Yüksek Lisans Tezleri - Karma
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.12514/57
Browse
Browsing Yüksek Lisans Tezleri - Karma by Author "02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü"
Now showing 1 - 20 of 43
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis A Philosophical Approach To Environmental Problems: an Analysis From the Perspective of Deep Ecology(2025) Aslan, Sıracettin; Aslan, Sıracettin; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu tez, insanın başlangıçta doğayla uyum içinde yaşadığını; ancak zamanla çevresini dönüştürmesiyle bu ilişki biçiminin bozulduğunu ileri sürmektedir. Bu dönüşümle birlikte insan merkezli yaklaşımın zamanla egemen hale gelmesi, çevresel krizlerin temelinde yatan en önemli etkenlerden biri olmuştur. Bu çalışma, çevre sorunlarının felsefi arka planını inceleyerek, insan merkezli anlayışın doğa ve çevre üzerindeki olumsuz etkilerini tartışmakta; buna karşılık olarak ekolojinin sunduğu etik ve felsefi çözüm önerilerini ela almakta ve değerlendirmektedir. Tezin birinci bölümde, çevre felsefesinin temel kavramları ve çevre sorunlarına yönelik etik yaklaşımlar ele alınmıştır. İkinci bölümde ise Rachel Carson'ın Sessiz Bahar adlı eseri üzerinden çevresel farkındalığın gelişimi incelenmiş, ardından Aldo Leopold'un Toprak Etiği yaklaşımıyla derin ekoloji çalışmalarına yönelik katkısı ortaya konmuştur. Arne Naess'in derin ekoloji kuramı, sekiz temel ilkesi ve 'ekosofi' kavramı çerçevesinde açıklanmış; sığ ve derin ekoloji ayrımı detaylı bir biçimde değerlendirilmiştir. Ayrıca bu bölümde, Spinoza'nın doğa anlayışı ile derin ekoloji arasında kurulabilecek düşünsel paralellikler tartışılmıştır. Üçüncü bölümde insan merkezci yaklaşımın tarihsel gelişimi ele alınmış ve bu yaklaşımın çevre krizindeki rolü irdelenmiştir. Bu doğrultuda, çevre merkezli etik yaklaşıma geçişin gerekliliği vurgulanmıştır. Ayrıca, çevre sorunlarının temelinde 'kutsal'ın doğadan arındırılması düşüncesinin yer aldığı ifade edilmiş ve bu görüş Seyyid Hüseyin Nasr'ın özelinde incelenmiştir. Tezin son bölümünde ise derin ekolojiye yönelik teorik ve içeriksel eleştiriler analiz edilmiş; bu eleştirilerin dayandığı varsayımlar ile bakış açılarındaki farklılıklar ayrıntılı bir şekilde ortaya konmuştur. Bu çerçevede, çalışmanın amacı, yalnızca doğaya yönelik bir duyarlılık geliştirmek değil; aynı zamanda insanın kendi varoluşsal konumunu, çevreyle olan ilişkisini ve evrendeki yerini yeniden düşünmesini sağlayacak felsefi bir zemin oluşturmaktır.Master Thesis Adorno'da mutlu yaşam ve kültür ilişkisi(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Aladağ, Fatma; Cengiz, Yunus; Cengiz, Yunus; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışma, Aydınlanma dönemiyle birlikte toplumsal anlamda yaşanmış ve yaşanabilecek olan sorunları Adorno'nun ahlak felsefesi bağlamında ortaya koymaktadır. Burada Adorno'nun şahit olduğu Auschwitz olayı sonrasındaki yaşamda ahlaki ve kültürel değerlerin, kültür endüstrisi tarafından yeniden biçimlendirilip topluma sunulduğu ve toplumun da sunulan vaatleri sorgulamadan kabul ettiği tespit edilmiştir. Bu bakımdan kültür endüstrisi tarafından yürütülen modern dünyada, özgürlüğün yeniden elde edilebilmesi için Adorno'nun bireye önerdiği kurtuluş yollarının açıklanması amaçlanmıştır. Çalışmada, Adorno'nun ahlak felsefesi bağlamında modern yaşam içerisinde sorunlu bir konu haline gelen ahlaki yaşamın imkânı irdelenmiş ve bu imkânın Adorno'nun önerdiği şekilde bilinçli bireylerin sayılarının arttırılıp modern dünyaya karşı geçmişin sorunlarını geleceğe aktarabilen önemli sanat yapıtları üretmeleri ile mümkün olabileceği konusu yazarın eserlerinden yola çıkarak aktarılmıştır. Bu bağlamda değişen ve gelişen bir dünyada sanat yapıtlarının Adorno'nun düşüncesindeki kadar masum bir dinamikliğe sahip olmadığı fikri ve bütünün yanlış olduğu düşüncesini savunan Adorno'nun sanat konusundaki çelişik düşünceleri göz önüne alınarak bütün içerisinde biçimlenen sanat eserlerinin gerçekliği tam anlamıyla yansıtmadığı düşüncesi savunulmaya çalışılmıştır.Master Thesis Ali Şeriati'de varoluşçuluk düşüncesi(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Aras, Hüseyin; Cengiz, Yunus; Cengiz, Yunus; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiŞeriati eserlerinde, varoluş ve öz, kendilik bilinci, yaratma, yalnızlık, kendine bırakılmışlık, özgürlük, isyan, insanı tutsak hale getiren unsurular gibi varoluşçu literatürde yaygın olarak karşımıza çıkan kavramları ele almakta ve bu konulardaki görüşlerini açıkça dile getirmektedir. Bu çalışmanın amacı, Ali Şeriati'nin varoluşçu literatürle ilişkisini ortaya koymaktır. Giriş ve iki bölümden oluşan bu çalışmanın birinci bölümünde Şeriati'nin ele aldığı varoluşçu temalar ele alındı. Şeriati varoluşçulara karşı eleştirel davranmaktadır. Ancak bu tavrı onun varoluşçu olmadığı anlamına gelmez. Nitekim Şeriati de insanın bir "beşer" bir de "insan" tarafının olduğunu söylemektedir. Buna göre. "Beşer" insanın fizyolojik tarafını ederken "insan" ise sınırlı olmayan tarafını ifade etmektedir. Beşerin öncesinde bir özü vardır. Ancak insanın özü ise sadece insanın seçimleri tarafından belirlenmektedir. İnsan; kendilik bilinci, özgürlük, yaratma ve yalnızlık sayesinden özünü yaratabilir. Çalışmamızın ikinci bölümünde ise insanı tutsak hale getiren unsurlar ve onlardan kurtulabilme yolları üzerinde duruldu. Şeriati'ye göre doğa, toplum ve tarihi determinist bir şekilde yorumlamak onları birer zindan hale getirir. Kaldı ki bilim yoluyla onların belirleyiciliği en aza indirilebilir. Ancak diğer bir tutsak hali olan kendiliği ise bilimle aşmak mümkün değildir. Kendilik zindanı ancak din, aşk, irfan ve sanatla aşılabilir. Bu şekilde insan özgürlüğüne kavuşabilir.Master Thesis Antik Yunan felsefesinde mutluluk düşüncesinin kaynakları(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Yücel, Reşat; Cengiz, Yunus; Cengiz, Yunus; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışma Antik Yunan düşüncesinde, mutluluk olgusunu din ve mitoloji bağlamında düşünürken, daha özel olarak kader düşüncesinin çeşitli veçheleri ile mutluluk anlayışı arasında doğrudan bağlar gözlemlemek üzerine kuruldu. Antik bilgelik geleneğinde bütün filozofların kesiştiği temel etik değerler üzerinde, bu değerleri kapsayan aşkın bir düşüncenin; kader düşüncesinin olduğunu göstermek, bu anlamda etik bir problematik olan "mutluluk" kavramının da kader düşüncesi ile bağlarını irdelemek için uygun bir hareket noktası oldu. Çalışmamızda arzumuz dışına çıkan her olay, olgu ve duygunun mimarı olarak işleyen etkin bir kader inancının "mutluluk nedir" sorusuna verilen cevabın imkânlarını genişleten bir öğeye dönüştüğünü keşfettik. Ayrıca antik filozofların neredeyse tamamının bir şekilde değindiği "daimon" ve "moira" kavramlarının dini bir kümeden felsefi bir kümeye nasıl tahvil edildiğini, "kader" inancının felsefi "zorunluluk" ilkesine nasıl kaynaklık ettiğini göstermeye çalıştık. Bu bağlamlar kurulurken bilgeliğin geniş anlamda düşünüldüğü Antik Yunan'ın din insanları, kahramanları, devlet büyükleri ve şairlerini de Antik Yunan etiğinin, birer mimarı olarak çalışmamıza kaynak edindik.Master Thesis Aristotales Felsefesinde Dört Neden Kuramı(2024) Ceylan, Ahmet; Ceylan, Ahmet; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiAristoteles, Antik Çağ'ın en önemli filozoflarından birisidir. Ona göre bilgelik, nedenlerin bilgisini bilmektir. Bilmenin ilk adımını nedeni bilmeye dayandırması ile epistemolojinin hatta bilimin temel ilkesinin, varlığın nedenini bilmekten geçtiğini ortaya koymuştur. Bu araştırmada Aristoteles'in doğa anlayışının anlaşılması amacıyla geliştirdiği Dört Neden Kuramı ele alınmış ve felsefenin dolayısıyla bilimin ilerlemesindeki önemi üzerinde durulmuştur. Aristoteles, değişme, gelişme, hareket ve büyüme gibi doğada bulunan devinimin anlaşılmasını bu ilkeler üzerinden temellendirmiştir. Bu çerçevede Aristoteles'in doğa üzerine kaleme aldığı eserine Fizik adını vermesi, kendinden önce Arkhe, ilke veya ilk madde arayışına girişen düşünürleri doğa filozofları olarak adlandırması, bu yaklaşımın bir sonucudur. Bu bağlamda araştırmanın konusu olan Dört Neden Kuramını detaylandırmadan önce Aristoteles'in öncelikle Fizik, Metafizik ve daha birçok eserinde bahsettiği doğa filozoflarının üzerine yoğunlaştıkları Arkhe kavramı irdelenecektir. 'ilke' ya da 'ilk olan' anlamına gelen Arkhe, birçok antikite filozofunun üzerinde düşündüğü önemli bir kavramdır. Bu manada ilke, bilgide ve varlıkta ilk olanı ve varlığın ilk nedeni, diğer varlıkların tamamının kendisinden meydana gelen ilk maddeyi işaret eder. Aristoteles, var oluşun doğada meydana geldiğini düşünür. Bu bakımdan Platon'un aksine araştırmalarını göğe bakarak değil de yeryüzünde yoğunlaştırır. Çevremizde bulunan şeyler sürekli değişmektedirler. Dolayısıyla değişme dış dünyaya yönelik en kapsayıcı deneyimlerimizdendir. Buna göre Aristoteles'in fizik sisteminde Dört Neden Kuramı merkezi bir konumda bulunmaktadır. Bunlara yönelik Platon'un matematiksel analizi ve Demokritos'un atom kuramına karşın Aristoteles de Dört Neden Kuramı ile yanıt vermeye çalışmıştır. Dolayısıyla Aristoteles'in: ''İlkeleri, nedenleri bildiğimizde her nesneyi biliriz'' Sözünden de anlaşılacağı üzere doğayı ve fizik sistemi bilmek Aristoteles açısından nedeni bilmektir. Aristoteles, evrenin temeli olarak tek bir ilkeyi koyanların ve her şeyi bu ilkeden türetenlerin, oluş ve bozuluşu aynı şey olarak tanımladıklarını söyler. Ancak Demokritos, Leukippos, Anaksagoras ve Empedokles gibi filozofların evrenin temeli olarak birden fazla ilkenin varlığını savunduklarını ve oluş ve bozuluş arasında ayrım yaptıklarını eleştirir. Bu araştırmada yer alan Dört Neden Kuramı'nın anlaşılması için tarihsel arkaplanı olan Arkhe kavramı, ardından Aristoteles'in oluş, hareket, doğa ve işlevin anlamı gibi konulara da değinilmiştir.Master Thesis Aristoteles ve Kant'ın zaman düşüncesi(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Doru, Mehmet Nesim; Doru, Mehmet Nesim; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu tezde, Aristoteles ve Kant'ın zaman düşüncesi geniş boyutta ele alınmıştır. Bu tez çalışması üç ana bölüm olarak tasarlanmıştır. Tezin birinci ve ikinci ana bölümünde, sırasıyla Aristoteles'in ve Kant'ın zaman düşünceleri tartışılmıştır. Son olarak üçüncü ana bölümünde, Aristoteles ve Kant'ın zaman düşüncelerinin tespit edilen benzer ve farklı yönleri irdelenmiştir. Bu tezden çıkan çıkarımlara paralel olarak, Aristoteles'in zaman düşüncesi fiziksel dünyadaki var olanların değişim ve hareketleri üzerine kurulduğu ortaya çıkmaktadır. 'Önce' ve 'sonra' büyüklükte olduğu için harekette de vardır ve harekette olduğu için de zamanda vardır. Çünkü zaman, önce ve sonraya göre hareketin bir ölçüsüdür. Hareketteki 'önce' ve 'sonra', 'an' aracılığı ile anlaşılır. Ancak harekettki 'önce' ve 'sonra'yı bir ruh ve ondaki akıl olmadan belirli bir zamandan bahsedilemez. Kant'ın zaman düşüncesi ise zihnin fiziksel dünyadaki var olanların algılayış biçimi üzerine kurulmuştur. Başka bir deyişle, fiziksel dünyadaki var olanlar zihnin algılayış ve düşünüş biçimine uydurulur. Buna göre zaman zihne bağlı ve saf olan sezgisel bir formdur. Saf sezgi olan bu form, fiziksel dünyadaki var olanların deneysel sezgisine eklemlenerek bütün deneyimin omurgasını oluşturur. Bu, Kant'ın zaman düşüncesinin metafiziksel yönünü yansıtır. Bunun yanında hayal gücünün sentez ve şema faaliyeti de Kant'ın zaman düşüncesinin düşünsel yanını oluşturur. Son olarak üçüncü ana bölümünde ise Aristoteles ve Kant'ın zaman düşüncesinin benzerlikleri ve farklılıkları dile getirilmiştir. Bu benzerlikler ve farklılıklar; hareket ve değişim, ölçü, hafıza ve sentez ile hayal gücü üzerinden değerlendirilmiştir. "Master Thesis Arthur Schopenhauer'ın felsefesinde ölüm temasının analizi(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Doru, Mehmet Nesim; Doru, Mehmet Nesim; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiSchopenhauer'ın düşünce sisteminin merkezinde yer alan kavram isteme kavramıdır. İsteme kavramı nesneye yöneldiği zaman, nesneyi öznenin tasarımı olarak ve özne için var eder. Yani kısacası var olan her şey özne için ve tasarım olarak var olur. Schopenhauer'ın felsefesinde isteme kavramı yöneldiği nesneleri öznenin istemesiymiş gibi gösterir, özne arzulanan şeye ulaştığı zaman arzuladığı şeyden beklediği mutluluğu bulamaz bunun temel nedeni türün istemesine yönelik eylemde bulunmasıdır. Bu türün bireyi yanıltmasından kaynaklı bir şeydir. Schopenhauer bütün bunlara dayanarak dünyada birey için mutluluğun mümkün olmadığını söyler, bundan dolayı da bireyin yapması gereken şey istemeyi yadsımaktır. Hayat acı ve ısdıraplarla dolu bir yerdir. Aynı zamanda Schopenhauer bireydeki yaşama istencinin sebep olduğu ölüm korkusunun gereksiz olduğunu söyler. Kişi yaşama istencini yadsıyarak ölüm korkusuyla başa çıkabilir. Çalışmadaki temel amaç Schopenhauer'ın da dediği gibi ölüm korkusunun yersiz bir korku olduğunu vurgulamaktır. Bu çalışmayı yürütürken Schopenhauer felsefesinde yer alan temel ve önemli noktalara değinilerek ölüm konusu için hazırlık yapıldı ve daha sonra Schopenhauer felsefesinde ölüm konusu ele alınıp değerlendirildi.Master Thesis Cemil Meriç'te irfan bağlamında gelenek ve modernlik(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Kılıç, Muhammet Fatih; Kılıç, Muhammet Fatih; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışma Türk düşünce dünyasının en mümtaz kalemlerinden biri olan Hüseyin Cemil Meriç'in düşünce dünyasıyla Batı'dan Doğu'ya uzanan yaşam öyküsündeki kültürden irfana ulaşma çabasını içermektedir. Kuşkusuz onun engin deryasının içinde kulaç atmak çok kolay bir hadise değildir. Kimdir Cemil Meriç? sorusuna kendi ifadeleriyle "münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi" şeklinde özetlenebilecek sıra dışı bir ömrün sahibidir. Hayat görüşüyle bir ayağı Batı'da, diğeri Doğu'da olan, aydınların bile tek tipleştirilmeye çalışıldığı bir dönemde herhangi bir "etikete" sığdırılamayacak şekilde kendisi kalabilmiş birkaç aydın arasında yer alır. Tez giriş ve sonuç bölümleri hariç, Gelenek ve Modernlik, Cemil Meriç'te Gelenek ve Modernlik kavramları ve Modernliğe karşı irfana dönüş çabası aktarılmaya çalışılmıştır.Master Thesis Değişen Epistemeler Bağlamında Foucault Felsefesinin Analizi(2024) Gökdağ, Kamuran; Gökdağ, Kamuran; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiFoucault felsefe tarihinde pek de görülmemiş bir biçimde delilik, cezalandırma pratikleri ve cinsellik gibi hâkim bilgi kalıplarının dışında kalan alanları incelemiş ve bu alanlardan yola çıkarak bir iktidar analizi geliştirmeyi hedeflemiştir. Cezalandırma pratikleri ve delilik deneyi konularında arkeolojik bir çalışma gerçekleştiren Foucault cinsellik konusunda ise soykütüksel bir çalışma pratiği sergileyerek bahsettiği kavramların tarihsel süreçte nasıl ve neden değişime uğradığını araştırmıştır. Tezimiz ise Foucault'nun bu çalışmalarını toplumsal epistemelerde yaşanan dönüşümler ışığında ele alacaktır. Ekonomik episteme anlamında feodalizmden kapitalizme geçişi ele alan çalışmamız siyasisi episteme bakımında da monarşilerden demokratik cumhuriyetlere geçişi ve dolayısıyla iradesini tanrıdan alan kral fikrinin ortadan kalkışını incelemektedir. Siyasi epistemeyle de beraber okunabilecek biçimde hukuk, tıp, iktidar gibi sosyal ve doğal bilimlerden dini algının çıkışını dini epistemenin değişimi olarak inceleyen tezimiz bahsedilen üç epistemik dönüşümün Foucault felsefesine etkisini tartışmaktadır. Cezalandırma pratiğinin ekonomik, dini ve siyasi epistemelerdeki dönüşümlerden etkilenerek azap tipi cezalandırmadan bedeni disipline etmeyi hedefleyen panoptik hapsetmeye dönüştüğünü belirten tezimiz delilik deneyi konusunda da yine toplumsal epistemelerdeki dönüşümlerden etkilenerek delinin toplumdan dışlanan biçiminin nasıl tıbbın bir konusu haline geldiğini araştırmaktadır. Cinselliğin bireyin denetlenerek disipline edilmesinin bir formu olduğunu belirten tezimiz tarihsel süreç içerisinde bu denetim ve disiplin uygulamalarının bir süreklilik arz ettiğini belirmektedir. Bireyin denetlenerek disipline edilmesinin toplumsal epistemelerin farklı dönemlerinde ne türde şekilde gerçekleştiğini araştıran tezimiz son kertede biyopolitikayı analiz ederek Foucault'cu iktidar analizini toplumsal epistemeler ışığında ortaya koymaktadır.Master Thesis Emmanuel Levinas'ın Sorumluluk Etiğinde Başkası Problemi(2024) Akşeker, Hilal Bişra; Cengiz, Yunus; Cengiz, Yunus; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBir varoluş olarak insan; felsefe geleneği süresince sorunsallaştırılmış ve anlamlandırılmaya çalışılmıştır. İnsanın insana konu olması, kendini bilme yolunda hemhal içinde olduğu varoluşlarla birlikte olgu ve olaylar çerçevesinde farklı disiplinler aracılığıyla ele alınmaktadır. Şüphesiz ki insanı anlamada yalnızca ben olan değil benden başka olanların da anlamlandırılması ve sorunsallaştırılması kaçınılmazdır. Levinas ile birlikte görünür olan bu zorunluluk, etik dolayısıyla açığa kavuşturulmak istenir. Bu çalışma: özne ve ben arasındaki ayrımı Levinas'ın konu ettiği haliyle ahlaktan farklı olarak sorumluluk hali içinde ele alarak etik bir varoluş dolayısıyla kendinden önceki düzeninin altüst edildiğini görünür kılmaktadır. Levinas'ın görüşleri kapsamında hem ben olan hem de başka olan dört farklı küre içerisinde çalışmaya dahil edilmektedir. Söz konusu çalışmamız; giriş ve iki temel bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde ben'in varoluşta ki ilk hali (İl ya), varolansız bir varoluş haliyle anılmaktadır. Hipostaz küresiyle ise ben'in uykudan uyanmasıyla beraber kendi varoluşunun yalnızlığındaki bulantı durumundan kaynaklı egolojik(hipostaz) varoluşun, özne olabilme yolunda emeklemesi aktarılmaktadır. Ben'in ayağı kalkarak başka olanla karşılaşmasıyla ona, tutunma da destek olan başkası ikinci bölüm içinde yer alan başkalık küresiyle detaylandırılmaktadır. Ben'in özne olma güzergahında başkalık; tüketilemez sonsuz Arzu, davete icabetin getirisi olan konuşma, başka'nın yüzünde beliren 'öldürmeyeceksin' emri ve bu emre rağmen öldürülebilir olan başkaya karşı öznenin sorumluluğu belirtilecektir. Son kertede kendini bilme halinden sıyrılan ben, başkayla karşılaşarak etik dolayısıyla gelen sorumlu özne haline devinmektedir. Son olarak yine ikinci bölüm deki adalet küresiyle ise; özne-Başka-başka özneler dolayısıyla son küre olarak anılan Adalet (Etik) küresinde ayaklar zemine sert basılacak ve başkayı bilme den gelen sevgi dolayısıyla sağlam adımlarla yürümeye gayret gösterilmektedir. Anahtar Kelimeler: Başka, Başka Özneler, Ben, Etik, Özne, Sorumluluk.Master Thesis Felsefe tarihinde kadın (Aristoteles örneği)(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2020) Ceylan, Ahmet; Ceylan, Ahmet; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiModern Batılı bilim, felsefe ve düşüncesinin temellerini attığı kabul edilen Aristoteles gibi önemli bir düşünür bazıları tarafından cinsiyetçi ve kadın düşmanı olarak tanımlarken bazıları tarafından kadın sempatizanı ve gizli feminist olarak tanımlanmıştır. Bunun bir nedeni, onun kadın konusundaki bazı ifadelerinin muğlak olmasından ve yaşadığı dönemdeki Yunan toplumunda kadının konumunun düşüncelerini etkilemesinden kaynaklanmaktadır. Diğer bir nedeni de Aristoteles'in düşüncesine yaklaşım tarzları ve kullanılan metodolojilerdir. Aristoteles, kadını biyolojik açıdan eksik, psikolojik açıdan irrasyonel, politik açıdan yetkinliği olmayan ve bütün bunlara rağmen kocasıyla eşit ve özgür bir insan olarak tanımlar. Kadının görev alanını ev işleriyle ve çocuklarının eğitimi ile sınırlar evin dışını ilgilendiren her türlü işi kocaya bırakır. Yönetme yetkinliği olmadığı için kadın vatandaş olamaz, devlet yönetiminde görev alamaz. Kadın hakları savunucuları Aristoteles'in kadın hakkındaki bu görüşlerini kapsamlı olarak incelemiş ve onu genellikle cinsiyetçilikle itham etmişlerdir. Bu çalışmada Aristoteles'in kadın hakkındaki görüşleri kendi düşünsel bütünlüğü içerisinde incelenerek feminist eleştirinin haklı olup olmadığı ve Aristoteles'in modern feminist düşünce ile uzlaştırılıp uzlaştırılamayacağı konusu değerlendirilmiştir.Master Thesis Felsefi görünümleri açısından Kuantum Teorisinin Kopenhag yorumunda belirsizlik ilkesi(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Alp, Yusuf; Cengiz, Yunus; Cengiz, Yunus; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmamızın konusu felsefi görünümleri açısından kuantum teorisi Kopenhag yorumunda belirsizlik ilkesidir. Bu çalışmada, klasik fiziğin çıkmazlarından yola çıkarak kuantum fiziği ile birlikte işlerlik kazanan kimi felsefi konuları Heisenberg'in belirsizlik ilkesi bağlamında konu edineceğiz. Bu çalışmamızdaki amaç, klasik fizik kavramlarını, kuantum fiziğinin ortaya çıkmasıyla birlikte nasıl bir anlamsal değişikliğine uğradığını felsefi bir dille izah etmektir. Çalışmamızda klasik fiziğin yetersiz kalması ile birlikte gelişen kuantum fiziğinin genel bir çerçevesi çizilmiştir. Bunun yanında kuantum fiziğinde ortaya çıkan temel bazı kavramlar fizik ve felsefe açısından tanımlanarak bu kavramların felsefi analizi yapılmıştır. Bunun yanında belirsizlik ilkesinin ortaya çıkmasıyla birlikte klasik fizik için geçerli bazı postulatların temelden değiştiğini irdelenmiştir. Kuantum teorisinin oluşma süreci hem tarihsel olarak ele alınmış hem de bu çalışmalarla birlikte oluşan felsefi kavramlara değinilmiştir. Enerjinin sürekli değil kesikli olmasıyla süreksizlik, ışığın hem dalga hem parçacık yapısını taşımasıyla düalite, madde dalgalarının soyut, matematiksel ve olasılıklı yapıları ile olasılık gibi kavramlara değinilmiştir. Ayrıca bu kavramların belirsizlik ilkesi ile olan ilişkisi irdelenmiştir. Kuantum teorisinin yorumlanması sonrasında oluşan atom altı yapıların muğlaklığı sebebiyle dile getirilen belirsizliğin epistemolojik ve ontolojik temelleri tartışılmış ve belirsizlik ilkesi ana hatları ile incelenmiştir. Bunula birlikte kuantum fiziğinin gözlem ve deneyin bir bütün olarak ele alınmasıyla oluşan gözlemcinin rolüne değinilmiştir. Dülitenin ortaya çıkması ile birlikte gerçekliğin tamamlayıcılık ilkesi ile izahı tanımlanmış ve yine belirsizliğin sebep olduğu gerçekliğin paralel evrenlerde nasıl izah edildiği ana hatlarıyla irdelenmiştir. Böylece kuantum fiziğinin gelişmesiyle birlikte izahı güç kavramları felsefi bir bakış açısıyla belirsizlik ilkesi ışığında tanımlayarak irdeleyeceğiz.Master Thesis Foucault'nun etik anlayışında "Parrhesia" kavramı(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2023) İçten, Kemal; Cengiz, Yunus; Cengiz, Yunus; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu tez çalışmasının temel amacı, ilk olarak Euripides'in metinlerinde ortaya çıkan parrhesia kavramının özelde Foucault'un hakikati söyleme kavramsallaştırması üzerinde bıraktığı tarihsel değişimlerini incelemektir. Parrhesia, bir kişinin hakikati bilebilmek için kendisine dair hakikati bilmesi gerekliliğini dile getirerek doğru söyleme cesaretinin sergilenmesi gerekliliğini vurgulayan bir kavramdır. Dolayısıyla parrhesia kavramı çerçevesinde parhessia'nın kavramsal ve anlamsal çözümlemesi yapılıp Foucault'nun etik anlayışının tüm temas kollarını detaylandırabilmek adına Antik Yunan filozofları esas alınarak inceleme yapılmıştır. Tez çalışmamızın birinci bölümünde Foucault'nun Doğruyu Söylemek ve Hakikat Cesareti adlı eserlerini ön plana alarak ortaya koymuş olduğu hakikat bilgisi ve hakikat konuşmacısının hangi özelliklere sahip olduğu açıklanmıştır. Parrhesia'nın kavramsal ve anlamsal analizini içeren bu bölüm içerisinde Foucault çizgisinde bir parrhesiastes örneği olarak Sokrates örneklendirilmiştir. Sokrates örneği üzerinden bir Parrhesiastes'ın ne gibi risklerle karşılaşabileceği irdelenmiştir. Sokrates'in Savunması eserinden yola çıkılarak Antik Yunan felsefesinde bir Parrhesiastes örneği olarak gösterilen Sokrates'in neden politikaya girmeyi reddettiğini veya politikaya girmiş olması durumunda ne tür risklerin olabileceği geniş bir perspektifle sunulmuş ve siyasi Parrhessia'nın göstergeleri Foucault'nun bakış açısıyla değerlendirmek hedeflenmiştir. İkinci bölümde ise Parrhesia'nın etik düzleminde bir ifade edilişini konu alınmış, bir hakikat pratiği olan askesis pratiklerinin parrhesia ile irtibatı kurulmaya çalışılmıştır. Yapılan bu çalışmada Kiniklerin doğru yaşam felsefesi ve Foucault'nun Kinikler üzerinden açıkladığı parhessia bakış açısı konuyu aydınlatmıştır.Master Thesis Frankfurt Okulu'nun araçsal akıl eleştirisi(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Gökdağ, Kamuran; Gökdağ, Kamuran; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmada, sonradan Frankfurt Okulu adlandırılmasına sahip olan düşünce ekolünün ve bu ekolün geliştirdiği Eleştirel Kuram'ın ortaya koyduğu araçsal akıl eleştirisini konu edinmiştir. İnsanlığın neden huzur içinde bir yaşamı değil de savaş içinde barbar bir yaşamı seçtiğini felsefî bir zemin ve kavramla incelemek isteyen Eleştirel Teorisyenler, Aydınlanma ve Aydınlanmanın yarattığı araçsal akla yönelmişlerdir. Bu çalışmada bu yönelişin akıl boyutu sorunsallaştırılmaktadır. Elbette burada, genel bir akıl kavramı ya da genel bir aydınlanma ve modernlik eleştirisi konu edinilmeyip, modern bilimsel düşüncenin dayattığı belli türden akıl olan "araçsal akıl" kavramı Frankfurt Okulu eleştirisi bağlamında incelenmektedir. Araçsal aklın, akıl dışı bir rasyonellik yarattığını belirten Frankfurt Okulu üyeleri, bu durumun aklın yozlaşmasına felsefenin de "ölümüne" neden olduğunu ileri sürerler. Dünyayı felsefî aklın kaybettiği bir alana çevirmek, aynı zamanda yaşamı; düşünce ve eleştiriden yoksun bir alete indirgemektir. Aklın araçlara indirgenmesi, verileri düzenleyen ancak bu verileri eleştirmeyen, değiştirmeyen, sorgulamayan, üzerine spekülasyon yapmayan, kısacası felsefe yapmayan öznel bir aklın doğuşuna zemin hazırlamaktadır. Spekülatif aklın ölümü gerçekleşmiş yerini ise düşünce üretmeyen araçsal akıl almıştır. Bu kaygılar, tezin ana kaynağıdır. Ulaşılmaya çalışılan hedef, araçsal aklı deşifre etmek ve böylelikle felsefeye canlılık kazandırmaktır. Bu, ancak modern bilimsel düşünceyi kritik etmekle mümkündür. Çünkü modern bilimsel düşünce, bilgiyi sadece bilimsel yöntemle elde edilen ve kişisel fayda sağlayan bilgiden ibaret görmektedir. Modern bilimsel düşünceyi eleştirel bir tavırla ele almak ise araçsal aklı doğuran pozitivist ve pragmatist düşünceleri eleştirel bir yöntemle incelemeyi zorunlu kılar. Çünkü araçsal akıl düşünceyi kötürümleştirirken zihinsel kodların ideolojisi olan pozitivizmden ve faydacı mantığın ana mabedi olan pragmatizmden güç alır. Bu eleştirel tavır, felsefî düşüncenin canlanışına aklın da özgürleştirici işlevini tekrar kazanmasına olanak sunacaktır. Böylelikle, aklı sadece başta belirlenmiş amaçlara ulaşmak için araçların denetimini sağlayan, düşünce yoksunu bir alete indirgenmesi engellenecektir.Master Thesis Gilles Deleuze'de anlam üretimi(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2021) Bıçak, Mutlu; Cengiz, Yunus; Cengiz, Yunus; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiÇalışmamız Gilles Deleuze'ün anlam ve anlam üretimine katkılarını ortaya çıkarmanın yanında aynı zamanda anlam üretimini Deleuzeyen bir yaklaşım ile açımlamak amacını taşımaktadır. Çalışmamız giriş ve üç bölümden meydana gelmektedir. Giriş kısmında çalışmamızın metodolojisi ortaya konularak içerikte ele aldığımız kavramların analizi yapılmaktadır. Birinci bölümde dünyaya dâhil olmamızı sağlayan, dünya ile aramızdaki yeri tutan göstergeler kavramı, gösterge türleri ve duyarlılık ilişkisi Deleuzyen bir bakış açısıyla ele alınmıştır. İkinci bölüm anlam üretiminde önemli bir yeri olduğunu düşündüğümüz olay kavramı ve olayı oluşturan bileşenler ele alınmış, olayın neviyatı, zaman ile olan ilişkisi incelenmiş, olaya davet etmenin ve olayın anlam üretiminde başa gelen olarak önemi ortaya konmuştur. Çalışmamızın üçüncü bölümünde bir ifade aracı olarak dil, dilin imkânları ve olayın açımlanmasında aldığı konum itibariyle anlam üretimi ile ilişkisi tartışılmıştır. Deleuze'ün anlam üretimine bakışı, anlamın arayış bakımından oluşa gelişi ve diğer bölümlerdeki kavramlarla anlam üretiminin ilişkisi aydınlatılmaya çalışılmıştır. Deleuze'ün anlam üretimine bakışı konusunda ulaştığımız sonuç ise; olayı açan şey neyse ve olayın açıldığı yer nereyse bedensiz organ olarak anlamın oradan doğabilme imkânlılığına sahip olabildiğidir.Master Thesis Gilles Deleuze'de sanat ve sanatın kavramlarla ilişkisi(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2019) Altekin, Mehmet; Cengiz, Yunus; Cengiz, Yunus; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiDeleuze'ün estetik düşüncelerinden hareketle sanatı bir bilme ve kavrama biçimi olarak ortaya koymaya çalıştığımız bu çalışmada başta Deleuzecü edebiyat ve dil anlayışından hareketle felsefenin dünyayı kavramsal açıdan açımlayıp anlamlandırma çabasına benzer bir çabanın yazınla icat edilen üsluplarla ve dil biçimleriyle de mümkün olabildiğini ve bu çerçevede sanatçının ve edebiyatçının kurmacasında yeni dünya ve birey durumlarını yaratırken düşünürün kavramını icat ettiği doğa ve toplumsal alanı paylaştığından, felsefenin kavramsal ve mantıksal işinin yazın cephesinden farklı bir boyutunu ortaya koyduğunu gösterdik.Aynı şekilde sanatın durumları, algıları ve nesnel gerçekliği duyumsama düzeyinde yeniden var ederken; kompoze ettiği faklı nesneleri, güçleri, doğa durumlarını ve toplumsal yaşamı bir araya getirme ve uyumlulaştırma işleminde yine sanatçının kompozisyonla ortaya koyduğu işleminin düşünürün kavramsal çabasıyla ortak yanlarını sergiledik.Dolayısıyla birinci bölümde göstergenin ve edebiyatın bir iz ya da nesnel gerçeğin bir yansıması olmadığını bunu alımlayan bireyin ve sanatçının gerçek bir deneyim olarak göstergeleri bir felsefeci ve bilimci olarak tanımlayıp dönüştürebildiğini bu dönüştürme işinin yeni kavrama ve algılama biçimlerini yarattığını da gösterdik. İkinci bölümde ise duyumsamanın pasif bir şekilde yapılmadığını duyumsayan bireyin duyumsanan dünyanın güçleriyle etkin bir ilişki içerinde deney yaptığını bu deneyler sonunda ortaya konan sanat eserlerinin kompozisyon işlemi, yine ortak toplumsal alan ve algılama düzeyinin içinden yapıldığı için felsefeninki gibi kavramsal olmayan ama kavramın imal ediliş biçimine benzerliğini ve bağlantısı ortaya koyduk. Felsefede bir kavram icat etmek için kavramı oluşturacak sorunların, algılama ve anlama tarzlarının bir araya getirilip yeninden formüle edilmesi bir düzenleme ve kompoze işini gerektirirken, sanatçının duyumsanan dünyanın yeni bir görüsünü ve algılanmasını yaratmaya çalışırken aynı şekilde birbirinden faklı malzeme, gösterge ve imajı kompozisyonda birleştirdiğini ve bu iki işlemin ortak bir soyutlama ve deneyimleme alanında gerçekleştiğini ortaya koyduk.Master Thesis Halil Cibran'da varoluşçu temalar(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Çiçek, Mehmet Selim; Cengiz, Yunus; Cengiz, Yunus; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmanın amacı, Halil Cibran'ın varoluşçu temalarla ilişkisini ortaya koymaktır. Halil Cibran eserlerinde; varoluşçu temalardan insan ve doğasını, yalnızlığı, kaygı ve umudu, özgürlüğü, ölümü, ruhu ile varoluş pratiklerden aşk ve sevgiyi, delilik, sanat, müzik ve resim, edebiyat ve şiiri, din, anne ve kadın gibi varoluşçu literatürde yaygın olarak karşımıza çıkan kavramları sanatsal bir yaklaşımla ele almakta ve bu konulardaki görüşlerini açıkça dile getirmektedir. Cibran'a göre varoluş bir bütünlük olarak vardır ve bu varoluş hali yanı başımızda durmaktadır. Bu bazen insanın doğasını oluşturan bir nitelik, yalnızlık gibi; bazen gelecek kaygısını barındıran umut sözcüğü, bazen de insanı sarıp sarmalayan ruh halinde ortaya çıkabilir. Baktıklarımız ya da gördüklerimiz yaşadıklarımızın ve varoluşumuzun tezahürüdür. Yukarıda ana hatlarını çizdiğimiz giriş ve üç bölümden oluşan bu çalışmanın ilk bölümünde Varoluşçuluk ile Cibran'ın Varoluş Düşüncesiyle İlişkisi konuları, ikinci bölümünde Cibran'ın ele aldığı varoluşçu temaları ele alınacak. Çalışmamızın üçüncü bölümünde ise insanın varoluşunda pratikliği ele alan unsurlar ve o unsurlardaki varoluş çizgisi üzerinde önemle durulacaktır.Master Thesis Hannah Arendt'in siyasal düşüncesinde iktidar ve siyasal şiddet ilişkisi(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2023) Begeç, Veli; Cengiz, Yunus; Cengiz, Yunus; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiHannah Arendt, Hitler Almanya'sında yaşamış bir Yahudi olarak şiddetin gerçek yüzünü yaşamıştır. Bu nedenle şiddeti meşru görmesi mümkün değildir. Arendt'in felsefesi karşılıklı saygıya ve herkesin kendini ifade edebileceği özgür ortamlara dayanan bir zeminde gelişmiştir. Dolayısıyla Antik Yunan siyasal yaşantısı Arendt'in özlem duyduğu bir temeldir. Çünkü orada insanlar konuşarak ve eylemde bulunarak kendini ifade edebiliyorlardı. Nitekim Arendt şiddeti konuşma güçsüzlüğü olarak tanımlayacak ve ona göre şiddet dilsizdir. Bu çalışmanın amacı, Hannah Arendt'in şiddet kavramsallaştırmasından yola çıkarak şiddetin iktidar ve siyasalla olan ilişkisini ele alıp çözümlemektir. Şiddet teması, tarihsel anlamda güncelliğini korumakla birlikte siyasal alanla olan ilişkisi hep tartışma konusu olmuştur. Arendt de şiddet temasını şiddet-iktidar, şiddet-otorite, şiddet-savaş gibi temalar üzerinden karşılaştırmalı olarak ele alır. Çünkü şiddet, modern dünyada normal bir olgu olarak kabul edildiği için kitle toplumlarının oluşmasına neden olmuştur. Bu anlamda şiddet yaşamın gerçekleri gibi algılanır. Bütün bunlar bağlamında Arendt'in felsefi görüşleri temel alınarak siyasal iktidarın şiddeti tekeline alıp meşrulaştırmaya çalışması incelenecektir.Master Thesis Herakleitos'ta Sezgisel Bilginin İmkânı(2024) Aslan, Sıracettin; Aslan, Sıracettin; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu tez çalışmasının amacı Herakleitos'ta sezgisel bilginin imkânını araştırmaktır. Herakleitos'ta sezgisel bilginin mümkün olup olmadığı onun düşünce dizgesinde açığa çıkar. Onun felsefi düşünüşünün arka planında logos vardır. Logosun bilgisine ulaşmak ise bir bilgi kaynağı gerektirir. Her ne kadar Herakleitos buna dair net açıklamalar yapmamış olsa da fikirlerinden yola çıkarak ipuçları bulmak mümkündür. Bu minvalde duyu bilgisinin birinci halka, aklî bilginin ikinci halka ve sezgisel bilginin bu iki halkayı kapsayan son halka olduğu tezde iddia edilir. Tezin ilk bölümünde Herakleitos'un bilgi anlayışını konumlandırmak için aşağı yukarı çağdaşları olan bazı filozofların bilgi anlayışlarına değinilir. Buna mukabil Milet Okulu, Elea Okulu, Pythagorasçılık ve Atomcu Okula mensup bazı filozofların arkhe arayışlarında nasıl bir bilgi kaynağının olabileceğine dikkat çekilir. Bu doğrultuda ikinci bölümde Herakleitos'ta, doğrudan doğruya dolayımsız bilgi olarak bilinen sezgi tanımından ziyade arka planda duyusal bilgi ve aklî bilgiye imkân veren bir sezgi anlayışına dair ipuçları vardır. Bu ipuçları Herakleitos için ateş, güneş, altın, yıldırım gibi olguların unsur olarak kullanılmalarının yanı sıra metafor olarak kullanılmalarıdır. Ayrıca ikinci bölümde gnomas (derin kavrayış), phronesis (düşünce) ve sophon(bilgelik) kavramları da Herakleitosçu sezgisel bilgiye kaynaklık eder. Bu bağlamda metinde gerek bu kavramlar gerek metaforlar tartışmaya ve değerlendirmeye açılır. Son bölümde ise Herakleitos'un değişim düşüncesi ve sezgisel bilgi anlayışı tartışılır. Değişim düşüncesini 'Her şey akar' olarak okuyan Platon'un eleştirisine maruz kalan filozofun aslında logos bağlamında bir değişim düşüncesine sahip olduğuna dikkat çekilir. Bunun üzerine Platon Herakleitos'u logos anlayışı üzerinden okusaydı nasıl bir okuma biçimi ortaya çıkardı sorusu tartışılır. Bu bağlamda Herakleitos'un sezgisel bilgi anlayışı ile Platon'un Anamnesis Kuramı arasında ilişki kurulur. Bu ilişkide Platon'un diaonetik anamnesis, noesis kavramları ile Herakleitos'un gnomas, phronesis kavramları arasında bir benzerlik kurulur. Bu da Platon açısından Herakleitos'un farklı bir okumasına imkân verir mi sorusunu düşünmeye imkân alanı açar.Master Thesis Herder'de toplumsal varoluş ve yerellik(Mardin Artuklu Üniversitesi, 2022) Ceylan, Ahmet; Ceylan, Ahmet; 02.06. Department of Philosophy / Felsefe Bölümü; 02. Faculty of Letters / Edebiyat Fakültesi; 01. Mardin Artuklu University / Mardin Artuklu ÜniversitesiBu çalışmadaki amaç, 18. yüzyıl aydınlanma döneminin düşünürü olan Johann Gottfriend von Herder'in görüşü bağlamında Toplumsal Varoluş ve Yerelliğin önemine değinmektir. Bu çalışma yapıldığında türkçe çevirisi olan Tarih Felsefesi, Dilin kökeni Üzerine, Şhakespeare Üzerine adlı kitaplardan ve İnsanlık Tarihi Felsefesi Üzerine düşünceler adlı yapıtının bir bölümünden yararlanılmıştır. Herder'in eserlerinin Türkçe çevirisi az olması nedeniyle İngilizce kaynaklardan faydalanılmıştır. Bu çalışma giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde toplumsal varoluş başlığı yer almaktadır. İkinci bölümde ise yerellik başlığı bulunmaktadır. Herder, insanın ilk doğa durumunda kalmasından yanadır. Bu nedenle insanın yerel ve organik bir yapıya sahip olması gerektiğini düşünmektedir. Çünkü her toplum kendi doğası içinde kalarak anlamlı hale gelir ve orijinalliğini korur. Bu bağlamda bu çalışmanın birinci bölümünde toplumsal varoluş problemine değinilmektedir. Herder doğrudan toplumsal varoluş kavramını kullanmamıştır. Ancak bulunduğu mekân ve mekânın özellikleriyle kuşanmış bir halk, O'na göre kendi kültürünün özelliklerini taşıyabilir. Dolayısıyla halkların farklılaşmasının temel sebebi mêkanların farklılaşmasına dayanmaktadır. Halk, kavramını, felsefesinin merkezine yerleştiren Herder milli halk görüşünü yüceltir. Böylece halkın yaşam tarzını, eylemlerini, kendine ait her bir özelliğini toplumsal varoluş düşüncesinin başlangıcı olarak görür. Herder, insanın ortaya koyduğu bütün amaç ve eylemlerin kendi kültürünün eseri olması gerektiği kanısındadır. Evrensel değerlere karşı eleştirel bir tavır takınmaktadır. Bu nedenle aydınlanma felsefesi ve aydınlanma felsefesini savunan filozofları eleştirmektedir. Bu bağlamda aydınlanma felsefesinin evrensellik düşüncesine karşı çıkar, bunun yerine toplumun yerel ve milli karakterini korunması gerektiğini savunur. Dolayısıyla aydınlanma düşüncesinin coşkusuna kapılarak dil, sanat, kültür gibi dinamiklerinin orijinalliğini kaybeden toplum yapısına karşı çıkmaktadır. Zira O'na göre, yerel ve milli kalmanın en önemli dayanakları bu dinamiklerdir. Herder, doğa ve duygulara önem vermesi nedeniyle romantizm ve insanı yücelten hümanizm akımlarından etkilenmiştir. Böylece klasisizm akımına karşı çıkmıştır. Bu çalışmada evrensel değerler karşısında yerelliğin varlığına dikkat çekmek amaçlanmıştır. Böylece yerelliğin önemine değinmek için ilk önce bir halkın etkilendiği yapıların araştırılması gerekir. Orijinal bir doğaya sahip olan halk, onu oluşturan temel yapıların yerel olması gerekliğini ortaya çıkartı.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »