TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/1836
Browse
Browsing TR-Dizin İndeksli Yayınlar Koleksiyonu by Type "Other"
Now showing 1 - 20 of 33
- Results Per Page
- Sort Options
Other Adm and Sflt-1 Expression in Placentas With Gestational Diabetes Mellitus(2023) Şeker, Uğur; Aşır, Fırat; Deveci, Engin; Arslan, Necat; Kaplan, Özge; Şeker, Uğur; Başaran, Süreyya Özdemir; Department of Basic Medical Sciences / Temel Tıp Bilimleri Bölümü; 10. Faculty of Medicine / Tıp Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiAmaç: Bu çalışmada gestasyonel diyabetes mellitusta (GDM) vasküler regülasyonda rolü saptanan iki yeni protein olan Adrenomedullin (ADM) ve soluble fms-benzeri tirozin kinaz (sFlt-1)’in ekspresyon seviyelerini incelemeyi, hastalığın histopatolojisinde bu proteinlerin ekspresyon seviyelerini karşılaştırmayı ve bu proteinlerin ekspresyon yoğunluğunun hastalıkla korelasyonunu gözlemlemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda 20 Normotansif ve 20 GDM’li plasenta örneği alındı. Histolojik takip yöntemiyle takip edildi. Bu dokulardan 5µm kalınlığında kesitler alınarak Hematoksilen-Eozin, Periodic Acid Schiff (PAS) boyamaları yapıldı. İmmunünohistokimyasal olarak ADM ve sFlt-1 antikorları çalışıldı. Bulgular: GDM grubunda; kök villuslarındaki kan damarlarında dilatasyon ve konjesyon, endotel hücrelerinde hiperplazi görüldü. Villusların dış kısmındaki sinsitiyal köprülerde artış, mononükleer hücre infiltrasyonu, maternal bölgedeki desidual hücrelerin bazılarında piknotik nükleuslar ve sitoplazma kaybı izlendi. İmmunohistokimyasal incelemede villusların sitotrofoblast ve sinsitiyotrofoblast hücrelerinde ve sinsitiyal düğümlerde negatif ADM ekspresyonu vardı. Küçük villusların bazı sitotrofoblast hücrelerinde, damar endotel hücrelerinde ve desidual hücrelerde pozitif ADM ekspresyonu görüldü. GDM grubunda sFlt-1 ekspresyonu endotel hücrelerinde, mezenşimal bağ doku içindeki bazı Hofbauer hücrelerinde, desidual hücre nükleuslarında ve membranlarında pozitif olarak gözlendi. Sonuç: Desidual hücre membranlarında, sitotrofoblastlarda ADM pozitif ekspresyon gösterdiğinden ADM’nin glikoz yoğunluğunun belirlenmesinde ve bununla ilişkili olarak insülin regülasyonunda önemli bir düzenleyici olabileceğini düşündürmüştür. Yine sFlt-1’in maternal ve fötal bölgelerdeki endotel hücresi üzerindeki etkileri ve Hofbauer hücrelerindeki ekspresyonu, anjiyogenik etkide bu molekülün anahtar rol alabileceği kanısını uyandırmıştır.Other Bahis Argümanı ve Pragmatik İman Anlayışı(2015) Aktürk, Eyüp; 05.02. Department of Philosophy and Religious Sciences / Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiGeçmişten bugüne Tanrı’nın varlığı ve mahiyeti pek çok felsefî tartışmaya konu olmuştur. Elbette bu tartışmalarda bir görüş birliğinden bahsetmek pek olanaklı görünmemektedir. Bu bağlamda, ‘Tanrı inancı ile kanıt (akıl) arasında nasıl bir ilişki vardır?’ sorusu farklı yaklaşımların (çözümlemelerin) ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu çalışma, ‘hiç- bir epistemik/aklî haklı-çıkarım olmaksızın Tanrı inancına sahip olmak mümkün müdür? Tanrı’nın ‘ne’ olduğunu ortaya koyabilecek epistemik/aklî bir zemin olmadan pratik/pragmatik nedenlerden hareketle Tanrı inancın doğruluğu savunulabilir mi?’ sorularına cevap bulmayı hedeflemektedir.Research Project Biyoteknolojik Yöntemler Yardımıyla Kısa Sürede Warrior Sarı Pas (puccinia Striiformis F.sp. Tritici) Irkına Dayanıklı Ekmeklik Buğday Hatlarının Geliştirilmesi(2021) Salantur, Ayten; Kızılgeçi, Ferhat; Ölmez, Fatih; Turgay, Emine Burcu; Karaoğlu, Cuma; Çetiner, Buket; Mustafa, ZemranBuğdayın üretimi esnasında verim ve kalitesine birçok biyotik ve abiyotik stres faktörü etki etmektedir. Epidemi koşullarında ekonomik kayıpların % 80?e ulaşabildiği biyotik stres faktörlerinden birisi de fungal bir hastalık olan sarı pas (Puccinia striiformis f. sp. tritici)?dır. Avrupa?da 2011 yılında ortaya çıkan Warrior sarı pas ırkının birçok önemli dayanıklılık genini kırdığı ve bu genleri taşıyan buğday çeşitlerinin hassas hale geldiği bilinmektedir. Bu durum Warrior ırkına hassas hale gelen ülkemizde yaygın olarak ekilen ekmeklik kalitesi yüksek, Ceyhan-99 ve Tosunbey çeşitlerine, Yr15 dayanıklılık geninin aktarılmasını zorunlu kılmıştır. Çalışma sonucunda elde edilen 200 hattın 99?u sarı pasa dayanıklı bulunmuştur. KASP markörleri ve hastalık testlemeleri sonuçları birebir örtüşmüştür. Yr15 genini tanımlayan KASP markörünün ıslah programlarına entegrasyonu sağlanmıştır. Ceyhan-99?un ebeveyn olarak kullanıldığı yazlık buğday hatlarında anter kültürü ile ülkemizde ilk defa 100 den fazla doubled haploid bitki elde edilmiştir. Proje ile Tosunbey ve Ceyhan-99?a, bitkisel özellikleri, kalite ve verim yönüyle benzer olan, aynı zamanda Warrior sarı pas ırkına dayanıklı Ceyhan-99Yr15 hatları içerisinden 11, TosunbeyYr15 hatları içerisinden 17 hat seçilmiş ve verim denemesine alınmıştır. Deneme tesadüf blokları deneme deseninde 4 tekerrürlü olarak 2021 yılı ekim döneminde Ankara ve Diyarbakır?da kurulmuştur. Deneme sonuçlarına göre en az 2 hattın Tohumluk Tescil ve Sertifikasyon Merkez Müdürlüğü?ne çeşit adayı olarak verilmesi planlanmıştır. Bu proje ile; hızlı ıslah, doubled haploid, markör destekli seleksiyon gibi teknikler bir arada kullanılarak kısa sürede çeşit adayı hatlar geliştirilmiştir. Islah programları için örnek bir çalışma olmuştur. Proje sürecinde genç araştırmacılara KASP ve Doubled Haploid eğitimleri verilmiştir. Ayrıca bu projede bursiyer olarak 1 yüksek lisans 2 doktora öğrencisi çalışmış, mesleki deneyimlerine katkı sunulmuştur.Other Bülent Tanju ile Mimarlık, Mimarlık Tarihi ve Mimarlık Tarihyazımı Üzerine Bir Söyleşi(2024) Işıker, Figen; Günenç, Ömer Faruk; 08.02. Department of Architecture / Mimarlık Bölümü; 08. Faculty of Engineering and Architecture / Mühendislik Mimarlık Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu metin, mimarlık tarihçisi Prof. Dr. Bülent Tanju ile mimarlık, mimarlık tarihi ve mimarlık tarihyazımı üzerine gerçekleştirilmiş bir söyleşidir. Kabaca iki güzergâhtan oluşan bu kurgunun ilkinde, görece yaşam öyküsünden kısa pasajlar sunulmuştur. İkincisi mimarlık bilgisinin doğası, mimarlık pratiklerinin farklılıkları, bu farklılıklarla neler yapılabileceği, mimarlık tarihyazımında tarihselleştirmenin anlamları, tarihle kurulabilecek ilişki biçimleri, mimarlık ve kriz, zamanmekân algısının tarihyazımında dönüştürücü rolü, metalaşmış dünyada mesleğin aşırı profesyonelleşmesinin ürettiği açmazlar olmak üzere birtakım problematiklerin konuşulduğu kesitleri içermektedir. Mimarlık bilgi binasının sınırlarının oldukça geçirimli kılındığı, hatta sınırlarının müphemleştirildiği bir konumda, mimarlık pratiklerinin, sözgelimi yazı yazmak, maket yapmak, duvar örmek, konuşmak, üç boyutlu mimarlık yapmak, her birinin toplumsallık imalatındaki sayısız etkenlerden biri olduğu ve dolayısıyla her defasında tarihselleştirilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yöntem fetişizmine mesafe alınan bir yerde el yordamıyla, karşılaşmalarla, yaşamın dönüştürücü doğasıyla ve her defasında kaçış çizgisi aramanın anlamlılığı içerisinde ayrımsız her pratiğin ya da farklılık üreten imalatların birer mecra olduğu gerçeği dile getirilmiştir. Neticede, bu söyleşinin mimarlığın tarihsel doğasına mütevazı bir katkı sunmak niyetiyle hazırlandığını belirtmek gerekir.Other Deneysel Diyabetik Ratlarda İnsizyonel Yara İyileşmesinde Aloe Vera’nın Etkinliğinin Mmp-1 Ve Timp-1 Yönünden İncelenmesi(2023) Şeker, Uğur; Başaran, Süreyya Özdemir; Soker, Sevda; Kaplan, Özge; Aşır, Fırat; Deveci, Engin; Şeker, Uğur; Department of Basic Medical Sciences / Temel Tıp Bilimleri Bölümü; 10. Faculty of Medicine / Tıp Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiPurpose: The aim of this study is to investigate the healing aspect of aloe vera in diabetes mellitus, which inhibits wound healing. Materials and methods: Diabetes model was created with streptozotocin. At the end of the 14-day experiment, blood glucose was measured from the tail vein of animals in all groups and blood was taken from the heart and sacrificed. Histopathology and immunohistochemical statistics and evaluation were performed. Results: Pycnosis and degeneration of epithelial cells were observed in diabetes groups. Leukocyte infiltration in the dermal papilla, degeneration of collagen fibers and an increase in the extracellular matrix were observed. It was observed that the epithelial layer in the aloe vera group was histologically close to the control group. It was observed that decreased inflammation in the dermal papilla and decreased in organized collagen fibers and vessel dilatation were observed. In the control group, MMP-1 and TIMP-1 expression were positive in the epidermis and dermis layers. In the diabetes group, weak expression of MMP-1 and TIMP-1 was observed in cells in the epidermis and dermis. The expression of MMP-1 and TIMP-1 in the surface epithelium in the aloe vera group was increased compared to the diabetes group. Conclusion: Aloe vera accelerated cell and extracellular matrix regeneration with its anti-oxidative activity.Other Dünden bugüne Türk dünyası destan anlatıcıları(2011) Akyüz, Çiğdem; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiKültürel bellekte saklanan veriler, geçmişten günümüze genetik bir kod aktarması şeklinde taşınmış ve sözlü kültürün zenginleşmesini sağlamıştır. Sözlü kültür ürünlerinin yazıya geçirilmeleriyle de gelecek nesillerin onlara erişebilmeleri mümkün kılınmıştır. Destanlar da sözlü kültürden yazılı kültüre transfer edilmiş toplumsal miraslar olmaları bakımından yaratıldığı ve yaşatıldığı çevrenin kültürel imkânlarını gözler önüne sermektedir. Destanın yaratılması kadar icra bağlamı çerçevesinde yaşatılmasının da önemine binaen destanların statik yapısını korumasında birincil önemi destan anlatıcıları almaktadır. Bu makalede, Türk boylarında “bahşı/baksı”, “akın”, “jırav”, “âşık”, “meddah” gibi adlandırmaları bulunan genel anlamıyla destan anlatıcılarının dünü ve bugünü ele alınacak, geleceğiyle ilgili öneriler sunulacaktır.Other THE EARLY IRON AGE CEMETERIES OF THE LAKE VAN BASIN: AN OVERVIEW OF BURIAL TRADITION OF PRE-URARTIANS(2018) Özfırat, Aynur; 02.03. Department of Archaeology / Arkeoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiThe aim of this article is to evaluation of the burial tradition of pre-Urartians in the basin of Lake Van. After the Middle Bronze Age, which had a strong pastoral character, and towards the end of the Late Bronze Age, new pottery, architectural and metallurgical traditions, new settlement pattern and new burial customs emerged in the highland of eastern Anatolia in the Early Iron Age. One of the most remarkable changes is the settlement system, great numbers of fortresses and their cemeteries in the highlands and foothills have been recorded in eastern Anatolia which is also the case southern Caucasia and northwestern Iran. A ruling elite together with a hierarchical social structure and the steps towards the sedentary life started to form around the socio-economic centers, a lifeway between pastoralism and sedentary had taken place in the whole region. Lake Van Basin is the most investigated area, excavations at cemeteries of Ernis (Ünseli) Karagündüz, Yoncatepe, Dilkaya, and a great number of cemeteries which is mainly connected with the highland fortresses found in the survey represent the Early Iron Age burial tradition in the basin. The graves and stelae from Hakkari are quite remarkable finds of the pre-Urartian elite, or the rulers of Uruatri and Nairi lands. This paper also emphasizes the role of Early Iron Age investigations in the basin which is important for the foundation period of the Urartian Kingdom as well as understanding the local polities of pre-Urartians.Other Fehime Nüzhet’in Tiyatro Eserlerinde Meşrutiyet Dönemine Yönelik Siyasî ve Sosyal Vurgular(2015) Kanter, Beyhan; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMeşrutiyet Dönemi’nin öncü kadın yazarlarından olan Fehime Nüz- het, dernek çalışmalarında yoğun biçimde yer alan, gazete ve dergiler- de yazılar yazan aktif bir kadındır. Devrinin diğer kadın yazarları gibi özellikle “kadın kimliği”ne odaklanan yazılar kaleme alır. Makalelerin- de kadınların sosyal yaşamda etkin olmaları gerektiği fikrini savunan Fehime Nüzhet, aynı zamanda kadınlarda vatan bilinci uyandırma ça- basındadır. Balkan Savaşları sırasında yaptığı konuşmalar ve gönüllü olarak hastabakıcılık yapması onun toplumsal yaşamdaki etkinliğini gösterir niteliktedir. Meşrutiyet’in ilanından sonra yazdığı tiyatro eser- lerinde hafiyelik sistemini eleştiren yazar, siyasî bir dil kullanır. Fehime Nüzhet’in Adalet Yerini Buldu ve Bir Zalimin Encâmı başlıklı tiyatro eserleri, Meşrutiyet dönemi tiyatro eserlerinin genel karakteristiğine uygun olarak II. Abdülhamit devrine ilişkin eleştirel bir bakış açısını içermektedir. Yazar, devre ilişkin eleştirisini tiyatro kişileri aracılığıyla dillendirir. Söz konusu tiyatro eserlerinde yaşadığı devri analiz eden Fehime Nüzhet, toplumsal yaşamda gördüğü aksaklıkları da özellikle siyasî bir çerçevede ele alır. Bu bağlamda Fehime Nüzhet’in tiyatro eserleri Meşrutiyet döneminde yaşanan özgürlük havasını yansıtmak- tadır.Other GÜNÜMÜZE ÖRNEKLİĞİ AÇISINDAN FÂRÂBÎ’NİN VİZYONU(2016) Bozkurt, Ömer; 05.02. Department of Philosophy and Religious Sciences / Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiFelsefe geçmişten kopuk bir şekilde yapılmamıştır.Ancak felsefe yapmak geçmişin aktarılmasından ibaret de değildir. Felsefe yapmanın bir biçimi de bizden öncekilerin felsefe yapma tarzlarını, bakışlarını, vizyonlarını örnek almak ve günümüze taşımakla mümkün birtakım görüşlerinden örnekler seçilerek vizyonu ortaya konacaktır. Sonra bu vizyonun günümüz İslam düşüncesine katkısı, çağımız İslam dünyası için anlamı, örnekliği ve rehberliği, özellikle de günümüz İslam medeniyetinin gelişim ve dönüşümüne yansımaları, felsefe, bilim, siyaset ve inanç gibi konularda bazı önerilerle birlikte tartışılıp sunulacaktır. Bunlara ilave olarak Fârâbî özelinde elde edilen bakış açısı, yöntem ve vizyonun günümüz felsefe araştırmalarına ve felsefe yapma çabalarına nasıl yardımcı olabileceği ortaya konmaya çalışılacaktır.Other Husserl'de psikolojizm eleştirisi(2011) Hatip TürkerBu makale görüngübilimin gelişiminde belirleyici bir rolü olan Husserl'in psikolojizm eleştirisini ayrıntılı olarak, tüm yönleriyle ortaya koymakta ve analiz etmektedir. Burada onun felsefe tarihine ilişkin gerekçelendirilmemiş sözleri eleştirilirken, pskolojistlerle alakalı olarak belirlediği üç önyargıyı analiz etmekte ve son iki önyargının temelde birinci önyargıya indirgenebileceğini savunmaktadır. Husserl'in savunduğu mantık anlayışının temelde Platoncu olduğunu belirtmekte, ancak onun deneyimi bilgiden dışlamadığını ve deney-bilgi ilişkisinde Kant'tan farklı düşünmediğinin altını çizmektedir. Husserl, zihnimizin doğa yasalarını önsel olarak kurma imkanı olmadığını belirterek, mutlak bilginin asla deneysel alanda elde edilemeyeceğini, fakat saf mantığın yasalanyla mathesis pura'nın yasalarını içeren saf kavramsal bilginin alanında elde edileceğini savunur.Other İBN SÎNÂ’DA İLK SEBEP: YENİ-EFLÂTUNCU BAĞLAMDA BİR İNCELEME(2017) Kılıç, Muhammet Fatih; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmada, Aristoteles’te (ö. MÖ 322) İlk Sebep’in kanıtlanmasıyla ilgili ola- rak ortaya çıkan sonsuz güç argümanının İbn Sînâ’daki (ö. 428/1037) versiyonu, Yeni-Eflâtunculuk bağlamıyla birlikte ele alınmaktadır. Bu çerçevede İbn Sînâcı İlk Sebep’in sahip olduğu fâil ve gâye sebepliğin nitelikleri ile bunlar arasındaki ilişkiler gösterilmekte ve bu iki sebepsel yönün İlk Sebep’te bir arada bulun- masının yol açtığı problemler, muhtemel çözüm önerileri eşliğinde tartışmaya açılmaktadır.Other İbn Sina'nın kelamcıların hudus görüşüne yönelttiği eleştiriler(2010) Kılıç, Muhammet Fatih; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışma, kelâmcıların hudûs görüşüne İbn Sînâ’nın yönelttiği eleştirileri ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu amaçla öncelikle kelâmcıların hudûs görüşü, İbn Sînâ’nın eleştirilerine konu olan boyutları ön plana çı karılarak ele alınmıştır. Tanrı kanıtlamasına zemin ha zırlaması açısından âlemin sonradan yaratılmışlığı, bu çerçevede Tanrı’nın en belirleyici sıfatı olarak ezelîliğin ortaya çıkması ve sıfatlar probleminin hâdis âlem fikri ni anlamsız kılmayacak bir şekilde çözülmesine ilişkin gayret, kelâmcıların hudûs görüşünün bu çalışmada ele alınan boyutlarını oluşturmaktadır. İbn Sînâ’nın kelâm cıların hudûs anlayışına yönelttiği eleştiriler ise dört nok tada toplanmaktadır. İlk olarak âlemin hâdis olduğu dü şüncesi birbirini doğuran ve teselsüle yol açan bir zaman anlayışını ortaya çıkardığından mantıksal açıdan kesinlik ifade etmez ve dolayısıyla kabul edilemez. İkinci olarak âlemin hâdis olması, tek başına bizi onun bir muhdisi ol duğu sonucuna götürmez. Üçüncü olarak hudûs görüşü çerçevesinde kaldığımızda âlemin varlığının devamı hak kında muhdisin bir etkisinden bahsetmemiz imkânsızdır. Dördüncü olarak hudûs görüşü, Tanrı’nın yaratma fiilini sonraya bıraktığı için Tanrı’yı işlevsizleştirmektedir.Other İlköğretimde değer eğitimine ilişkin öğretmen görüşleri: Nitel bir analiz(2013) Özdaş, Faysal; Faysal Özdaş; 02.04. Department of Educational Sciences / Eğitim Bilimleri Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmanın amacı, ilköğretim sınıf öğretmenlerinindeğer eğitimine ilişkin görüşlerini belirlemektir. Bu çerçevede, amaçlı örnekleme seçimi ile oluşturulan çalışma grubuna yarı yapılandırılmış görüşme formu uygulanmıştır. Nitel araştırma yönteminin kullanıldığı bu çalışmada, durum çalışması deseni kullanılmıştır. Çalışma grubu, Batman il merkezindeki yedi ilköğretim okulunda görev yapan elli beş öğretmenden oluşmaktadır. Verilerin çözümlenmesinde içerik analizi yöntemi kullanılarak öğretmen görüşleri frekans tekniği ile çeşitli temalar altında toplanarak yorumlanmıştır. Verilerin analizinden şu sonuçlara ulaşılmıştır: Değerler konusunda olumlu tutuma sahip öğretmenler, değer eğitiminde okulların etkisiz kaldığını düşünmektedirler. Bunun nedeni olarak da, programların yüklü olması, sınıfların kalabalık olması ve okul- aile-çevre diyalogunun sınırlı olmasını göstermektedirler. Öğretmenlere göre değer eğitimi, okulun tek başına yapacağı bir etkinlik olmayıp, aile ve çevrenin desteği zorunludur. Öğretmenler, değer eğitiminden sorumlu kurumları ise, sırayla okul, aile, çevre ve medya şeklinde sıralamaktadırlar. Araştırmada ayrıca öğretmenler, değer eğitiminde kullandıkları yöntem-teknikleri sırayla, anlatma, model olma, drama, beyin fırtınası, hikayeleştirme, grup çalışması, örnek olay ve empati kurma şeklinde sıralamışlardır.Other İslam Dünyasında Üniversiteler ve İslami İlimler Uluslararası Sempozyumu (28- 30 Mayıs 2021)(2021) Atlı, Elif; 05.02. Department of Philosophy and Religious Sciences / Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesi-Other Kırgızcanın içkilik ağızlar grubu üzerine(2011) Alimov, Rysbek; 02.15. Department of Turkish language and Literature / Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiKırgızcanın yerel şekillerinin tarihî, sosyal, göç ve etnogenetik gibi etkenler sebebiyle büyük ölçüde iç içe geçmiş ara ağız özelliği taşıdığı bilinir. Ancak diyalektolojik çalışmalarda İçkilik (Güneybatı) olarak tasnif edilen ağızlar grubu hakkında aynı şeyi söylemek mümkün değildir. Derlenen ağız malzemeleri İçkilik ağızlar grubunun sadece ölçünlü Kırgızcadan değil, aynı zamanda kendisiyle komşu bölge ağızlarından da pek çok yönden ayrıldığını göstermektedir. Makalede İçkilik Kırgızlarının dil özellikleri konu edilmektedir. Ağız farklılıkları fonetik, morfolojik, sentaks ve sözvarlığında görülen özellikler olarak tasnif edilmiştir. İçkilik ağızlar grubunda Uygurca ve Özbekçe gibi Karluk grubu Türk dillerinin etkisi hemen dikkat çekmektedir. Bununla birlikte İçkilik Kırgızlarının mensup olduğu boylar arasında bir taraftan Oğuz kökenli, diğer taraftan ise Güney Sibirya’da görülen etnik isimlerin bulunması on-ların dilinde ilgili alt katmanların da var olduğuna işaret etmektedir. Makaledeki veriler bu alanda yapılmış önceki çalışmalarla yazarın söz konusu ağızlar grubuyla ilgili alan çalışmalarından derlediği malzemelere dayanmaktadır.Other Kur’an’da Allah’ın Zatı Dışında Kullanılan Yeminleri Sözün Maksadı Açısından Anlamak(2016) Ekinci, Kutbettin; 05.01. Department of Basic Islamic Sciences / Temel İslam Bilimleri Bölümü; 05. Faculty of Islamic Sciences / İslami İlimleri Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiYemin, Arap dilinin önemli te’kid üsluplarından biridir. Kur’an’ın indiği toplum, bu üslubu kullanıyordu. Kur’an’ın kullandığı yemin üslubu, indiği toplumun kullandığı yemin üslubuna uzak sayılmaz. Yemin, sözlü dile sahip olan Arap toplumunda muhatabını ikna etmek için bir belge niteliğindeydi. Ama bu niteliği taşımayan yemin türleri de vardır. Bu makale, yeminin Arap toplumunda sık kullanılma sürecini ve mahlukat üzerine yemin etme nedenini araştırmaktadır. Kur’an’da Allah’ın mahlukata yemin etmesinin te’kid anlamı taşımadığını iddia etmektedir. Bu tür yeminlerin açık bir karîne olmadan cevapsız olarak kullanılması bu çalışmaya göre Kur’an’a özgü bir üsluptur. Bu makale cevapsız olarak kullanılan bu tür ifadelerin sebebini tespit etmekte ve Arap dili kurallarına göre bir çözüm önermektedir.Other Citation - WoS: 6Lise öğrencilerinin matematik okuryazarlığına yönelik öz-yeterlik inançlarının belirlenmesi(2011) Bindak, Recep; Bindak, RecepBu araştırma, lise öğrencilerinin |9., 10., U. ve 12. sınıf! matematik okuryazarlığı öz yeterlik inançlarını belirlemeyi ve öğrencilerin öz yeterlik inançlarının cinsiyet, sınıf, okul türü, matematik dersi basan puanı, anne-baba eğitim durumu ve matematik dersine verilen önem değişkenlerine göre incelemeyi amaçlamaktadır. Araştırma, 712 lise öğrecisi üzerinde yürütülmüştür. Veri toplama aracı olarak, "Matematik Okuryazarlığı üz Yeterlik Ölçeği" ve "Kişisel Bilgi Fromu" kullanılmıştır. Elde edilen verilerin analizinde, t-testi, varyans analizi ve çoklu regresyon analizinden yararlanılmıştır. Verilerin analizi sonucunda, lise öğrencilerinin matematik okuryazarlığı öz yeterlik inançlarının cinsiyet, sınıl, okul türü, matematik dersi basarı puanı, anne-baba eğitim durumu ve matematik dersine verilen öneme göre anlamlı farklılık gösterdiği belirlenmiştir. Aynca. matematik dersi başarı puanı ve matematik dersine verilen önem değişkenlerinin matematik okurayazarlığı öz yeterlik inancının anlamlı birer yordayıcısı oldukları bulunmuştur. Elde edilen bulgular ilgili literatür eşliğinde tartışılmıştır.Other MARDİN İŞRAK GÜNLERİ I VE II, ULUSLARARASI ÇALIŞTAY(2014) Gökdağ, Kamuran; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu Üniversitesi…Other Mekân ve İnsan: Gelibolu ve Barbaros Hayreddin Paşa (Osmanlı Devleti’nin Akdeniz Hâkimiyeti)(2013) Bilgin, Feridun; 02.14. Department of History / Tarih Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiOsmanlı Devleti’nin hem karada hem de denizde yürüttüğü faaliyetlerin, bir mekânın (Gelibolu) ele geçirilmesiyle ve bir insanın (Barbaros Hayreddin Paşa) devletin hizmetine alınmasıyla nasıl ivme kazandığı, karada ve denizde bölgesel ölçekte verilen mücadelenin nasıl da küresel bir mahiyete taşındığı makalemizde ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu ana düşünce kapsamında; jeostratejik bir konumda yer alan Gelibolu’nun Osmanlı donanmasının merkez üssü olarak yüzyıllar boyunca kullanılması “mekânın” devletin askerî, siyasî ve idarî politikasında ne kadar önemli olduğunu göstermiştir. Aynı şekilde, kazanılan zaferlerin, genişletilen sınırların, bir coğrafyadaki (Kuzey Afrika ve Akdeniz) hâkimiyetin “nitelikli insan” unsuruna bağlı olduğu Barbaros’un Osmanlı hizmetine girmesiyle daha iyi anlaşılmıştır. Bir mekân olarak “Cezâyir-i Bahri Sef îd” eyaleti ve bu mekâna anlam katan bir “insan” olarak Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa Osmanlı Devleti’nin Akdeniz’deki hakimiyetini sağlayan iyi “mekân” ve seçilen doğru “insan” başarıyı kaçınılmaz hale getirmiştir. Çalışmamızdaki tüm veriler mekân ve insan merkeze alınarak kullanılacaktır.Other Merkez – çevre yaklaşımı bağlamında 1980 sonrası Mardin siyasetinde öne çıkan ana eğilimler(2013) Öztürk, Musa; Ertürk, Devrim; 02.12. Department of Sociology / Sosyoloji Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiMerkez-çevre yaklaşımı siyaset bilimi, ekonomi ve sosyoloji başta olmak üzere pek çok disiplin tarafından iktidar, güç ve hegemonya ilişkilerini çözümlemede yaygın olarak kullanılmaktadır. Siyaset bilimi açısından merkez-çevre yaklaşımı toplumu, iktidar araçlarına sahip olanlar ve olmayanlar şeklinde ikili bir tasniften hareketle açıklamaya çalışmaktadır. Toplumsal olayların ikili bir tasniften hareketle açıklanmaya çalışılması kültürel, dini, etnik gibi çeşitlilik unsurlarının homojenize edilmesi yönünde bir ön kabulü içerse de toplumsal çeşitliliği yansıtmasına imkân vermesi açısından her merkez-çevre kendi içinde altmerkez ve altçevre’lere sahiptir. Doğası gereği her toplumun yapısı farklı olduğundan siyasal, etnik, dini, kültürel vb. sosyal olgular merkez-çevre ilişkilerinin çözümlenmesinde kilit bir öneme sahiptir. Mardin, geçmişten günümüze dini anlamda Müslüman ve gayrı Müslimlerin, etnik anlamda ise Arap, Kürt, Süryani, Yezidi, Keldani gibi etnik unsurların birlikte yaşadıkları bir kenttir. 1980’li yıllara kadar “kentlilik” Mardin yerel siyasetini besleyen ana damar olmakla birlikte 1980 sonrası dönemde bunun değişmeye başladığı görülmektedir. Günümüzde Mardin’de; merkezin muhafazakârlaşması ve etnik kimliğin siyasallaşması yönünde iki ana siyasal eğilimin ön plana çıktığı görülmektedir. Çalışmada merkez-çevre yaklaşımından hareketle ortaya çıkan bu eğilimler üzerinde durulacaktır.