of Adam Smith and Karl Marx, and some of them went as far as to consider Ibn Khaldun as the father The founder of economics who preceded the classic economic founders of modern economics by about four hundred years, and this conclusion did not stop there, but some, especially in American universities, found that many of the issues and problems in free capitalist economics can be found solutions and answers to them in the thought of Ibn Khaldoun. Ibn Khaldun touched on many issues, and clearly demonstrated the historical necessities of dividing labor according to professions and the prosperity of civilization, and studied the factors affecting determining the value of goods, products and prices, and singled out a place to talk about monopoly and the relationship between the size of taxes and the boom of markets or the crisis of economic depression, and did not Ibn Khaldun neglected the relationship between the size of the population and the size of demand in the markets, and the difference in purchasing power between the cities and civilizations, according to the level of urbanization and business prosperity. Finally, we stopped when Ibn Khaldun explained the role of luxury and corruption in the fall of civilizationsArticle Erken Dönem Sinema Araştırmalarında Temel Eğilimler: Payne Fonu Çalışmaları Örneği(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Çetin, Adnan19. yüzyılın sonlarında bir sanat ve eğlence aracı olarak toplumsal yaşama dâhil olan sinema kısa bir süre içerisinde kitlesel bir boyut kazandı. Söz konusu dönemde orta ve alt sınıfların en çok tercih ettikleri eğlence aracı olan sinema aynı zamanda bazı toplumsal kesimlerde kaygı ve endişelere de neden oluyordu. Özellikle muhafazakâr toplumsal kesimler, sinema filmlerinde suç, şiddet, cinsellik, alkol ve sigara tüketiminin özendirici bir biçimde temsil edildiğini iddia ediyorlardı. Bu kaygılar derinleştikçe ve yaygınlaştıkça kamu ve sivil kuruluşlar bu konuda bazı adımlar atmak zorunda kaldılar. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1929-1932 yılları arasında Sinema Filmlerini Araştırma Konseyi ile Payne Araştırma ve Deney Fonu işbirliği ile sinemanın çocukların ve gençlerin davranışları üzerindeki etkilerine odaklanan Sinema ve Gençlik: Payne Fonu Çalışmaları isimli bir araştırma serisi gerçekleştirildi. Bu araştırma serisinin sonuçları on iki rapor olarak yayınlandı. Araştırmanın sonuçlarına göre sinema, çocukların ve gençlerin tutum ve davranışlarının oluşmasında önemli bir araca dönüşmüştür ve sinema çocuklarda davranış bozukluklarına ve uyku problemlerine neden olmaktadır. Araştırmanın raporları yayınlandıktan sonra Amerika Birleşik Devletleri’nde sinema ile ilgili ağır sansür politikaları uygulamaya konmuştur. Sinema araştırmaları tarihinin en kapsamalı ve en etkili çalışmalarından biri olan bu seri bir sonraki dönemlerde yapılan bir çok araştırmaya da ilham kaynağı olmuştur. Payne Fonu Çalışmaları’na paradigma, yöntem, içerik ve sonuçlar çerçevesinde odaklanan çalışmamız literatür taramasına dayanan ve betimsel bir çalışmadır ve Payne Fonu Çalışmaları’nın görünürlüğünü arttırarak sinema sosyolojine katkı sunmayı amaçlamaktadır.Article Gerçekliği Farklı Düzlemlerde Geri Kazanmak: Eleştirel Realizm(KARABUK UNIV, 2018) Yücedağ, İbrahim; Sarsılmaz, FidanToplumsal olarak tanımlananın neliği üzerine yapılan tartışmalarda bu neliğe nasıl ulaşılacağı meselesi sosyal teorinin temel problemlerindendir. Özellikle sosyal teorinin ilk dönemi için merkezi konunun bir düzen arayışı olduğu bilinmektedir. Özellikle gerçekliğin farklı katmanlarına yaptığı vurguyla -aktüel, reel ve ampirik- sosyal teorideki iradecilik ve şeyleştirme hatalarına karşı çıkan Bhaskar, düşünümsel eylem modelini öne çıkararak natüralist bir model önerir. Realizmi reddedetmeyerek ancak eleştirel bir mahiyette elden geçirerek yeni bir teorik perspektifle yoğuran Bhaskar, natüralizmin olanaklılığının sınırlarını eleştirel realizmle yeniden tartışmaya açar. Bu çalışmada da Roy Bhaskar’ın epistemoloji ile ontolojiyi yeniden eşit düzeyde öncelemeye çalıştığı ve eleştirel realizm olarak tanımladığı çaba anlaşılmaya çalışılacaktır.Article Habitus"tan "Mutatlaştırma"ya Toplumsalın İnşâsı(2016) Yücedağ, İbrahimKartezyenci düalite anlayışına karşı gelişen toplumsal inşa kuramı, toplumsal alanın öznel ve nesnel olarak tanımlanan katı sınırlamalarla anlaşılamayacağını vurgular. Toplumsal inşa kuramı, toplumsal olana ilişkin bilginin tüm toplumsal aktör ve yapıların katılımıyla inşa edildiğini ve yapı ve aktörün ilişkisellik içerisinde olduğunu savunur. Sosyal gerçekliğin nasıl inşa edildiğinin anlaşılmasının amaçlandığı bu çalışmada, inşa kuramında önemli isimler olan Pierre Bourdieu ve Peter L Berger-Thomas Luckmann'ın inşa kuramları ele alınmıştır. Bourdieu'nün alan, habitus ve çıkar gibi değişkenler üzerinden anlamaya çalıştığı toplumsalı Berger ve Luckmann dışsallaştırma, içselleştirme, nesnelleşme ve mutatlaştırma süreçleri üzerinden tartıştığı görülür. Bu bağlamda çalışmamızda Bourdieu ve Berger ve Luckman'ın kuramlarında toplumsal alanın nasıl inşa edildiği ele alınmış, aralarındaki benzerlik ve farklılıklar eleştirel bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur.Article İnsani yardım kavramının tanımlanmasında sosyal değişimin etkisi(Uluslararası İnsan Araştırmaları Dergisi, 2020) Mohamed Alfaresنَشَأَتِ المساعدات الإنسانية (الإغاثة) مع بَدْء ظهور المجتمعات على هذه الأرض، ولكنّها اختلفَتْ في مضمونها ونَوْعها ومفهومها حَسَبَ المجتمعات تقدُّمًا وتخلُّفًا وقوّة وضَعْفًا وغِنًى وفقرًا، وتبدّلت عبر تاريخها الطَّويل من مدِّ يدِ العون بدافع الحفاظ على الحياة إلى الإحسان والبِرِّ والصَّدقة بدافع العاطفة الدينيَّة، ثم أصبحت حقًّا للإنسان المنكوب. وقد ارتقَتْ فلم تعُدْ تقتصِرُ على مجتمع محليّ معيَّن، بل اتَّسعَت اليومَ لتشمل تقديم المساعدة لِمَنْ يحتاجُها حول العالم، وتطوّرت لتنتقل من أيدي المحسنينَ والمصلحينَ والمتبرِّعينَ إلى المنظمات والخبراء. وينقسم هذا البحث أربعة مباحث رئيسة: المبحث الأوّل: مفهوم الإغاثة الإنسانيَّة ونشأتها. المبحث الثاني: بيان مفهوم الإغاثة الإنسانيَّة عند غير العرب. المبحث الثالث: مفهوم الإغاثة عند العرب، وتتبُّعه من العصر الجاهليّ إلى العصر الحديث؛ ممثّلة في جهود المملكة العربيّة السعوديّة في الإغاثة. المبحث الرابع: الحديث عن أبرز المنظمات الإنسانيَّة الدوليّة.Book İslam'da felsefi düşüncede okumak(Kriter Yayın Evi, 2020) Mohamed Alfaresإذا ما رجعنا إلى تاريخ العرب قبل ظهور الاسلام ، وتأملنا حياتهم الاجتماعية والاقتصادية والفكرية فإننا نجدهم كانوا يعيشون حياة بسيطة خالية من التعقيد، وكانت ثقافتهم بسيطة فليس لهم من العلم المنظم إلا الحظ القليل. وكانت المعتقدات الدينية التي يدين بها العرب في جاهليتهم أيضاً بسيطة هي الأخرى، لا تحمل على التفكير ولا تدفع إلى التفلسف. فقد نسوا دينهم القديم –دين ابراهيم عليه السلام الحنيف- ولجأوا إلى عبادة الأصنام لُتقربهم إلى الله كما كانوا يعتقدون، ولم ترُدّهم عن عبادة الأصنام لا المسيحية ولا اليهودية اللتان جاءتا في الجزيرة العربية قبل الاسلام. أما بالنسبة للتفكير الفلسفي بالذات فإننا لا نجد للعرب في جاهليتهم نظاما فكرياً متكاملاً يمكن أن نسميه (فلسفة) بالمعنى الصحيح. فكل ما كان لهم في مجال الفكر واشتهروا به في جوانب الأدب هو: الشعر والنوادر والحكايات والقصص مما يحض على الكرم والشجاعة والخصال الحميدة، ومن الآراء الخاصة بالحياة عن طريق الخبرة. وبالرغم من كل ما وصلنا من الآثار الحكمية التي وردت في الأدب العربي الجاهلي فإننا لا نستطيع اعتبارها فلسفة بالمعنى الاصطلاحي. والحق الذي لاشك فيه أن التفكير الفلسفي الصحيح لم يبدأ إلا بعد ظهور الاسلام واتساع ثقافتهم واحتكاكهم بثقافات أخرى ، وبروز قضايا سياسية وفكرية تحتم عليهم التفكير الفلسفي. والفلسفة كما يقول د. جميل صليبا ظاهرة من ظواهر الحضارة لا تزدهر في المجتمع الا بعد بلوغه درجة معينة من التقدم الثقافي . فالإسلام هو الدافع للتفكير الفلسفي عند العرب، حينما انبثق نوره وصدع محمد عليه الصلاة والسلام بدعوته إلى الايمان بالله الواحد وملائكته وكتبه ورسله وقضاءه وقدره وجزاءه العادل في الدار الآخرة. وكان الأصل لهذه الدعوة القرآن الكريم الذي نزل منجماً على مدى ثلاث وعشرين سنة أعظم حدث في تاريخ البشرية. ولم يكن كتاب مواعظ أو تاريخ وحكايات ، وإنما وضع الخطوط الرئيسية الأولى للوجود ، فقد" أعلن وحدة الله وفاعليته، وأعلن فكرة الخلق من العدم ، وأنكر قدم المادة وأعلن حدوثها وحدوث العالم بأسره، وأكد كرامة الانسان وقوة عقله وسلطانه على جميع الموجودات، واعتبره مسؤولاً عن كل فعل من أفعاله (من يعمل مثقال ذرة خيراً يره ومن يعمل مثقال ذرة شراً يره) الزلزلة آية 7 ، فوضع المسؤولية الفردية سمة الحياة الحديثة ، وأنكر صلب المسيح كفداء للمجموع، وأنه لا يفدي الانسان إلا عملُه، وترك الانسان بين الخير والشر يتردد بينهما، واكتساب أحدهما مرهون بيد الانسان ، والله بكليهما عالم بعلمه القديم الذي لا يُحد، ووضع الثواب والعقاب في عالم آخر غيبه عنا". ففي ظله نشأت العلوم الاسلامية المختلفة ومن أجله قامت هذه العلوم، وكانت علوم القرآن أول تلك العلوم الاسلامية تأليفاً في الاسلام، وكان المحور الذي قامت حوله الفرق الاسلامية المختلفة. ثم انتشر الاسلام بفضل المسلمين الأوائل وعم بقاع واسعة ممتدة من الأرض فدخل فيه من اليهود والنصارى والمجوس وغير العرب؛ فنشأت نتيجة تلك الفتوحات واختلاط العرب بغيرهم من الأمم موضوعات فكرية جديدة فرضت نفسها بقوة، فشمر لها علماء اجتهدوا لفهمها والرد عليها أصاب بعضها في مجادلاته وابتعد البعض عن الحق فنشأت فرق اجتهادية وظهر علم الكلام ومن هذه الفرق المعتزلة و الخوارج والجهمية وغيرهم، وقبل ذلك نشأت علوم خاصة بالمسلمين نتيجة الاختلاط بغيرهم كعلم أصول الفقه وتدوين الحديث والتفسير. ونشأ التصوف على طول الزمن عن الرعيل الأول من المسلمين اختلط بالفلسفة فحصل مايسمى التصوف الفلسفي. من المشكلات التي تعرَّض لها فلاسفة الإسلام بالجدال مشكلة إثبات وجود الله، وصفاته ووجود العالم أحادث هو أم قديم، كيفية الخلق، ومشكلة النفس الإنسانية، وهل هي موجودة وخالدة أم فانية؟ لقد تصدى الفلاسفة المسلمون لهذه المشكلات ودخل بعضهم في بطون فلاسفة اليونان ولم يستطيعوا أن يخرجوا منها، وظل فكر كثير منهم أسير التصورات اليونانية. ومن الذين تصدوا للدفاع عن الفلسفة والخوض في مسائلها الكندي والفارابي وابن سينا وابن رشد وابن طفيل ومنهم من درسها وفهمها ورد عليها لإغراقها في العقل والبعد عن جادة الحق(القرآن والسنة) كالغزالي. يرى بعض الفلاسفة أن الفلسفة الاسلامية هي مجموعة الأفكار التي ارتآها الكندي والفارابي وابن سينا ومن سار على نهجهم في موضوعات: الله ،العالم ،النفس الإنسانية . وهذا تعريف ضيق جداً .يقول رينان" إن الحركة الفلسفية الحقيقية في الاسلام ينبغي أن تلتمس في مذاهب المتكلمين". " وقد اشتد الميل إلى اعتبار التصوف أيضا من شُعب هذه الفلسفة، خصوصاً في العهد الأخير الذي عني به المستشرقون بدراسة التصوف". والشيخ مصطفى عبد الرازق يعتبر أصول الفقه من الفلسفة الاسلامية. هذا الكتاب هو خلاصة جهود علماء أفذاذ درسوا الفلسفة وتعمقوا في أبحاثهم، فعند تقصي الكتابات حول الفكر الفلسفي في الاسلام لاحظنا كتب عديدة ، وإنما يركز كل كتاب منها على باب من أبواب الفلسفة: إما في الكلام، أو التصوف، أو أفكار العلماء المسلمين في العهد العباسي ومابعده. وكان عَملُنا هنا قراء تلك الكتب ووضع تصور عام لمباحث الفلسفة الاسلامية، وظروف نشأتها، وطرح أهم أفكارها بشكل مبسط، حتى يستطيع القارء في هذا الكتاب أن يأخذ فكرة عامة ويرسم في ذهنه خارطة لما تشتمل عليه الفلسفة الاسلامية، وكيف نشأت وتطورت ، وأهم علمائها على فترات من التاريخ. وممكن أن يكون هذا كتاباً جامعياً أيضاً للطالب الذي يريد معرفة الفلسفة ، كونه مكتوب بطريقة منهجية تناسب طلبة الجامعات. ولقد رأينا أن يكون مقسماً لفصول أربعة تتفق مع تنوع مباحث الفلسفة الاسلامية ،التي تشتمل على أربع مباحث أساسية ، هي : 1- الفلسفة الخالصة ، وتتناول فلاسفة المسلمين كالفارابي والكندي وابن رشد وابن طفيل وخوضهم في كتب اليونان والرد عليهم أو التوفيق بين فكرهم وبين الشريعة. 2- التصوف. والتصوف له شقين التصوف الذي يمثله الغزالي ، والتصوف الذي يمثله الحلاج وابن عربي. والتصوف يعتمد على المنهج الحدسي . 3- تاريخ العلوم عند العرب؛ العلوم الاسلامية التي عُني المسلمون بوضع قواعدها كعلم أصول الفقه، وجمع وتصنيف السنة النبوية، وما ترتب لها من منهج خاص عمل عليه العلماء المسلمين من الجرح والتعديل وتصنيف الحديث... 4- علم الكلام .والظروف الاجتماعية والفكرية التي رافقت نشأته ، وأهم الفرق وبيان ما اختصت به من أفكار. كل من هذه الفروع يختلف عن غيره بخاصية مهمة ألا وهي المنهج. فالمنهج المتبع في الفلسفة الخالصة المنهج البرهاني العقلي. وفي التصوف المنهج الوجداني الذوقي الحدسي. والمنهج المتبع في علم الكلام المنهج الجدلي.Article Kadın Yoksulluğunun Tarihine Kapı Aralamak-18. Yüzyılın İkinci Yarısında Kadın Yoksulluğunun Toplumsal Görünümleri(2019) Gürhan, NazifeToplumsal hiyerarşinin en alt tabakasına gönderme yapan yoksulluk, yeterli kaynak ve gelire sahip olamama durumu olarak tanımlanabilir. Son yıllarda toplumsal cinsiyet çalışmalarındaki artışla birlikte kadınların yoksulluğu deneyimleme biçimlerindeki cinsiyet farklılıklarına vurgu yapan “kadın yoksulluğu” kavramsallaştırması kullanılmaya başlanmıştır. Bu kavram kadınların toplumda var olan rolleri ve statülerine bağlı olarak yoksulluk deneyimlerinin erkeklerden farklılaşmasını ifade etmektedir. Bu çalışmanın ana konusu 18. yüzyılın ikinci yarısında Diyarbekir’de yaşamış yoksul kadınların yoksulluk deneyimlerini ortaya çıkarmaktadır. Bir tarihsel sosyoloji araştırması olan çalışmanın ana kaynağı dönemin Diyarbekir Eyaleti’nin merkezi konumundaki Amid mahkemesine ait 7 adet şer’iyye sicili defteridir. Bu defterlerde bulunan tereke/miras kayıtları arasından tespit edilen 119 yoksul kadına ait belgedeki yoksulluk imgeleri üzerinden incelenen dönemde yaşayan kadın yoksulların gündelik hayatlarının fotoğrafını çekmek, böylelikle kadın yoksulluğunun tarihsel arka planına ışık tutmak amaçlanmaktadır. Çalışmada kadın yoksulların gündelik mekanlarını oluşturan evlerin genel olarak harabe evler olduğu, giyinme pratiklerinde ise “köhne” olarak tasvir ve tabir edilen kıyafetlerin varlığı dikkat çekici hususlar olarak ortaya çıkmıştır. Yine kadın yoksulların (ortalama 51 kuruş servet) erkek yoksullara (ortalama 57,5 kuruş servet) göre yoksulluğu daha derinden yaşayarak yoksullar arasındaki en yoksul kesimi oluşturdukları görülmüştür. Bu durum günümüzde yoksulluğun kadınlar arasında daha derin yaşandığını ifade eden “yoksulluğun kadınsılaşması” kavramının geçmişte de var olduğuna bir işarettirArticle KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN KAYNAĞINA DAİR LACANYEN BİR DEĞERLENDİRME(e-Şarkıyat İlmi Araştırmalar Dergisi, 2020) Çetin, AdnanKadına yönelik şiddet probleminin Jacques Lacan’ın kavramları üzerinden tartışıldığı bu çalışma, literatür taramasına dayanan betimsel bir çalışmadır. Sınıfsal konumları ne olursa olsun, kadınların büyük bir çoğunluğu yaşamlarının herhangi bir döneminde fiziksel, cinsel, ekonomik, psikolojik vb. şiddet türlerinden birine maruz kalmaktadırlar. Kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için yapılan yasal düzenlemeler, bu anlamda ağırlaştırılan cezai yaptırımlara rağmen bu problem artarak devam etmektedir. Çünkü kadına yönelik şiddetin ortaya çıkmasına ve yeniden üretilmesine neden olan dinamikler sadece hukuksal değil aynı zamanda toplumsaldır. Bu bağlamda kadına yönelik şiddeti besleyen kültürel, toplumsal, siyasi bir arka plan vardır. Dolayısıyla kadına yönelik şiddetin önüne geçmek için şiddetin toplumsal kaynaklarını ifşa etmek gerekmektedir. Lacan’ın simgesel yapı, öteki, arzu, hadım edilme (kastrasyon) gibi kavramları bu tartışma açısından verimli bir zemin sağlamaktadır.Article Kan Davaları ve Namus Cinayetlerinde Yeni Stratejiler: İbn Haldûncu/Agambenci Bir Okuma Denemesi Sıtkı(İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2018) Karadeniz, Sıtkı; Yıldız, ReşitKan davalarında ve namus cinayetlerinde sıkça görülmeye başlanan kiralık katil ve reşit olmayan katil stratejileri, İbn Haldûn’un bedevî umrân ve hadarî umrân ayrımı bağlamında, asabiyetin meydan okuma ve cevap verme tarzları üzerinden okunabilir mi? Kan davaları ve namus cinayetlerinde bedevî umrânın belirlediği yazısız hukuka göre, “kanın yerde kalmaması/namusun temizlenmesi” eylemi, bedevîlerdeki asabiyet ilişkilerini gözetmek durumundadır. Bu stratejilerde reşit olmayan faillere ve kiralık katillere müracaat edilmektedir. Asabiyetin bedevî ve hadarî umrândaki işlevselliğiyle tam olarak uyuşmayan bu stratejiler, bir ölçüde karşıt ama işlevsel olarak bağlantılı iki yönelimli bir iç gerilimle ilişkili görünmektedir. Bu yönelimler, bir taraftan bedevî yasayı koruyan diğer taraftan hadarî yasadan korunan stratejik bir mantıkta çakışmasına karşın, farklıdırlar. Birincisi, asabiyetin nesnel işlevleriyle, ikincisi ise öznel çıkarlarıyla ilişkili olan iki eğilimli bu stratejik mantığı, bedevî umrân ve hadarî umrân arasındaki mutlak ayrımında kalarak açıklamak mümkün gözükmemektedir. Bu metin, faillerin eğilimlerine hâkim olan “kararsızlık” halinin yerleştiği bu “belirsizlik alanı/mıntıkası”nı sorunsallaştırmayı hedeflemektedir.Article MIGRATORY KITCHEN: THE EXAMPLE OF SYRIANS IN MARDIN(Sosyoloji Araştırmaları Dergisi, 2018) GÜRHAN, NazifeDue to immigration, lifestyle and dietary habits transform depending on the change in the socioeconomic situation, social position, and status of migrants. These changes can be observed in various stages, such as in the availability of food and its preparation, and consumption. This article attempts to demonstrate the transformation in dietary habits after immigration of people who migrated to Turkey since 2011 due to the Syrian war. The study focused on the city of Mardin, located in southeastern Anatolia, and was conducted in the form of fieldwork. Using snowball sampling methods, participant observation, and qualitative research techniques, in-depth interviews were made with 25 people who migrated to Mardin from different regions of Syria. The change in dietary habits varies greatly in parallel with the amount of change in socio-economic status to a large extent. However, there was some differentiation in terms of food structure and diet. This study shows that immigrants’ views on food were different. It was observed that Syrians continued their traditional dietary habits or fully adopt the dietary habits of the new country or engage in a hybridization of dietary practices due to cultural transition.Article MODERN ZAMANDA DİNİ CEMAAT(2018) ÖktenBu araştırmanın amacı modern zamanda yaşayan bireylerin neden bir dini cemaate mensup olma ihtiyacı duydukları, onları dini bir cemaate yönlendiren temel saikle-rin neler olduğunu cemaat mensuplarının bakış açılarıyla anlamaya çalışmaktır. Araştırmamız “Nur Cemaati” ile sınırlı tutulmuştur. Bugün itibariyle Nurculuk kendi içerisinde farklı alt gruplara ayrışmıştır ve ayrışmaya devam etmektedir. Ça-lışmamızda Nur cemaatinin genel öğretisiyle bağdaştığına inandığımız alt gruplar ele alınmıştır. Nur cemaatinin bütününü yansıtması bakımından mümkün olduğun-ca farklı illerden ve farklı gruplara mensup Nurcularda görüşülmeye çalışılmıştır. Bu çalışma mekânsal olarak Nurcuların yoğun oldukları birçok farklı kentte ger-çekleştirilmiştir. Araştırmamızda nitel araştırma yöntemi kullanılmıştır. Nitel araş-tırmada veri toplama araçlarından derinlemesine görüşme ve katılımlı gözlem kul-lanılmıştır. Araştırmanın başlangıcında örneklemimizin ne kadar olacağını kestire-mediğimizden, görüşmecilerin sorulara verdikleri cevaplar birbirinin tekrarı olma-ya başladığı aşamada kadar (doyum noktası) veri toplamayı öngören, Glaser ve Strauss’un geliştirdiği kuramsal örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Toplam 17 ki-şiyle görüşülmüştür. Görüşmecilere ‘kartopu örneklem’ yoluyla ulaşılmıştır. Saha çalışmamız 2017 yılının yaz mevsiminde 2 aylık (Temmuz-Ağustos) bir sürede ta-mamlanmıştır. Araştırma sonucunda dini cemaatlerin modern zamanda atomize ha-le gelmiş bireyleri yalnızlık ve dışlanmışlık hissinden kurtulmalarından ciddi bir rol üstlendikleri, modern zamanda kaybolmaya yüz tutmuş duygusallık ve gizemi, bir-liktelik ve aidiyet hissini bireylere tekrar sundukları söylenebilir.Article Reproductive citizenship in Turkey: Abortion chronicles(PERGAMON-ELSEVIER SCIENCE LTD, 2013) Unal, Didem; Cindoglu, DilekThis paper discusses the gendered nature of reproductive citizenship in contemporary Turkey through reading the abortion chronicles and exposes the utilization of women's bodies and subjection of women to demographic state policies. To this end, we focus on recent abortion debates originating from Prime Minister Erdogan's statement on May 25, 2012 that suggested that "every abortion is a murder". Our paper is a qualitative analysis of the arguments of the members of the parliament following PM's statement on abortion. We documented and contextualized the recurrent themes; (1) abortion as a rhetorical tool, (2) trivialization of abortion, (3) medicalization of abortion, (4) abortion in the cases of rape, (5) abortion as an economic imperative. As a result, we unravel the gendered discursive limits of "pro-abortion" arguments in Turkey and reveal the frameworks within which the political debates are shaped when women's bodies, sexualities and reproductive capacities are at stake. (C) 2013 Elsevier Ltd. All rights reserved.Article ŞİDDETİN CİNSİYETİ: BİR MODERN TOPLUM ANKSİYETESİ(2019) Kara, Zülküf; Uluç, Mehmet AliBu çalışmada, kadına yönelik şiddetin öldürücü biçimi olan kadın cinayetleri olgusu ele alınmaktadır. Son yıllarda akademik alanda popüler bir olgu olan kadın cinayetleri ele alınırken olgunun ahlaki boyutunun ihmal edildiği gözlenmektedir. Her cinayetin ötekinin varlığını ortadan kaldıran bir şiddet edimi olduğu hatırlandığında, kadın cinayetlerinin ötekini merkeze alan bir ahlaki perspektiften değerlendirilmesi bir zorunluluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda çalışmamızın kuramsal çerçevesini Emmanuel Levinas’ın ötekinin mutlak anlamdaki farklılığını, özgürlüğünü ve dışsallığını merkeze alan etik teorisi oluşturmaktadır. Ötekinin/başkasının özgürlüğünü ve özerkliğini yok sayan, sorumluluğu öncelemeyen her deneyimi şiddet olarak ortaya koyan Levinas radikal bir ahlaki perspektif ortaya koymaktadır. Modern felsefenin ötekini yok saydığını ve bastırdığını iddia eden Levinas, şiddet deneyimini anlamak için yeni teorik imkanlar sunmaktadır. Bu çerçeveden hareketle özgür ve özerk bir birey olarak kadınların varlığını yadsıyan ve ortadan kaldıran bir olgu olarak karşımıza çıkan kadın cinayetlerini anlamada Levinas’ın kuramsal mirasının önemi vurgulanmaktadır. Çalışmada dünyada ve Türkiye’deki kadın cinayetlerinin sıklığını ortaya koyan nicel veriler analiz edilmekte ve bu cinayetlerin her yıl bir önceki yıla göre artış kaydettiği gözlenmektedir. Yasal ve hukuki mevzuata rağmen cinayetlerin artması, olgunun sosyolojik olarak ele alınmasını ve ahlaki boyutun hesaba katılmasını zorunlu kılmaktadır.Article Simüle Edilen Toplumsal Mekân/Kentsel Mekân: Çocuk Şehri Temalı Eğlence Merkezleri(İdealkent (Kent Araştırmaları Dergisi), 2018) Gürhan, NazifeMekân, kendi başına gerçekliği olan yalın bir olgu değil, kapitalist üretim tarzında verili sosyal ilişkiler bağlamında üretilen bir şeydir. Dolayısıyla toplumsal olarak yeniden üretilen bir yer olan mekân, toplumsal ilişkilerin biçimlendirildiği ve toplum tarafından biçimlendirilen bir gerçekliktir. Günümüzde çocuklar ailenin yaşam alanı tercihi ve tüketim pratiklerine etki etmesinin yanı sıra kentsel mekânın yeniden üretiminde göz önünde bulundurulmaktadır. Bu çalışmada kentsel mekânın çocuğu merkeze alarak şekillenmesi ve yeniden üretilmesi sürecini etkileyen dinamikler, temalı çocuk eğlence merkezleri üzerinden irdelenmeye çalışılmıştır. Çalışmada son yıllarda dünyada popülaritesi artan ve Türkiye’de de İstanbul kentinde karşılaştığımız çocuk şehri temalı eğlence merkezleri üzerinden kentsel mekândaki değişim ve dönüşümlerin doğası incelenmiştir. İstanbul’da bulunan KidZania, KidzMondo ve Minopolis, “çocuk” temalı küresel tüketim ile eğlence kültürünün Türkiye’deki mekânsal temsilleri olarak araştırmamızın örneklemini oluşturmaktadır. Bu çalışmanın ana odağında yer alan çocuk şehri temalı eğlence merkezleri hem küresel hem de yerel unsurları bünyesinde barındırmaktadır. Disneyleşme (Disneyfication) de denilen Disneyland’ın küreselleşerek tüm dünyaya yayılması ve Türkiye’de de mekânsal yansımalar bulması özellikle İstanbul kenti üzerinde rahatlıkla gözlemlenmektedir. Sadece çocuklara özel bir eğlence mekânı olarak ortaya çıkan ve çocuklara gerçek dünyanın bir simülasyonunu sunan bu eğlence merkezleri toplumsalın yeniden üretilmesini sağlayarak yapay bir toplumsallaşma ortaya çıkarmaktadır. Tüketim, öğrenme ve eğlencenin bir aradalığına sahne olan bu mekânlar aynı zamanda “öğrence mekânları” olarak da görülmektedir. Bu eğlence merkezleri kentlerde çocuk merkezli yeni tüketim mekânları yaratmakta ve bunun yanı sıra mekânın yeni bağlamlarda bir tüketim nesnesi haline geldiğini de göstermektedir.Article “Sonsuzluk Teorisi” Filminin Genetik Yapısalcı Bir Analizi*(Mukaddime, 2018) YÜCEDAĞ, İbrahimFilmler içlerinde toplumsal yapıların izlerini taşıdıkları için toplumsal dönüşümün anlaşılmasında önem arz etmektedir. Sosyolojik teorinin temel meselesi de toplumsalı anlamaya yarayacak her türlü aracı değerlendirmek, bunları sistematik bir şekilde kuramsallaştırmaktır. Toplumsal alandan bağımsız bir kuramsallaştırmanın mümkün olmadığı varsayımıyla hareket eden bu çalışmanın temel iddiası, Pierre Bourdieu’nün kavram repertuarıyla, yani genetik yapısalcılıkla, 2015 yılında Matt Brown’un yönetmenliğinde çekilen Sonsuzluk Teorisi filminin çözümlenebileceği ve bu kavramsal repertuarın film analizinde bizlere oldukça geniş bir hareket alanı sağlayacağıdır. Bu bağlamda, Pierre Bourdieu’nün genetik yapısalcılığı/yapısal inşacılığı ekseninde ele alınan Sonsuzluk Teorisi filminin Hindistan’da yaşayan baş karakterinin habitus, sermaye, alan, illusio ve oyun gibi Bourdieucü kavram repertuarıyla ilişkisinin anlaşılmasını sağlayacaktır.Article Yapı-Eylem Düalizminden Toplumsal Alanlar Teorisine(2011) Yücedağ, İbrahimSosyal teorideki yapı-eylem düalizminden hareketle Derek Layder’in ‘toplumsal alanlar teorisi’ni ele alan bu çalışma, sürekli olarak vurgulanan makro-mikro ayrımının sosyolojideki temel problemlere yaklaşım tarzını ortaya koymayı amaç edinmektedir. Sosyolojinin, problemli doğası nedeniyle bir kriz içinde olduğu iddiaları toplumsal gerçekliği anlamada nasıl bir yol izleneceği konusunu gündeme getirmiştir. Bu nedenle, toplumsal yapıdan hareketle toplumsal gerçekliğin anlaşılabileceği söylemlerine karşı, bireyden hareketle bu gerçekliğin anlaşılabileceği iddiaları ortaya atılmıştır. Dolayısıyla her iki görüşün de tek bir kanaldan toplumu anlama ve anlamlandırma çabası, toplumsal gerçekliğin anlaşılmasının bir yanıyla eksik kalmasına neden olmaktadır. Kuşkusuz, bu görüşlerin karşısında, makro ve mikroyu birleştirme çabasındaki teoriler de önemli bir yer edinmektedir. Layder’in toplumsal alanlar teorisi temelinde yapılan bu çalışmada sosyal teorideki yapı-eylem ayrımına karşı girişilen birleştirme çabaları ele alınmış, bu çabalar içinde ‘toplumsal alanlar teorisi’nin temel tezleri ve eksikleri tartışılmıştır.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »